H firat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 0,88 Mb.
səhifə36/55
tarix25.11.2017
ölçüsü0,88 Mb.
#32875
növüYazı
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   55

Kurumlaşmış burjuva demokrasisi gerçekte işçi sınıfı ve öteki emekçi sınıflar için çürütücü bir zemindir. Bakın dünyada en kurumlaşmış burjuva demokrasisi Amerika’dadır, ama bugün devrimci bir sınıf hareketinin izini bulamazsınız bu ülkede. Dolayısıyla bizim işimiz demokrasiyi kapitalist ilişkiler zemininde kurumlaştırmak, sonra da işçi sınıfını o okulda eğitmek değildir, olamaz. Bu Marksizm kılığında sunulsa bile sorunun liberal bir konuluşudur. ‘70’li yıllarda Uğur Mumcu gibileri, sözde “Lenin'e dayanarak”, bu liberal masalı “akılsız sol”a öğretmeye çalışırlardı. Oysa bizim sorunumuz, burjuva toplum tarafından karşılanmayan demokratik özlemleri ve istemleri değerlendirerek mücadeleyi kızıştırmak ve bunu burjuvaziyi devirme genel mücadelesine bağlamaktır. Eğer bu mücadele demokrasinin kendi içinde, yani burjuva toplumun kendi temelleri üzerinde kurumlaşma mücadelesine dönüşürse, ya da bu sonuca varırsa, bu gerçekte burjuva düzenin nefes alması gibi bir tarihsel sonuç doğurur.

Tarihe baktığımızda gördüğümüz budur. Kasım Devrimi ve Weimer Cumhuriyetini bu çerçevede döne döne örnek olarak verdim. Oysa Rusya, Ekim Devrimi, aynı konuda olumlu bir tarihsel örnek. Rusya’da bu sorun nasıl bir seyir izledi? Çarlık devrildi, geçici çok özel bir ortam doğdu. İktidarın dümenine burjuvazi geçmiş durumda. Ki bunu da burjuvazi Menşevikler(117)le Sosyalist Devrimcilere borçludur. Çünkü sovyetlere yığınların geriliği ve bu sayede de küçük-burjuva demokrat akımlar hakim, işte böyle geçici bir durum. Bir siyasal özgürlük ortamı doğmuş olmakla birlikte demokratik özlem ve istemler hala karşılanmış değil. Barış hala bir sorun, toprak sorunu hala bir sorun, ezilen uluslar sorunu hala bir sorun, ordudaki militarist gelenekler hala bir sorun. Bolşevikler bu sorunlara bir yapıştılar, özellikle bu barış halkasına bir yapıştılar, denebilir ki bu sayede burjuvaziyi belli bir kolaylıkla devirdiler. Yok eğer bu başarıyı gösteremeseydiler, bir biçimde bu haklar eksik-gedik bir parça gerçekleşmiş olsaydı, toplumun ta 1860’lardan başlayan 50-60 yıllık devrimci birikimi de böylece boşa çıkarılırdı. Bu tarihsel fırsat bir kaçırıldığında ise belki onlarca yıl daha beklemek zorunda kalınırdı. Ama devrimci liderliğin tarihsel rolü de buradadır zaten. Devrimci liderliğin teorik bakışta olağanüstü bir titizlik göstermesinin önemi burada zaten. Demokrasi mücadelesini devrimci bir tarzda ele almak, demokrasi mücadelesi içerisinde kitleleri eğitirken bu yolla onları sosyal devrim mücadelesine hazırlamak, bu şaşmaz hedefe yöneltmek denilen şeyin kendisi budur zaten. Yoksa ne olur? Kendi içinde amaçlaştırılan, kendi başına kazanılan ve kurumlaştırılan (ki Sosyalist Devrimcilerle Menşeviklerin amacı buydu) burjuva demokrasisi, burjuva topluma nefes aldırır ve proletaryanın içinde çürüdüğü bir gübreliğe dönüşür.

Bu ülkede demokratik kurumların çok fazla gelişmemiş olması, dolayısıyla bu toplumun demokratik özlemlerine, siyasal özgürlük ihtiyacına tarihsel olarak yanıt verilmemiş olması, bir bakıma biz Türkiye’li devrimcilerin iyi bir tarihsel şansıdır. Ama biz bu şansı, burjuva toplumunu kendi içinde demokratikleştirelim dar görüşlülüğü içinde heba mı edeceğiz? Yoksa bu manivelayı en iyi biçimde değerlendirme yoluna giderek, bu tarihsel ihtiyacı da yakalayarak, bunu burjuvazinin sınıf egemenliğini devirme mücadelesini kolaylaştırmanın bir olanağına(118)mı çevireceğiz? Demokrasi sorunu ve mücadelesinin ele alınışı çerçevesinde, çok kritik olan soru ve sorunlardan biri de budur.

Ara konumların kaçınılmaz akıbeti

Soru: Aramızdaki fark daha çok bir isimlendirme sorunu, muhtevada biz de benzer şeyler söylüyoruz diyen bazı devrimci gruplar var. (...)

Evet, var böyle gruplar, yoldaşın kendisi de bunu TİKB üzerinden örnekledi zaten. Bunlar kendilerini savunurlarken, “biz sosyalist görevlerin ağırlık taşıdığı bir demokratik devrim çizgisini savunuyoruz” diyorlar. Peki ama böyle birşey olabilir mi? Sosyalist görevler esas ve belirleyici ağırlığı oluşturuyorsa, neden siz bunu önemli demokratik görevleri de kapsayan ve çözecek olan bir sosyalist devrim olarak tanımlamıyorsunuz? Eğer gerçekten sosyalist görevler ağırlıktaysa, bu olgu, demokratik devrim sınırlarının tarihsel olarak aşıldığını, proleter devrimi bir zorunluluk haline getiren tarihsel-toplumsal koşulların oluştuğunu göstermez mi? Gerçekten bu böyleyse. nesnel gerçeği neden dosdoğru tanımlamıyorsunuz? Sizi bundan alıkoyan ne? Belli ki, devralınan geri ideolojik mirastan da kaynaklanan sınıfsal önyargılar, son tahlilde gidip buraya dayanan sınıfsal ufuk darlığı! Dolayısıyla, eğer muhteva doğru, ya da doğruya yakın konuluyor, ama buna rağmen eski formül ya da kalıplarda ısrar ediliyorsa, bu zaafı ve tutarsızlığı hafifletmek bir yana, tersine çoğaltır.

Mesele hiç de öyle basit bir isimlendirme sorunu değil. O şimdi henüz zararsız görünen tavır, siyasal mücadelenin gelişmesine bağlı olarak çökecektir. O kendi ara konumundan çökecektir. Ne yöne doğru? Ya ileri bir perspektife doğru ya da geri bir liberal demokrasi çizgisine doğru. Ve çöktüğünü Devrimci Yol bize apaçık göstermiyor mu? Niye çöktüğünü(119)TDKP bize göstermiyor mu? Şimdi hepsi toplumun demokratikleşme çizgisine gelmediler mi? Daha düne kadar önemli ölçüde sözde sosyalist istem ve özlemlerle dolu TDKP’nin programından şimdi geriye ne kaldı? Bugün hala TİKB’nin sürdürdüğü o dünkü “proletarya diktatörlüğünün özgül bir biçimi” sayılan “devrimci işçi-köylü diktatörlüğü”nden geriye ne kaldı? İş geldi “demokratik devlet” çizgisine kadar dayandı. Bugün artık tümden terkedilen programda emperyalizmin bütün mal varlığına el konulmalıdır, burjuvazinin bütün büyük işletmelerine, sanayisine, bankalarına, sigorta şirketlerine, varına yoğuna el konulmalıdır, kapitalist çiftliklere el konulmalıdır, tüm bunlar daha baştan sosyalist kamu mülkü haline getirilmelidir, deniliyordu. Peki bunu deyip de bunu dünün ve bugünün TİKB’sinden, MLKP’sinden daha iyi gerekçelendirenler, ne oldu da şimdi gelip sadece “demokratik devlet” istemine ve çizgisine dayandılar? Demek ki o konum tutunulacak bir konum değil. Devrimin yükselişi döneminde o sizi çok devrimci gösterir, böyle görünür size. Demokrasi sorunu bir devrim sorunudur demekle kalmazsınız, bunun ortaya çıkaracağı iktidar proletarya diktatörlüğünün özgül bir biçimi olacaktır da dersiniz, böyle formüle edersiniz. Ama 12 Eylül gelir gelmez, kendinize Ecevit türünden orta sınıflara dayalı siyasal müttefikler bulabilmek için, bu kez, “bize gerekli olan bugün için de hala Avrupa türünden bir burjuva demokrasisidir. Bu konuda Arayış’ın arayışlarıyla örtüşüyoruz", demeye başlarsınız.


Yüklə 0,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin