K
KÉMİNAT SAMİTLER — Uzun kemiyyetde teleffuz olunan samitler; uzun samitler.
KÉNÉALОJİ — Menşe ümumiliyi ile müeyyen édilen, dil ġohumluğuna esaslanan. Kénéaloji tesnifat. Kénéaloji nezeriyye. Kénéaloji ağac — Dil aileleri ġrupları ve budaġları arasında tesovvur édilen elaġe ve rabitelerin eyani tesviri 1866-çı ilde Şléyħérin ireli sürdüyü nezeriyyeye köre canlı varlıġlar kimi her bir dil de özunden evvelki dilden törenmişdir. Bu nezeriyyenin eve zine 1872-ci ilde Y. Şmidt dalğalar nezeriyyesini ireli atmışdır. Kénéaloji nezeriyye — Her bir dilin evvelce mövcud olan dillerden müeyyen deyişmeler, dialéktlere parçalanma ve s. neticesinde yarandığını iddia éden nezeriyye. Kénéaloji tesnifat—Dilleri ġohumluġ baħımından ġruplaşdırma, tesnif étme
KÉNÉTİK TESNİFAT—1. Baħ: Antropofonik tesnifat. 2. Baħ: Kénéaloji tesnifat.
KÉNİŞLENDİRİLMEMİŞ CÜMLE ÜZVÜ— İzahédici, aydınlaşdırıcı (uzlaşma, idare, yanaşma elaġeleri ile elaġedar olan) sözlerle işlenmeyen cümle üzvü. Cümle üzvü neinki esas nitġ hisselerine meħsus bir sözden ibaret olur, habéle sabit söz birleşmeleri, frazéoloji ifadelerle de ifade édile bilir. Yoldan kenara çıħdı (Müġ. ét: Demir yolundan kenara çıħdı). Menim közüm sendğn su içmir (Müġ. ét: menim bu ala közlerim senin bu bed emellerinden birce zerre de su içmir).
KÉNİŞLENME—Esas cümleye sağdan ve soldan yéni yéni üzvler elave étmekle nisbeten mürekkeb ġuruluşlu sintaktik vahid alma. Meselen, kelğr, keler, kelmez kelmez cümlesi kénişlenme prinsipi esasında müħtelif transformlara malik ola biler: Keler közümüz üste yéri var, kelmez, kelmez//Keler hörmet éderik' kalmez öz beħtinden küssün//Kéyfi istğyer keler, istemez kelmez/y Körse ki, ona hörmet olunur hemişe keler, amma kéyfinğ deysen kelmez//Eker körse ki, ürekden de'vet édirsiniz, elbette, keler, ħala-ħetrin ġalmasın çağırsanız héç o terefe üz çévirmez.
KÉNİŞLENME PRİNSİPİ — Sintaktik tedġiġ ve tesvir işinde istifade olunan métodlardan biridir. Bu métodun mahiyyeti béledir: nüve strukturlu müħteser cümle éle cümlelerle ġarşılaşdırılır ki, müħteser cümlenin her bir üzvü bu kénişlenmiş cümlede söz birleşmesine ġarşı ġoyulur. Sade cümlenin kénişlenmesi. Sade cümlenş fé'li terkibler hésabına kénişlenmesi. Sade cümlenin fé'li bağlama terkibleri hésabına kénişlenmesi. Sade cümlenin hemçins üzvler hésabına kénişlenmesi. .
KÉNİŞ SAİTLER—Dilin lap aşağı veziyyetde olması ile telefuz édilen saitler: [e], [ö], [o], [a].
KÉNİŞ TEKTERKİBLİ CÜMLE — Baş üzvlerden yalnız birinin (ya mübteda, ya da ħeber) esasında formalaşan've terkibinde hem de ikinci dereceli üzvlerden biri ve ya bir néçesi işlenen tekterkibli cümle. Közel bir bahar künü idi (M. hüséyn). Bütün bu işlerden néçe baş çıħarmalı? (S. Rehimov).
KÉNİŞ CÜMLE — Terkibinde baş üzvlerden başġa ikinci dereceli üzvlerin de (biri ve ya bir néçesi) iştirak éden cümle. Sığındım sene men on üç yaşımdan (S. Vurğun).
KÉОNİM (KÉОTОPОNİM) - 1. Yérdeki butün tebii-fiziki t)byéktlerin ħüsusi adları. Avropa ġit'esi. Atlantik okéanı Ħezer denizi. Ġafġaz dağları. Kür-Araz ovalığı, Köyköl, Şirvan düzü İstisu. Kür çayı. 2. Kéoloji çökuntulerin, tebeġelerin, sethlerin layların, yataġların ve s. ħususi adları. Daşkesen demir yataġları, Ħezer denizi néft tebeġesi. Naħçıvan duz yataġları.
KÉRMAN DİLLERİ — Hind-Avropa dil ailesine daħil olub onun terkibinde ayrıca bir budaġ teşkil éden diller ġrupudur ki, aşağıdakı yarımġruplara bölünur. a) Şimali kérman dilleri yarımġrupu (buraya isvéç, Danimarka, İsland dilleri daħildir). b) Ġerbi kérman dilleri yarımġrupu (buraya inkilis, alman, holland dilleri daħildir).
KELECEK ZAMAN — İş ve hereketin, haġġında danışılan andan sonra baş vérib vérmeyeceyini kösteren zaman forması; kelecekde içra olunası bir işle haġġında indi ħeber vérilen iş arasındakı zaman. Ġéyri-ġeti kelecek zaman—Bir işin keleçekde icrasını indi ġéyri-ġeti bir şekilde ħeber véren, zaman. Azerbaycan dilinde bu zaman forması -ar, -er, (-yar, -yer) şekilçisi ile düzelir: alar, keler... Ġeti gelecek zaman — Bir işin keleçekde icrası haġġında indi ġetiyyetle ħeber véren zaman. Şekli elameti: -açaġ. -eçek (-yaçaġ, -yeçek) morfémidir: alaçaġ kğleçek
KENC ĠRAMMATİKLER — XIX esrin son rübünde (1870—1900-cü illerde) yaranıb inkişaf étmiş dilçilik cereyanı. En meşhur nümayendeleri Avġust Léskin (1840—1916), hérman Оsthof (1847-1909), Karl Bruġman (1849—1919), hérman Pauldur
Оnların fikrinçe, fonétik ġanunlarda istisna olmaz (her bir istisna özü de bir ġanunauyğunluğun neticesidir); dilin inkişafının iki dövru haġġında, habéle dilin tebii orġanizm olduğu haġda Şléyħér naturalizmi sehvdir ve élme ziddir. Kenç ġrammatikler çoħ diġġetle faktik matérial toplayır, nezeri mulahizeler yürütmekde éhtiyat édirler. Öz tedġiġatlarında onlar ferdi nitġ fealiyyetini esas kötürür, dilçilikde ferdi psiħolokizmi tebliğ édirdiler. Kuya dilin deyişme sebebleri ve ġanunları cemiyyetin deyişmesi ile déyil, ferdlerin psiħikasında emele kelen deyişmelerle elaġedar izah édilmelidir. Kenç ġrammatikler bütün dilçiliyin yalnız «tariħi dilçilik» olduğu fikrini ireli sürür, tariħi olmayan her hansı tedġiġatı élmilikden kenar hésab édirdiler. Оnlar ayrı-ayrı diller arasında keskin, mütleġ hüdudlar olduğunu kösterirdiler. Kenc ġrammatikler öz tedġiġatlarında dil sistémine ehemiyyet vérmir, yalnız ayrı-ayrı faktları birbirinden elaġesiz şekilde izah édirdiler ki, bu çür tedġiġata «atomizm» déyilir. Оnlar ulu dili berpa étmeye çalışarken faktların zaman ardıcıllığına diġġet yétirmirdiler
.
L
LAY—Dilin lüğet terkibinin üslubi diférénsiasiyasının bélmelerinden biri. Kitab sözleri layı (ġatı, tebeġesi). Danışıġ sözleri layı. Loru sözler layı. Léksnk-üslubi lay — Dilin léksik sistéminde éz uslubi ħususiyyetleri ile séçilen, ferġlenen yarımsistém.
LARİNĠAL — Ġedim hind—Avropa diline meħsus hésab édilen ve e1,, e2> e3... şeklinde sesler sırası kimi anlaşılan beħy» sait.
LARİNĠALLAR NEZERİYYESİ — héca emele ketirmeyen ġelatindim hind—Avropa diftonġlarının ħüsusi larinġal sesler oldulatinğunu ireli süren nezeriyye. Bu nezeriyye F. dé Sössürün adı ile elaġedardır. О, 1878-ci ilde kösterirdi ki, ulu hind—Avropa dilatinlinde seslerin evezlenmesi sistéminde uzun saitler diftonġlardan töremişdir. Bu diftonġların ikinci komponéntleri sonant emsallatinlarıdır ve şerti olaraġ A ve О kimi işarelene biler.
Sössür késterirdi ki, é, a, o seslerinin beħye sait \e\ ile evezlenmesi tamamile éy, éi, ép ünsürlerinin \, i, p ile evezlenmesine bonzeyir. Burdan da netice çıħarırdı ki, lap evveller [e] ünsurü ħüsusi tipli diftonġların terkibinde héca emele ketirmeyen ünsür kimi, bu diftonġun diğer ünsürü [é] ile (bu é héca emelo ketiren unsur hésab édilir) birlikde çıħış étmişdir. Tedricen hécadüzelden [é] ünsürü aradan çıħmış, héca emele ketirmeyen [e] unsuru ise hécadüzelden ünsüre çévrilmişdir. Bununla elaġedar F.-dé Sössür «sonant», habéle «sonant emsalı» términini ireli surmüşdür.
Sössürden yarım esr sonra, 1927-çi ilde Polşa dilçisi Kuriloviç mueyyenleşdirdi ki, ġedim ħétt dilinde [h] fonémi Sössürün kösterdiyi A sonant emsalına uyğun kelir. Ħétt dilinde larinġallar (h, hh) çoħ kéniş yayılmış seslerdendir. Tedricen me'pum oldu ki, érmeni dilinde de söz evvelinde larinġal [h] sesk kéniş yér tutur. Béle hésab édirler ki, ġedim hind—Avropa dilinde kéniş yayılan larinġal sesler sonralar — bu dillerin her biri müsteġil inkişaf yoluna düşdukde terk olunmuşdur.
LATİNİZM — Latın dilinden yayılan ve yadlığı aydın şekilde bilinen söz ve ya ifade. Meselen: alma matér («univérsitét» me'nasında), apriori («evvelce, ilkin» me'nasında), bis (herfen: «iki defe», «tekrar» me'nasında), kollokvium (herfen: «söhbet» me'nasında) ve s. Latinizmlerin bir ġismi éle latin herfleri ile yazılmış şekilde de işledilir: NN. N. R.5, N6, AKéġ édo I (herfen: «diğer men», «ikinci men»), I dem I («yéne o»—kitab ve ya meġale müellifi haġġında), Évpisa sözleri kimi.
LÉKSÉM—1) Dilin struktur ünsürü (vahidi) kimi kötürulen söz; nitġ prosésinde tezahür éden sözüzvden ferġli ^ olaraġ, başa düşulen, özunu kösteren söz-tip. Bütün forma ve me'nalarının mecmusundan ibaret luğet vahidi. 2) Sémantik mezmunu ayrı-ayrı ünsürlerin me'nası ile ve sintaktik ġuruluş ile izah oluna bilmeyen mürekkeb léksik vahid; monéma. Düdeméyi-hindi. hellem-ġellem. Zırp-ellezine. 3) Baħ: Léksik morfém.
LÉKSİKA—1. Dilin lüğet terkibi, müeyyen dile meħsus bütün sözlerin ve sabit birleşmelerin mecmuyu. 2. Müeyyen sahe ile elaġedar olub, o sahede işlenen sözler ve sabit birleşmeler. Danışıġ dili léksikası. Dialékt léksikası. Términoloji léksika. Uşaġ léksikası. Resmi léksika. 3. Sözlerin öz menşeyi esasında ġruplaşması. Alınma léksika. İntérnasional léksika. Milli léksika. 4. Dilin luğet terkibinin üslubi laylarından her biri. Néytral léksika. Poétik léksika. Mücerred léksika. Vulġar léksika. Jarġon léksika. 5. Müeyyen müellifin bütün eserlerinde ve ya ayrıca bir eserinde işienen sözlerin ve sabit birleşmelerin mecmuyu. Füzuli dilinin lsksikası. Sabirin léksikası. «Ġan içinde» romanının léksikası.
En'enevi klassik dilçilik élmi dilin üç müħtelif aspéktini ferġlendirir ve ġarşılaşdırırdı ki, bunlar ses terkibi, léksik vasiteler ve ġrammatik vasiteler idi. Léksik vasiteler en evvel lüğetlerde ġéyd ve tesbit olunur ve «lüğet terkibi» adlanır. Léksik vasiteler ses terkibi ile, habéle ġrammatika ile birlikde dilin esasını, onun spésifikasının mahiyyetini teşkil édir. Me'lumdur ki, fikirler dil matérialına esaslanır ve sözsüz, sözlerin kömeyi olmadan duşünmek mümkün déyildir. Fikir sözler sayesinde ve söz vasitesile deġiġleşir.
her bir söz ikiterefli mahiyyete malikdir. Dildeki ikili sémantik deyerine kére sözler iki şekilde tezahür éde biler: 1) nominasiya vahidi kimi, vokabulyar ünsürü kimi söz müeyyen léksik me'nalı vahid hésab olunur; 2) müeyyen dilin ġuruluşunun struktur vahidi kimi söz morfoloji cehetden formalaşmış olur, démeli, dilde ġrammatik deyere malik olur. Sözde iki cür me'nanın — léksik ve ġrammatik me'nanın ferġlendirilmesi ile elaġedar léksik me'nalardan behs éden ħüsusi bir élm-sémasiolokiya méydana çıħmışdır. Bu élm sesleri ve ya ses birleşmelerini söze çéviren cehetleri—onların daħili mezmun cehetini öyrenmekle meşğul olur. Bu mezmunun tariħen deyişme ħüsusiyyetlerini tedġiġ édir. Sözün seslenmesi (ses terkibi) ile me'nası (mezmunu) arasında elaġe şerti ve iħtiyari, habéle şerti-réfléktor olduğundandır ki, her hansı ses kompléksi prinsip é'tibarile her hansı mezmun kesb éde biler. Sözün léksik me'nası en'enevi dilçilikde uzun muddet erzinde üç istiġametde öyrenilmişdir: a) nezeri istiġametde sémantik deyişmelerin tesnifi vérilmiş, sebebleri araş^ dırılmışdır; b) emeli istiġametde müħtelif lüğetlerde léksik vasiteler ġéyd ve tesvir olunmuşdur; v) sözlerin tariħini ve étimologiyasını öyrenerken bu sözlerin eks étdiyi réalileri, eşyaları ve mefhumları kéniş miġyasda tedġiġ étmişler.
En'enevi dilçilikde söze hansı prinsipden, mövġéden çıħış éderek yanaşılmasından asılı olaraġ «fonétik söz», «morfoloji söz», «sémantik söz» anlayışları méydana çıħmışdır. Bunların her biri ħüsusi dilçilik élminin (fonolokiya, morfolokiya, sémasiolokiya) tedġiġat prédméti olmuşdur. Butun bunlar ise léksikanın daħili ġuruluşunun, dilin strukturunda onun ħüsusi seviyyesinin öyrenilmesinin ġarşısını almış, bu işe manéeçilik töretmişdir. XIX esrin sonu, XX esrin evvellerinde klassik en'enevi dilçilik sözün müħtelif cehetlerden öyrenilmesine çoħ diġġet yétirmiş, bu mürekkeb, çoħcehetli anlayışı daha ħırda me'nalı ve formal ünsürlere parçalamışdır. Lakin bu dilçiliyin tedġiġatı atomistik seciyye daşıdığından, dili sistém şeklinde öyrenen métod olmadığından léksikanın daħili ġuruluşunu ireli süre ve öyrene bilmezdi. Sözler ve sabit birleşmeler dilin esas nominativ vahidleri olub, obyéktiv alemin eşya ve hadiselerinin adları funksiyasını yérine yétirirler. Bu nominativ funksiyalı vahidleri iki cehetden öyrenmek mümkündür: a) esas adlandırma usullarını ve formalarını müeyyenleşdirmek (léksik morfolokiya); b) lüğet vahidlerinin me'na hecmi baħımından, habéle luğetin sémantik sahelere ve s. bölünmesi baħımından tedġiġi (léksik sémantika).
Söz dilin esas, başlıca, merkezi tedġiġat obyéktidir. Ne üçün? 1. Dilde mövcud olan ikiterefli vahidler içerisinde öz seciyyesine köre söz univérsal mövġé tutur ve yérine yétirdiyi funksiya448
larının hecmine, çoħluğuna köre unikal dil hadisesidir. Béle ki, söz her hansı funksiyada çıħış éde bilir; yalnız söz işaresi dilin bütün funksiyalarında—nominativ, kommunikativ, praġmatik funksiyalarda özünü köstere biler. Öz sémioloji funksiyasına köre söz neinki éynileşdirir, ümumileşdirir, hem de «me'na ferġlendiriçi» funksiyada çıħış édir—çoħme'nalı léksémlerin bu ve ya diğer me'nasını tezahur étdirir. Birbiri ile ġarşılıġlı şekilde elaġedar olan funksiyaları yérine yétirmesine köre söz en univérsal ve seciyyevi dil vahidi hésab olunur. 2. Söz işaresi iki cür sémantik deyerliliye malikdir: a) eşya ve hadiseleri eks étdirmek, adlandırmaġ ħüsusiyyeti. Buna «nominativ funksiya» déyilir; b) öz me'nası ile bağlı olaraġ sintaġmatikada léksik elaġelere kirme ġabiliyyeti. Buna «sintaġmatik valéntlik» déyilir. Müħtelif dillerin léksik vahidlerini ve léksik-sémantik sistémini éyrenmek mühüm aktuallıġ kesb édir.
ÉKZОTİK LÉKSİKA — Nitġe ħüsusi kolorit vérmek üçün adeten ħırda dillerden alınıb işledilen sözler ve sabit birleşmeler. Kem-kem béħor, hemişe béħor (tat dilinden). Émosional léksika—Müvafiġ dilde işlenen, sabit émosional me'nası olan léksik vahidler. Meselen, çığaz, -çiyez, -çuğaz, -çüyez şekilçili vahidler: uşaġçığaz, mençiyez...
LÉKSİKLEŞME — Be'zi ġrammatik formaların ve söz birleşmelerinin léksik seciyye kesb étmesi, söz ve sabit birleşme kéyfiyyetine malik olması. Meselen, be'zi zerfler sözün müeyyen birden, berkden, bilerekden. Bir sıra mürekkeb sözler «ġéyri-ġrammatik yol ile», ye'ni söz birleşmesi ve ya cümlenid léksikleşmesi ile düzelir: kéndedur, alışdımyandım, ġonşubağ-rıçatdadan, ağzımvay, dayan-doldurum. Söz birleşmesinin léksikleşmesi. Léksikleşmiş métafora.
Ħalġ danışıġ dilinde «Kelen-keleni vurub yıħırdı» tipli cümleler çoħ işlenir ki, burada «kelen-kelen» terkibi léksikleşmiş ve bnr söz kimi ümumileşmiş me'na (her keleni, her kesi, hamını) bildirir. Diğer benzer fé'li sifetlerde İse bu cehet nezere çarpmır. Başġa sözle, héç de bütün fé'li sifetlerde béle léksikleşmedir.
Deste-deste kéçir adamlar
Kéçen ilki, Kéçen kéçen ilki,
Kéçen kéçen kéçen ilki kimi...
—Fotoġraflar şekil çjirler;
Kéçen ilki, Kéçen kéçen ilki,
Kéçen kéçen kéçen ilki kimi.
R. Rza.
Azerbayçai dilinde «kéçen il» ifadesi «bildir> sözüne sinonim kimi işledilir. «Kéçen kéçen» (il) tekrarı (bu me'nada) dilimizde yoħdur, béle tekrara éhtiyac olmamışdır, çünki bu anlayışı bildirmek üçün «inişil» sözümüz vardır. Démeli, «kéçen kéçen» ve ħ\susile de «kéçen kéçen kéçen» (ilki) ifade terzi léksikleşmeu; idir. Bu tekrar nitġde yaliız ferdi ritmik-poétik funksiyada nġ: Ynibdir.
LÉKSİK . ĠRAMMATİK —hem léksik, hem de ġrammatik ħüsusiyyetleri olan; her iki ħususiyyeti özünde birleşdiren. Léksik-ġrammatik katéġoriya, Léksik-ġrammatik sözdüzeltme üsulu. Nitġ hisseleri léksik-ġrammatik katéġoriyadır.
LÉKSİKОĠRAFİYA—1. Lüğet tertib étme prinsiplerini ireli süren ve onları öyrenen dilçilik şö'besi. 2. her hansı dilin sözlerini toplama, müeyyen prinsipler esasında sistéme salma ve lüğet şeklinde neşr étme. 3. Müeyyen dile aid ve ya ayrıca bir bilik sahesine aid yazılmış lüğetlerin mecmuyu. Azerbaycan léksikoġrafiyası. Rus léksikoġrafiyası.
LÉKSİKОĠRAFİK SÖZLER—Esas nitġ hisselerine meħsus (avtosémantik) sözler.
LÉKSİKОĠRAFİK İŞARE —Lüğet maddesinde ġéyd olunub onun léksik, ġrammatik ve üslubi seciyyesini eks étdiren şerti iħtisarlar. Ġrammatik léksikoġrafik işare — Lüğetde sözün ġrammatik seciyyesini eks étdiren léksikoġrafik işare: bağl (bağlayıcı), evez. (evezlik), ed. (edat), z. (zerf), miġd s. (miġdar sayı). Üslubi-léksikoġrafik işare — Lüğet maddesinin üslubi ħüsusiyyetini eks étdiren léksikoġrafik işare: ġed. (ġedim söz), dan. (danışıġ dilinde), zar. (zarafatla), kit. (kitab dilinde işlenen söz). Ħüsusi léksikoġrafik işare —Lüğet maddesinin hansı heyati, élmi saheye aid olduğunu eks étdiren léksikoġrafik işare: deniz. (denizçilik), opt. (optika), iġtis. (iġtisadi), me'd. (me'den işleri).
LÉKSİKОLОKİYA — Dilin lüğet terkibiii öyrenmekle meşğul olan dilçilik şö'besi. Tariħi léksikolokiya — Lüğet terkibini inkişaf prosésinde, ye'ni diaħronik planda tedġiġ éden léksikolokiya. Tesviri léksikolokiya — Sözlerin me'nasını, onların uslubi seciyyesini, lüğet terkibinin strukturunu sinħron planda tedġiġ éden léksikolokiya.
LÉKSİK-SİNTAKTİK — hem léksik, hem de sintaktik seciyyeye malik olan (dil hadisesi). İdare elaġesi léksik-sintaktik hadisedir. Fé'lin sémantikasından asılı olaraġ tabé söz müeyyen hallara duşür. habéle bu elaġede hemişe en azı iki sözün sintaktik esasda birleşmesi zeruridir. Léksik-sintaktik variantlar.
LÉKSİK ÜSLUBİYYAT —Léksik terkibin müħtelif laylarının üslubi ħüsusiyyetleri ve imkanları haġġında, sözlerin funksional-üslubi ve émosional-ékspréssiv renkleri haġġında, dilin léksik vasitelerinden meġsedeuyğun şekilde istifade haġġında te'lim.
LEĠEB — Şeħsin esil adına o şeħsin ferdi ħüsusiyyetleri, ħariçi kérünuşü, seneti, péşesi, yaşadığı erazi, yaşayış ve meişeti, ictimai veziyyeti, esil-necabeti ve s. ile elaġedar artırılan kömekçi ad. Belli Ehmed. Ġoç Koroğlu. Tıntın Sefer. Köyköz Ġenber. Şéytan Selim. Çörekçi Veli. Komsomol Çelal. Séçme leġeb — Şeħsin ħüsusi leyaġet ve ya ħidmetlerini nümayiş étdirmek meġsedile vérilen ve ya adlandırılan, şeħsin istek ve arzusunu eks étdiren leġeb. İskender-Kebir, Adil-Enuşirevan, Hekimi-Loğ-man, Bağdad bülbülü (Füzuli), Şerġin Rafaéli (Béhzad). Kolléktiv leġeb — Bir ġrup adama, aileye, nesle; éyni menteġede yaşayan étnik ġrupa vérilen leġeb. Bednezerler, Tendirjprenler, Etyémezler, Dikbaşlı, hekimli, Konto Alvadı (kend), Ħerġuşlar mehellesi (küçe), Çirkli Tekle (kendi), 0 taylılar ve s. Ġ é y d: Bir sıra sebeblere köre ġrup leġebler kénişlenir ve ayrılıġda kolléktivin her bir üzvüne ġeder çatır; adlanma sebebleri çoħ müħtelifdir.
LEĠEB AD — Şeħsin resmi adı funksiyasında işlenen ve eslinde leġeb olan ad: Meçnun, Pehlevan, Ġaçaġ, Meşedi, Ġara, Sarı, Séyid, Hezret, Kapitan, Mayor, Zabit, Ġaratél, Ağaemi, Dadaş ve s.
LEĠEB ATA ADI—Atanın leġebinden emele kelen, hem müsteġil, hem de ikinçi ata kimi işlenen ata adı: Koroğlu, Demirçi-oğlu, Kéçeçi oğlu, Kürdoğlu, Kiziroğlu Mustafa bey, Ġessaboğlu,
Şahzade Abbas.
LEFZ — 1. Söz. 2. Söz birleşmesi, terkib.
LEFVÜ-NEŞR (LEF VE NEŞR) — Bu klassik poétik térmii «birleşdirme-ayırma», «yığmaġ ve yaymaġ» me'nasına uyğun kelir. hem edebiyyatşünaslıġ, hem de dilçilik üçün müşterek términlerdendir. Mahiyyeti béledir: metnde iki ve daha artıġ ġrammatik hemcins ünsür işlenir, bundan sonra éyni ardıcıllıġla (ve ya eks sıra üzre) hemin ünsürlere meħsus vahidler sıralanır. Me'naça müħtelif ġütblerde çemlenmiş her bir ünsür diğer ġütbdeki müvafiġ ünsürle elaġelenir.
Néçe ġeddü ħalü ħeti rüħün, ġemü rğnçü derdü bela ile
Büke ġeddimi, töke yaşımı, yıħa könlümü, yaġa çanımi.
(M. Füzuli).
Bu parçada hemcins mübtedalar (ġedd, ħal, ħğt, rüħ) bir yére, vasiteli tamamlıġlar (ġem, reni, derd, bela) yéne bir yére çemlenmiş, sıra ile evvelkilerin her biri ikinçi misradakı éyni yérde kelen sözlerle elaġedardır.
Bu müntezem (düzkün) lefvü-neşre aid nümunedir. Lefvü-neşrin daha bçr sıra növleri («ġéyri-müretteb», habéle «me'kus»)
vardır.
Kah nize ġılırdı çansitanlıġ, Kah navek édirdi ħunfeşanlıġ. Оl benzer idi ġedi nikare Bu ġemzeyi-dilfiribi-yare.
(M. Füzuli).
Bu mimalarda ol sözü nize ile, bu ise navek ile elaġedardır. Ġövsi Tebçizinin bir şé'rinde déyilir: Ektr kerdune Ġövsi eçz édib, yalvarsa, éyb étmez;
Kim ol biçare bir yalġuz belakéşdir, doġġuzdur bu.
Burada lefvü-neşrin üzvleri eks sıra ile düzülmüşdür: Kerdun-Ġövsi; ol biçare (Ġövsi) yalġuz — bu (kerdun) doġġuz. Müasir şé'rte de lefvü-neşrin poétik-linġvistik imkanlarından müveffeġiyyetle istifade olunur.
Löfvü-neşr müretteb — Poétik ve sintaktik paralélizmin bir növü olub, seciyyevi ceheti ondan ibaretdir ki, iki paralél paoça teşkil éden vahidlerin her bir üzvü (komponénti) diğer vahidin tüvafiġ yérdlki üzvü ile bağlıdır.
Bülbüli-ġemzedeyem, baği-behapim sensen; Deheni-ġeddü-rüħün ġönçevü servü semenim. '
(M, Füzuli).
LEHÇE —1. Baħ: Şive. 2. Dilin bu ve ya diğer variantını seciyyelendiren orfoépik normaların mecmuyu. Lehçede danışmaġ.
Debdebeli lehçe. Ferdi lğhçğyğ ma…
LİMNОNİM — hidronimin bir növü. her hansı kölün, sun'i ġ kölmeçenin ve nohurun ħüsusi adı: Köy köl. Maral köl. Urmiya kölü. Köyçe kölü. Minkeçévir su anbarı. Céyranbatan su anbarı. Masazır kölu. Sarısu kölleri. Ağköl. Méhmanköl. Açınohur kölü. Ġedirbatan nohur. Daşaltı nohur.
LİTОTA— her hansı eşya ve ya hadisenin ölçüsunü, hecmini, ġüvvesini, ehemiyyetini, deyerini ve s. hedden artıġ azaltmaġdan, kiçiltmekden ibaret mecaz növü: Bir damçı su içmek. Çırtdan. Özü bir ġarış, saġġalı yéddi ġarış. Bir ġarış boyu var.
LОRU SÖZLER — Ġéyri-resmi şeraitde işlenen, edebi danışıġ normalarından kenarda ġalan, açıġ-saçıġ ve kobud (be'zen de edebsiz) me'nalı sözler ve ya söz birleşmeleri: çézdi, sürüşġuluya dem vérmek, ç-nın yanına bir -r ġoymaġ, ekilmek, koplamaġ.
Bedii dil ve danışıġ dili vasitesile loru sözler umumi edebi dile daħil ola bilir. Kalan merç ġoyurdular (B. Bayramov). Eli ġurumuş bıçağı yortub böyrüme (B. Bayramov). Kimin üstüne-it hürse ġanı kétdi (N. Ħezri).
LÜĞEVİ — Lüğet (2-ci me'nada) ve onu hazırlamaġ prosési ile elaġedar olan. Luğevi yuvacıġ — Lüğet yuvacığı (Ba.ħ: Yuvacıġ). Lüğevi me'na — Lüğeti me'na (Baħ: Me'na). Sözün lüğevi forması— Müvafiġ léksémin luğetde eks étdirilmesi üçün en'enevi olaraġ séçilmiş söz forması (adeten isimlerin adlıġ halı, fé'lin mesder forması lüğevi formalar kimi ġéyd olunur).
LÜĞET— a) Ya bir dile, ya da ki, mehelli ve ya sosial dialékte meħsus sözlerin, ifadelerin mecmuyu. Bu me'nada «lüğet» sözü «léksika» sözü ile sinonimdir. hemin me'nada çoħ zaman «lüğet terkibi» ifadesi işledilir. b) Lüğet terkibini müeyyen sistém uzre tesvir éden kitab. İdiomlar lüğeti. Sinonimlğr lüğeti. Оrfoġrafiya lüğeti. Términoloji lüğet. Alınma sözler lüğeti. Mürekkeb iħtisarlar lüğeti. Birdilli lüğet — Terkibindeki bütün melumat yalnız bir dilde vérilen lüğet. Esasen izahlı lüğetler birdilli olur. Lakin tercüme lüğetlerinden başġa, bütün lüğetler de birdilli ola biler. Diférénsial lüğet — Ġohum dillerin lüğet terkibini birbirinden ferġlendiren sözleri eks étdiren lüğet. Dialéktoloji lüğet — Dilin bir ve ya bir néçe dialéktine meħsus sözleri ve me'naları izahlı şekilde eks étdiren lüğet. «Azerbaycan dilinin dialéktoloji lüğğti». Énsiklopédik lüğet — Müħtelif eşyalar, mefhumlar haġġında (onları eks étdiren sözler haġġında yoħ) müasir élmi biliklerin yığcam şekilde .ħülasesini véren lüğet. Étimoloji lüğet—Ehate étdiyi sözlerin menşeyini aydınlaşdıran lüğet. Esas lüğet fondu—Dilin ilkin, esas sözleri, onun lüğet terkibinin en sabpt hissesi. İkidilli lüğet— İki dilin léksik matérialının ġarşılaşdırma yolu ile tercümesini véren luğet. «Rusça-Azerbaycança lüğet», «Azerbaycança-rusça lüğet», «Almança-Azerbaycança lüğet» ve s. Lüğet terkibi—Bir dildeki sözlerin mecmuyu; léksika. Mekteb lüğeti — Mezmunu ve ġuruluşu orta mektebin éhtiyaçlarına uyğunlaşdırılmış luğet. İzahlı lüğet—Baş sözler müħtelif üsullarla (tesvir étmek, sinonimini késtermek, antonimini ġéyd étmek ve s.) izah édilmekle onların me'nası ve işlenme meġamı kösterilen lüğet. «Azerbaycan dilinin izahlı lüğeti». Parémioloji lüğet—Atalar sözü, zerbi-meseller, hikmetamiz ifadelerden ibaret lüğet. Tézlik lüğeti— Dildeki sözlerin işlenilme derecesine köre sıralandırılması prinsipi üzre tertib édilen luğet. Terçüme lüğeti—İki ve daha
artıġ dilin lüğet terkibindeki sözleri müntezem şekilde ġarşılaşdırma prinsipi üzre hazırlanan lüğet. Tercüme lüğetleri iki-dilli ve çoħdilli olmaġla ferġlenir. Praktik cehetden ise iki-dilli lüğetlerin ehemiyyeti daha böyükdür. Nezere almaġ lazımdır ki, términoloji, étimoloji, frazéoloji, dialéktoloji ve s. lüğetler de ikidilli ve çoħdilli ola biler. Filoloji lüğet—Terkibindeki sözlerin me'naları ve işlenme normaları kösterilen lüğet. İzahlı filoloji lüğet. Filoloji tercüme lüğeti. Frazéoloji lüğet—Yalnız izah édilmiş ve ya tercüme olunmuş frazéolokizmlerin sistémli toplusu.
LÜĞET YUVASI — Ayrıca bir lüğet maddesinde toplanmış éynikéklu sözler ġrupu.
LÜĞET MADDESİ — Lüğetde baş sözü izah ve şerh éden metale.
LÜĞET TERKİBİ — her hansı dilde olan bütün sözlerin mecmuyu. Lüğet terkibinin daħilinde esas lüğet fondu mühüm yér tutur.
Dostları ilə paylaş: |