|
|
səhifə | 215/260 | tarix | 07.01.2022 | ölçüsü | 8,04 Mb. | | #88301 |
| Sâffât Suresi
114
وَلَقَدْ
andolsun
|
مَنَنَّا
lutuflarda bulunduk
|
عَلٰى مُوسٰى
Musa\ya
|
وَهٰرُونَۚ
ve Harun\a
|
Türkçe Transcript (*)
|
Velekad menennâ ‘alâ mûsâ ve hârûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Andolsun, biz Musa'ya ve Harun'a lütufta bulunduk.
|
Edip Yüksel Meali
|
Biz Musa'ya ve Harun'a iyilikte bulunmuştuk.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Andolsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lutuflarda bulunduk.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yemin olsun, biz Mûsa ve Hârun'a da lütufta bulunduk.
|
Yusuf Ali (English)
|
Again (of old) We bestowed Our favour on Moses and Aaron,(4107) *
|
M. Pickthall (English)
|
And We verily gave grace unto Moses and Aaron,
|
Sâffât Suresi
115
وَنَجَّيْنَاهُمَا
onları kurtardık
|
وَقَوْمَهُمَا
ve kavimlerini
|
مِنَ الْكَرْبِ
sıkıntıdan
|
الْعَظ۪يمِۚ
büyük
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve necceynâhumâ ve kavmehumâ mine-lkerbi-l’azîm(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
|
Edip Yüksel Meali
|
İkisini ve halklarını o büyük felaketten kurtardık.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onları ve kavimlerini büyük sıkıntıdan kurtardık.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Onları ve toplumlarını büyük sıkıntıdan kurtardık.
|
Yusuf Ali (English)
|
And We delivered them and their people from (their) Great Calamity;(4108) *
|
M. Pickthall (English)
|
And saved them and their people from the great distress,
|
Sâffât Suresi
116
وَنَصَرْنَاهُمْ
onlara yardım ettik
|
فَكَانُوا
oldular
|
هُمُ
kendileri
|
الْغَالِب۪ينَۚ
üstün gelenler
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve nasarnâhum fekânû humu-lġâlibîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular.
|
Edip Yüksel Meali
|
Onlara yardım ettik de üstün geldiler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onlara yardım ettik de üstün gelenler kendileri oldular.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Onlara yardım ettik de galip gelenler kendileri oldular.
|
Yusuf Ali (English)
|
And We helped them, so they overcame (their troubles);(4109) *
|
M. Pickthall (English)
|
And helped them so that they became the victors.
|
Sâffât Suresi
117
وَاٰتَيْنَاهُمَا
onlara verdik
|
الْكِتَابَ
Kitabı
|
الْمُسْتَب۪ينَۚ
açık ifadeli
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve âteynâhumâ-lkitâbe-lmustebîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.
|
Edip Yüksel Meali
|
Ve o ikisine apaçık anlaşılan kitabı verdik.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hem kendilerine o belli kitabı (Tevrat'ı) verdik.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onlara açık ifadeli Kitabı verdik.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Onlara, açık-seçik bilgi sunan Kitap'ı verdik.
|
Yusuf Ali (English)
|
And We gave them the Book which helps(4110) to make things clear; *
|
M. Pickthall (English)
|
And We gave them the clear Scripture
|
Sâffât Suresi
118
وَهَدَيْنَاهُمَا
ve onları ilettik
|
الصِّرَاطَ
yola
|
الْمُسْتَق۪يمَۚ
doğru
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve hedeynâhumâ-ssirâta-lmustakîm(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
|
Edip Yüksel Meali
|
Her ikisini doğru yola ilettik.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Kendilerini doğru yola çıkardık.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ve onları doğru yola ilettik.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Her ikisini dosdoğru yola kılavuzladık.
|
Yusuf Ali (English)
|
And We guided them to the Straight Way.
|
M. Pickthall (English)
|
And showed them the right path.
|
Sâffât Suresi
119
وَتَرَكْنَا
ve (iyi bir ün) bıraktık
|
عَلَيْهِمَا
onlara
|
فِي
arasında
|
الْاٰخِر۪ينَ
sonra gelenler
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve teraknâ ‘aleyhimâ fî-l-âḣirîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
|
Edip Yüksel Meali
|
O ikisinin tarihini sonrakiler için koruduk.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık:
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ve sonra gelenler arasında onlara (iyi bir ün) bıraktık.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Sonradan gelenler içinde, her ikisini hatırlatan bir şey bıraktık.
|
Yusuf Ali (English)
|
And We left (this blessing)(4111) for them among generations (to come) in later times: *
|
M. Pickthall (English)
|
And We left for them, among the later folk (the salutation):
|
Sâffât Suresi
120
سَلَامٌ
selam olsun
|
عَلٰى مُوسٰى
Musa\ya
|
وَهٰرُونَ
ve Harun\a
|
Türkçe Transcript (*)
|
Selâmun ‘alâ mûsâ ve hârûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Musa'ya ve Harun'a selam olsun.
|
Edip Yüksel Meali
|
Musa'ya ve Harun'a selam (barış) olsun.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Selam olsun, Musa ile Harun'a.
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Hep): "Musa'ya ve Harun'a selam olsun!" (diyeceklerdi).
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Selam olsun Mûsa'ya ve Hârun'a!
|
Yusuf Ali (English)
|
"Peace and salutation to Moses and Aaron!"
|
M. Pickthall (English)
|
Peace be unto Moses and Aaron!
|
Sâffât Suresi
121
اِنَّا
biz
|
كَذٰلِكَ
işte böyle
|
نَجْزِي
mükafatlandırırız
|
الْمُحْسِن۪ينَ
güzel davrananları
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnnâ keżâlike neczî-lmuhsinîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
|
Edip Yüksel Meali
|
Biz, iyi davrananları işte böyle ödüllendiririz.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
|
Süleyman Ateş Meali
|
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Güzel düşünüp güzel davrananları biz böyle ödüllendiririz!
|
Yusuf Ali (English)
|
Thus indeed do We reward those who do right.
|
M. Pickthall (English)
|
Lo! thus do We reward the good.
|
Sâffât Suresi
122
اِنَّهُمَا
çünkü ikisi de
|
مِنْ عِبَادِنَا
bizim kullarımızdandı
|
الْمُؤْمِن۪ينَ
inanan
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnnehumâ min ‘ibâdinâ-lmu/minîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Şüphesiz ikisi, bizim mü'min olan kullarımızdandılar.
|
Edip Yüksel Meali
|
O ikisi bizim inanan kullarımızdandı.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Çünkü ikisi de bizim inanan kullarımızdandı.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
O ikisi de bizim inanan kullarımızdandı.
|
Yusuf Ali (English)
|
For they were two of our believing Servants.
|
M. Pickthall (English)
|
Lo! they are two of our believing slaves.
|
Şu’arâ Suresi
10
وَاِذْ
hani
|
نَادٰى
seslenmişti
|
رَبُّكَ
Rabbin
|
مُوسٰٓى
Musa\ya
|
اَنِ ائْتِ
git diye
|
الْقَوْمَ
kavmine
|
الظَّالِم۪ينَۙ
zalimler
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-iż nâdâ rabbuke mûsâ eni-/ti-lkavme-zzâlimîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Hani Rabbin, Musa'ya seslenmişti: 'Zulmetmekte olan kavme git;'
|
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|