P
PALATALLAŞMA — Samitlerin esas meħrecine elave olaraġ hem de dilin orta hissesinin berk damağa yaħınlaşması. Palatallaşma hadisesi dil ortasında emele kelen samitlerden başġa,, bütün samitlerde mümkün olub onların seciyyevi sesliliyini ve ya küyLülüYünü yükseltmeye, artırmağa ħidmet édir, onların inçeleşmesine sebeb olur.
PALATALLAŞAN SESLER — Esas meħrecine elave olaraġ teleffüzünde hem de palatallaşma ézünü kösteren sesler.
PALATAL SESLER — Dilin ortası ile berk damaġ arasında méydana kelen, dil ortasının Serk damağa doğru ġalħması ile yaranan sesler.
PALÉОASİYA DİLLERİ—Şerġi Sibirde ve Uzaġ Şerġde yaşayan ħalġların (çukotlar, itélménler — kamçadallar, nivħler)1 dilleri.
PALÉОĠRAFŞA — Ġedim elyazmalarının ħarici cehetlerini (yazı terzini, yazı yazılan matérialın ħususiyyetlerini, herflerin formalarını, variantlarını, deyişme üsullarını ve s.) öyrenmekle meşğul olan sahe. Bu élm sahesinin meġsedi elyazmalarının yazılma tariħini ve yérini müeyyenleşdirmek, bu elyazma metnlerindeki ġüsurları uze çıħarmaġ ve hemin ġusurların sebeblerini késtermek ve s.dir.
PALİNDRОM — hem sağdan sola, hem de soldan sağa oħuduġda éyni me'na véren söz, ifade ve ya şé'r parçası: Kiçik, ġabaġ, Ezize, şabaş. Bike, Melek ġabaġ, kğlem ekib. Palindrom üzre şé'rler, hetta poémalar da yazılmışdır. Meşhur V. Ħlébnikovun «Razin» poéması béle yazılmışdır. Elbette, bu halda söz fikre déyil, fikir söze tabé étdirilir.
PANĦRОNİYA — Dil hadiselerinin bütün zamanlara ħas olduğunu ġebul étme. Mueyyen hadise bütün zamanlarda özünu kösterirse, démeli, o hem de zamandan ħaricdir. Panħroniya prinsipi netiçe é'tibarile aħroniyaya aparır. Panħroniya ve aħroniya prinsiplerini «bütün tariħ erzinde ve butün dillerin ġuruluşunda» ézunü kösteren amilleri mueyyenleşdirmek meġsedile dilçiliye V. Bréndal ketirmişdir.
PARADİĠMA— 1. Bir nitġ hissesine meħsus sözdeyişme formaları. İsmin hal paradiġması. Félin zaman paradiġması. Fé'lin paradiġmaları. 2. Éyni sözün sözdeyişme formalarının mecmuyu; bir léksémin bütün söz—formaları.
«El» sözünün paradiġması (el, dle, ellere, dllerime, ellerine, ellerimizğ... elin, elimin, ellerimin... eli, elimi, elimizi... elde, ellerde... elden, elimizden vğ s.)
PARADİĠMATİK — Paradiġmatik ħüsusiyyete malik olan. Paradiġmatik plan. Paradiġmatik söz sinifleri—Baħ: Nitġ hisseleri.
PARADİĠMATİKA — Dil vahidlerine dil sistéminin éléméntleri kimi yanaşma. Béle hésab édilir ki, dilin struktur vahidleri yaddaşda birlikde mövcud olur ve birbirile ġarşılaşdırma elaġesindedir (sintaġmatikada ise bu vahidler birbirile ziddiyyet elaġesinde olur). Dil vahidleri o dilde danışanların şuurunda mövcuddur.
Éyni sözün hal formaları bir paradiġmatika, éyni fé'lin şeħs .formaları başġa paradiġmatika teşkil édir.
PARALÉLİZM — Yanaşı kelen sintaktik vahidlerin éyni ve ya benzer ġuruluşa malik olması.
Оğlumun at sekirdiş(in), ġılınç çalış(ın), oħ atışın kö-reyim, sévineyim, küveneyim, ġıvanayım. («KitabiDede Ġorġud»). İikari paralélizm — İnkari esasda muġayise uzre ġurulmuş paralélizm. Bu üsuldan daha çoħ poétikada bedii tesvir vasitesi kimi istifade olunur. Léyli déme — çennet içre bir hur, Mecnun déme — zulmet içre bir nur (M. Fuzuli). Me'na paralélizmi — Éyni metnde sözün hem heġiġi, hem de mecazi me'nada işlenmesi. Ħalġ edebiyyatında ve klassik poéziyada me'na paralélizmi çoħ işlenen ifade usullarındandır. ...Kétdi közüm ġarası; Çıħmadı yar içeriden (Bayatıdah;. Köz merdümekinden dlsa ħali Köz merdümeki olurdu ħali (M. Fuzuli). Köz yumub ğhl-alemden isterdim açam rüħsarine Çanım aldın kéz-yumub açınça möhlet vérjedin (M. Fuzuli). Na-tamam paralélizm — Tekrarlanan ifade terzinde müeyyen deyişik.liyin olmaéı şeklinde ézünü kösteren paralélizm. Ġısaldılmış natamam paralélizm — Paralél sintaktik vahidlerden biri ve ya bir néçesi ġısaldılmış olan paralélizm. Énli fehle kürekli; Ké-niş insan ürekli; Duzlu, çörekli; Bakım! (R. Rza).
Burada «kürekli», «urekli» vahidleri épitétleri ile işlendiyi halda, onlara paralél olan duzlu, çörekli sözleri épitétden mehrumdur. Kénişlendirilmiş natamam paralélizm — Paralél sintaktik vahidlerden biri ve ya bir néçesi elave sözlerle kéniş.lendirilen paralélizm. Dağlarda laleler, bağlarda méyvğler, tar-lalarda ağır başlı sünbüller renkini, ruhunu, me'nasını deyiş-mişdi (Mir Celal). Burada paralélizm kénişlendirilmişdir. Paralél terkiblerin üçüncüsüne elave édilen üzvler (ağır başlı) evvelkilerde yoħdur. Eks sıralı natamam paralélizm — Sintaktik vahidleri teşkil éden sözlerin eksine sıralanmasından ibaret paralélizm. Esed desteyi yérine ġoydu, kötürdü, kötürdü, ġoydu (Mir Celal). Sinonimik paralélizm — Müħtelif sintaktik strukturlu vahidlerin sémantik uyğunluğu: Bizim yérde bir çüt sona dövr éder, Başı yaşıl, ayaġları ġırmızı. Aşıġ şé'rinden alınmış bu misalda ikinci misradakı vahidleri yaşıl başı olan (yaşıl başlı->yaşılbaş) ve ġırmızı ayaġları (olan) kimi de ifade étmek mümkündür. Kösterilen vahidler sinonim teşkil édir. Tam paralélizm — Yanaşı kelen ifade terzlerinden ikincisi evvelki ile sintaktik cehetden éyniyyet teşkil éden paralélizm. Alov di-lini ködeltmiş, od heraretini azaltmışdı. Оtaġ ġarğı divarlı, palçıġ taħtapuşlu, torpaġ döşğmeli bir çavıstandan ibaret idi (E. Veliyév), Bu parçada birinci cümle iki tam paralél terkibden ibaretdir. her iki terkibde evvel mübteda, sonra vasitesiz tamamlıġ, sonra ise ħeber kelir. İkinci cümlede üç tam paralél terkib vardır: ġarğı divarlı, palçıġ taħtapuşlu, torpaġ döşemeli.Tam paralélizmin seciyyevi ceheti budur ki, paralél terkibler éyni miġdarda üzvlerden teşkil olunur, hemin üzvler éyni nisbetde olur ve terkibler de éyni ġuruluşa (sıraya) malik olur.
Kösterilen prinsiplerin her hansı biri pozulduġda natamam paralélizm yaranır.
_ PARALÉL SİNTAKTİK KОNSTRUKSİYA — Bir-birine yaħın me'nalar ifade éden, lakin müħtelif sintaktik vahidlerden teşkil olunan konstruksiya. Adeten budaġ cümle ile müvafiġ cümle üzvü (daha doğrusu, terkibler — mesder, fé'li sifet, fé'li bağlama terkibleri) paralél sintaktik konstruksiya teşkil édir. Fé'li sifet terkibleri en çoħ te'yin budaġ cümleleri ile, fé'li bağlama terkibleri en çoħ zerflik budaġ cümleleri ile paralélizm teşkil édir.
hem me'nasına, hem de üslubi roluna köre terkiblerle budaġ cümleler birbirinden ferġlenir. Budaġ cümleler daha böyük sintaktik vahid olan mürekkeb cümle terkibinde işlense de, prédikativ vahid kimi çıħış édir ve buna köre de yalnız cümle üzvü kimi işlenen terkiblere nisbeten daha artıġ me'na yüküne malik, olur. Béle bir cehet ise cümlede fé'lin çoħ feal rolu ile elaġedar izah oluna biler. her hansı budaġ cümlede ħeber adeten fé'lin tesriflenen formasında çıħış édir ve démeli, fé'le meħsus zenkin ġrammatik me'naları (şeħs, zaman, növ, terz, tesdiġ-inkar. te'sirlik-te'sirsizlik, kemiyyet, şekil) ifade édir. Fé'li bağlamada ise béle me'nalar yoħdur, yalnız mezmunca zaman anlayışı duyulur. Fé'li sifetde ise hetta hereket anlayışı da zeiflemiş olur. Üslubça terkibler daha çoħ kitab dili üçün seciyyevidir.
PARALİNĠVİSTİKA — Sesli nitġ unsiyyetini müşayiet éden ve informasiya vérme işinde rolu olan bir sıra amilleri (jéstler, mimika, nitġ situasiyası ve s.) öyrenen, sözsüz kommunikasiya üsullarını tedġiġ éden dilçilik sahesi. Paralinġvistika élmi sesli nitġe ħas olan, lakin diférénsial fonoloji ġarşılaşdırmaya daħil olmayan elametleri (sesin kurluğu, kurultuluğu, ses modulyasiyasının diapazonu, témbri, seciyyevi émosionalékspréssiv çalarlığı ve s). öyrenmekle meşğuldur.
PARANTÉZA — Cümleye onunla ġrammatik cehetden elaġedar olmayan sözlerin, söz birleşmelerinin ve başġa cümlelerin daħil édilmesi. Ara sözlerin ve ara cümlelerin ümumi adı.
PARATAKSİS — Sintaktik vahidlerin birbirile yanaşı işledilmesinden ibaret ifade terzi; cümlelerin birinin diğerinden asılılığının (tabéliliyinin) ġrammatik-formal vasitelerle eks olunmaması. Adeten, hipotaksis ile ġarşılaşdırılır. Dédim sen de bilesen (hipotaksis ise béle ola biler: Dédim ka, sen de bilesen).
PARAFRAZ—1. Bir söz ve ya ifadenin me'nasını tesviri yolla eks étdiren ifade. Meselen, yazı yazan şeħs, «men» evezine «bu setirlerin müellifi» yazır ki, bu, parafrazdır. Müġ. ét: Hemin şeħs menem — hemin şeħs sizin ġarşınızda durub. 2. Şeħs, eşya ve ya hadisenin adı (adeten sade söz olan adı) evezine onun esas elametini, ħüsusiyyetini eks étdiren ifade işletmekden ibaret mecaz növü. haçı Ġara müellifi («M. F. Aħundov» evezine). Şerġin ġapısı. Оdlar yurdu («Azerbaycan» evezine). Şerġin Rafayéli («Béhzad» evezine).
PARÉĦÉZA — Mueyyen sesleri ve ya hécaları ile ferġlene» sözlerin yanaşı işlenmesinden ioaret paronomaziya növü. Meselen: Çüçüleri çüçelere. Tapşırdılar çüçeler. Çüçüleri birçebirç» Aşırdılar çüçeler (T. Élçin). Çijinen çévremde ya kirdabdır, ya kirdibad (M. Füzuli). her ersede her eser ki, kördüm; Sensin
déyib ol eser yükürdüm (M. Füzuli).
PARОDİYA —her hansı bir senetkarın ve bedii eserin üslubunu ya.msılama meġsedi ile müħtelif dil vasitelerinden seçiyyevi şekilde istifade étme. M. E. Sabirin klassik şé'r üslubunda yazdığı parodiya meşhurdur:
Éy annın ay, üzün küneş, éy ġaşların keman! Céyran közün, ġarışġa ħetin, kakilin ilan! PARОKSİTОN — Sondan ikinci hécası üzerine keskin ve küclu vurğu düşen söz.
PARОNİMİK ATTRAKSİYA — Paronimlerden birinin evezine başġasının işlenmesn' Semend hele berkimeyib (C. Cabbarlı) — «Sémént» evezine. Ġaraġurd mahalının çamaatı onu bayġuim éleyibler (E. haġvérdiyév) — «Baykot» evezine. Paronimik attraksiya ħalġ étimolokiyasının bir növüdür.
PARОNİMLER — Seslenmesine ve ġiémen de morfém terkibine kére ya sehven, ya da ġesden söz oyunu (kalambur) kimi işlenen sözler: Fabrikant—fabrikat, şan-şen, herif-herf, merhum-mehrum, férma-firma, mövhumi-mefhumi, kafé-kofé. Bizim évimizi yıħan iki şéydir: idaresizlik ve iradesizlik (M. S. Оrdubadi).
PARОNОMAZİYA — Ħarici şekline, ses terkibine ve mezmununa köre oħşar olan sözlerin yanaşı işlenmesinden ibaret ifade> terzi. Meselen,
Burda ne ħoş démiş şaire Külear;
Éy insanlar, künüm yoħdur, künüm var.
— béytinde ġéyd édilen sözlerden biri «künü», diğeri «kün» kékündendir. Yaħud:
Tedriç ile keldiler çahane
Teçrid ile ġıldılar revane (M. Füzuli).
PARSÉLYASİYA — Cümle terkibindeki sintaġmlardan birinv ve ya bir néçesini sona kéçirib ħüsusi fasile vasitesile müsteġilleşdirmekden ibaret ifade terzi. Ancaġ ölene ġeder heyatında héç bir deyişiklik olmayacaġ. Arvadı. Üç ġızı. Éyni ġohumlar. İş yoldaşları, ġonşular. Éyni söhbetler, zarafatlar, ġayğılaru telaşlar. Éyni meçlisler, tostlar... (Anar).
Bélelikle, ifade édilen fikir bir sintaktik vahidde déyil, bir néçe az-çoħ müsteġilleşen nitġ vahidinde eks olunur. Müasir bedii üslubda parsélyasiya bir ifadelilik vasitesi kimi kéniş yayılmışdır. Bu ifade üsulu me'nalılığına ve ékspréssiv çalarlığına köre ehemiyyetli bedii vasite hésab olunur.
Birleşdirici konstruksiyadan ferġli olaraġ parsélyasiya vahidleri hemişe esas cümleden ayrı (sonra) kelir.
PASSİV LÜĞET — Bir dilde danışanların başa düşdükleri, lakin öz nitġlerinde işletmedikleri sözler. Buraya bir sıra téħniki, siyasi ve s. términler daħildir. Passiv lüğete daħil olan sözler tedricen aktiv lüğete ve eksine kéçe biler. Démeli, aktiv ve passiv lüğet déyildikde bunların arasında kéçilmez hüdud yoħdur.
PATRОNİM — Ata adı ve ya leġebinden düzeldilmiş leġeb, ad,adsan, atanın leġebinden ve ya ata ħetti ile ulu babanın leġe"binden düzeldilmiş familiya. Koroğlu. Demirçioğlu, Kürçüoğlu. Kéçeçioğlu. Baltaçıoğlu. Veli-^Veliyév. Velizade.
PAUZA — Müħtelif sebeblerle elaġedar ve müħtelif meġsedlerle nitġ aħınının müveġġeti kesilmesi, ara vérmesi. Ayırıcı pauza— 1. Sintaktik vahidleri birbirinden ayıran pauza. 2. Cümlenin sonunu (bitdiyini) kösteren pauza. Birleşdiriçi pauza — Vezifesine köre birleşdiriçi bağlayıcılara uyğun kelen pauza. Bu pauza daha çoħ cümlenin hemcins üzvleri arasında, sadalama 'bildiren tabésiz cümlelerin hisseleri arasında özünu késterir. Uzun illerin idman meşġlerini, üzküçülük meharetini ħatırlayıb rahaġlaşdı, toħtadı (Anar). Ġéyri-sintaktik pauza — Aşağıdakı sebeblerle elaġedar nitġin arada kesilmesi: fizioloji sebebler — pauza vaħtı danışan hava udur, nefesini derir ki, nitġini davam étdirsin; psiħoloji sebebler — danışanın heyecanları; fikrin mentiġi inkişafında ézünü késteren ġırıġlıġ, rekiklik. Német boğula-boğula: «Murtuz Balayéviç... pyés yazıb,.. şé'rle» — dédi ve ġeşş édeçek hala düşdü (Anar). Bir de men körsem ki,.. —dédi ve susdu (Anar).Normal pauza — Ritmik vahidlerin hüdudunda tezahür éden pauza. Ħumar-ħumar baħmaġ köz ġaydasıdır (M. P. Vaġif.) Lakin (Ħumar-ħumar) baħmaġ köz ġaydasıdır) şeklinde pauza normal déyildir. Sintaktik pauza — Cümlenin müvafiġ hisseleri arasında tabéli sintaktik elaġe bildiren pauza: Çayın daşı — çölün ġuşu. Ħeberdarédici pauza — Nitġin davam édeceyi haġġında ħeberdarlıġ meġsedile ézünü kösteren pauza. Pauzadan sonra cümlenin evvelinde déyilenin kéniş şerhi, izahı vérilir: Baħ, aç ġulağını éşit: senden evöel menim adaşım olub (Anar).
PÉLAĠОNİM — her hansı denizin ve ya onun bir hissesinin ħüsusi adı: Ħezer denizi. Ġara deniz. Baltik denizi. Aral denizi.
PÉRÉYОNİM — Neġliyyat vasitelerinin her hansı növünün ħüsusi adı. Kemi: «Azerbaycan»; ġatar: «Abşéron»; teyyare: «Rodina». «Maksim Ġorki»; sualtı kemi: «Nautilus; kosmik kemi: «Soyuz— Apollon».
PÉRİFRASTİK —İki ve daha artıġ ünsürden ibaret; terkibi; tesviri. Périfrastik ifade. Périfrastik fé'l: Keldim, kéri kétmek olmaz oldu (M. Füzuli). Ana, men kéder oldum.
PÉTÉRBURĠ DİLÇİLİK MEKTEBİ — XX esrin evvellerinden başlayaraġ Pétérburġda İ. A. Boduén dé Kurténénin idéyalarını inkişaf étdirib yaymaġla meşğul olan dilçilik mektebi. En körkemli numayondeleri L. V. Şérba, Y. D. Polivanöv, L. P. Yakubinski hésab odünur.
PÉŞE-SENET LÉKSİKASI — Éyni péşesenet sahibi olan şeħslerin nitġi üçün seciyyevi söz ve ifadeler; içtimai dialékt sözleri. Dilin müasir léksik terkibinde péşesenet léksikasının ümumi miġdarı ve nitġde işlenme tézliyi keskin suretde artmışdır. Bu da emeyin diférénsiyası ile elaġedar izah oluna biler. Ġedim dévrlerde péşesenet léksikası daha çoħ sintétik yolla — sözlere şekilçi elave étmekle çoħalırdısa, müasir dövrde ümumi analitizm méylinin ġüvvetlenmesi ile elaġedar bu léksika da analitik yolla — mürekkeb sözler ve sabit söz birleşmeleri şeklinde léksik vahidlerin yaranması yolu ile zenkinleşir. Meselen, evveller bir balıġçı sözü (péşosi) ile ötuşmek mu.mkün idise,. indi dilizimin luğet terkibinde müvafiġ péşeleri bildiren ba~ lıġtutan, balıġġurudan, balıġdaşıyan, balıġduzlayan, balıġyuyan, balıġtemizleyen kimi sözler vardır.
PİKTОĠRAM—1. Piktoġrafik yazı abidesi. 2. Piktoġrafik yazıda tetbiġ édilen şekil ve ya şerti tesvir (işareler, ħetler).
PİKTОĠRAFİYA — Piktoġrafik yazı. Pnktoġrafiyada her bir şekil réal, musteġil me'na bildirir ki, bu cehet hemin yazı növunün başlıça ħüsusiyyetidir. Diğer ħüsusiyyet odur kv, her şekil éz mezmununa köre ayrıca cümleye müvafiġ kelir. Bu cehetde» piktoġramlar ħatırlatma işarelerine benzeyir: onlar neyi ise eks étdirir; neyi ise yada salır, ħatırladır. Piktoġrafiya sözü, dili eks étdirmek üçün déyil, fikri ifade étmek üçündür. Piktoġramlar musteġim, réal me'nalı olduğundan béle yazını her keé asanlıġla oħuya bilerdi. Éle buna köredir ki, hemin yazı növü tefekkürun nisbeten aşağı mer1]elesinde méydana çıħmış, tariħden evvelki dövrde yaranmışdır.
Piktoġrafiya hem de makiya-totémistik ehemiyyete malik olmuşdur. Konkrét tefekkürlu insanlar eşya ile onun şekli arasında tam bir éyniyyet körürduler. Müasir dövrdeki réalist resm eserlerini, yol kenarında, mağaza vitrinlerinde olan işareleri de piktoġrafiya numuneleri hésab étmek olar.
PİCİN-İNĠLİŞ— Lüğeti inkilis diline (ġismen de diğer-bir sıra Avropa dillerine) meħsus olan, ġrammatikası ile Çin dili ġrammatikasına eéaslanan ġatış-bulaş dil. Piçin-inġliş Mélanéziyada milletlerarası unsiyyet vasitesi kimi, hemçinin mektebde tedris vasitesi kimi işledilir. Bu dilden Yaponiyada da, Cenub denizinde, honkonġda denizçiler bir «jarġon dili» kimk istifade édirler.
PLAN—1. Nitġ aħınının aşağı vahidlerden yuħarıya doğru (ye'ni sesden fonéme, ondan morféme, söze ve s. doğru) ardıcıl terzde üzvlenmesi (séġméntasiya) zamanı ferġlendirilen vahidler ile> meşğul olmaġdan ibaret élmi tedġiġat növü. Léksik plan. Sintaktik plan (tedġiġat). Üslubi plan. Mentiġi-ġrammatik plan. Diférénsial plan — Dilin yalnız ferġlendiriçi işareler sistémi kimi çıħış étdiyi plan. Buraya tebii nitġi teşkil éden seslerden elave, nitġ siġnallarının bütün evezédicileri (evezleyicileri) de daħildir.. Ye'ni sémantik planda vahidleri (morfém, söz ve s.) ferġlendirebilen bütün işareler (yazı ve s.) daħildir. Métasémiotik plan —
1) Dilin dilçilik üslubiyyatı baħımından tedġiġi. Sémantik plana köre ferġlendirilen ifadelilik (seslenme) ve mezmun ceheti burada bir vehdet teşkil édir ve diğer (méta) mezmunu ifade> étmek meġsedi küdür. Dili ikinci (obrazlı) varlığın teçessumü kimi tedġiġ étme planıdır ki, hemin varlıġ ayrılıġda sesler (sözler) vasitesile déyil, belke de başġa varlıġ formaéı ile—ye'ni herfi me'nada anlaşılan mezmunun forması ile eks étdirilir. Burada bedii sözün elave, me'cazi me'nada işlenmesi nezerde tutulur ki, béle halda sözün heġiġi me'nası da özünu göstere biler.
2) Dilin éle tedġiġat planıdır ki, burada onun diférénsial ve sémantik planda ferġlendirilen vahidleri butünlukde mezmun kimi çıħış édir, bu mezmunun ifadesi ise ikinci derecede (seviyyede) olan dil ve ya élmin métadili hésab édilir. Meselen, ġramma-tika, fonétika, léksikolokiya ve s. dilin muvafiġ mikrosistémlerini tesvir éden métasémiotik plan hésab olunur. Sémantik plan— Dil vahidlerinin éyni zamanda hem seslenme (ifade), hem de daħili (mezmun) cehetini nezere almaġdan ibaret élmi-tedġiġat növu. 2. Dil hadiselerine yanaşma terzi, néġtéyi-nezer. Assosiativ plan—Baħ: Paradiġmatika. Paradiġmatik plan — Baħ: Paradiġmatika. Sintaġmatik plan — Baħ: Sintaġmatika. 3. Dil işaresine ħas olan iki cehetden (funktivden) biri. Mezmun planı. İfade planı.
Sözün ifade planına «sözün ses cildi», be'zen de «léksém» (Kostomarov V. Ġ.) déyilir. Sözün mezmun planı evezine «léksik anlayış» ifadesi de işledilir.
PLANÉTОNİM — Bütun sema cisimlerinin sethindeki tebii-fiziki obyéktlerin ħususi adları.
PLÉОNAZM— 1. Éyni mefhumun, başġa-başġa dil vahidleri vasitesile tekrarı. Pléonazmın müħtelif növleri vardır: Zeruri ġrammatik pléonazm—Éyni mefhumun éyni terkibde hem sintaktik, hem de morfoloji yolla ifadesi; morfoloji-sintaktik tekrar. Meselen, Sen telebesen; Men menem. Ékspréssiv-üslubi pléonazm — İşlenilmesi héç de zeruri olmayan, yalnız uslubi meġsedle bağlı olan pléonazm. Meselen: Ağzımda söz danışıram. Baħ, bu ġulaġlarım ile éşitmişem. Оturmuşam özüm üçün. Kim bilir ki, belke de héç kelmedi (C. Cabbarlı). Müġ. ét: belkd de héç kelmedi//belke de kelmediİbelke héç kelmedi//belka kelmğdi. Sehv pléonazm — Sehven nitġde artıġ ünsürlerin işledilmesinden ibaret pléonazm. Meselen, her addımbaşı; hem yaşıd olmaġ. Vérsen senin üçün, vérme-sense monim üçün ħéyirli olar.. («Azerbaycan keı-ileri»). 2. Éyni terkibde sinonim dil vahidlerinin toplusu, üslubi artıġlıġ: Él-min ebes olduğun anlamayır, ġanmayır (M. E. Sabir).
PLÉОNASTİK — «Pléonazm» söz. sif. Pléonastik ifade üsulu.
PLÉRÉM—Ġlossématikada mezmun vahidi olub, ifade vahndi kénémaya uyğun kelir.
PLÉRÉMATİKA — Ġlossématikanın bir bölmesi olub, mezmun formasının ġuruluşunu öyrenir.
PОÉTİZM — Poétik, şairane söz ve ya ifade.
Boyun sürahidir, bedenin büllur
Kerdenin çekilmiş minadan Peri! (M. P. Vaġif).
Bir sef ġız oturdu, bir sef oğlan
Çem oldu béhişte huri, ġılman. (M. Füzuli).
PОÉTİK — Poéziyaya, şé're ħas olan; obrazlı, bedii. Poétik söz. Poétik métafora. Poétik serbestlik — Ġafiye, ritm, vezn, üslub ve s. ile elaġedar olaraġ dil faktlarından serbest istifade; şé'rde sabit edebi dil normalarından kenara çıħma. Muasir devre nisbeten klassik edebiyyatımızda ve aşıġ yaradıçılığında (habéle, ħalġ şé'rinde) poétik serbestlik daha çoħ idi. Muasir dövrde de bu hadise az-çoħ özünu köstermekdedir. Poétik (éstétik) funksiya — Adeten poéziyada işlenib, başġa üslublarda tesaduf édilmeyen nitġ vahidlerinin funksiyası. Poétik sözlerde yalnız poétik funksiya vardır. Başġa sözler ise poétik funksiyadan elave diğer funksiyalara da malik ola biler.
PОZULMA — Sözun terkibinde morfémlerin hüdudunun bozulması, yéni şekil alması. Pozulma neticesinde bir morfém olan vahid iki ıorféme ve ya eksine, iki morfémden ibaret vahid bir morféme (sadeleşme) çévrile biler. Şekilçi kimi formalaşam bir sıra müasir morfémler (meselen, fé'l düzelden -lan, -len; -laş, -lġş; -lat, -let) tariħen iki morfémin birleşmesinden ibaretdir.. Kemiyyet pozulması — Kemiyyet formalarının yéni me'na kesb étmesi. Klassik edebiyyatda Ereb dilinden alınmış bir sıra sözler cemlik anlayışı bildirirse, muasir dilimizde bunlar tekde işlenir:
Meni kördükde ħelġ söylediler:
«Budu keldi sefahetin kanı-..» (S. E. Şirvani).
Ümumiyyetle, alınma sözlerde eslinde cemde olan vahidler tek kimi tesevvür ve ġebul olunur: hal-ehval—ehvalat—ehvalatlar. feġir-füġera-füġeralar. Sémantik pozulma—Baħ: Me'na köçürülmesi.
PОLİPTОT— Éyni sözün éyni terkibde müħtelif hallarda işledilmesinden ibaret paronomaziya növü Ġuşu ġuşla, tutarlar. Böyüyün böyük yéri var, kiçiyin kiçik. Böyüyü böyük bilmir kiçiyi kiçik. Ġonşu toyuğu éaz körünür ġonşuya, Séyyid... (S. E. Şirvani). PОLİSÉMİYA — Éyni söz ve ya ifadede özunü kösteren ve ya birbiri ile daħilen bağlı olan bir sıra me'naların mövcudluğu; çoħme'nalılıġ.
PОDİSİNDÉTОN — Cümlenin hemcins üzvlerinden her birinin yanında tabésiz bağlayıcı işletmekden ibaret üslubi ġayda. Bu usulla sadalanan müħtelif eşya ve hadiseler bir vehdetde kötürülür, nitġin ifadeliliyi elde édilir.
Ġelem de, sünkü de, bél de, ketmen de
Min né'met yétirib, min söz yaratdı.
Ġazaħ da, kürçü de, rus da, türkmen de,
Bir köyün altında murada çatdı
Min né'met yétirib, min söz yaratdı. (S. Vurğun).
PОLİTОNİZM—Dilin fonoloji sistéminin elameti kimi ayrıça bir saitde ve ya sözde ahenk korrélyasiyasının mövçudluğu. Éyni saitin ve ya sözün müħtelif (yükselen ve énen) tonlarda teleffuzu me'na deyişikliyine sebeb olur.
PОLİTОNİK — Politonizm ħüsusiyyetli, politonmzı ħüsusiyyetine malik. Politonik vurğu — Müsteġil fonoloji seciyye daşıyan vurğu; inténsivliyi şiddetlendirmeye déyil, me'nanın deyişmesine sebeb olan vurğu. Politonik dil — Politonizmi ile seciyyelenen dil. Meselen, yapon, Çin, ġedim yunan dilleri kimi.
PОSTPОZİSİYA — Söz birleşmesi terkibinde tabé sözün tabéédiçi sözden sonra, habéle kömekçi sözlerin elaġedar olduġları müsteġil sözlerden sonra kelmesi. Uzlaşma elaġesinde tabé söz postpozisiyada yérleşir, idare elaġesinde ise prépozisiyada yér tutur.
PОSTPОZİTİV — Postpozisiyada yér tutan. Postpozitiv söz. Ġoşma postpozitiv nitġ hissesidir. Postpozitiv budaġ cümle. Postpozitiv artikl — Aid olduğu sözden sonra kelen artikl. Post-pozitiv mövġé — Baħ: Postpozisiya. Postpozitiv edat — Aid olduğu sözden sonra kelen edat.
PОSTFİKS — Şekilçi; hem sözdüzeldici, hem de sözdeyişdirici şekilçilerin birlikde ümumi adı.
PОTAMОNİM — her hansı çayın ħüsusi adı: Voléa, Ural, 218
Yéniséy, Néva, Kür, Araz, Terter, Lenkğrançay, Velveleçay, Ağ çay, Ġara çay.
PОTÉNSİAL — Nitġde işlenib-işlenmemesinden asılı olmayaraġ dil sistéminin bir hissesi kimi tesevvür édilen, virtual. Poténsial deyerlilik — Dil sistémi daħilinde dil işaresinin ħüsusiyyetidir ki, nitġde aktuallaşa bilir. Poténsial işare — Baħ: Virtual işare («İşare» maddesi). Poténsial sözler — Réal ynekilde mövcud olmayan, lakin dilin müvafiġ sözdüzeltme modélleri esasında düzeldile bilen mürekkeb ve düzeltme sözler. Yaħşı-lamaġ («pislemek» ġarşılığı kimi), şirinmeze («turşmeze»nin ġarşılığı kimi), vuruşçu («döyüşçüye» anolokiya kimi).
PRAĠMATİKA — Dil işareleri (vahidleri) ile bu işarelerden istifade édenler arasındakı elaġeleri öyrenmekden ibaret dilçilik tedġiġatı.
PRAKTİK ÜSLUBİYYAT — Normativ seciyyesi ile ferġlenen ve nitġ üslubiyyatına daħil olan bir bölmedir ki, dil vasitelerinden her defe konkrét şeraite (nitġin mezmununa, ünsiyyetin baş vérdiyi şeraite, meġsede) müvafiġ istifade üsul ve formalarını öyrenir. Praktik üslubiyyatın tövsiyeleri mütleġ seciyye daşımır, belke de hemişe müeyyen şeraitden asılı olaraġ deyişe bilir. Praktik üslubiyyatın meġsedi dil vasitelerine meħsus poténsial ifadelilik ve émosionallıġ imkanlarını ġiymetlendirmeyi öyretmek, onlardan bacarıġla ve meġsedeuyğun şekilde istifade ġaydalarını öyretmek, ħüsusile dil vahidlerinin sinonimliyini ġiymet-lendirmeyi bacarmaġdan ibaretdir.
PRAĠMATОNİM — Név, marka, emtee, mal nişanı bildiren ħüsusi adlar. Ġarakül növu: «Küli ġaz», «Erik kül», «Şamçıraġ-kül»; etir növleri: «Yasemen», «Karmén», «Ġırmızı Moskva», «Ro-za», «Ġızılkül»; çaħır markaları: «Medrese», «Ağdam», «Şama-ħı», «Deller», «hadrut»; siġarét markaları: «Paytaħt», «Bakı», «Kosmik», «Avrora», «Azerbaynan», «Köy-köl», «Ħezer», «Astra»; maşın markaları: «Jiġuli», «Pobéda», «Volġa», «Moskviç».
PRÉDİKASİYA — Söylemin mezmununun obyéktiv varlığa münasibetinin cümlede eks olunması. Prédikasiyada mentiġi subyékt mentiġi prédikat vasitesile şerh ve izah olunur, aydınlaşdırılır, ne ise tesdiġ ve ya inkar édilir. Bununla da prédikasiya dil vahidini (cümleni) söz birleşmesinden ferġlendirir. Müġ. ét: e'laçı telğbe ve telebe e'laçıdır (e'laçı ola biler, olaçaġ, olasıdır ve s).
PRÉDİKAT—1. hökmde subyékt haġġında déyilen şéy, subyékt barede me'lumat; mentiġi ħeber.
2. Ġrammatik ħeber (bu me'nada mentiġi ħebere, habéle psiħoloji ħebere ġarşı ġoyulur).
PRÉDİKATİV SÖZ BİRLEŞMESİ—Cütterkibli cümlenin ġrammatik merkezini, struktur esasını teşkil éden ve mübteda ile ħeberin birleşmesinden ibaret olan söz birleşmesi. Başġa -birleşmelerden, ye'ni tek-tek sözler kimi nominativ funksiyaya malik diğer söz birleşmelerinden ferġli olaraġ prédikativ söz birleşmesi yalnız cümle terkibinde (cümle daħilinde) mümkün ola bilen birleşmedir.
PRÉDİKATİV VAHİDLER — Prédikatdan ibaret, prédikat funksiyasında işlenen sintaktik vahidler.
PRÉDİKATİV ELAĠE — Elametin daşıyıçısı olan mübteda ile elametin (özü) ifadeçisi olan ħeber arasındakı elaġe. Cümle de prédikativ elaġeler hökmün subyékti ve prédikatı arasındakı elaġeleri eks étdirir.
PRÉDİKATİVLİK — Müeyyen mezmunun, ifade olunan fikrin obyéktiv alemle elaġesinin dilde (linġvistik) ifadesi. Prédikativlik cümlenin esasını, mahiyyetini teşkil édir. Prédikativliyin ġrammatik ifade vasiteleri zaman katéġoriyası, şeħs katéġoriyası ve modallıġ katéġoriyasıdır. Оna köre zaman katéġoriyasıdır ki, ħarici aleme meħsus bütün hadiseler müeyyen zaman erzinde baş vérir ve her söylemin mezmunu da müeyyen zamanla elaġedar derk olunur. Оna köre şeħs katéġoriyasıdır ki, her bir söylem mütleġ üç şeħsden biri ile elaġelenir. Оna köre modallıġ katéġoriyası ki, her bir söylemi déyen şeħs mütleġ öz münasibetini de bildirmiş olur.
Cumlenin en ümumi seciyyevi elametleri prédikativlik ve me'lumatvérme intonasiyasıdır.
PRÉDİKATİV SÖZLER—Yalnız ħeber funksiyasında işlenen ve adeten şeħssiz cümle teşkil éden sözler: besdir, besdirin, kifayetdir, yaħşı (yaħşı-yaħşı), budur, bu da bu, eçebdir, vaħtdır.
PRÉDLİNĠVİSTİKA — Nitġ seslerinin fonoloji ħüsusiyyetlerini öyrenmek işine başlamaġ üçün ilk hazırlıġ merhelesi; esl me'nada fonétika. Prédlinġvistika dilin fiziolojiakustik hallarını öyrenir. Bunlar olmadan ise dilin struktur ünsürleri de öz funksiyalarını yérine yétire bilmez. Оna köre ki, dil bir bioloji varlıġ olan insandan ayrılmazdır. Prédlinġvistika dilin iki aspéktini öyrenir: antropofonika — insanın nitġ orġanlarının anatomik ve fizioloji ħüsusiyyetleri ile elaġedar danışıġ seslerini tedġiġ édir; akustika (ve
ya éléktroakustika) —danışıġ üzvlerinin bu ve ya diğer hereketi ile elaġedar méydana çıħan akustik teessüratı öyrenir.
PRÉPОZİSİYA—Söz birleşmesi terkibinde tabé sözün tabé-édici sözden evvel, habéle kömekçi sözlerin elaġedar olduġları m\steġil sözlerden evvel yérleşmesi. Yanaşma elaġesi prépozisiya prinsipine esaslanır. Baş cümlenin prépozisiyası. Vasitesiz tamamlığın prépozisiyası.
PRÉPОZİTİV — Prépozisiyada yérleşen. Prépozitiv budaġ cümle. Prépozitiv söz.
PRÉFİKSОİD — Önşekilçi (préfiks) funksiyasında çıħış éden kék morfém: hemavaz, hemağuş, hemahenk, hembab, hdmvaħt, hemvğten, hemvilayet, hemġebile, hemderd, hemders, hemeġide, hemesr, hemzehmet, hemyaş, hemyérli, hemyoldaş, hemkendli, hemme'na, hem-menzil, hemmerz, hemmeslek, hemmehelle, hemmeilis, hemnöv, hem-renk, hemsinif...
PRОKLİZA — Birleşmenin evvelinde kelen vurğusuz sözün sonra kelen vurğulu sözden teleffüzce asılılığı.
PRОKLİTİKA — Vurğulu sözden evvel kelib teleffüzce ondan asılı olan vurğusuz söz. Rus dilinde: nad nami, pod vodop, za mnoi.
PRОPARОKSİTОN — Sondan üçünçü hécası üzerine keskin ve küclü vurğu düşen söz.
PRОSОDÉM — Fonoloji cehetden me'nanın ferġlendirilmesine ħidmet étmek baħımından mühüm rolu olan vurğu, uzunluġ, intonasiyanın birlikde adı. Adeten, séġmént fonémler ve hécalar bir ħett üzre, birbirinin ardınca işlenir, yan-yana sıra ile düzülen kerpicler kimi tesevvür édile biler. Prosodémler ise ħetti ardıcıllıġla kelmir, müeyyen ses toplusu ile, sözler ile éyni za-manda méydana çıħır. Prosodémler bütövlükde sözlerle elaġedar-dır. Meselen alma sözü a-\-l-\-n-\-a ve ya alma söz-forması-a-\-l-\-m-\-a ses düzümleri kimi anlaşıla bilmez. Birinçi misalda sonuncu, ikinci misalda ise birinci sesin üzerine vurğu düşmelidir. Me'lum olur ki, söz sadece fonémler düzümü déyil, belke bu düzümün prosodémlerle birlikde tezahürüdür.
Prosodémlere iki cür münasibet vardır: 1. Küç, ton, uzunluġ kimi vahidler me'na ferġlendirmeye ħidmet étdikde prosodémler foném hésab édilir ve onlardan prosodik fonémler kimi behs olunur. 2. Küc, ton, uzunluġ kimi vahidler müntezem olaraġ éyni kéyfiyyetde çıħış étdikde, ye'ni hemişe éyni mezmunla elaġedar' olduġda (hemişe vurğu éyni — ilk, son, orta hécaya düşse ve s.) morfém hésab édilir. Buna séġméntüstü (supraséġmént) morfém de déyilir.
PRОSОDİYA — 1. Nitġin séġméntüstü (supraséġmént) ħüsusiyyetlerinin — tonun ucalığı, uzunluġ, yükseklik ve vurğu kimi ħüsusiyyetlerinin ümumi adı. 2. Nitġin üzvlenmesi (üzvlere bölünmesi) ve üzvlenmiş hisselerin birleşdirilmesinin üsul ve vasiteleri. Bura aşağıdakılar daħildir: a) ahenk — esas tonun yükselmesi ve alçalması; b) dinamika — az, ya çoħ küclü vurğunun düzümü, sıralanması; v) üémp—nitġin nisbeten sür'etli ve ya yavaş teleffüzü; ġ) fasile — teleffüzün arada kesilmesi.
PRОSОDİK — Vurğu, ton, uzunluġ ve s. hadiselerle elaġedar olan, onlara aid olan. Prosodik vahidler. Prosodik foném.
PRОTÉZA — Teleffüzü asanlaşdırmaġ meġsedile sözün evveline ses elave édilmesi. Ref-iref. Stekan-istekan. Rza-İrza.
PRОTОZÉVĠMA — Ümumi, müşterek üzvü bir cümlede işlenen zévġma. Kor koru tapar, su çuħuru.
PSÉVDОANDRОNİM—Ġadınların özlerine psévdonim séçdikleri kişi adı ve famili. Bu hadise rus ve Avropa edebiyyatında kéniş yayılmışdır. Be'zi yazıçı ġadınlar kişi psévdonimi kötürmekle dünya şöhreti ġazanmışlar. Meselen, Jorj-Sand eslinde Avrora Düdévanın, Corc Éliot ise Méri Énn Évansın psévdoandronimidir.
PSÉVDОKİNİM — Psévdonimlerin éle növüdür ki, kişi özüne ġadın adı ve familiyası séçir. Meşhur fransız yazıçısı Prospér Mérimé öz pyéslerini ispan aktrisası K- Ġazul adı ile neşr étdirmişdir.
PSÉVDОNİM — İctimai ħadimlerin, yazıçıların ve başġalarının müeyyen meġsedlerle ézlerine séçdikleri elave, sonrakı ad. (Bu, teħellüsden kéniş anlayışdır).
Vladimir İliç Ulyanöv 39 psévdonimden istifade étmişdir ki, bunlardan biri — Lénin sonralar dünya prolétariatının rehberinin familiyası kimi resmileşmişdir. Alékséy Maksimoviç Péşkov eslinde daha çoħ Maksim Ġorki psévdonimi ile meşhurdur.
PSÉVDОNİM-KALKA — Başġa dilden tercüme yolu ile düzelen ad ve ya familiya.
«Esl insan haġġında povést»in müellifi Boris Polévoyun esl familiyası Kampovdur. Polévoy familiyasını ise kenclikde «Tvérskaya pravda» ġezétinde emekdaşlıġ éderken hemin ġezétik rédaktoru ona vérmişdir. Rédaktor Kampov familiyasına esaslan mışdır. Latınca kampus — çöl (rusca «polé») démek olduğundan, çramiliya Polévoy kétürulmuşdur.
PSİĦОLİNĠVİSTİKA — Nitġ prosésini, insanın nitġ fealiyyetini yalnız mezmun (me'na), kommunikativ deyer, nitġ aktının müeyyen kommunikativ meġsede ħidmet étmesi, başġa sözle, tebii dil vasitesile vérilen me'lumatı kodlaşdırmaġ ve ya déçsodlaşdırmağın tebieti ve ħususiyyetleri nöġtéyinezerinden tedġiġ éden dilçilik sahesi. Bir néçe élmin (dilçilik, psiħolokiya, informasiya nezeriyyesi) hüdudunda méydana çıħan yéni élm sahesidir. Psiħolinġvistika dil işarelerinin kémeyi//vasitesile me'lumatın kodlaşdırılması ve dékodlaşdırılması prosésini éyrenmekle meşğul olur. Danışanın nitġinin méydana kelmesi mueyyen miġdar dil işareleri vasitesile mueyyen me'lumatın kodlaşdırılma prosési hésab édilir. Nitġin dinleyen terefinden ġavranılması dil işarelerinin mueyyen ardıcıllığının, zencirinin dékodlaşdırılması (şifrinin açılması) ve ondakı me'lumatın méydana çıħarılması, müeyyen édilmesi prosési hésab édilir. Lakin me'lumatın dilce kodlaşdırılması ve dékodlaşdırılması mueyyen tefekkür prosési esasında ve bu tefekkürun iştirakı ile baş vérdiyinden psiħolinġvistika bu işi (prosési) de éyrenmeli olur. Bununla birlikde, me'lumatın kodlaşdırılması dil strukturu:nun ġanunlarına muvafiġ şekilde baş vérir. Оdur ki, psiħolinġ-vistika bu ġanunları da öyrenmeli olur.
PSİĦОLОJİ MÜBTEDA — Şüurda en evvel méydana kelen ve psiħoloji ehemiyyetine göre daha mühüm hésab édilen tesevvür. Psiħoloji mübteda ġrammatik ifadesinden asılı déyildir. Danışır Bakı cümlesinde danışır sözü psiħoloji mübtedadır. Çünki evvelce bu sözü éşidirik ve şüurumuzda danışmaġ anlayışı haġġında tesevvur yaranır. Bakı mefhumu haġġında tesevvur ise sonra méydana çıħır ve psiħoloji ħeber hésab olunur. Üreklerde bahar külür (R. Rza) —cümlesinde ifade olunan psiħoloji hökmun ilkin hissesi — üreklerde sözü psiħoloji mübteda, hökmün ġalan hissesi ise psiħoloji ħeberdir.
PSİĦОLОJİ PARALÉLİZM — Poétik üslubda tebiete meħsus iş, hal, hadise ve s.-nin insana meħsus iş, hal, hadise ve s. ile yanaşı tesviri. Démeli, burada iki motiv ġarşılaşdırılır. ^Esas meġsed ise insan heyatı ile bağlı olan hadiseni ifade étmekdir.
Eziziyem kül eller,
Kül barmaġlar, kül ğller.
Deryaça ağlın olsa
Yoħsul olsan küleller. (Bayatı).
Psiħoloji paralélizmi teşkil éden komponéntler birbirile Iç bir sémantik münasibetde olmur. Yanaşı ġoyulan motivlerinin her ikisi beraber huġuġludur ve her birisi özlüyünde musteġildir. Psiħoloji paralélizmden tariħen sintaktik, paralélizm töremişdir.
PОİĦОLОJİ ĦEBER — Şüurda ikinci yérde (psiħoloji mübtedadan sonra) méydana kelen tesevvur. Psiħoloji ħeber ġrammatik ifade terzinden asılı déyildir. Béle ki, cümlenin ġrammatik baħımdan seciyyelenen her hansı üzvu psiħoloji ħeber kimi işlene biler. Sığındım sene men on üç yaşımdan (S. Vurğun) — cümlesinde ikinci hisse (on üç yaşımdan) şüurda sonra yaranmış ve psiħoloji ħeber hésab olunur. Bu cümlenin birinci hissesi. ise psiħoloji mübtedadır.
PSİĦОLОJİ CEREYAN — Dili psiħi hadise hésab éden cereyan. XIX esrin ikinci yarısında méydana kelen bu cereyan sonralar da inkişaf étdirilmişdir. Esas nümayendeleri Ġ. Ştéyntal: ve M. Latsarus hésab olunur. Оnlar éz nezeriyyelerini humboldtun dil felsefesi ve hérbardtın assosiativ psiħolokiyası esasında ġurmuşdular. Оnlar dili ferdi nitġ aktı hésab édir ve psiħi prosés kimi anlayırdılar.
Subyéktiv-idéalist felsefenin te'siri ile Ştéyntal ve Latsarus «ħalġlar psiħolokiyası» («Étnik psiħolokiya») problémini) hell étmeye çalışırdılar. Оnlar dili canlı orġanizm hésab éden naturalist çereyanı tenġid éderek, «dilin ħalġ ruhunun mehsulu» olduğu nezeriyyesini ireli sürmüşdüler. Rusiyada psiħoloji cereyanın banisi A. A. Potébnya hésab olunur. О da humboldt idéyalarının çoħ küclü te'sirine düşmüş Ştéyntal Latsarus nezeriyyesine esaslanmışdı.
Psiħoloji cereyanın inkişafında körkemli psiħoloġ ve dilçi Vilhélm Maks Vundt mühüm rol oynamışdır. Оnun fikrince, psiħi prosésler intéllékte (ağla) déyil, iradeye esaslanır; ruhime'nevi başlanğıç müsteġildir, tariħi inkişaf ġanunları ise derkédilmezdir. Vundta köre, élmlerin ferġi héç de onların öyrendikleri obyéktlerin ferġlerinden asılı déyil, tedġiġatçıların bu obyékte baħışından asılıdır. Dil hadiselerinin deyişmesinin sebebini Vundt insan şüurunda evvelceden toplanmış tesevvurlerde körürdü. Démeli, onun fikrince, dilin deyişmesinin sebebn ħalġların psiħikasında baş véren deyişikliklerdir.
Vundtun idéalist nezeriyyesi marksist dilçiliyi baħımından ġebul édile bilmez. Lakin onun muşahideleri, topladığı zenkin matérial böyük maraġ doğurur. Psiħoloji dilçilik sonralar kenç ġrammatikler te'limine, f. dé. Sössür nezeriyyesine, İ. A. Boduén: dé Kurténé körüşlerine ve XX esrde méydana çıħan bir sıra dilçilik cereyanlarına (étnolinġvistika, psiħolinġvistika ve s.) küçlü te'snr köstermişdir.
PUNKTUASİYA—1. Baħ: Durğu işareleri. Punktuasiya işareleri. 2. Durğu işarelerinden istifade ġaydaları ve bu ġaydaların mecmuyu. Azerbaycan dilinin punktasiyası. 3. Konkrét bir metnde durğu işarelerinin işledilmesi. Punktuasiya sehvi.
