11-Müşteki Erol ERKAN 26/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 1996 yılında Tekirdağ ili Hayrabolu ilçesine Tankçı Kıdemli Üstçavuş olarak atandığını, o tarihte Tugay Komutanı N. B'nin eşi başörtülü olan subay ve astsubayları topladığını, kendilerini tek tek huzuruna alarak eşlerinin başlarını açmadıkları takdirde ordudan atılacaklarını açık olarak söylediğini, hafta sonları tugayda ve gazinoda yemeğe çağrıldıklarında eşlerinin başı açık olarak katılmadıkları takdirde tutanak tutulduğunu, eşlerinin başörtülü olarak zaten davet mekânlarına alınmadığını, Gaziantep Islahiye ilçesine atandığının 2. senesi Kıdemli Üsteğmen D. A.'nın tabur komutanları olduğunu, kendisini sürekli üst makamlara şikâyet ederek hakkında rapor düzenlediğini, 2 Ağustos 1999 tarihinde yapılan YAŞ kararıyla TSK'dan ihraç edildiğini, hakkında gerekçenin disiplinsizlik olduğunu, o tarihe kadar hakkında herhangi bir soruşturma açılmadığı gibi cezada verilmediğini, kendisine gösterilen Yüksek Askeri Şuraya yapılan teklifte devrim yanlısı islami görüş mensubu olduğu belirtilmişse de böyle olduğu varsayıyorsa hakkında adli ve idari soruşturma yapılması gerektiğini, iddiaların hepsinin gerçek dışı olduğunu, Tuğgeneral N. B., Üsteğmen D. A. ve dilekçesinde belirttiği 28 Şubat süreci ve devamındaki cuntacı yapılanmadan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 271)
Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen “devrim yanlısı islami görüş mensubu olduğu, Atatürk İlke ve İnkılapları ile Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı olduğu ve bu fikirlerinden vazgeçmesinin mümkün olmadığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin birlik ve beraberliğini sarsacak faaliyetler içinde bulunduğu, kışla içinde ve dışında örgütün propagandasını yaptığı, sosyal faaliyetleri benimsemeyip ahlak dışı telakki ettiği ve subay ve astsubay camiası ile hiçbir ilişki kurmadığı, örgüt mensubu ve sempatizanı olan kişilerle samimi diyalog içinde olduğu, YAŞ kararı ile TSK'dan ilişikleri kesilen Topçu Üstçavuş Bülent ŞEN ve Levazım Üstçavuş Ekrem KARABULUT ile samimi ilişkisinin olduğu, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu” şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleriyle ilgili olduğu, bunların TSK'dan atılmaya gerekçe yapıldığı, devrim yanlısı islami görüş mensubu olduğu, propagandasını yaptığı vb. iddiaları ile ilgili ise hiçbir belge ve bilgi bulunmadığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bu şekildeki iddialarla ilgili hiçbir adli soruşturma yapılmamış olması iddianın gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu, yazıda belirtilen eski tarihli basit disiplin cezalarının ise TSK'dan atılmayı haklı gösterecek nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır.
12-Müşteki Mükremin TOPÇU 02/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
1996 yılında Edirne Keşan 4. Mekânize Piyade Tugayında Üsteğmen rütbesiyle görev yaptığını, buranın dini vecibelerini yerine getiren subaylara baskı kurmak üzere pilot bölge seçilmiş bir yer olduğunu, kendisinden önce Tugay Komutanının eşi başörtülü olan subay ve astsubayları toplayarak 54 kişinin eşinin başını açması için baskı yaptığını, 48 subay ve astsubayın eşinin başını açtığını, 6 kişinin eşinin başını açmadığını, bunu 1997 yılında 1. Ordu Komutanı H. K.'nın Tugaya gelişinde Tugay komutanı Y. Ö.'nün kendisine verdiği brifingde bu konudan bahsederek 48 kişinin eşinin başını açtırdığını, açmayan 6 kişinin dosyasını gönderdiğini, 4 kişinin TSK'dan atıldığını, 2 kişinin ise dosyasının Kara Kuvvetleri Komutanlığında beklediğini söylemesinden öğrendiğini, eşinin başörtülü olması nedeniyle baskılar yapılmaya başlandığını, ilk olarak cuma vakti cuma namazına gittiğini, saat 12:50 de arayıp bulamadıklarına ilişkin savunma istediklerini, kendisinin bu savunmasını Kurmay Başkanı M. İ.'nin Tugay Karargâhındaki toplantıda tüm subay ve astsubaylara kendisini rencide edip disiplinsiz göstermek amacıyla okuduğunu, kendisinin daha sonra cuma namazına gitmeye devam ettiğini, önceki savunmasına göre 3 gün oda hapsi cezası verildiğini,
Tugay Komutanının kendisine gönderdiği kişilerin kendisinin dürüst ve çalışkan bir kişi olduğunu eşinin başını açtığı takdirde sıkıntı yaşamayacağını söylediklerini, ancak kabul etmediğini, 02 Haziran 1997 tarihinde Şura kararıyla TSK'dan re'sen ihraç edildiğini, atıldıktan sonra sivil hayatta çalışmak istediği yerlere de müdahale edildiğini, örneğin: Fetha isimli eğitim araç ve gereçleri üreten firmada çalışırken jandarmanın orayı bastığını evraklarını incelediğini,
O dönem ihtilal yapılacağına iyice inandıklarını, ihraçtan sonra evi hemen toplayıp daha ev kiralamadan Elazığ'a memleketine gönderdiğini, cunta içerisinde Emasya taburlarının hazır kıta beklediğini, derhal müdahale edebileceklerini, 1997 yılı sene başında Sultan Ahmet'te başörtüsüne karşı yapılan mitingde Keşan ordu evinde nöbetçi subay olduğunu, Emasya tabur komutanı ordu evinde resmi şekilde hafta sonu otururken kendisine ihtilal için hazır kıta bekliyoruz dediğini, o tarihte birliklere dağıtılan harekât emrinde Türkiye'nin içinde bulunduğu durum nedeniyle her türlü gelişmeler olabilir bu gelişmelere karşı her türlü harekât tarzı uygulanabilir. Birliklerin hazırlıklı olması gerektiğinin belirtildiğini, Mecliste bu konunun ordu ihtilal yapacak şeklinde gündeme gelmesi üzerine kendilerine imza karşılığında verilen emirlerin gece saat 23:00 da geri toplandığını, bu nedenle ihtilalin bütün hazırlıklarının yapıldığını öğrendiğini, kendisinin TSK'dan ihracı nedeniyle sıralı komutanları olan Y. Ö., M. İ. ve 28 Şubat komutanları ile BÇG'de yer alan darbeci cuntacı yapılanmadan şikâyetçi olduğunu, cezalandırılmasını istediğini belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 71-72)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 1997 yılı sicil belgesinde, 1.ve 2.sicil amirleri tarafından aynı şekilde ''subay sicil yönetmeliğinin 99.madde (e) fıkrası gereğince tutum ve davranışları gereğince, tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai, ideolojik görüşleri benimsemesi ve bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeni ile Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir'' şeklinde, 3. sicil amiri tarafından'' subay sicil yönetmeliğinin 99.madde (e) fıkrası gereğince irticai faaliyetlerde bulunması yapılan ikazlara rağmen ıslah olmaması nedeni ile Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir'' şeklinde, kanaat belirtildiği, kanaatlerde yer alan suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır.
13-Müşteki Önder YILDIRIM 03/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin TSK'da görev yaparken 1991 yılında namaz kılmaya başladığını, namaz kılmaya başladıktan sonra haklarında olumsuz işlemler yapılmaya başlandığını, özellikle 1994 yılında Refah Partisi yerel seçimlerde Büyükşehirleri kazanınca orduda bir hareketlenme olduğunu, özellikle eşleri başörtülü olan Subayların ve Astsubayların doğrudan Refah partili olarak görülmeye başlandığını, daha sonra ortaya çıkan BÇG adlı yapılanmanın o dönemde faaliyette bulunduğunu düşündüğünü, 1996 yılı sonunda Bölük Komutanına verilen emir çerçevesinde kendisinin evine kontrol amacı ile Bölük Komutanının eşi ile beraber evine gelerek kendisinin eşinin başörtülü olup olmadığının tespit için geldiğini, Bölük Komutanının kendisine iki Albayın hakkında araştırma yapmak üzere Genelkurmay tarafından görevlendirildiğini kendisinin de bu kapsamda geldiğini söylediğini, 1997 yılı Mayıs ayında disiplinsizlik nedeni ile hakkında hiçbir soruşturma olmaması ve savunma da verilmemiş olmasına rağmen TSK’dan ihraç edildiğini, kendisinin güreşçi olarak 5.Kolordu Komutanlığının güreş takımını çalıştırdığını, takımı şampiyon yaptığını, o dönem 5.Kolordu Komutanı olan H. K. ve sıralı komutanlardan takdir ve teşekkür aldığını hiçbir suç isnat edilmeksizin TSK'dan ihraç edildiğini, Kayseri'de Kaysu adı ile bilinen Belediyenin su işlerine müracaat ettiğini, görevlilerin her ay kendilerine atılan Subay ve Astsubayların işe alınmaması gerektiğine ilişkin yazı geldiğini bu nedenle işe alamayacaklarını söylediklerini, maddi ve manevi büyük sıkıntı ve mağduriyetlere uğradığını,
Görevde iken bölük yazıcısı bir askerin kendisine gelerek kışla komutanı olan Albay S. P'nin, bölük komutanı ve bölük astsubayını çağırarak kendisinin de bulunduğu ortamda kendilerinin sicillerinin çıkarılarak tekrar düşük yazılması, bu konunun kimseye söylenmemesi gerektiği konusunda emir verildiğini, söylediğinin bilinmesi halinde hayati tehlikesinin olduğunu belirttiğini, o dönem Tugay Komutanı olan ve Kurban Bayramında bayramlaşma akabinde kendilerinden likör içmelerini isteyen, içmeyenleri irticacı olarak adlandıran ve namaz kılmanın yasak olduğunu yazılı olarak tebliğ eden A. K., yine namaz kılmanın yasak olduğunu belirten üsteğmen M. S. K. ve şikâyetinde belirttiği kişiler ile 28 Şubat sürecini gerçekleştiren cuntacı yapılanmadan ve BÇG den şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 312-313)
Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen “Fethullah GÜLEN nurcu gurubu mensubu olduğu, tarikatın Edirne'deki sorumlularından olduğu, Subay ve Astsubaylardan tarikata taraftar kazandırma ve örgütleme faaliyetlerinde bulunduğu, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu'' şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır.
14-Müşteki Ekrem GÖKHAN 02/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 1988 yılında İzmir Hava Teknik Okullar Komutanlığında sınıf birincisi olarak mezun olduğunu, ardından Bursa hava Ulaştırma Okul Komutanlığında göreve başladığını, misafirhanede kalırken arkadaşı olan Nevzat'ta Zafer dergisinin çıkması nedeniyle 28 gün hapis yattığını, hakaret içerikli sorulara maruz kaldığını, gözleri kapalı elleri duvara yaslanmış vaziyette beklettiklerini, odada gece gündüz sürekli ışık yandığını, pencerelerin kapalı olduğunu, gece ve gündüzün belli olmadığını, tekrar birliğine döndüğünde okul komutanı S. M. tarafından aşağılandığını, basit nedenlerle cezalar aldığını, arkadaşlarından Şükrü, Cihan GÜRKAN ve Nadir BAKICI'nın Hava Kuvvetleri Komutanlığından atıldığını, Nevzat KAHRAMAN'ın 2005-2007 yıllarında tabanca ile intihar ettiğini, kendisinin yaşadığı sıkıntılar nedeni ile huzurunun kalmadığını geleceğinin karartıldığını, çok başarılı bir öğrenci olarak mezun olmasına rağmen sicilinin sürekli düşük verildiğini bu nedenle S. M. ve kendisine verilen disiplin hapsi cezasında imzası bulunan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı olan S. N.'den şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 275)
15-Müşteki Mustafa TAŞÇI 03/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 1995 yılında Bafra İlçe Jandarma Komutanlığına Teğmen Rütbesi ile atandığını, eşinin başörtülü olduğunu, o dönem Alay Komutanlığına vekâlet eden A. C.'nin bir subayın eşi başörtülü olur mu? diye söylediğini, cuma saatlerinde İlçe Jandarma Komutanlığını denetlemek için geldiğini, sırf kendisinin cumaya gidip gitmediğini tespit için uğraştığını, kendisinin dini toplantılara katıldığı konusunda aslı olmayan suçlamalar yapıldığını, yine Kaymakamlıktan alarak fakir askerlere dağıttığı yardımları kendisinin yediği konusunda söylentiler çıkarıldığını, özellikle o dönemde Askerlik Şube Başkanı olan Binbaşı Y. S. T. ile Alay Komutanının yakın irtibatı bulunduğunu, şu an Ergenekon soruşturmasında tutuklu bulunan V. K.'nin o dönem Giresun Bölge Komutanı olduğunu, V. K.’nin denetleme için İlçe Jandarmaya geleceği bir ortamda bir astsubayın kendisine silah çektiğini, daha sonra tutuklandığını, Askerlik Şube Başkanının bunu kendi aleyhine kullandığını, eşinin şahsi işleri için araç istediğini, kendisi de vermediği için Askerlik Şube Başkanı ile arasının bozulduğunu, Bafra'daki bu iddialarla ilgili astlarına kötü davranmak suçlamasıyla Trabzon Askeri Mahkemesine savunma verdiğini, soruşturma devam ederken 1997 yılında Trabzon Vakfıkebir ilçesine Jandarma Komutanı olarak atandığını, Trabzon'da da alay komutanı H. G.'nin kendisine olumsuz davrandığını, Alaaddin CEBECİ ile sınıf ve dönem arkadaşı olduğunu, H. G.'nin de önceki alay komutanı gibi eşinin başörtüsüne taktığını, kendisine bir subayın eşine başörtüsü yakışır mı? dediğini, o dönem İlçe Jandarma Komutanlığının Korgeneral seviyesinde denetlendiğini, denetleme sonunda, Denetleme Başkanlığı tarafından kendisine verilen takdirnameleri tarafına vermediklerini, bu denetlemeden 15-20 gün sonra, 1998 YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, büyük mağduriyet ve sıkıntı yaşadığını, bu nedenlerle A. C., H. G., Y. S. T., V. K. ve 28 Şubat sürecini gerçekleştiren cuntacı yapılanma olan BÇG'den şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 207)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 30/05/1999 tarihinde 2 gün oda hapsi cezası, 04/03/1998 tarihinde uyarı cezası, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 48.Piyade Tugay Komutanlığı Trabzon Askeri Savcılığının asta müessir fiil eyleminden 31 Aralık 1996 tarihli Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararı bulunduğu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 48.Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığınca düzenlenen 4 Aralık 1997 tarihli iddianame, görevsizlik ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın incelenmesinde müşteki ile ilgili ileri sürülen 13 iddia konusunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bir uzman çavuşa iki gün üst üste nöbet tutturması, İlçe Jandarmaya gelen askeri eğitim elbisesi ve botun maddi durumu iyi olmayan erbaş ve erlere eşofman ve spor ayakkabısı almak için iki uzman çavuşa, 2 milyon TL karşılığında sattığı, emrindeki erlere özel aracını tamir ettirdiği, özel aracını yıkattığı, erlere araçla ve yaya olarak küçük çocuğunu okula gönderdiği iddiaları ile ilgili memuriyet görevini kötüye kullanmak, memuriyet nüfusunu suistimal etmek ve askerleri, erleri hizmetçiliğe ve çalışmaya sevk etmek suçlarından kamu davası açıldığı, bir şahsın suç fişinin olmasına rağmen silah ruhsatı verilmesi iddiası ile ilgili evrakın Adli Yargı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin görevsizlik kararı verildiği,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı 48.İç Güvenlik Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 1998/779 sayılı kararının incelenmesinde, söz konusu eğitim elbisesi ve botun satılması ile ilgili 5.000 TL para cezası ile cezalandırılmasına, bir uzman çavuşa 2 gün üst üste nöbet tutturması ile ilgili ise 25.000 TL para cezası ile cezalandırılmasına, erlerin özel hizmette kullanılması iddiaları ile ilgili ise beraat kararı verildiği, kararın temyiz edilip edilmediği ile ilgili evrak bulunmadığı,
Müşteki hakkındaki Özet Bilgi Formu başlıklı iki sayfadan ibaret Kd. Ve Sic. Ş.Müdürü N. G. imzalı belgenin incelenmesinde; Sicil notları ortalamalarının, 1995 yılı 90.5, 1996 yılı 98.50, 1997 yılı 81, 1998 yılı 69.50 olduğu, yıllar itibariyle sicil notu ortalamasının 84.7 olduğu, Sicil Belgelerindeki Menfi Nitelikler: 1997 yılı 1.sicil amiri tarafından ''üst ve amirlerini yanıltır, astları üzerinde şiddete dayalı otorite kurmayan çalışır. Dini düşünceleri görevde etkili olur, müstakil görev yapamaz 15/07/1997 Samsun İl J.K.J.Alb. A. C. '' şeklinde, 2.sicil amiri tarafından ''dini taassup duyguları fazladır, astları üzerinde baskı kurar, 23/07/1997 Giresun J.Blg.K.TuğG.Veli KÜÇÜK'' şeklinde, 1998 yılı 1.sicil amiri tarafından ''görev sorumluluk anlayışı, sevk idare yeteneği ile kordine kabiliyeti gibi ana konularda yetersiz ve kopuktur, iç güvenlik birliklerinden alınıp toplu birliklerde istihdam edilmelidir, müstakil görev yapabilecek seviyede değildir. Maiyeti ile ilişkileri disiplini zedeler seviyededir, özel yaşamında takip kontrolü gerekir. 02/05/1998 Trabzon İl J.K.J.Alb. H. G.'' şeklinde, 2.sicil amiri tarafından 'vasat bir personeldir, 02/05/1998 Giresun J.Blg.K.TuğG. V. K.'' şeklinde kanaatlere yer verildiği,
Sakınca Durumu başlıklı bölümde ''tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsediği, ve bu gibi faaliyetlerde bulunduğu, dini irticai Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, erkek ve kadının aynı yerde bulunmasını ve yan yan yana oturmasını kabul etmediği, eşinin erkeklerle tokalaşmadığı, J.Gn.K.lığı İsth.Bşk.lığınca 12/02/1998 tarihinde sağ şüpheli(irtica) kaydı ile takibe alınmıştır'' ifadelerine yer verildiği,
Ceza ve Uyarılar bölümünde askeri mahkemelerce verilen cezalar ile Disiplin Mahkemelerince verilen cezaların bulunmadığının belirtildiği, Disiplin amirlerince verilen cezalar ve uyarılar bölümünde, Astsubay rütbesinde 30/05/1991 tarihinde 2 gün oda hapsi cezası, Teğmen rütbesinde Bafra İlçe Jandarma Komutanı iken İl Jandarma Komutanın yaptığı habersiz denetlemede tabldot hizmetlerinde aksaklıklar tespit edilmesi, hatalara mazeret ileri sürerek disiplinsiz tavırlar sergilemesi nedeni ile Samsun İl Jandarma Komutanlığında 18/07/1995 tarihinde gizli tebligat yapıldığının belirtildiği,
Devam eden mahkeme bölümünde, yukarıda bahsedilen Kara Kuvvetleri Komutanlığı 48.Piyade Tugay Komutanlığı Trabzon Askeri Savcılığınca düzenlenen iddianame ve görevsizlik kararındaki suçlamalara yer verildiği,
Diğer hususlar bölümünde Bafra İlçe Jandarma Komutanı iken Asta Müessir Fiil suçundan yine yukarıda belirtilen Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararına değinildiği, ayrıca 1994 ve 1996 yıllarında toplam 3 kez takdirname aldığının belirtildiği, hakkında kanaat yazıları bölümünde Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay H. G., Giresun Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral V. K. ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral F. Ö. B.'nin ''Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir'' kanaatine yer verildiği,
03/06/1998 tarihli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral F. Ö. B. tarafından onaylı Komisyon Tutanağı başlıklı belgenin incelenmesinde, belgede ''...tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasi, yıkıcı, bölücü irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu ve karıştığı anlaşılmıştır'' ifadelerine yer verildiği anlaşılmıştır. (245. klasör, sayfa 173-206)
Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen ''Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsediği ve bu gibi faaliyetlerde bulunduğu, erkek ve kadının aynı yer bulunmasını ve yan yana oturmasını kabul etmediği, eşinin erkeklerle tokalaşmadığı, eşinin türbanlı olduğu'' şeklindeki iddialar ile yukarıda belirtilen komisyon tutanağındaki ''tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasi, yıkıcı, bölücü irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu ve karıştığı anlaşılmıştır'' şeklindeki iddiaların bir bölümününde müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleriyle ilgili olduğu, bunların TSK'dan atılmaya gerekçe yapıldığı, doğruluğunda suç olarak değerlendirilebilecek bir kısım iddialarla ilgili ise hiçbir adli soruşturma yapılmamış olması iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. (245. klasör, sayfa 165-172)
Müşteki hakkında Askeri Mahkemece verilen para cezalarını TSK'dan atılmaya neden olabilecek ağırlıkta bulunmadığı, Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında da ağırlıklı gerekçe olarak müştekinin dini tercih ve yaşamının ön plana çıkarıldığı,daha önceki sicil notları 80 ve üzeri iken ihraç edileceği yıl olan 1998 yılında 69.50'ye düşürüldüğü, buna rağmen genel not ortalamasının 84 olduğu, mevcut tüm belgeler değerlendirildiğinde müştekinin TSK’dan dini tercihleri ile özel düşünce ve yaşamı nedeni ile ihraç edildiği anlaşılmaktadır.
16-Müşteki Adnan PEHLİVANLI 02/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;
Kendisinin 1996 yılında Erzincan Ağır Bakım Tamir Fabrikasından Kara Havacılık Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığına Kıdemli Üstçavus rütbesi ile atandığını, 1999 yılı Ağustosunda YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, Ankara'daki göreve atandığında bekâr olduğunu, 1996 yılının Kasım ayında evlendiğini, eşinin başörtülü olduğunu, aradan yaklaşık bir buçuk yıl geçtikten sonra bölük komutanının ısrarla eşi ile eve ziyarete gelmek istediğini, kontrol amaçlı gelmek istediğini bildiği için yaklaşık iki ay boyunca kabul etmediğini, ancak ısrar edince kabul etmek zorunda kaldığını, evde kendilerini karşıladığını, eşini başörtülü olarak gördüklerini, bu görüşmeden sonra Tümgeneral A. K.'nın, eşi başörtülü olan 15 arkadaşı ile birlikte karargâh binasına topladığını, kendilerine Türk Silahlı Kuvvetlerine yakışır bir personel olmaları gerektiğini, TSK'nın modernleşmede öncü rol oynadığını bu nedenle eşlerinin başlarını açmaları gerektiğini söylediğini, bu konuşmadan sonra A. K.'nın makamında saat 4'den sonra bulunduğu ve isteyen kişilerin kendisini eşi ile birlikte ziyaret edebileceklerinin söylendiğini, bu ziyarette A. K.'nın eşlerinin başlarını açıp açmadıklarını görmek istediğini, bazılarının eşinin başı açık olarak kendisini ziyaret ettiğini, kendisine birkaç kez uyarı yazısı geldiğini, en son eşinin başını açmayan 5 kişi kaldıklarını A. K.'nın kendilerini makam odasına çağırdığını birer birer odaya alarak görüştüğünü, kendisine neden başörtülü biri ile evlendiğini, eşinin başını açmadığı taktirde bir bez parçası yüzünden atılacak mısın diye sorduğunu, kendisinin de isterse boşanabileceğini söylediğini, bunun üzerine imam nikahlı olarak mı yaşayacaksın? dediğini, bu konuşmadan sonra kendisine yapacak bir şey yok diye söylediğini bu görüşmeden sonra 1999 yılının Temmuz ayında yapılan Şura kararı ile TSK’dan ihraç edildiğini, bu arada eşinin başını açması istenenlerden bir tanesinin eşi ile boşandığını, başka bir bayanla nişanlandığını, o bayanın babası A. K.'yı arayarak ''biz çağdaş insanlarız'' demesi üzere listeden çıktığını, bir arkadaşının ise hanımım diye A. K'ya kız kardeşi ile gittiğini, o tarihte atılmaktan kurtulduğunu ancak 4-5 yıl sonra tespit edip attıklarını, kendisinin mağdur olduğunu bu nedenle başta A. K. ve kendisini sıkıntıya sokan mesai arkadaşlarından, 28 Şubat sürecini gerçekleştiren BÇG'den şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (245. klasör, sayfa 253-254)
Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 4.Piyade Tümen Komutanlığı Disiplin Mahkemesi tarafından 09/06/1992 tarihinde verilmiş 10 gün oda hapsi cezası bulunduğu,
Belgeler içerisinde bulunan 1999 yılı sicil üstleri tarafından verilen kanaatlerin yer aldığı belge incelendiğinde, 1. 2. ve 3.sicil amirleri tarafından aynı şekilde ''astsubay sicil yönetmeliğinin 60.maddesi (e fıkrası gereğince) irticai görüşleri benimsemesi, sözlü ve yazılı ikazlara rağmen ıslah olmaması nedeni ile Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir'' şeklinde kanaat belirtildiği,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Taarruz Helikopter Tabur Komutanlığı Güvercinlik/Ankara başlıklı 28 Nisan 1999 tarihli ve 12 Mart 1999 tarihli İkaz konulu müştekiye hitaben yazılan yazılarda aynı şekilde ''asker kişi sadece kendisi değil ailesi ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri içinde çağdaş düşünce ve kıyafeti ile birlikte saygın yerini almaktadır, ailesinde bu çizgiden bir sapma gördüğünde duruma derhal müdahale eder, onu Atatürkçü düşünce sistemine, Türkiye Cumhuriyetine ve yurduna sarsılmaz bir inançla bağlı olmasını, ailesinin sosyal faaliyetlere ve aktivitelere çağdaş görünümlü kıyafet ile katılmasını sağlar, ancak bu konuda bu güne kadar eşinizle ilgili olumlu bir değişikliğin olmadığı gözlemlenmektedir, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konudaki hassasiyetlerini değerlendirerek eşinizin ikaz edilmesini, en kısa zamanda çağdaş kıyafet ile tüm aktivitelere ve faaliyetlere katılmasını rica ederim'' şeklinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kara Havacılık Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı başlıklı 11 Haziran 1999 tarihli İkaz konulu yazıda müştekiye hitaben yukarıda belirtilen 2 ikaz yazısı ilgi tutularak ''müteaddit defalarca da sözlü olarak ikaz edilmenize rağmen eşinizin çağdaş kıyafet giymediği, tesettür uyguladığı, sosyal hiçbir aktiviteye katılmadığı, durumunda hiçbir değişiklik olmadığı gözlemlenmiştir, ayrıca 20 Mayıs 1999 tarihinde sizin gibi olan bütün personeli toplayarak sözlü olarak uyarmama rağmen tutum ve davranışlarınızda bir değişiklik olmamıştır. Derhal bu durumu düzeltmenizi ve ispatlamanızı sizi son kez uyararak ikaz ediyorum, rica ederim" şeklinde ifadelere yer verildiği anlaşılmıştır. (245. klasör, sayfa 244-252)
Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında belirtilen “Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, mevcut anayasal sistemi beğenmediği, Atatürk İlke ve İnkılapları ile Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı olduğu ve bu fikirlerinden vazgeçmesinin mümkün olmadığını ifade ettiği, izinlerde Kırıkkale de Menzil grubunun toplantılarına katıldığı, sosyal faaliyetleri benimsemediği, ahlak dışı telakki ettiği ve subay-astsubay camiası ile hiçbir ilişki kurmadığı, Silahlı Kuvvetlerden ayrılma pahasına uyarı konusu olan tutum ve davranışlarından vazgeçmeyeceğini açık bir şekilde ifade ettiği, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu, eşinim kıyafeti nedeni ile 12/03/1999-28/04/1999 tarihleri arasında 3 kez uyarıldığı, ağabeyi Vecni PEHLİVANLI'nın Nakşibendi Menzil grubu Kırıkkale sorumlusu olduğu ve kendisinin tamamen ağabeyinin etkisi altında kaldığı görülmüştür''şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleriyle ilgili olduğu, bunların TSK'dan atılmaya gerekçe yapıldığı anlaşılmıştır. (245. klasör, sayfa 239-240)
Müştekinin şikâyet dilekçesi ve ifadesindeki ileri sürdüğü iddiaları sicil dosyasındaki belgelerin doğruladığı, bilgi ve belgelere göre müştekinin tamamen din ve vicdan hürriyeti ile ifade hürriyeti kapsamında bulunan toplum içindeki dini yaşam ve inançları sebebi ile TSK’dan ihraç edildiği anlaşılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |