*********************************
Ortadoğu’da gelişmeler ve sermaye düzeninin büyüyen açmazları
Türkiye üzerine her durum değerlendirmesi Ortadoğu boyutunu da bir biçimde içermek durumundadır. Bunsuz Türkiye’de olayların seyri üzerine sağlıklı ve bütünsel bir değerlendirme yapma olanağı yoktur. Sorunun anlamı ve önemi iç politikayla organik bir bütünlük oluşturan olağan bir dış politika boyutundan daha öteyedir. Türkiye 60 yıldan beridir kesintisiz bir biçimde emperyalizmin en önemli Ortadoğu üssü konumundadır ve sorunun büyük önemi bu konumla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Amerikan emperyalizminin Ortadoğu politikası, bu politikanın somut ihtiyaçları ya da yarattığı sorunlar, dış politikasından öteye dolaysız olarak Türkiye’nin iç politikasına da yansımakta, hatta birçok durumda onu belirleyebilmektedir de.
Aradan geçen 25 yıla rağmen kurumsal yapısı ve çok(378)yönlü politik-pratik etkileri bugünün Türkiyesi’inde hala belirgin biçimde süren Amerikancı faşist 12 Eylül darbesi bunun açıklayıcı bir örneğidir. Bu faşist askeri darbe toplumsal muhalefeti dizginlemek ve ileri kesimini oluşturan devrimci hareketi ezmek için gerçekleştirilmişti kuşkusuz. Fakat bu onun basitçe ve yalnızca bir iç politika ihtiyacının ürünü olduğu anlamına gelmiyordu. O günlerde Türkiye’nin iç siyasal yaşamının yeniden kontrol altına alınması, burjuva sınıf düzenini tehdit eden “iç tehlike”yi bertaraf etmek kadar Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki yeni ihtiyaçları bakımından da temel önemde bir gereklilikti. İran ?ahı şahsında Ortadoğu’daki en önemli dayanaklarından birini yitiren ve Afganistan’daki Sovyet yanlısı gelişmelerden ciddi biçimde kaygılanan Amerikan emperyalizmi, doğan boşluğu ve oluşan yeni tehditleri/tehlikeleri Türkiye üzerinden yeni düzenlemelerle dengelemek istemiş, bunun için de Türkiye’nin cephe gerisinde işini sağlama bağlamak istemişti. Faşist 12 Eylül darbesinin bizzat CIA tarafından tezgahlanması, gerçekleştiğinde dönemin Amerikan başkanına anında müjdeli haber olarak iletilmesi, aynı gün Brüksel’deki NATO Karargahında adeta bayram havası yaşanması bundan, faşist darbeyle birlikte emperyalizmin bölgesel ihtiyaçları doğrultusunda yapılacak yeni düzenlemeler ve atılacak yeni adımlar için yolun açılmış olmasından dolayı idi aynı zamanda.
‘90’lı ilk yıllardan itibaren ABD tarafından Türkiye için gündemleştirilen “ılımlı islam modeli ülke” projesi, buna bir başka örnek olarak verilebilir. Bu, iç siyasal yaşamdan çok Amerikan emperyalizminin bölgesel politikalarına daha iyi uyum ve katılım sağlayan bir ülke ihtiyacının ürünü olmuştur. Fakat tam da bu ihtiyaç çerçevesinde Türkiye’nin iç siyasal yaşamına “ılımlı islam”ı güçlendiren ve çok yönlü desteklerle öne çıkaran bir müdahaleyi gerektirmiştir. Amerikan emperyalizminin dolaysız olarak taraf olduğu Refah Partisi(379)operasyonundan çıkan bugünkü AKP iktidarı, bu projenin dolaysız bir ilk ürünü olmuştur. Bu sayededir ki, bugün ABD emperyalizminin Ortadoğu politikasına en iyi uyumu sağlayan, siyonist İsrail ile en iyi ilişkileri kuran, İsrail’in tüm İslam ülkelerinde kabul görmesi için gönüllü misyonerlik yapan (Pakistan’la geliştirilen ilişkilere aracılık örneği) ve tüm bunların karşılığı olarak ABD’deki en etkin siyonist lobilerden üstün liyakat madalyaları alan bir “islamcı” hükümetle yüzyüzeyiz. “Ilımlı islam” işte bu türden dış ihtiyaçlar içindi, fakat Türkiye’nin iç yaşamına bir ağırlık olarak oturmuş, oturtulmuş bulunmaktadır.
Bugün ABD Ortadoğu’da büyük bir yeni maceraya giriştiğine göre, elbette bunun da Türkiye’in iç ve dış politikası üzerinde ciddi sonuçları olacaktır ve nitekim olmaktadır da. Gelişmelerin sadece Kürt sorunu boyutu bile bunu bugünden kanıtlamaya yeter. Oysa sorun bunun ötesindedir, çok daha kapsamlı ve çok boyutludur. Yine de bizi burada şimdilik bunlardan ikisi, Kürt sorunuyla bağlantılı gelişmeler ile komşu devletlerle ilişkiler boyutu ilgilendirmektedir. Daha yakından bakıldığında bu ikisi arasında çok dolaysız bir ilişki olduğu da görülecektir. Zira Kürt sorunuyla bağlantılı gelişmeler bugün Amerikan emperyalizminin elinde Türkiye’deki işbirlikçi rejimi terbiye etmenin ve bu arada Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerini kendi bugünkü politikasına sıkı sıkıya bağlamanın aracına dönüşmüş bulunmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |