Harun ve Musa Bin Cafer (a.s)’ın Resulullah (s.a.a)’in Zürriyeti Hakkındaki Tartışması
Davetçi: Ebu Cafer Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Musa bin Babeveyh-i Kummi (yani şeyh Saduk)14 güvenilir “Uyun-u Ahbar’ur- Rıza” kitabında ve Ebu Mensur Ahmed bin Ali bin Ebi Talib-i Tabersi “İhticac” kitabında tartışmanın izahını detaylı bir şekilde aktarmış ve İmam Musa Kazım (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Bir gün Abbasi halifelerinden olan Harun’ur- Raşid’in meclisine gittim, benden bazı sorular sorup cevaplar istedi. Sorularından biri de (sizin de sorunuz olan) şuydu:
“Nasıl, ‘biz Peygamber’in zürriyetiyiz’ diyorsunuz, halbuki Peygamber’in halefi yoktu; halef ancak erkek evlat içindir, kız evlat için değildir. Oysa ki siz kızından olan evlatlarısınız, Peygamber’in halefi (erkek evlâdı) yoktu?”
İmam Musa Kazım (a.s) ona cevap olarak “Enam” suresinin şu ayetini okudu:
“Onun (Nuh’un veya İbrahim’in) soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hidayete ulaştırdık. Biz iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz. (Yine onun soyundan) Zekeriyya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendi.”15
Daha sonra İmam (a.s) Harun’un dikkatini ayetteki delil olarak gösterdiği yere çekip şöyle buyurdu: “Ey Müminlerin Emiri! Hz. İsa’nın babası kimdir?”
Harun cevap olarak şöyle dedi: “İsa’nın babası yoktu.”
Bu esnada İmam (a.s) şöyle buyurdu: “İşte Allah-u Teâla onu Meryem’in vasıtasıyla peygamberlerin zürriyetine ilhak etmiştir. Bizi de annemiz Fatıma tarafından Peygamber (s.a.a)’in zürriyetine ilhak etmiştir.”
Fahri Razi, “Tefsir-i Kebir”in dördüncü cildinde, mezkur ayetin aşağısında beşinci meselede şöyle diyor:
Bu ayet Hasan ve Hüseyin’in Resulullah’ın soyundan olmalarına delalet etmektedir. Çünkü Allah-u Teâla bu ayette Hz. İsa’yı, Hz. İbrahim’in zürriyetinden saymıştır ( oysa ki Hz. İsa’nın babası yoktu). Bu intisap anne tarafındandı. Böylece Hasan ve Hüseyin (a.s) da anne tarafından Hz. Resulullah’ın zürriyeti idiler. Nitekim Hz. Bakır’ul- Ulum (Beşinci İmam) Haccac’ın yanında aynı ayetle istidlal etmiştir.”
Daha sonra İmam Musa Kazım (a.s) Harun’a; “Yine de sana delil getireyim mi?” diye buyurdu.
Harun, “Evet getir” dediğinde İmam Musa Kazım (a.s) Âl-i İmran suresindeki şu mübahele ayetini kıraat ettiler:
“Artık sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında seninle çekişip-tartışmalara girişirlerse de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söylemekte olanların üstüne kılalım.” 16
İmam (a.s) sonra şöyle buyurdu:
“Hiçbir kimse, Allah’ın emri gereği yapılan bu mübahele (karşılıklı lanetleşme) zamanı, Hz. Peygamber’in Hıristiyanlar karşısında Ali bin Ebi Talib, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’den (a.s) başka Müslümanlardan bir kimseyi bile buna katmış olduğunu iddia etmemiştir. “Enfüsena” (nefislerimizi)’dan maksat ise Ali bin Ebi Taliptir; “Nisaena” (kadınlarımız’)’dan maksat Fatımat-üz Zehra’dır; “ebnaena” (oğullarımız)’dan maksat da Allah’ın, kendilerine Resulullah’ın oğulları buyurduğu Hasan ve Hüseyin’dir.”
Harun, İmam Musa Kazım (a.s)’dan bu apaçık delili duyunca elinde olmaksızın; “Ahsente ya Ebe’l Hasan”17 (Yani “Aferin, ne güzel söyledin ya Ebe’l Hasan.) dedi.
İmam Musa Kazım (a.s)’ın, Hasan ve Hüseyin (a.s)’ın Resulullah’ın oğulları olduğuna dair Harun için getirdiği delilden bütün Fatım-i Seyyidler’in Resulullah (s.a.a)’in evlatları olduğu iddiası ispat edilmiş olur.
Hz. Fatıma’nın Evlatlarının Hz. Peygamber’in Evlatları Olmasına Dair Yeterli Deliller
Sizin büyük alimlerinizden olan “İbn-i Ebi’l Hadid-i Mütezili” “Şerh-i Nehc’ul- Belağa” kitabında ve “Ebu Bekir-i Razi” kendi tefsirinde mezkur ayet ve “ebnaena” (oğullarımız) cümlesiyle Hasan ve Hüseyin’in anne tarafından Resulullah’ın oğulları olduğuna dair istidlalde bulunmuşlardır. Nitekim Allah-u Teâla Kuran-ı Mecid’de Hz. İsa’yı annesi Meryem tarafından İbrahim’in zürriyetinden saymıştır.
Muhammed bin Yusuf-i Genci-i Şafii “Kifayet’üt- Talib” kitabında ve İbn-i Hacer-i Mekki “Savaik’ul- Muhrika” kitabında Taberani ve Cabir bin Abdullah-i Ensari’den ve Hatib-i Harezmi “Menakıb” kitabında İbn-i Abbas”tan Resul-u Ekrem (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu naklederler:
“Allah-u Teâla her peygamberin zürriyetini (soyunu) kendi sulbünden kılmıştır; benim zürriyetimi de Ali bin Ebi Talib’in soyunda kılmıştır.”
Yine Hatib-i Harezmi “Menakıb” kitabında, mir seyyid Ali Hemedani eş- Şafii “Meveddet’ul- Kurba”da sizin büyük alimlerinizden olan İmam Ahmed bin Hanbel “Müsned”inde ve Süleyman-i Hanefi el-Belhi “Yenabi’ul- Meveddet”de (az bir farklılıkla Resul-u Ekrem (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu naklediyorlar:
“Bu iki oğlum (Hasan ve Hüseyin) dünyadan iki reyhandırlar. Yine bu iki oğlum ister (imamet işi için) kıyam halinde olsunlar, isterse otursun (sussun)lar İmamdırlar.”
Şeyh Süleyman Hanefi “Yenabi’ul- Meveddet”in 57. babını bu mevzua ayırmıştır. Muhtelif yollarla Taberani, Hafız, Abdülaziz, İbn-i Ebi Şeybe, Hatib-i Bağdadi, Hakim, Beyhaki, Beğevi ve Taberi gibi büyük alimlerinizden çeşitli lafız ve tabirlerle Hasan ve Hüseyin’in Resulullah’ın oğulları olduğuna dair çok hadisler nakletmişlerdir.
Mezkur babın sonunda Ebu Salih, Hafız Abdülaziz bin Ahzar, Ebu Naim, İbn-i Hacer-i Mekki, Muhammed bin Yusuf-u Genci eş- Şafii ve Taberi’den ve onlar da ikinci halife Ömer bin Hattab’dan şöyle dediğini nakl etmişlerdir: “Resulullah’dan (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum:
“Her hasep ve nesep kıyamet günü, benim hasep ve nesebim hariç kesilecektir. Her kızın evlatlarının asabesi18 Fatıma’nın evlatları hariç baba tarafındandır. Çünkü ben onların (Fatıma’nın evlatlarının) babası ve asabesiyim.”
Yine şeyh Abdullah bin Muhammed bin Amir eş- Şebravi eş Şafii “El- İttihad bi-hubb’il- Eşraf” kitabında mezkur hadisi Beyhaki’den ve Dar-u Kutni de Abdullah bin Ömer’den, o da Ümmü Gülüsüm’ün evlenme vakti babasından nakletmiştir ve Celaluddin-i Süyuti de “İhya’ul- Meyyit bi-Fezail-i Ehl-i Beyt” kitabında Taberi’den naklen ikinci halife Ömer’den naklediyor.
Yine Seyyid Ebi Bekir bin Şehabüddin-i Alevi, “Reşfet’us- Sadi min Bahr-i Fezail-i Beni’n- Nebiyyi’l Hadi” kitabında (Mısır BİN) mezkur hadisi, Fatıma (a.s)’ın evlatlarının Resulullah(s.a.a)’in evlatları olduğu hususunda nakledip onunla delil göstermektedir.
Ama şahit getirdiğiz şairin şiirine gelince o bunca apaçık deliller karşısında merduttur, yani red olunmuştur. Nitekim Muhammed bin Yusuf-i Genci eş-Şafii, “Kifayet’ut- Talib” kitabının yüz babından sonra gelen birinci bölümünü şairin bu şiirine cevap olarak ayırmıştır. Şu manada ki; Hz. Peygamber’in kızının evlatları o hazretin kendi evlatlarıdır. Üstelik şairin bu şiiri İslam’dan önce okunmuş olup küfürdür. Nitekim “Cevami’uş- Şevahid” kitabının sahibi onun İslam’dan önce inşat edildiğini nakletmiştir.
Fatıma-i Sıddıka(a.s)’ın evlatlarının Resulullah(s.a.a)’in evlatları olmasını ispat eden bu çeşit deliller hayli çoktur. Binaenaleyh bizim nesep silsilemiz Hz. Hüseyin (a.s)’a ulaşması ispat edilince beyan ettiğimiz güvenilir delillere göre Resulullah’ın evlatları olmamız da haliyle sabit olur. Bu bizim için en büyük iftihardır; Resulullah’ın soyundan başka hiçbir kimsenin böyle bir iftiharı yoktur. Şair Ferazdak ne güzel söylüyor:
Onlar benim babalarımdır ey Cerir!
Öyleyse Topluluklar bizi bir araya getirdiği zaman onların mislini bana getirin.
Velhasıl, nesepleri Hatem’ul- Enbiya ve Aliyy’ul- Murteza’ya (Allah’ın salat ve selamı onların üzerine olsun) ulaşan şürefa ve sadattan başka hiçbir kimse babalarının büyüklüğü ve yüceliğiyle böylesine övünemez.
Hafız: “Deliliniz gerçekten yeterli ve kamildi; onu inatçı ve mutaassıp kimselerden başka kesinlikle inkar eden olmaz. Perdeleri (gözümüzün önünden) kaldırdınız, bizi yararlandırdınız, öyle ki artık büyük bir şüphe giderilmiş oldu.”
Bu esnada, yatsı namazını ilan eden müezzinin ezan sesi camide yükseldi.19 (Sünnî kardeşler) camiye gitmek ve farizayı eda etmek için hazırlandılar. Kardeşlerden bazıları; “Eğer tekrar dönüp müzakereye devam etmek istiyorsanız camiye gidip gelmek çok vakit aldığından dolayı, bu meclis devam ettiği müddetçe yatsı namazının burada kılınması iyi olur; sadece Seyyid Abdülhay efendi (cami imamı) camiye gidip cemaatla namaz kıldıktan sonra geri dönsünler.” dediler.
Sunulan teklif herkes tarafından kabul edildi;20 derken kardeşler namaz kılmak için diğer büyük bir odaya geçtiler, vazifeyi eda ettikten sonra tekrar tartışma yerine döndüler.
Nevvab21 Abdülkayyum Han: “Kıble sahip (alicenap)! müsaade ederseniz beyler, çay içene kadar, konudan hariç bir soru arz edeyim.”
Davetçî: Buyurun, sizi dinliyorum.
Nevvab: Sorum çok kısadır. Çoktan beridir ki bilgili Şiîlerden sormak istiyordum, fakat fırsat olmuyordu; ama şimdi bu fırsat olduğu için kalbimdeki şu soruyu arz etmek istiyorum: “Neden Şiiler, Resulullah (s.a.a)’in sünnetine aykırı öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını cem ediyorlar?”
Dostları ilə paylaş: |