Eba Müslim'in İmam Sadık (a.s) ve Abdullah-i Mahz'a Mektubu
Mesudî "Murucu'z-Zeheb" adlı kitabında şöyle yazıyor: Eba Müslim sonunda hilafeti Abbasiler'den Ebutaliboğullarına geçirmeye karar verdi; yani Eba Müslim hicri 132 yılında Abbasiler'in kendileri Irak'ta resmen ortaya çıkıp hilafeti ele geçirinceye kadar Abbasiler için çalışıyordu. O dönemde İbrahim İmam Şam civarında gizlice faaliyet gösteriyordu. Büyük kardeş olduğu için onu hilafete geçirmek istiyorlardı. Fakat İbrahim son Emevi halifesi Mervan b. Muhammed'in eline düştü; İbrahim gizlendiği yerin öğrenildiğini ve yakında tutulacağını hissedince bir vasiyetname yazarak yakınlarından biriyle kardeşinin bulunduğu Kufe yakınlarındaki "Humeyme"ye gönderdi. İbrahim bu vasiyetnamesinde gelecekteki siyasi hattı belirleyip kendi yerine geçecek kişiyi tayin ederek, "Büyük bir ihtimalle beni ortadan kaldıracaklar. Öldürülecek olursam yerime kardeşim Seffah geçecek -Seffah yaşça Mensur'dan daha küçük olmasına rağmen yerine onu tayin etti-" yazdı. Onlara, "Şimdi Humeyme'den çıkmanın zamanı geldi. Gidip Kufe'de gizlenin; kıyam zamanı yakındır" şeklinde talimat verdi. İbrahim'i öldürdüler. İbrahim'in mektubu kardeşlerine ulaştı. Onlar da gizlice gidip Kufe'ye yerleştiler ve bir süre orada gizlendiler. Eba Selme de Kufe'de gizlenmiş, kıyamı yöneltiyordu. İki üç ay geçmeden açıkça ortaya çıkıp savaştılar ve Emevileri yenilgiye uğrattılar.
Diyorlar ki: İbrahim İmam'ın öldürülmesinden sonra hareket Seffah ve diğerlerinin eline geçince Eba Selme pişman olup hilafeti Abbasiler'den Ebutaliboğullarına geçirmeye karar verdi; iki nüshalı bir mektup yazıp birini İmam Sadık'a (a.s) ve diğerini de Abdullah b. Hasan b. Hasan b. Ali b. Ebutalib'e42 ulaştırmaları için Medine'ye gönderdi. Görevlendirdiği kişiye, "Bu iki mektubu gizlice bu iki kişiye ulaştır; fakat diğerine de mektup yazdığımı hiç birine söyleme" diye tembih etti.43 Ebu Selme her birine hilafet benim elimdedir. Horasan benim elimdedir. Burası (Kufe) benim elimdedir. İşi şimdiye kadar Abbasilerin lehine döndüren benim. Muvafakat ederseniz işi sizin lehinize döndürürüm, yazdı.
İmam Sadık (a.s) ve Abdullah-ı Mahz'ın Tepkisi
Elçi -geceleyin- önce mektubu İmam Sadık'a (a.s) ve sonra da Abdulah-i Mahz'a verdi. Onlar bu mektubu birbirinden tamamen farklı tepki gösterdiler. Mektubu İmam Sadık'a (a.s) verince, "Ben bu mektubu Şiiniz Ebu Selme'den size getirdim" dedi. Fakat İmam, "Ebu Selme benim Şiim değil" buyurdu. Elçi, "Herhalukârda bir mektuptur ve sizden cevap bekliyor" dedi. İmam, "Lamba getirin" buyurdu. Lamba getirdiklerinde mektubu okumadan onun gözleri önünde lambaya tutarak yakıp, "Arkadaşına, cevabın budur de" buyurdu ve sonra şu anlamda bir şiir okudu:
"Ey yaktığı ateşin aydınlığından başkası yararlanan!
Ey çölden topladığı odunları başkasının ipine yığan!
Topladığın odunları başkasının ipine yığdığını bilmez misin?
Sonra da o gelip topladığın odunları kendine alıp gider."44
İmam'ın (a.s) bu şiirle anlatmak istediği şey neydi? Bu şiir kesinlikle bir konuda birinin zahmet çekmesine rağmen, ondan diğerinin yararlandığını bir sahneyi canlandırmak istiyor gözler önünde. İmam (a.s), "Ey zavallı Eba Selme! Sen bu kadar zahmet çekiyorken bundan diğerleri yararlanıyor ve senin bunda hiçbir çıkarın yok" şunu demek istiyordu veya Ebu Selme'nin davetini kabul eden kendisi konumundakilere hitap ediyordu; yani, "Bu adam bizi zahmetini bizim çekeceğimiz, yararını ise başka birinin alacağı bir işe davet ediyor" demek istiyor. Elbette metinde başka bir şey yoktur. Sadece İmam'ın (a.s) mektubu yaktıktan sonra bu şiiri okuduğu ve bunun dışında bir şey söylemediği geçer.
Ebu Selme'nin elçisi oradan ayrılıp Abdullah-ı Mahz'ın yanına gitti. Mektubu Abdullah'a verince Abdullah çok sevindi. Mesudî'nin yazdığına göre sabahleyin erkenden merkebine binerek İmam Sadık'ın huzuruna gitti. İmam Sadık (a.s) da ona karşı çok saygılı gösterdi -Abdullah-i Mahz İmam'ın amcası oğullarındandı-. Olaydan haberi olan İmam (a.s), "Galiba yeni bir haber var" dedi. Abdullah, "Evet; anlatılmayacak kadar yeni bir haber var. Ebu Selme bana bu mektubu yazmış, Şiilerimizin hilafeti bize döndürmek için Horasan'da hazır olduklarını bildirmiş ve benden bu işi kabul etmemi istemiştir" dedi. Mesudî der ki,45 İmam Sadık (a.s) ona, "Horasanlılar ne zamandan beri senin Şiin oldular?! Eba Müslim'i sen mi Horasan'a gönderdin?!" Horasan halkına siyah elbiseler giymelerini ve siyah elbiseyi slogan edinmelerini sen mi söyledin?!46 Şu Horasan'dan gelenleri47 sen mi buraya getirdin?! Esasen bunlardan bir tekini tanıyor musun?! Abdullah bu sözlerinden rahatsız olunca İmam Sadık'la (a.s) tartışmaya başladı -İnsan bir şeyi çok ister ve sonra ona istediği o şeyi müjdelerlerse artık olayı detaylı bir şekilde inceleyemez-. İmam'a (a.s), "Sen ne diyorsun?" dedi, "Bu adamlar oğlum Muhammed'i hilafete geçirmek istiyorlar; oğlum Muhammed bu ümmetin mehdisidir." -Bunun kıssasını da anlatacağım size.- İmam Sadık (a.s), "Vallahi ümmetin Mehdisi o değildir. Oğlun Muhammed kıyam edecek olursa kesinlikle öldürülecektir" buyurdu. Abdullah daha fazla kızarak sonunda hakaretle, "Sen kıskandığın için böyle söylüyorsun" dedi. İmam (a.s), "Allah'a andolsun ki, ben sadece senin hayrını istiyorum; bu iş senin çıkarına değil; bunun bir yarası olmayacaktır" buyurdu. Daha sonra, "Vallahi Ebu Selme sana yazdığı bu mektubun aynısını bana da yazmıştır. Fakat ben mektubu okumadan yaktım." Bu sözlerin üzerine Abdullah büyük bir rahatsızlıkla İmam'ın (a.s) yanından ayrıldı. Bu olaylar tıpkı Irak'ta vuku bulmak üzere olan gelişmelere gibidir. O gelişmeler nelerdir? Abbasilerin zuhur dönemidir. Eba Müslim de Eba Selme'yi ortadan kaldırmak için büyük bir çaba harcamaktaydı. Onu ortadan kaldırmak için Seffah'ın amcaları da onu onaylayıp desteklemekteydiler; nihayet öyle de oldu. Ebu Selme'nin elçisi daha Medine'den Kufe'ye dönmeden onu ortadan kaldırdılar. Dolayısıyla Abdullah-ı Mahz'ın bu mektuba verdiği cevap Eba Selme'ye ulaşmadı bile.
Dostları ilə paylaş: |