bırakmaz, onu hiçbir amel de geçmez”(1) Bunu Tirmiz amr bi Şuayb’tantahric etti, o’da babasından, O’da dedesinden, O’da peygamber (sav)’denbuna benzer bir rivayet yaptı.
Taberani İbni Abbas’tan Merfu olarak şöyle dediğini tahric etti. Hiçbir sadakaAllah’ı zikretmekten daha üstün değildir” Firyabi hakkında görüş bulunanbirisnatla Merfu olarak Ebu Ümame’den tahric eetti.ki:Kim gece ibadetini geçirmişse (yapmıyorsa), malını harcamakta cimri davrandıysa, düymanla savaşmaktan korktuysa, sübhaellahi ve bihamdih’i çok söylesin,muhakkak ki o Allah’a,Allah yolunda harcayacağı bir dağ altından,veya gümüştendaha sevimlidir” (2)
Yakın bir isnadla Bezzar (3) İbni Abbas’tan merfu olarak tahric etti. ( hadisinde şöyle dedi:Allah’ın zikrini çok yapsın” Ve bunaziyade yapmadı. Bu manada diğer çokçeşitli
(1) Yine bunu Tirmizi, İbni Adiy Kamil’de, Mizzi Tehzibül Kemal’de, Zehebi Mizanul itidal’de Amr bin Şuayb’ten tahric etti, O’da babasından , O’da dedesinden rivayet etti, amr zayıftır, önceki geçe ümmü Hani hadisinden dolayı hasendi (2) zayıftır, Firyabi ve Taberani ikizayıf yolla tahric etti (3) Bezzar, Taberani Kebir’de ve Beyhei tahric etti. Senedinde EbuYahya el Kattat var, güvenilir görüldü, cumhur (çoğunluk) zayıf gördü, diğerleriyle sahihte delil getirilir.
SON BİTTİ
(S: 1) YİRMİ ALTINCIHADİS
(BEDENDEN DİĞER SADAKALAR)
(as)Ebu Hureyre (r.a.)’den şöyle dediği rivayet edildi: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Güneşin doğduğu her günde insanlardan herbir eklem üzerine sadaka vardır, iki kişi arasında adalet sağlaman sadakadır, bir adamı hayvanının üzerine kaldırman veya eşyasını hayvanının üzerine yüklemen sadakadır, güzel söz sadakadır, namaza yürüdüğün her adım sadakadır, yoldan eziyet verici şeyi kaldırman sadakadır.” Bunu Buhari ve Müslim rivayet etti.1
Bu hadisi Buhari ve Müslim Hemmam bin Münebbih rivayetinden, o da Ebu Hureyre’den rivayet etti. Bunu Bezzar’da2Ebu Salih rivayetiyle tahric etti, o da Ebu Hureyre’den, o da Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“İnsanın üç yüz altmış kemiği veya otuzaltı mafsalı vardır, her gün üzerine sadaka vardır.” Dediler ki:
“Bulamayan kimse (ne yapacak)?” Buyurdu ki:
“İyiliği emredip, kötülükten nehyeder.” Dediler ki:
“Gücü yetmeyen kimse (ne yapacak)?” Buyurdu ki:
“Yoldan kemiği kaldırır.” Dediler ki:
“Buna da gücü yetmeyen kimse?” Buyurdu ki:
“Zayıfa yardım etsin.” Dediler ki:
“Buna da gücü yetmeyen kimse?” Buyurdu ki:
“İnsanlara kötülük yapmayı terk etsin.” Müslim Ayşe (r.a.)’den rivayetle Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: “Allah Adem oğlunu üç yüz altmış mafsal üzerine yarattı (S:2), kim bu üç yüz altmış eklem adedince Allah’ı zikreder, Allah’a hamd eder, tesbih eder, müslümanların yolundan taşı kaldırır veya dikeni veya kemiği kaldırırsa veya iyiliği emreder veya kötülükten nehyederse, bu gününde nefsini ateşten uzaklaştırmış olarak akşamlar.”3
1(1) Hadis sahihtir, Buhari ve Müslim tahric etti, ibni Hibban doğruladı.
(2) Hadis sahihtir, adamları güvenilirdir, sahihaynın adamlarındandır.
(3) Sahihtir, Müslim ve Tahavi tahric etti, ibni Hibban doğruladı.
Yine Müslim Ebu’l Esved ed-Dili rivayetinden tahric etti, o da Ebu Zer’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Sizden birinizin herbir eklemi üzerine sadaka olur. Herbir tesbih sadakadır, herbir tahmid sadakadır, her bir tehlil, herbir tekbir sadakadır, iyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek sadakadır, bütün bunların yerine duha namazının iki rekatı kafi gelir.”4 İmam Ahmed ve Ebu Davud Büreyde’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“İnsanda üç yüz altmış mafsal vardır, herbir mafsal üzerine bir sadakada bulunması gerekir.” Dediler ki:
“Buna kim güç yetirebilir ey Allah’ın nebisi?” Buyurdu ki:
“Mesciddeki sümüğü gömersin, yoldaki eziyet verici şeyi uzaklaştırırsın, eğer bunu bulamazsan, duha namazının iki rekatı sana yeter.”5 Sahihayn’de Ebu Musa’dan rivayet edildi ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Herbir müslüman üzerine sadaka vardır.” Dediler ki:
“Eğer bulamazsa?” buyurdu ki:
“Eliyle iş yapar nefsine fayda verir ve sadaka vermiş olur.” Dediler ki:
“Eğer gücü yetmezse veya yapmazsa?” Buyurdu ki:
“Yardım dileyen ihtiyaç sahibine yardım eder.” Dediler ki:
“Eğer yapmazsa?” Buyurdu ki:
“İyiliği emretsin.” Dediler ki:
“Eğer yapmazsa?” Buyurdu ki:
“fierden geri dursun bu onun için sadakadır.”6
(4) Müslim, Ahmed ve Ebu Davud’un başka bir rivayetiyle sahih sahihtir.
(5) Ahmed, Ebu Davud ve Tahavi tahric etti, ibni Hibban doğruladı.
(6) Buhari, Müslim, Ahmed ve Ebu Davud tahric etti.
İbni Hibban sahihinde7 ibni Abbas’dan (r.a.) tahric etti, o da Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“Adem oğlunun her ucuna her gün sadaka vardır.” Kavimden bir adam dedi ki:
“Buna kim güç yetirebilir?” Buyurdu ki:
“İyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek sadakadır, zayıfın yükünü taşımak sadakadır, sizden birinizin mescide giderken attığı her adım sadakadır.” (S:3) Bunu Bezzar başkası tahric etti, onun Müsned’inde bir rivayete de şöyledir:
“İnsandan herbir yan için her gün sadaka veya namaz vardır.” Bir adam dedi ki:
“Bu bize verilenlerin en şiddetlisidir” Buyurdu ki:
“İyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek sadaka veya namazdır, zayıfın yükünü taşıman namazdır, yoldan pisliği kaldırman namazdır, namaza giderken atılan her adım namazdır.”Bezzar’ın bir rivayetinde ise: “Yoldan eziyet verici şeyi kaldırmak sadakadır veya namazdır” buyurdu.”
(7) İbni Hibban ve Bezzar tahric etti, adamları sahih rivayet adamlarıdır, Ebu Ya’la ve Taberani’de Kebir’de tahric etti.
Taberani başka bir vecihten ibni Abbas’tan rivayetle merfu olarak Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Herbir ekleme veya herbir uzva her günde sadaka vardır, duhanın iki rekatı (namazı) bunun yerine yeterlidir.”8 Ebu’d Derda’dan Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ettiği nakledilir:
“Her nefse her günde sadaka vardır.” Denildi ki:
“Eğer bir şey bulamazsa?” buyurdu ki:
“Gözü görmüyor mu, zeki, fasih, sıhhatli değil mi?”
“Evet” dedi. Buyurdu ki:
“Azından ve çoğundan verir, görüşü noksan olana görmen sadakadır, işitmesi zayıf olana işitmen sadakadır.” 9
(8) Taberani Tebir ve Sağir’de buna benzerini tahric etti. Mecmau’z-Zevaid: 3/104.
(9) Musannif böyle zikretti, masdarı bilinmiyor.
İbni Hibban’ın sahihinde tahric ettiği geçen Ebu Zer hadisinin şerhinde zikretik ki, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Güneşin doğduğu her günde her Adem oğlunun nefsine sadaka vardır.” Denilldi ki:
“Ya Rasulullah, bizim verecek sadakamız nerede?”Buyurdu ki:
“Muhakkak ki hayır kapıları çokur. Tesbih, tahmid, tekbir, tehlil, iyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek, yoldan eziyet verici şeyi kaldırmak, sağıra işittirmen, köre yol göstermen, haceti üzerine kılavuzluk isteyene kılavuzluk etmen, imdat dileyenin imdadına koşman, (S:4) kol gücünle zayıfla birlikte (yükünü) taşıman, bütün bunlar senden senin nefsine sadakadır.”“İnsanlardanher bir eklem üzerine sadaka vardır.”Ebu Ubeyd1 dedi ki: Sülama: Aslen devenin ayak ucundaki kemikir. Dedi ki: Hadisin manası sanki: Ademoğlunun her kemiği üzerine sadaka vardır, şeklindedir. Ebu Ubeyd Sülema’nın develerdeki küçük kemik olduğuna işaret ediyor, sonra bil cümle Ademoğlu ve diğerlerinde bütün kemikler olarak tabir etti.
(1) Ğaribul hadis kitabında zikretti: 3/10 ve sonrası.
Onunyanında hadisin manası: Ademoğlunun kemiklerinden her kemik üzerine sadaka vardır, şeklindedir. Başkası dedi ki: Sülama: El ve ayak ucundaki kemiktir, bu kelimeyle cesedin bütün kemikleri kastedidi. Sülema cemi’dir (çoğuldur). Müfreddir (tekildir) de denildi. Tıp alimleri bedenin bütün kemiklerinin iki yüz kırk sekiz olduğunu ve onlara simsimaniyya denildiğini zikrettiler. Bazısı diyor ki: Üç yüzaltmış tanedir, iki almış beş tanesi görünür, geri kalanlar küçüktür, görünmez ve onlara simsimaniyyat denilmez, bu hadisler bu sözü doğruluyor. Herhalde asılda develerde kemiklerin en küçüğüne Sülema olduğu gibi, sülema ile küçük kemikler tabir edildi. Bezzar’ın Ebu Hureyre hadisi buna şahiddir, orada şöyle dedi: “Veya otuz altı eklemdir.”
Bunu Bezzar’dan başkası da tahric etti, şöyledir: “Adem oğlunda altı yüz altmış tane kemik vardır.” Bu rivayet yanlıştır. Ayşe ve Büreyde hadisinde üç yüzaltmış tane mafsal zikretti. Hadisin manası: Bu kemikler ve eklemlerin terkibi Allah’ın kula en büyük nimetlerindendir, onlardan herbir kemik bu nimete şükür olsun diye sadakaya muhtaçtır. Allah Teala buyurdu ki: (Ey insan!Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?) (İnfitar: 82/6-8) Ve buyurdu ki: (Rasulüm)De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?) (Mülk: 67/23) (S:5) Ve buyurdu ki: (Siz hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı, şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi) (Nahl: 16/78) Ve: (Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?) (Beled: 90/8-9) Mücahid dedi ki: Bu Allah’tan açık nimetlerdir, sana ikrar ettiriyor ki şükredesin.6 Bu ayeti Fudayl bir gece okudu ve ağladı, ağlayış sebebinden soruldu ve dedi ki: Allah sana göreceğin iki göz verdi diye hiç şükrederek geceledin mi? Sana konuşacağın bir dil verdiği için şükredek geceledin mi?.
(6) Bunu yine Abd bin Humeyd ve ibni Ebi Hatim Katade bin Numan’dan tahric etti.
İbni Ebid’dünya Selman-ı Farisi’ye isnatla şöyle dediğini rivayet etti: Bir adama dünya genişliği (zenginlik) verilmişti ve elindekiler geri alındı, bunun üzerine Allah’a hamdetmeye başladı, hatta onun yatacağı ancak bir hasır kaldı, yine Allah’a hamd-ü sena etti, başka birine yine zenginlik verildi ve hasır yataklı olana dedi ki:
“Sen ne üzerine Allah’a hamdediyorsun?” Dedi ki:
“Yaratıklara verilenin bana verilmesi karşılığında vermeyeceğim bir şey üzerine Allah’a hamdediyorum.” Adam:
“Nedir o?” dedi. Dedi ki:
“Gözünü görmüyor musun? Dilini görmüyor musun? İki elini görmüyor musun? İki ayağını görmüyor musun?.” Ebu Derda’ya isnadla şöyle dediğini rivayet etti:“Sağlık cesedin zenginliğidir.”7 Yunus bin Ubeyd’den rivayet edildi ki: Bir adam kendisine geçim darlığını şikayet etti, Yunus ona dedi ki:
“Senin şu gördüğün gözüne karşı yüz bin dirhemin olması seni sevindirir mi?” Adam:
“Hayır” dedi. Eline bedel yüz bin dirhem sevindirir mi?” Adam:
“Hayır” dedi.
“İki ayağına?” Adam:
“Hayır” dedi. Yunus ona Allah’ın nimetlerini zikrediver dedi ki:
“Sen de yüzbinler görüyorum sen ihtiyacından şikayetleniyorsun.”8 Vehb bin Münebbih’ten şöyle dediği rivayet edildi: Davud ehlinin hikmetinde şöyle yazılıdır: “Afiyet: Gizli mülktür.”9
(7) İbni Ebi’d-dünya şükür kitabında rivayet etti.
(8) Ebu Nuaym Hilye’de zikretti: 3/22.
(9) İbni Ebi’d-dünya şükür kitabında tahric etti rakam: 119.
(S:6) Bekir el-Müzeni’den şöyle dediği rivayet edildi: Ey Ademoğlu eğer Allah’ın sana verdiği nimetleri bilmek istersen iki gözünü kapat.10 Eserlerin bazısında şöyledir: Sakin damarda Allah’ın nice nimetleri vardır.11 Buhari’nin sahihinde ibni Abbas Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu tahric etti: “İnsanlardan çoğu iki nimete aldanmıştır: (O ikisi) Sıhhat ve boş vakittir.” Kıyamet günü insan bu nimetlerin şükründen sorulacakır. Allah Teala buyurdu ki: (Sonra o gün nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz)2 (Tekasür: 102/8) Tirmizi ve ibni Hibban Ebu Hureyre’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kıyamet günü kul ilk olarak nimetlerden sorguya çekilecek ve kendisine şöyle denilecektir: Senin cisminisıhhatli yapmadık mı ve seni soğuk su ile doyurmadık mı?”2 İbni Mesud (r.a.) dedi ki: “Güven ve sıhhat, nimetlerdir.”3 Bu ondan merfu olarakta rivayet edildi.4
(10) Yine ibni Ebi’d-dünya şükür kitabında zikretti.
(11) Ebu Nuaym Hilye’de Ebu’d-derda’dan tahric etti.
(2) Tirmizi tahric etti, ibni Hibban doğruladı.
(3) Taberi Camiul Beyan’da, Hennad bin Sirri Zühd’de rivayet etti.
(4) İbni Ebi Hatim ondan merfu olarak tahric etti, ibni Kesir tefsiri: 4/546-547.
Ali bin Ebi Talha ibni Abbas’tan (sonra o gün nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz) ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet etti: “Nimetler: Bedenlerin, işitme ve görmelerin sıhhati olmasıdır, Allah hangi şeyde kullandıkları hakkında kullarına sorar, O(Allah) bunu onlardan daha iyi bilir, bu Allah Teala’nın şu ayetidir: (Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra: 17/36) Taberani Eyyub bin Utbe rivayetinden tahric etti, onda zayıflık vardır o da Ata’dan, o da ibni Ömer’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti (S:7):
“Kim Lailaheillallah derse, onun için o kelime sebebiyle Allah katında bir ahd (söz) olur, kim:Sübhanellahi ve bihamdihi derse ona yüz yirmi dört bin iyilik yazılır.” Bir adam dedi ki:
“Bundan sonra nasıl helak oluruz ya Rasulullah?” Buyurdu ki:
“Kıyamet günü dağın üzerine konulsa, ona ağır gelecek bir amel ile gelir, sonra Allah’ın rahmetiyle muamele etmesi hariç Allah’ın nimetlerinden bir nimet bir nimet nerdeyse bütün bu iyiliklerin hepsini bitirir.”6
İbni Ebi’d-dünya zayıf bir isnadla Enes (r.a.)’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:“Kıyamet günü nimetler ve iyiliklerle kötülükler getirilir. Allah Teala nimetlerinden bir nimete buyurur ki:“İyiliklerinden hakkını al, onun (kul) için hiçbir iyilik bırakmaz o nimete geçer.”Vehb bin Münebbih’e isnadla şöyle dediğini rivayet etti: Bir kul elli yıl Allah’a ibadet etti, Allah ona:
“Seni bağışladım” diye ilham etti adam:
“Ya Rab benim neyimi bağışlıyorsun ki, ben günah işlemedim?”Allah azze ve celle boynundaki bir damara emretti o adamı öyle rahasız etti ki, uyumadı ve namaz kılamadı sonra sakinleşti ve kalkı ona melek geldi adam meleğe damardan çektiği sıkıntıyı şikayet etti, melek dedi ki: “Rabbin azze ve celle buyuruyor ki: Senin elli sene ibadetin bu damarın ağrısının sakinleşmesine denktir.”7 Hakim’de bu manayı merfu olarak Süleyman bin Herim el-Kureşi rivayetiyle tahric etti, o da Muhammed bin Münkedir’den, o da Cabir’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Cebrail Peygamber (s.a.v.)’e haber verdi ki bir adam deniz dibinde bir dağın başında beş yüz sene Allah’a ibadet etti, sonra rabbinden secdedeyken ruhunu almasını istedi. Dedi ki: Biz inerken ve çıkarken ona uğruyoruz ve ilimde onun kıyamet günü diriltilip rabbinin huzurunda duracağını ve Allah azze ve cellenin ona şöyle buyuracağını buluyoruz: Kulumu rahmetimle cennete girdiriniz. Kul üç kere der ki:Ya Rabbi amelimle (girdirsinler), sonra Allah meleklere buyurur ki: “Kulumun ameliyle benim nimetimi mukayese ediniz. Melekler görme nimetinin beş yüz senelik ibadeti kuşattığını ve cesedin diğer bütün nimetlerinin kaldığını görürler, kulumu cehenneme girdirin, buyurur. Cehenneme çekilir, adam Rabbına nida eder: (S:8) Rahmetinle beni cennete girdir, rahmetinle beni cennete girdir ve bunun üzerine cennete girdirir. Cebrail dedi ki: Eşyalar Allah’ın rahmetiyledir eyMuhammed” Süleymanbin Herim hakkı Ukayli dedi ki: O meçhuldür, hadisi muhafaza edilmiş değildir.2
(6) Hadis zayıftır taberani, ibni Mirdeveyh ve ibni Asakir tahric etti, Heyemi dedi ki: Senedinde Eyyub bin Utbe vardır o zayıfır.
(7) Yine Ebu Nuaym Hilye’de tahric etti: 4/68.
Haraiti8 nazar bulunan bir isnatla Abdullah bin Amr’dan merfu olarak tahric etti ki: “Kıyamet günü kul getirilir ve Allah azze ve cellenin huzurunda durdurulur, Allah meleklere buyurur ki: “Kulumun ameline ve benim onun üzerindeki nimetime bakın.” Bakarlar ve derler ki: Onun üzerindeki nimelerinden bir nimet kadar bile değil (onun ameli), buyurur ki: “Onun kötü ve iyi ameline bakınız, bunun üzerine bakarlar ve yeterli bulurlar, Allah Teala buyurur ki: “Kulum iyiliklerini kabul ettim, kötülüklerini bağışladım, bu arada sana da nimetimi verdim.”Maksat Allah kullarına sayamayacakları nimetler vermiştir. Allah Teala buyurdu ki: (Eğer Allah’ın nimelerini sayarsanız sayamazsınız) (İbrahim: 14/34) kullardan şükür ve hoşnutluk istemiştir.
(8) İsnadı zayıftır.
Süleyman et-Teymi dedi ki: “Allah kullarına kudretince nimet vermiştir ve kullarının kudreti kadar da şükür istemiştir, kalpleriyle nimeti itiraf dilleriyle de hamdetmelerine razı olmuştur. Ebu Davud ve Nesai Abdullah bin Ğannam (r.a.)’dan tahric etti, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim sabahlayınca: Allah’ım bana kendiliğinden veya yaratıklarından biri vasıtasıyla bir nimet olursa o tek olarak sendendir, hamd ve şükür sanadır derse, o günün şükrünü yerine getirmiş olur, kim akşamlayınca söylerse gecesinin şükrünü yerine getirmiş olur.”1 Nesai’nin bir rivayetinde de Abdullah bin Abbas (r.a.)’tan rivayet edildi.2
(2) Bu hadiste ihtilaf edildi, ibni Abbas’tan mı yoksa ibni Ğannam’ın annesinden mi rivayet edildi, bu hususta hafızlar farklı görüşleri vardır.
(S:9) Hakim Ayşe (r.a.)’den tahric etti, Peygamber (s.a.v.) buyurduki: “Allah bir kula nimet verirde, kul o nimetin Allah’tan olduğunu bilirse şükretmeden önce Allah onun şükrünü yazar, kul bir günah işlerde pişman olursa Allah onun bağışlanmasını kul isiğfar etmezden önce yazar.”3 Ebu Amr eş-fieybani dedi ki: “Tur dağına çıktığı gün Musa (a.s.) dedi ki:“Ya Rab eğer ben namaz kılsam bu sendendir, sadaka versem bu da sendendir, elçiliğimi tebliğ etsem bu da sendendir, sana nasıl şükrederim?” buyurdu ki: “fiimdi bana şükrettin.”4 Hasan’dan şöyle dediği rivayet edildi: Musa (a.s.) dedi ki:
“Ya Rab Adem oğlu kendisine yaptığının şükrünü nasıl eda edecek? Onu sen yarattın, kendinden bir üfledin, cennetinde iskan ettirdin, meleklere emrettin ona secde ettiler” buyurdu ki:
“Ya Musa, bunun benden olduğunu bilirde bana hamdederse bu kendisine yaptığıma şükür olur.”5 Ebu’l Celd’den şöyle dediği rivayet edildi: Davud’un meselesinde okudum şöyle demiş: “Ya Rab Ben senin şükrüne ancak senin nimetinle ulaşabiliyorum, sana nasıl şükredebilirim? Dedi ki:
O’na vahiy geldi: “Ey Davud sendeki nimetlerin benden olduğunu bilmiyor musun?”
