YILANLAR TABİATIN ÇEVRECİLERİ Mİ?
Türkiye'de, 39 yılan türünün bulunduğu, bunlardan sadece 8 türünün zehirli olduğu bildirildi. Genellikle sevilmeyen ve görüldüğünde öldürülen bu hayvanların, tabiat dengesinin sağlanmasında büyük yararları olduğu ve korunması gerektiği belirtildi.
Bilim Teknik dergisinde yer alan inceleme yazısında, Türk toplumunda, yılanların hainlik sembolü olarak bilindiği, bu yanlışlığın günümüzde de devam ettiği belirtildi. Bu sebeple, yılanların zehirli zehirsiz olup olmadıklarına bakılmaksızın görüldüğü yerde öldürüldüğü, tabiatta dengenin bozulmasına sebep olunduğu ifade edildi.
Toplumumuzda, "Yılanın başı ezilmeli", "Koynumda yılan beslemişim" gibi deyimlerin sıkça kullanıldığı belirtilen yazıda, bu tür yanlış ifadeler sonucu, tabiatta yararlı bir hayvan türü olan yılanların yok edilmeye çalışıldığı kaydedildi.
Türkiye'de bilinçsizce yılan öldürülmesine son verilmesi gerektiği belirtilen yazıda, şu görüşlere yer verildi:
"Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de insanlar, yılanların başının ezilmesi gerektiği inancındalar. Oysa, bu, yanlış bilgi sahibi olmaktan kaynaklanıyor.
Yılanların çok az türünün zehirli olduğu kaydedilen yazıda, söyle denildi:
"Dünyadaki yılan çeşitlerinin yüzde 85'i zehirsiz, geri kalan yüzde 15'i zehirlidir. Bu oran Türkiye için de aynıdır. Özellikle gündüz hareket halinde zehirli yılan görülmesi ihtimali oldukça az. Çünkü zehirli yılanlar gece avlanarak beslenirler. Gündüz diğer yılanlar gibi rahat hareket edemezler. Ancak, rahatsız edildiklerinde veya üzerlerine basıldığında hareket edip insanı sokarak zehirleyebilirler.
Zehirli yılan korkusuyla, yararlı yılan türleri öldürülüyor ve Türkiye'nin tabii zenginliklerinden biri daha bilinçsizce yok ediliyor.
Ülkemizde toplam 39 tür yılan bulunuyor, bunlardan ancak 8 türü zehirli. Bu zehirli yılanlar da yurdun belirli bölgelerinde yaşıyor."401
Zararlılara Karşı Sigorta
Tabiatta bitkilere zarar veren bazı hayvanların, yılanlar tarafından yenilerek yok edildiği vurgulanan yazıda, daha sonra şu görüşlere yer verildi:
"Büyük korku duyulan yılan, tarıma zararlı olan başta fare olmak üzere bazı zararlı hayvanları yiyerek insanlığa yarar sağlıyor. Biyolojik dengenin bozulmamasına katkıda bulunuyor.
Yılanlar, tabiatta gerçek bîr denge elemanı niteliği taşıyor. Bu gerçeği bilerek, yılanların görüldüğü yerde öldürülmelerinin doğru ve yararlı bir davranış olmadığı herkesçe anlaşılmalı."
Yazıda ayrıca, tabiatı seven her yaştan ve her meslekten tüm vatandaşların bu konuda duyarlılık göstermesi de istendi.402
Depremin Fısıltısı.
HAYVANLAR DEPREMİ ÖNCEDEN NASIL HİSSEDER?
Abdülkadir KANDEMİR
1974 senesinin ilkbaharında Çin'in Liaoning bölgesi sakinleri hayvanlarında garib bir durum sezdiler. Yılanlar kış uykusuna yattıkları deliklerinden don tutmuş toprak üstüne çıkarak sürünmeye, fareler yuvalarından panikle sağa sola kaçmaya başlamışlardı. Tavuklar, atlar vs. diğer evcil hayvanlar sahiplerini hayrete düşürürcesine asabi asabi sıçrıyorlardı.
Bu olaylar bir kaç hafta artarak devam etmiş ve Hiacheug şehrini vuran hafif yer sarsıntılarında ise zirvesine ulaşmıştı. Şehirdeki sivil savunma görevlileri nüfusu yarım milyon olan şehir sakinlerini tahliye etmeye o zaman hazır idiler.
Dolayısıyla şehri yerle bir eden depremden birkaç saat önce şehir tamamen boşaltılmıştı.
Şehri kurtaran hayvanlar insanlığı hayvanatı kullanmak suretiyle depremi önceden hissetmede yeni merhaleye sokmuştur. Bu konuda Amerika'da bir jeoloji kuruluşu Kaliforniya'da tabiî afetler hakkında haber almada hayvanları gözetleyecek gönüllülere finansal kaynak sağlamaktadır.
Bununla beraber Batılı bilim adamları bu olayı hafife almaya devam ediyorlar.
Ancak meşhur Alman fitik bilgini Helmut Tributsh'in bu korudaki şüphecileri ikna eden olayın sırrını açıklayan ve 1982'lerde ABD'de yayınlanan "When Te SnakesAvvake": Yılanlar Uyanınca adlı kitabı bu konuda güçlü ve mukni bir delil teşkil ediyor.
Helmut Tributsh olayın bir sır olmadığını söyleyerek, hayvanların bu önsezisinin depremden önce yayılan iyon'lara ya da yerden yüklü atomlara tepki göstermesinden başka birşey değildir diyor. Helmut bu olayı keşfetmeye, bin kişinin ölümüne yüzbin kişinin evsiz kalmasına yol açan 1976 Alp depreminde başladı. Yerle bir olan bu köylerden bir tanesi Helmut'un çocukluğunun geçtiği köydü.
Güney Amerika'da yaptığı araştırmalardan döndüğünde depremin meydana getirdiği şiddetli yıkım onu hayrete düşürmemiştir.
Onu hayrete düşüren arkadaşlarının ve akrabalarının deprem hakkında anlattıkları hikayelerdi: Felaketin meydana gelmesinden birkaç saat önce köpekler ulumaya başlamış, inekler yerlerinden kurtulmak için iplerini koparmışlardı.
Helmut Tributsh köy koy dolaşarak benzer hikayeleri topladı. Avrupa'nın büyük arşivlerini taradı ve mazisi bin seneye dayanan belgelerde eskiden hayvanların benzer hikayelerini buldu.
Mesela M.Ö. 4. asırda farelerin, yılanların, gelinciklerin, Eski Yunan'da yere batmasından önce Hils şehrinden kaçtıkları söyleniyor. Ortaçağda da benzer rivayetler mevcuttur.
Alman filozof Immanuel Kant büyük Lişbona depreminden önce kuşların sürüler halinde kenti terkettiğini, farelerin deliklerinden kaçtıklarını yazmıştır. Avrupa ve Amerika'da yüzlerce hikâye olmakla beraber konu uzak maziden 20. yüzyılın sonlarına doğru istihfaf ve tecahül meselesi olmaya devam edegelmiştir.
Lakin Çin'deki durum zengin şifahî tarihe sahip Avrupa toplumlarındaki benzerleri gibi değildir. Burada devlet kırsal kesimi Maotsi Tong kültürel devrirrınin öngördüğü veçhile konuyla alakalı doğru ve güvenilir hikâyeleri derlemeye sevkediyor.
60'lı yıllarda Çin sismografik bilgileri toplamak için profesyonel bilginler nezaretinde "Milli Deprem Tahmin Dairesi" kurmuştur. Bu kuruluşun bünyesinde binden fazla gönüllü vatandaş hayvanatın depremle ilgili bilinen vakalarını arşivtemektedirler.
Hayvanlar vücut hareketiyle tehlikeli işaretler verip bu hareketler peyder pey artarsa, kuruluş deprem alarmı veriyor ve insanları tahliye etmeye başlıyor. Burada şunu da kaydedelim:
Program birçok yalan alarmlarla dolu. Lakin aynı zamanda üç büyük depremde çalışmaya başlayalı beri yüzbin insanın hayatını kurtardığı da bir gerçek.
Bu olayı ilmî olarak izah etmek isteyen Helmut Tributsh, ister denizde ister karada isterse havada yaşasın, bütün hayvan nevilerinin ızdırap verecek bir tek sinyalini araştırmaya başladı.
Gerçekleştirdiği uzun deneyler neticesinde bu tek sinyalin pozitif iyon'lar olduğunu keşfetti. Bunu şöyle izah ediyor:
Bir şelalenin yanında durduğunuz zaman pek çok iyon'a maruz kalırsınız. Bu durum pozitif iyonlar saçarak sizi mutlu ve sevinçli kılar.
Sıkıntılı ve zor durumlarda da pozitif iyonlar gönderilerek işlemin tersi meydana gelir. Büyük basınç altındaki kayalar da yer sarsıntısı öncesi şiddetli tazyik esnasında pozitif iyonlar saçarlar.
Rahatsız eden bu iyonlar salınır salınmaz yılanlar deliğinden çıkıyor, köpekler deli deli sıçrıyor ve uluyor, kuşlar semada öbek öbek dolaşıyor, zira iyonlar semaya da sirayet ediyor.
Tavuklar sığnaklarına girmeyi reddediyor, çünkü iyonlar kapalı mekanlarda birikiyor, balıklar bile asabi oluyorlar, zira pozitif yüklü atomlar su altında rahatsız edici bir elektrik akımı oluşturuyor. Bunlar Tribusth'nin söyledikleri.
Öyleyse insanlar bunlardan niçin etkilenmiyor? Tributsh, sebebin gelişmedeki pratikliğin bir neticesi olduğuna inanıyor.
Diyor ki; fizyokimyanın işaretleriyle hissetmek ve gözetlemekle ilgili belirli bir enerjiyi kaybettik. İnsanlarımızdan cüz'i bir kısmı depremi vukuunun eşiğinde hissediyorlar.
Helmut Tribusth'nin nazariyesi başlangıçta küçümsenerek kabul edildi. Çünkü öldürücü depremler nadiren meydana geliyor ve nazariyesini deney konusu yapmak neredeyse mümkün gözükmüyordu. Lakin jeologlar Arizona Üniversitesi'nin laboratuvarlarında, Alman bilginin söylediklerinin tıpkısını gerçekleştirdiler: Taş basınç altında gerçekten pozitif iyon saçıyordu. Bu ve Çin'deki fıtrî rasathane hayvanatın yer sarsıntısını önceden hissetmesinin bazen tamamen doğru çıktığını gösteriyor.
Helmut Tributsh'ın fikri bir başka tuhaf olayın anlaşılmasına yardım etti. Depremi takip eden acaip kızıllık ve deprem öncesi sisin varlığı pozitif iyonların varlığını izah ediyor.
İyon salgılanmasından kaynaklanan elektrikten dolayı havada parlaklılık meydana geliyor, sis ise iyon havada daima mevcut bulunan milyonlarca hava cisimcikleriyle ilişkiye geçtiğinde ortaya çıkıyor.
Neticede bir grub Amerikalı bilgin H. Tributsh'ın nazariyesini kabul etti. Lakin çoğu hâlâ hayvanatın tahminini şüpheyle bakarak daha çok sismografik raporlara itimat ediyorlar.403
Dostları ilə paylaş: |