Punktuasiyanın esaslarının şerhinde müħtelif cereyanlar olmuşdur. Yalnız me'naya esaslanan mentiġi çereyana köre punktuasiya yazıda nitġin me'nalı hisselere bölünmesine ħidmet édir,. fikrin aydın ifadesi üçün zeruridir. Sintaktik cereyanın numayendeleri ise béle hésab édirler ki, punktuasiya cümlenin sintaktik ġuruluşunu aydınlaşdırmağa, cümleleri ve onların hisselerini ferġlendirmeye ħidmet édir. İntonasiya nezeriyyesi terefdarlarının fikrince, durğu işareleri frazaların ritmini, mélodiyasını, témpini, pauzanı, fraza intonasiyasını yazıda eks étdirmek meġsedi küdür. Bu cereYanların hamısı béle bir meselede birleşnr ki, punktuasiya yazılı nitġin formalaşmasında mühüm. vasite olub, kommunikativ funksiyaya malikdir. Durğu işareleri nitġi me'nalı hisselere bölür. Meselen, nöġte cümlenin bitdiyini bildirir, hemcins üzvler arasında vérkül ġoyulması bu üzvlerin cümlede beraberhüġuġlu olduġlarını kösterir. Punktuasiya hem da sintaktik esaslara malikdir. Lakin punktuasiya cümlenin strukturuna tabé édile bilmez. Çunki cümlenin ġuruluşunun özü me'nadan asılı olub, ona tabédir. Démeli, cümlenin ġuruluşu da, durğu işarelerinin ġoyuluşu da nitġin me'na ceheti ile elaġedardır, ondan asılıdır. Punktuasiya hem de intonasiya ile elaġedardır. Lakin punktuasiya intonasiyadan bilavasite asılı déyildir. Bunların her ikisi söylemin ünsürleri arasında ġrammatik-sémantik elaġelerin ifade vasitesidir: bu vezifeni şifahi nitġde intonasiya, yazılı nitġde punktuasiya yérine yétirir.
Nitġin üzvlenmesini eks étdirmekle yanaşı, durğu işareleri hem de yazılı metnin ayrı ayrı hisselerinde ifade olunan muħtelif me'na çalarlarını tezahür étdirir. Meselen, cümlenin sonunda ġoyulan sual işaresi neinki nitġin üzvlenmesini, ye'ni cümlenin bitdiyini eks étdirir, hem de cümlenin kommunikativ baħımdan sual seciyyeli olduğunu bildirir. habéle nida işaresi hem cümlenin bitdiyini, hem de onun émosional seciyyeli olduğunu ħösterir ve s. Punktuasiyanın üslubi ehemiyyetinden bedii edebiyyatda kéniş istifade olunur. Muġ. ét: Düşmğnimdir dustlar bilmezem nétmişem dövran ile (M. Fuzuli). Bu misrada vérkülün müħtelif yérlerde ġoyulması ile cümlede mueyyen deyişiklikler yarana biler.
PUNKTUASİYA ÜZRE TEHLİL — Cumlede işlenen durğu işarelerinin tehlili, müvafiġ işarenin işlenmesinin ve ya işlenmemesinin mövcud ġaydalar esasında izah édilib aydınlaşdırılması.
PURİZM — Dili olduğu kimi saħlamaġ, her bir kenar mudaħileye ġarşı çıħmaġ, her çur yéniliye (néolokizmlere; alınma sözlere) ġarşı keskin mubarize aparmaġ cehdi. Tariħi purizm. Psiħoloji purizm.
RÉALİZE ÉDİLME — Émik (éma) seciyyeli vahidlerin étik seciyye kesb étmesi, émanın (variantlarından birinin) nitġde tezahurü. Fonémin réalize édilmesi — Fonémin tezahurü kimi müeyyen sesin rélévant elametler kesb étmiş şekilde nitġde işlenmesi.
RÉALİLER—1. Ħarici dilçiliyin (ékstralinġvistikanın) öyrendiyi muħtelif ictimai, siyasi, étnoġrafik, psiħoloji ve s. amiller; 2. Sözun nominativ me'nası üçün esas maddi medeniyyet oşyaları.
RÉAL FORMA — Yazılı abidelerde ve canlı nitġde réal şekilde muşahide édilen ve müġayiseli-tariħi dilçilikde muhum diġġet yétirilen forma. Éhtimali formanın eksi.
RÉDUKSİYA—1. Danışıġ üzvlerindeki ezele kerkinliyinin zeiflemesi netiçesinde seslerin zeiflemesinden (kéyfiyyet ve kemiyyetce) ibaret ses deyişmesi; sesin meħrecinin zeiflemesi ve onun seslenmesinde baş véren deyişiklik. 2. Sintaksisde formal tesvir métodu olub, konkrét cümlelerin esas (nuve) cümlelerle elaġelendirilmesi démekdir. Bu métod nitġde sonsuz miġdarda işlenen cümlelerin çoħ az miġdarda nüve cümlelerden törediyşş sübut étmek üçün tetbiġ édilir.
RÉKURSİYA — Mueyyen sesin teleffuz édilmesi ile (ve ya her hansı bir sebebden teleffuz étmeden) nitġ orġanlarının evvelki veziyyetden başġa veziyyete kéçmesi, meħrecin son merhelesi, üçüncu fazası; sonluġ.
RÉKONStRUKSİYYA — tariħi müġayiseli dilçiliyin esas tedġiġat métodu olub, mahiyyetm yazılı abidelerin ve çanlı nitġin faktlarını planlı şekilde muġayise yolu ile öyrenmek neticesinde yazıya ġederki dövrde dil faktlarının ve ya dilin umumi menzeresini müeyyenleşdirmekden,-«berpa étmekden» ibaretdir. Ulu dilin rékonstruksiyası. Metnin rékonstruksiyası — Müeyyen metnin dil ħususiyyetlerini élmi şekilde tehlil étmek esasında onun çatmayan, ħarab olan, pozulan hisselerini (sözleri, ifadeleri, cümleleri) berpa étme. Müasir dilçilikde kéniş işlenen «daħili rékonstruksiya» términi ümumélmi anlayışı eks édir ve fransız tabietşinası J- Kuvénin eserlerinden yayılmışdır. tebietşünaslığa köre orġanizmin her hansı üzvi ġuruluşuna ve funksiyasına köre bütun başġa üzvlerle elaġedardır. Odur ki, her hansı üzvun bu ve ya diğer elameti esasında bütöv orġanizmi berpa (rékonstruksiya) étmek mümkündur. tebietşunaslığın bu tedġiġat métodu dilçilik üçün de ehemiyyetlidir. Lakin bir sıra körkemli dilçiler tebietşunaslığın métodunu déyil, tedġiġat obyéktini dilçiliye ketirmeye çalışmışlar. Meselen, A. Şléyħér dili de canlı orġanizme beraber tuturdu. Dil univérsaliyalarını müeyyenleşdirmek işinde J- Küvénin ireli atdığı implikasiya anlayışından da istifade olunur.
RÉLÉVANt—Dil vahidlerini ferġlendirmeye (diférénsiallaşdırmağa) ġabil olan; dilçilik vahidlerinin ferġlendirilmesi nşine ħidmet éden ve bununla da mübadile vasitesi kimi dil üçün ehemiyyetli olan. Sémioloji rélévant — Sémantik seviyyede olan vahidlerin, ye'ni me'nalı vahidlerin (morfém, söz ve s.) ferġlendirilmesine ħidmet éden, ézu de bu işe ifade (forma) plakında ħidmet éden.
RÉLÉVANtLIĠ — Dil| vahidlerini ferġlendirmeye; ġabil olma. Mücerred rélévantlıġ — Forġlendirme funksnyasının ħususiyyeti olub, mahiyyeti bütünlukde étik seviyyeli vahid vasitesile hemin ferġlendirici funksiyanı yérine yétirmekdir.
RÉLYASİYA İYÉRARĦİYASI — Sintaġmatik elaġeler iyérarħiyası.
RÉMA—1. Me'lumatın-ħeberin esas mezmunu; danışanın mövzu haġġında ve mövzuya esaslanaraġ véreceyi me'lumat. Aktual üzvleimede réma söylemin nüvesi hésab olunur. 2. İfadenin ümumileşmiş struktur vahidi; foném, morfém ve sémantém muvafiġ suretde fonoloji, morfoloji, sémantik seviyyede umumileşmiş struktur vahidler olduğu kimi, réma da ifade üçün struktur vahiddir.
RÉPLİKA — Dialoġ iştirakçılarının her birinin nitġi. Dialoġ nitġinin esas struktur vahidi. Dialoġ réplikalar toplusudur. Dialoġ nitġi ħüsusi terzde nizamlanmış réplikalar silsilesidir. Ġoşulma réplika — Evvelki réplikada déyilmiş fikrin davamı olan réplika. Bu réplika musahibin réplikasına ġarşı danışanın münasibetini bildirir, habéle dialoġu inkişaf étdirmek meġsedi ile yéni me'lumat kimi çıħış édir. Kontékstualsituativ réplika — Bir dialoġ vahidi teşkil éden iki réplikadan sonuncusu. Musahibin nitġine bir réaksiya olan kontékstualsituativ réplika hem me'naca, hem de formaca evvelki kontékstden asılı olur, dialoġ vahidinin ġéyrimüsteġil, asılı (sinsémantik) üzvü kimi çıħış édir. Situativ réplika — Ġarşılıġlı şekilde birbirile elaġedar olub bir dialoġ vahidi teşkil éden réplikalardan birincisi. Situativ réplika nitġ situasiyasına bir réaksiya olaraġ işlenir, dialoġu ve ya dialoġda yéni mövzunu başlayır, sémantik ve struktur-ġrammatik baħımdan müsteġil (avtosémantik) olur. Sual-cavab réplikası — Cavab réplikasının ġuruluşu birinci (sual) réplikasının ġuruluşu ile elaġedar olub, ondan asılı olan réplika. tekrar réplika — Öz ġuruluşuna köre evvelki réplikanın terkibindeki ünsürleri eks étdiren, formaça ona tabé olan, déyilen fikre ġarşı ékspréssiv réaksiya bildiren réplika.
RÉPRÉZÉNTASİYA — Dil faktlarının en çoħ inandırıcı şeraitde teġdim édilmesi.
RÉPRİZ — Nitġ vahidlerinin (seslerin, sözlerin, birleşmelerin, cümlelerin) müeyyen nizamla tekrarından ibaret bediilik vasitesi. Ses tekrarı (allitérasiya, assonans). Me'na tekrarı (sinonimlerin sıralanması). tersine tekrar (ħiazm). Konstruktia
tekrar. Bunların hamısı «répriz» anlayışına daħildir.
RÉtSÉSSİV VURĞU — (esasen alınma sözlerde) vurğunun söz sonundakı hécadan evvelkine kéçirilmesi: monoloġ-monoloġ, dialoġ-dialoġ, kilométr-kilométr.
RÉFÉRÉNt — Müeyyen dil faktının elaġedar olduğu fikir prédméti; sözün «daħili forması» şeklinde şüurda eks olunmuş obyéktiv kérçeklik ünsürü; müeyyen dil faktı ile sabit terzde bağlanmış olan mezmun.
REDDÜL-ECEZ — Klassik poéziyada evvelki misranın (béytinġ bendin) sonundakı söz ve ya ifadenin sonrakı misranın (béytiv, bendin) evvelinde tekrarlanmasından ibaret sözişletme üsulu. Reddul-eçez poéziyada çoħ sévilen, müħtelif şekillerde tezahür éden formalardandır. Bu términin tam şekli (reddül-ecez elessedr) «başın ayağa birleşdirilmesi» me'nasına uyğun kelir.
Filolokiyamızda «başayaġ», «serapa», «zençirleme» términleri de hemin anlayışa sinonim kimi işledilmişdir.
Ş. İ. Ħetainin aşağıdakı ġezelinde her misranın son sözü sonrakı misranın evvelinde tekrarlanır:
Ħar buldu yürekim hiçrinde, éy külüzlü yar, Yar bağrım yaresin, kör kim néçe ħar onda var,
Varma yanımdan menim hiçrani-dilsuzan dust, Dustu düşmen ħamusu ağlar menimçün zarzar,
Zar-zar, ağlar çü bülbül kül yüzünçün mürğiçan, Çandan étmişdir meni hiçrinde dövri-ruzikar,
Ruzikarım tiredir sensiz, eye arami-dil, Dil, néçin aram tutsun hedden. ötdü intizar.
İntizarem ve'déyi-veslin yolunda her zaman, her zaman divane tek dağlara düşdüm biġerar.
Biġerar oldum saçın tek rüħserinden ayrı men, Men néçin aram édim sensiz ki, ġaldım dilfikar.
Dilfikar oldu Ħetayi firġetinden ruzü şeb Ruzü şeb veslin ħeyalı didede ġaldı yadikar.
İlk iki béytde tekrarlanan yar, var sözleri omonim sözlerdir, sonrakı béytlerde tekrarlanan söz ve ifadeler ise éyni me'nadadır.
Füzulinin aşağıdakı ġezelinde her bir béytin ilk sözü evvelki béytin son sözü, bu béytin son sözü ise sonrakı béytin ilk sözü kimi işledilmişdir.
Éy vüçudinamilin, esrarı-hikmet mesderi, Mesderi zatın olan zşya sifatın mezheri.
Mezheri her hikmetin sensen ki, kilki ġüdretin Sefhéyi-eflakz nzġş étmiş ħututi-eħtern.
Eħteri mes'ud olan oldur ki, tebi-pakinin Ġabili-féyz ola lütfünden sefayi-çevheri.
Çövheri me'yub olan naġis menem kim, muttesil, Sadedir ħettin ħeyalilğ zemirim defteri.
Defteri-e'malımın ħetti ħetadendir siyah, Ġan töker çéşmim, ħeyal étdikçe /kevlı-mehşeri.
Mehşeri eşkim vérer séylabe, ker, ruzi-çeza, Olmasa meġbul derkahe sirişkim kövheri.
Ğövheridir éşġ behrinin Füzuli: abi-çéşm, Léyk bir kövher ki, lütfi-heġ onadır müşteri.
RESMİ ÜSLUB—Esasen dövlet senedleri diline ħas olan üslubdur ki, öz deġiġliyi ile seciyyelenir.
RİYAZİ DİLÇİLİK —'Dilin tedġiġi ve tesviri işinde riyazi métodlardan istifade édilmesi imkanlarını öyrenen dilçilik sahesi; riyazi métodların dilçiliye tetbiġi. Riyazi métodlardan en evvel statistik métod dilçiliye tetbiġ olunmağa başlamış ve dilin statistikası ile dilçilerden evvel riyaziyyatçılar meşğul olmuşlar. Dilçilik hésablamaları mümkün olan vahidlerle (foném, héca, morfém, söz, sözbirleşmesi, cümle) meşğul olur ve démeli, statistik hésablamalar aparılması üçün elvérişli imkanlara malikdir. Riyazi éhtimallar métodunun dilçiliye tetbiġi dil vahidlerinin işlenme tézliyini deġiġ müeyyenleşdirmeye imkan vérir ve ħüsusile üslubi tedġiġatların élmiliyini te'min édir.
Riyaziyyatda informasiya nezeriyyesinin méydana çıħması riyazi dilçiliyin inkişafına ħüsusile küclü te'sir késtermişdir. Burada dil müeyyen kod kimi kötürülür, onun kemiyyet ħaraktéristikası vérilir (elbette, dilin kodlaşdırılması onun başlıça mahiyyetini — ünsiyyet vasitesi, fikri ifade vasitesi olma funksiyasını redd étmir).
Müasir dévrde riyazi çoħluġlar nezeriyyesi dilçiliye uğurla tetbiġ olunur. Bu nezeriyyenin kömeyi ile seslerin birleşme imkanları öyrenilir.
Son dévrler riyazi mentiġin dilçiliye nüfuz étmesi ġüvvetlenmişdir. Riyaziyyat bir çoħ élmlere, o cümleden de dilçiliye tetbiġ édilir. Lakin riyaziyyatın tetbiġi dilçiliyi héç de humanitar élm olmaġdan çıħarmır, riyazi élme çévirmir.
RİtM — Nitġ zamanı sür'etlenme ve yavaşıma, kerkinlik ve .zeiflik, uzunluġ ve ġısalıġ, oħşarlıġ ve ferġlerin birbirini müntezem şekilde izlemesi, evez étmesi. Uzun ve ġısa, küclü ve ya zeif hécaların nisbeti müeyyen teġtiler emele ketirir. Bariton ritm — İnténsivliyi, kerkinliyi, uzunluğu, ifadenin evvelinde yér tutan ritm. Oksiton ritm — İnténsivliyi, kerkinliyi, uzunluğu ve s. ifadenin sonunda yér tutan ritm.
RİtMİK SÖZLER — Daħili me'nadan mehrum, lakin mueyyev funksiya daşıyan (ritmik funksiya, ahenkdarlıġ funksiyası) sözler.
RİTORİKA — 1. İfadeli nitġ nezeriyyesi, közel, aydın danışma ġabiliyyeti ve natiġlik seneti nezeriyyesi. 2. Fesahetli, belağetli nitġ, beyan.
RİTORİK FİĠURLAR — Söylemin ifadeliliyini ġüvvetlendirmek meġsedile işlenen sintaktik vahidler, nitġ parçaları. Aşağıdakı ritorik fiġurlar daha meşhurdur: anafora, antitéza, bağlayıçısızlıġ (asindéton) invérsiya, çoħbağlayıçılıġ (polisindéton), yükselme (ġradasiya), paralélizm, ritorik sual, ritorik ħitab, tekrar, yarımçıġlıġ, éllipsis, épifora.
RİTORİK ĦİTAB — Cansız eşyalara, mücerred anlayışlara, söhbetde iştirak étmeyenlere müracietle söz söylemekden ibaret üslubi fiġur: Bahar! Bahar! Éy küneşin sévdalı, ġızı... (S. Vurğun). Ġara torpaġ! Ġara torpaġ! Senin derdin ne böyükdür1 (S. Vurğun). Ah, ana tebiet, ana tebiet! En böyük övladın insandır, kérçj! (S. Vurğun).
Dostları ilə paylaş: |