BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Aralık 2007 - Başını örtenler baskı yolunu seçerse kendilerini inkâr etmiş olmazlar mı?



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə92/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   88   89   90   91   92   93   94   95   ...   102

7 Aralık 2007 - Başını örtenler baskı yolunu seçerse kendilerini inkâr etmiş olmazlar mı?


Hüseyin Gülerce, Zaman’daki “Başı açıklara baskı olacak mı?” başlıklı yazısında başörtüsü sorununun çözümüne getirilen itirazları değerlendirdi: “Bakınız üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasıyla ilgili olarak yeni bir iddia daha ortaya atılıyor: "Başları açık olanlar çok ciddi baskılara maruz kalacaklar, tehdit edilecekler. Mahalle ve arkadaş baskısı meşrulaşacak..." Başını inancı gereği örtenler için bundan daha kötü bir şey olabilir mi? Hoşgörüyü, herkesin konumuna saygıyı savunan dindar insanlar, baskı yolunu seçerse kendilerini inkâr etmiş olmazlar mı? Bindikleri dalı kesmezler mi? Bundan böyle kime inandırıcı olabilirler? Evet, böyle endişeler taşıyanlar olabilir... Türkiye'nin teminatı makul çoğunluktur. Dinin özünü savunan, Anadolu Müslümanlığı yorumunu benimseyen, farklılık içinde birlikte yaşamayı, insana saygının gereği kabul eden büyük çoğunluk, bu ülkenin huzurunun, iç barışın en büyük teminatıdır.”

7 Aralık 2007 - Hem iktidar hem de muhalefet için “türban sorunu” verimli bir alan


Fatma K. Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki “Türbanist ya da antitürbanist olmadan!” başlıklı yazısında başörtüsü sorunu etrafındaki kamplaşmaya değindi: “Hatırlayınız. 94 seçimlerinin baş döndürücü zafer sarhoşluğunda, mütedeyyin/prezantabl sekreter-tezgahtar ilanlarını. Gün olur sap döner keser döner böyle bir şey işte. Siz kabukta ısrar ettikçe, en büyük başörtü, en uzun pardösü, en uzun sakal en büyük cübbe eşittir en takvalı kişi diye, kıyafetten takva çıkarıp, markadan “tekbir” getirince, sizin antiniz de işte böyle oluştu. Gösterilen ve göze sokulan şeyin takva olmaktan çıkacağını saklayarak inadına göze batırmaya çalıştınız. Çalışmalarınız “nasipsiz” kalmadı. Keseniz para gördü, fikirsizliğiniz “eylem”e dönüştü. Türbanistlik bu işte. Kabuğa vurgu yapa yapa kabuğu kalınlaştıra kalınlaştıra nihayet özü öldürmek bu işte. Medya üzeriden, marka üzerinden türbanistlik almış başını yürürken, siyasi partilerin bir kısmı türbanist geri kalanı antitürbanist oldu.Toplumsal proje yokluğunda şifa gibi geldi partilere türbanist olmak ya da antitürbanist olmak.”

8 Aralık 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri


Sakarya Başörtüsü Platformu adına Özgür-Der Sakarya Şubesi tarafından yapılan 117’inci basın açıklamasında eğitim, sağlık, siyaset gibi birçok alanda başörtüsü yasağının devam ettiği belirtildi. Kadının seçme ve seçilme hakkının kağıt üzerinde kaldığı, milletvekili seçilseler bile başörtüleri nedeniyle Meclise girmelerine müsaade edilmediği belirtilen açıklamada; “Bu derin çelişki bizzat sistem tarafından bilinçli bir şekilde uygulanan ve İslam’ı hedef alan Başörtüsü yasağı uygulamasının bir sonucudur.” ifadesine yer verildi. Kocaeli’de düzenlenen 138’inci eylemde “Din; hem bireysel hem de toplumsal olarak; sevgi, barış, huzur ve güvenin kaynağıdır. Bunun temsilcilerinden olan bayanlarımızın başörtüsünü nefretin sembolü gibi göstermek altında neler yatıyor acaba, bir de bunu düşünelim.” ifadeleri yer aldı. Ankara’da 96’ncı, Van’da 67’inci, Akyazı’da 44’üncü ve Konya’da 14’üncü basın açıklaması yapıldı. Konya’daki eylemde “Başörtüye tahammülsüzlüğün, başörtülü Tevhide'ye tahammülsüzlüğün, başörtüyü emreden Kur'an'a tahammülsüzlük olduğunu çok iyi biliyoruz.” denildi.

8 Aralık 2007 - Şehirdeki başörtüsüne suç iması yükleyebilme stratejisi

Özlem Albayrak, Yeni Şafak’taki “Dökün artık şu taşları” başlıklı yazısında Konda’nın anketi sonrası yapılan tartışmaları değerlendirdi: “Mesele şunu söyleyebilmekte aslında: “Kardeşim biz örtünmeyi; türban ve başörtüsü olarak kategorize ettik; çünkü toplumun yüzde 70'i öyle ya da böyle kapalıyken, başörtüsüne tekmili birden karşı çıkmak bu milleti karşımıza almak olacaktı. Bakmayın siz 'başörtüsünü, türban gibi laik-Cumhuriyet'e karşı bir kalkışma olarak görmüyoruz' dememize. Biliyorsunuz, ona da gıcığız son kertede. Şehirdeki başörtüsüne suç ve illegalite iması yükleyebilmek için 'benim anneannem de başörtülüydü' diyoruz nihayetinde. Sonuç aldık artık, araştırmamız gösteriyor ki; ısrar, aşk ve şevkle yaptığımız türban-başörtüsü tasnifimiz yoluyla 'türban' kelimesini bulabildiğimiz her gereçle yaygınlaştırmamız sonuç verdi; kafasına örttüğünü bizim adlandırmamızla tanımlayarak, 'ben türbanlıyım' diyenler 4 kat arttı işte. Biz de şimdi yapıp ettiklerimizin meyvesini topluyor, 'türbanlıların' artışının Cumhuriyet'i yıkıp yıkmayacağını konuşuyoruz.”


8 Aralık 2007 - Korkutulan şey İslam'ın kültürel tezahürü olan başörtüsüdür


Yasin Aktay, Yeni Şafak’taki “Kurban, İslamophobia ve türban” başlıklı yazısında Konda’nın anketini değerlendirdi: “Türbanlı sayısının dört yıl içinde dört katı arttığı şeklinde atılan manşetin bir korkutma hedeflediğinde hiçbir kuşku yok. Araştırmanın bugüne kadar yayımlanan diğer verilerinin sunulma biçimlerinin bu korkuyu yerleştirmeye çalıştığı gözden kaçmıyor.. Korkutulan şey İslam'ın kültürel tezahürü olan, şöyle veya böyle simgeselleşmiş bir şey: başörtüsü veya türban. Başörtüsüne karşı en ufak bir îmâ bile aslında Avrupa'da islamophobia kapsamına giriyor. Bir gazetenin başyazarı, başörtülünün gözünde "nefret" gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliyor. Başörtülünün gözünde kendisinden başka kimsenin nefret okumadığı çok açıktır, ama kendisinin bu insanlara bakarken bir nefretle bakıyor olduğu bu vesileyle çok daha açık bir biçimde ortaya çıkıyor... Araştırmanın en masum sonuçlarının bile bir korku üretecek şekilde sunulması en ciddi kusurunu oluşturuyor ve bu haliyle ancak islamophobia söyleminin tipik bir örneği olarak incelenmeye değer.”

8 Aralık 2007 – “Türban” liseye kadar indi

Üniversitelere türban yasağının kaldırılmasına yönelik olarak AKP hükümetinin anayasada değişiklik yapma çabaları sürerken türban lise ve ilköğretim okullarına kadar girdi. Trabzon Fatih Lisesi'nde de bazı öğrencilerin bir süredir türbanlı olarak okula girdikleri belirlendi. Son dönemlerde bu öğrencilerin sayısında artış olduğu öne sürüldü. Öğrencilerin, yöneticilerin bilgisi dahilinde okula girip çıktıkları iddia edilirken eğitimciler, okulun her yanında kamera bulunduğunu, herhangi bir öğrencinin kural dışı davranışının gözden kaçmasının olanaksız olduğunu vurguladılar. Eğitim-Sen Trabzon Şubesi Başkanı Recep Gülay, bu konudaki ihlalleri Trabzon Valisi Nuri Okutan'a ilettiklerini açıkladı. Eğitim İş Trabzon Şubesi Başkanı Mehmet Akıncı da bazı idarecilerin iktidarın tepkisinden çekinerek olaya gerekli müdahaleyi yapmadığını söyledi. (Cumhuriyet)



8 Aralık 2007 – “Türban” anayasada yer almayacak

Fikret Bila AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın konuk ettiği programındaki izlenimlerini Milliyet’teki köşesinde şöyle aktardı: “Fırat, yeni anayasada türbanla ilgili düzenleme olup olmayacağı yönündeki sorumuzu, "Bu konunun anayasada yer alacağını zannetmiyorum, gerek de yok, her problemi anayasayla çözemezsiniz, anayasa hukuku ve tekniği bakımından nelerin yer alacağı bellidir" diye yanıtladı. Fırat, türban konusunun, hazırlayacaklarını yeni anayasanın ruhuyla çözüleceğini bildirdi. Fırat'ın verdiği bilgilere göre, anayasada türbanla ilgili bir hüküm yer almayacak, ancak anayasanın ruhu bu sorunu çözecek. Anayasanın lafzında yer almayan bir konunun, ruhuyla nasıl çözüleceğini sorduğumuzda ise Fırat, şu açıklamayı yaptı: "Aslında meselenin esası 1982 Anayasası'nın 6. maddesidir. Yani egemenliğin nasıl kullanılacağıdır, O maddede yapılacak düzenlemenin ruhuyla bu tür sorunlar çözülecek. Eğer egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyorsak, -ki TBMM'de bu yazılıdır- o zaman kurumlar eliyle kullanılması söz konusu değildir. Anayasada birçok kurum var: YÖK bunlardan biri. MGK bunlardan biri. Böyle olunca YÖK egemenlik kullanmış oluyor. Bunlar düzenlenince bu konu da kendiliğinden çözüme kavuşacak."



8 Aralık 2007 – Gül'ü Köşk'e çıkaran, “türbanı” çözemez miydi?

Sabahattin Önkibar, Yeniçağ’daki yazısında AKP’yi başörtüsü sorunundan siyasi fayda sağlamakla suçladı ve şunları ifade etti: “Başbakan, birkaç gün önce şiir okurken türbanlı diye kürsüden indirilen orta öğretim öğrencisini telefonla arıyor ve teselli ediyor. Burada ilginç olan, bu telefon konuşmasının Başbakanlık tarafından medyaya sızdırılmasıdır. Aynı uygulama birkaç gün sonra Rize'li bir kız öğrenci için de yapılıyor. Tayyip Bey telefon başında boyuna teselli ediyor. Tabii bu teselliler hemen en dramatik ifadelerle basına aktarılıyor. Söyler misiniz nedir bunun adı? Siz ki Anayasayı değiştirecek sayısal çoğunluğa bile erisen bir iktidarın Başbakanısınız ve 5 yıldır da iktidardasınız. Yapmanız gereken, öğrenciyi teselli etmek mi yoksa sorunu çözmek mi? Türbana özgürlük vermek, Gül'ü Köşke çıkarmaktan daha mı zor? Demek ki senin derdin onlar değil...”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   88   89   90   91   92   93   94   95   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin