6- Organizasyon çatısı altında iyi bir iletişim sistemi oluşturarak insan ilişkilerini geliştirmek ve çalışanların moral ve motivasyon düzeylerini yükseltmek, 7- İşçi sağlığı, güvenliği, iş kazalarının önlenmesi, iş stresi ve meslek hastalıkları üzerinde çalışmak, 8- İş ve serbest zamanların değerlendirilmesi, endüstriyel ilişkilerde ödüllendirme ve teşvik sistemleri oluşturmak
Bireyin kişilik yapısı, davranış, motif ve özelliklerini tanımaya çalışmak, Bireyin kişilik yapısı, davranış, motif ve özelliklerini tanımaya çalışmak, Tanıma işlemlerinin teknik ve yöntemlerini geliştirmek, Bireyin örgütteki konumu ve işine bakmadan, herkese eşit ve insancıl davranılmasını sağlamak, Güvenli, saygın, uyumlu, mutlu ve verimli bir işletme ortamını sağlamaya çalışmak, Sadece bireysel davranışları değil, grup davranışlarını ve örgütsel davranışları da incelemek ve yönlendirmek, İşletmede çalışanların psiko-sosyal sorunlarını teşhis etmek ve çözümlemeye çalışmak.
Davranış bilimleri, birey ile onun oluşturduğu toplumun ilişkilerini ve özelliklerini sistematik olarak incelemeye ve açıklamaya yönelik tüm etkinlikleri kapsar. Davranış bilimleri, birey ile onun oluşturduğu toplumun ilişkilerini ve özelliklerini sistematik olarak incelemeye ve açıklamaya yönelik tüm etkinlikleri kapsar. Davranış bilimciler, insanların ve grupların işletmede çalışırken oluşan sorunlar üzerinde önemle durmuşlardır. Özellikle de inceleme konusu olan sorunlar şunlardır:
Yapısal sorunlar (görev ve yetki dağılımında oluşan sorunlar) Yapısal sorunlar (görev ve yetki dağılımında oluşan sorunlar) İşletmedeki çatışma ve işbirliği özellikleri ve yapıyla ilişkileri, Çalışanların güdülenmesi, tatmini ve ödüllendirilmesi, Düşünce, emir ve bilgilerin iletilmesi, İşletmedeki, örgütsel , yönetimsel ve teknik değişmeler
Yönetim biliminin günümüze kadar gelişen süreci dikkate alındığında, Taylor’la başlayan, Fayol, Weber ve Gullick’ le devam eden klasik örgüt kuramının özü, insanı makine gibi gören ve iş verimliliği üzerinde yoğunlaşan bir yönetim yaklaşımı üzerine odaklanmış idi. Yönetim biliminin günümüze kadar gelişen süreci dikkate alındığında, Taylor’la başlayan, Fayol, Weber ve Gullick’ le devam eden klasik örgüt kuramının özü, insanı makine gibi gören ve iş verimliliği üzerinde yoğunlaşan bir yönetim yaklaşımı üzerine odaklanmış idi. 1900’ lü yılların başında kişisel tavırlar, davranışlar ve grup hareketleri, “Davranışsal Yönetim Teorisi” ile açıklanmaya çalışılmış, böylece “Örgütsel Davranış” çalışmasının çıkış noktasını oluşturmuştur.
1920’ lerde yönetimde insan unsurunun öneminin artması araştırmacıları, insanları yönetmede yeni araçlar ve yöntemler bulmaya teşvik etmiştir. 1920’ lerde yönetimde insan unsurunun öneminin artması araştırmacıları, insanları yönetmede yeni araçlar ve yöntemler bulmaya teşvik etmiştir. Böylece insan odaklı yönetim modeli tüm örgütlerce benimsenmiştir. Örgüt sağlığı kavramı da bu doğrultuda örgütsel davranış ve çalışma psikolojisi alanında örgüt iklimi, örgütsel etkileşim ve örgüt kültürü kavramlarıyla iç içe kullanılmaya başlanmıştır.
Örgüt sağlığı kavramını daha çok eğitimciler, okulların yönetimi, etkinliği, kültürü ve iklimi çerçevesinde kullanarak, çalışan-çalıştıran, bir diğer ifade ile öğretmen-öğrenci-yönetim arasındaki uyum ve bunun sonucu ortaya çıkan verimlilik olarak kullanmışlardır. Örgüt sağlığı kavramını daha çok eğitimciler, okulların yönetimi, etkinliği, kültürü ve iklimi çerçevesinde kullanarak, çalışan-çalıştıran, bir diğer ifade ile öğretmen-öğrenci-yönetim arasındaki uyum ve bunun sonucu ortaya çıkan verimlilik olarak kullanmışlardır.
Sağlıkçılar ise örgüt sağlığı kavramından bireylerin iş yerlerindeki fiziki ve ruh sağlığını ön plana çıkartarak, iş yerinin sağlık ve güvenliğe uygunluğunu, fiziki koşulların bireye uygunluğunu incelemişlerdir. Sağlıkçılar ise örgüt sağlığı kavramından bireylerin iş yerlerindeki fiziki ve ruh sağlığını ön plana çıkartarak, iş yerinin sağlık ve güvenliğe uygunluğunu, fiziki koşulların bireye uygunluğunu incelemişlerdir. Örgütsel davranışla ilgilenenler ise; çalışan-çalıştıran, bir diğer ifade ile işçi-işveren arasındaki uyum, işbirliği ve tarafların birbirlerine olan davranışlarının örgüt sağlığını vurguladığı görüşündedirler.
Sağlıklı örgütün, sadece bulunduğu ortamda yaşamını sürdürmekle kalmayan, uzun dönemde de devamlı gelişen, başetme ve yaşama yeteneğini geliştiren bir örgüt olarak tanımlaması daya uygun olacaktır. Sağlıklı örgütün 3 temel boyutu vardır.
1. Görev ihtiyaçları - Amaç Odaklı; Amaçlar üyeler için açık, kabul edilebilir ve başarılabilirdir. - İletişim Yeterliliği; Bütün yönlere açık berbest bir iletişim, iç gerginliklerin hissedilmesini iyi ve çabuk sağlar.
Dostları ilə paylaş: |