57
Abbâsîler'in merkezî otoriteyi kaybetmesi üzerine 320 (932) yılından
itibaren kurulmaya başlanan bölgesel yönetimlerden Büveyhîler
döneminde
ikinci Büveyhî hükümdarı Adudüddevle'nin Mu‘tezilî âlim ve devlet adamı
Sâhib b. Abbâd'ı vezir yapması ve Kâdî Abdülcebbâr'ın başkâdılığa tayiniyle
mezhep yeniden canlılık kazandı. Önemli mevkilere Mu‘tezilîler getirildi.
Fakat Sâhib b. Abbâd'ın ölümünden sonra Mu‘tezilîler
tekrar gözden düştü,
Abbasî Halifesi Kadir-Billâh'ın kendilerine cephe almasıyla çöküşleri
hızlandı. Gazneli Mahmud'un 420 (1029) yılında Rey'i işgal ederek Büveyhî
hanedanını bertaraf etmesi üzerine burada bulunan Mu‘tezilîler,
Horasan
bölgesine göç ettiler. Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey'in 429/1037’de Rey'i
ele geçirmesi, 447/1055 ve 450/1058 yıllarında Bağdat'a
giderek halifeyi
ziyaret etmesi, Abbasîler nezdinde Selçukluların itibarının artmasına ve
Mu‘tezile'nin yeniden canlanmasına yardımcı oldu. Çünkü Tuğrul Bey'in
veziri Kundürî mezhep taassubundan dolayı veya siyasî sebeplerle onları
destekliyordu. Kundürî, Mu‘tezilîler'i önemli mevkilere getirdi. Ancak
456/1064 yılında Kundürî’nin görevden alınıp hapse konulması ve bir yıl
sonra öldürülmesiyle Mu‘tezile'nin siyasî desteği sona erdi. Ebû Ali
Muhammed b. Ahmed gibi Mu‘tezile âlimlerinin çabaları da neticesiz kaldı.
Alparslan'ın veziri ve koyu bir Eş‘arî taraftarı olan Nizâmülmülk’ün verdiği
destekle onun yerine Eş‘arîlik canlandı.
Cüveynî ve Gazzâlî gibi Sünnî otoritelerin
yönelttiği tenkitler sonucu
Bağdat ve civarında tutunamayan Mu‘tezilîler, Horasan ve Hârizm
bölgelerine göç ettiler. Burada Mu‘tezilî gelenek Ebû Mudar Mahmûd b.
Cerîr el-İsfahânî ve öğrencisi Cârullah Zemahşerî tarafından devam ettirildi.
Özellikle Zemahşerî (v. 538/1143), el-Keşşâf adlı tefsiriyle Mu‘tezilîler kadar
Sünnîler tarafından da takdir gördü. Bu bölgede de kesintiye uğrayan
Mu‘tezilî gelenek, bazı ihya girişimlerine rağmen bir daha başarılı olamadı.
Sonraki dönemlerde Mu‘tezile, Sünnî dünyadan uzaklaşmışsa
da tamamen
yok olmamış, daha önce Vâsıl b. Ata zamanında Hz. Hüseyin’in torunu Zeyd
b. Ali, Me'mûn zamanında da Zeydî alim Kasım b. İbrahim er-Ressî
tarafından başlatılmış olan Mu‘tezile-Şîa yakınlığı, daha sonra Yemen
Zeydîliği ve kısmen İmâmiyye itikadı içinde varlığını sürdürmüştür. 19.
yüzyılda başlayan ve 20. yüzyılda devam eden çağdaş İslamcı ihya
hareketlerinin de, insanın hür iradesini savunarak kaderin
mutlak
belirleyiciliğini reddettiği için Mu‘tezile düşüncesine sempatiyle baktığı
bilinmektedir.
Dostları ilə paylaş: