10 Bu konuda bkz.: İnalcık (1965).
11 Osmanlı Devleti’nde bu dönemde de eyâletlerin malî açıdan yönetimi “has” ve “salyâne” olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Birincisinde eyâletler beylerbeyilerine, sancakbeylerine, merkezdeki vezirlerle bazı hanım sultanlara “has” şeklinde dirlik olarak verilir, onlar da haslarını “mültezim” veya “eminler” eliyle tımar rejimine göre yönetirlerdi. İkincisine, yani “salyâne” usulüne göre ise, beylerbeyiler ve sancakbeylerine dirlik tahsisisi yerine, idareci tayin olundukları eyâletin hazinesinden nakit olarak salyâne, yani yıllık maaş verilirdi. Bu tür eyâletlerden her sene devlete belirli bir irsaliye gönderilmesi zorunluluğu vardı (Tabakoğlu 1985: 46). Kıbrıs Eyâleti ise on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında vezirlere “has” olarak verilmiştir (Tabakoğlu 1985: 47-48).
12 Meselâ, “Cezîre-i Kıbrıs’ta vâkî’ Ca’fer Paşa vakfından…” (KBŞ: 1/1, 1150 H.), “Sadr-ı esbâk merhûm ‘Abdu’l-lâh Paşazâde Mehmed Sa’îd Beg kullarının ber-vechi mâlikâne ‘uhdesinde olan Kıbrıs cezîresinde Karpaz Kazâsı’nda Trikomo ve Kumukebîr ve Aftikomo ve Dipkarpaz nâm dört ‘aded vakf karye…” (KBM: 1/9, 1179 H.), “Harameyni’ş-şerifeyn evkâfından Kıbrıs’ta Gerine Kazâsı’na tâbî Labta nâm karyede-
ki Haydarpaşazâde Mehmed Beg’in evkâfı ve mukâta‘ası…” (KBM: 1/21, 1191 H.) ve “Sadr-ı ‘azâm-ı esbâk Çorlulu ‘Alî Paşa merhûmun vakf-ı şerîfi mülhakâtından cezîre-i Kıbrıs’da vâkî’ Poli nâm çiftliği vakfın mütevelliyesi ‘Alî Paşa’nın akâribinden…” (KBM: 1/55, 1202 H.) gibi.
13 Bir belgede (KBM: 1/8, 1179 H.) mültezimler arası hiyerarşiye örnek gösterilebilecek şöyle bir durum söz konusudur:.
Sadr-ı sâbık merhûm Abdu’l-lâh Paşâ’nın âsitânede sâkin sağîr oğlı Mehmed Sa’îd Beg ‘uhdesinde olan Kıbrıs cezîresinde Karpâz kazâsında Trikomo ve Kûmûkebîr ve Afitukomo ve Dîpkarpâz nâm dört ‘aded vakıf kurâları mûmâ-ileyhin umûr-u husûslarını rü’yet iden Harem-kethüdâsı ‘Abdu’l-lâh Ağâ nâm kimesne tama’-ı hâma teb’ıyyet ile yetmiş üç senesinden berü tarafından karyelerimizi iltizâm eylediği kendi adamîsi (adamı) olan el-hâc ‘Alî Ağâ nâm kimesne altı seneden berü….
14 Belgeyi, konu açısından önemine binaen transkribe ederek burada aynen sunmak uygun gözükmektedir:
Mu ‘cebince ‘amel olına.
Sûret-i hatt-ı hümâyûn.
Düstûrûn-ı mukrimûn-ı müşîrûn-ı mefhûmûn-ı nizâmi’l-‘âlem müdebbirûn ve umûri’l-cumhûr bi’l-fikri’s-sâkıb mütemmimû mehâmmi’l-enâm bi’r-re’yi’s-sâ’ib mümehhedû bünyâni’d-devleti ve’l-ikbâl müşeyyedû erkâni’s-sa‘âdeti ve’l-iclâli’l-mahfû kaviyyi bi-sınûf-i ‘avâtıfi’l-meliki’l-a‘lâ Anadolının sağ kolı yemîn ve yesârıyle nihâyetine varınca vâkî‘ olan vüzerâ-yı ‘azâm edâma’l-lâhu te‘âlâ iclâluhüm ve e‘âzım-i’l-ümerâi’l-kirâm efâhimi’l-küberâ’i’l-fihâm ulü’l-kadri ve’l-ihtirâm eshâbi’l-ferdi’l-ihtişâmi’l-muhtassûn bi-mezîd ‘inâyeti’l-meliki’l-a‘lâ mîr-i mîrân-ı kirâm dâme ikbâluhüm ve akzâ’l-kuzâti’l-muslimîn evlâ vülâti’l-muvahhidîn mu‘âdili’l-fezâ’ili ve’l-yakîn râfî‘û i‘lâmi’ş-şerî‘ati ve’d-dîn vârisû ‘ulûmi’l-enbiyâ’i ve’l-mürselîni’l-muhtassûn bi-mezîd ‘inâyeti’l-meliki’l-mu‘în mevâlî-yi fihâm zîdet fezâ’iluhüm ve mefâhiri’l-kuzâti ve’l-hükkâm mu‘âdili’l-fezâ’ili ve’l-kelâm ve sâ’ir kuzât ve nevâ’ib zîde fazluhüm ve mefâhiri’l-emâsili ve’l-akrân bi’l-cümle zâbitân ve a‘yân-ı memâlik zîde kadruhüm tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki a‘yânlık maddesi içün bin yüz doksan üç [1193] senesinde hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnımla mu‘anven muhâyâ-yı efzâ-yı (?) sudûr olan evâmir-i ‘aliyyem mazmûn-ı münîfi muktezâsınca memâlik-i mahrûsemde vâkî‘ büldân ve kazâlarda a‘yân nasbı emr-i ‘âlî ve vâlî buyruldısıyla olmayub vülât ve hükkâm taraflarından fîmâ-ba‘d a‘yânlık içün buyruldı ve mürâsele virilmeyüb bir kazânın ‘umûm üzre re‘âyâsının a‘yân nasbı istidâ‘ eyledikleri kimesnenin mehâsin-i etvârı ‘indlerinde müsellem ve ma‘rûf olduğına tahsîl ü vukûf ve ıttılâ‘ olındıkdan sonra hasbîce keyfiyyet-i hâli sadr-ı a‘zam tarafına i‘lâm ve sadr-ı a‘zam tarafından dahî ol kimesnenin hâline ‘ilm-i yakîn hâsıl oldıkda izîn mektûbı tahrîr olmak ve bundan gayri tarîk ile a‘yânlık olınmamak husûsları münderic ve mestûr iken bu nizâma mugayir vâlîler taraflarından bi-lâ mektûb-ı sadr-ı a‘zamî a‘yân nasbına cür’et ve a‘yâniyye nâmiyle her kazâdan mesârif-i mu‘tâd misüllü akçe tahsîlini ve bu vechile münâfî-i ‘adet eyledikleri ve bir eyâlet veyahud bir sancâk hasbe’l-iktizâ bir senede bir iki vâlîye virildikde her gelen vâlî a‘yânlık zımnında akçe ahzı dâ‘iyyesiyle a‘yân ‘azl u nasbına hilâf-ı fermân-ı hümâyûn buyruldı ve hal‘ ve ekâsir misüllü harekât-i zâlimâneye cesâret eyledikleri tahakkuk-gerde-i şâhânem olub fukarâ ve zu‘afâya böyle zulm ü te‘addî olındığına kat‘â rızâ-yı pâdişâhânem olmadığına binâ’en fîmâ-ba‘d bi’l-izn ve mektûb-ı sadr-ı a‘zamî a‘yân nasbına kangı vâlî ve kangı kazî ve nâ’ib cesâret ve der-‘aliyyeme a‘yânlık ‘arzı mesârifi ve i‘lâm harcı nâmı ve nâm-ı âher ile ve’l-hâsıl a‘yânlığı vesîle ile sırrân ve ‘alâniyyeten fukarâdan bir akçe ve bir habbe mutâlebe ve tahsîl ile tahrîb-i fukarâ-yı ra‘iyyet mûcibe-i sû’-i hareket ider ise cesâret idenlerin her kim olur ise bi-lâ imhâl haklarından geleceğim muhakkak olmağın emr-i şerîfim ısdâr ve sadr-ı a‘zam çukadârlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân El-hâc Ebubekir ile irsâl olınmışdır imdi vâlîlerin ve hâkimlerin hilâf-ı evâmir-i şerîfe i‘ânetlerile a‘yânlık iddi‘â iden zalemenin zulm ü te‘addîlerinden ve birbirlerine nefsâniyyetlerinden vilâyetlerde münâza‘ât-ı maktû‘a tehaddüs eylediği ve aralıkda ehl-i ‘ırz ve re‘âyâ pâ-yi mâl oldığı âşikâr ve a‘yân olmak içün vâlîlere virdikleri mebâliği fukarâdan aldıkları be-dîdâr olmağla ba‘de-izin memâlik-i mahrûsemde kâffe-i büldân ve emsârın fettân ve sükkânı umûrlarını idâreye her kimi a‘yân ittihâz iderler ise ‘umûmî ve ittifâkî ‘arz u mahzarlar ile ol eşhâsın ve sîret ve ahvâli ve a‘yânlığa ehliyet ve istihkâkı der-‘aliyyeme inhâ olmak ve bu vechile inhâ olınan şahıslar hemân der-‘aliyyeye inhâ ile a‘yân olmış olmayub ve memleketlü ihtiyâr ve i‘lâm olınmışlar deyü def‘aten i‘tibâr olınmayub sadr-ı a‘zam tarafından tahkîk olınmak veyahud a‘yân intihâbında ahâlî-yi kazâ müttefik olmayub iki taraf olarak bir tarafı birini bir taraf diğer âherini ihtiyâr iderler ise ahad-ı hümâdan birinin hüsn-i hâli (ni) tahkîk ile tercîhî veyahud ahâlî ve hâricden ahâlî-yi vilâyete hayrı ve umûr-ı kazâyı rü’yeti iktidârı olan âher münâsib kimesnenin a‘yânlığa intihâb ve ta‘yîni sadr-ı a‘zamın re’yi ile olub izn ve ruhsatı hâvî a‘yân olacak âdemin yedine velâ-yı vilâyete veyahud hâkim-i memlekete hitâben ve kâ’ime ve mektûb virilmek ve bu vechile (KŞS 21: 8/1/9/1) sadr-ı a‘zam tarafından sened virilmeksizin bir mahalde ve bir vakitde a‘yân nasb olınmayub ve bu vechile nasb olınan a‘yân tama‘a ve hilâf-ı inhâya mebnî ‘azl olınmamak ve bu zâbıtanın hilâfı hareket idenlerin eyne-mâ-kâne eşedd-i ‘ukûbet ile cezâları icrâ kılınmak ehass murâd-ı şâhânem idügi sen ki vüzerâ-yı müşâr ve ve mîr-i mîrân ve mevlânâ ve sâ’ir mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûm oldıkda müfâd-ı hükm-i ita‘ât-mehbetini sicillâta sebt ve bundan böyle hilâf-ı hareket olınması maddesi taht-ı zâbıtaya idhâl ve mefhûm-ı emr-i şerîfim ilâ-mâşâ’allâh-i te‘âlâ destûri’l-‘amel dutılmasına ihtimâm ü dikkat ve eger ben vâlîden hil‘at giydim ve yedime vâlî buyruldısı aldım ve ahâlî beni a‘yân idüb yedime hâkimden hüccet alıvirdiler deyü ba‘de’l-yevm nass-ı fermân-ı hümâyûnıma muhâlif a‘yânlık iddi‘âsı iden olur ise veyahud şurût-ı merkûme üzre izn ve icâzet-i sadr-ı a‘zamî ile a‘yân olanlar dahî vâlî ve hâkime akçe virdik ve masraf itdik deyü defter-i tevzî‘a a‘yâniyye nâm u tâm ile kendü nefisleri içün akçe idhâl kasdında olurlar ise keyfiyyet derhâl der-‘aliyyeme ahâlî-yi vilâyet taraflarından sıhhatî üzre mahzar birle ‘arz ve iştikâ ve i‘lâm olınmak ve bu vechile kendisünden veya âher tarîk ile sû’-i hâl ve haraketi tahkîk olınan a‘yân makûlelerinin bi-lâ emân cezâ-yı sezâları tertîb ve icrâ olınmak ve a‘yân nasbı mücerred himâyet-i ra‘iyyet olub ‘askerî tâ’ifesinin müdâhale idecekleri serdârlık misüllü umûr-ı ‘askerîyyeden olmamağla ber-muktezâ-yı şürût a‘yân ‘azl u nasbında ‘askerî tâ’ifesi vechân mine’l-vücûh karışdırılmamak ve fuzûlî karışmak irâde ider olur ise ocaklarına ifâde ve derhâl ocakları ma‘rifetiyle zecr ü men‘ ve memnû‘ olmayanların te’dîbân lâyıkaları icrâ olmak üzre nizâm-ı mezkûrın devâm ve bekâsı hâlâtına her mahalde ihtimâm ve mikdâr-ı zerre hilâfına cür’et ile ve ‘aydât-ı mezkûreye mazhariyyetden ittikâ-yı tâm eyleyesiz ve siz ki a‘yânlarsız hâlinizi ve a‘mâlinizi fermân-ı hümâyûnumın mazmûn-ı ita‘ât-makrûnına uydırıb zulümden ve zulme vesîle olmakdan tehâşî ve mücânebet iderek kazâlarınız ahâlîlerinin evâmir-i şerîfem mûceblerince üzerlerine edâsı lâzım gelen tekâlifi ve umûr-ı mühimmeyi kemâl-i hakkâniyyet ve nısfet üzre tahsîl ve idâre itdirüb ve tevzî‘ husûsında dahî şürût-ı istikâmetle tesvîyeye dikkat idüb mesârif-i sahîha-yı mühimmeden mâ‘adâ nefsiniz içün veyahud fukarâyı mü (v) ekkil ittihâz iden zâlimler içün vâlî-yi memlekete evâmir-i şerîfe ile tahsîs kılınandan mâ‘adâ vâlîler ve sancâk mutasarrıfları içün defter akçesi nâmı ve nâm-ı âher ile kâdîlar ve nâ’ibler içün tevzî‘ defterine bir akçe bir habbe zamm idhâl olınmamasına mezîd ikdâm ve dikkat ve sizleri dinlemeyüb ve evâmir-i şâhâneme imtisâl itmeyüb fukarâdan bi-gayr-i hakk akçe almak ve tevzî‘ defterine mesârif-i sahîhadan mâ‘adâ akçe idhâlini cebr itmek misüllü evzâ‘a cesâret idenleri der-‘aliyyeme i‘lâm itdirmege dikkat ve eger i‘lâm i‘tâsında tereddüd olınur ise kazâlarınızın müftî ve ‘ulemâ ve vücûh-ı ahâlî ve re‘âyâsının bi’l-ittifâk mahzarları ve kendü tahrîrâtınız ile hakîkât-ı keyfiyyeti oldığı gibice der-sa‘âdetime bildirmege ihtimâm ve bu vechile vikâye-yi nizâm ve himâyet-i ‘ibâd-ı melik-i ‘allâma sa‘yi mâ-lâ-kelâm eyleyesiz şöyle ki işbu tenbîhât-ı şâhânemin icrâsında kangı mahalde rehâvet ve muhâlefet oldığı bilinmek için her kazânın mesârif defterleri dikkat ü kat sicillâtdan ihrâc ve der-‘aliyyeme celb ve imrâr-ı nazâr-ı dikkat olınacağı ve hilâf-ı tenbîhe kangı kazânın defterinde mesârif-i gayr-i sahîha bulınır ise ol kazânın a‘yânı hakkında bi-lâ imhâl tertîb-i cezâdan gayri mu‘amele olınmayacağı muhakkak olmağla ânâ göre hareket ve himâyet ü siyânet-i ahâlî ve re‘âyâya ez-dil ü cân ikdâm ve gayret eylemeniz bâbında fermân-ı ‘âlî-şânım sâdır olmışdır buyurdım ki hükm-i şerîfemle vusûl buldıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-yi sudûr olan fermân-ı vâcibi’l-ittibâ‘ ve lâzımi’l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnıyle ‘amel ve hareket ve hilâfından gâyeti’l-gâyete tehâşî ve mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz âlâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız tahrîren fî evâ’il-i cemâzi’l-evvel sene semân ve tis‘în ve mi’e ve elf kad vusile ileynâ ve kuyyide fî 17 L (Şevvâl) 1198.
15 Bu unvan da bilindiği gibi, bir bölgenin eşrâfı veya bir memleketin ileri gelenleri anlamına gelmektedir.
KAYNAKLAR
I. Arşiv Kaynakları
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (İstanbul):.
A. DVN. KBM., (çalışmada KBM olarak geçecek): 1/1-55.
A. DVN. KBŞ., (çalışmada KBŞ olarak geçecek): 1/1-59.
D. BŞM. KBE., (çalışmada KBE olarak geçecek): No: 20559-20560.
K. K. T. C. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (Lefkoşa):.
Kıbrıs Şer’iye Sicilleri (çalışmada KŞS olarak geçecek): 20-22 numaralı defterler.
II. Basılı Belgeler, Kaynaklar ve Araştırmalar
Akdağ, Mustafa. (1963). Celali İsyanları 1550-1603. Ankara: A. Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, No: 144.
–––, (1964). “Celâlî İsyanlarında Büyük Kaçgunluk, 1603-1606”. AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, II/2-3, 1-49.
–––, (1995). Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi. Cilt II (1453-1559), II. Baskı. İstanbul: Cem Yayınevi. Barkan, Ömer. L. (1970). “Türkiye’de Fiyat Hareketleri”. Belleten, XXXIV/136, 574-590.
–––, (1973). “Feodal Düzen ve Osmanlı Tımarı”. Türkiye İktisat Tarihi Semineri, Metinler/Tartışmalar, 8-10 Haziran 1973, (Hazırlayan: Osman Okyar ve Ünal Nalbantoğlu). Ankara.
–––, (1980). “Türk-İslâm Toprak Hukuku Tatbikatının Osmanlı İmparatorluğu’nda Aldığı Şekilleri, Mâlikâne-divânî Sistemi”. Türkiye’de Toprak Meselesi, Toplu Eserler. İstanbul, 151-208.
Barkey, Karen. (1994). Bandits and Bureaucrats-The Ottoman Route to State Centralization. London: Ithaca.
Cezar, Mustafa. (1965). Osmanlı Tarihinde Levendler. İstanbul.
Cobham, C. D. (1908). Excerpta Cypria, Materials for a History of Cyprus. Cambridge.
Çevikel, Nuri. (1997). “1570-71 Türk Fethi ile Kıbrıs’ta Meydana Gelen Toplumsal Değişim Hakkında Bir Tahlil Denemesi”. Journal for Cypriot Studies, vol. 3/1, 39-68.
–––, (1998). “Fransız İhtilâli ve Kıbrıs”. Türk Dünyası Araştırmaları, 112, İstanbul, 41-60.
–––, (1999a). Muslim-non-Muslim Relations in the Ottoman Province of Cyprus (1750-1800)”. The Great Ottoman Turkish Civilization, v. 2. Ankara: Yeni Türkiye Publications, 428-437.
–––, (2000). Kıbrıs Eyâleti: Yönetim, Kilise, Ayan ve Halk (1750-1800)/Bir Değişim Döneminin Anatomisi. Gazimağusa: Doğu Akdeniz Üniversitesi Basımevi.
–––, (2001). “18. Yüzyıl Osmanlı Kıbrısı’nda Ermenilerin Durumuna Dair Bazı Tespitler”. Yeni Türkiye, 38/II, (Ermeni Sorunu Özel Sayısı, I-II), 710-718.
–––, (2001a). “Değişim Döneminde Bir Osmanlı Eyâleti: Kıbrıs (1750-1800)”. Dünden Bugüne Kıbrıs Meselesi, (Yayına haz.: A. Ahmetbeyoğlu-E. Afyoncu). İstanbul: Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, Tarih Serisi, No: 6, 99-120.
Çiçek, Kemal. (1992). “Zimmis (non-Muslims) of Cyprus in the Sharia Court: 1110/39 A. H. /1668-1726 A. D”. (Unpublished P. hD thesis submitted to the Faculty of Arts of the Birmingham). Birmingham.
–––, (1992a). “Lefkoşa Kadı Sicilleri”. Tarih ve Toplum, LXLVIII, 126-127.
–––, (1993). “Living together: Muslim-Chrıstian Relations in Eighteenth- Century Cyprus as Reflected by the Shari‘a Court Records”. Islam and Christian-Muslim Relations (IJMR), Vol. 4, No. 1, June 1993, 36-64.
–––, (1999). “İki Dilli, İki Dinli, İki Toplumlu Bir Osmanlı Şehrinin Portresi”. II. Uluslararası Kıbrıs Araştırmaları Kongresi, 24-27 Kasım 1998, Cilt II (Tarih-Kıbrıs Sorunu), (Yayıma Haz.: İ. Bozkurt, H. Ateşin ve M. Kansu). Gazimağusa: Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkezi, 95-105.
Çiçek, K. ve A. Saydam. Kıbrıs’tan Kafkasya’ya Osmanlı Dünyasında Siyaset, Adalet ve Raiyyet. Trabzon: Derya Kitabevi, 1998.
Ergenç, Özer. (1995). Osmanlı Klasik Dönemi Kent Tarihçiligine Katkı: XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya. Ankara: Ankara Enstitüsü Vakfı.
–––, (1982). “Osmanlı Klasik Döneminde Eşraf ve A’yan Üzerine Bazı Bilgiler”. Osmanlı Araştırmaları, III, İstanbul.
Faroqhi, Suraiya. (1994). Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, II. Baskı. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları
–––, (1994a). “Part II: Crisis and change 1590-1699”. An Economic and Social History of the Ottoman Empire 1300-1914. Cambridge: Cambridge University Press, 412-636.
Genç, Mehmet. (1973). “Osmanlı Maliyesinde Malikâne Sistemi”. Türkiye İktisat Tarihi Semineri, Metinler-Tartışmalar, 8-10 Haziran 1973, (Der.: Osman Okyar ve H. Ünal Nalbantoğlu). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.
–––, (2000). Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Gibb, H. A. R. ve H. Bowen. (1957). Islamic Society and the West, I. Oxford.
Hill, G. H. (1952). A History of Cyprus, I-IV. Cambridge: Cambridge University Press.
Issawi, Charles (Ed.). (1966). The Economic History of The Middle East 1880-1914. Chicago and London: The University of Chicago press.
Itzkowitz, Norman. (1962). “Eighteenth Century Ottoman Realities”. Sudia Islamica, XVI, 73-94.
İnalcık, Halil. (1965). “Adâletnâmeler”. Belgeler, II, 3-4, 49-145.
–––, (1973). The Otoman Empire, the Classical Age, 1300-1600. London.
–––, (1977). “Centralization and Decentralization in Ottoman Administration”. Studies in Eighteenth Century Islamic History. Carbondale, II, 27-52.
–––, (1993). Osmanlı İmparatorluğu; Toplum ve Ekonomi. İstanbul: Eren Yayıncılık.
Nagata, Yuzo. (1995). “The Role of Ayans in Regional Development During the Pre-Tanzimat Period in Turkey: A Case Study of the Karaosmanoğlu Family”. Studies on the Social and Economic History of the Ottoman Empire, (Ed. by Yuzo Nagata). İzmir: Akademi Kitabevi, 119-133.
Mert, Özcan. (1980). XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Çapanoğulları. Ankara.
Öz, Mehmet. (1997). Osmanlı’da “Çözülme” ve Gelenekçi Yorumcuları. İstanbul: Dergâh Yayınları, No: 164.
Özkaya, Yücel. (1994). Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayânlık. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Pamuk, Şevket. (1990). 100 Soruda Osmanlı-Türkiye İktisâdî Tarihi 1500-1914. (I. Baskı: 1988). İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Sertoğlu, Mithat. (1986). Osmanlı Tarih Lügâtı. 2. Baskı. İstanbul: Enderun Kitabevi.
Tabakoğlu, Ahmet. (1985). Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Unat, Faik Reşit. (1988). Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihe Çevirme Klavuzu. 6. Baskı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Ünal, M. Ali. (1998). Osmanlı Müesseseleri Tarihi. Genişletilmiş 2. Baskı. Isparta: Kardelen Kitabevi.
Yücel, Yaşar. (1974). “Osmanlı İmparatorluğu’nda Desantralizasyona Dair Genel Gözlemler”. Belleten, 38/152, 657-708.
–––, (1988). Osmanlı Devlet Teşkilâtına Dair Kaynaklar. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
–––, (1992). Osmanlı Ekonomi-Kültür-Uygarlık Tarihine Dair Bir Kaynak: Es’ar Defteri (1640 tarihli). Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Yediyıldız, Bahaeddin. (1982). “Müessese-Toplum Münasebetleri Çerçevesinde XVIII. Asır Türk Toplumu ve Vakıf Müessesesi”. Vakıflar Dergisi, 15, 23-53.
II. Mahmut Döneminde
Taşradaki Merkeziyetçilik Politikası
Prof. Dr. Özcan MERT
Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
I. Giriş
Osmanlı Devleti’nin taşra yönetimi, beylerbeyilik ve sancak teşkilâtına göre kurulmuştu. Buraları, padişahın yürütme iktidarını uygulamak üzere atanan beylerbeyi ve sancakbeyi olan kimseler yönetiyordu. Ancak XVI. yüzyılın sonlarından itibaren merkezî yönetimin zayıflaması sebebi ile köylüler, bazı âyân, kadı ve devlet memurları tarafından haksız yere soyuldular ve zulme maruz kaldılar.1 Bu arada merkezî idarenin taşradaki gücü ve etkisi azalınca meydana gelen boşluğu âyânlar2 doldurdular ve halk ile devlet arasındaki işleri yürütürken halka karşı devletin ve devlete karşı da halkın temsilcisi oldular. Osmanlı Devleti döneminde âyân; bir şehir, kasaba, zümre ve dönem içindeki Müslümanların ileri gelen, zengin ve muteber kimseleri demektir. Âyân konumundaki kimseler için eşrâf ve derebeyi gibi deyimler de kullanıldı. Âyân konumundaki Hıristiyanların ileri gelenlerine ise Osmanlı ülkesinin değişik yerlerinde daha çok kocabaşı ve çorbacı denilmekte idi.
Osmanlı Devleti’nde merkezî devlet yapı ve yönetiminin zayıflamaya başlaması ile taşrada âyân, derebeyi, kaptan ve kocabaşı gibi zümreler çok alanda kuvvet kazanarak kendi bölgelerinin padişahı gibi yaklaşık olarak 150 yıllık güçlü âyânlar dönemi yaşandı. Osmanlı klasik döneminde âyânların nüfuzu, bulundukları yerleşim merkezinin dışına taşmazdı. Merkezî otoritenin zayıflaması yanında, maliyede iltizam ve malikâne sistemlerinin uygulanmasıile âyânlık dönemine zemin hazırlandı ve bu döneme geçildi. Âyânlık dönemi, XVII. yüzyılın son yirmi yılı içinde başladı ve 1839’da Tanzimat’ın ilânı ile sona erdi.3
XVIII. yüzyıl sonları ile XIX. yüzyıl başlarında Osmanlı memleketinde âyân, derebeyi ve kaptanların değişik alanlarda mühim rolleri oldu. Onların arasında benzerlik ve farklılıklar da vardı. En önemli farklılıkları, âyânların muhtariyet ve derebeylerinin ise bağımsızlık peşinde koşmalarıdır.4 Anadolu Selçuklularından miras kalan âyânların kökü XIV. yüzyıla inmektedir. Derebeyleri ile kaptanların kökleri ise XVI. yüzyıla kadar uzanmaktadır.5
Menşe bakımından âyânla derebeyi arasında kesin olmamakla beraber bir fark var gibidir. İdareci olarak devletle halk arasında aracı olan âyân veya “âyân-ı vilâyet”, esasında bir bölge ve kasabanın resmî bir sıfatı bulunmayan en ileri gelenleri arasından halkça seçildiği gibi mütesellim, voyvoda vb. resmî devlet memuru iken âyân olanlar da vardı.6
Tayin edildikleri yerlerde Bâbıâlî’nin emirlerini dinlemeyerek keyfî bir idare kuran, muhassıl ve mütesellim gibi unvanlar alan derebeylerinin çoğu devlet memuru ve bir kısmı da âyân asıllı idi.7
Kaptanlar ise menşe bakımından 1463’te Bosna’nın fethini takiben kendiliğinden müslüman olmuş ve önceki imtiyazlarını devam ettirmiş olan yerli asilzâdelere bağlanırlar.8
Vazifeleri itibariyle ise âyân, derebeyi ve kaptanlar arasında büyük ölçüde benzerlikler vardır.9 Bunlar arasındaki en önemli benzerlikler, merkezî otoritenin zayıfladığı bir sırada taşraya nüfuzlarını yaymaları ve vergi toplarken kendilerine haksız menfaatler sağlamalarıdır. Bu benzerliklerden dolayı derebeyi yerine daha çok âyân deyimi kullanıldı.
Âyânlar, 1683’teki İkinci Viyana Seferi’nden Lâle Devri (1718-1730) başlangıcına kadar geçen süre içinde Osmanlı
Devleti’nin uğradığı askerî başarısızlıklar ve malî buhranlar sonunda vergi toplama işini üzerlerine alarak ve hattâ devlete borç para vererek önem kazandılar.10 Bunu takip eden yıllarda merkezî hükümetin gittikçe zayıflaması ile taşranın malî ve idarî işlerini ele geçiren âyânlar, şahsî servet ve kudretlerini arttırmaları yanında bulundukları yerlere iyice hâkim oldular ve her bakımdan nüfuzlarını yayıp kuvvetlendirdiler. Bunun sonunda âyânlar, taşradaki nüfuzu devamlı olarak azalan merkezî hükümetin emirlerini dinlememeye başladılar. Bunları cezalandırma yoluyla itaat altına alamayacağını anlayan Bâbıâlî, 1786’da âyânlık müessesesini kaldırdı. Fakat bir yıl sonra başlayan 1787-1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya Harbi sırasında, taşradaki hükümet işlerinin iyi yürümemesi üzerine, III. Selim Dönemi’nin (1789-1807) başında, 1790’da âyânlık yeniden kuruldu.11
II. Merkeziyetçilik Politikasının
Sebepleri
II. Mahmut’tan önce merkeziyetçilik politikasını uygulayan padişah amcası III. Selim idi. O, “Nizâm-ı Cedîd” yeniliklerini uygularken merkeziyetçilik ile de ilgilendi, ama başarılı olamadı. III. Selim’in âyânlara karşı uygulamak istediği merkeziyetçilikte Silistre, Vidin, Canik ve Edirne’deki olaylar önemlidir. Bunlardan Rumeli’deki olaylar, âyânların ne kadar güçlü olduğunu ve merkezî hükümetin de ne kadar zayıfladığını göstermektedir.
Çevresindeki âsi ve eşkıyalara arka çıkan Vidin’in mütegallibe âyânından Pazvantoğlu Osman, 1796’da Vidin’i âsilerin merkezi durumuna getirince 1797’de karadan ve Tuna Nehri’nden üzerine asker sevk edildi. Gönderilen kuvvetler, kuşattıkları Vidin’i aylarca süren çatışmalara rağmen ele geçirmediler. III. Selim, 1798’de Napolyon’un kumandasındaki Fransız askerlerinin Mısır’ı işgal etmesi üzerine âsi Vidin âyânına vezirlik vererek isyanı sona erdirdi.12
Rumeli’de huzursuzluklara sebebiyet veren Rusçuk Âyânı Tirsiniklioğlu İsmail Ağa ile Deliorman Âyânı Yılıkoğlu Süleyman Âğa arasındaki anlaşmazlık ve çatışmalar devam ederken kendi bölgelerine bir valinin gelmesine 1800’den itibaren karşı çıktılar. Bâbıâlî 1802’de Gürcü Osman Paşa’yı Silistre eyaletine bir vali tayin etti. Aynı zamanda Silistre Mütesellimi olan Yılıkoğlu Süleyman Âğa, engel olunca vali eyalet merkezine giremedi.13
III. Selim, uyguladığı “İrâd-ı Cedîd”e karşı isyan eden (1805-1806) Canikli Ali Paşa’nın torunu Tayyar Mahmut Paşa’nın üzerine Yusuf Ziya Paşa’nın ordusu ile Yozgat’taki Çapanoğlu Süleyman Bey’in birliklerini gönderdi. Mağlup olan âsi, Rusya’nın idaresindeki Kırım’a kaçtı.14 Padişah, burada hedefine ulaştı ama aynı yıl Trakya’da amacına ulaşamadı ve ardından önce tahtını ve sonra da hayatını kaybetti.
A. “Nizâm-ı Cedîd”
III. Selim, 1792’de Rusya ile imzalanan Yaş Antlaşması’ndan sonra yenileşme hareketlerine girişti. Onun her alandaki bu girişimleri, “yeni düzen” anlamına gelen “Nizâm-ı Cedîd” hareketidir. İş başındaki yöneticilerin menfaatlerini düşünmeleri nedeniyle yenileşme hareketlerinde tam bir başarı sağlanamadı. Bu dönemde kurulan Batı tarzındaki “Nizâm-ı Cedîd” ordusunun masraflarını karşılamak için açılan “İrâd-ı Cedîd” hazinesine gelir sağlamak üzere zarurî ihtiyaç maddelerine konan vergiler, kıtlık ve pahalılık yaşayan halkın mevcut yönetime karşı hoşnutsuzluk duymasına sebep oldu.15 Yenileşme hareketleri ile menfaatleri zarar gören bazı ulema ve ricâl bundan faydalanmasını bilerek bazı kişi ve zümreleri “Nizâm-ı Cedîd”e karşı kışkırtmalarda bulundular. Aşağıda gösterilen iki kışkırtma son derece önemlidir.
Dostları ilə paylaş: |