II.II.4.Geison
M.Ö.6.yy. Ion yapılarına ait en erken geison buluntuları, diğer üst yapı elemanlarında olduğu gibi, Delos Naksos’lular Oikosunda dır215. Hemen hemen tümüyle korunmuş olan bir blok 117.8 cm uzunluğunda, 67.8 cm genişliğinde, 19.8 cm yüksekliğindedir. Blok dar kenarda 45.6 cm düz, 3.5 cm yarım daire, 15.7 cm düz ve daha sonra 30 cm sonunda dışa çekik profillidir. Blok üst kenarda yaklaşık 8º’lik açılımlıdır ve 53.8 cm sonunda 5.7 cm derinliğe sahip kapama kiremiti yuvası profiline sahiptir. Geison bloğunun ön yüzü düzdür216. Naksos’lular Oikosu’na ait bu geison bloğu, erken tarihli bir örnek olmasına karşın, Ion yapılarının klasik gieson tasarımlarına yakın çizgide olmasıyla değerlendirilmelidir. Bu nedenle M.Ö.560 tarihlerinde Ion yapılarının geisonlarının klasik çizgilerini kazandığını ve ilerleyen süreçte süslemeye ait farklılıklar dışında aynı şekilde yapıldığı söylenebilir.
Delphi Knidoslular Hazine Binasına ait geison buluntusu yoktur217. Samos Polykrates tapınağında da geison bulunamamıştır. Buna karşın Ephesos Artemis ve Didyma Apollon tapınağına ait bazı geison parçaları mevcuttur218. Didyma Apollon tapınağına ait önemli bir kısmı korunmuş olan A.2369 katalog numaralı parça 30.0 cm uzunluğunda, 14 cm yüksekliğindedir. Parça Delos Naksos’lular Oikosu’na ait geison bloğuna benzer şekilde, 13.5 cm uzunluğunda, 2.9 cm derinliğinde içbükey profile sahiptir.
Naksos Sangri Demeter tapınağında, diğer örneklerle benzer profilli bloklar kullanılmıştır219. Sangri Demeter tapınağına yakın tarihli Delphi Masselialılar ve Siphnoslular Hazine Binalarında da benzer profilli geisonlar yer alır220. Siphnoslular Hazine Binası geisonu, diğer mimari ve plastik süslemeleri gibi ince bir işçilikle bezenmiştir; içbükey profili dar palmet sırası şeklinde bezemeye sahiptir221.
Arkaik dönem Ion yapılarının son örneği sayılabilecek Metopontum D tapınağına ait geison buluntusu yoktur. Bu nedenle, Mertens’in öneri çiziminde geison kuşağı kullanılmamıştır. Frizin üzerinde başlayan geisipodesler, çatıyı destekleyen ve geison işlevli bloklar olarak değerlendirilmiş ve aslan başı çörtenli antefikslerin direkt geisipodesin üzerine yerleştirildiği önerilmiştir222.
Metopontum D tapınağında geisonun kullanılmamış olması önerisi, Naksoslular Oikosu, Didyma Apollon, Naksos Sangri Demeter tapınakları, Masselialılar ve Siphnoslular Hazine Binalarında geisonun kullanılmış olmasıyla red edilebilir. Ancak geç arkaik-erken klasik dönem içinde değerlendirilebilecek Çanakkale-Biga buluntusu Polyksena lahdi kapağında tasvir edilen Ion çatı mimarisi modelinde de geison tasviri yer almaz. Bu örnekler ile arkaik dönem Ion yapılarının tümünde geison kullanılmamış olabileceği yönünde bir düşünce ortaya çıkabilir. Nitekim Adalar mimarisinin erken yapılarında örnekleri olmayan geisipodes, geison ile benzer işlevli bir mimari eleman olarak değerlendirilirse, Anadolu’daki yaygın geisipodes kullanımı ile bazı yapılarda geison işlevini üstlenen geisipodes kullanımıyla ilgili bir öneri sunulabilir. Ion taş/mermer yapılarının, ahşap yapı gelenekleri üzerinden geliştiğini düşünürsek, geisipodes tavan kirişleri olarak duvarlar dışına taşan ve iki yöne eğimli çatının, uzun kanatlarda son kısımlarını destekleyen bir mimari eleman olarak statik değer kazanabilir. Nitekim geison da, benzer statik değerli işleve sahiptir. Bu nedenle geison ve geisipodesin, aynı işlevli mimari elemanlar olabileceği yönünde savunulacak düşünce teori olarak sunulabilir.
II.II.5.Alınlık
Arkaik dönem Ion yapılarında alınlık kullanımı, yapılarda işlevsel değer taşıyan iki yöne eğimli çatının uygulanmasıyla ortaya çıkmış ve mimari uygulamasındaki işlevsel değer kadar, dekoratif amaçla da değerlendirilmiştir. Erken Ege mimarisini yansıttığı düşünülen model yapılarda iki yöne eğimli çatı tasarımları, bu tür bir önerinin temelini oluşturur223. M.Ö.6.yy.’da mermerin Ion yapılarında yoğun kullanımı ve iki yöne eğimli çatının uygulandığı yapılarda ön ve arka cephelerde, yapının estetiğine uymayacak derin boşlukların ve çatıyı taşıyan karmaşık ahşap veya taş konstrüksyonların gizlenmesine yönelik kaygıyla sentezlendiğinde alınlık mimarisi ortaya çıkmış olmalıdır.
Delos Naksos’lular Oikosu, Naksos Yria Dionysos IV. tapınak, Delphi Knidoslular Hazine Binası, Ephesos Artemis, Didyma Apollon ve Samos Polykrates tapınakları alınlık buluntularından yoksundur. Delos Naksos’lular Oikosu ve Naksos Yria Dionysos tapınağına ait buluntu olmamasına karşın, yapılara ait öneri çizimlerine düz alınlıklar eklemiştir224.
M.Ö.530 yıllarına tarihlenen Naksos Sangri Demeter tapınağına ait alınlık parçaları mevcuttur225. Alınlık merkezde yaklaşık 35 cm yüksekliğinde iki blok ve bunun üzerinde yaklaşık 18 cm ve 15 cm yükseklikte dört bloktan oluşmuştur. En üstte yaklaşık 15 cm yükseklikteki parça kyma reversa profillidir. Bunun altında kalan diğer üç blok düzdür. Alınlık üst kuşağı çapraz geison ile çerçevelenmiştir. Çapraz geison, geisonda olduğu gibi içbükey profillidir.
Arkaik Ion yapıları grubunda alınlığa ait bilgi veren en önemli yapı, M.Ö.525 tarihlerine verilen Delphi Siphnoslular Hazine Binası buluntularıdır226. Yapı alınlık mimarisine sahip olması yanında, alınlığının plastik unsurlarla süslenmesiyle de önemlidir227. Siphnoslular Hazine Binasını Ion düzeninde bir yapı olarak kabul edersek, yapının alınlığı da ilk kabartmalı Ion alınlığı olarak nitelenebilir. Yapının doğu cephesine ait alınlık figürleri korunmuştur. Bu figürlerin alt yarıları alınlık arka duvarına tutturulmuş, üst yarıları ise dört yandan serbest duran birer heykel gibi işlenmiştir. Bu nedenle alınlık arka duvarının, figürlerin üst yarısının arkasında kalan bölümü derin bir çanak şeklinde içe oyuktur. Alınlık kabartmalarında Herakles ve Apollon arasında yaşanan üç ayaklı kazan mücadelesi tasvir edilmiştir. Herakles ve Apollon arasında hakem konumunda kazanı elinde tutan Zeus yer alır228.
M.Ö.6.yy. Ion yapılarında alınlık mimarisine ait bu bilgiler sonucunda, mermerin yapılarda yoğunlukla kullanılmaya başlandığı M.Ö.580/70 tarihlerinden itibaren alınlığın da mimari repertuarına girdiği söylenebilir. Ancak arkaik Ion yapılarında alınlığa ait bilgi sunacak buluntuların azlığı, bu konuda önerilecek teorileri zorlaştırır. Bunun yanında Ion yapılarında kabartmalı alınlıkların M.Ö.6.yy.’ın son çeyreğinden itibaren uygulanmaya başlandığı düşünülebilir. Ancak kabartmalı alınlık kullanımı, Ion yapılarında, Dor yapılarında olduğu kadar yoğunlukta değildir. Bu nedenle, arkaik Ion yapılarında genel kullanımın düz alınlık şeklinde olduğu; ancak bunun bir gelenek olmadığı, yapı maliyetleriyle orantılı bir düzenleme olabileceği söylenebilir.
Dostları ilə paylaş: |