Orijinal adı: Şerh-i Hadis-i Cunud-i Akl ve Cehl Merhum İmam Humeyni (r a)



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə47/66
tarix24.02.2018
ölçüsü1,28 Mb.
#43328
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   66

Üçüncü Bölüm

Yumuşaklık ve İdare Etmek Aklın Askerlerinden ve Yoğrulmuş Fıtratın Gereklerinden Biridir, Kabalık ise Cehalet ve İblis’in Askerlerinden ve Örtülü Fıtratın Gereklerindendir


Bu anlam da rıfk, yumuşaklık, birliktelik ve dostluğun rahmani rahmetin cilvelerinden ve işlerinden olduğu anlaşıldıktan sonra gerçekleşir. Kalbine rahmet cilvesi yansıyan ve Allah’ın kullarına rahmet ve şefkat gözüyle bakan bir kimsenin kalbi önceki bölümlerde zikredilen bütün aşamalarda, kendi türleriyle muaşerette yumuşaklık ile davranır. Hatta süluk esnasında kendisi dışında, emri altındaki hayvanlara ve tasarrufta bulunduğu şeylere karşı, hizmetçilerine, kölelerine ve onlarla muaşeret hususuna, akrabalarına ve özellikle de komşularına karşı yumuşak davranır. Özetle bütün insanlara yumuşaklık, rahmet, şefkat ve dostlukla davranır. Aynı şekilde yaratıkları irşad ve eğitme ve de ilahi emir ve yasakları uygulama hususunda da rahmet ve şefkat onları bu değerli işle meşguliyete davet eder. Elbette rahmani rahmetin ışığından vücuda gelen bir şey, yumuşaklık ve idarecilik üzerine gerçekleşir. Şiddet ve kabalıktan uzak bulunur.

Bu ön bilgiler ışığında anlaşılmaktadır ki yumuşaklık da yoğrulmuş fıtrattandır ve fıtratullahın gereklerinden biridir. Zira bütün insanlık ailesinin kalbi, fıtrat hasebiyle rahim ile yoğrulmuştur ve alem rahmani rahmetin bir suretidir. Bu açıdan marifet ehli kimseler şöyle demişlerdir: “Varlık alemi bismillahirrahmanirrahim ile zuhur etmiştir.”1 Rahmani ve rahimi rahmet, teşri kitabının anahtarı olduğu gibi varlık kapısının da anahtarıdır.

Allah’ın kullarına karşı düşmanlık ve kin ile kirlenmiş ve onlara karşı kabaca davranan bir kalp, ilahi fıtrattan çıkmıştır. Dünyaya, süslerine, nefis sevgisine, bencilliğe ve kendini beğenmeye ulaştığı için de fıtratın aslından örtülü kalmıştır.

Aynı şekilde asıl fıtrattan olan Hak Teala’ya muhabbetin gereği de daha önceden söylendiği gibi Allah’ın eserlerine ve yaratıklarına muhabbettir. Muhabbetin bir gereği de yumuşak davranmak ve idare etmektir. O halde yumuşaklık, yoğrulmuş fıtratın gereklerindendir. Bunun karşıtı olan kabalık ise örtülü olmaktan dolayıdır.



Dördüncü Bölüm

Bu Husustaki Rivayetlerin Kısaca Bir Açıklaması


İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, Refik’tir ve rıfkı (yumuşaklığı) sever ve kabalığa karşı vermediğini yumuşaklığa karşı verir.”2
Bu anlama yakın anlamlar ifade eden bir çok rivayet nakledilmiştir.3

Hak Teala bütün işlerde yaratıklarına karşı yumuşaklıkla davranır. Hatta saadet ve kemal yolunun hidayeti olan şeriatların teşri edilmesi bile yumuşaklığın bizzat kendisidir. Nitekim, isyankarları terbiye etmek ve ceza ve hudutları yasamak da yumuşaklık ve salahın kemalidir. Zira bunu terk etmek, kabalık ve fesada neden olmaktadır. Hatta bunu işleyen kimse için bile, bir fesat sebebidir: “Yumuşaklık kabalık olduğunda kabalık yumuşaklık olur.”2 Hedefleri ve temel ilkeleri bilen kimseler nezdinde, hatta uhrevi azap bile bir tür yumuşaklıktır. 3 Allah-u Teala’nın kabalığa bağışlamadığı şeyleri yumuşaklığa bağışladığının beyanı da ikinci bölümde detaylıca zikrettiğimiz şeylerin kanıtı konumundadır. Kafi’de yer alan diğer bir rivayette ise ravi şöyle diyor: “İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğunu işittim: “İşlerinde yumuşak davranan kimse, insanlardan istediği şeye erişir.”4

Nakledilidği üzere Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz yumuşaklıkta bir fazlalık ve bereket vardır. Yumuşaklıktan mahrum olan kimse hayırdan mahrum olur.”5

Ebu Cafer (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Her kime yumuşaklık kısmet olursa, ona iman da kısmet olmuştur.”6

Ebi Cafer (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz her şeyin bir kilidi vardır. İmanın kilidi de yumuşaklıktır.”7

Bu iki hadis-i şerif de bizim önceden zikrettiğimiz sözlere delalet etmektedir ki nefis riyazeti ve Allah’a doğru süluk hususunda önemli işlerden biri, idare etmek ve yumuşak davranmaktır. Zira nefsine karşı yumuşak davrandın mı, nefis ibadetler ve itaatlere karşı bir ünsiyet ve sevgi elde eder. Bu sevgi ve ilgi vasıtasıyla da Hak Teala’ya karşı muhabbet ve ünsiyet ortaya çıkar ve bu da imanın kaynağı olan ilahi marifetlerin kapısını fethetmektir. Nitekim kabalık ise bazen, ruhun ibadetlerden ve kulluktan kaçınmasına sebep olur ve bu da kalbin haktan yüz çevirme nedenidir. Dolayısıyla anlaşıldığı üzere imanın anahtarı yumuşaklıktır. Her kime yumuşaklık nasib olmuşsa iman da nasip olmuştur.

Ebi Abdillah’tan (a.s) naklen, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Birbiriyle dost olan iki kişiden, arkadaşına daha yumuşak olan kimsenin ecri daha büyük ve Allah katında daha sevimlidir.”1

Ömer b. Hanzala’dan naklen, Ebi Abdillah (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Ömer! Şialarımıza bir şeyi zorla yüklemeyin ve onlara karşı yumuşak davranın. Şüphesiz insanlar, sizin tahammül ettiklerinize tahammül etmezler.”2

Bu hadis-i şerif de özel kimseler için genel bir emirdir. Zira halk, hem ilim ve marifetleri, hem de kalbi ve kalıbi amelleri tahammül noktasında farklılık içindedir. Her ilmi özellikle de marifetleri, herkesin yanında ifşa etmek doğru değildir. Hatta tevhit sırları ve marifet hakikatleri de, ehli nezdinde gizli kalması gereken sırlardan biridir. Sapıklık, dalalet ve tekfirlerin bir türü de bu açıdan ortaya çıkmıştır.

Halk, hatta zahir alimleri bile, ilahi ilimlerden sakınmakta, marifetler ve hakikatlere uzanmamaktadırlar. Bu yüzden de, bazı ıstilah ve zevk erbabı veya irfani, resmi ilimler ashabı kimselere saygısızlıkta bulunmuş ve değerli hedefi çirkin kelimelerle beyan etmişlerdir. Onlar, Kur’an ve hadis kavramlarından uzaklaşmışlardır. Oysa bütün maksatlar en güzel şekilde, Allah’ın kitabında ve hidayet imamlarının (a.s) hadislerinde mevcuttur. Ama onlar, kötü bir şekilde onu ifade etmişlerdir. Bu açıdan da, sadece zahiri gören tabiatların nefretine sebep olmuştur. Bunlar, özü kabuktan, hakikati suretten ve manayı lafızdan ayırt edememişler ve dolayısıyla konunun aslına muhalefette bulunmuşlardır.

İmanı yedi paya3 veya on dereceye4 veya kırk dokuz parçaya5 bölüştüren rivayetler de bu anlama işaret etmektedir ve orada buyrulduğu üzere bir paya sahip olan kimseye iki pay yüklenmemelidir. İki payı olan kimseye de üç pay yüklenmemelidir. 6 Amellerin dayanma gücünün ve iştiyakın derecelerinin farklılığı genel olarak, iman derecelerinin farklılığından kaynaklanmaktadır. Bu açıdan da hadis-i şeriflerde zihne yakınlaştırmak için şu örnek zikredilmiştir: “Bir Müslüman, bir Hıristiyanı İslam’a davet etti ve sonunda o şahıs, İslam’ı kabul etti. Böylece Müslüman seher vakti geldi. O yeni Müslümanı uyandırdı, camiye götürdü, onu namaza zorladı. O zavallı her ne kadar gitmek istediyse de ona başka bir amel teklifinde bulundu. Böylece öğlen vakti geldi, birlikte öğle namazını kıldılar. Sonra o şahıs gitmek isteyince Müslüman ona şöyle dedi: “Öğlen ve ikindi namazları arasında fazla bir zaman yoktur.” İkindi vakti oldu, namazı kıldılar. O şahıs gitmek istedi. Ama yine bırakmadı ve böylece akşam ve yatsı namazını kıldılar ve gittiler. Ertesi sabah yine o şahsın evine gitti, onu uyandırdı ve önceki gün yaptıklarını tekrar etmeyi teklif etti. Sonunda Hıristiyan şahıs şöyle dedi: “Sen git bu dinin için işi olmayan bir kimseyi bul. Ben fakir ve ailesi olan bir kimseyim.”1

Bu rivayetlerin yanı sıra İmam (a.s) da şu tavsiyede bulunmuştur: “Allah’ın kullarına karşı yumuşak davrananı ve tahammüllerinin olmadığı şeyi onlara zorla yüklemeyin ki bundan nefret eder ve yüklenmekten kaçınırlar.”

Rıfk ve yumuşaklığın övgüsü hakkında bir çok hadisler nakledilmiştir. Aynı şekilde kabalığın kınanması hususunda da bir çok rivayetler mevcuttur. Bunlardan biri de Kafi’de yer alan İmam Bakır’ın (a.s) şu sözüdür: “Herkime kabalık nasip olursa, iman kendisinden gizlenir.”2

Hakeza İmam Bakır’dan (a.s) naklen Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eğer kabalık görülebilecek bir ahlak olsaydı, Allah’ın yaratıkları arasında ondan daha çirkin bir şey bulunmazdı.”3

On Yedinci Bölüm


Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   66




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin