Emperyalizme Faşizme Karşı



Yüklə 495,67 Kb.
səhifə4/9
tarix02.11.2017
ölçüsü495,67 Kb.
#26649
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9

BİLGİ EDİNMENİN ÖNEMİ
 

BİLGİ EDİNMENİN ÖNEMİ

Yenilgi yılları, sınıflar mücadelesinin ulusal ve uluslararası pratiğiyle kaynaşmış teorik-politik bilgi birikiminin yeni kuşaklara aktarılmasında hatırı sayılır bir kesintiye yolaçtı. Marksist öğretinin temel yapıtlarına ve ülkemiz koşullarına ilişkin teorik-politik tartışmalarda merkezi bir yer tutan/tutması gereken siyasal yazına ulaşılmasına uzun bir süre, geniş ölçüde engel olundu. (Bu durum kısmen halâ sürmektedir.)

Ciddî bir dağınıklığa uğrayan halk güçleri, bir yandan bağımsız politik bir taraf olarak varolmanın temel koşulu olan politik örgütlenmelerini yitirmişken, diğer yandan halkın düzene karşı tepkilerinin yeni baştan örgütlendirilmesi kendisini dayattığı zaman bu görevi omuzlamaya çalışan unsurlar (tüm iyi niyetlerine fedakarlıklarına ve cesaretlerine karşın) teorik-politik bilgi birikimi açısından genellikle geri bir noktadaydılar. (Bunda, devrimci aydınların devrimci eylemden kopuşunun önemli bir yeri bulunmaktadır; bunun nedenlerini burada tartışmayacağız).

Yeni kuşaklar teorik bilgi kaynaklarıyla doğrudan yüz yüze gelme olanağından uzak kalırlarken, kesintisiz bir örgütlü pratiğin sağlayabileceği tarihsel bir deneyim birikimi edinmekten yana da şanssızdılar.

Bu durumun etkileri kendisini Devrimci Gençlik saflarında gözle görülür bir teorik yetersizlik biçiminde hissettiriyor. Teoriyi uzun bir süre yazılı olmayan kaynaklardan "öğrenmek" zorunda kalan genç devrimcilerin teoriyi kabo-yüzeysel formüllerin ezberlenmesi, politikayı taktik yarıştırmayla sınırlı bir övüngenlik malzemesi olarak anlamasından daha doğal birşey yoktur.

Ancak bu olgu, devrimci hareketin gelişmesinde son derece ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınmasına ve bu sorunların aşılması için gerekli sübjektif temelin gelişmemesine neden olmaktadır. İçinde yaşadıkları dünyayı/toplumu devrimci teori aracılığıyla kavrama gücüne bir türlü ulaşamayan, teorik etkinliklerini zengin derinlikli bir tartışma atmosferi içinde yürütemeyen genç devrimciler, devrimci hareketin yeniden inşaası sürecinde etkin/bilinçli devrimci kadrolar olarak yerlerini alamamaktadırlar. Buna karşılık, bugünün toplumunun çelişkileriyle ( geçmiş pratiğin subjektif etkilerini fazlaca hissetmedikleri için) en açık ve doğrudan biçimlerle muhatap olan yeni kuşakların sorularını cevaplama gereksinimi oranında canlılık/etkinlik/nüfuz kabiliyeti kazanabilecek olan devrimci hareketin ideoloji k-teorik yeniden üretimi faaliyeti de son derece önemli bir motivasyondan yoksun kalmaktadır.

Aslında bütün bunlar, Devrimci Gençlik saflarında yaygın olarak bilinen şeylerdir. Buna rağmen, söz konusu eksikliklerin giderilmesi için ciddi bir atılım da yapılamamakladır. Öğrenim dönemi boyunca, enerjimizin hemen tümünü pratik etkinliklere seferber etmek zorunda kalışımız, böyle bir atılımı gündemin arka sıralarına itmemizin (anlaşılabilir, ama kabul edilmesi güç) gerekçesini oluşturmaktadır.

Yaz dönemi, saflarımızdaki bu eksikliğin üzerine gitmek için uygun bir hazırlık fırsatı olarak değerlendirilmelidir. Yaz boyunca yürütülecek sıkı ve sistematik bir okuma/tartışma faaliyeti ile önümüzdeki öğrenim yılında yaygın ve kitlesel bir kültürlenme hareketinin başlatılması için etkili bir temel oluşturabiliriz. Yani eğiticinin (=kitlesel pratik) eğitilmeye olan ihtiyacını karşılayabilmemiz için öncelikle kendimizi eğitmemiz gerekiyor.

Sistematik bir okuma faaliyeti, teorik eğitimin vazgeçilmez unsurlarından biridir. İnsanlığın genel ilerleyişi içerisinde dünyayı kavramakta kullandığı teorik araçların öğrenilmesi ve (dün, bugün ve geleceği içine alan) tarihsel pratikle test edilerek genişletilmiş bir teorik yeniden üretim etkinliğine sokulması için belirli bir sıra ve düzen içerisinde okumak zorunlu bir koşuldur.

Aşağıda verdiğimiz okuma listeleri, bugünün teorik sorunlarını çözümlemenin kolay ve kestirme yollarını göstermeyi hedeflememelidedir. Çünkü, bugünün sorunlarının çözümü dünün sorunlarının çözümlerine içerili değildir. "Bugün, dünden gelişmiştir" bu doğru, ama gelişmiştir ; yani bugün dünden farklı daha bir geniştir. "Bu günü anlayabilmek için dünü anlamak gerekir", bu da doğru, ama, bugün gelecek için anlaşıl maya çalışılmalıdır. Nasıl ki öncellerimiz kendi yaşadıkları çağı geleceği kurmak için anlamaya ( ve yalnız bunun için anlamaya / filozoflar dünyayı değişik biçimlerde yorumladılar, önemli olan onu değiştirmektir"-) çalışmışlarsa bizlerde aynı güdüyle hareket etmeliyiz. İşte geçmiş birikimin bize en büyük yardımı bizden önceki devrimcilerin kendi günlerini nasıl kavradıklarını aktarmasındadır, yani onlar bizlere ışık tutarlar, reçete vermezler.

Biz burada yalnızca, sınıflar mücadelesine bilimsel-devrimci bir biçimde bakmanın bugüne dek üretilmiş teorik araçlarına hakim olmak için ilk elden okunmasını gerekli gördüğümüz kitapları/çalışmaları önereceğiz. Bu noktada kendimizi Türkçeye çevrilmiş ve piyasada bulunabilen kitaplarla sınırlamak zorunda kalışımız, ve (belki de daha önemlisi) bibliyografik bilgilerimizin sınırlılığının verdiğimiz listelerin başlıca sorunlarını oluşturduğunu söylemeliyiz.

"İlk okuma listesi" ile Marksizmin temel kavramlarıyla tanışmayı, sınıflar mücadelesinin anlaşılmasında sistematik bir bakış için temel bir çerçeve sunmayı hedefliyoruz. Teorik ufkumuzu oluştururken düşüncelerimizi disipline etmek elbette gereklidir, ancak bu "disiplin'in skolastik bir kısırlaştırma işlemi ile gerçekleştirilmesinin ilerde onarılması güç zayıflıklar yaratacağını gözden ırak tutmamalıyız. Bu nedenle, ilk okuma listemizde (ikinci listeye göre daha sıkı bir "ideolojik" seçme yapmamıza karşın) düşünceleri bir hayli tartışılabilir yazarların eserlerini almaktan kaçınmadık.

İkinci liste, derinlemesine bir teorik-politik araştırmaya başlangıcın materyallerini sunmayı amaçlamaktadır. Çoğunlukla her bölümün başlangıcında yer alan (altı çizili) kitaplar, söz konusu alana ilişkin daha geniş ve derli toplu bilgilerin edinilebileceği çalışmalardır. Bu listeye okuyucunun (hiç kuşkusuz ortalama bilimsel meraka ve kuşkuya sahip okuyucuyu kastediyoruz), kendi başına teorik öğrenme, araştırma, üretme etkinliğine girişebilecek hale gelmesini hedefliyoruz. Yani ikinci liste, bir anlamda arkadaşlarımızın -en azından teori alanında- kılavuza gereksinim hissetmeden kendi başlarına çalışabilir bir düzeye ulaştırılmasına yöneliktir.

 

 

 



İLK OKUMA LİSTESİ

- Sosyalizmin Alfabesi – Hubermen- Sol yayınları

- K.Marx/F.Engels, Hayatı ve Eserlerine Giriş -D.Riazanov-Belge yay.

- Marksizmin Uç Kaynağı-Lenin (Marx, Engels, Marksizm içinde)-Sol yay.

FELSEFE

- Ütopik Sosyalizm mi Bilimsel Sosyalizm mi- F.Engels-Sol yay.



- Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu-F.Engels-Sol yay.

- Marksist Teori ve Teorik Eğitimde Yöntem. D.G. Sayı. 1

- Bilim İdeoloji ve Politika-D.G. Sayı.3

-Yöntem Sorunu Üzerine-D.G. Sayı.4

EKONOMİ-POLİTİK

- Kapitalizm Nasıl İşler-Pierre Jale-Belge yay.

İNSANLIK TARİHİ

- Tarihte Neler Oldu-G.Childe - Alan yay.

- Kabileden Feodalizme Geçiş-Halil Berktay - Kaynak yay.

- Feodal Toplumdan 20. yüzyıla -Leo Huberman- iletişim yay.

POLİTİKA

- Marx, Engels, Lenin'de Devlet Kuramı-S.Moore Simge yay.

- Ne yapmalı-Lenin-Sol yay.

- Kesintisiz Devrim I, II, III, M.Çayan (Toplu Yazılar veya THKP-C Dava Dosyası içinde)

- Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi içinde

a- Paris Komünü

b- Sovyet Devrimi

c- Çin Devrimi

d- Küba Devrimi

- Batıda Sol Düşünce-P.Anderson - Birikim yay.

- Türkiye İktisat Tarihi (1908-1985)-K.Boratav- Gerçek yay.

- Faşizm Üzerine Yazılar D.G.Seçmeler D.G.yay.

- Ülkemizde Faşizmin Tarihsel Gelişimi ve Bugünkü Niteliği-D.G. Sayı. 1

İKİNCİ OKUMA LİSTESİ

FELSEFE

1- Felsefe Tarihi - Macit Gökberk-Remzi yay.



2- Kant Felsefesine Giriş - Lucien Goldmann- Metis yay.

3- Hegel Üzerine - Stace-V yay.

4- Alman İdeolojisi - K.Marx/F.Engels Sol yay.

5- Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, "Giriş" bölümü (sf.241-281)-K.Marx- Sol yay.

6- Felsefe incelemeleri-K.Marx/F.Engels-Sol yay.

7- Doğanın Diyalektiği - F.Engels- Sol yay.

8- Gramsci ve Felsefe-Texier-Birey ve Toplum yay.

9- Lenin ve Felsefe - LAlthusser-iletişim yay.

10- Tarihsel Materyalizmin izinde-P.Anderson- Belge yay.

EKONOMİ


1- İktisadi Düşüncenin Evrimi-Gülten Kazgan- Remzi yay.

2- Ücret, Fiyat ve Kâr/ÜcreHi Emek, Sermaye-K.Manc- Sol yay.

3- Kapital - K.Marx-Sol yay.

4- Marksist Ekonomi Elkitabı-E.Mandel-Ant yay.

5- Grundrisse-K.Marx-Birikim yay.

6- Sermaye Birikimi-R.Luxemburg-Alan yay.

7- Tarım Sorunu-Lenin - Sol yay.

8- Emperyalizm - Lenin - Sol yay.

9- Tekelci Kapitalizm-P.Sweezy

10-Dünya Kapitalizminin Bunalımı-Der:N. Satlıgan/S.Savran-Alan yay.

İNSANLIK TARİHİ

1- Ailenin, Özel mülkiyetin ve Devletin Kökeni- F.Engels- Sol yay.

2-Kadının Evrimi- E.Reed-Payel yay.

3-Tarih öncesi Ege-G.Thomson- Payel yay.

4- Roma İmparatorluğunun Yükselişi ve Çöküşü Tarihi-Gibban-B/F/S yay.

5- Feodal Toplum-M.Bloch-Birey ve Toplum yay.

6-İlk Sınıflı Toplumlar-Derleme -Birey ve Toplum yay.

7- Feodalizmden Kapitalizme Geçiş- Der:R.Hilton-Metis yay.

POLİTİKA

a- Sınıflar Mücadelesi, Devrim

1- Fransız Devriminin Kısa Tarihi-A-Soboul-İnter yay.

2- Fransa'da Sınıf Mücadeleleri-K.Marx/ F.Engels-Sol yay.

3- Almanya'da Devrim ve Karşı Devrim-F.Engels Sol yay.

4- Paris Komünü Üzerine-Marx/Engels/Lenin-Sol yay.

5- Gotha ve Erfurt Programlarının' Eleştirisi- K.Marx Sol yay.

6- İki Taktik-Lenin Sol yay.

7- Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi-Lenin Sol yay.

8- Sürekli Devrim-L.Troçki-Köz yay.

9- İşçi ve Köylü İttifakı-Lenin Sol yay.

10-Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky-Lenin- Bilim ve Sosyalizm yay.

11-Reform mu Devrim mi?-R.Luxemburg-Maya

12- Bolşevik Devrimi Tarihi-E.H. Carr-Metis yay.

13- Troçki-İ.Deutscher-Anadolu yay.

14- Stalin-Deutscher- Sosyal yay.

15- Siyasal Yazılar-R.Luxemburg-V.yay.

16-İtalya'da işçi Konseyleri-A.Gramsci-Belge yay.

17- III. Enternasyonal Belgeler-H.Weber-Belge yay.

18- Askeri Yazılar-Mao Zedung-Sol yay.

19- Yeni Demokrasi-Mao Zedung-

20- Halk Savaşının Askeri Sanatı-Vo Nguyen Giap-Yöntem yay.

21- Askeri Yazılar-Che Guevera-Yar yay.

22- Siyasi Yazılar- Che Guevera-Yar yay.

b- Devlet

1- Louis Bonaparte 18 Brumaire'i-K.Marx-Sol yay.

2- Devlet ve İhtilal-Lenin-Bilim ve Sosyalizm yay.

3- Kapitalist Devlet Sorunu Üzerine-Derleme- Birikim yay.

4- Kapitalist Devlet-R.Miliband-Belge yay.

c- Örgütlenme

1- İşçi Sınıfı Partisi Üzerine-Marx/Engels/Lenin- sol yay.

2- Ne Yapmalı- Lenin Sol yay.

3- Bir Adım İleri İki Adım Geri-Lenin-Sol yay.

d- Faşizm

1- Faşizme Karşı Birleşik Cephe- Dimitrov- Bilim yay.

2- Faşizme Karşı Mücadele- Troçki- Köz yay.

3- Faşizm Üzerine Dersler-P.fogliatti-Bilim ve Sosyalizm yay.

4- Faşizm ve Diktatörlük-N. Poulantzas-Birikim yay.

5- İdeoloji ve Politika (sf. 86-214)-E. Laclou -Belge yay.

e-Ulusal Sorun

1- Marxizm, Ulusal Sorun ve Sömürgeler Sorunu-J.Stalin-Sol yay.

2- Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı- Lenin-Sol yay.

3- Emperyalist Ekonomizm, Marxizmin Bir Karikatürü-Lenin-Sol yay.

4- Ulusal Sorun ve Ulusal Kurtuluş Hareketler Lenin-Sol yay.

5- Milliyetçilik ve Sonrası-E.H. Carr-lletişim yay.

f- Yeni Toplumsal Hareketler ve Sosyalizmi

Güncel Sorunları

1-Kadınlar ve Siyasal Toplumsal Yaşam (1. cilt Şirin Tekeli-Birikim yay.

2- Marxizm ve Cinsel Devrim-A. Kollantai-Bilgi yay.

3- Kadın ve Sosyalizm- A. Bebel-Toplum yay.

4- Kadın (3 cilt)-Simone de Beauvoir-Payel yay.

5- "Feminizmler"-Gülnur Savran-"Yapıt" Sayı 8 içinde

6- Tarihi Materyalizmin İzinde (ilgili Bölümler P.Anderson-Belge yay.

7- Yeşil Politika-J.Porritt, Ayrıntı yay.

8-21.yy Eşiğinde Sosyalizm-Derleme, Belge yay.

9- Sosyalizmin Güncel Sorunları 1-2-Derleme Alan yay.

TÜRKİYE

1-Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye-S.Yerasimo Belge yay.



2- Türkiye'nin Düzeni-D.Avcıoğlu-Tekin yay.

3- T.C'de Tek Parti Yönetiminin -Kurulması-A Tuncay, Cem yay.

4- Yükseliş ve Düşüş-A.Gevgili-Hürriyet yay.

5- 12 Eylül Öncesi ve Sonrası, Devrimci Yol Savunması-Simge yay.

6- 60'lardan 80'lere Gençlik ve Mücadele (Dev-Genç Savunması)-Simge yay.

7- Ekonomi'de Dışa Açık Büyüme-G.Kazgan Altın yay.

8- Türkiye İşçi ve Sosyalist Hareketi Kısa Tarihi D.Şişmanov, Belge yay.

9- Doğu Anadolu'nun Düzeni-İ.Beşikçi-E. Yay.


DÜNYA- ORTADOĞU ve TÜRKİYE
DÜNYA- ORTADOĞU ve TÜRKİYE

Dünya hızlı bir değişim içinde, hemen hemen bütün siyasal dengeleri alt üst eden Doğu bloku ülkelerindeki gelişmelere paralel olarak dünya politikasının temel kavramları da değişime uğruyor. İkinci savaş sonrasında ortaya çıkan ve en olgun biçimine ulaşan iki kutuplu dünya görüntüsü yerini çok kutuplu dünya görüntüsüne bırakıyor. İkinci savaş sonrasında kurulan "sosyalist" rejimler ve SSCB ile emperyalist-kapitalist dünya arasındaki rekabet kutuplaşmanın hızla gelişmesine paralel olarak nükleer silahlardaki artışın bir "dehşet dengesi" sınırına dayanması, dünya çapında SSCB ile ABD arasındaki "nüfuz alanları mücadelesi" ve sömürgelerdeki ulusal kurtuluş savaşları dünya politikasının en önemli öğelerini oluşturuyordu.

Bugün hala büyük bir askeri güç oluşturmasına karşın, diğer alanlarda emperyalist ülkelerle girdiği yarışı kaybeden SSCB'nin son derece yoğun bir ekonomik, siyasal ve etnik bir kriz içerisine sürüklenmiş olması, diğer Doğu bloku ülkelerinde ortaya çıkan toplumsal hareketler sonucunda mevcut rejimlerin bir bir yıkılması Doğu blokunun dağılması anlamına geliyor. Burjuva liberalizminin ideologları tarafından "komünizmin ölmesi" olarak nitelenen ve uluslararası emperyalist basın organları tarafından bir ideolojik saldırı malzemesi olarak kullanılan bu gelişme her ne kadar komünizmin sonu olarak görülemezse de, artık "Sovyet tipi" bir "sosyalizmin" iflas ettiğini kabul etmek gerekiyor. Eskinin "sosyalist" ülkeleri çıkış yolunu hızla kapitalist önlemlere başvurmakta görüyorlar. Kuşkusuz bu düz bir süreç izlemiyor. Gerek mülkiyetin yapısında düşünülen kapitalist değişimler, gerekse de rejimin dayanaklarını oluşturan devlet kurumlarının işleyişine köktenci değişimlerin hemen gerçekleştirilebilmesi mümkün değil. Kaldı ki bir çözüm yolu olarak gündeme getirilen "piyasa"nın kendisi de kriz yaratan bir özelliğe sahip. Bu durumda önümüzdeki dönemde söz konusu ülkelerde yaşanan krize bir de piyasanın yaratacağı krizin ekleneceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Dünya politikasına uzun yıllar yön veren karşıtlığın bir ucunu oluşturan Doğu Bloku'nun bu tarz bir çöküşe uğraması, karşıtlığın diğer ucunu oluşturan Batı'nın bugüne değin anti-komünizm adına geliştirmiş olduğu refleksleri de anlamsızlaştırıyor. Gorbaçov'un dış politika danışmanlarından Georgi Arbatov'un ABD yetkililerine söylediği "size korkunç bir şey yapacağız, artık Sovyetler Birliği düşmanınız olmayacak" şeklindeki sözleri bu gerçeğin veciz bir ifadesi sayılmalıdır. Yıllardır "soğuk savaş"a göre şekillenen Batı politikalarına bu kez yeni unsurlar giriyor. Batı'da soğuk savaşın ilk vitrin ülkesi Doğu ve Batı Almanya'mın birleşmesi Nato'nun geleceği, AT'ın nasıl bir şekil alacağı, nükleer savaş olasılığının ortadan kalktığı vb. sorunlar tartışılıyor. Anti-komünizm yerini Gorbaçov'un desteklenmesine, yumuşamaya ve nükleer silahların azaltılmasına bırakıyor. Emperyalizmin bu tutumu Doğu Blok’undan da karşılık görüyor. Gorbaçov "ortak Avrupa Evin"den, sınıf savaşının yerini ulusal mutabakatın almasından, piyasa-, nın erdemlerinden, ve kapitalizmin faziletlerinden söz ediyor.

Bütün bu değişimin azgelişmiş ülkeler açısından önemli sonuçlar ortaya çıkartacağı açıktır. Yıllardır ABD-SSCB çekişmesinin yarattığı denge ortamında kendilerine yer açmaya çalışan azgelişmiş ülkeler, Doğu-Batı kutuplaşmasının yerini Kuzey'in zenginleriyle Güney'in yoksulları arasında yeni çekişmeye bırakması karşısında ittifaklarını yeniden gözden geçirme gerekliliğiyle karşı karşıya geliyorlar.Bu durum özellikle emperyalist ülkeler tarafından çok açık bir tarzda ifade ediliyor. CİA artık Sovyetlerin bir tehlike olmaktan çıktığını, kendi sorunlarıyla uğraşmak zorunda olduğundan Dünya çapında elde etmiş olduğu mevzilerden çekileceğini, nükleer savaş ihtimalinin giderek ortadan kalktığını ve bölgesel savaşların öneminin arttığını belirten raporlar yayınlanıyor.. Ve artık ABD'nin asıl mücadele edeceği güçlerin "üçüncü dünya" ülkelerindeki başkaldırılar olacağını ilan ediyor.

Aslında bu değişimlerin ipuçları daha 1988'lerde oluşturulmaya başlanan yeni ABD doktrinlerinde ortaya çıkmıştı. 1988 Şubat'ında F.C.Ikle ve A.Wohlstetter başkanlığında 13 kişilik bir kurul tarafından hazırlanan "Ayrımcı Caydırıcılık" (Discriminate Detterence) doktirininde Avrupa'da komünizm tehlikesinin ortadan kalkacağı, Sovyetlerin kendi iç sorunlarıyla uğraşacağı, Nükleer caydırıcılığın önemini, yitireceği belirtiliyor ve üçüncü dünyada "örtülü bir savaşın" sürdüğü belirtiliyordu. Bu durumda ABD doktrininin dikkati bölgesel çatışmaların önemine çektiğini söylemek gerekiyor. Böyle bir saptamanın Türkiye açısından özel bir önemi var. Çünkü bugün dünyanın bölgesel çatışmalar açısından en hareketli bölgesi olan Orta Doğu'da ortaya çıkan gelişmeler Türkiye'yi yakından etkiliyor.

Sovyetler Birliği'nin yüzünü iç gelişmelere çevirmesi bu bölgede Sovyet Nüfuz alanlarının hızla daralmasına ve giderek erimesine yol açıyor. Bu durumda yıllardır bir büyük devlete yaslanmayı "ulusal" politika haline getirmiş olan Arap rejimleri de yeni arayışlara yöneliyorlar. İttifaklar her gün şaşırtıcı bir tarzda değişiyor. Suriye, İran gibi ülkeler Batı'da yeni müttefik arayışlarına girişiyorlar. Bu kaygan zeminde ABD yeni mevziler kazanmak için kendi politikasına uygun yeni ittifaklar zinciri yaratma çabasını hızlandırıyor. Buna ek olarak Orta Doğu'daki çatışmanın ana eksenini oluşturan Arap-İsrail çatışması SSCB'den işgal altındaki topraklara yerleştirilmeleri düşünülen Yahudi göçmenler nedeniyle yeni bir çehreye bürünüyor. Yine The Economist dergisinin yorumuna göre, orta Doğu'da başlayacak yeni bir savaşın nedeni olarak gösterilen su sorunu da önemli bir çatışma kaynağı. Bütün bunlara ek olarak savaştan askeri olarak güçlenerek çıkan Irak'ın bu gücüne uygun yeni bir güç mevzilenmesi talep eden yükselişi de Arap ülkeleri arasında bir liderlik ve "hegemonya" çatışmasının kaynağını oluşturuyor.

Türkiye gerek emperyalizmin bölgeye yönelik tasarruflarında kullanılmaya uygun özellikleriyle gerekse de su sorununda önemli bir taraf olması nedeniyle bu gelişmelerin dışında kalamayacak bir ülke konumundadır. Ayrıca bugün Türkiye'nin en önemli gündem maddesini oluşturan....... sorunu da özünde bir Orta Doğu sorunudur,…'nın Suriye tarafından desteklenmesi İran, Irak ve Suriye’deki …… hareketlerinin bölgedeki söz sahibi olmak isteyen bütün güçlerinin ilgi odağında bulunmaları hem …..sorununu Orta Doğu'daki gelişmelerin önemli bir dinamiği haline getirmekte hem de…..sorunuyla başı dertte olan TC’nin bölgedeki gelişmelerle yakından ilgilenmesini gerekli kılmaktadır. Avrupada'ki son gelişmelerin Türkiye'nin AT'ye tam üyelik şansını azaltması ve yine kendini Batı dünyasına sürekli olarak "stratejik önem"ini ön plana çıkartarak kabul ettirmiş bir Türkiye'nin bu önemini farklı yükümlülükler alarak korumak zorunda kalacak olması vb. faktörler düşünüldüğünde yüzünü Orta Doğu'ya dönmesi sürpriz olmayacaktır. Böyle bir yönelişin ilk ipuçlarını CİA ve Pentagon açıklamalarında bulabilmek mümkündür. Brzesinski'nin yeşil kuşak doktirininde yada entellektüel bir ClA'cı olarak bilinen Fuller'in Türkiye'nin İslam’la uzlaşarak ılımlı müslüman ülkeler kuşağına önderlik etmesini öneren tavsiyelerinde, dış politikada Orta Doğu perspektifine yönelme konusunda yapılan yönlendirmelerin izlerine rastlanabilir. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın "Orta Doğu'daki gelişmeler karşısında ilgisiz kalamayız" şeklindeki açıklamaları ve Hürriyet Gazetesinde "tehdit altındayız" başlığıyla verilen röportaj Türkiye'nin ABD kaynaklı Orta Doğu senaryolarında rol almaya oldukça "teşne" olduğunu ortaya koymaktadır.

Bilindiği gibi, 12 Eylül askeri darbesinin gerçekleşmesinde, ABD'nin "Türkiye ayağını

sağlam basmasını" gerektiren dış konjonktürün önemli bir etkisi olmuştu. Sovyetlerin Afganistan işgaliyle başlayan süreçte bölgesel planda güç kazanmaya başlaması, İran'da Şah'ın devrilmesiyle birlikte ABD'nin en sadık müttefiklerinden birini yitirmesi , Türkiye'nin Orda Doğu bağlamında düşünülmesini getirmiş ve bu iç faktörlerle de birleşerek 12 Eylül faşizminin nedenlerinden biri olmuştu. Kuşkusuz, bugün Türkiye açısından da Orta Doğu açısından da son derece farklı koşullar ve dinamikler gündemdedir. ABD ve SSCB politikaları açısından ise durum bütünüyle tersine dönmüş gibidir. Ancak buna karşın, Orta Doğu'daki gelişmelerin yakın dönemde Türkiye'deki iç gelişmeleri yakından etkileyen bir faktör haline geleceğini söylemek mümkündür. Zaten, ulusal hareketi şu anda bile Türkiye'yi Orta Doğu'ya bağlayan bir ara halka konumuna yükselmiş durumdadır.

Türkiye için uzun dönemli perspektifler

Dünya büyük bir altüst olma süreci yaşarken, Türkiye sanki akıp giden bu tarihin dışında kalmış değişmemekte direnen bir ülke konumunda, insanlar TV'deki görüntüler yoluyla evlerinin oturma odalarına kadar ulaşan olayları sanki kendi dışlarında gelişen bir macera filmini izlermişçesine izliyorlar. Gazetelerde bir rejimdeki çürümenin boyutlarını göstermek için Doğu bloku ülkeleri ile ilgili boy boy tefrikalar yayınlanıyor. Baskı, yolsuzluk, rüşvet, sömürü ve insan hakları ihlalleri vb. konular bu rejimlerin ne kadar kötü olduğunu göstermek için sürekli olarak ön plana çıkartılıyor. Ve bütün bunlar komünizmin insanlık için nasıl bir felaket olduğunu göstermek, kapitalizmin ise insan haklarına ve demokrasiye yol açan bir faziletler rejimi olduğunu vurgulamak için yapılıyor. Çavuku’nun “nepotizm”i (akraba kayırıcılığı) ya da binlerce insan Securitate eliyle yok etmesi, Haneccer’in kişisel servetinin milyonlarca mark olması, Bulgaristan’ın ulusal azınlıklar üzerinde baskı uygulaması gibi haberlerin (hiç bir yalanlama mekanizmasının devreye girmemesi nedeniyle kısa yoldan "gerçek" sayılması bir yana) gelişmiş bir Batılı burjuva demokrasisi koşullarında yaşayan insanlar açısından kendi rejimlerinin faziletlerine iman etmelerinin sonucunu doğurması anlaşılır bir durumdur. Ancak Türkiye'de yaşayan insanların Doğu Avrupa'daki rejimlerin bu şekilde karalanmasından hareketle kendi ülkelerindeki işlerin nedenli iyi gittiğini çıkarmaları son derece tuhaf bir durumdur. Sermaye basınının çizdiği Çavuşesku imajından hiç de geri kalmayan bir "hepotizm" sergileyen bir cumhurbaşkanının yönetiminde, her gün süren işkence ve insan hakları ihlalleriyle, yolsuzluklarla, rüşvetlerle yüzyüze olan, …….. ulusuna baskı yapmanın utancını hemen hergün içinde yaşayan bir halkın normal tepkisinin kendisi için demokrasi talep etmek olması gerektiği açıktır. Madem ki özgürlük ve demokrasi Batı'nın kutsal kavramları olarak sunulmakta ve bu kavramlardan hareketle "komünizm" lanetlenmektedir, yapılacak tek şey bu lanetli kavramlardan Türkiye'nin kurtarılması, demokrasinin ve özgürlüğün elde edilmesi olmalıdır. İşin özüne bakıldığında gerek emperyalizmin gerekse de Türkiye egemen sınıflarının Özgürlük ve demokrasiyi sadece ve sadece bir demogoji öğesi olarak kullandıkları açığa çıkmaktadır. Egemen sınıf politikaları açısından bakıldığında Türkiye demokratik hak ve özgürlüklerin genişlemesi yönünde bir açılıma yönelme şansını hızla yitirmektedir.

Dünya ölçeğinde bölgesel çatışmaların önem kazanması, SSCB'deki gelişmelere paralel olarak Batı için Türkiye'nin stratejik önemini yitirmesi ABD'nin gözüne yeniden girmek isteyecek bir Türkiye'nin Orta Doğu'da yeni sorumluluklar üstlenmesini gerektirecektir ….sorunu ile doğrudan bir biçimde bölgedeki,gelişmelerin içine çekilmiş bulunan Türkiye'nin yüzünü Orta Doğuya dönmesi iç rejimindeki değişimleri yakından etkileyen bir durum yaratacaktır.

 

Bu durumda Türkiye'nin seçenekleri azalmaktadır. Özal1 m başkanlık sistemini andıran hukuki düzenlemelere yönelmesi, fiili olarak da tek adam gibi davranması ABD, ve yerli egemen sınıfların desteğini arkasına alarak bir Markos olma özleminde olduğunu göstermektedir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için özellikle ordunun bütünüyle yedeklenmesi gereklidir. Son dönemde de rejimin çerçevesinin yeniden düzenlenmesinin Özal+MGK eliyle başlatılması böyle bir ittifakın kurulması yönünde adımlar atıldığının göstergesi sayılabilir. Ancak bunu bir ittifak olarak ona katılan tarafların politik hesaplarına denk düşer bir tarzda gündeme gelmiş olması Özal'ın ordu üzerindeki denetiminin Markos'un ordu üzerindeki denetiminden farklı yönler taşıdığını göstermektedir. Özal toplumsal prestijini bütünüyle yitirmiş durumdadır ve emperyalizm için bütün güvenilirliğine karşın yıpranmış olması nedeniyle pek de iyi bir Markos olamayacaktır. Yıpranmış Markoslar emperyalizm için ancak buruşturulup atılacak bir kukla olabilirler.



MGK'nin liderler zirvesinin hemen ardından doğrudan bir biçimde siyasete müdahale etmesi ve ardından, Özal+MGK ittifakının rejimin çerçevesinde baskıyı ön plana çıkartan bir değişim noktasında mutabakata varması, içine ordunun açık biçimde katıldığı yeni bir siyaset sürecini başlattı. Türkiye’nin yakın tarihinde ordunun siyaset sürecine açık biçimde sokulması sonuçta bir ordu darbesiyle noktalandığından, bu yeni sürecin de bir ordu darbesiyle sonuçlanıp sonuçlanmayacağı sorusunu gündeme getirdi. Siyasal kulislerde askeri darbe tartışılmaya başlandı. Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi halinde düzenin açmazlarının çözülmesi için yeni alışılmış bir yöntem denenmiş olacak. Bunun Türkiye'nin geleceği açısından nasıl bir sonuç yaratacağı ise ortadadır.

Sonuç olarak, Türkiye için demokratik bir gelişme umudu hızla dağılırken düzenin açmazlarını giderebilmek için alternatifler de azalmaktadır. Bir Markos rejimi ya da askeri bir darbe muhtemel ama henüz yakın dönemde gerçekleşmesine uygun koşulların bulunmadığı "çözümlerdir." Bugün için bu anlamda değişik biçimlerde sonuçlanması mümkün olan yeni bir sürece girildiğini söylemek mümkündür. Kuşkusuz; açık faşizme geçiş doğrultusunda gelişebilecek bu sürecin nasıl sonuçlanacağı esas olarak egemen sınıflarla halk sınıflarının arasındaki mücadele tarafından belirlenmektedir. Kısa bir periyodda düzenin içine sürüklendiği bunalımın devrimci bir tarzda çözümlenebilmesi için sübjektif koşulların yetersiz olduğu açıktır. Ancak buna karşın, Türkiye'de rejimin nasıl bir biçim alacağının belirlenmesinde halk güçlerinin önemli bir rol oynayabileceği hesaba katılmalıdır. Bu noktada, 1983 sonrasında yaşanan ve tamamlanarak gizli faşizme evrilen geçiş sürecine göre ters rotada gelişen bir "geçiş süreci" olarak nitelediğimiz durumun dinamiklerini kavramak özel bir önem taşımaktadır.



Yüklə 495,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin