T. C. DİYanet iŞleri başkanliği eğİTİm hiZMETleri genel müDÜRLÜĞÜ Program Geliştirme Daire Başkanlığı


Halifeler Sonrası Dönem: Harekeleme, Noktalama, Vakf ve Özel İşaretler, On Kıraat ve İmamlar



Yüklə 5 Mb.
səhifə361/740
tarix05.01.2022
ölçüsü5 Mb.
#63144
1   ...   357   358   359   360   361   362   363   364   ...   740
3. Halifeler Sonrası Dönem: Harekeleme, Noktalama, Vakf ve Özel İşaretler, On Kıraat ve İmamlar

Büyük merkezlere gönderilen Mushaflara rağmen, Müslümanlar arasındaki okuma güçlükleri ve yanlışlıkları devam etmiştir. Bunun temel nedeni, Mushaflardaki bazı harflerin hâlâ çeşitli şekillerde okunmaya elverişli olmasıydı. Çünkü bu yazıda harflerin üstünde ve altında bugün kullandığımız noktalar yer almıyordu. Sözgelimi "be" sesini kodlayan aynı diş kullanılarak ye, te, ne, se (peltek) seslerini yazmak mümkündü. Bu durum dili bilenler açısından çok fazla sorun yaratmayabiliyordu. Çünkü dili bilenler bağlamdan ve dilin o zamanki kullanımından yola çıkarak metinleri doğru bir şekilde okuyabiliyordu. Ancak çeşitli okumalara izin veren bu yazı, dili iyi bilmeyen ve ibareyi ezbere okuyamayanlar tarafından kullanıldığı zaman büyük yanlışlara yol açabiliyordu.

Öte yandan söz konusu yazıda bugün sesli harfler için kullandığımız harekeler de bulunmuyordu. Bu da kelimelerin değişik şekillerde okunmasına yol açıyordu. Arap dilbilgisi kuralları göz önüne alındığında cümle içindeki kelimelerin işlevlerini tanımlamak bakımından harekelerin ne kadar önemli olduğu hemen anlaşılır. Çünkü cümle içinde özellikle kelimelerin son harflerine verilecek harekeler anlamı doğrudan etkilemektedir.

İslam coğrafyasının genişlemesiyle ana dili Arapça olmayan birçok kimsenin İslam'a girerek Kur’an ile muhatap olması sonucunda, yukarıda sözü edilen türden sorunlarla karşılaşılması doğaldı. Bu durumun farkına varan Basra valisi Ziyad b. Sümeyye (ölümü: 673 m.) bu sorunu çözmesi için Ebu Esved ed-Düelî'den bir yöntem geliştirmesini istedi. Başlangıçta bu öneriye sıcak bakmayan Ebu'l-Esved, sorunları bizzat görünce Ziyad'ın önerisini kabul ederek emrine verilen kâtiple birlikte mushafı baştan sona kadar harekeler. Bu ilk harekeleme yöntemine göre fetha için harfin üstüne kırmızı mürekkeple bir nokta, esre için altına bir nokta, ötre için önüne bir nokta konmuş, tenvin ise iki nokta ile gösterilmiştir.

Emevi devletinin Irak valisi Haccac (v. 95/714) yanlış okumaların önüne geçecek son adım için Yahya b. Ya'mer ve Nasr b. Âsım'ı görevlendirmiş, onlar da bugünkü noktalı harflerin noktalarını yerleştirmiştir. Ebu Esved ed-Düeli'nin koyduğu noktalarla karışmaması için de farklı bir renk kullanılmıştır. Ünlü dil bilgini Halil b. Ahmed ise günümüzde kullanılan harekeleri ve diğer noktalama işaretlerini geliştirerek bu yöndeki çalışmalara son şeklini vermiştir.

Hareke ve nokta konulmasından sonra da Kur'ân'a yönelik birtakım faaliyetler devam etmiştir. Bu faaliyetlerden biri de, âyetlerin sonlarına konulan duraklardır. Bu duraklar, ilk önce daire meyilli çizgi­lerden oluşurken, daha sonraları daire şeklinde gösterilmiş ve zamanla da gül şeklini almıştır. Bilindiği gibi bugün basılan Mushaflarda da sözü edilen bu durakların içinde âyet numaraları yer almaktadır.

Hicrî altıncı aşra gelindiği zaman da Muhammed b. Tayfur es-Secâvendî (v.560/1165) tarafından Kur'ân'a, manası göz önünde bulundu­rularak geliştirilen ve adına "secâvend" denilen bir takım işaretler konulmuştur. Bunlardan başka sûre ve cüz başlıkları, hizib ve secde işaretleri ihtiyaca binaen Kur'ân'a resmedilmiştir. Ayrıca her beş ve on âyetten sonra "tahmis" ve "ta'şir" işareti konulmuştur. Buna göre bir surenin her beş âyetinin sonuna "hams/beş", her on âyetinin sonuna da "aşr/on" kelimesi kaydedilmiş, bazı Mushaflara da söz konusu keli­melerin yerine onların ilk harfi olan "hı" ve "ayn" yazılmıştır. Ancak sözünü ettiğimiz bu işaretler Türkiye'de basılan Mushaflarda yer alma­maktadır. Memleketimizdeki Mushaflarda bir-iki sayfada bir görülen ve durak üzerlerine yazılan "ayn" harfleri, ta'şir değil rükû işaretidir.

Kırâat-ı aşere diye meşhur olan on kıraat imamları ile onların râvileri şunlardır:



1. Nâfi: Ebû Abdirrahman Nâfi b. Ebî Nuaym el-Leysî (v. 169/785). Aslen İsfahan'lıdır. Kıraati 70 kadar Medine'li kurrâdan almıştır. Ken­disi de Medine'de ikâmet edip pekçok kimseye kıraat öğretmiştir. Bun­dan dolayıdır ki Nâfi, kırâatta Medine'nin imamı sayılmıştır. Remzi "elif" tir. En meşhur iki râvisinden biri, Kâlûn (v. 220/835), diğeri de Verş (v. 197/812)'tir.


Yüklə 5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   357   358   359   360   361   362   363   364   ...   740




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin