~ 52 ~
Meclisin Sayın üyeleri, Hükûmetimizin millet ve devlet varlığında önemli olan temel görüşlerini ve
ilkelerini sizlere şu şekilde özetlemek istiyorum: Hükûmetimiz milliyetçi ve muhafazakâr, sosyal
adaletçi, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisini esas alan bir hükûmettir”[38, s.106].
Turgut Özal iç ve dış politikada benimsediği siyasi kimlik doğrultusunda atılımlarda
bulunurken, konjonktüre göre politikalar da geliştirmiştir. Şüphesiz bahsi geçen atılımlardan en
önemlisi politika yapımında söz sahibi olan kurumları liberalleştirmek veya sivilleştirmek olmuştur.
Özal‘ın başbakanlık görevini ifa ettiği dönemin durumunu anlamak için onun dilinden dönemin
Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile gerçekleştirdiği diyaloğu görmek yeterlidir:
“Bana, Bülent
Ulusu‟nun Meclis Başkanı olması gerektiğini söyledi…Bunu teklif etti…Kendisi teklif etti bunu, ben
reddettim…Evren Paşa sonra, Vahit Halefoğlu‟nun Dışişleri Bakanı olmasını istedi…Yani tavsiye
şeklinde…Sonra, kendisine Hüsnü Doğan‟ın bakan olacağını söyledim…Evren Paşa, haydi Hüsnü
Doğan kalsın, ama Adnan Kahveci‟yi bakan yapmayın dedi…Neticede, Adnan‟ı bakan yerine,
danışman olarak kullanmak durumunda kaldım‖ [12, s.63-64].
Fakat açıklanan durum Turgut
Özal‘ın yönetimde kaldığı sürede değişmiştir. İktidarının ilk yıllarında 13 Aralık 1983 tarihli 177
Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında KHK ve 18 Haziran 1984 tarihli 206
Sayılı KHK ile iç ve dış politika yapımında liberalleşme-sivilleşme hareketi başlamıştır. Genel
itibariyle Haydar Çakmak‘ın da belirttiği gibi 1983-89 yıllarında politika yapımında askerler söz
sahibi olmuş; 1985 yılı ve sonrasında bu hakimiyetlerini kaybetmeye başlamış ve 1989-91
yıllarında ise politika yapımında sivilleşme büyük ölçüde gerçekleşmiştir [16, s.123].
Turgut Özal, iç politikasını benimsemiş olduğu ilkeler doğrultusunda düzenlemiştir:
Bunlardan belki de en önemlisi liberalleşme hamlesi olmuştur; bu kapsamda liberalleşmenin bir
boyutu olarak serbest piyasa ekonomisi oluşturulmaya çalışılmıştır. 7 Temmuz 1984 tarihinde 1567
Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu hakkında 30 Sayılı karar çıkarılmış ve kambiyo
rejimi serbestleştirilmiştir:
“Türk Parası ve Türk parasıyla ödemeyi sağlayan belgelerin yurda
ithali bir sınırlamaya tabi olmayıp, ihracı Bakanlığın iznine tabidir (Madde 3/a).” “Türkiye‟ye
döviz ithali serbesttir, hiçbir kayda tabi tutulamaz ve menşei araştırılamaz (Madde 4/a).” “Kıymetli
madenler, taşlar ve eşyaların Türkiye‟ye ithali Bakanlıkça belirlenecek esaslara uymak kaydıyla
serbesttir. Kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların ihracı Bakanlığın iznine tabidir (Madde 7/a)” [5].
18 Haziran 1984 tarihinde yayımlanan 233 Sayılı KHK ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri
(KİT) serbest piyasa ekonomisine uygun olacak şekilde düzenlenmiştir. Bahsi geçen kanun
hükmünde kararnamenin amaçlarından bazıları şunlardır:
“b) İktisadi devlet teşekküllerinin
ekonomik gereklere uygun olarak verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda kendi aralarında ve
milli ekonomi ile uyum içinde çalışarak sermaye birikimine yardım etmelerini ve bu suretle daha
fazla yatırım kaynağı yaratmalarını; c) Kamu iktisadi kuruluşlarının kendilerine verilen görev ve
kamu hizmetlerini ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda
yürütmelerini…düzenlemektir” [33].
11 Ağustos 1989 tarihinde yayımlanan 1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma
Kanunu hakkında 32 Sayılı kararın çıkarılmasıyla sermaye hareketleri serbestleştirilmiştir:
“Türk
parası ve Türk parasıyla ödemeyi sağlayan belgelerin yurttan ihracı ve yurda ithali serbesttir
(Madde 3/a).” “Yurda döviz ithali ve yurttan döviz ihracı serbesttir (Madde 4/a)” [52]. Ekonomide
liberalleşmenin bir boyutu olarak vergilendirmede değişikliğe gidilirken, Turgut Özal şöyle
diyordu:
“Vergiler, sayıca az, basit, kolay anlaşılır olacaktır. Bunun yanında, vatandaş vergisini
öderken eziyet çekmeyecek, kuyruklarda bekletilmeyecektir. Vergiler, adil genellikle herkesin
kolaylıkla verebileceği nispette olacaktır. Vergi nispetlerinin yüksek tutulması, devletin daha fazla
vergi geliri sağlaması sonucunu doğurmamaktadır. Vergi nispetleri adil olduğu zaman vergi
tahsilatı artmakta, vergi kaçakları azalmaktadır” [38, s.117].
25 Ekim 1984 tarihli 3065 sayılı kanunla Türkiye ekonomisine katma değer vergisi
getirilmiştir. Liberal anlayışa uygun olarak getirilen vergi sistemi ile üretim desteklenmiştir.
Liberalleşmenin bir başka boyutu olarak devleti piyasadan çekmek hedeflenmiş, bu kapsamda
özelleştirme politikası başlatılmıştır. Turgut Özal‘ın Türkiye‘yi liberalleştirme ve bu suretle
kalkındırma serüveninde kendisine yol arkadaşlığı yapan Engin Güner özelleştirme hususunda şöyle
Dostları ilə paylaş: