Aişe’nin Hal ve Tavırlarına İşaret
Ümm’ül- Müminin Aişe’ye gelince; eğer o eleştiriliyorsa, bir tarafa olan sevgi veya buğz açısından değildir. Onun bilmeden yaptıkları işler sebebiyledir. Aişe ömrü boyunca yerinde durmamış ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in eşlerinden hiçbirisinin, hatta Ömer’in kızı Hafsa’nın bile bulaşmadığı işlere bulaşmıştır. Şiilerin Aişe’yi eleştirmesi, kendi alimlerinizin bizzat kendi kitaplarında rivayet ettikleri şeyler çerçevesindedir. Yani Aişe, kendi hayat tarihini lekelemiş biridir.
Şeyh: Ümm’ül- Müminin Aişe’nin kendi tarihini lekelediğini söylemeniz sizin gibi birine yakışır mı?
Davetçi: Resulullah (s.a.a)’in eşlerinden Ümm’ül- Müminin Hz. Hatice (a.s) hariç hepsi biz Şiiler için aynıdır; Ümmü Seleme, Sevde, Aişe, Hafsa, Meymune ve diğerleri hep Ümm’ül- Müminin’dir, sadece Aişe’nin hal ve tavırları onu diğerlerinden ayırmış ve kendi tarihini lekelemiştir. Bunu ben söylemiyorum, bizzat kendi büyük alimleriniz onun hayatının lekeli olduğunu rivayet etmiştir. Herkesin iyi veya kötü davranışları perde altında kalmaz, sonunda mutlaka ortaya çıkar. Ama siz var olan sevginiz sebebiyle olayı görmezlikten geliyor, rivayetleri hiçe sayıyor ve savunmaya kalkıyorsunuz.
Ama bilindiği gibi zavallı Şiiler bunları yazacak veya söyleyecek olursa, binlerce iftira atıyor, itirazda bulunuyorsunuz.
Eğer bir itirazınız varsa önce kendi alimlerinize itiraz ediniz, ki neden kendi kitaplarında rivayet etmişlerdir!
Şeyh: Her halde Ali’ye (k.v) yaptığı muhalefetten dolayı onu böyle tenkit ediyor ve kınıyorsunuz.
Davetçi: Hz. Ali, İmam Hasan ve Ehl-i Beyt’e (a.s) muhalefeti şöyle dursun, hayatındaki bu lekeler bizzat Hz. Peygamber (s.a.a) zamanından kaynaklanmaktadır. Zati ahlaki ve fıtratı gereği Peygamber (s.a.a)’e eziyet ediyordu. Sürekli Peygamber (s.a.a)’in emrine itaatsizlik ediyordu, bu hal üzere başkalarına da öyle davrandı.
Şeyh: Ümm’ül- Müminin Aişe’yi bu kadar küçük görmeniz ilginçtir. Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e eziyet ettiğini nasıl söyleyebiliyorsunuz? Halbuki bilindiği gibi Hz. Aişe de Kur’ân-ı Kerim’in şu ayetini okuyordu:
“Şüphesiz Allah’a ve Resulüne eziyet edenlere Allah dünyada da ahirette de lanet etmiş ve onlara aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.”183
O halde nasıl olur da Peygamber (s.a.a)’e eziyet edip dünya ve ahirette lanete uğrayabilir ve kendisi için ahirette aşağılayıcı bir azabı hazırlar? Dolayısıyla bu büyük bir iftira ve yalandır ve bu Şiilerin bir iftirasıdır.
Davetçi: Rica ediyorum bu kadar hakaret etmeyin; zira Şiiler iftira ehli değildir. Ortada olan deliller bu tür oyun ve desiselere gerek bırakmamaktadır.
Bu ayete gelince; tasdik ediyorum ki bu ayeti sadece Aişe değil, babası Ebu Bekir ve büyük sahabelerin hepsi de gördüler. Eğer insafınız olursa, önceki geceler naklettiğim rivayetler ışığında birçok gerçekler ortaya çıkar.
Aişe’nin Hz. Peygamber’e Eziyet Etmesi
Aişe’nin Peygamber (s.a.a)’e eziyet etmesi, sadece Şii kitaplarda yer almamıştır. Bizzat büyük alim ve tarihçileriniz de yazdığı üzere birçok defasında Resulullah (s.a.a)’ı üzmüş, O Hazreti incitmiştir.
Nitekim imam Gazali, İhya-u Ulum’ud- Din, “Adab’un- Nikah” kitabı, c. 2, s. 135’de, Aişe’yi kınayan birçok hadis rivayet etmiştir. Bunlardan biri de Aişe’nin Resulullah’a karşı çıkması ve Ebu Bekir’in hakemlik yaptığı olaydır. Mevla Ali Muttaki, Kenz’ul-Ummal c. 7, s. 116’da, Ebu Ya’la, Müsned’inde ve Ebu’ş- Şeyh Emsal kitabında şöyle yazmışlardır:
“Ebu Bekir kızı Aişe’yi görmeye gitti; çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) ve Aişe arasında bir rahatsızlık çıkmıştı. Peygamber (s.a.a), Ebu Bekir’i hüküm vermeye çağırdı. Aişe konuşurken Peygamber’e ihanet ediyor ve sürekli O’na; “Söz ve davranışlarında adil ol!” diyordu. Bu sözlerine dayanamayan Ebu Bekir kızının yüzüne öyle bir tokat vurdu ki elbisesi kana bulandı.”
İmam Gazali aynı “Nikah” babında ve diğerleri de kendi kitaplarında şöyle nakletmişlerdir: “Ebu Bekir, kızının evine girince Resulullah’ın üzgün olduğunu gördü. Onlara; “Aranızda geçenleri bana anlatın, ben hüküm vereyim.” dedi. Peygamber (s.a.a) de Aişe’ye; “Sen mi konuşuyorsun, ben mi konuşayım?” diye sordu. Aişe; “Sen konuş; ama hakkı söyle!!” dedi.
Başka bir cümlede de Peygamber (s.a.a)’e şöyle dedi: “Sen Allah’ın Peygamber’i olduğunu mu sanıyorsun?!”
Acaba bu cümleler Peygamber (s.a.a)’in makamını yermek ve O Hazrete ihanet değil midir? Aişe Peygamber (s.a.a)’i hak Peygamber olarak kabul etmemiş miydi ki böylesine sözler konuşuyordu?
Bu ve benzeri birçok rivayetler sizin kitaplarınızda vardır ve hepsi de Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’i ne kadar üzdüğünü ifade etmektedir. Neden Sünni ve Şii tarihçiler ve hatta oryantalistler bile İslâm tarihinde Resulullah (s.a.a)’in diğer eşlerinden bahsetmemiş ve onları eleştirmemişlerdir. Hatta Ömer’in kızı Hafsa hakkında bile böyle bir eleştiri yoktur. Aişe’nin bizzat kendi yaptıkları onu kötü tanıtmıştır ve biz de Aişe hakkında sadece büyük alimlerinizin dediklerini diyoruz.
Acaba siz imam Gazali’nin kitaplarını, Taberi, Mesudi, İbn-i A’sam Kufi ve vb. kimselerin tarih kitaplarını okumadınız mı ki bizzat kendi alimleriniz, Aişe’nin Allah-u Teala ve Resulünün emirlerine itaatsizlik ettiğini söylemişlerdir! Allah-u Teala ve Resulüne itaatsizlik saadet ve mutluluğa sebep olabilir mi?
Şimdi de siz benim; neden Aişe’nin hayatının lekeli olduğunu söylediniz?” diye beni tenkit ediyorsunuz.
Hangi tarihi leke, Allah-u Teala’nın ve Resulünün emrine itaatsizlik, Peygamber (s.a.a)’in halifesine isyan etmek ve onunla savaşmaktan daha büyüktür?
Halbuki bilindiği gibi Allah-u Tela Peygamber (s.a.a)’in bütün eşlerine hitaben şöyle buyurmaktadır:
“Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.” 184
Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in bütün eşleri bu emre itaat etmişler ve zaruri bir iş dışında evden dışarı çıkmamışlardır.
Dostları ilə paylaş: |