Bildiğimiz gibi yüze Allah Hz. Süleyman’a büyük bir saltanat bağışlamıştır. Hz. Süleyman (a. s.) İnsanların yanı sıra cin ve kuşları da egemenliği altına almış ve onlara hükmetmiştir. İns ve cin etrafına toplandığı zaman onlara şöyle buyurmuştur: “Sizlerden hanginiz Belkıs’ın tahtını Müslüman olmadan önce benim yanıma getirebilir?” Cinlerden olan İfrit Hz. Süleyman’a şöyle dedi: “Ben henüz sen daha yerinden kalkmadan onun tahtını sana getirebilirim.” Kur’an-ı Kerim 1 şöyle buyurmuştur: “Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi.”
Böylece Belkıs’ın tahtını göz açık kapamadan Hz. Süleyman’ın yanına getirdi. Müfessirlerin açıkladığına göre 2 kitaptan maksat Levhi Mahfuz’dur. Şia ve Ehli Sünnet yoluyla nakledilen hadislere göre de mezkur şahıs Hz. Süleyman’ın veziri, Asıf bin Berhiya’dır. Kur’an’dan da istifade edildiği üzere Asıf’ın bu harikulade ve hayretler verici kudreti onun Kitab’ın (Levhi Mahfuz’un) bir bölümü hakkındaki ilim ve bilgisinden kaynaklanmıştır.
Açıkça bilindiği gibi taharet ve temizlik çeşitli mertebelere sahiptir. Temizlik kemale erdikçe ilim ve kudret de o oranda genişlik ve artış kaydetmektedir. “ona tertemiz kılınmışlar dışında hiç kimse dokunamaz” ayet-i kerimesinden de anladığımız üzere Levh-i Mahfuz’daki hakikatlerden istifade etmek sadece özel ilahi temizlik ile mümkündür. Tathir ayeti ise bu özel temizliği Ehl-i Beyt hakkında sabit kılmıştır. Bu temizlik Allah Resulü’nün temizliğine denk bir temizliktir. O halde müminlerin emiri Hz. Ali’nin (a. s.) Ve diğer masum imamların (a. s.) Da Levhi Mahfuz’daki bütün hakikatleri hiç de imkansız değildir.
Bu yüzden mülahaza ettiğimiz gibi Ehli Sünnet’in büyük müfessiri 1 hafızı ve imamlarından biri olan Sa’lebi – Ehli Sünnet’in rical alimlerinin 2 de tanıklık ettiği üzere Sa’lebi’nin rivayet ettiği hadisler sahih ve güvenilir hadislerdir – el-Keşf ve’l Beyan 3 adlı tefsirinde Hakim Haskani 4 ise Şevahid’ut Tenzil 5 adlı kitabında Ebu Said Hudri, Abdullah bin Selam ve İbni Abbas gibi birkaç sahabeden şöyle rivayet etmiştir: “Nezdinde kitap ilmi bulunan kimseden maksat Müminlerin Emiri Hz. Ali’dir (a. s.).”
Hatta Ebu Said Hudri’nin ve Abdullah bin Selam’ın rivayet ettiğine göre bu kimseler Peygamber’e (s. A. V), “nezdinde kitap ilmi olan kimse kimdir?” Diye sorduklarında Peygamber (s. a. a.) Onlara cevap olarak şöyle buyurmuştur: “O nezdinde kitap ilmi bulunan kimse Ali’dir (a. s.).”
Bu konuyu (ki nezdinde kitap ilmi bulunan kimse Ali’dir) Said bin Cubeyr, Ebi Salih ve Muhammed bin Hanefiyye’de rivayet etmişlerdir.
Hakeza birkaç yolla nakledildiğine göre Abdullah bin Ata İmam Bakır (a. s.) İle birlikte oldukları bir zamanda Abdullah bin Selam’ın oğlunu gördü ve İmam’a şöyle buyurdu: “Acaba bu (Abdullah bin Selam’ın oğlu) nezdinde kitap ilmi bulunan kimsenin oğlu mudur?” İmam Bakır (a. s.) Şöyle buyurdu: “Hayır, nezdinde kitap ilmi bulunan kimse Abdullah bin Selam değildir, aksine Müminlerin Emiri Ali bin Ebi Talip’tir (a. s.).”
Hakeza İbni Şehraşub 1 kendi el-Menakıb 2 adlı kitabında şöyle demiştir: “Muhammed bin Müslim, Ebu Hamza Sumali ve Cabir bin Yezid İmam Bakır’dan (a. s.); Ali bin Fezzal, Fuzeyl bin Yesar ve Ebu Basir ise İmam Sadık’tan (a. s.); Ahmet bin Muhammed Halebi ve Muhammed bin Fuzeyl ise İmam Rıza’dan (a. s.) Rivayet etmişlerdir ve hakeza Musa bin Cafer’den, Zeyd bin Ali’den, Muhammed bin Hanefiyye’den, Selman-i Farisi’den, Ebu Said Hudri’den ve İsmail-i Sadiy’den ayeti hakkında şöyle dediklerini rivayet etmişlerdir: “Nezdinde kitap ilmi bulunan kimseden maksat Ali bin Ebi Talip’tir (a. s.).”
İmamiyye Şia’sının hadislerinde çeşitli yollarla nakledildiğine göre nezdinde kitap ilmi bulunan kimse Müminlerin Emiri Hz. Ali (a. s.) Ve diğer masum imamlardır (a. s.). Örnek olarak şu hadise müracaat ediniz:
Sıket’ul İslam Kuleyni, Usul-i Kafi’de1 muteber bir senetle Bureyd bin Muaviye’den – ki İmam Bakır’ın (a. s.) Ashabından biridir – İmam’a (a. s.) Şöyle dediklerini rivayet etmişlerdir: “De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve yanında Kitab'ın bilgisi olan yeter”“ ayet-i kerimesinde yer alan “nezdinde kitap ilmi bulunan kimse” ifadesinden maksat kimdir? İmam (a. s.) Şöyle buyurmuştur: “Sadece bizleri (masum imamları) irade etmiştir. Ali (a. s.) Peygamber’den sonra bizim ilklerimiz, üstünlerimiz ve en iyilerimizdir.”
Bundan da ilginç olanı hadislerde kitap ilmine sahip olan kimseler (Ali bin Ebi Talib (a. s.) Ve diğer masum imamlar (a. s.)) ile nezdinde kitaptan bazı ilimlerin olduğu kimse (Asıf bin Berhiya) mukayese edilmiş olmasıdır.
İmam Sadık (a. s.) Bu konuda şöyle buyurmuştur: “Nezdinde kitap ilmi bulunan kimse Müminlerin Emiri Hz. Ali (a. s.)’dır.” O’na şöyle soruldu: “Nezdinde kitap ilminden bir bölüm olan o kimse (Asıf Berhiya) mı üstündür yoksa nezdinde kitap ilmi bulunan kimse (Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib) mi üstündür? İmam şöyle buyurdu: “o kitap hakkında bir miktar ilmi olan kimse, kitap hakkında mutlak bir bilgi sahibi olan kimseye oranla bilgisi bir sivrisineğin, kendi kanadıyla bütün deniz suları karşısında denizden aldığı su miktarı kadardır.” 1
Bu konular şu esasa dayanmaktadır ki “nezdinden kitap ilmi bulunan kimse” ifadesinde yer alan kitaptan maksat Levhi Mahfuzdur. Eğer “el-Kitaptan” maksat kitap cinsi sayılacak olursa bu durumda “el-Kitab” kelimesinin başındaki “elif lam” takısı cins içindir. Bir ahit ve zikir söz konusu değildir. Dolayısıyla da her kitabı kapsamaktadır. Levh-i mahfuz ise bu kitaplardan sadece biridir. Önceki semavi kitapları ve Kur’an-i Kerim’i de kapsamaktadır.
Bu durumda da nezdinde kitap ilmi bulunan kimse Hz. Ali’dir (a. s.). Zira Hz. Ali’nin (as. ) bu konudaki ilmi bizzat “ona tertemiz kılınmış kimseler dışında hiç kimse dokunamaz” ayetinden ve hakeza tathir ayetinden anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra Hz. Ali’nin Kur’an-ı Kerim hakkındaki kapsamlı ilmi sakaleyn hadisi2 gibi bir çok hadislerden de istifade edilmektedir. Zira hadisi şerifte de açık bir şekilde Peygamber’in Ehl-i Beyt’inin asla Kur’an’dan ayrılmadığı yer almaktadır. Bu da Hz. Ali’nin Kur’an’ın bütün muhtevası hakkındaki geniş ilmini göstermektedir. Zira Kur’an’dan bir şey bilmediği takdirde o miktarda Kur’an’dan ayrı düşülmüş olacaktır. Bu da hadiste yer alan gerçek ile çelişmektedir.
Hz. Ali’nin semavi kitaplar hakkındaki bilgisi Şii ve Sünni yoluyla nakledilen hadislerde de yer almıştır. Bunlardan biri de bizzat Hz. Ali’den (a. s.) Rivayet edilen şu hadistir: “Eğer bana bir vesadet temin edilecek olursa Tevrat ehli arasında Tevrat ile, İncil arasında İncil ile, Zebur ehli arasında da Zebur ile hüküm veririm.” 1
Dostları ilə paylaş: |