Program sorunları üzerine konferanslar (Not 2: Dipnotlar yazıda kullanılan yere parantez içinde küçük puntolarla eklenmiştir.)



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə15/52
tarix26.07.2018
ölçüsü1,06 Mb.
#58884
növüYazı
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   52

Sözünü ettiğim nokta ya da ayrım son derece önemlidir. Zira bildiğiniz gibi sorun hiçbir şekilde soyut bir milli burjuvazi sorunu olarak değil, “anti-emperyalist demokratik devrim mücadelesinde proletaryanın (geçici ve sallantılı) müttefiki” olarak milli burjuvazi, bir süre için ve bir yere kadar da olsa, “proletaryanın yanında yeralabilecek” bir milli burjuvazi olarak çıkmaktadır karşımıza. Yüzyılın ilk çeyreğinde, yarı-sömürge, yarı-feodal koşullara sahip toplumlarda bile buna yanaşmayan, kendi önderliğini ve kendi çizdiği sınırları proletaryaya daya(164)tabildiği ölçüde “birlikte yürüyen” bir milli burjuvazinin, günümüzün modern sınıf ilişkileri ortamında devrimde proletaryaya geçici devrimci müttefik olabileceğini ummak, bir ham hayalden öte bir değer taşımaz. Ama birileri kalkıp bu ham hayalleri nesnel veri sayarak, bundan devrimin ve bu arada anti-emperyalist mücadelenin karakteri üzerine bir takım sonuçlar çıkarma yoluna gidebiliyorlar.

Eğer gerçek bir halk devrimi işçi sınıfının, şehir ve kır emekçilerinin enerjisinin en ileri düzeyde ortaya çıkması olacaksa ve biz bunun için çalışacaksak, orta sınıf hiçbir zaman ve hiçbir biçimde devrimimize yanaşmayacaktır. Tam tersine, ondan bir öcü gibi korkacaktır. Eğer biz onun desteğini almak için işçi sınıfının ve köylülüğün devrimci enerjisini, devrimci inisiyatifini sınırlamaya gideceksek, o zaman da devrimi zaten kendi ellerimizle zaafa uğratmış oluruz. Burada ayrıntısına giremem; Vietnam İşçi Partisi Tarihi'nde bu konuda dikkate değer bir tarihsel ders var. Deniliyor ki, bir dönem “yurtsever toprak ağaları”nın desteğini almak için, toprak devrimi çizgisinden toprak kiralarının indirilmesi çizgisine geçtik. Fakat çok geçmeden bunun köylülüğün emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesine enerjik katılımını zaafa uğrattığını gördük ve bu yanlış politikayı derhal terkettik.

Bugün birileri milli burjuvazi ya da orta burjuvaziden sözederlerken, onun devrimci ya da anti-emperyalist potansiyelinin “cılız ve her an tersine dönmeye hazır” olduğunu, onun ancak geçici ve sallantılı bir müttefik olabileceğini söylemeyi, önemli bir farklılık sayıyorlar. Oysa bu, Mao Zedung’un milli burjuvaziye ilişkin çok bilinen tanımlamalarının bir tekrarından başka bir şey değildir.

Kaldı ki, 1920’lerin, ‘30’ların Çin toplumundaki milli burjuvazinin ileriye dönük bir eğilim göstermesinin tarihsel bir temeli ve mantığı herşeye rağmen vardı. Gerilik ölçüsünde, toplumsal gelişimin önündeki engellerin feodalizm ve emperyalizm(165)olması ölçüsünde, milli burjuvazi kısmi ilerici bir potansiyel taşıyabiliyor. Ama buna rağmen Çin toplumunda bile milli burjuvaziden belli kayıtlarla sözedilebiliyor. Siz bunu Türkiye gibi modern sınıfların belirginleştiği, orta burjuvazinin mevcut sistemle organik olarak bütünleştiği bir tarihsel ortamda, nasıl benzer şekilde tanımlayabilirsiniz ki?

Tam da bu noktada yeniden Lenin’in daha önce sözünü ettiğim konuşmasına dönebiliriz. Ezen ve ezilen uluslar arasında yapılan temel önemde ayrımdan kalkarak birilerinin sömürge ve bağımlı ülkeler için her durumda geçerli kategoriler kullanmak yoluna gittiklerini söylemiştim. Milli burjuvazinin geçici devrimci müttefik olduğuna ya da olabileceğine ilişkin düşünce de bu tür soyut kategorilerden biridir. Oysa Lenin, tam da vurguladığı ayrımı izleyen cümlelerinde, emperyalizm çağında, sömürge ve bağımlı ülkeler devrimlerinin sorunlarının çözüme bağlanmasında soyut kategori ya da kavramlardan değil, somut iktisadi gerçeklerden hareket etmenin kritik önemine değinmekte, bunun işçi sınıfı ve Komünist Enternasyonal için taşıdığı önemi vurgulamaktadır.

Temel önemdeki bu yöntemsel tutumu TDKP ile polemiklerde ayrıntılı olarak ele almıştık. Konumuz için çıkarabileceğimiz kestirme sonuç şudur: Yarı-sömürge, yarı-feodal bir ülkenin orta burjuvazisi ile bağımlı kapitalist bir ülkenin orta burjuvazisi aynı olabilir mi? Burjuva uluslaşma sürecini henüz yaşayan, yarı-feodal ilişkilerin hakim üretim biçimi olduğu bir ülkede anti-emperyalist mücadelenin anlamı, kapsamı ve karakteri ile, burjuva uluslaşma sürecini esası yönünden tamamlamış, kapitalist ilişkilerin toplum yaşamını belirlediği bir bağımlı kapitalist ülkede anti-emperyalist mücadelenin anlamı, kapsamı ve karakteri bir olabilir mi?

1920’ler dünyası ile 1990’lar dünyası arasındaki büyük mesafeyi ve farkı da bir yana koyalım. Daha 1925’te, Lenin’in vurgularından yalnızca beş yıl sonra, Stalin’in kapitalist geliş(166)me düzeyinden hareketle yaptığı üç tip ülke ayrımı var. Niçin yapılıyor bu ayrım? Kapitalist gelişme düzeyi, modern sınıflaşma düzeyi, işçi sınıfının gelişmişlik düzeyi, burjuvazinin ayrışma ve dönüşme düzeyi, tüm bu somut sosyo-ekonomik veriler devrimin yapısını, kapsamını, itici güçlerini çok yakından ilgilendirdiği için. Kaldı ki, bizzat ikinci Kongre’de, Lenin’in başkanlığını yaptığı komisyon bile bu açıdan iki tip ülke ayrımı yapıyor ve ikinci kategoriye giren ülkeler için “tamamlayıcı tezler” hazırlanıyor.

Stalin’in Milli Demokratik Devrim başlığı altında derlenmiş makaleleri var önümde. Çok büyük ölçüde Çin Devrimi’ne ilişkin bu makaleler. Bu arada başka makaleler de var. Örneğin Doğu Emekçileri Üniversitesi’nde yapılmış son derece anlamlı bir konuşma var. Demin sözünü ettiğim üçlü ayrım bu konuşmada yapılıyor. Stalin burada; genel olarak sömürge ve yarı-sömürge ülkelerde devrimin sorunları gibi genel bir kalıpla hareket edemeyiz; çünkü bu ülkelerin gelişme düzeyleri birbirinden farklıdır; bunların her birinde, bu kapitalist gelişmenin bir sonucu olarak, sınıflaşma düzeyi farklıdır, burjuvazinin oluşum ve ayrışma düzeyi farklıdır, bunun devrim stratejisi için yaratacağı sonuçlar farklıdır, diyor. Kapitalist gelişme düzeyi ile, dolayısıyla şu veya bu toplumdaki modern sınıflaşma düzeyi ile devrimin yapısı ve sorunları arasında dolaysız bir ilişki kuruluyor. Bu yöntemsel bakımdan çok temelli bir ayrım. Fakat ben sözü, devrimin sorunlarını çözüme bağlarken soyut kavram ya da kategorilerden değil somut iktisadi gerçeklerden hareket etme zorunluluğu çerçevesinde, asıl Stalin’in Çin Devrimi’nin yapısı ve karakterine ilişkin tahliline getirmek istiyorum. Bunu, devrimin önderi, izlediği çizgi ile Çin Devrimi’ni zafere taşıyan Mao Zedung’dan değil, kasten Stalin’den yapıyorum. Zira biliyorsunuz bazıları Mao Zedung’a dayalı referanslara, sözkonusu olan Çin Devrimi olduğunda bile itibar etmeyebiliyorlar.(167)


Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin