Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə27/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32

Şerhü’l-Mühezzeb’te Nevevi dedi ki:Bu hadisi Nesai, Darekutni ve Beyhaki hasen ya da sahih bir isnadla rivayet etti. Dediki:Beyhaki de Sünen’i Kübra’da söledi.

Darekutni dediki, isnadı hasendir. Ma’rifetü’s-Sünen ve’l-Asar’da dediki, o, sahih bir isnaddır.

Kaydedicisi dedi ki, bu hadiste, gelenin Aişe’nin mezkur umresinin Ramazanda olduğu şeklinde sahih olmadığı açıktır. Çünkü sahih rivayetlerle sabittir ki:Nebi (s.a.v), Ramazan’da hiç umre yapmadı. Çünkü o sadece dört umre yaptı:

Birincisi:altı yılında müşriklerin kedisini Beytu’l-Haram’dan çevirdikleri Hudeybiye umresi.

İkincisi0Hudeybiye’de barış akdinin üzerine vaki’olduğu kaza umresi. o da yedi yılınd.

Üçüncüsü:Sekiz yılında Mekke’nin ethinden sonraki Cu’rane umresi sahih rivayetlere ve icma’a göre bütün bu üç umre zi’l-Ka’de ayındadır.

Dördüncüsü:Veda’ hacındaki haccı ile beraber umresi. Nesai’nin rivyetinde mekur umrenin Ramazan’da olduğu yoktur. Lafzı da şudur:

Bana Ahmed b. Yahya es-Süfi haber verdi. Dediki, bize Ebu Naim söyledi Dedi ki:El-Ala’b. Züheyr el-Ezdi söyledi. Dediki:Bize Abdurrahman b. Esved, Aişe’den aktardı. “, Rasuulah (s.a.v) ile birlikte Medine’den Mekke’ye umre etti. Mekke’ye geldiğinde Aişe dediki:“Ey Allah’ın rasulu, anam-babam aşkına. Ben tamamladım, sen kasrettin. Ben oruç tuttum, sen tutmadın. Dedi ki:Aişe’den rivayet edildiğine göre, nebi (s.a.v) seferde kasr eder, tamamlar, oruç tutar ve tutmazdı.

Şerhu’l-Muhezzeb’te Nevevi dediki:Bunu Darekutni, beyhaki ve diğerleri rivayet etti.

Beyhaki dediki:Darekutni dediki, isnadı sahihtir. Onu ibni Hacer Telhis’te ...lafzı ile zabtetti. Faili,Nebi (s.a.v) zamiridir. Ve...lafzı ile yazdı. Faili, Aişe’ye dönen zamirdir Böyelce birinci hadisin manasında olur. Fakat hadisin bazı rivayetlerinde Nebi (s.a.v) için mezkur tamamlama isnadı açıklaması ile geldi.

Beyhaki dedik:Bize Ebu Bekir b. haris el-Fakih haber verdi.

Bize Ali b. Ömer el-Hafız bildirdi. Bize el-Mahalli söyledi. Bize Said b. Muhammed b. Suvvab söyledi. Bize ebu Asım söyledi. Bize Ömer b. Said, Ata b. Ebu Rabah’tan, Aişe’den söylediğine göre Nebi (s.a.v) namazda kasrederdi, tamamlardı. Oruç tutar, iftar ederdi. Ali dediki0Bu sahih bir isnaddır. Ondan aktarım bitti.

Beyhaki dediki:Onun; Delhem b. Salih, muğire b. Ziyad ve Talha b. amr’ın hadisinden bi şahidi vardır. Hepsi zayıftır.

Beşincisi:Alimler şunun üzerinde icma’ettiler:Seferi olan mukim olana uyduğunda, tamamlamak gerekir. Eğer vacib olsaydı kesinlikle dört rekatlı namaz imamın arkasında caiz olmazdı.

Bu görüşün sahibleri Ömer, Aişe ve ibni Abbas’ın hadisin işöyle ceablandırdılar:Sefer namazının iki rekat omasından murad, yani; Bunu isteyen için. Ömer’in hdaisteki, kısaltmasız tamdır, sözünüde şöyle cevablandırdılra:Onun manası, namaz ecir olarak tamdır. Bunu Ne vevi söyledi. teessüfedilmesi gerekir. Birinci görüşün sahibleri bunlarındelillerini cevablandırdılar, dediler ki:Allah Teala’nın: (Namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur.)sözü, takdi ettiğimiz gibi, korku namazı hakkındadır. Dolayısıyla onda dörtlülerin kasrına dair delil yoktur. Dediler ki:O’nun, dörtlülerin kasrı hakkında olduğunu kabul etsek bile, (size günah yoktur) lafzı ile ta’bir tmek; benzeri olan Allah Teala’nın: (Muhakkak ki safa ile Merve Allah’ın şiarlarındandır)sözünde itiraf ettiğiniz gibi, vücub ile çelişmez. Dolayısıyla kim evi hac eder yada umre ederse, ikinisin tavaf etmesine bir günah yoktur. Çünkü cumhura göre sa’y farzdır. dolayısıyla söz konusu ifade, hadisteki şu özü ile çelişmez:“Allah’ın size tasadduk ettiği bir sadakasıdır.” Bu, Nebi (s.a.v)’in şu sözünde onu kabul etmesiyle ilgili emirle çelişmez:(Onun sadakasını kabul edin” Emir, vücubu gerektiriyor. Dolayısıyla Nebi (s.a.v)’İn:Onu kabul edin” sözüne rağmen onu kabul etmemek bize düşmez. Üçüncü ve dördüncüyü şöyle cevablandırdılar:Aişe’nin mezkur iki hadisinden biri sahih olmaz.

Bunun sıhhatsizliğine dair, Sahhi’te urve’densabit olanla istidlal ettiler. Ki buna göre Aişe, tamamlaması hususunda yorum yaptı, osman yorum yapmadı. onun yanında bu konuda nebi (s.a.v)’den bir rivayet olsayı, Urve onun hakkında, onun yorum yaptığını söylemezdi:

Allame ibnü’l-Kayyim Zadü’l-Mead’da şunları söyledi:Şeyhu’l,İslam ibni Teymiye’yi şöyle derken işittim. Bu hadis, Aişe’ye yalanlamadır. Ne Aişe nede sair sahabe, nebi (s.a.v)’in hilafına namaz kılacak değildir. Aişe, onların kasrettiklerini görüyor sonra kendisi, gereği olmaksızn tek başına tamamlıyor. Nasıl olur, oysa o şöyle diyendir:Namaz ikişer-ikişer olarak farz kılındı. Hazar namazı arttı, sefer namazı olduğu gibi kaldı. Onun; Allah’ın farzettiğini artırdığı e Rasululah ve ashabına muhalefet ettiği nasıl zannedilir.

Zühri, Hişam b. Urve’ye, babasndan, Aişe’den, bo kunda duyduklarını söyledi. Aişe’ni durumu ne idi ki namazı tamamlıyordu. Dediki:Osman’ın yorumladığı gibi yorumladı. Zira Nebi (s.a.v) onun fiilini övmüş o da o fiiline devam etmişti. O zaman te’vil için herhai vecih yoktur. Bu takdire göre onun tamamlamasınnı te’vile izafe edilmesi sahih olmaz. İbni Ömer’in haber verdiğine göre ne rasululah (s.a.v), ne Ebu Bekir ne de Ömer seferde ikiden fazla artırmadı. Aişe’den mi şüpheleniyor yoksa Aişe’nin kasr ettiklerini gördüğü mü’minlerin muhalefetinden mi.Nebi (sa.v)’in vefatından sonra da Aişe tamamladı, Osman’ın tamamladığı gibi. ikiside bir çeşit te’vil yaptılar. Delil de rivayetlerindedir, başkasnın kendisine muhalefetine rağmen onlardan birinin te’vilinde deği. Ondan amaç noktasında lafzı ile aktarım bitti.

Kaydedecisi dediki, vefatından sonra Nebi (s.a.v)’e muhalefetini itiraf etmesine rağmen Aişe’nin Nebi (s.a.v)’e hayatta iken muhalefetinin imkansızlığına gelince, bu vefatından sonra o’na muhalefetin kolay olduğunu vehmetmektir. Şüphesiz ki, hayatında o’nun (s.a.v) muhalefetinden men’, vefatından sonra da geçerlidir. Elbette ki hidayet olarak getirdiği herhangi bir şeye muhalefet etmek, kıyamet gününe kadar helal olmaz, ne fiili, ne sözlü nede takriri olarak.

Aişe’nin, Rasulullah (s.a.v)’in hidayetine ictihadla muhlefet ettiğine dair hiçbir belirti yok. Onun tevil ettiğini söyleyenin rivayeit, o’nun bu kondua herhangi bir şey olrak Nebi (s.a.v)’den olan rivayetinin nefyini gerektiriyor. Mezkur hadiste Aişe’nin O’ndan bunu rivayet ettiğine dair isbat var. İsbat eden, nefyedene mukaddemdir. bununla da, daha nöce geçtiği gibi, bazılarının hasen, bazılarının da sahih gördüğü hadis desteklemiyor.

Gerçek şu ki nesai’nin takdim edilen bu hadisin kendisiyle rivayet senedi edildiği sahihtir. İbni Hibban’n, içinde Ala’ b. Züheyr el-Ezdi olduğu gerekçesi ile onu illetli görmesi, onun hakkında dedik:O sika olanlardan, isbat hadisine benzemeyeni rivayet ediyor. Dolayısıyla onunla edlil getirme batl oldu. Mezkur Ala’nın sika olduğu merduddur. Nitekim ibni Hacer Takrib’te bunu söyledi, başkaları da. Bazılarının; Abdurrahman b. Esved’in Aişe’ye yetişmediği gerekçesiyle onu illetli görmeleri, Aişe’ye yetiştiği gerekçesiyle merduddur.

Darekutni ve Abdurrahman dediki:Aişe’ye yetişti de delikanlı iken yanına girdi. Tahavi’nin Abdurrahman’dan zikrettiğine göre o, izin istedikten sonra, delikanlı iken Aişe’nin yanına girdi. Kemal’in sahibine göre o, Aişe’den duydu. Onun tarihinde Buhari ve ibni Ebu şeybe, buna şahid olacakları zikretti. İbin Hacer de bunu söyledi ve mezkur hadisin illetli olduğu görüşünü zayıf buldu. Çünkü bazı raviler Abdurrahman b. Esved’den babasından, Aişe’den söylüyorlar. Bazılarıda Abdurrahman b. Evved’den, Aişe’den” diyenin rivayetinin doğru olduğu da merduddur.

Beyhaki iki rivayetin isnadlarını öne sürdükten sonra dedi ki; Ebu Bekir en-Nisaburi dediki:Böylece Ebu Naim dediki, Abdurrahman’dan Aişeden. Bu hadiste”babasından” diyen, hata etmiştir. Aktarım bitti.

Açık olan, bu hadisin sübutudur. ki o da, seferde dörtlülerin tamamlanmasını men’etmeyenleri güçlendiriyor. Ki onlarda alimlerin ekserisidir.

İmam malik b. Enes’e göre seferde dörtlülerin kasrı sünnettir, tamamlayan, aynı vakitte iade eder. Çünkü Nebi (s..av)’in seferlerinde kasra gayret etitği sabittir.

Ebu Bekir, Ömer ve Osman da , mina günleri dışında, böyle idiler. Malik, zikrettiğimiz delilerden ötürü tamamlamayı men’etmedi. Gerçek ilim Allah Teala’nın katındadır.

İkinci Alt Dal:Alimler, kendisinde namazın kısaltılacağı mesafenin tahdidi hususunda ihtilaf etti. Malik, Şafii e Ahmed dediki: O, dört beriddir. Bir berid, dört fersahtır. Bir fersah, üç mildir. Zaman olarak yaklaşık değeri, ortalama gidişle iki günlük yolculuktur. onların yanında, milin miktarındaki ihtilaf bilinir. Bu görüşü savunan, Malik’in ibni Şihab’tan, Salim b. Abdullah4tan, babasından rivayet ettiği ile istidlal etti. Ki buna göre o, rim’e kadar bindi ve bu gidişinde de namazı kasretti.

Malik dedi ki:Bu, dört berid kadardır. Rim, bir yerdir. Medine’nin bazı şairleri dedilerki:

..............

Ve Malik’in Nafi’den, Salim b. Abdullah’tan rivayet ettiği ile de istidlal ettiler. Ki buna göre Abdullah b. Ömer, Zatü’n-Nasba’a kadar gitti. Bu gidişinde de namazı kasretti.

Malik dedi ki:Zatü’n-Salim b. Abdullah’tan rivayet ettiği ile de istidlal ettiler. Ki buna göre Abdullah b. Ömer Zatü’n-Nasab’a kadar gitti. Bu gidişinde de namazı kasretti.

Malik dediki:Zatü’n,Nasab ile Medine’nin arası dört beriddir. Malik’i dediğine göre kedisine, Abdullah b. Abbas’ın Mekke -Taif, Mekke -Asfan, Mekke cidde gibi yerlerin arasında namazı kasrettiği ulaştı.

Malik dediki:Bu dört beriddir ve bu bana, namazın kendisinde kısaltıldığını en sevimli olanıdır. Malik’in Nafi’den rivayet ettiğine göre o, ibni Ömer el-Berid ile yolculuk ederdi de numazaı kısaltazdı. Bütün bu mezkur eserler Muvatta’dadır. Bu görüşte, olanlar, kendilerinden zikrettiğimiz gibi, İbni Ömer ve ibni Abbas’tır.

Buhari, Sahihinde dediki; ibni Ömer ve ibni Abbas, dört beridde kasreder, oruç tutmazlardı. Ki o da 16 fersahtır. Aktarım bitti. Hasan Basri, Zuhri, Leys b. Sa’d, ishak ve Ebu sevr de bu görüşteler. Bunu onlaradn Ne’vevi nakletti.

İlim ehlinden bir grubua göre üç günlük mesafeden daha az olanda kasr caiz olmaz. Ebu Hanife bu görüştedir. Bu Abdullah b. Mesud, Suveyd b. ⁄ufle, Şa’bi, Naha’i, hasan b. Salih ve Sevri’nin de görüşüdür. Yine Ebu Hanife’den iki gün ve üçün fazlası. bu görüşün saihbleri delil olarak ibni Ömer’in ve Ebu Said’in sahihteki hadislerini gösterdiler. Ki buna göre Nebi (s.a.v) dediki0“kadın, yanında mahremi olmaksızın üç gün yolculuk yapmaz.” Ve şu hadisle” Seferinin mest üzerine mesh süresi üç gün üç gecedir.” Bu son hdaisi delil göstermenin vechi şudur:Her seferi olana üç günlük mesh meşru’dur. Bu konuda genelleştirme sahih olmaz. ancak seferin en az müddeli olan ü günü takdir etmesi hariç. Çünkü bundan az bir müddet ile takdir edildiğinde, müddetinin tamamlanması mümkün olmaz.

Bana göre iki hadisle istidlal doğru değildir. Çünkü birinci hadisten murad:Mahremi ile bareber olmak dışında kadına üç günlük mesafe yolculuk yapması helal olmaz. Bu, sefer olarak isimlendirilenin en azının tahdidine delalet emze. Şu da buna delelat ediyor:Bazı sahi rivayetlerde varid olduğuna göre kadın, yanında kocası yada mahremi omaksızın iki gün yolculuk yapmaz.

Bazı sahih rivayetlerde “Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş bir kadına, yanında mahremi olmaksızın bir gün bir gece mesafe yolculuk etmesi helal olmaz. “Müslim’in rivayetinde bir günlük mesafe, bir rivayetinde de bir gece. Ebu Davud’un rivayetinde, “Bir berid yolculuk etmez.” Bunu hakim rivayet etti de, isnadı sahihtir, dedi.

Süneni Kübra’da Beyhaki dediki: Üç, iki ve bir gün hakkındaki bu rivayet sahihtir. Sanki Nebi (s.a.v)’e “Mahremi olmaksızın üç gün yolculuk eden kadın hakkında sorulduda, olmaz, dedi. Mahremsiz iki gün yolculuk etmesinden soruldu. olmaz, dedi. Bir gün olarak sorulduda, olmaz, dedi.”

Onlardan her biri, hıfz ettiğini eda etti. Bu sayılardan hiç biri sefer için sınır olmaz. Ondan lafzıla akarım bitti.

Bundan anlaşılıyor ki gördüğün gibi en azına dair hadisle istidlal çok yönlüdür. Özellikle de, daha önce geçtiği gibi, ibni Ömer ona muhalefet etti. Hanefiyede kaidedir:Önemli olan rivayet edilen değil, sahabenin görüşüdür.

seferinin mesh müddetinin üç gün üç gece olduğu şeklindeki hadisle istidlale gelince, o da çok yönlüdür. Çünkü üç günden önce seferi biterse mukim olru, ve ondan sefer ismi zail olur. Hadiste de üç gün yolculuk etmesi gerektiği ifadesi yoktur. Akisen hadisini ifade ettiğinin amacı şudur: Mest üzerine mesh yapma hususunda misafirin ü günlük müddeti var. Eğer üç günü yolcu olarak geçirirse, böyledir. eğer ondan önce seferini tamamlarsa, yolcu olmaz. Bunda herhangi bir problem yoktur. İlim ehlinden bir gruba göre:Tam gün yolculukta kasr caizdir. Evzai ve İbnü’l-Münzir bu görüşte. bunada bazı sahih rivayetlerde takdim edileni delil olarak gösterdiler. Ki buna göre Nebi (s.a.v), bir günlük mesafeye “sefer” ismini verdi. Kasrın sebebi de seferdir. Ve malik’in Muvatta’da ibni Şihab’tan, Salim b. Abdullah’tan rivayet ettiğini de delil olarak gösterdiler. Ki buna göre Abdullah ibni Ömer, tam gün mesafede namazı kasr ederdi. Açıktırki Buhari’ye göre o, bir gün-bir gecedir. Çünkü o; namazı ne kadar kısaltır kısmı, dedi. nebi (s.a.v) de seferi, bir gün,bir gece olarak isimlendirdi. Çünkü Buhari’nin bu şekildeki söz dizimi, açık olduğu üzere, ona göre kasrın sebebinin bu olduğuna delalet ediyor.

Bazı alimleri göre kısa ve uzun seferde kasr caizdir. Davud ez-Zahiri bu görüştedir. Bazı ilim ehli ondan şunu söyledi; O, şehrin dışındaki bostana bile gitse, kısaltır. Bu görüşün sahibleri delil olarak şunu gösterdiler:Kitab ve sünnet, mesafe ile kayıtlı kılmaksızın kasrın caiz olduğunu söyledi. Ve Müslim’in sahihinde Yahya b. Yezid el-Henai’den rivayet ettiğinide delil olarak gösterdiler. Dediki :Enes b. Malik’e namazın kasrı hakkında sordum. dediki:

Nebi (s.a.v) üç mil yada üç fersah yolculuğa çıktığı zaman iki rekat olrak namaz kılardı. Bu Müslim’in lafzıdır. Ve iyen Müslim’in Sahih’te cubeyr b. Nufeyl’de rivayet ettiğini delil olarak gösterdiler.

Dediki :Şurabbil ile beraber 17-18 mil dolalarnda bir köye gittim. İki rekat olarak namaz kıldı. Ona sordum. Dedi ki: Ömer’in Zü’l-Huleyfe’de iki rekat olarak kıldığını gördüm ve ona sordum. dedi ki:Ben ancak Nebi (s.a.v)’in yaptığını gördüğüm şeyi yaparım. Cumhur açısından da, müslim’in mezkur iki hadisinde herhangi bir delil omdaığı şeklide cevaplandırıldı.Çünkü onlardan murady, onlarda zikredilen bu mesafenin, seferin amacı olması değildir. Akisne onun manası şudur:Üç mil uzaklıkta uzun bir yolculuk yaptığında, kısaltırdı. Çümkü açıktır ki nebi (s.a.v), namaz vakti girdiğinde onu kılmadan sefere çıkmazdı. Medine’den uzaklaşmadan da diğer namazın vakti olmazdı. Şurahbil’in mezkur hadiside böyledir. Onun, ömer (r.a) Zü’l-Huley’fede iken iki rekat olarak kıldı, sözü Enes’in hadisinde zikrettiğimize hamledilmiştir. O da şudur:O Mekke’ye yada başka bir yere doğru yolcu idi. Zü’l-Huleyfe’den geçerken namaz vakti girdi. Bunun üzerine iki rekat kıldı. Zü’l-Huleyfe, oun seferinin ğayesi değidir. Bunu Nevevi ve başkaları söyledi. Ve bu anılmaya değerdir. Nevevi’nin de kesin olarak dile getirdiği gibi, Nebi (s.a.v)’den iki merhame dışında açık olara kasr nakledilmedir.

Kaydedicisi dediki, ibni Hacer dediki:Said mansür, Ebu said’den rivayet etti. Dedi ki:“Rasululah (s.a.v) bir fersah yolculuk yaptığı zaman namazı kasr ederdi ve buna karşı susardı.” Eğer sahih ise bu, kısa mesafeden namazın kasri konusunda, Müslim’in takdim edilen iki hadisinin delaletinden, açıklık olarak daha kaviydir.

Kaydedicisi dediki, bu zikrettiğimiz kasrın mesafesinin tahdidinde alimlerin sözlerinin özetidir. Açıktır ki,onun tahdidinde açık bir nass yoktur. Bunda yirmi dolaylarına görüş olarak ihtilaf edildi. Beyhaki, Darekutni ve Taberaninin ibni Abbas’tan, Nebi (s.av)’den rivayet ettiğine göre, o dedi ki:Ey Mekkeliler, dört beriden daha az olanında kasretmeyin. Bu zayıftır. Çünkü isnadında abdulvahan ibni mücahid var. O da metruktur. Sevri, onu yalanladı.

El-Ezdi dediki:ondan rivayet etmek helal olmaz. Onun ravisi ismail b. iyas ve onnu şamlılardan olan rivayetinden başkası zayıftır. Mezkur Abdulah ahab Şam’lı değil, Hicaz’lıdır. bu hadis hakkında sahih olan onnu, ibni abas üzere mevkuf olduğudur Bunu şafii ondan sahih bir isnadla rivayet etti. mailk de Muvatta’da ondan belig bir şekilde rivayet etti.

Açıktır ki, mesafenin tahdidindeki ihtilaf, hedein gerçekleşmesi konusundaki ihtilaf çeşitlerindendir. arab lüğatında sefer olarak isimlendirilen her şeyde kasr caizdir. Çünkü nassalrın zahiri budur. Hiç kimse de beldeden mutlak olarak çıkışın sefer olarak isimlendirilmediğine dair bir nakil getirmedi. Neb (s.a.v), Kuba’a, Uhud’a çıkardı da namazı kasretmezdi. Müslim’en taktim ettiğimiz iki hadis muhtemeldir. Said b. Mansur’un takdim edilen hadisinin sahih olup olmadığını bilmiyoruz. Sahhi olsaydı, uzun ve kısa mesafede namazın kasri konusunda güçlü bir delil olurdu. Mekkelilerin Nebi (s.a.v) ile beraber ve’de haccında namazı kasretmeleri, bazı alimlerin yanında uzun olmayan mesafede kasr hususunda delildir. Bazılarıda derler ki:Müzdelife, Mina ve Arafat’ta kasr, haccın menasikindendir. Allah Teal’a en iyi bilendir.

Kaydedicisi dediki, delil olarak ban göre en güçlü görüş şudur:

Kısa bile olsa, sefer olarak isimlendirilen her şeyde namaz kasredilir. Gerekçesi; naslarda seferin söylenmiş olması, Müslim’in takdim edilen iki hadisi, said b. Mansur’un hadisi. İbni ebi Şeybe Veki’den, Mus’irden, Muharib’den rivayet etti. İbni Ömerin şöyle dediğini işittim: “Gündüzden bir saat yolculuk ederim de kasderedim”

Sevri dediki0Cebele b. Sahim’(den)duydum. İbni Ömer’i şöyle derken işittim: “Bir mil bile çıkarsam, namazı kasrederim”

Fetih’te ibni Hacer dediki:Onların her ikisinin isnadı sahihtir. Aktarım bitti. Gerçek ilim Allah teala’nın katındadır.

Üçüncü Alt Dal:Yolcu, kasra; beldesinin tümünden çıktığı gerekçesiyle, beldesinin evlerini geçtiğinde başlar. Sefere niyet ettiğinde, einde kasr etmez. Beldesinin ortasındada. Bu; dört imam ve büyükken fakihlerinin çoğu dahil, ulemanın cumhurunun görüşdür. Nebi (s.a.v)’in, Zü’l-Huleyfe’de kasrettiği sabit olmuştur. Malik’e göre eğer beldede meskün bahçeler varsa onların hükmü, bebdelin hükmüdür. Geçinceye kadar kasredilmez. Beldeden çıkıncaya kadar kasredilmez hussuna dair alimler şununla istidlal ettiler:Kasrın şartı, yeryüzünde seyahate çıkmaktır. Beldeden çıkan, yeryüzünde sayahete çıkmıştır. Bazı ilim ehline göre, eğer sefer irade etmişse, evinde bile olsa kasreder. İbnü’l-Menzir’in Haris b. Ebu Rebia’dan zikrettiğine gre o, bir sefere niyetlendi de onlara, evinde iki rekat olarak namaz kıldırdı. Aralarnıda Esved b. Yezid ve ibni Mes’üd’un birden fazla arkadaşı vardı. Dediki:Onun manasını Ata’ ve Süleyman b.Musa’dan rivayet ettik. dediki, Mücahid dediki:Yolcu, gece oluncaya kadar, gündüz kasretmez. Eğer gce çıkmışsa, gündüz oluncaya kadar, gündüz kasretmez. Eğer gece çıkmışsa, gündüz oluncaya kadar kasredemez. Ata’dan o dedi ki:Evinin duvarlarını geçince kasredilebilir.

Nevevi dediki:Bu iki mezheb fasiddir. Mücahid’in mezhebi; Medine’den çıktığı sırada, Zü’l-Huleyfe’de iken Nebi (s.a.v)’in kasrettiği hususundaki sahih hadislerle çelişiktir. Ata’nın mezhebi ve ona uygn olan, sefer ile çelişiktir. Ondan aktarım bitti. Gördüğün gibi bu açıktır.

Dördüncü Alt Dal:Alimler; yolcunun, kendisine tamamlamayı gerektiren ikamet müddetinin mikatrı hakkında ihtilaf etti. Malik, Şafii, Ebu Sevr ve Ahmed’in iki rivayetten birine dayanarak vardıkları sonuca göre o, dört gündür.

Şafiiye derler ki:Bunda giriş ve çıkış günü sayılmaz. Malik derki:Dört gün ikamet etmeye niyetlendiğinde tamamlaması sahihtir.

Atabiye’de ibnü’l-Kasım dedi ki:Girdiği gün ilğa edilir, sayılmaz. Ahmed’den meşhur rivayete göre, 21 namazı geçenlerde kasredilir.

Ebu Hanife dediki:O yarım aydır.Onun dört gün olduuunu söyleyenlerin delili şudur:Ala’ b. el-Hadremi’nin hadisi olarak sahihte sabit olduğuna göre o, nebi (s.a.v)’in şöyle dediğini işitti:“Muhcair, ilk zamandan sonra, Mekke’de üç gece kalır.” Bu, Müslim’in lafzıdır. ondan bir rivayetinde “Muhacir, nusukunu bitirdikten sonra, Mekkede üç gece ikamet edir.”Onu, Buhari Menakıb’ta, yine Ala’ b.el-Hadremi’den, şu lafızla çıkardı. Rasululah (s.a.v) dediki: “ilk zamandan sonra muhacire üç vardır.”

Ondan aktarım bitti. Dediler ki, Nebi (s.a.v)’in muhacirlere üç günlük izni, o kadar ikamet edenin sefer hükmünde olacağına delalet ediyor. Bunu geçeninde mukim olacağı ve tamamlaması gerektiğine ve Malik’in Muvatta’da, sahih bir senedle ömer b. Hattab’dan (r.a) çıkardığı ile de istidlal ettiler. Ki buna göre o, Yahudileri Hicaz’dan kovdu. Sonra onlardan tacir olarak gelenin üç gün ikamet etmesine izin verdi. Muhadan tacir olara gelenin üç gün ikamet etmesine izin verdi. Mahulif açısından tacir olarak gelenin üç gün ikamet etmesine izin verdi. Muhalif açısından bu delil şöyle cevablandırıldı:Nebi (s.a.v)’in onlara üç günde ruhsat ermesi kendisini, ihtiyaçlarnı karşılama ve sefer için durumlarını hazırlama müddeti olrak tahminindendir. Ömerin yahudilere üç gün ikametteki ruhsatı da bu şekildedir. Mezkur istidlal anılmaya değerdir. Çünkü o kıyasla destekleniyor.Çünkü kasr, seferin meşakkatinin tahfifi için meşru’kılındı. Dört günü ikame etmek kişiden sefer meşakatinin gitme tahmin müddetidir. İmam Ahmed, 21 namazı aşan süre lduu şeklindeki düşüncesini,

Sahih’te Cabir ve iibni Abbas’ın hadsi loarka sabit olanla delillendirdi. Ki buna göre Nebi (s.a.v) “Veda haccında dördün sabahında Mekke’ye geldi. Nebi (s.a.v) dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci gün ikamet etti. Sekizinci gün ovada namaz kıldı da bu günlerde namazı kısaltıyordu. Onun ikameti üzerine icma’ edilmiştir. Ki o da 21 namazdır. Çünkü o, tam dört gündür ve sekizincidende sabah namazı” Dediki:Nebi (s.a.v) veda haccında on gün kaldı da namazı kasrediyordu, hadisin kendisinden zikrettiğimiz bu manaya hamletti. Enes de Mekke, Mina ve Müzdelife’deki ikamet müddetini murad etti.

Kaydedicisi dediki :Bu, vechinin zuhuru ve onun hak olduğunun vuzuhundan dolayı ondan vazgeçmeyi gerektirmez.

Uyarı: Enes’in Sahih’te sabit olan bu hadisi yine sahih’te ibni Abbastan sabit olanla çelişmez. Dedi ki: “Nebi (s.a.v) Mekke’de 19 gün ikamet etti de kasrediyordu.”Biz de 19 gün sefer ettiğimizde kasr ederdik. Bunu geçtiğimiz de tamamlardık. Çünkü ibni Abbas’ın hadisi fetih ğazvesindedir. Enes’in hadisi veda’haccı hakkındaddır. İbni Abbas’ın hadisi, nebi (s.a.v)’in ikamet etmeye niyatli olmadığına mahmüldür. Salt ikamete niyet, cumhura göre, seferin hükmünü kesmez. Allah Teala en iyi bilendir.

Onun yarım ay olduğuna dair düşüncesini Ebu hanife, Ebu Davud’un ibni İshak yoluyla ibni Abbas’tan rivayet ettiği ile delillendirdi. Dedi ki:

Rasulullah (s.a.v) fetih yılıda Mekke’de 15 gün kaldı da namazı kasr ederdi.” Nevevi, Hülasa’da bu rivayeti zayıf buldu.

Hafız ibni Hacer, Fetih’te dediki:İyi değildir. Çünkü raileri sikadırlar.

İbni ishak tek kalmadı. onu nesai, Arak b. Malik’in rivayet olarak Ubeydullah’tan, İbni Abbas’tan bu şekilde çıkardı. Ebu Hanife; 19,8,17 ve 15 rivayetleri arasından 15 rivayetini tercih etti. Çünkü o, varid olanların en az olanıdır. Dolayısıyla diğerleri onun ititfakla vaki’olduğuna hamlediri. Rivayetlerin en ağır basanıdır. Sahih rivayetlerin içinde en çok varid olanı 17 rivayetidir. İshak ibni Raheveyh onu aldı. Beyhaki, rivayetlerin arasını cem’etti:19 diyen, giriş ve çıkış gününü saydı. 17 diyen, o ikisini hazfetti. 18 diyen, birisini hazfetti.

15 rivayetine gelince, görünen, avinin onda zannettiğidir. Asıl olan 17 rivayetidir de ondan giriş ve çıkış gününü hazfedince geriye 15 kaldı.

Bilesin ki slat niyetten ibaret olan ikamet hakkında alimlerin görüleri vardır:

Birisi:Dört günden sonra tamamlar.

ikincisi:17 günden sonra.

Üçüncüsü: 18

Dördüncüsü: 19

Beşincisi: İkamet üzerine icma’ edinceye kadar hep kasreder.

Yedincisi:Savaşçı kasseder. Başkası dört gün ikametten sonra kasredemez.

Bu görüşlerin en belirgin olanı, kalışı ikamet niyetinden daha fazla uzasa bile, ikamete niyet edinceye kadar kısaltılamaycağıdır. Buna, Nebi (s.a.v)’in fetih yılında Mekke’de ikameti müddetince kasremesidellet edir. Nitekim Sahihte de sabit oldu. Ve imam Ahmed, ebu Davud ibni Hibban ve Beyhaki’nin Cabir’den rivayet ettiği de delalet eder. Dedi ki:Nebi (s.a.v) Tebük’te yirmi gün ikamet etti de namazı kasrederdi.” Bu hadisi Nevevi ve ibni hazm sahih buldu. Darekutni de onu mürsel ve munkat’likle illetli buldu. ali ibni Mubarek ve diğer hafızlar onu Yahya b. ebu Kesir’den, Muhammed b. Abdurrahman b.Sevban’dan mürsel olarak irvayet ettiler. Evzai de onu Yahya’dan, Enes’ten rivayet etti.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin