İSLÂM'DA İNTİHAR NİYE GÜNAHTIR?
Mehmet DİKMEN
İntihar, İslâm'ın haram kıldığı büyük günahlardan birisidir. Bir Müslümanın kendi kendisini öldürmesi, başka birisini öldürmesinden daha büyük bir cinayet ve günahtır. Bu sebeble âlimler, intihar edenin cenaze namazını kılınır mı, kılınmaz mı şeklinde ihtilâfa bile düşmüşlerdir. Bu ihtilâf, başkasını öldüren katil hakkında yoktur. Katilin cenaze namazı kılınır.
Kalbinde îmanın zerresi olan bir kimse, böyle büyük bir günaha ve kötü akıbete razı olmaz, kendini öldürmeye teşebbüs etmez.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, intihar etmenin büyük günah olduğunu pek çok hadîs-i şeriflerinde haber vermiştir. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulur:
"Kendini boğarak öldüren kimse, Cehennem için boğmuş olur. Kendini vuran kimse, Cehennem için vurmuş olur."
Demek oluyor ki mü'min te'sirinde kaldığı dünyevî bir hâdisenin tazyikine tahammül edemeyip böyle büyük bir günahı işlemeye teşebbüs etmemelidir. Zira mü'minin nazarında dünyanın en büyük ve en kötü hâdisesi bile, âhiret mes'elesi yanında büyük sayılmaz, korkutucu olmaz. Dünya nasıl olsa fânidir, gelip geçicidir.
Bu gün dayanılmaz zannederek intihara insanı zorlayan hâdiseler, bir müddet sonra aslında hiç o derece üzülmeye değmediği ortaya çıkabilir, zamanla unutulur, yerine yeni mes'eleler zuhur eder.
Sabrın, musibetin geldiği ilk anda gösterilmesinin hikmeti de buradadır.
İmanlı insanlar böyle fâni ve muvakkat şeyleri, geçmeyecek elem ve keder sanarak onların altında ezilmezler. Bu da geçer yahu, diyerek sabır gösterirler, sabrın sevabını kazanmaya çalışırlar. Böylece o musibetli hâli haklarında rahmete çevirirler.
İntihar edenin cenaze namazı kılınır. Çünkü ortada imandan çıkmak gibi bir durum yoktur. Sadece îman zafiyetinden, hâdiselerin tazyikine dayanamama durumu vardır. Bu sebeble intihar edenin cenaze namazı kılınır. Ancak o müntehir, âhirette intihar cezasını çektikten sonra, Cennet girmeye hak kazanacaktır.
İntiharın büyük günah oluşunun sebeblerinden biri de, insanın kendini öldürmeye selahiyetli olmamasıdır. İnsan vücûdu, Allah'ın binasıdır. O binayı kim yaptı ise, o yıkacaktır. İnsanın kendi vücuduna ve nefsine sahip olması söz konusu değildir...398
Allah'ın Kuddüs İsmi, Kâinatın ve Mahlûkatın Temizliğini Gerektirir
TEMİZLİK NİÇİN İMANDAN SAYILMIŞTIR?
Mehmet DİKMEN
Cenâb-ı Hak, kâinata büyük bir temizlik kanunu koymuş ve bütün mahlûkatın bu kanuna itaat etmelerini emretmiştir. Çevremize şöyle bir göz gezdirdiğimiz zaman, atomlardan güneşlere, zerrelerden yıldızlara kadar bütün varlıklarda, bu temizlik kanununun hükmettiğini görürüz.
Kandaki alyuvarlar, vücuda giren zararlı mikrop ve maddeleri yok ederek bu emre uyarken, her zaman içimize alıp verdiğimiz nefes de kanı temizleyerek aynı kanuna tâbi olduğunu gösterir. Göz kapakları, gözleri siler. Sinekler, kanatlarını süpürüp temizlemekle o emri dinledikleri gibi, gökyüzündeki koca bulut ve hava da dinler. Hava, yeryüzüne konan toz topraktan ibaret süprüntülere üfler, temizler. Bulut, ıslak bir sünger gibi zemin bahçesine su serper, toz toprağı yatıştırır. Sonra kendisi de (âdeta) gökyüzünü kirletmemek için süprüntülerini toplayıp intizam içinde çekilir, gider. Göğün güzel yüzünü ve gözünü silinmiş, süprülmüş parıl parıl parlar halde bırakır.
Bütün bunlar, Allah'ın kâinata koyduğu temizlik kanununun ne derece intizam içinde işlediğinin örnekleridir.
Kâinattaki bu umumî temizlik hakikati, Cenâb-ı Hakk'ın Kuddûs isminin bir cilvesidir.
Atomlardan yıldızlara kadar bütün varlıklar, Allah'ın, Kuddûs ismine dayanan kâinattaki bu muazzam temizlik kanununa itaat edip temizliklerine son derece dikkat ederlerken, elbette insanın bu umumî kanundan, İlâhî âdetten uzak kalması düşünülemez.
Nitekim Cenâb-ı Hak, kâinata koyduğu temizlik emrine, mahlûkatın en eşrefi ve en mükerremi olan insanı da muhatap kılmış, onu maddî ve manevî temizlikle mükellef tutmuştur.
Canlı cansız bütün varlıkların boyun eğdiği böyle ulvî bir kanuna, insanın lâkayd kalması, yerler ve gökler Rabbinin emrine karşı gelmesi; elbette büyük bir gaflet ve isyandır. Hem Allah'ın, hem de mahlûkatın hukukuna karşı işlenmiş büyük bir zulümdür.
İşte temizlik hakikati Kuddûs ismi gibi İsm-i A'zamdan sayılan bir isme istinad ettiği içindir ki, hadîs-i şerifte temizlik îmanın nurundan ve kemâlinden sayılmıştır. Âyetlerde de maddî ve manevî temizlikler, Allah'ın sevgisini ve rızasını kazanmağa vesile gösterilmiştir.399
Unesco Temsilcisini Hayran Bırakan Kitap
İSLÂM'IN, SAĞLIK VE TEMİZLİK KONUSUNDA HRISTİYANLIKTAN FARKI NEDİR?
Vehbi VAKKASOĞLU
İstanbul eski Merkez Vaizlerinden Hacı Cemal Öğüt Efendi, geniş kültürlü, münevver din adamlarımızdandır.
Özellikle sağlık konularına büyük ilgi duymuş ve bu konularda sadece vaazlarıyla değil, yazdığı eserlerle de halkı aydınlatmaya uğraşmıştır. Unesco'nun katkısıyla Verem Savaş Derneği'nin yaptığı bir toplantıda, "İçtimaî ve Ahlâkî Temizlik: Yerlere ve Yollara Tükürenlerin Suçları" isimli eserini dağıtır. Bir gün sonraki toplantıda, Unesco temsilcisi olan Doktor, bu kitabı göstererek, "bunu bana kim verdi?" diye sorar. Hoca Efendi de "ben verdim" der. Fransız Doktor, "kitabın yazarını tanımak istediğini" söyleyince de, Hoca kendisini, "ben yobaz"diye takdim eder. Toplantıda bulunan Tevfîk Sağlam Paşa, hemen söze girerek:
"Hocam, yobaz olsan seni bu toplantıya çağırır mıydık" deyince, hoca taşı gediğine koyar:
"Paşam maalesef, yıllarca sizin durumunuzdakiler bizlere "yobaz", bizim durumumuzdakiler de buna tepki olarak sizlere "gavur"dediler. İşte şimdilerde ancak birbirimize yaklaşmaya, birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Sizlerin ve bizim bir ve beraber oluşumuzla ancak millî birlik ve beraberliğimiz sağlanabilir. Ve ancak bu suretledir ki, vatanımızın kalkınması yolunda ciddi adımlar atılabilir. Elbirliğiyle aramızdaki sun'î uçurumları kapatmak bugünümüzün ve yarınımızın en hayatî faaliyetidir kanaatindeyim."
Hoca'nın sözlerini hararetle tebrik eden Unesco temsilcisi Doktor Etienne Berthet ise şu dikkate değer açıklamayı yapar:
"Hoca Efendi, ben sağlık ve temizlik konusunda Unesco bünyesinde bazı çalışmalar yapmak istedim. Bu maksatla da, Fransa'daki en yetkili Kardinallere ve Hamambaşı'na müracaat ederek, dinimizin bu konulara dair görüşlerini sordum. Fakat, hiçbirinden sağlık ve temizlik konusunda ciddi bir bilgi alamadım. Sonradan anladım ki, Hıristiyanlığın bu konuda getirdiği kayda değer bir fikir yoktur. Fakat şimdi sizin kitabınızdan öğreniyorum ki, İslâmiyet, temizlik ve sağlık konusunda incelemeye değer bir hazine gibidir. Bunu anlamama vesile olduğunuz için size çok teşekkür ederim."400
Tabiatın Dengesinin Sağlanmasında Yılanların Rolü...
Dostları ilə paylaş: |