“Evet, ya Rab” dedi, buyurdu ki:
“Ben buna senden şükür olarak razı oluyorum.”6 dedi ki: Musa’nın meselesinde okudum dedi ki:
“Ya Rab, ben sana nasıl şükredebilirim. Senin nimetlerinin en küçüğüne benim amelimin hepsi bile kafi gelmez” dedi ki: Ona vahiy geldi, Allah buyurdu ki:
“Ey Musa şimdi bana şükrettin.”7 3
3 Hadis sahihtir, Ebu Davud, Nesai ve Taberani Abdullah bin Ğannam el-Beyadi’den tahric etti, Nevei: “isnadı güzeldir” dedi.
(2) Bu hadiste ihilaf edildi, ibni Abbas’tan mı yoksa ibni Ğannam’ın annesinden mi rivayet edildi, bu hususta hafızlar farklı görüşleri vardır.
(3) Hakim adamları adaletli olan bir isnatla tahric etti, fakat ibni ebi’d-dünya Hişam bin Zeyd yoluyla tahric etti, o Zehebi’nin dediği gibi metrüktür. Taberani Evsat’a tahric etti, senedinde Süleyman bin Davud el-Minkari var, o zayıftır.
(4) Haraiti faziletüş şükürde tahric etti.
(5) İbni Ebi’d-dünya fiükür’de tahric etti, rakam: 39.
(6) Ahmed, Ebu Nuaym Hilye’de ve ibni Ebi dünya tahric etti.
(7) İbni Ebi’d-dünya şükür’de tahric etti, rakam:7.
(S:10) Ebu Bekir bin Abdullah dedi ki: “Kul elhamdulillah derse, elhamdulillah sözüne karşı bir nimet vacip olur, bu nimetin karşılığı yine elhamdulillah demektir, bunun üzerine bir nimet daha gelir, Allah’ın nimetleri bitmez.”8 İbni Mace9 Enes (r.a.)’den Rasulullah (s.a.v.)’e merfu olarak rivayet etti ki: “Allah kula bir nimet verir de kul: “Elhamdulilah” derse, Allah’ın (yeni) verdiği kulun (önceki) aldığından daha üstün olur.” Yine buna benzer fiehr bin Havşeb yoluyla Esma binti Yezid’den merfu olarak rivayet bize rivayet edildi.10 Bu Hasan-ı Basri’nin kendi sözünden de rivayet edildi. Ömer bin Abdulaziz’in valilerinden biri kendisine şöyle yazdı: “Ben Sed denilen yerdeyim burada nimetler o kadar çoğaldı ki hatta ehlinin şükür zayıflığından korktum.” Ömer ona yazdı ki:
“Ben seni Allah’ı senin şu halinden daha üstün olur eğer sen bunu bilmiyorsan Allah Teala buyurdu ki: “Andolsun ki biz, Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: “Bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun dediler) (Neml: 27/15). Ve buyurdu ki: (Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevkedilir, oraya varıp ta kapıları açıldığında bekçileri onlara: “Selam size tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya” derler. Onlar: “Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah’a hamdolsun” derler) (Zümer: 39/73-74) Cennete girmekten daha üstün hangi nimet vardır?13
(13) Açıklaması ibni Ebi’d-dünyanın kitabında geçti.
İbni Ebi’d-dünya şükür kitabında alimlerin birinden rivayetle zikretti ki: (S:11)O alim bu görüşü doğruladı, yani elhamdulillah’ın nimetten daha üstün olduğu görüşünü. İbni Uyeyne bu sözü söyleyeni hatalı gördü ve dedi ki: “Kulun fiili Rabbin fiilinden daha üstün olamaz, doğrusu şu görüşü doğrulayanın sözüdür: Nimetlerle murat: Afiyet, rızık, sıhhat ve zararın defi gibi dünyevi nimetlerdir, elhamdulillah ta dünyevi nimetlerdendir, her ikisi de Allah’tan gelen nimettir, fakat Allah’ın kulu hamd ile şükre hidayet ettiği nimet dünyevi nimetlerden daha üstündür, çünkü dünyevi nimetlere şükür edilmezse bela olur. Ebu Hatim’in dediği gibi: Allah’a yaklaştırmayan her nimet beladır.”14 Allah’ın kulunu şükre muvaffak ettiği dünyevi nimetleri, diğer nimetlerden daha Allah katında daha üstün ve Allah’a daha sevimlidir, Allah hamdleri sever, kulunun yiyip hamdetmesini sever, içip hamdetmesini sever. Cömertlik sahibi kişiler yanında nimetlere hamd ve şükür etmek mallarından kendilerine daha sevimlidir, onlar övgü için harcıyorlar, Allah cömertlerin en cömertidir, O nimetlerini kullarına bol bol veriyor ve onlardan övgü, kendisinin zikredilmesini ve kendine hamdedilemesini istiyor bunlara da şükür olarak razı oluyor, bütün bunlar her ne kadar onun ikramı ise de O kullarının şükrüne muhtaç değildir, fakat kullarından şükrü seviyor, çünkü kulun salihliği ve kurtuluşu ve mükemmelliği ondadır, Allah fazlındandır ki kullarına olan en büyük nimetlerinden olmasına rağmen hamd ve şükrü onlara nisbet etti, bu bazı malları onlara verip sonra ödünç alması gibidir, o malları vermelerine karşı onları övmüştür. Hepsi onun mülküdür ve ikramıdır, fakat O’nun cömertliği bunu gerektirmiştir. fiimdi hadisin tefsirine dönelim: “Güneşin doğduğu her günde insanlardan herbir eklem üzerine sadaka vardır.” Yani dünyada her günde Ademoğlu üzerine bu azalardan dolayı sadaka vardır, çünkü gün ile bundan daha fazlası da tabir edilir, bir çok gün olmasına rağmen Sıffın günü denildiği gibi, yine mutlak vakit anlamında da kullanılır (S:12) Allah Teala buyurdu ki: (Kendilerine azap geldiği gün bir daha onlardan uzaklatşıracak değildir)1 (Hud: 11/8)
Bu bazen gece ve gündüz de olabilir. Güneşin doğduğu hergün denilince, sadakanın Adem oğlunun dünyada yaşadığı her gün için olduğu bilinir, hadisin zahiri bu sadakanın müslüman üzerine hergün farz oluşudur. Fakat şükür iki derece üzerinedir: Birincisi: Farz olan. Bu da farzları yerine getirmesi ve haramlardan kaçınmasıdır, bu mutlaka gereklidir, buna Ebu Davud’un2 Ebu’l Esved ed Dili’den tahric ettiği şu hadis delildir, dedi ki: “Biz Ebu Zer’in yanındaydık dedi ki: “Sizden birinizin hergün her eklemi üzerine sadaka olur, onun için her namaz sadakadır, oruç sadakadır, hac sadakadır, tesbih sadakadır, tekbir sadakadır, tahmid sadakadır, Rasulullah (s.a.v.) bu amellerden saydı ve buyurdu ki: “Duhanın iki rekat namazı sizden birinize bunlar yerine yeterlidir.”Sahihayn’de tahric edilen Ebu Musa hadisi daha önce geçmişti: “Eğer yapmazsa şerden geri dursun bu onun için sadakadır.”Bu farzları yaptıktan sonra ve haramlardan sakındıktan sonra şerden sakınmış olacağına delildir, şerlerin en büyüğü farzların terkidir, selefin bazısı dedi ki: “Masiyetlleri terketmek şükürdür.”3
Dostları ilə paylaş: |