Request for rule 39 (echr)


III- İÇ HUKUK YOLLARININ TÜKETİLMESİ



Yüklə 128,93 Kb.
səhifə3/3
tarix27.12.2018
ölçüsü128,93 Kb.
#86457
növüRequest
1   2   3

III- İÇ HUKUK YOLLARININ TÜKETİLMESİ

  1. 15 Temmuz 2016 tarihi sonrası tutuklanan hâkim ve savcıların hücreye konması tamamen fiili (de facto) ve keyfi bir uygulamadan ibaret olup yukarıda belirtildiği gibi kanuni hiçbir dayanağı yoktur. Bu durumu sonlandırmak için, hâkim ve savcılardan fiilen hücreye konanlar kanun yollarına başvurmak istemiş ancak kendilerine bu hususta birçok fiili engel çıkarılmıştır. Tutuklu hâkim ve savcıların bu konuda karşılaştıkları ana sorunlar şunlardır: İlk olarak verilen dilekçeler kabul edilmemekte, işleme konulmamakta, bazen tutuklunun bulunduğu hücrenin kapı aralığının altından bahse konu dilekçe kendisine iade edilmektedir. Dilekçelere cevap dahi verilmemekte, talep reddedilse dahi hücreye konan kişiye bildirilmemektedir. Örneğin, HSYK 2. Dairesi eski Başkanı Nesibe Özer’in hücreye konduktan sonra verdiği birçok dilekçeye cevap dahi verilmemiştir; bu durumu protesto eden Özer açlık grevine başlamıştır.13 İkinci olarak hücreye konma konusunda herhangi bir karar tebliğ edilmediği gibi bu uygulamaya itiraz için devletin sunması gereken kolaylıklar ve başvuru yoluna erişme hakkı fiilen engellenmekte, ilgili mercie başvuru fiilen imkânsızlaştırılmaktadır. 15 günden önce ailesi dâhil hiç kimseyle görüştürülmediği ve avukatı dâhil hiç kimseye haber verilmediği için fiilen hücreye konduğunu hiç kimseye haber verememekte, bu sorununu günlerce kimseye iletememektedir. Örneğin, medyaya yansıyan haberlere göre, Danıştay eski üyesi tutuklu İbrahim Günenç hücreye konduktan sonra haftalarca hiçbir insanla görüştürülmediğini kendisini ziyaret eden CHP eski milletvekili Hüseyin Aygün’e beyan etmiştir. Kısaca tutuklanan hâkim ve savcıların kanun yollarına başvurması fiilen engellenmekte, verdikleri dilekçeler ya işleme konmamakta ya da yırtılıp atıldığı yönünde haberler yayınlanmaktadır. Kendilerine hücreye konmanın nedenine ilişkin de hiçbir bilgi verilmediği gibi herhangi yazılı bir karar da tebliğ edilmediği için, hangi kanun yoluna, ne tür gerekçelerle başvurulacağı dahi bilinmemektedir.

  2. Yukarıda açıklandığı gibi, başvurucunun hücreye konmasının hukuki hiçbir dayanağı yoktur. Hücreye konmanın bir disiplin cezası olduğu dikkate alındığında, ceza niteliğindeki bu uygulamanın gerekçeleri yazılı olarak da başvurucuya bildirilmemiştir. Yukarıda belirtilen örneklerden de anlaşılacağı gibi, bu uygulamaya Adalet Bakanlığının sözlü talimatı üzerine başvurulmakta olup bu sözlü talimata karşı kanunlarda önceden öngörülmüş herhangi bir başvuru yolu da mevcut değildir.

  3. Başvurucuya yazılı olarak herhangi bir karar tebliğ edilmediği için itiraz edecek herhangi bir karar da bulunmamaktadır. Hücre cezası (CGTİHK m. 44) bir disiplin cezası olup ancak bir disiplin soruşturması sonucu ve infaz hâkiminin onayı ile alınan bir karardır. Bu türden bir karar bulunmadığı ve tebliğ de edilmediği için, tamamen fiili ve keyfi bu uygulamaya son verecek yasal bir merci de yoktur. 5275 sayılı Kanunun 115. maddesindeki durum da söz konusu olmadığına göre, bu madde gereğince öngörülmüş kanun yollarına başvurmak da mümkün değildir. Adalet Bakanlığının sözlü talimatına dayalı olarak yapılan bu uygulamaya son verecek etkili hiçbir idari ya da yargısal kanun yolu iç hukukta öngörülmüş değildir. Kaldı ki, etkili başvuru yolunun bir özelliği de gerekçeli kararın ilgiliye tebliğ edilmesi ve söz konusu gerekçeye dayalı olarak itiraz ya da başka kanun yollarına başvurulabilmesidir. Ortada yazılı ve tebliğ edilmiş hiçbir karar olmadığı için hangi gerekçe veya nedenlere dayalı olarak itiraz edileceği de bilinemez. Uygulamada yazılı olarak verilen dilekçelerin işleme konmadığı, bazen başvurucuya iade edildiği bazen de yırtılıp atıldığı durumlar da dikkate alındığında, başvurulabilecek, yasa dışılığı tespit edip sonlandıracak ve ihlale son verebilecek herhangi bir etkili merciin bulunmadığı açıktır.

  4. Yukarıdaki durum gözetilerek ihlale son vermesi için tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine ihtiyati tedbir talepli olarak bireysel başvuruda bulunulmuştur (Ek-1). Aradan 5 günden fazla bir süre geçmesine rağmen Anayasa Mahkemesi tarafından herhangi bir tedbir kararı alınıp, devam eden ihlallere son verilmemiştir. /YA DA/ Anayasa Mahkemesi yukarıda belirtilen açık hak ihlallerine rağmen ihtiyati tedbir talebi hususunda karar vermeye gerek olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir (Ek-2). Bu nedenle işbu tedbir talebiyle AİHM’ye başvurulmuştur. (NOT: “YA DA” ile ayrılan altı çizili iki cümleden durumunuza uygun olanı seçip, durumunuza uymayanı siliniz)

IV. TALEP

  1. Yukarıda açıklananlardan anlaşılacağı üzere, başvurucuya yapılan uygulamalar ve son olarak yasal dayanaktan yoksun şekilde hücreye koyup dış dünya ile iletişimini koparıp, neredeyse mutlak bir tecride tabi tutma açık bir insanlık dışı muamele olduğu gibi, aynı zamanda kanunsuz bir cezadır. Bu nedenlerle OHAL durumunda dahi ihlal edilemeyecek mutlak haklardan olan AİHS’nin 3 ve 7. maddelerini devam eden şekilde ihlal eden bu duruma son verilmesi için AİHM İçtüzüğünün 39. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilerek gereğinin yapılmasını saygıyla talep ederim.

10 Kasım 2016

Başvurucunun Temsilcisi



(Eşi)

(İmza)


EKLER

  1. İhtiyati tedbir talepli AYM başvuru formu

  2. İhtiyati tedbir talebine ilişkin Anayasa Mahkemesinin ret kararı (eğer Anayasa Mahkemesi ret kararı verdiyse bu kararı ekleyiniz; AYM, başvuru tarihinden itibaren beş günden fazla bir süre geçmesine rağmen herhangi bir karar vermezse, daha fazla beklemeden AİHM’ye bu tedbir talebini ekleriyle birlikte sırasıyla fakslayınız. Bu durumda bu (2.) sıradaki eki siliniz)

  3. Yetki belgesi

  4. Başvurucunun kimlik fotokopisi




1 HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın 22 Eylül 2016 tarihli Cumhuriyet Gazetesine verdiği demeçte kullandığı “Başsavcılık, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. Maddesine göre re’sen, yani HSYK onayına ihtiyaç duymadan gözaltı kararı verdi.” ifadesi bu durumu açıkça kanıtlamaktadır.

2 Bakınız. washingtonpointdc.blogspot.com

3 Bakınız. Tutuklu Hâkim Mustafa Akarsu’nun Eşinden Mektup, washingtonpointdc.blogspot.com

4 Hücre, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda (F Tipi) bulunan tek kişilik odaların standartlarına göre belirlenen tutuklu ve hükümlülerin disiplin cezası neticesi konulduğu yerdir. Buna göre hücre niteliğindeki bu tek kişilik oda, tuvalet ve duş kısmı 1,5 metre kare ve toplam genişliği 11 metre kare olan, aydınlatma ve havalandırmaları olan, kamera ile izlenen yerdir.

5 Türk İnfaz Sisteminde “tek kişilik oda ya da koğuş” teknik olarak hücre niteliğinde olup, tutuklu ya da hükümlülerin disiplin cezası sonucu bu tek kişilik odaya konulmadıkları durumlarda, hücre, “tek kişilik oda ya da koğuş” olarak isimlendirilir.

6 Cezaevlerindeki hücre ile tek kişilik koğuşlar nitelik itibariyle esasında aynıdır; sadece bir kişi disiplin cezası olarak hücre cezasına çarptırılır ve hücreye konarsa, bulunduğu tek kişilik odanın ismi “hücre” olarak anılmakta, aksi durumda aynı oda “tek kişilik koğuş” olarak adlandırılmaktadır.

7 Bakınız. Wife of arrested judge: they arrested my husband for not voting pro-govt candidate in last judicial elections, washingtonpointdc.blogspot.com

8 Hiç kimse kendisini veya yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamaz. İşkence ya da insanlık dışı muameleye tabi tutularak kişilerden delil elde edilemez. Bu şekilde elde edilen deliller ceza yargılamasında kullanılamaz; aksi durum adil yargılanma hakkını ihlal eder (Jollah v. Germany (BD), 11.7.2006 – Gafgen v. Germany (BD), 1.6.2010). BM İnsan Hakları Komitesi’ne göre, bu hak, “sanığın soruşturma makamları tarafından itirafta bulunmak için hiçbir fiziksel ya da psikolojik baskıya maruz bırakılmaması şeklinde anlaşılır” (Glenford Campbell v. Jamaica, No: 248/1987, 30.3.1992, A/47/40, para. 67, s. 230). Yukarıda belirtilen Ankara Başsavcısı ile HSYK Başkanvekilinin beyanları dikkate alındığında bu ilke açıkça ihlal edilmiş olup, hücre uygulaması özellikle tutuklu hâkim ve savcılara fiziksel ve psikolojik baskı yapıp kendisini veya başkalarını suçlayıcı beyan elde etme amacıyla uygulanmaktadır.

9 Darbe girişimi sonrası 35 gün boyunca, darbenin arkasında Gülen Hareketi olarak adlandırılan yapının olduğu açıklanmış olmasına karşın, Kültür Bakanı Nabi Avcı, 21 Ağustos 2016 tarihinde katıldığı CNN Türk canlı yayınında darbenin arkasındaki aktörü açıklayamayacaklarını şu şekilde ifade etmiştir: “Darbe olayının arkasında kimin olduğunu biliyoruz, devlet aklı bunu açıklamaya el vermiyor” (@gritliturk, 21.8.16 – 22.17). Anlaşılacağı üzere, darbe girişiminin arkasında, iddia edildiğinin aksine söz konusu yapının olmadığını iktidar da bilmekte ancak kamuoyuna açıklayamamaktadır.

10 HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’ın 22 Eylül 2016 tarihli Cumhuriyet Gazetesine verdiği demeç.

11 2802 sayılı Kanunun 88. Maddesine göre, hâkim ve savcılar ağır cezalık suçüstü hali olmadıkça aranamaz, yakalanamaz, yakalanamayan gözaltına alınamaz ve tutuklanamaz. 2745 hâkim ve savcının aynı anda aynı ağır cezalık suçu işleme iradesiyle anlaşıp bu suçu aynı anda işlemesi imkânsız olduğu için, başvurucu dâhil ilgili tüm hâkim ve savcılar bahse konu hükme açık aykırı olarak gözaltına alınıp tutuklanmışlardır.

12 Yargıtay üyesi Muzaffer Karadağ Sincan hapishanesinde 23 Ekim 2016 tarihi itibariyle 44 gündür hücrede tutulmuş olup hücrede 15 kilodan fazla kilo kaybetmiştir. 25 Ekim 2016 tarihi itibariyle HSYK eski tetkik hâkimi Seyfullah Çakmak Kocaeli cezaevinde 40 günden fazla bir süredir hücrededir. Darbe teşebbüsünün üzerinden üç ay geçmeden 400’den fazla tutuklu hâkim ve savcı Silivri, Sincan, Keskin, Gaziantep, Ereğli (Konya), Osmaniye, Akşehir ve İskenderun gibi cezaevlerinde hücreye konmuş olup, tüm tutuklu hâkim ve savcıların sırasıyla hücreye konacağı iddia edilmektedir.

13 Bakınız. Detailed letter re Purged Judges & Prosecutors’ Conditions in Turkish Prisons, washingtonpointdc.blogspot.com.

/


Yüklə 128,93 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin