2 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 6,49 Mb.
səhifə35/84
tarix30.04.2018
ölçüsü6,49 Mb.
#49645
növüYazi
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   84

Teşekkür ediyorum.

AYLA AKAT (Batman) – Buyurun Sayın İyimaya.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun, lütfen…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sonra, sonra, şeyden sonra. Hayır, hayır, rica ederim…

AYLA AKAT (Batman) - Genel bir sistem tartışması yapıyoruz, bizim de düşüncelerimiz kayda geçsin. Onu aktardıktan sonra size de söz hakkı verelim Hocam.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, Atilla Bey Kardeşimiz, Değerli Milletvekilimiz, daha çok bir icraat ve iktidar kritiği yapıyor. Tabii, bunu da bir sistem kritiği olarak alabiliriz, algılayabiliriz. Biz yeni anayasa kurulmasında ve sistem tercihinde konjonktürü, icra edilen ve alınan, katılınmayan önlemleri, siyasaları tek ve yeter sebep olarak göremeyiz. Biz gerçekten geleceğin anayasasını yapıyoruz. “Sistem tercihi, sistem dönüşmesi doğru mudur, değil midir?” sorusuna cevap ararken günlük tecrübeler tek etken olamaz. Atilla Bey’in yüklediği anlamların da mutlak doğruyu yansıttığı anlamına gelmez. Ben, verimli müzakere bakımından sistem kritiklerinin çok hayırlı olacağını düşünüyorum ve adına “parlamenter sistem” dediğimiz bugünkü sistemin de parlamenter sistem olmadığını bir cümleyle vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ederim.

AYLA AKAT (Batman) – Teşekkür ederiz.

Değerli arkadaşlar, biz de bu konuda düşüncelerimizi ifade edelim. Sonuçta, tarihimize bile baktığımızda, üç kıtada hüküm sürmüş bir imparatorluk geleneğinden cumhuriyeti kurmuş bir ülkeyiz ki cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki felsefenin esasında tam da bugünlerde, cumhuriyetin demokratikleşme ihtiyacı bu kadar üst düzeye çıkmışken tekrar yaşatılması gerektiği inancındayız da. Bizim baktığımız yer burası. Cumhuriyetin kuruluşu ne kadar hayatiyse Türkiye toplumu açısından, cumhuriyetin demokratikleşmesini de bu kadar hayati görüyoruz. Bu nedenle tabii ki önermelerimiz var; sistemin demokratikleşmesi bizim temel önermemiz. Tabii her siyasi parti sistem konusunda değerlendirmelerini yaparken AKP Grubunun yeni bir sistem önermesi var. Her grup da bunun için düşüncelerini ifade ediyor.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Daha önemli…

AYLA AKAT (Batman) – Önerileri gördüğümüz için belirttim Sayın Hocam.

Bizim için aslolan bu sistemin nasıl demokratikleşeceğidir. Sonuç itibarıyla 82 Anayasası’nı yorumlarken bir darbe ürünü olduğu, antidemokratik olduğu, çoğulcu olmadığı, tekçi anlayışı pekiştirdiği eleştirilerini yapabiliyoruz. O zaman yeni anayasa bakış açımızın bizim cephemizden değerlendirmesi, bir kopuş anayasası olması gerektiği. Yeni inşa etme üzerine nasıl olacak? Tabii ki biraz evvel saymış olduğum niteliklerin karşısında olacak. Bir: Cinsiyet özgürlükçü olacak, militarizmi desteklemeyecek, milliyetçi temelde olmayacak. “Milliyetçilik” derken sizin ele aldığınız temelde değil, hani daha farklı ele alıyorum, faşizmi ya da ırkçılığı tetikleyen temelde ele alıyorum. Bunların dışında, Türkiye’deki var olan, çoğulcu yapıya uygun, tüm etnik kimlikleri, dinleri, inançları aynı çatı altında, eşit, özgür temelde, gönüllü bir nitelik temelinde bir arada tutacak bir anayasa ihtiyacı vardır. Bu temelde de bizim de sistemin demokratikleşmesi noktasında önermelerimiz olacaktır. Biz arada, bu sistemin nasıl demokratikleşeceği… Tabii ki yerel yönetimler daha da güçlendirilmeli, daha ademimerkeziyetçi bir yapı olmalı, desantralizasyon uygulanmalı. Bu arada biz bir mekanizma olarak bölge parlamentolarını öneriyoruz, bunu da açacağız, bunu da tartışacağız sizlerle. Ama öz itibarıyla değerlendirdiğimizde, hani açıldığında, belki AKP Grubunu sistem önerisini açtığında bunun üzerine de değerlendirmeler, daha net değerlendirmeler yapma şansı bulacağız. Ama biz -var olan sistemin birden bir değişikliğe uğrayarak- böyle tek parti iktidarından çok partili sürece geçerken bile çok sancılar yaşamış bir yapıyız. Bugün kalkıp sistem değişikliğini, hele hele böyle, henüz çok da bunun alt mekanizmalarını kurmadan, başkanlık ya da yarı başkanlık temelinde ele alıp içinden çıkılamaz ve hesap verilemez bir süreci örgütlemek yerine bunun daha anlaşılır, tartışılabilir, şeffaf bir temelde işlemesi; başta tabii ki tüm siyasi partilerimizin bu konuda görüşlerini ifade edebilecekleri ve belki olursa zenginleştirebileceği... Ama şu durumda az önce Sayın Kart’ın sormuş olduğu soruya cevap aramak lazım. Bu benimsenmediği noktada sistem tartışması yapıyoruz. Yazım ne olacak, nasıl ele alacağız? Belki bu konudaki düşünceler de ele alınmalı. Kişisel olarak hani çok tartışma zemini bulmadık ama kişisel olarak kanaatim, bu durumda yazım çalışması da tıkanacaktır. O yüzden hani bu tıkanmanın da önünü açacak bir seyir izlememiz gerektiğini belirtme ihtiyacı duyuyorum.

Bizim için aslolan bugün içinde bulunmuş olduğumuz cumhuriyetin… Tabii ki önlemler vardır, dünyada da bunun örnekleri vardır ama biz defalarca kez komisyonda ifade ettik; dünyadaki hiçbir örnek, bizim Türkiye toplumu örneğiyle denk değildir, eş değildir, benzer değildir. O yüzden hiçbir örnek, bizim kendini içinde bulacağımız bir gerçekliği içinde barındırmaz ama nedir, her örnekten belli ölçülerde, bizim gerçekliğimize uygun olan yönlerini alıp kendi sistemimizi demokratikleştirebiliriz; asıl olan bizim için budur, bunu belirtmek istiyoruz. Tabii, daha çok, bundan sonra yapacağımız tartışmanın, yasama bölümünün yazımı aşamasında üzerine uzlaşma sağlanamayacak konular ya da başlıklar için yazım çalışmamızın seyri, istikameti ne olacak? Bu konuda da düşünceleri ifade etmek gerektiğini düşünüyorum.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Ben de kısaca…

AYLA AKAT (Batman) – Buyurun Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, sevgili arkadaşlar; cumhuriyetin kendi yarattığı gelenekler, kendi kuralları var, biz bunları çok önemsiyoruz. Cumhuriyetin kendi kuralları var ve gelenekleri var bunlar bizim için çok önemli ama bunların da ötesinde, gerçekten, insanlığın yarattığı birtakım temel ilkeler, temel değerler, temel unsular var. Bunların da gözden kaçırılmaması gerektiğinin zorunlu olduğunu hepimiz biliyoruz.

Şimdi, bundan 270 yıl önce Montesquieu’nun söylediği şey bugün de geçerli. “Ezeli tecrübeyle sabittir ki, elinde kuvvet, güç bulunduran bunu kötüye kullanmaya meyleder.” Bu, şimdi, bundan dört tane diyoruz biz ana ama bunun bir sürü sistemi de çıkmış ama hep biz biliyoruz; işte başkanlık sistemi, meclis hükümeti sistemi, konvansiyonel sistem ve parlamenter sistem ve yarı başkanlık sonra çıkmış. Şimdi, çok net söylüyorum burada. Şimdi, bu sistemlerden bir tanesini kabul edeceğiz ama başta şunu koyalım; Sevgili Burhan Kuzu’yu -ben siyasi olsun diye söylemiyorum, sadece yani söylediğimin temeline koymak için söylüyorum- Sayın Bekir Bozdağ’ı, Sayın Başbakanı izliyorum, şöyle diyorlar: “Biz, başkanlık sistemine diğer partileri ikna etmemiz mümkün mü, göreceğiz. Mümkün değil gibi görünüyor.” diyorlar. Ama ben samimiyetle inanıyorum ki, bence -bırakın bizleri- sizler Sayın Başbakanı bir başkanlık sistemine kabul ettiremezsiniz, ikna edemezsiniz. Sizler, Sayın Başbakanı başkanlık sistemine ikna ettiremezsiniz. Neye ikna edersiniz: Padişahlık sistemine. Net söylüyorum çünkü başkanlık sisteminin gerektirdiği güçler ayrılığını hiçbiri kabul etmeyecektir. Şu anda söyledikleri tamamen afaki. “Onu sonra yaparız, Türkiye’nin koşulları var, tabii tabii, bunu gerçekleştiririz.” türünden, hiçbir anlam ifade etmeyen ve söyledim; ta insanlığın yarattığı birtakım ilkeler, değerler, yargılarla bağdaşacağını ummadığım şeyler. Ben net söylüyorum, siz ikna edemezsiniz diye söylüyorum. Kuvvetleri ayıracağız, buna, bütün bu sistemi koyacağız içine; hakikaten bir başbakanın partisi üstünde hiçbir etkisi olmayacak, bir şey üzerinde etkisi olmayacak, siz diyeceğiz ki… Bugün hangi başbakan olsa, senin partinin üstünde artık hiçbir etkin kalmamıştır. Onlar ayrı seçilir, senin hiçbir şeyin olmaz, elinde kalemle belirleyemezsin, hiçbir şekilde onları ikna etmen; sen mi susacaksın, ben mi susturayım deme yetkin olmayacak diye bir şeyi kabul ettiremezsiniz. Bak net söylüyorum.



Şimdi, tüm sistemlerin hepsinin bir özelliği var. Doğru mu? Doğru. Şimdi, bunun bir özelliği şu yalnız, esas temel olan: Demokratik sistemlerin, demokratik ülkelerin her biri bu dört sistemden bir tanesini benimsiyor. Doğru mu? Ancak, içlerinden bir tanesi var, başka, “Başkanlık sistemi” dediğimiz. Anayasa hukukçuları veya hukukçular veya siyasetçiler, biz ne diyoruz buna: “Taklit edilemeyen sistem.” Amerika Birleşik Devletleri dışında dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanamamış bir sistem. İkna edemezsiniz derken bunu içererek söylüyorum ben, sakın yanlış anlamayın, yani bundan dolayı, taklit edilemeyen sistem. Şimdi, bunun nedenini hepimiz biliyoruz, yani burada hukukçuluk, hepimiz bu şeyin içindeyiz. O yüzden efendim… Ama güçler ayrılığını sağlayacağımız mekanizmalar dünyanın hiçbirinde yoktu, bu sistem, bu olgu dünyanın hiçbirinde gelmemişti. Biri olsa, biri eksik; anayasayı koysan, gelenekler eksik; gelenekleri koysan, parti sistemi eksik; parti sistemini koysan, adamdaki tarih farklı; yapamadın hiçbir tanesini. Şimdi, bunu Türkiye’de uygulayacağız derken, bir kere şuna bakmamız lazım sevgili arkadaşlar: Samimiyetle söylüyorum, yani liderler sistemi, parti sistemi böyle gelişen bir ülkede, biz… Amaç da nedir başta? Montesquieu’dan beri gücün gücü durdurması, gücün tek elden toplanmaması, böylece demokratik sistemin, başka hakların, özgürlüklerin korunabilmesi. Bu sistemi Rusya koruyamadı, Güney Afrika ülkeleri koruyamadı, Güney Amerika ülkeleri koruyamadı; Yunanistan yetki verdi sonunda, 86’da, “Olmuyor bu, ben değiştiriyorum bu sistemi.” dedi. Bunu kurabilmek mümkün değil. Ya soğuk savaş çıkıyor ya sıcak savaş çıkıyor; hele hele içine CIA ve ITT de mebzul miktarda katılırsa neler olduğunu hep beraber görüyoruz. Dolayısıyla… Ukrayna’da yapılamadı sistem. Şimdi, bunları, nedenini anlatıp zaman yitirmeyelim ama bir tek şey söylüyorum: Gelin, sistemin demokratikleştirilmesi için… Biz de söylüyoruz, bu sistemi demokratikleştirmemiz lazım, katılımını artırmamız lazım. İşte onun için eşit temsil getirelim diyoruz, baraj sistemini kaldıralım diyoruz veya belli bir şeyle sınırlayalım diyoruz. Hesap verilebilirliği getirelim, hiçbir işe yaramayan gensoru…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Saydamlık…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL– Kaldıralım mı diyorsunuz?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hesap verilebilirliği getirelim diyoruz.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL– Barajı…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Barajı kaldıralım, barajı sınırlayalım; biz bunları konuşalım diyoruz. Hesap verilebilirliği getirelim, gensoruyu, Meclis soruşturmasını, Meclis araştırmasını işler hâle getirelim diyoruz. Gelin, demokratik esasları, denge ve fren mekanizmalarını yerleştirelim, özerk kuruluşları sistemin içine katalım diyoruz. Gelin, hukukun üstünlüğünü beraber sağlayalım, yargıyı, HSYK’yı düzenleyelim ama bu sistemde, “başkanlık sistemi” diye biz bunda direnmeyelim diyoruz. Bir şey daha var yalnız: Gene çok doğru söyledi Atilla Bey, diğer arkadaşlar da katıldı. İlk, MHP’ninkini de şuradan izleyebildim, yazdığını, arkadaşımızın not ettiğinden ama büyük bir şeyle onlar da katılıyor. Şimdi, bunu devam ettirmemiz açısından şöyle bir sıkıntı da var. Ya, bugüne kadar temel hak ve özgürlüklerde devam etmemizin nedeni şuydu: Kim ne getirirse getirsin, ben samimiyetle buna inandığını düşünüyorum. Yani, getirdiği madde en kötü madde bile olsa diyorum ki: “Ya, tamam inanıyorum ben.” “Hiç kimsenin hakkı olmasın kardeşim, bir tek şu karar versin.” dese bile “Ya inanıyor bu sisteme.” diyorum ama bugün… Ya ben biliyorum şimdi, sevgili Ahmet İyimaya’nın bana başkanlık sistemini savunduğunu, sevgili Yavuz Atar’ın bana başkanlık sistemini savunduğunu, bugüne kadar sakladığını inandıramazsınız. Ya ben biliyorum yani, inandıramazsınız bana: “Ben çok seviyordum hakikaten bu sistemi.”

FARUK BAL (Konya) – Yavuz Atar Bey inandırır.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bilmiyorum. İnandıramaz Hocam, 2007’de beraber Anayasa yaptık, yaptılar ve başkanlık sistemi falan yok, başkanlık sistemi kötü.

Şimdi, oturacağız, birbirimize bunun için… Size ben takaza olsun diye söylemiyorum ama asgari bir de birbirimizi inandırmamız lazım. Yani, “Yahu tamam, bunu savunurken inanıyor.” Şimdi, bu sistemi getireceğiz, başkan partili olsun diyeceğiz, sonra “Bak çok güzel yürür bu iş, dünyanın her yerinde böyle, Amerika’daki sistem aynı.” Biz de burada… Yahu, iyi niyetle bakıyorlar. Bakın, söylüyorum: Burhan Kuzu gelse, iyi niyetle derim ki “Bak, inanıyor bunu, sonuna kadar inanıyor.” ama sevgili kardeşim Yavuz inanmıyor buna, Ahmet İyimaya inanmıyor buna.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – İnanıyorum.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – E, şimdi, biz ne yapacağız, yani Başbakan söyledi. Bu, şuna benzer yahu: Kemal Kılıçdaroğlu bize dese ki bana bakın, gidin oraya, -ne biliyim ben- 65 meclis olsun onu tartışın dese, biz de 65 tane meclis olsun, çok güzel olur dersek tartışmamıza nasıl bakarsanız ben de böyle bakarım diyorum. Uzatmayayım, bu sistem şeyinde gelin devam edecek bir ölçüde anlaşalım, sistemi demokratikleştirelim ama çıkmaz yollara sapmayalım. Bunu zaten ileride tartışacağız, nedenlerini…

AYLA AKAT (Batman) – Teşekkür ederim Sayın Batum.

Yavuz Hocam, buyurun.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ATİLLA KART (Konya) – Aynı zamanda sataşma oldu.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Komisyonun değerli üyeleri ve meslektaşlarım…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır sataşmadım ya. Benim onlara saygım sonsuz.

AYLA AKAT (Batman) – Sataşmadan çok niyet okuması oldu. Onlara da kanaat…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, hayır; saygım onlara sonsuz, inanmıyorlardır.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Biz Süheyl Hocam’la her zaman böyle sohbetler etmişizdir televizyonlarda olsun, panellerde olsun. O yüzden burada da gönül rahatlığıyla yapabilir.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sözlerini dinledim, elbette ki birbirimizi eleştirebiliriz ancak Hocam bir konuda kişisel olarak bir bilgi eksikliğini giderelim, sonra da sistemle ilgili bir görüşümü açıklamak istiyorum.

2007’de Özbudun Başkanlığındaki taslak hazırlanırken, orada ben, başkanlık sisteminde -ama benim kafamdaki başkanlık modeli biraz farklı- Türkiye’de işleyebilecek bir model… Bunu savundum ancak Komisyon, özellikle Özbudun Hocamız parlamenter sistem taraftarı olduğu için, orada genel olarak parlamenter sistem konusunda büyük çoğunluk olunca haliyle biz de onu yazdık.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam, özür dilerim.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Dolayısıyla, ben o gün… Ben, 2000 yılında yayımlamış olduğum kitabımda, Amerikan modelinin biraz revize edilmiş bir şeklini Türkiye için hatta genel olarak bir hükûmet sistemi olarak öneriyorum, bunu savunuyorum. “Anayasa Yapımı” isimli 2000 tarihli kitabıma bakarsanız bunu görebilirsiniz, dolayısıyla… Ki, aynı şekilde daha önce basına da yapmış olduğum iki röportajla, ayrıca çeşitli sempozyumlarda sunmuş olduğum tebliğlerde bu görüşümü bilimsel bir şekilde açıkladım. Sanırım, tabii siz yoğunluktan bunları Hocam görmediniz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır Hocam, sizin kitabınızı gördüm de şeyi görmedim.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – O kısmı görmediniz ama birçok sempozyumda açıkladım.

Şimdi, hükûmet sistemi meselesine gelince… Bir kere öncelikle şunu belirteyim: Hükûmet sistemi tercihi bir rejim değişikliği anlamına gelmez, öncelikle, böyle bir anlayış varsa bu konuda ben farklı düşündüğümü, bunun bir rejim tartışması olmadığını belirtmek isterim. Öyle olsaydı, demokratik ülkelerde farklı hükûmet sistemleri uygulanıyor olmazdı. Elbette, demokratik ülkeler bunu farklı şekillerde uyguluyor; bazı sistemler birtakım ülkelerde başarılı olurken bazıları olmayabiliyor ancak, dört hükûmet sistemi modelinin hatta bunların değişik varyasyonlarının uygulandığını biliyoruz.

Şimdi, hükûmet sistemi dediğimizde burada temel kriter şu: Ülkedeki yasama organıyla yürütme organının ilişkileri, etkileşimi, karşılıklı kontrol ve dengeler sisteminden bahsediyoruz, ele aldığımız konu budur. Burada bir siyaset bilimci der ki: “En iyi hükûmet sistemi, o ülkede en iyi şekilde, sorunsuz işleyen modeldir.” Dolayısıyla, sizin ülkenizde, -bakın çok tuhaf bir model- İsviçre’de, tek, dünyada artık örneği olmayan, Fransa’da geçmişte yapılıp terk edilen, bizde de denenen bir meclis hükûmeti dediğimiz model uygulanıyor ve şikayetçi değiller, bir şekilde başarılı olarak yürüyor. Taklit edilemez dediğiniz Amerikan sistemini terk etmiyorlar, uyguluyorlar. Parlamenter sistemler uygulanıyor ama Amerikan sistemini bir şekilde tercih eden, Fransız modelini bir şekilde tercih eden, tipik olarak İngiltere’de doğan parlamenter sistemi uygulamaya çalışan onlarca ülke bulunmaktadır.

Şimdi, bu konuda, gerçekten, samimi olarak ben bilimsel bir açıklama yapmak istiyorum. Elbette anayasa hukukçusu meslektaşlarım vardır, katkıları olacaktır.

Şimdi, parlamenter sistemin doğuşuna bir göz atalım. Ha, burada, yani, işte bir parti bunu tercih etti; onun çıkarına mı, değil mi meselesi değil. Gerçekten ben samimi olarak, anayasa hukukçusu olarak, siyaset bilimiyle uğraşan bir akademisyen olarak şunu düşünüyorum: Hükûmet sistemlerini çok iyi analiz ettiğimizde, aslında parlamenter sistemin böyle çok kutsanmış bir şekilde… Maalesef ülkemizde parlamenter sistem âdeta kutsanmıştır. Bunun arkasında yatan yanılgıları açıklamak istiyorum.

Parlamenter sistem nerede ortaya çıktı? İngiltere’de. Nasıl gelişti? Şöyle: Biliyorsunuz, parlamenter sistemin İngiltere’deki doğuşu monarşiden giderek demokrasiye geçiş süreciyle de çok yakından ilgilidir. Nasıl ilgilidir? Bildiğiniz gibi, monark bütün yetkileri kendisi kullanmakta iken zamanla parlamento ortaya çıktı. Yasama yetkisini parlamentonun kullanması, yürütme yetkisini ise kralın, monarkın kullanması esastı ancak zaman içerisinde yürütme yetkileri de seçilmişlere intikal etmeye başladı. Bu nasıl gerçekleşti? Bu, yine parlamentonun içinden çıkan hükümetin yürütme işlevlerini devralmasıyla gerçekleşti. Pekâlâ, bugün parlamenter sistemlerde gördüğümüz, cumhurbaşkanlığı dediğimiz makamın özü, esası nedir? İşte İngiltere’de kaldırılmayan, geleneksel sebeplerle, tarihî sebeplerle, kültürel sebeplerle kaldırılmayan monarşinin ikame edilmesidir. Bu bir modeldir, İngiliz modeli, parlamenter sistem tekamül yoluyla ortaya çıkmıştır; buna karşılık, başkanlık sistemi tamamen rasyonel olarak kurgulanmış ama Amerikan gerçeklerine istinat ettirilmiştir. Orada monarşiyi kaldırmama tercihi sebebiyle yetkileri tamamen sembolik hâle getirilmiş, buna karşılık, bütün yetkiler fiilen hükûmet ve yasama tarafından kullanılmaktadır.

Az önce bazı konuşmacılar, işte, güçlerin tek elde toplanmasının diktaya yol açabileceğinden söz ettiler. Bakınız, bu başkanlık sisteminde değil, daha çok, parlamenter sistemde mümkündür çünkü parlamenter sistemde siz devlet başkanını yahut monarkı bütünüyle sembolik bir konuma getirdiğiniz zaman, gerçek anlamda yasama ve yürütme yetkisi bir parti yönetiminde toplandığında, o çekindiğimiz, korktuğumuz otoriter yönetim, “dikta” diyebileceğimiz model, eğer çok güçlü bir muhalefet, çok güçlü bir yargı, çok güçlü bir demokrasi kültürü yoksa, parlamenter sistemde bunun ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. Nitekim, İngiltere’de, yasama, yürütme özdeşleşmiş vaziyettedir ve parti yönetimi söz konusudur. Aynı şey yıllarca Almanya’da uygulanmıştır. Benzer durum, bizde şu anda eleştiriyorsunuz, yasama, yürütme özdeş, parti yönetimi var ve bütün güçleri tekelinde toplamış bulunmaktadır. Şimdi, hâl böyle olunca, başkanlık sistemine bu açıdan yapılan eleştirinin bilimsel açıdan doğru olmadığını ve yeterli gerekçelere sahip olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Teorik olarak aslında az önce Sayın Batum’un da söylediği gibi kuvvetler ayrılığını en iyi gerçekleştiren model Başkanlık Sistemidir.

Şimdi, ben o Komisyonda da Başkana şöyle bir soru sormuştum, burada da böyle bir soruyla devam etmek istiyorum: İngiltere’de monarşi olmasaydı, acaba seçilmiş bir cumhurbaşkanı ihdas etme fikri olabilir miydi? Bunun mümkün olmayacağını düşünüyorum. Niye seçilmiş bir monark getirelim? Var olan monarşiyi değiştirmediler İngilizler; tarihî, kültürel sebeplerle ve dünyanın bütün birçok ülkesinde hâlâ devlet başkanı olarak anılıyor ve Birleşik Krallık olarak birliği sağlamak adına muhafaza edildi ama bunu taklit edenler sistemin işleyişinde başkaca sorunlarla karşılaşmamak için, işte bir hakem konumunu cumhurbaşkanına, seçilmiş cumhurbaşkanına verdiler. Dolayısıyla, bu aklın tercih ettiği kurgusal bir makam değildir. Aklın yolu -madem ki Montesquieu’dan söz edildi- kuvvetler ayrılığı ise, o zaman, yasama ve yürütmenin ayrı ayrı olmasıdır ve cumhurbaşkanlığı gibi makama da aslında rasyonel olarak ihtiyaç bulunmamaktadır. Bir sistemde yürütmenin neden iki başlı olması gerektiğini açıklamamız mümkün değil ancak bu, İngiltere’de bir gelenektir ve sistem böyle gelişti, işliyor; bu işlemekte olan modeli bozmayalım diye açıklanabilir, yoksa rasyonel olarak bu açıklanamaz.

Şimdi, buradan Amerikan sistemine geçmek istiyorum. Amerika’da devletin kuruluşunda neden İngiliz modeli yani seçilmiş bir cumhurbaşkanı benimsenmedi? Tabii Amerikan modeli, -az önce çeşitli konuşmacılar da ifade etti- bir kere orada temel hedef şu olmuştur: Devlet erkinin yetkisizliği esastır. Bunun federal devlet olması, başkanlık sistemi, sert kuvvetler ayrılığının tercihi bütünüyle bu temel felsefeye dayanır. Devlet organlarının yetkisizliği, yerelleşme esas olduğu için bu modeli benimsemişlerdir ama Amerika’da başkanlık sisteminin ya da sistemin kuruluşundan 270 yıl geçmiştir. Bu süre içerisinde sistem çok değişmiştir ve dönüşmüştür.

Şimdi, -işte burada Komisyona ben şu açıklamaları özellikle yapmak istiyorum- bugün Amerika’da siyaset bilimciler, hükûmet sistemi üzerine kafa yoran anayasa hukukçuları şunu söylüyorlar: “Efendim, Amerikan sisteminin en büyük zaafı şudur: Bir kere, yasama ve yürütme uzlaşamadıkları zaman, -ki, Amerika’ya özgü birtakım süreçler ve sebeplerle uzlaşabiliyorlar ama- bu uzlaşamama, çatışma olgusu Amerikan sisteminin en büyük zaafıdır.” “Peki, ne yapılabilir?” diye soruyorlar. Benim okumalarım, araştırmalarımda, orada şu önerilerin ortaya atıldığını tespit ettim. Diyorlar ki: “Acaba, bu, artık günümüzde, modern devlette -hani kuruluş felsefesinden sonra Amerika bir yere geldi- bu sistemi daha işler bir hâle nasıl getirebiliriz? Şunu yapabiliriz: İki sistemin, iki farklı organın biraz daha işbirliği yapmasını sağlayacak mekanizmaları güçlendirelim. Bu da ne olabilir? Bir kere, seçimlerin eş zamanlı yapılması.” Ciddi bir şekilde, isim veriyorum, Herdeen’de Sanque isimli siyaset bilimcileri, bunu, her biri müstakil olarak yazdıkları kitaplarda açıkça ifade etmişlerdir. Seçimler, başkanlık ve parlamento seçimleri eş zamanlı olarak yapılırsa, bu durumda benzer çoğunlukların iktidara gelmesi hâlinde işbirliği imkânları daha fazla olacaktır ve sistem rasyonel bir şekilde işleyebilecektir.

Öte yandan, başkanlık sistemine yöneltilen çok ciddi bir eleştiri yine Amerika’da: “Tıkanma olduğu zaman parlamenter sistemde, erken seçim var, meclisin feshi gibi yöntemler var ama başkanlık sisteminde bu yok. O hâlde ne yapılabilir?” Burada parlamenter sistemden bir unsur ödünç alınabilir. Bu da ne? Başkana ve parlamentoya, her birine, her iki organın birlikte erken seçimine karar verme yetkisini tanımak; sadece bir tanesine değil. Latin Amerika ülkelerinin sadece başkana bu yetkiyi vermiş olması, sistemi, tabii tamamen kuvvetler dengesini altüst etmiştir. O yüzden diktatörlüğe dönüştüğü eleştirileri yapılmaktadır. Oysa, bu Amerikan siyaset bilimcilerinin ortaya koyduğu şekilde “Her ikisi birlikte bir sorun olduğunda, mutlak manada ülke yönetilemez hâle geldiğinde, her iki taraftan biri, iki organ birlikte seçimlerin yenilenmesine karar verebilmeli.” diyorlar. Bu da Amerikan sisteminin daha başarılı işleyebilmesi için Amerikan siyaset bilimcilerinin ortaya attığı bir öneridir. Hatta, daha ileri giderek şunu da önerenler var: “Efendim, seçimlerin eş zamanlı yapılması yetmez; ‘Team Ticket’ adı verilen yani bir partinin başkan, başkan yardımcısı ve parlamento üyelerinin müştereken aynı listede olduğu bir seçim yapılabilir.” Bu, işte, en çok eleştirilen, muhalefetin olmadığı eleştirisini karşılar. Bu durumda, kaybeden güçlü bir muhalefet olarak varlığını sürdürür, kazananlar ülkeyi yasama ve yürütmede parti politikalarını uygulayarak yönetirler.


Yüklə 6,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   84




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin