19
dışlaması, dalaletle suçlaması anlamına gelir. Bu durumda
ümmetin birlik ve
beraberliği kaybolur. Sosyal barış zedelenir. Dindarlar zarar görür. Dinin
safiyeti bozulur. Allah Kur’an’da şu ikazları yapmaktadır: “
Topluca Allah’ın
ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın!” (Âl-i İmrân: 3/103);
“(Ey
Muhammed!) Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlarla senin bir
ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır” (el-En’âm: 6/159).
Yukarıdaki ayette geçen “dini parça parça etmek” (
ferrekû dînehum),
dinin itikadî özünü bozmak anlamına gelir. Bunu yapanlar aynı zamanda
ümmet içerisinde sosyal bir parçalanmaya da yol açmış olmaktadırlar. İşte
tefrika, hem dinin özündeki hem de toplumun bütünlüğündeki bozulmayı
ifade eden bir kavramdır. Bu nedenle, çoğu kez yakın manalarda kullanılan
ve bazen tefrika ile karıştırılan
ihtilaf kavramından ayrılır. İhtilaf,
dinin temel
esaslarını kabul etmekle beraber bu esasların mahiyeti üzerinde alternatif
düşünceler üretmek şeklinde anlaşılabilir. Müslümanlar arasında ihtilafa yol
açan
bir mesele, onlar arasında karşılıklı nefret ve ayrılık vesilesi olmuyorsa,
yani tefrikaya yol açmıyorsa, bu çeşit
ihtilaflar hoş görülebilir, hatta
İslâmiyet içerisinde bir zenginlik sayılabilir.
Abdestin alınışı konusunda veya namazın rükunları hususunda örneğin Hanefî
mezhebi ile Caferî mezhebi arasındaki farklılıklar ihtilaf mı yoksa tefrika mı
olarak değerlendirilmelidir?
Dostları ilə paylaş: