Aişe’nin Emriyle Basra’da Sahabe ve Müminlerin Katliamı
Bu rivayetler sizin muteber kitaplarınızda yok mudur; o halde neden Şia’ya itiraz ediyorsunuz? Müminlerin kanını dökmek, Peygamber (s.a.a)’in ashabından olan Osman bin Huneyf’e işkence etmek, yüzden fazla hafız ve silahsız devlet memurlarını öldürmek, kırk kişiyi camide katletmek, bu savaşa sebep olan Aişe’nin boynunda değil midir?
Allame Mes’udi Müruc’uz- Zeheb, c. 2, s. 7’de şöyle yazıyor: “Yaraladıkları hariç yetmişten fazla insanı öldürdüler. Bu yetmiş kişiden ellisinin boynunu vurdular. Bu öldürülenler İslâm’da mazlumca öldürülen ilk kimselerdi.”
Bu acı olayın detaylarını İbn-i Cerir, İbn-i Esir ve diğer alim ve tarihçileriniz de nakletmişlerdir.
Ya bu rivayetleri muteber kitaplarınızdan çıkararak (nitekim kitapların yeni baskılarında tahrifler yapılmış ve sadece bazı konular çıkartılmıştır ) büyük alim ve tarihçilerinizi yalanlayın ya da en azından Şiilere itiraz edip onları eleştirmeyin. Zira Şiiler sadece sizin muteber kitaplarınızda yazılanları söylemektedir. Allah-u Teala’ya yemin olsun ki Şiiler suçsuzdur. Farkımız şudur: Sizler bu muteber kitaplarınızdaki rivayetleri yüzeysel olarak okuyorsunuz. “Bir şeyi sevmek insanı kör ve sağır eder.” kaidesi gereğince önemli tarihi olayları rivayetlerle tatbik etmiyorsunuz. Sürekli hüsn-ü zanda bulunarak gereksiz yere savunuyor, apaçık gerçeklere teveccüh etmiyorsunuz, etseniz de örtmeye kalkışıyor ve herkesin güleceği bir şekilde tevillere baş vuruyorsunuz.
Ama bilindiği gibi biz olaylara derince, tarafsızca ve insaflıca bakıyoruz. Her iki fırkanın kitaplarındaki rivayetleri olaylarla tatbik ediyor, apaçık gerçekleri keşfediyoruz. Tatbik ederken, herhangi bir yerde garazlı ve haksız olduğumuzu görürseniz, mantık üzere itiraz edin, kabul etmeyin. Buna ben de çok sevinirim.
Şeyh: Buyurduklarınız doğrudur. Ümm’ül- Müminin Aişe de bir insandı, masum değildi. Elbette kanmış, hata etmiş, sadeliğinden iki sahabeye aldanmıştır. Ama sonra tövbe etmiş, Allah-u Teala da onu affetmiştir.
Davetçi: Evvela; siz de kabul ediyorsunuz ki bazı büyük sahabiler de hata etmiş ve aldanmıştır. Halbuki bilindiği gibi bunlar da Rıdvan ağacının altında biat edenlerdendi. Dolayısıyla sizin önceki gece rivayet ettiğiniz; “Ashabım yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız doğru yola hidayet olursunuz.” hadisi kendiliğinden batıl olmaktadır.
İkinci olarak; Aişe’nin tövbe etmesi sırf bir iddiadır. Aişe’nin kıyamı, savaşı ve katliamı bütün Müslümanlar nezdinde bellidir. Ama tövbe etmesi belli ve kesin değildir.
Aişe’nin, İmam Hasan (a.s)’ın Hz. Peygamber (s.a.a)’in Kenarında Defnedilmesine Mani Olması
Kesin olan bir konu Aişe’nin zati gereği sakin olmadığı, çocukça hareket etmiş olduğu ve her bir davranışının tarihte bir fesada neden olduğudur. Sizin dediğiniz gibi eğer gerçekten tövbe edip pişman olmuş olsaydı, o zaman neden Peygamber (s.a.a)’in torunu İmam Hasan’ın cenazesi karşısında herkesi üzecek o davranışları sergilerdi ve yeni bir fesada sebep oldu.
Aişe sadece Peygamber (s.a.a)’i üzmek, incitmek, devesine binerek cahiliye kadınları gibi Peygamber (s.a.a)’in halifesiyle savaşmakla kalmıyordu. Yani o sadece yaşayanlara muhalif ve zıt değildi, ölüler için de aynı şeyi yapıyordu. Devesine binip Peygamber (s.a.a)’in torunu İmam Hasan’ın cenazesini teşyi eden kafilenin önünü keserek O’nun Peygamber (s.a.a)’in kabri yanına gömülmesine de engel olmuştur.
Yusuf Sibt bin Cevzi Tezkiret’u- Havass’il- Ümme s. 122’de, Allame Mesudi İsbat’ul- Vesiyye, s. 136’da, İbn-i Ebi’l- Hadid Nehc’ul- Belağa Şerhi c. 4, s. 18’de (Ebu’l- Ferec ve Yahya bin Hasan’dan naklen), Muhammed Havendşah Revzat’us- Safa, c. 2’de, Ahmed bin Muhammed bin Hanefi Tarih-u A’sam-i Kufi’nin tercümesinde, İbn-i Şahne Revzat’ul- Menazir’de, Ebu’l- Fida ve başkaları da kendi tarihlerinde şöyle nakletmişlerdir:
“Hz. Hasan’ın cenazesini getirdiklerinde Aişe bir katıra binerek Beni Ümeyye’den bir grup şahısla ve köleleriyle birlikte cenazenin önünü keserek İmam Hasan’ın Peygamber (s.a.a)’in kabrinin yanında defnedilmesine izin vermeyeceklerini söylediler.”
Mesudi’nin rivayetine göre İbn-i Abbas şöyle dedi: “Sana şaşıyorum ey Aişe! Halkın Cemel (Deve) günü demesi sana yetmiyor mu ki şimdi de Katır günü desinler! Bir gün deveye bir gün de katıra binerek Resulullah (s.a.a)’in hicabını yırttın (ihtiramını korumadın), Allah’ın nurunu söndürmek mi istiyorsun? Halbuki müşrikler istemese de Allah-u Teala nurunu tamamlayacaktır. Biz Allah içiniz O’na doğru dönücüleriz.”
Bazıları da ona şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: “Bir gün deveye bindin, bir gün de katıra; yaşayacak olursan bir gün de file bineceksin. (Yani Ebrehe gibi Allah’la savaşmaya kalkışacaksın.) Sana sekizde birin dokuzda biri düştüğü halde sen hepsine el koydun.”186
Haşimoğulları kılıç çekip onları defetmek isteyince İmam Hüseyin (a.s) engel olarak; “Kardeşim, cenazesinin arkasında bir hacamat boynuzu kadar bile kan dökülmemesini vasiyet etmiştir.” buyurdu. Bu yüzden cenazeyi geri götürüp Baki mezarlığında defnettiler.
Aişe’nin Hz. Ali’nin Şehadetine Sevinerek Şükür Secdesi Etmesi
Eğer Aişe gerçekten tövbe etmiş ve Hz. Ali’yle savaşmaktan pişman olmuştuysa, o zaman Hz. Ali (a.s)’ın şehadet haberini duyunca şükür secdesinde bulundu. Nitekim Ebu’l- Ferec İsfahani Mekatil’ut- Talibiyyin kitabında Hz. Ali (a.s)’ın biyografisinin sonunda şöyle yazmıştır: “Aişe Hz. Ali (a.s)’ın şehadet haberini duyunca şükür secdesi etti.”
Eğer Aişe gerçekten tövbe edip pişman olmuştuysa, neden böylesine sevinmiş bayram etmiştir. Nitekim İbn-i Cerir-i Taberi Tarih kitabında H. 40. Yıl olaylarını yazarken ve Ebu’l- Ferec İsfahani de mezkur kitabında şöyle yazmışlardır: “Bir köle Aişe’ye Hz. Ali’nin şehadet haberini verince Aişe şöyle dedi:
İçim rahat etti, fikrim rahatladı;
Misafirinin gelmesiyle rahat olup gözü aydınlanan kimse gibi.
Yani Aişe misafirini bekleyen birisi gibi sürekli böyle bir haberi bekliyordu. Misafiri gelenin gözü aydınlandığı gibi, Aişe de Hz. Ali (a.s)’ın şehadet haberini duyunca kalbi rahatlamış, huzura ermiştir. Bu haberi verene; “Onu kim öldürdü?” diye sordu. O da; “Murad oğulları kabilesinden Aburrahman bin Mülcem-i Muradi” dedi. Bunun üzerine de şöyle dedi: “Gerçi Ali benden uzaktır, ama bana ölüm haberini getiren kölenin yüzü toprak görmesin!!”
Orada bulunan Ümmü Seleme’nin kızı Zeyneb onun bu sözünü duyunca şöyle dedi: “Ali hakkında böylesine sevinmen, böyle sözler söylemen doğru mudur?” Aişe durumun kötüleştiğini görünce şöyle cevap verdi: “Farkında değildim, unutkanlıktan söyledim, bundan sonra böyle söyleyecek olursam bana hatırlatın da söylemeyeyim.”
Lütfen sevgi ve buğzunuzu bir kenara bırakın ve ibret alın. Tövbe etmiş olduğu gerçek değildir, son nefesine kadar O’na düşmanlık etmiştir, yoksa sevinmez ve şükür secdesi etmezdi.
Siz beyler bunları neye yorumluyorsunuz? Aişe diğerlerinden daha hafif akıllı ve hayatında daha huzursuz birisi değil miydi?
Şimdi aklıma gelen bir konu da şu ki; siz beyler, Şiiler Osman’ı, kendi alimlerinizin nakletmiş oldukları sözlerle eleştirdiklerinden dolayı onlara düşmanlık gözüyle bakıyorsunuz.
Dostları ilə paylaş: |