SONUÇ:
Anadolu Selçuklularının bugün ana hatlarıyla belli olan siyasî tarihi yanında sosyal ve ekonomik tarihi hakkında bilgilerimiz sınırlıdır. Bu döneme ait belgelerin korunmasında Osmanlı dönemine ait belgeler kadar dikkat ve hassasiyet gösterilmemiştir. Ancak bunlar arasında vakıf belgeleri herhalde sayıca en çok ve en aydınlatıcı olanlarıdır.
Bugüne kadar yayınlanmış olan Selçuklu vakfiyeleri ve bizim burada sunduğumuz iki vakfiye Selçuklu vakfiyelerinin bir cüzünü teşkil etmektedir. Bu yönde çalışmaların sürdürülerek büyük kısmının tanıtılmasından sonra Selçuklu Türkiyesi hakkında her alanda sağlam istatistikî bilgilere varmak mümkün olacaktır.
Ele aldığımız vakfiyelerden biri Turumtay'a ait bir medrese vakfiyesidir38. Moğol istilâsından sonra Amasya valisi olan Turumtay tarafından yaptırılan Turumtay Medresesine (Gökmedrese) bir çok köy ve arazi vakfedilmiş ve yönetimi için görevliler tayin edilmiştir. Moğol idaresinin Anadoluda medreseler kurulması hakkındaki tutumu müsbet olmuştur. Bunun sebeplerinden biri o zaman çeşitli dinî ve fikrî kanaatlar taşıyan Türkmenleri ehli sünnet çatısı altında disiplin altına almak olsa gerekir.
Diğer vakfiyemiz ise bir zaviye vakfiyesidir. Birçok sosyal yönleri içe-
____________________________________________________________________________
38 İ. Kayaoğlu, Turumtay Vakfiyesi, Vakıflar Dergisi, Sayı: XII, Ankara 1978, s. 91 -111
ren bir vakfiyedir. Yoksul ve kimsesizlere, hasta olanlara, borçlu olanlara v.s. ye vakfın gelirlerinden tahsis yapılmaktadır. Bu vakfiye H. 721/M. 1320 tarihini taşır. Bilindiği gibi Anadolu Selçuklularının 1075 den 1318 yılına kadar bir ömrü olmuştur. Selçuklu sultanları bu son yıla kadar Konya tahtını korumuşlardır. Vakfiyenin tarihinin bir dönemden birkaç yıl sonraya ait olması vâkıfın hayatının bir kısmı Selçuklu devrinde geçtiği ve vakfettiği serveti bu devirde kazandığı düşünülürse bu son devirde vakıf tesisinin kesilmediği görülmektedir. Kroniklerin belirttiği gibi, Moğol umumî valisi Timurtaş zamanında (1317-1328) Anadoluda sulh sükûn devri yaşanmış, dinî hayrî eserler teşvik edilmiştir. Dârurrâhanın bu devirde tesisi de aynı bilgiyi destekleyici mahiyettedir.
Selçuklu Türkiyesinin sosyal ve ekonomik yapısını aydınlatacak bütün vakfiyelerin neşrini beklerken henüz yayınlanmış olan birkaçının ışığı altında bilhassa XIII. yüzyılda Anadoluda yapılan vakıf ve vakıf eserler bize gösteriyor ki, Moğol istilâsından önce olduğu gibi, kısa bir aradan sonra da Anadoluda bu yüzyılda her alanda imar faaliyeti devam etmiştir. Bu durum ancak 1277 tarihinden sonra eski hızını kaybetmiştir.
Burada ele alıp özelliklerini tanıttığımız bu iki vakfiye (Bkz. XII. sayı) bize, her biri tesis edildikleri yıllar için, Anadolu Selçuklu Türkiyesinin yapısı hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir.
KISALTMALAR VE BİBLİYOGRAFYA
Akdağ Mustafa, Türkiye'nin iktisadî ve içtimaî tarihi, C. I. (1243 -1453), 2. baskı, İstanbul 1974.
Aksarayî Kerimüddin Mahmud, Müsâmemeret ül-Ahbâr, Moğollar zamanında Türkiye Selçukluları tarihi, neşr. Osman Turan, T.T.K., Ankara 1944.
Aslanapa Oktay, Türk Sanatı, C. II. İstanbul 1973.
Balcıoğlu Tahir Harimi, Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları, İstanbul 1940.
Barkan Ömer Lütfi, Osmanlı İmparatorluğunda ziraî ekonominin hukukî ve malî esasları, Kanunlar I, İstanbul 1943.
Barkan Ömer Lütfi, Osmanlı imparatorluğunda bir iskân ve kolonizasyon metodu olarak vakıflar ve temlikler, I. istilâ devirlerinin kolonizatör Türk dervişleri ve zaviyeleri, V.D., C. II. Ankara 1942.
Van Berchem Max, Halil Edhem, Matériaux pour un Corpus Inscriptionum Arabicarum, III. Asie Mineur, Le Caire 1910.
Cahen Claude, Pre- Ottoman Turkey, Newyork 1968.
Cahen Claude, Réflexions sur le waqf ancien, Studia Islamica, XIV, Paris 1961.
Cuinet Vital, La Turquie d'Asie, C. I, Paris 1890.
Ebu'l Ferec (Bar Hebraeus), Abûl-Farac Tarihi, Süryancadan İngilizceye çev. E. A. Wallis Budge, Türkçeye çev. Ö. R. Doğrul, C. II, Ankara 1950.
Eflâki Ahmed, Ariflerin Menkıbeleri, çev. Tahsin Yazıcı, C. II, Hürriyet yay., İstanbul 1973.
E-İ2 — Encyclopédic de l’İslam, Nouvelle édition, publié sous le patronage de l'Union Académique Internationale, Tome I, Leiden 1960.
Ergin Osman, Türk şehirlerinde imaret sistemi, İstanbul 1939.
Gabriel Albert, Monuments turcs d'Anatolie - Amasya, Tokat, Sivas - T. II, Paris 1934.
Gençosman = Selçuki Devletleri Tarihi, Aksaraylı Kerimeddin Mahmud'un Müsâmerat al-Ahyâr adlı Farsça tarihinin tercümesi, Türkçe çev. M. Nuri Gençosman, önsöz ve notlar yazan F. N. Uzluk, Ankara 1943.
Halil Edhem bkz. Van Berchem.
Heyd W., Yakın - Doğu Ticaret Tarihi, çev. E. Z. Kani, Ankara 1975.
Hinz W.: I. M. G. = Islamische Masse und Gewichte, umgerechnet ins metrische system, Handbuch der Orientalistik, Erganzungsband I, Heft I, Leiden 1955.
Houtsma = İbn Bîbî, Tevârih-i Âl-i Selçuk «Histoire des Seldjoukides d'Asie Mineure d'après l’abrégé du Seldjouknameh d'lbn Bîbî», Recueil de textes relatifs à l'histoire des Seldjoukides, Vol. IV. éd.: M: Th. Houtsma, Leiden 1902.
Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, C. I-IV, İstanbul 1330-1347 (1911-1928).
Hüseyin Hüsameddin, İbnü'l Emin Mahmud Kemal, Evkâf-ı Hümâyûn Nezaretinin Tarihçe-i Teşkilâtı ve Nuzzârın Terâcim-i Ahvâli, İstanbul 1335 (1916).
Hüseyin Kâzım Kadri, Türk Lûgati, Türk dillerinin edebî ve iştikâkî lûgatları 4 cilt, İstanbul 1927-45.
İ.A. = İslâm Ansiklopedisi, İslâm âlemi tarih, coğrafya, etnografya ve biyografya lügati, İstanbul, Kuruluşu 1940.
İbn Battûta, Seyahatname-i İbn Battûta, C. I, terc. Mehmed Şerif, İstanbul 1333 (1914).
İbn Bîbî, el- Evâmirü'l - Alâ'iyye fi'l-Umûri'l - Alâiyye, Tıpkı basım yay: A. Erzi., T.T.K., Ankara 1956.
İbnü'l Emin Mahmud Kemal, bkz. Hüseyin Hüsameddin.
İbn Haceru'l-Askalanî, ed-Deruru'l Kârnine fî-A'yâni'l - Mieti's - Sâmine, C. II, Haydarâbâd 1349 (1930).
İbn Şeddâd, Baypars Tarihi, çev. M. Ş. Yaltkaya, İstanbul 1941.
Khadr Mohamed, (Avec une introduction par Claude Cahen) Deux actes de waqf d'un Karahanide d'Asie Centrale, Journal Asiatigue, T. CCLV, 1967 fasc. 3-4, Paris 1968.
Kayaoğlu İsmet, İslâmda Eğitim Ve Öğretim, Eğitim Hareketleri Dergisi, C. 20, sayı: 234 - 235, 1975.
Kaymaz Nejat, Pervâne Muînüddin Süleyman, Ankara 1970.
Kiepert R., Karte Von Kleinasien in 24 Blatt, 1:400.000, Berlin 1901.
Köprülü Fuat, Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti Ve Tarihi Tekamülü, V.D., C. II, Ankara 1942.
Köprülü Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 2. baskı Ankara 1966.
Köylerimiz = Son Teşkilât-ı Mülkiyede Köylerimizin Adları, İstanbul 1928.
Köymen Mehmet Altay, Selçuklu Devri Kaynakları Olarak Vakfiyeler, Studi preottomani e Ottomani, (Atti del convegno di Napoli 24-26 settembre 1974) Napoli 1976.
Laoust Henri, La politique de Gazali, Paris 1970.
Melikoff İ., La geste de Melik Danişmend, C. I, 1960
Meskûn Yerler = Türkiyede Meskûn Yerler Klavuzu, Ankara 1946.
Muhammed Cevad Meşkur, Ahbare Selcıka-i Rûm, (Muhtasar Selçukname ve Farsça Selçuklu tarihlerine ait bir derleme) Tahran H. Ş. 1350.
Nasûhu's - Silâhi (Matrakçı), Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han, önsöz, giriş, notlar, İngilizce çeviri ile yayına hazırlayan Hüseyin G. Turdaydın, T.T.K. yay., Ankara 1976.
Pakalın Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri Ve Terimleri Sözlüğü, 3. cild, 2. baskı, İstanbul 1971-1972.
Rıdvan Nafiz, bkz. Uzunçarşılı İsmail Hakkı.
Sözen Metin, Anadolu Medreseleri, C. II, İstanbul 1972.
Sümer Faruk, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri - Boy teşkilâtı - Destanları, 2. baskı, Ankara 1972.
Temir Ahmet, Kırşehir emiri Caca-oğlu Nur el - Din'in 1272 tarihli Arapça -Moğolca vakfiyesi, Ankara 1959.
Togan Zeki Velidî, Moğollar devrinde Anadolu'nun iktisadî vaziyeti, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, C. I, İstanbul 1931.
Togan Zeki Velidî, Umumî Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1970.
Turan Osman, Selçuklu Devri Vakfiyeleri I Şemseddin Altun - Aba, Vakfiyyesi Ve Hayatı, Belleten, C. XI, sayı: 42, Ankara 1947.
Turan Osman, Selçuk Devri Vakfiyeleri III Celaleddin Karatay, Vakıfları Ve Vakfiyeleri, Belleten, C. XII, sayı: 45, Ankara 1948
Turan Osman, Selçuk Türkiyesi Din Tarihine Dair Bir Kaynak, Köprülü Armağanı, İstanbul 1963.
Turan Osman, Selçuklu Türkiyesinde Faizle Para İkrazına Dair Hukuki Bir Vesika, Belleten, C. XVI, sayı: 62, 1952.
Turan Osman, Selçuklu Tarihi - Selçuklular Tarihi ve Türk - İslâm Medeniyeti, Ankara 1965.
Turan Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Siyasî Tarih, Alparslan'dan Osman Gazi'ye (1071 - 1318) İstanbul 1971.
Turan Osman, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar, metin, tercüme ve araştırmalar, Ankara 1958.
Uzunçarşılı İsmail Hakkı, Osmanlı Devlet Teşkilâtına Medhal, 2. baskı, Ankara 1970.
Uzunçarşılı İsmail Hakkı - Rıdvan Nafiz, Sivas Şehri, İstanbul (1346) 1928.
Ünver Süheyl, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Zamanında Vakıf Hastahanelerinin Bir Kısmına Dair, V.D., C. I, Ankara 1938.
Ünver Süheyl, Selçuk Tababeti, Ankara 1940.
Ünver Süheyl, Tesisinin 723 üncü sene-i devriyesi dolayısiyle Sivas hastanesi tarihçesi, darurraha ve cüzamhane, İ.Ü. Tıp Fak. Tıp Tarihi Ens. 1940 - 1941 ders yılı çalışmaları hulâsası, İstanbul 1941.
V. D. = Vakıflar Dergisi, Vakıflar Umum Müdürlüğü neşriyatı.
Wittek Paul, Bizanslılardan Türklere Geçen Yer Adları, çev. Mihin Eren, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, C. I, Ankara 1969.
Yediyıldız Bahaeddin, Institution du vaqf du XVIII é siècle en Turquie, (Basılmamış doktora tezi) Paris 1975.
Başbakanlık Arşivi, İrade, M. Vala. 6469, 13/ ca/1267.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Sivas İcmal Defteri (s. 24).
Tapu ve Kadastro Genel Md., Amasya İcmal Defteri, (İcmal 245).
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gök Medrese vakfiyesi, Defter 604, s. 67 v.d.
BELGE
BELGE
BELG
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
BELGE
SAHİB ATA FAHRÜD-DÎN ALİ'NİN KONYA, İMÂRET VE SİVAS GÖKMEDRESE VAKFİYELERİ
Sadi BAYRAM-Ahmet Hamdi KARABACAK
Sahib Ata Fahrü'd-dîn Ali; Anadolu Selçukluları'nın çok karışık bir döneminde yaşamış ünlü bir vezir olup, Pervâne Mu'inü'd-dîn Süleyman ile birlikte memleket idaresinin ağır yükünü omuzlamış (H. 647-678/1249-1279 M.), bir ara Osmancık Kal'esinde gözaltına alınmış, birkaç sene sonra Abaka Han tarafından vezâreti iade edilmiştir1.
Asıl adı, Ali bin-i Hüseyin el-Hac Ebu Bekr'dir. Tarihte, Sahib Ata Fahrü'd-dîn Ali adı ile anılır.
Sahib Ata Fahrü'd-dîn Ali zamanı; Anadolu idaresinin çok karışık olduğu bir devreye rastlar. Selçuklu Sultanlarının üçlü idareleri (1249-1254), ikili idare (1256-57), Moğol baskıları II. İzze'd-dîn Keykâvus'un Moğollar'ın sürekli kötülüklerinden bıkıp usanıp, Memlûklülerle haberleşmesinin duyulması üzerine, IV. Rükne'd-dîn Kılıç Arslan'ın Konya üzerine yürümesi ve II. İzze'd-dîn Keykâvus'un Antalya yolu ile Bizans İmparatoruna sığınması ( 1261), 7 yaşında tahta geçen Rükne'd-dîn Kılıç Aralan'ın 28 yaşlarında (H. 664/M. 1266) öldürülmesi, vergilerin devamlı arttırılması, iç isyanlar, sultan ve emirlerin birbirleriyle geçimsizlikleri, büyük Kağan'a şikâyetler, Karamanoğlu Mehmed Bey'in isyanı ( 1277), Memlûk Sultanı Baybars'ın Anadolu seferi ve 1277 de Moğolları mağlup etmesi, Abaka Han'ın öç almak üzere 676 Muharrem ayında Anadolu'ya gelmesi, entrikaları ile ünlü Selçuklu Vezîri
____________________________________________________________________________
1 Geniş bilgi için Bkz. Keremü'd-dîn Mahmud Aksarayî, Müsamerat-al Ahbar, (Çeviren F. N. Uzluk-M. Nuri Gençosman), Ankara 1943: Aksarayî, (Mukaddime ve dipnotlarla neşreden) Osman Turan, TTK, Ankara - 1944.
Târih-i Âl-i Selçuk, (Neşreden F. N. Uzluk), Ankara 1952.
M. Ferit - M. Mes'ut, Selçuklu Veziri Sabib Ata ve Oğullarının Hayatı ve Eserleri, İstanbul - 1934.
Doç.Dr. Nejat Kaymaz, Pervâne Mu'inü'd-dîn Süleyman, Ankara - 1970.
M. Çağatay Uluçay, İlk Müslüman Türk Devletleri, Ankara - 1975.
Semra Öğel, Anadolu Selçukluları Taş Tezyinatı, Ankara - 1966, s. 52, 56, 61, 151.
Pervâne Mu'inü'd-dîn Süleyman'ın Abaka Han tarafından öldürttürülmesi (2/8/1277) gibi Anadolu siyasî bakımdan eşine az rastlanır derecede istikrarsızdı.
İstikrarsızlığın bu kadar fazla olduğu devir, ekonomi ve dolayısıyla güzel san'atları etkilemiş, buna rağmen birçok medeniyetlerin beşiği Anadolu'nun münbit toprakları üzerinde, yurdumuzun tapu senetleri hüviyetindeki eşsiz abideler yükselmiştir.
Biz bu yazımızda, ne Sahib Ata'nın kişiliği, ne eserleri ve ne de o devrin siyasî, sosyo-ekonomik ortamı üzerinde duracağız.
Ancak; Ebû'l-hayrât ünvanı ile de anılan ünlü vezirin bugüne kadar bozuk bir Arapça ile yazılmış olduğu için yayınlanmamış, iki vakfiyesini neşretmekle, Anadolu Selçukluları üzerinde araştırma yapan tarihçi, sanat tarihçisi, ekonomist ve toponomistlere, çalışmalarında kullanmak üzere doneler sunmaya çalışacağız.
Birinci vakfiye, Konya'da bulunan imârete ait olup, 13 fotoğraftan ibarettir. Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne nasıl intikal ettiği kesin olarak bilinmemektedir2.
Vakfiye, Arapça ve oldukça yıpranmış olup orijinal değildir. Başlangıç, dibace bölümü şahıslar elinde tomar şeklinde olduğu için zamanla yıpranmış olup birkaç satır eksiktir. Diğer kısımlarda yırtık ve silik bölümler bulunmaktadır. Karîne yolu ile okuduklarımızı, bugünkü dile çevirerek, mümkün olduğu kadar anlaşılan tâbir ve deyimleri değiştirmeden ilim âlemine sunmayı uygun gördük.
Herhangi bir yanlışlığa mahal vermemek üzere, elimize geçen bu vakfiyenin fotoğraflarını (Foto. 1-13) aynen yayınlıyoruz. 2 numaralı fotoğraf, karta ters basılmıştır.
Aslı elimizde olmayan ve 14 Rebî'u'l-âhir 317 (14/8/1899 M.) tarihinde kopya edilen vakfiyenin H. 663 Şa'ban (Mayıs 1264 M.) başında tesis edildiği, H. 664 (1265 M) ve H. 679 (1280) tarihlerinde ilaveler yapıldığı ve her üçünün tek vakfiye halinde H. 679 tarihinde sıhhat ve lüzumuna Konya Kadısı Ebu Bekr bin Ahmed Urmevî tarafından karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu vakfiyenin yine Arapça bir sureti, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde 592 numaralı defterin 100-103. sayfasında, 9. sırada kayıtlı olup, üzerinde şu not bulunmaktadır!
«Vakfiyesi hutut-u Kazatdan arî ve istinat ve itina olunacak mahalleri mahkûk ve siyaneten lil-vakf kaydolunmuştur.
Konya'da vaki Sahib Ata Vakfı 14 Rebî'ü'l-ahir, 317 tarihinde sâdır olan İrade-i Aliyye mucibince bâ-takrir kaydolunmuştur».
Bugünkü ifade ile, «Vakfiyesinde kadıların tasdik yazıları yoktur. Güvenilecek ve itina olunacak yerleri kazıntılı olup, vakfı korumak amacıyla kaydolunmuştur. Konya'da bulunan Sahib Ata Vakfı, 14 Rebî'u'l-evvel 317 tarihinde, Padişah buyruğu üzerine okunarak yazılmıştır» anlamında not düşülmüştür.
Bundan da anlaşıldığına göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde bile, Vakfiye kayıt defterlerinin işlenişine büyük önem veriliyor, doğruluğu araştırılarak lüzumuna kânî olduktan sonra, resmiyete giriyordu.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, 592 numaralı defterdeki vakfiye suretinde yap-
____________________________________________________________________________
2 Doç. Dr. Yılmaz Önge'nin naklettiğine göre, takriben 10-12 sene önce, Ilgın'da bulunan kaplıca, dava konusu yapıldığında, zamanın Konya Vakıflar Bölge Müdürü Fahri Koşay tarafından vakfiyenin Sahib Ata'nın ahfadı bir şahısdan bulunarak, fotoğraflarının çekildiği ve okutulmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne intikal ettirildiği, vakfiyede, kaplıca konusuna değinmediğinden, tercüme edilmediği, söz konusu 13 fotoğraf tarafından muhafaza edilmiştir. A. H. K.
tığımız incelemede, itimada şayan yerlerin yazılı bulunduğu, ancak, esasa müteallik olmayan cüz'î bir kısmının eksik olduğu, vakfiyede yırtık ve okunamayan yerlerin // işaretiyle belirtildiği (Foto. 14-16) görülmüştür.
Padişah buyruğuna esas olan mehazda, kazıntı, silinti olabilir. Onun hakkında iyi bir mutâleada bulunamayacağımız tabiîdir:
14 Rebî'u'l-âhir 317 (1899) tarihinde Padişah buyruğu ile 592 numaralı deftere geçirilen bu vakfiyede şahitlerin adı ve lakapları bulunmamaktadır (Foto. 16).
Elimize geçen, aslının tomar şeklinde olduğunu tahmin ettiğimiz vakfiye (Foto. 1 -13) ile, 592 numaralı defterin 100-103. sayfalarında kayıtlı bulunan vakfiyeyi (Foto.16) karşılaştırdığıma zaman:
1) İkisinin de aynı kopyadan yazıldığı,
2) İkisinin de 14 Rebî'u'l-âhir 317 (14/8/1899) tarihli Padişah buyruğu üzerine yazıldığı.
3) Tomar şeklindeki vakfiyenin 11. fotoğrafının sağ orta kenarında:
«İş bu vakfiye muharrerat-ı mahalliye üzerine Mahkeme-i Teftiş'den ilâm olunarak ol veçhile Makâm-ı Nezâret'ten yazılan takrir üzerine 14 Rebî'u'l-âhir sene 317 tarihinde sâdır olan Irâde-i Aliyye mucibince kaydolunmuştur. 19 Ağustos sene 315
Mustafa
Şahsî mühür
(mühür okunamadı)
Mahmud
yazılı bulunmaktadır. Burada, Padişah buyruğuna esas mehazın, «Mahkeme-i Teftiş ilâmı ve Evkaf Nezareti» yazıları olduğu anlaşılmaktadır.
Burada şu soru da akla geliyor; Acaba yukarıda zikri geçen Mahkeme-i Teftiş ilâmına esas olan, elimizdeki Tomar vakfiye mi? Yazı karakteri yönünden hayli eski olduğu anlaşılmakta ve bir kompozisyon verilmiş bulunmaktadır. Evkaf Nezareti, Sahib Ata neslinden bir şahsın mahkemeye müracaatı üzerine alınan ilâmın, Mahkeme-i Teftiş'ten müspet geçmesi, yani orijinali olmasa bile, en az bir kaç asır önceki sureti olduğunu kabul edip, Evkaf Nezareti'nde de kaydının bulunmadığı, vakıf hukukunu korumak üzere, Padişah iradesine müracaat etmesi, İrade hasıl olduktan sonra, Tomar şeklindeki vakfiyeyi mehaz alarak, 592. numarada kayıtlı vakfiyeyi kopya ettiği, okuyamadığı yerlere // işaretini koyduğu, şahitlerin isminin oldukça karmaşık, güç, silik ve yarım okunması neticesi, hiç yazmadığı, Bugünkü noterlerimizin tercümelerde yaptığı gibi, tomar olan (Foto. 11) mehaza da yukarıda zikrettiğimiz Padişah İradesinin tarih ile kayıt tarihi olabilecek 19 Ağustos 315 tarihini atarak, şahsî mühürünü de basarak tescil edildiği hükmünü vermek mümkündür.
4) Tomar vakfiyede, ekseriyeti yarım okunabilen, 32 adet çoğu kendi el yazıları olduğu sarahatle okunabilen şahit adı bulunmasına karşılık, 592 numaralı defterde kayıtlı bulunan vakfiyede şahit adları yoktur (Karşılaştırınız, Foto. 11-13 ve 16).
5) Tomarda bulunan yırtık ve silik yerler, 592 numaralı defterde de atlanmış ve çift çizgi ile belirtilmiştir. Esasa müteallik değildir.
6) Tomar vakfiyenin yazı karakteri, eskiyi yansıtmaktadır. Önemli yerlerini büyük kalın hatla yazmış ve kendisine göre bir şekil vermeye çalışmıştır. 592. numaralı defterdeki vakfiye kâtibinin yazısı okunaksızdır. Çala-kalem yazılmıştır. Ancak her iki kâtibin de Arapça ve gramer bilgisi oldukça zayıftır.
7) Tomar şeklindeki vakfiye, 592 numaralı defterdeki vakfiyeden daha güvenilir ve daha aslına yakındır. Eksikleri daha azdır.
Her iki nüshaya I. numara verdiğimiz Sahib Ata'nın Konya İmâret vakfiyesinde, 2 kapı adı, 4 çarşı adı, 2 imâret, 2 cami, 3 mahalle, 1 yöre ve 24 köy adı geçmektedir. Bunlar aşağıya çıkarılmıştır:
Kapı : 2
Sultan kapısı
Aksaray kapısı
Mahalle : 3
Aksaray kapısı Mah.
Merendi Mah.
Attar Armağan Şah Mah.
Çarşı : 4
Odunpazarı
Yeniçarşı
Eski Çarşı
Cami Çarşısı
Cami : 2
Kemahlı Şerefü'd-dîn'e mensup Camii Şerif
Kendi imâreti
Eser: 2
(Mehilas'da) İmâret
Kendi Camiî
Yöre adı : 1
Feyhak
Köyler : 24
Kılıcan
Karaağaç
İnanç İri
Bademözü
Havraruddop
Oduncu İni
Hezas Şerhi
Arazar
Arhos
Ağın
Altuntaş
Tomşi
Bengaluye
Terşi
Ahmed Han
İdrisoğlu
Melisya
Kilisecik,
Karayük
Küçat
Akçaviran
Ağılgaç
Balçıkhisar
Azazraz
Şigon
* *
*
Dergimizde, Sahib Ata'nın inşa ettirdiği eserleri ve Gökmedrese'yi konu alan, «Oran ve Modül Üzerine Selçuklu Yapılarından Bazı Örnekler» başlıklı makale; bizi, Gökmedrese'nin vakfiyesini de bu münasebetle yayınlanmasının, makalelerin birbirlerini tamamlaması ve yazımızın başında zikredilen araştırıcılara mehaz olması yönünden faydalı olacağını düşündük.
Daha önce, merhum Prof. Dr. Osman Turan, bu vakfiyeyi görmüş, incelemiş, yayınlarında faydalanarak «... çok iyi bir tesadüf eseri olarak bize kadar gelmiş olan vakfiyesi, bozuk bir kopya olmasına rağmen, yalnız bu medrese (Gökmedrese) hakkında değil, Sivas Tarihi hakkında da en kıymetli bir vesikadır3» hükmünde bulunmuştur.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde mahfuz 604 numaralı defterin 67-73. sayfaları arasında 90 sıra numarası ile kayıtlı bulunan vakfiye, Evkaf Şurası'nın 56051 umum 372 numaralı 18 Temmuz 329 (18 Temmuz 1914 M.) tarihli kararı üzerine, 12 Ramazan 1331 (12 Ağustos 1913) tarihinde Padişah buyruğu üzerine, yukarıda zikri geçen deftere geçirilmiştir (Foto 17-23).
Bozuk bir kopya olan metin, Arapça’dır. Gramer hatalıdır. O kadar ki, Âyet ve hadisler bile yanlış ve eksik yazılmıştır. Vakfiyenin başından sonuna kadar paragraf bulunmamaktadır. Allah rızası için bağışlanan gayrimenkuller birbirinin devamı olarak sıralanmıştır. Hudutlarda tutarsızlık vardır. Başı ve sonu olmayan irtibatsız cümleler vardır. Biz, herhangi bir yanlışlığa mahal vermemek üzere, vakfedilen gayrimenkulleri maddeler halinde sıraladık. Birkaç yerde atlama yapmıştır. 16-17. madde arasındaki kısım; 21-22. maddeler arasındaki bölüm ile, 46. madde ile 47. madde arasında kalan
____________________________________________________________________________
3 Prof. Dr. Osman Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul - 1971, s. 123. Burada vakfiye hakkında da bilgi verilmektedir.
bölümün birbirlerinin devamı olarak, vakfiyenin baş kısmının devamı olup, maddelerden önce yazılmış olması gerekir. Kanaatimize göre, defter halindeki vakfiyenin yaprakları karışmış, kopya eden kâtip de bunun farkında olmamıştır. 22. maddenin üzerindeki paragrafın, 21. maddenin sonuna gelmesi gerekmektedir.
Köy, semt ve yer adlarının telaffuzu farklı olabilir. Vakfiye, harekesiz olarak Arapça yazıldığından okuma ve yazma hatası bulunması muhtemeldir.
Vakfiyenin başlangıç bölümü olan dibace kısmı, hayli ağdalı Arapça olup, anlam olarak birbirine çok yakın birçok kelimeler peşpeşe kullanılmış, edebiyat yapılmıştır. Arapça’sında, kulağa hoş gelen bu kelimeler, Türkçe’ye çevrilince çok karmaşık bir durum ortaya çıkmaktadır. Biz, burada, bilhassa zikri geçen bölümde bazı cümleleri, Türkçe’ye adapte ederek, mealen almak zorunda kaldık. Âyet, Hadis ve övücü kelimelerde bu yola başvurmak mecburiyetinde kaldık
Aksarayî'nin ifadesi ile; «ilimden behresi yoktur» denilen Ebûl-hâyrât ünvanı ile de anılan Sahib Ata Fahrü'd-dîn Ali'nin yazma bilmediği4 sebebi ile medrese inşasına ve vakfiyesine büyük önem verdiği söylenebilir.
Kendi ifadesiyle, şehirlerin kâfir ellerinde harab ve helâk olmasından dolayı, Anadolu'nun büyük bir ilim ve kültür merkezi olan Sivas'ı da, ilim adamları terk etmişti.
O devirlerde, belediyeler bulunmadığından, amme hizmetleri devlet adamları ve vakıflar vasıtasıyla ifa ediliyordu. Şehirlerin imarı da, dolayısıyla devlet büyüklerine ve zenginlere kalıyordu.
Vakfiyeden H. 679 (1280 M.) da Sivas'da 9 medrese, 6 han, 1 sultan hânkâhı, 1 Dâr’ı Ziyâfet, 5 mescid, 1 zaviye, 1 çifte hamam, 4 çeşme, 5 şehir kapısı, 2 pazar, 12 çarşı, 1 kürkçü dükkânı, 1 tabgâh (?), 1 yağhane (Ma'sara), 10 mahalle, 37 köy ismi, 1 nahiye, 1 mezra adı, 3 nehir, 38 vakıf adı öğreniyoruz. Bunlar şöyledir:
Dostları ilə paylaş: |