T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi


Duruşmaya saat 13:00’e kadar ara verildi



Yüklə 418,42 Kb.
səhifə3/5
tarix25.11.2017
ölçüsü418,42 Kb.
#32869
1   2   3   4   5

Duruşmaya saat 13:00’e kadar ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Bu arada Sanık Neriman Aydın müdafi Av. Ayhan Okutan’ın da geldiği görülmekle huzurdaki yerine alındı.

Yine sabahki oturumdan itibaren tutuklu sanık Mustafa Dönmez’in cezaevinden getirilmediği anlaşıldı.

Sanık Neriman Aydın huzura alındı.

CMK’nın 147 ve 191. maddesindeki yasal hakları kendisine ayrı ayrı izah edildi.

Mahkeme Başkanı :”Avukatınız.”

Sanık Neriman Aydın:”Burada efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Hazır. Suçlandığınız konularla ilgili susma hakkına her zaman sahipsiniz. Tüm lehinize olan delilleri toplatma hakkına sahipsiniz. Savunmanızı hazırladınız mı?”

Sanık Neriman Aydın:”Hazırladım efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Yapacak durumdasınız.”



Sanık Neriman Aydın:”Evet efendim.”

SANIK NERİMAN AYDIN SORGU VE SAVUNMASINDA:

Sanık Neriman Aydın:”Sayın Başkanım, Yüce mahkemeyi saygıyla selamlıyorum. Bana hazır mısınız diye sordunuz Sayın Başkanım bende hazırım dedim ama bu hazırlığa dair Yüce mahkemeyi düşüncelerimi arz ederek başlamak istiyorum. Her an Allah’ın yazdığı ömrün bitebileceği duygusuyla hazır olduğum için evet hazırım dedim ve diyorum ve bende diyorum ki sizde mahkemenizde hazır mı Sayın Başkanım? Çünkü savunma yapmayacağım bu savaş cephesinden düşmanlarımızın tamamına yurdumuzdaki yardımcılarına, işbirlikçilerine, 26 yıldır düşman emrinde ve desteğinde devletimize savaş açan hainlere Kemalist bir Türk kadını olarak ateş edeceğim. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu, korucusu ve sahibi olan Türk milletine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine açılan savaşın esiri olarak iftiralarla yargılandığım mahkemenizde mahkemeniz huzurlarından bende ateş edeceğim. Kürsüye gelerek huzurunuzda savunmasını yapan insanlardan yazar fotoğraf sanatçısı Ali Özoğlu Bey ve Abim Kemal Aydın Bey bu davanın bir ABD operasyonu olduğunu bu operasyonun bir savaş olduğunu söylediler bende böyle düşünüyorum. Bu bir savaştır bilindiği üzere savaşta ateş edilir Sayın Başkanım. Diyebilirsiniz ki Neriman Hanım burası savaş alanı değil o zaman bende derim ki malumlarınız olduğu üzere her cephede silahla ateş edilmez. Meşhur dava nedeniyle Türk milleti Silivri cephesinde var olma savaşı vermekte olduğundan bu tarihi gerçek nedeniyle bende savaşın Silivri cephesinden ateş edeceğim Sayın Başkanım. Sayın Başkan, Sayın heyet; Türkiye Cumhuriyeti devletinin nüfus cüzdanını taşıyor ve bu Yüce nimetin değerini ve anlamını yurttaş olarak şahsıma yüklediği sorumluluğun gereğini yapıyor olmam nedeniyle bilmem kaç kere çarpılmış müebbet ceza istemiyle 18 aydır zindanda tutuluyorum ve mahkemenizde yargılanıyorum. Türk milletinin tarihini utandıran bu sayfalar elbette ki Türk milletinin millet hanesine değil benimle aynı nüfus cüzdanını taşıyıp da düşmanlarımıza yaranmak için düşman adına beni esir alan siyaseten ülkemi yönetenlerin ihanet hanelerine yazılacaktır diye düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin nüfus cüzdanını taşıyorum dedim. Nüfus cüzdanı taşıdığım için ülkemi, milletimi ve milletimin kutlu değerlerini ilgilendiren her şeyiyle ilgilenmek bu konulara Dünya devletlerinin bakışını ve niyetini bilmek zorundayım. Çünkü ben yurttaşım ve nüfus cüzdanı taşıyorum. Biliyorum ki devletler bu düşüncelerle yaşatılır. Mesela hukukçu değilim ama Anayasa çalışıyorum kanun, önerge, gizli önerge nedir, nasıl hazırlanır gibi demokratik nizamının ilkeleri üzerinde düşüncelerimi deflerlerime yazıyorum ve üzerinde çalışıyorum. Bu durumda suç mu işlemiş oluyorum? Onun için mi mahkemenizde müebbet ceza istemiyle yargılanıyorum Sayın Başkanım? Hukuk, adalet ve yargı tarihimizi utandıran sayfalar. Yurdumda ve Dünya’da her anda ve her saniyede meydana gelen her olay yurduma ve milletime yönelik kirli amaçlar taşıyorsa bir yurttaş olarak beni ilgilendirmek zorundadır. Nüfus cüzdanı taşımanın yurttaş sorumluluğu bunu gerektirir. Her yurttaş bu duyarlılığa sahip olmalıdır diye düşünüyorum. Mahkemenize İsrail’deki vatandaşlık kanunundan örnek vermek istiyorum. O zaman vatandaşlığımın gereğini gereği yurdum, milletim, devletim, istiklalim gibi en kutlu değerlerim üzerine düşüncelerimden rahatsız olanlar ve hakkımda yüzlerce iftira düzerek adli mercilere ve yargıya taşıyanlar beni daha iyi anlayacaklardır. İsrail’de vatandaşlık dini kimlik sonucu bu görevi mecbur kılmıştır. İsrail devletinin vatandaşlık kanununda her İsrail vatandaşı mekanın, zamanı fark etmeksiniz elde ettiği her bilgiyi İsrail devletine iletmek zorundadır. Bunu yapmadığı takdirde İsrail devletinin yasalarına göre cezalandırılır. Ayrıca bu kanunla Dünya’nın neresinde olursa olsun İsrail devleti aleyhine konuşan kişiyi İsrail ajanları bulunduğu yerden kaçırıp yargılama hakkını devlet olarak kendisine hak olarak tanımıştır. Bu ilginç misali mahkemenize arz etmeyi önemli saymaktayım hakkımda düzülen yüzlerce iftira nedeniyle bilmem kaç kere çarpılmış müebbet ceza istemiyle güzel yurdum Türkiye Yüce devletim Türkiye Cumhuriyeti ve vazgeçilmez değerim Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine yaradılışımdan gelen kültürüme dayalı ilmi düşüncelerim nedeniyle mahkemenizde yargılandığıma göre beni eşkıya ilan ettiren zihniyetin hangi şer güce hangi düşmana hizmet ettiğini görmemek anlamamak için akıldan yoksun olmak gerekir diye düşünüyorum. Sayın Başkanım, Sayın heyet; yurdum, devletim ve Kemalist ideoloji üzerine düşüncelerimden kim yada kimler korkar da eşkıya ilan edilmem de iftira ve ithamlar için malzeme mesnet yapılır diye elbette ki kendime sorular soruyorum. Ve tabi ki siyasi iktidarı Türk milletine karşı baskıya ve zindana doldurmak suretiyle zulme zorlayanların arkasında Allah’ın Hazreti Muhammed’in Kuran’ın düşmanlarını Türk milletinin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türklüğün, Türk milletinin düşmanlarını görüyorum. Devletimin adli makamlarının özellikle savcılık makamının Türk milletine düşman olacağını Türk milletine kin, nefret ve intikam duyguları taşıdıklarını düşünmek istemiyorum ancak imza atarak mahkemeye taşıdıkları iddianame bu düşüncemin aksini ispatlamaktadır. Yüce duygu ve düşüncelerle ilmi araştırmalarımı da ekleyerek kaleme alıp kendi devletimin birçok kurumuna gönderdiğim yazılarım özellikle kutlu değerlerimin vazgeçilmez teminatı Türk Silahlı Kuvvetlerine ilim, irfan sahibi bir yurttaş olarak yazdıklarıma bir istihbarat tuzağı olan iddianamede hemen her sayfada yer verilerek düşman hedefinin hangi değerimiz olduğu gösterilmiştir adeta gözümüzün içine sokulmuştur Sayın Başkanım. Huzurunuzda doğruları söyledikleri için milletimizin ve devletimizin maruz bırakıldığı düşman saldırısı karşısında hem yazar Ali Özoğlu Bey hem de Abim Kemal Aydın Bey hakkında mahkemeniz suç duyurusunda bulundu ama ben ilim sahibi bir yurttaş olarak tenkit ettiğimin de açıkça görüldüğü yazılarım nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri gibi bir kurum tarafından hakkımda suç duyurusunda bulunulmadı. Hani demokrasiden bahsediyoruz da Sayın Başkanım demokrasiden ve demokratik nizamdaki siyasetten mahkemenizin kabul ettiği iddianameye göre asker, subay Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk milleti Ergenekoncu, eşkıya ama siyasi iktidar emriyle kurulan mahkemeniz adil ve demokrat adında adalet olan siyasi iktidar ise demokrasi şampiyonu. Bu misali aradaki farkı anlatabilmek için arz ettim efendim. Sayın Başkanım Sayın heyet, nüfus cüzdanını büyük bir şerefle gururla taşıdığım yurttaşlık bilinciyle yurdumda hayat süren ilim sahibi bir yurttaşım. Kemalist bir Türk kadınıyım her düşüncem Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı taşımanın Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı sahibi olmanın doğal görevidir. Ömrümün son anına kadar bu düşünce içerisinde hayat süreceğim. Siyasi iktidar emriyle adli mercilerin düzdüğü iftiralarla zindanlara atılsam da Silivri’de düşman emriyle bilmem kaç kere çarpılmış müebbet ceza istemiyle yargılattırılsam da Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanını taşımanın yüksek bilinci ve sorumluluğu ile yaşamaya devam edeceğim. Ulu tanrı Kuran’da buyuruyor ki kahrolası insan ne kadarda nankördür Sayın Başkanım Sayın heyet Türklük yaratılışıma nüfus cüzdanını taşıdığım devletime kutlu değerlerimin kutlu nöbetçisine karşı kutlu düşünceler taşımama taşımaya devam edeceğim çünkü nankör değilim ve olmayacağım. Allah bu devletin bu ordunun belasını versin demem asla ama asla söz konusu olamaz. Kemalist bir Türk kadını olarak nankör değilim olmadım olmayacağım. Ömrüm bu değerlerime günde 5 vakit Allah’ım Türk ordusunun kılıcını keskin et niyazında bulunan bir ananın ellerinde onun bu dualarıyla geçti bende aynı dualarla bulunuyorum. Mehmetçiğinden Generaline kadar ayaklarından öpüyorum Allah onların varlığından milletimizi, devletimizi ve yurdumuzu mahrum bırakmasın diliyorum. Sayın Başkanım Sayın Heyet Kemalist bir Türk kadını olarak yurduma yaklaşan düşman tehlikesi ve her gün evlatlarımızın baba ocaklarına gelen bayrağa sarılı tabutları karşısında bu savaşın milletime yaşattığı derin üzüntülerim nedeniyle düşmanın maşalığını yapan eşkıyalığa soyunan dağlarımızı eşkıya yuvası haline getiren hainlerin kafaları koparılmalıdır söylemimi her anda söylüyorum. Türk milletinin istiklaline kast ettikleri için İstiklal mahkemelerinde yargılanmalıdırlar düşüncesini taşıyorum. Bu düşüncemi herkese söylerim her kuruma yazarım. Türk Silahlı Kuvvetleri benim ordum Türk’ün ordusu Mustafa Kemal’in ordusu kafirin ordusu değil. Burjuvanın iktidarını ve servetini korumakla görevli burjuvanın özel ordusu ise hiç değil emperyalist devletlerin uzak coğrafyalardaki iktisadi menfaatlerini koruyan ordusu ise hiç değil. Türk milletinin egemenliğinin kutlu nöbetçisi Türk milletinin ordusu eşkıya ordusu değil. Sayın Başkanım Değerli heyet, Türkiye Cumhuriyeti devleti nüfus cüzdanı taşıyor olmanın doğal görevi içinde namuslu, haysiyetli ilme ve bilgiye dayalı bir yaşam sürüyorum. Zindana atıldığımda üzerimdeki nüfus cüzdanımı alınmasıyla neler hissettiğimi anlatmak mümkün değildir onun yerine şahsıma veriler esir kimliğiyle düşmanın Türkiye Cumhuriyeti devletinin nüfus cüzdanına da ne kadar düşman olduğunu da bu zulümle yaşayarak gördüm hayatımın bu en acı hatırasını her iki cihanda da unutmayacağım. Sayın Başkanım Sayın Heyet, bir insanın inandığı İlahına, Allah’ına, Tanrı’sına hakaret edip söverseniz mutlaka karşılık görürsünüz iftiralarla yaşadığım bu zulümde istihbarat tuzağı olan iddianame ile iman ettiğim kitap Kuran’a. Birtakım Kuran ayetleri denilerek hakaret edilmiştir. Birtakım hadisler denilerek Hazreti Muhammed’e hakaret edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk adlı bir şahsın yazdığı Nutuk denilerek ve onlarca veciz söylemi de alınarak Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret edilmiştir. Kutlu değerlerimize sözde TSK denilerek yaşama teminatımız olan ordumuza kin, nefret ve intikam duyguları ortaya konmuş hakaret edilmiştir. Huzurunuzda her kutlu değerine iddianame vesile edilerek düşmanlarımızın istihbarat ajanları tarafından hakaret edilen ve sövülen Kemalist bir Türk kadını bulunuyor. Nedir o sövülen ve hakaret edilen değerlerimiz? Türkiye Cumhuriyeti devleti ve temel nitelikleri, egemenliğim, bağımsızlığım, yurdum ve bu kutlu değerlerimi koruyan onlara en ufak bir zarar gelmemesi için canını ve bedenini veren Türk Silahlı Kuvvetleri ve bu değerleri yaratan Mustafa Kemal Atatürk. Bayrağımı geçiyorum çünkü bayrak artık bir milletin namusunun, bağımsızlığının, hürriyetinin ve devletinin bağımsızlığını simgelemiyor. Yurdumun semalarında Türk bayrağı sallanıyor ama yargı bağımsızlığı da dahil her tür bağımsızlığı elinden alınan bir millet konumuna düşürülmüş bulunuyoruz. En canlı, en yaşanır örneği de Silivri’de kurulan yurtseverlerin yargılandığı bu özel mahkeme oluşturmaktadır. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, huzurlarınızda kendimi bir istihbarat tuzağı olan iddianamede eşkıyalık delili yapılan Allah’ın ayetleriyle Hazreti Muhammed’in hadisleriyle Allah dostlarının hadisi kudsi olan ilahi söylemleriyle ve Kemalist ideolojinin yüksek ilmiyle Mustafa Kemal ile değerlerimi ve yurttaşlığımı savunacağım. 1964 doğumluyum Gümüşhane’nin Torun ilçesine bağlı Gülaçar köyünde 5 çocuklu bir ailenin 4. çocuğu olarak Dünya’ya geldim 7 yaşımdan beri Ankara’da Çankaya’da Cumhurbaşkanlığı köşküne 250 metre uzaklıktaki rahmetli babam Bayram Aydın’ın helal kazancı ile bilek gücüyle yaptığı Dünya’daki mübarek mekanımız olan 2 katlı bir evde 80 yaşındaki annem ve erkek kardeşimle birlikte yaşıyorum. Bekarım, edebiyat tahsili gördüm, dil bilimi eğitimi aldım, filoloji okudum Türk milletine düşman saldırısı nedeniyle zulme uğrayıp tutuklanıncaya kadar rızkımı kazandığım bankacılık mesleğimi Cumhuriyetin en köklü iktisadi kurumlarından olan Ziraat Bankasında yürütmekteydim. ABD denen düşmanın yargı üzerinden saldırısı ve ayrıca yüzyıllardır devam ede gelen sessiz savaşın esiri olarak zindana atılmakla yaşadığım zulüm nedeniyle 21 yıllık bankacılık mesleğimden ayrılmak zorunda bırakıldım bu nedenle emekli olmak zorunda kaldım. 1 Temmuz 2008 tarihinde abim Kemal Aydın beyle birlikte gözaltına alındım ancak mahkemeniz heyeti üyelerinden Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun hakim olduğu mahkeme kararıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştım. Düşmanlarımız emirlerinde dayatmış olmalılar ki Sayın Başkanım 5 Mart 2009 tarihinde ek ifade için getirildiğim meşhur Beşiktaş adliyesinde tekrar sorgulandım ve tutuklanarak Silivri zindanına atıldım. Yaptıkları zulüm adli mercileri kesmediği için bir aileden abi tutuklu iken kız kardeşim bir kamu kurumundaki memuriyet görevine devam etmesi derhal bitirilmeli ve düşmanlarımızın intikam duyguları tatmin edilmeliydi. Başardılar Sayın Başkanım abim 26 aydır bende 18 aydır Silivri zindanında esir olarak tutuluyorum. Tutuksuz yargılandığım 8 ay boyunca dışarıda yaşadığım zindanı ise anlatmak mümkün olamaz Sayın Başkanım ne benziyor ağabeyimin o zaman tutuklu bulunduğu Tekirdağ F 2’deki zindan hayatına. İstisnasız her hafta ağabeyimi ziyarete gittiğimden haberdar olmalarına rağmen beni ve nerede olduğumu rahatlıkla takip ettikleri aynı telefonu kullanmam bile istihbarat elemanlarının gözünü döndürmüş olmalı ki akla hayale gelmez boyutlarda iğrenç tavırlarla intikam dolu bakışlarla rahatsız edildim. Yaşadığım zulmü gören anneme neredeyse her saat anne garajlardayım, anne dolmuştayım, anne Tekirdağ’dayım, anne Ulus’tayım, anne havalimanındayım diyerek bilgi vermek zorunda kalıyordum bütün bunları her anda dinledikleri ve nerede olduğumu kendi sözlerimden duymalarına rağmen bana yaşattıkları iğrenç ve alçakça tavırlarını ömrüm oldukça yaptıranları yapanları lanet olsun diyerek anacağım. Sayın Başkanım Sayın heyet, evimize gelmek isteyen dostlarımıza gelmeyin size zarar verirler diyerek kendilerini sürekli evimize gelmemeleri için uyardım. Bana 8 ay boyunca dışarıda zindanın alasını yaşattılar. Kim olduklarını bilmiyorum içlerinde ülkemizi yol gecen hanına çeviren yabancı düşman istihbarat çalışanlarının da olduğunu düşünüyorum çünkü Türk milletine benzemeyen pek çok insanın varlıklarını takipleri esnasında yakaladım. Onlara lanet olsun Türk milletine öz yurdunda bu kadar zulüm emrini verenler kimler ise hangi düşman hangi kafir ise onlara ve düşmana boyun eğenlere lanet olsun Sayın Başkanım. Nihayet hiçbir şey bulamamak neticesinde beni de Silivri zindanına attırarak muratlarına erdiler tutuksuz yargılandığım zindan suresince meşhur cemaati müridi olduğunu söyleyen bir beyefendinin ilginç teklifleriyle karşılaştım. Neriman Hanım kabul ederseniz ağabeyinizi ve dostlarınızı serbest bıraktırırız bu beyefendi Adıyamanlı bir kardeşim aracılığıyla bana damat yani koca adayı olarak da teklif edilmiştir Sayın Başkanım. Utanç verici ama ne yazık ki söylemek zorundayım bu zulmü planlayan ve yürürlüğe koyanların ahlaksız tekliflerinin de mahkeme kayıtlarına geçmesini bilhassa istiyorum. Tarihe intikal etmesi için milletimize karşı görevim olduğunu düşünüyorum. Bu ahlaksız teklifi öğrendiğim gün bu teklifi yapan kişi hakkında Adıyamanlı dostum Abuzer Bey’i alet ettikleri için ona telefon edip haklarında söylediklerimde hakkında söylediklerimde savcılık sorgumda akıl almaz kin, nefret ve intikam duyguları ile kimleri kastettiğim savcıları mı hakimleri mi olmadı Başbakanı kastediyorum iftira soruları ile sorgulanmıştır. Tapeden okuyorum Sayın Başkanım 11165 ona dedi ki kaç para aldın Neriman’ı sorguya çekmek için hangi teşkilatın yada bilmem nerenin adamı olduğunu sor ona lütfen Abuzer satılmış yaratıklar adamım diye geziyorlar sokakta insanları geri zekalı zannediyorlar ne kadar ayıp kardeşim almışlar parayı koymuşlar cebe sorgu hakimi gibi sorguluyorlar. O kim ki eni sorgulayacak? Bizim her anımız Yüce yaratanın huzurunda tecelli ediyor kaç paraya satıldı sana gönderilen arkadaşın arkadaşım. Herkes, herkes bir gün mutlaka hesabını verir ona dedi ki çok ayıp onun yüzüne vurmak istemediğim konuşurken sen söyle şimdi ablası. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, siz Sayın Başkanım Sayın üyelerin, üye hakimlerin Sayın savcılarımızın kızlarınız, kız kardeşleriniz, anneleriniz, sevgilileriniz, kadınlarınız arz ettiğim zulmü ve ahlaksız boyutlarındaki rahatsızları yaşamaları halinde sizler neler hissederseniz benim 80 yaşındaki annemde o anda zindanda olan ağabeyimde aynı üzüntüleri hissetmişlerdir. Bütün bunların ötesinde can güvenliğimden bile endişe etmişlerdir işte düşmanlarımızın emriyle Türk milletine yaşatılan esarete ve zindana atmakla yaşatılan zulme en canlı misal Sayın Başkanım. Ben Türküm Sayın Başkanım bu zulmü Türk milletine yapmaya cüret edenlerin bir gün mutlaka hesap vereceklerini biliyorum. Türklüğün Yüce bir değer Yüksek bir kültür Yüce ve ilahi insanlık değeri olduğunu yaşayarak ve öğrenerek büyütüldüm. Gerek iman değerlerim gerek Türklük değerlerimi hiçbir soydaşıma hiçbir yurttaşıma bir üstünlük aracı olarak kullanmadım. Çünkü yaradılış değerlerim ve özelliklerim davranışlarımın ebedi teminatı olmuştur olmaya devam edecektir. Sahibi olduğum ebedin ve ahlakın öğretisini cemaat dini olarak cemaatlerden değil mülkün sahibi olan Yüce Allah’tan Türklük yaratılışımdan Kuran’dan ve Hazreti Muhammed’den aldım Sayın Başkanım almaya devam ediyorum. Allah’ın ve peygamberin ahlakıyla ahlaklanınız ilahi kelamına aynen riayet eden bir Kuran müminiyim. İnsanlığın yaratıldığından beri taşıdığım kültürde cemaat kültürü ve Arap kültürü değil Türk kültürüdür kültürüm ve ahlakım iman değerlerimin Türklük değerlerimin gerektirdiği yönde tezahür etmiştir ve etmektedir. Ahlaktan Türklüğümden iman değerlerimden ısrarla bahsediyorum, Çünkü ahlak ve edep sahibi bir Türk kadını olarak Allah’ın hoş karşılamayacağı gibi yasakladığı hiçbir şer işte ve kötülükte olmadım bundan sonra da olmayacağım. Şahsıma düzülen iftiralara ve yalanlara vereceğim cevaplarda Yüce mahkeme huzurlarında edep sınırlarına çok zor da olsa dikkat edeceğimi belirtmek istiyorum. Çünkü insan yaratılışının reddettiği Allah’ın yasaklığı iftira ve zulmün yaşattırıldığı bir insan olarak Yüce mahkeme huzurlarında bulunuyorum. İlim, irfan sahibi olmamda ilk mürşidi kamilim ağabeyim Kemal Aydın beyin akıl ve ilim ile çizdiği yolda yürürken hayatın tüm alanlarında bilgi ve ilim sahibi olmak için çok çalıştım ve çalışıyorum. Kainatın insan için bir okul bir öğretmen olduğunu görünmeyen ama varlığı hissedilen arzu edilirse görülebilen bir sahibin olduğunu her bir zerrenin insanın insana insanın Allah’a yaptığı yolculuktaki anlamını öğrendim öğrenmeye devam ediyorum. Tasavvufta bu hale yakınlık dendiğini 2005 yılında talebesi olduğum Allah dostu Mehmet Dumlu hazretlerinden öğrendim, öğrenmeye deva ediyorum. Muhatap olduğum bu zulme son verdiğinizde öğrenmeye kaldığım yerden devam edeceğim inşallah. Sayın Başkanım Sayın heyet 5 yaşından beri ağabeyim Kemal Aydın beyin kılavuzluğunda öncülüğünde her yönüyle tam bir sosyal hayat süren bir Türk kadınıyım. Düşünce dünyam Türklük ve iman değerlerim üzerine kuruludur. Kemale doğru ilerleyen yaşımda bu halin anlamını hayat gayeniz güzel iş yapmak maksadı taşısın diyen Allah dostlarının ilahi kelamlarında yaşıyorum. Kuran’da diyor ki ey iman edenler hayıra ve barışa yönelik işler yapın hayatımın her anı her noktası bu emir üzere tezahür etmiştir ve etmeye devam edecektir Sayın Başkanım. Aslında ben bu yalan ve iftiralara hiç cevap vermeyi düşünmüyordum bir yaratılmış olan insan yalana ve iftiraya nasıl cevap verebilir diye çok düşündüm. Ağabeyim Kemal Aydın Bey Türk milletine karşı yurttaşlık görevimi Türklük görevimi yapmam gerektiğini söyleyerek bana nasihat ettiği için ömrümün en zor anlarını yaşayarak da olsa yalan ve iftiralara Yüce mahkemeniz huzurlarında cevap vereceğim Sayın Başkanım. Hukuk tahsil etmedim ama hukukun insan hak ve hukukunun devlet dediğimiz hüküm sahibi bir güç tarafından koruma ve güven altında bulundurulması olduğunu devletimizin adli mercilerinin vatandaşa hukuk ve yargı yoluyla zulüm edemeyeceğini akıl sahibi olarak biliyorum. Allah’ın hak adının insanlık yaşamında hukuk ile tecelli ettiğini her ilim sahibi bilir izniniz ile açıklamak istiyorum. Allah Kuran’da hak adını şöyle açıklıyor Sayın Başkanım. Gerçeğin kaynağın belirleyicisi her yaptığı ve emri gerçeğe en uygun olan hakkın ve hukukun kaynağı. Hak ve hukuku gerçekleştirmekle görevli hukuksuzluğu, haksızlığı ortadan kaldırmakla görevli hukuk adamları zalim yöneticilerin emirlerine hayır diyemedikleri için Türk milleti olarak büyük bir zulüm yaşıyoruz. Neden, Allah’ın Hak adının insanlık yaşamında hukuk ile tecelli ettiğini her ilim sahibi her akıl sahibi bilir dedim. Çünkü ilim sahibi iman sahibidir yani vicdan sahibidir. İşte bu gerçek Türkiye Cumhuriyeti devletini Allah’ın hak adıyla tecelli ettiği hukuk ilkesi üzerine kuran Mustafa Kemal’in hem ilim hem de iman sahibi olduğunu ispat etmektedir. İşte Türkiye Cumhuriyeti devletinin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti oluşu ile kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün iman yüksekliği Sayın Başkanım onun içindir ki yurdumuzda hukuk tahsil etmiş makam sahiplerinin masum insanlara masum yurttaşlara hukuk dışı davranmalarını kabul etmem ömrümün sonuna kadar mümkün olmayacaktır. Zindana atılarak yaşadığım hal hukuk eliyle adli merciler eliyle yargı eliyle yaşadığım bir zulümdür. Sayın Başkanım Sayın heyet iddianame denilen istihbarat raporunu okuduğumda yazılanların bir hukuk metni olmadığı gibi Türkçe bilen ülkemiz insanının da kaleme almadığını gördüm. Diyebilirim ki iddianame anadili Türkçe olmayan kalemler tarafından hazırlanmıştır o kalem sahiplerinin eli canlı CIA istihbarat örgütünün ülkemizdeki ajanları olduğunu düşünüyorum. İçerisinde bu söylemimi ortaya koyan sayısız misal bulunmaktadır. Beşiktaş adliyesinde ifademi alan Cumhuriyet savcılarının hukuk tahsil etmiş oldukları için bu makamlarda bulunduklarını biliyorum. Ben kendilerinin inanç sahibi olduklarını da düşünüyorum. Ancak neden şahsıma ait bilgi ve söylemlerimi bozdular? Kelimelerin yerlerini değiştirdiler? Neden gerçeklere değil de Sayın Başkanım yalanlara ve iftiralara sarılma gereği duydular? Hak ve hukukun emri ve gereği yerine neden zulmü seçtiler? Ben kendilerinin bu davranışlarını iman ettiğim Hazretleri Muhammed’in ilahı kelamıyla açıklamak istiyorum. Allah’a bilgisizlik içinde kulak eden kimsenin bozduğu düzelttiğinden çok olur. Yalana, yanlışa ve iftiraya cevap vermenin nasıl bir zor hal olduğunu yaşayarak öğrendim bu hali yaşarken iftiraya bağlı zulümler yaşayan peygamberleri iman ettiğim Hazreti Muhammed’i Allah dostlarını düşünürleri bilim adamlarını, ilim irfan sahibi insanları bir kez daha düşündüm. Uğradığım bu zulümde bedenimin ve ruhumun yaşadıkları ile tecrübe etmiş bulunuyorum. Bedeli zindan ve zulüm olan bir tecrübe Sayın Başkanım. 80 yaşındaki annemin bir ömürdür her andaki dualarında duyduğum Allah’ım evlatlarımı ve Türk milletini her türlü iftiralardan koru duasını duyan bir insan olarak Yüce mahkeme huzurlarında ne yazık ki iftiralara cevap vermek üzere bulunuyorum. Düzülen iftiraları yapılan zulmü Allah’ın yardımıyla zaferle sonlandıracağız. Bu tarihi zaman biriminde her makam sahibi her birey yaptıkları ile tarihteki yerlerini alacaklardır. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet söylemlerimle, düşüncelerimle ilmimle kahrettiklerimi ülkemin siyasi iktidarlar eliyle yönetenlerin değil siyasetin emrinde olduklarını gördüğüm hak ve hukuku sağlamakla insan hak ve hukukunu korumakla güven altında bulundurmakla görevli adli mercilerin değil söylemlerimle düşüncelerim ve ilmimle kahrettiklerimin Türk milletinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türklüğün ve Mustafa Kemal Atatürk’ün düşmanlarının olmasını beklerdim. Söylemlerimle düşüncelerim ve ilmimle kahrettiklerimin ülkemi yönetenlerle düşmanlarımızın hedef birlikteliklerinin olduğunu görmek üzüntülerimin en büyüğüdür. Ne yazık ki düşmanlarımızın milletimizin gündemini düşman emriyle meşgul ettirenlerin zindana attırarak yalan ve iftiralarla yargılattırdıkları insanlardan intikam almak gibi bir hareket ve amaç içinde olduklarını görüyor ve yaşıyorum. Bu intikamın sebebi Yüce eser Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk milletinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin korumasında ebedi olmasıdır Sayın Başkanım. Bu derdin her düşmanı düşmanlık taşıyan herkesi yiyip bitireceğini biliyorum. Eser ebedi olduğu için derdin de düşmanlığın da ebediyete kadar devam edeceği muhakkaktır. Allah’ın Mustafa Kemal eliyle ve ilmiyle Türk milletine niyeti olan eser olacaksın ama düşmanın olmayacak Allah’ın insanlık aleminde masum ve mazlum insanların sığınağı olarak yaratılan adı adalet ile hukukla birlikte anılan bir millet olacaksın ama düşmanın olmayacak. Allah’ın kılıcını kullanan peygamber ocağı olarak tarihe yazılacaksın kazandığın zaferlerle tarihe şanlı ve kahraman olarak geçen bir ordu olacaksın ama düşmanın olmayacak. Bu mümkün mü? Elbette ki değil. Sayın Başkanım Sayın heyet Türkiye Cumhuriyeti dile gelse ve 10 Kasım 1938’den günümüze düşmanların emri ve siyaset eliyle yaşadığı ihanet karşısında neler söylerdi diye çok düşündüm. Eminim şöyle derdi Sayın Başkanım, ben bunları Silivri zindanında Sayın Başkanım kaleme aldım. Eminim Türkiye Cumhuriyeti devleti şöyle derdi Sayın Başkanım, ben eksiksiz yani tam olarak kurulan bir devletim beni kuran kumandan ve devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk hiçbir şeyi eksik koymadı. 10 Kasım 38’den beri Avrupa Birliği ve ABD akıllılarının yani beni sömürge yapmaya ant içmişlerin akıllıları akıllarının almayacağı Yüce bir ilimle ve en çok layık olduğum bir yurt coğrafyasında en çok layık olduğum Türk milleti eliyle kuruldum. Kurucum asker ve devlet adamı Mustafa Kemal temelimde üzerinde yükseldiğim ilimle demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğumu ilan ettiğinde Dünya’da eşkıyalığa soyunan devletler bu ilkeleri henüz taşımıyorlardı. Beni kuran ulu kişi Mustafa Kemal Atatürk hakka yürüdü ancak beni kuran ilim Allah’a ait olduğu için aziz Türk milleti uyusa da uyanan ve Yüceliğini söyleyerek bana ilimleri ile sahip çıkanları zulümle zindana atsalar da esir alsalar da Allah’ın korumasında olduğumu 71 yıldır yıkamadıkları ile ebediyete kadar yıkamayacakların işaretini vererek göstermiş olduk kainatın nizamı ve ahengi insanlığın esenliği ve huzuru masum ve mazlum insanların hak ve hukukunun güven altında bulunması için Türk milleti eliyle Türk milletine ve insanlığa ikram edilmiş Yüce bir nimet olduğumu biliyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletiyim. Ebediyete kadar ismi, ilmiyle anılacak saygı ve minnetle dualarla anılacak olan Mustafa Kemal eliyle ve ilmiyle kuruldum. Hediye edildiğim Türk milleti Allah’ın nizamına saygısı ile hayat süren bir millet olarak bu nimete ulaşmak için büyük bedeller ödedi. İşte beni kuran bu asil ve aziz Türk milletidir hayır da ve barış da hakkın ve hukukun teminatı olarak insanlığın en ön safında Türk adıyla yerini ebedileştiren Yüce Türk milletidir. Beni büyük bedeller ödeyerek kuran bana hayatı karşılığı hayat veren Türk milletine müdafaam ve muhafazam için emanet eden kurucum Mustafa Kemal okuyacağım bu sözleri ile beni ebediyete yazmıştır bunu silmeye beni yıkmaya değil kalkışanların düşünenlerin akıllarından geçirenlerin yanıp yok olacaklarını biliyorum. Nutkun son sayfasından okuyorum efendiler milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin istiklalini nasıl kazındığını ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bu gün ulaştığımız sonuç asırlardan beri çekilen milli felaketin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Onun içindir ki birinci vazifen Türk istiklalini Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. İşti duydunuz beni korumak ve savunmak beni kuran ve varlığım için bedel ödeyen milletin yapacağı ve vazifesi olan bir iştir. Çünkü beni nasıl koruyacağını en iyi kuran bilir. Beni koruyan nöbetçim ise Türk Silahlı Kuvvetleridir. Onun için milletimin silaha, sopaya, eşkıyalığa ihtiyacı yoktur milletimin Mustafa Kemal ilmine ulaşması beni koruması için yeterlidir. Beni korumak için ilimleriyle Türk milletini aydınlatanların yalanlar ve iftiralara dayalı bir hukuk zulmüyle zindanda olduklarını benim için esir olduklarını biliyorum. Unutmasınlar Allah başladığı işi asla yarım bırakmaz ve işinde mutlaka galip gelir. Zindanda olsalar da varlıkları teminatımdır. Türk milleti yaşadıkça bende yaşayacağım her taraftan yıkmak için saldıran düşman kuşatmasında içerde uğradığım ihanet karşısında yaşadığım tehlikeler beni kuran Türk milletine dedem Osmanlı devletinin yıkılırken yaşadıklarını hatırlattığını biliyorum. Her ne kadar Osmanlı devleti dedemdir desem de gerçek böyle değildir çünkü ben yoktan var edildim ben Allah’ın ol emri ve ilmiyle Türk milletinin ödediği bedel ile kutlu Mustafa Kemal eliyle kuruldum ne hazindir ki Hazreti Musa’nın değneğinde Allah’ın güç ve kudretinin varlığına iman edenler Türkiye Cumhuriyeti devletinin var oluşundaki Allah’ın güç ve kudretini görmekten ve anlamaktan çok uzak ve uzakta bulanmaya devam etmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak sözlerimi tamamlıyorum. Beni kuranın beni koruduğunu ve koruyacağını biliyorum beni kurarak kutlu millet olduğunu gösteren Türk milletinin yüksek insanlık değerleriyle ve tabi ki eseri Türkiye Cumhuriyeti ve kahraman nöbetçisi Türk Silahlı Kuvvetleri ile ebediyete kadar var olacağına ben gönülden inanıyorum. Bu sözlerimi duyanlar dinleyenler de belki bir gün inanırlar kim bilir? Sayın Başkanım Sayın heyet kimliğime, kişiliğime, düşünce dünyama, ilmime, irfanıma, Türklüğüme ve imanıma ait tüm değerlerimin ebedi kılındığı ecdadımın ödediği bedelin ikramı, hediyesi ve nimeti olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin dili olmaya çalıştım. Şahsım ve ilmim hakkında Yüce mahkemede bir fikir oluşması yalan ve iftiralara dayalı bir istihbarat tuzağı olan iddianameye vereceğim cevapların da bu manada dinlenmesi için mahkemenize hakkımda fikir oluşturması için arz etmiş olduğum düşüncelerimdir. Saygıdeğer Başkanım, şahsımda ele geçirilen ve el konulan belgeler bulunmamaktadır. İlim irfan sahibi insanların yazdıkları kendisiyle yaradanıyla paylaştıklarıdır. İlimdir istense de ele geçirilen ve konulan belge değildir ve olamaz. Çünkü bu yazılanlar kişinin kendisine yani kulun bir beşerin insanın ilim ve bilgi dünyasına aittir kişiye özeldir. Bu yazılanlar yarılarda makale olur, eser olur, tarih olur. Eğer ilim ise o zamanda gerçek olur ve ebediyete akıp giden millet ömründe tarih olur. Kolluk kuvvetlerinin evimden aldıkları şahsıma ait eşyalardır. Şahsıma ait bilgilerimdir bilgilerimi yazdığım defterlerimdir. Ajanda değil Sayın Başkanım normal defterlerdir. Tamamen ilimdir ve tarihtir nasıl bir ilimdir diye aklından sorular geçen mahkemenize açıklamama müsaade ediniz lütfen. Bu ilim Türk milletinin yüksek Türk kültürü üzerinedir. Bu ilim Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bunu Yüce eseri ve değeri kutsal yapan nitelikleri ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet ilmi üzerinedir. Bu ilim kahraman ve şanlı Türk ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinedir. Onun devletimiz için vazgeçilmez değerimiz olduğu üzerinedir. Bu ilim yurt coğrafyamızdaki ebedi egemenliğimizin tarihi kanıtı Türk istiklal harbi ve Türk milletinin ebedi egemenliği üzerinedir. Bu ilim Yüce ve yüksek insanlık değeri Cumhuriyet iradesi üzerinedir. Bu ilim bütün bu değerlerin sahibi Yüce gönüllü asil ve aziz Türk milleti üzerinedir. Sayın Başkanım Sayın heyet, bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti devleti 10 Kasım 38’den beri tüm Dünya’nın arkasında bulunduğu çok yönlü bir savaşın muhatabıdır. İşte bu esere açılan savaşın muhatabı olarak Yüce mahkeme huzurlarında bulunuyorum. Adı araştırmalarım arasından alınarak istihbarat tuzağına konularak sorgulanan Allah dostu Abdülkadir Geylani Hazretleri buyuruyor ki gaflet uykusunda olmayan insan çok azdır. Sizde onlardan biri olun. Ağabeyim Kemal Aydın beyin kılavuzluğu ve rehberliğinde sahibi olduğum ilim gaflette olmayışımın tecellisi ve tezahürüdür Sayın Başkanım. Yüce mahkeme huzurlarında geçirilişim Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve onun kurucusu Mustafa Kemal’e biat ettiğim kollayıcısı, nöbetçisi, kahraman Türk silahlı kuvvetlerine vazgeçilmez değerim olarak bakışım ve sonsuz sevgim nedeniyledir. Yüksek sesle Türküm Kemalist bir Türk kadınıyım devlet ve ordu sahibi olan Türk milletine mensubum demem nedeniyledir. Millet ve memleketin gerçekten gönül borcu ve teşekkürüne hak kazanan şanlı kahramanlar ebedi egemenliğim için bedenlerini yurt toprağına bırakarak hakka yürüdüler ve her anda yürümekteler. Yüce Türk milleti adına onlara gönül borcumu teşekkür ve minnet duygularımın gereğini yapmak üzere iftira ve yalanlara Yüce mahkeme huzurlarında cevap vereceğim. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ebedi varlığına ve Türk silahlı kuvvetlerine bu değerleri milletimizin gönlünde ve varlığında Yüce bir ilimle değer yapan Mustafa Kemal Atatürk’e açılan savaşın en ön cephesinde bir Türk kadını olarak bulunarak istihbarat tuzağı olan iddianameye cevap vereceğim. Öz yurdumda Türk milletinin büyük bedellerle sahibi olduğu gücünün ve kararlığının varlığı için yalan ve iftiralara cevap vereceğim. Öz yurdumdaki yok edilemez varlığımızı Mustafa Kemal’in tarihe yazdığı sözleriyle mahkemenize arz etmek istiyorum. Ordumuz vatan içinde zafer kazanmıştır bu hadise Türkiye’nin olağanüstü gücüne Yüce kararlılığına ve ölmez varlığımıza en belirgin kanıttır. Saygıdeğer Başkanım, onun yolunda yürüyen ilmi ile aydınlanan bir Türk kadını olarak aziz ruhlarına yurdumuzdaki ebedi egemenliğimiz için şahadete erişen şu anda da erişmekte olan şehitlerimize ve hakka yürüyen tüm gazilerimize Fatihalar gönderiyorum. Aziz hatıraları huzurunda minnet ve şükranla eğiliyorum. Hayatta olan tüm gazilerimizi saygı ve minnet duygularımla selamlıyorum. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türk devlet geleneğinde Türk kültür tarihinde, Türk ordu tarihinde Türk kadınının yeri ve önemini tarihi bilgileri bile bilen özümseyen ve yaşayan bir Türk kadınıyım. Türk kadınının en güzel süsü Türklüğüdür Sayın Başkanım. Türk devlet geleneğinde hatun ve hakan tarafından eşit yönetim haklarına sahip kılınmış olarak devletin her buyruğunun her kanununun geçerliliği hakanın yanındaki hatun imzasının bulunmasını halinde milletçe kabule şayan bir şart olarak gerçekleşmiştir. Saygıdeğer Başkanım bunu şunun için ifade etmek zorunda kaldım. Ömrüm boyunca zamanı ve mekanı fark etmeksiniz hep şu ifadeyi ve düşünceyi savundum ve dile getirdim. Devlet yönetiminden uzak tutulan Türk kadınının asıl yeri anneliği ile birlikte devlet yönetmek şeklinde yeniden gelecek hayatımızda yer alması şarttır. Telefon konuşmalarımda dostlarımla paylaştığım söylemlerimde geçen bu ifadelerim için yargılanıyorum. İşte o cümlelerden bir kaçı Saygıdeğer Başkanım benim de muradım o muradım devletimi hakan ile birlikte yönetmektir bir gün mutlaka devletimi yönetmek istiyorum bunu hayal ediyorum mahkemeniz huzurunda yargılanma nedenim budur bakınız bu gazetede ki haberde de bir hanımefendi ne diyor Sayın Başkanım. Saygıdeğer Başkanım bu hanımefendi de diyor. Ben başbakan olacaktım o bu söylemi nedeniyle tutuklanıp zindana atılmadığına göre ben neden zindandayım Saygıdeğer Başkanım? Bana bu zulüm neden diye elbette ki sormak hakkım bulunmaktadır. Bir gün mutlaka devletimi yönetmek istiyorum dediğim için 1 buçuk yılı aşan süredir zindandayım. Birileri için eşkıyaları yargılıyoruz şeklinde iftihar edilen bir tavır bu tavır gördüğünüz üzere masum yurttaşlara zulümdür Sayın Başkanım. Hala insan olarak kalmayı başaranlar içinde bir utançtır. Onlar utanıyorlar mı yada utanırlar mı bilmiyorum. Bu sözlerim bir Türk kadını olarak bu tertemiz ve kültürüme dayalı düşüncelerimde Kurtlar Vadisi devleti gibi katil ve eşkıya ABD senaryoları ve stratejik eşkıya ABD aklı ile hakkımda yüzlerce iftira düzerek iman ettiğim kutsal kitaba da hakaret edip imzaladıkları iddianame ile tarihe geçenleredir. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, bu tuzağı hazırlayanlar bu savaşı yürütenler şeytani hilelerini eşkıyalık tuzağı yapanlar Türkiye Cumhuriyeti devletine Mekke topraklarında bulunan 4 köşe bir yapı zannettikleri Beytullah’a bakar gibi bakıyorlar sanıyorum. Beytullah’ın temelinin arza tavanının arşa kadar olduğunu nasıl göremiyorlarsa Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin de temelinin arzda tavanında arşta olduğunu ne yazık ki göremezler. Derinlik arayıp derinlik sorgulamaya kalkışanların o derinlikte kayboldukları ve kaybolacakları muhakkak. Saygıdeğer Başkanım kısmet olur giderseniz lütfen gönül gözünüzle dikkat ediniz hiçbir kuşun Beytullah’ın üzeriden geçmediğini göreceksiniz. Derinlik nedeniyle küçük bir küçük ama önemli bir bilgi Sayın Başkanım arz ediyorum. Türk milletinin devleti ile devletinin gücü ve varlığı ile övünmesini devletini yönetmek istemesi dilek ve dualarında kurtlar vadisi devleti senaryosu çıkaran istihbarat ajanlarının Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihi ve ilahi derinliğini anlamaları ya da görmeleri mümkün olamaz. Ama ya devletimin hukuk adamları. Devlet ve ordu yönetiminde erkeği ile birlikte yan yana görev yapan hayatı birlikte yaşayan sorumluluk taşıyan Türk kadını hakkında yüce mahkemeye bilgi arz etmemin dayanağını ve sebebini arz etmiş oluyorum. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türk kadını tarihin hiçbir döneminde eşkıya olmadı ki bende olayım. Benim genlerimde yüce ve yüksek düşünceler olduğundan hayatımda bu yüce yüksek düşünceler ve işlerle geçmektedir. Türk kadını tarihin hiçbir döneminde bedenini satmak şeklinde bir zilleti de asla yaşamamıştır. Türk kadını Türk savaş tarihinde tarihin hiçbir döneminde bir araç olarak da kullanılmamıştır. Düşman devlet hükümdarlarına barış ve akrabalık içinde sunulmamıştır. Çünkü Türk kültüründe Türk kadını anadır. Bir milletin namusunun iffetinin ahlak ve edebinin yüksekliğini göstermektedir. Yanındaki Türk erkeği de onun hak ve hukukuna yaradılışına yüksek düzeyde saygılı yaklaşımında edebin ve ahlakın ölçü ve sınırlarına riayeti ile kültürümüzde milletimizin ebedi hayatında katkıları ile yerlerini almışlardır. Bu nedenle bir Türk kadını olarak söylemlerime azami itina göstermekteyim Saygıdeğer Başkanım. Her söylemim öncelikle kültür tarihimize sonrasında savaş tarihimize ve hukuk tarihimize geçtiğinin bilinci içerisindeyim. Allah dostu benimle birlikte yargıladığınız Allah dostu Abdülkadir Geylani hazretleri buyuruyor ki; İlk safta durmaya bakın çünkü ilk saf yiğit olan erlerin safıdır. Son saftan uzak durun çünkü o korkakların safıdır. Saygıdeğer Başkanım, Türk devlet geleneğinde Türk ordu geleneğinde yüksek Türk kültüründe Türk kadını iffeti, namusu, edebi, ahlakı ve ilmi ile hep ön safta olmuştur. Hakan’ının ve Kaan’ın yanında devletler yönetmiştir. Bu konumu Türk kadının Allah’ın çizdiği edep sınırları içerisinde kalarak, evliliğine ana olmasına, eş olmasına ve evlat yetiştirmesine hiçbir zaman engel oluşturmamıştır. Dünyaya Allah’ın emaneti olan getirdiği evladını Türk örf ve adetlerine, geleneklerine, yüksek Türk kültürüne, Türk töresine göre eğitiminde devletine saygılı ve sadakatli bir fert, bir yurttaş ordusuna layık kahraman bir asker olmasında ilk öğretmeni olmuştur. Devletini yönetmek ordusuna kumandanlık yapmak gibi bir durumda kaldığında Tomris Han gibi kumandanlık ve hakanlık yapmakta tereddüt yaşamayacaktır. Çünkü o bu göreve hep hazırdır. Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyet, Türk kadını erkek evladını ordusunun kahramanlıklarında pay sahibi olması için o kutlu elbiseyi giymesini ve nöbetini millet ve devlet namusu adına yapması arzu ve dileği ile o kutlu günü bekleyerek yetiştirir ve eğitir. Türk kadını kızını öncelikle milletinin ihtiyacı olduğunda erkek evladıyla birlikte düşmanla savaşması için cepheye hazırlar ve yetiştirir. Evliliğin Allah’ın emri kutsallığı bir müessese olarak son nefese kadar anaya, Ataya saygı ve minnetle büyük mutluluklar yaşanarak hakka varılır. Bir milletin geleceği için evlat yetiştirmenin Allah’ın emri ve emaneti kutsiyetiyle ilahi bir görev olarak yapılır. Türk kadını hiçbir zaman yorulmaz Sayın Başkanım. İşte bende böyle yetiştirdim. Mensubu bulunmakla iftihar ettiğim Yüce Türk milletinin yurt coğrafyamdaki nüfusunun yarısını oluşturan Türk kadınını temsil ediyorum. Benden önce savunmalarını yapan insanlar Yüce mahkeme huzurlarında suçum nedir, neden burada bulunuyorum, bana suçumun söylenmesini istiyorum, itham edildiğim suçların fiziki delillerini bilmek istiyorum neden üyesi olmadığım bir örgüte üyelikle yargılanıyorum diyerek Yüce mahkemeye seslendiler. Savunmasını yapan ağabeyim Kemal Aydın bey ise Yüce mahkemede ABD eski büyükelçisi Erik Edelman’ın isteği ABD başkanının ülkemiz Başbakanına emriyle tutuklandığı ve yargılandığını söyledi. 2. iddianame duruşmalarının başladığı 20 Temmuz 2009 tarihinden sanık kürsüsüne çağırıldığım bugün bu saate kadar sosyal hayatımdan tanıdığım yazar, fotoğraf sanatçısı, yayıncı, yayınevi sahibi Ali Özoğlu bey bu davanın bir operasyon olduğunu. ABD’nin bu operasyonu Türk milletini ve Türk milletinden teşekkül eden Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik gerçekleştirdiğini Ergenekon adının ABD tarafından konulduğunu aynı operasyonu 2003 yılı öncesinde Irak’ta da yaptığını ve Irak’ın böyle bir operasyon sonucu ABD tarafından işgal edildiğini mahkemeniz huzurlarında açıkladı ben de o zaman duydum Sayın Başkanım. Abim Kemal Aydın beyin tutuklanması için emir veren stratejik eşkıya ABD’nin karşıtı olmakla suçlandığıma göre benimde zindanda tutuluşum ve Yüce mahkemede oluş nedenim çok açık. Bir ABD istihbarat tuzağı ve saldırı aracı olan iddianamede AB ve ABD karşıtlığımın altının kalın çizgilerle çizilmesi ve büyük harflerle yazılı olması Silivri zindanına atılmam ve sözüm ona bilmem kaç kere çarpılmış müebbet ceza istemleriyle yargılamamın nedenlerini açıklamaya yetmektedir. Bu nedenleri oluşturan sebepler ise Türk milletine mensup Kemalist bir Türk kadını olmamdır. Arz ettiğim değerler istihbarat tuzağı iddianamede en dehşetli suçlar olarak şahsıma atılı bulunmaktadır Saygıdeğer Başkanım. İdealist bir Türk kadınıyım taşıdığım ideoloji Kemalizm’dir. Bir fikir insanı ilim irfan sahibi aydın bir Türk kadını olarak kendimi şanslı görüyorum. Çünkü tarihe şahitlik ediyorum. Düşmanın açtığı ve saldırdığı bu savaşta Yüce mahkemenin aracı yapılması nedeniyle üzüntüm elbette ti sonsuzdur. Birilerine şaka gelebilir birileri espri de zannedebilirler ancak artık ortaya çıkmıştır ki bu savaş ne şakadır ne de bir espridir bu bir savaştır. Türk milletine düşen görevde her zaman olduğu gibi bu savaşa karşılık vermektir. Bu nedenle eli kanlı CIA istihbarat örgütünün hazırladığı bu tuzağa iddianame denilen bu fitne belgesine bende cevap ve karşılık vermek üzere huzurlarınızdayım. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, bu istihbarat tuzağını Cumhuriyet savcılarının hazırladıklarına asla inanmıyorum bu iftira ve yalanlarla doldurulmuş savaş aracını düşman istihbarat örgütlerinin düşman istihbarat ajanlarının hazırladığını düşünüyorum onlar Türk milletini Silivri zindanına doldurarak yok edeceklerini Mustafa Kemal’in yolundan çevirebileceklerini düşünmekle kendilerini Allah yerine koymuşlardır. Hakkımızda kesin kararlar ve hükümler vermişlerdir ancak Allah’ta diyor ki Sayın Başkanım kuşkusuz bizde kesin kararlayız yoksa onların sırlarını fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Var olmayan suçlar ve iftiralar nedeniyle zindanda tutuluyorum annem 80 yaşında ağabeyimi 26 aydır beni de 18 aydır görmedi hayatlarında değil herhangi bir suç kabahatleri dahi olmayan 2 evladının adli merciler eliyle yaşadığı zulüm karşısında ne yazık ki şu anda elden ayaktan düşmüş ve bakıma muhtaç hale gelmiştir. Zulüm, zulmün milletimize yaşattıklarına en küçük misal annemin, annelerimizin yaşadıkları olsa gerek. Her hafta kendisiyle yaptığım telefon görüşmelerinde size hapishanede görmeye yüreğim dayanmaz o zamanda sizin beraatlarınızı aldığınızı görmeden ölürüm ama zalimler duysunlar ki siz gelinceye kadar ellerim semadan inmeyecektir demektedir. Ahir ömründe anneme bu büyük acıyı yaşatanlar için Allah’a açılan ellere verilen karşılıkla göreceğimi ben biliyorum. Evet yapacağım savunma şahsi savunma değildir Saygıdeğer Başkanım. Şahsi savunma yapmam için herhangi bir suç işlemiş olmam gerekirdi, hayatımda değil suç işlemek bir kabahatim dahi söz konusu olmamıştır. Yüce mahkemeye cevaplarım yüce ve kutlu değerlerimin savunulması olacaktır. Savunmamı yaparken sizden ve üye hakimlerden yüzüme bakmalarını ama döver gibi kin ve nefret ile değil Yüce mahkemenin millet adına bağımsız olarak yargılama yaptığını şahsıma hissettirmenizi istirham ediyorum Ön yargı ile baskı ve korku ile adil bir yargılama olamayacağını düşünüyorum. İnsanın her duygusu yüzünden yansır ve bakışlarından yansır. Bir misal ile talebimin gerekçesini arz etmek istiyorum. Çalıştığım kamu kurumunun Almanya’da bulunan Köln şubesinde görev yaptığım yıllarda 1996 ile 1999 yılları arası Saygıdeğer Başkanım 1996 yılında banka şubesini bıçak, silah ve sopalarla basan azınlık ırkçılığı amacına yönelik PKK bölücü terör örgütünün saldırısı neticesinde Almanya devletinin açtığı ve terör örgütü mensuplarının yargılandığı kamu davasında bende kurum çalışanları ile birlikte tanık olarak bulunmuştum bir ağır ceza mahkemesiydi Saygıdeğer Başkanım. Terör örgütü üyelerinin ve biz tanıkların ifadeleri sırasında savcıların ve hakimlerin her bir insanın gözlerine ve yüzlerine baktıklarını görmüştüm hem savcılar hem Mahkeme Başkanı ve üye hakimler ben konuşurken gözlerimin içine bakarak gayet nahif tonlamalarla sordukları sorularla saldırı hakkında bilgilerimi almışlardı tekrar sordukları sorular öncesinde Sayın Aydın bu soru size daha önce soruldu ancak karanlık kalan şu noktayı açıklığa kavuşturmamız için özür dileyerek aynı soruyu bir kez daha sormak istiyoruz şeklinde bir hitabetle şahsıma ve meslektaşlarıma davranmışlar ve haklarımızın mahkeme teminatı altında bulunduğunu bizlere hissettirmişlerdi. Saygıdeğer Başkanım arz ettiğim hususun yaşandığı yer bir ağır ceza mahkemesi idi elbette ki bende sanık değildim ama gerçek teröristleri bölücü terör örgütü üyelerini de bizlerin huzurunda bu tavırlarla yargılamışlardı. Duruşmalar süresinde muhtelif zamanlarda mahkemeye çağırıldık savcıların hakimlerin konuşurken yüzüme, gözlerime baktıklarını hiç unutmadım. Yaşadığım bu tecrübeyi kendi devletimin adli mercilerini tenkit etmek ya da aşağılamak için söylemiyorum ipe gönderilsem bunu yapmam Saygıdeğer Başkanım. Adaleti ile tarihe geçen Yüce Türk milletinin tarihine ve devletine ve de adaletine yakışır bir mahkemede bulunduğumu hissetmek ve savunmamı mahkemeden korkmadan haklarımın gasp edilmesi nedeniyle adalete olan adaleti uygulayan bir mahkeme de olduğumu yaşayarak savcı ve hakimlerden korkmadan beni dinlemiyorlar endişesine kapılmadan savunmamı yapmak istiyorum. Savunmamı yaparken üye hakimlerden de siz Saygıdeğer Başkanımız gibi benim yüzüme bakmalarını duyar gibi bakar gibi dinler gibi değil, kayıtsız değil. Beni ve savunmamı gerçekten dinlemelerini düzülen yüzlerce iftiraya vereceğim cevaplarımı duymalarını bekliyorum. Çünkü iftira ve zulümle demir parmaklıklar arkasında tutulan onlar değil benim Saygıdeğer Başkanım. Annem 80 yaşında ve 2 evladının yolunu bekliyor ve 18 aydır hürriyetim beni dinlemeyen yüzüme kin ve nefretle intikamla bakan savcılar ve yüzüme bakmayan bir hakim tarafından gasp edilmiş durumdadır. Ayrıca iman ettiğim peygamber Hazreti Muhammed’in insanların yüzüne bakarak konuşun onları yüzüne bakarak dinleyin hadisini de istirhamının ve ricamın mesnedi olarak Yüce Mahkemeye arz ediyorum. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Ağabeyim Kemal Aydın Bey savunmasını yaptı nasıl bir Türk büyüğü hangi düzeyde ilim ve bilgi sahibi olduğunu gördünüz. Bu millet kürsüsünde siz Saygıdeğer Başkan Saygıdeğer Heyetin duyduklarının milyonlarca katıyla yetişmiş bir insanım bir Türk kadınıyım kendisini zevkle dinlediğinizi tahmin ediyorum. İşte ben bu bilge insanın kız kardeşiyim bu kürsüden kendisine bir kez daha minnettarlığımı sunuyorum ellerinden öpüyorum kendisine neden öncüm, önderim, milli mücadele önderim dediğimi Türk milletinin huzurlarında ispatlamış bulunmaktadır. Beni ve Türk milletini hiçbir zaman yanıltmadığı için kendisine şükranlarımı sunuyorum. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türk milletinin tüm kutlu değerlerini bilen değer bilen bu değeri yaratan ecdadım Mustafa Kemal Atatürk’ü ve emrinde şahadete ulaşan her yaştan Türk ecdadımı rahmetle, minnetle, şükranla anıyor ruhlarına Fatihalar gönderiyorum aziz hatıraları huzurlarında saygıyla eğiliyorum. Savunmamı Türk milletinin öz yurdunda egemenliğimin tek sahibi olması için devlet ve ordu sahibi olarak yaşaması için her anda andığım şehit ve gazileriyle tarihimin anlamlı kılan Türk istiklal harbinin kahramanlarına hediye ediyorum. Yetişmemde tahsil görmemde yeter ki siz isteyin ben ceketimi satar sizi okuturum yeter ki millete, yurdu, devlete yararlı insanlar adam gibi adamlar olun ben ceketimi satar sizi gene okuturum diyen 54 yaşında iken 1981 yılında ahrete göçen babam Bayram Aydın’ı rahmetle anıyorum. Ben sözümü tuttum baba vatana, millete, devlete sonsuz şekilde faydalı ve yararlı ilim ürüten bir evlat oldum. Düşmanlarımızın emrindeki siyasi iktidarın iftira ettiği üzere eşkıya olmadım. Bu kürsüden aziz ruhuna bunu ispat edeceğim bana emanetin olan şu anda 80 yaşında olan anneme 2 evladının esareti nedeniyle gösterdiği peygamber sabrı için ölmeyip beni ve ağabeyimi beklediği için teşekkürlerimi gönderiyorum. Aileme gösterdikleri sabır için ağabeylerime, ablama , kardeşime ve yeğenlerime teşekkür ediyorum. Saygıdeğer Başkanım, madem ki beni de ağabeyim Kemal Aydın’ın yanında esir aldılar bende süs kabağı olmadığımı Türk kadınının eşkıya, cani, katil olmadığını Türk kadınının insanlık aleminde medeniyete yüksek katkılarda Türk devlet ve ordu yönetim tarihinde nasıl bir yeri ve önemi olduğunu devletin, ordunun, egemenliğin, bağımsızlığın Türk kadını için namus olduğunu bende ilim irfan sahibi bir Türk kadını olarak Yüce mahkemeye arz edeyim. Türk milletinin hiçbir ferdinin hele de Türk kadınının eşkıya olmadığını olmayacağını hiçbir düşmanında onu eşkıya yapamayacağını Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırası önünde ispat edeyim. Türk kadınına Allah’ın emri gereği verdiği değerin onu taşıdığı yücelikle hangi ilme ulaştığını ispat edeyim. Bu manada Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırası önünde saygı ve minnetle eğiliyorum. Yolumda ve eserini korumada bıraktığı ilimden düşman esir alsa da asla taviz vermediğimi vermeyeceğimi göstereyim. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, bu manada yargılananlar arasında hiç yakınları olmamasına rağmen varlıklarıyla bizimle gönül ve fikir birlikteliği içinde olan varlıklarıyla bizlere manevi güç olan Cumhuriyetin kadınlarına annelerimize kızlarımıza gelinlerimize sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınına verdiği değeri ve önemi tarihe yazan okuyacağım yüce söylemini öncelikle bizimle birlikte aynı endişe ve üzüntüleri yaşayan Cumhuriyeti anlamış özümsemiş Türk kadınına armağan ediyorum. Evlatlarımızı yozlaştıran, yobazlaştıran, bağnazlaştıran, kültürsüzleştiren, değerlerinden uzaklaştıran, emperyalist düşmanlarımızın her alandan saldırına karşı uyanması için kadınlarımız için okuyorum. Dilerim Allah her birine iletir ve ulaştırır. Mustafa Kemal Atatürk’ün dilinden Türk anası, Türk kadını için okuyorum ebedi önder Mustafa Kemal diyor ki Saygıdeğer Başkanım. Belki erkeklerimiz memleketi ele geçiren düşmana karşı süngüleriyle düşman süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında bulundular fakat erkeklerimizin meydana getirdiği ordunun yaşam kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Yurdun var oluş nedenlerini hazırlayan kadınlarımız olmuş kadınlarımız olacaktır. Kimse inkar edemez ki su savaşta ve ondan önceki savaşlarda milletin yaşam yeteneğini tutan hep kadınlarımızdır. Çift süren, tarlayı eken ormandan odun kesip getiren ürünleri pazara götürerek paraya çeviren aile ocaklarının dumanını tüttüren bütün bunlarla birlikte sırtlarıyla, kağnısıyla kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip sıcak demeyip cephenin savaş gereçlerini taşıyan hep onlar hep o Yüce o canını esirgemez o tanrısal ana ruhlu kadın olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın bütün Türk tarihinde olduğu gibi bu günde en saygın düzeyde her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır. Kadınlarımız her millette olduğu gibi bizim milletimiz içinde ne kadar yüksek önemi olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bizim milletimizde kadın eskiden bu önemi gerçekten ön yüksek derecede kazanmıştır. Büyük atalarımız ve onların ataları anaları tarihin olayların tanıklığı ile kanıtlamıştır ki cidden yüksek erdemler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o erdemlerin en büyüğü ve en önemlisi değerli evlatlar yetiştirmelerdi. Gerçekten Türk milletinin bütün Dünya’da yalnız Asya’da değil Avrupa’da dahil büyük ezici kudret göstermiş olması çok parlak hareketler yapmış bulunması hep öyle değerli anaların erdemli evlatlar yetiştirmesi ve daha beşikten çocuklarının ruhuna mertlik ve erdem aşılaması sayesindeydi. Şunu söylemek istiyorum ki kadınlarımızın genel görevlerde üzerlerine düşen paylardan başka kendileri için en önemli en hayırlı en erdemli bir görevleri de iyi anne olmalarıdır. Zaman ilerledikçe bilim geliştikçe uygarlık dev adımlarıyla yürüdükçe yaşamın yüzyılın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların bu günkü evlatlarına vereceği eğitim eski dönemlerdeki gibi basit değildir bu günün anaları için gerekli özellikler taşıyan evlat yetiştirmek evlatlarını bugünkü yaşam için faal bir unsur haline koymak pek çok yüksek özelliği kişiliklerinde taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız hatta erkeklerden daha çok aldın daha çok vermiş daha fazla bilgili olmak zorundadırlar. Eğer gerçekten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar diyerek tamamlıyor sözlerini Mustafa Kemal Atatürk Saygıdeğer Başkanım. 80 yaşındaki annem ve Türk kadını adına savunmamı Mustafa Kemal gibi yüce bir evladı doğuran ve Türk milletine hediye eden Türk milletinin anası Zübeyde hanıma her Türkün anası Zübeyde anaya ithaf ediyorum ruhun şad olsun o evladına hasret yaşadı biz onun evladına bahşedilen ilim sayesinde ebediyete kadar bir yüce eserin sahibi olarak yaşayacağız. Zübeyde ana bir kez daha ruhun şad olsun. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, emperyalist güçlerin planları ve saldırılarını gereği hakkında iftira ve yalanlara dayalı açılan dava nedeniyle Yüce mahkemeyi bilgilendireceğim ve zulme son vermeniz için huzurunuzdaki mahkemede adaleti arayacağım inşallah bulurum. Vatanımı karşılıksız sevmenin Türk olmanın Türklüğe mensubiyet duymanın Mustafa Kemal Atatürk’e nefer olmanın sorması ve yargılaması olamayacağı gerçeğinde savunma yapmayacağım. Siyasi yönetim siyasi iktidar emriyle açılan dava ile ilgili bir yargılamayı ancak emperyalist işgal orduları işgal altında tuttukları ülkelerde yaparlar Afganistan ve Irak en canlı örnekleridir. Yaptığım savunma 9 Eylül 1922 günü İngiltere ve ABD’nin maşaları İtalya, Fransa ve Yunanistan’ın yedikleri Türk tokadının Lozan’da yenilgi imzasına dönüşen Türk zaferinin galip kumandan Mustafa Kemal tarafından Türkiye Cumhuriyeti gibi Türk milletinin en Yüce eserinin Türklüğüm gereği eserinin varlığına yönelik 10 Kasım 38’de başlatılan düşmanlığa ve saldırıya verilen karşılık olacaktır. Türklüğüm gereği Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel nitelikleri olan ulus devlet, üniter devlet, laik devlet yapısıyla ebediyete kadar yaşaması için ilim üretmek ve milletimize tarihi gerçekler ışığında bilgi sunmak yurttaşlık görevimdir. Allah’ın Türk milletini boşuna yaratmadığını bilen bir Türk kadınıyım. Türk’ün tüm özelliklerini şahsımda taşıdığıma inanıyorum. Türklüğe ulu tanrının insanlık için özel görevler yüklediğinin bilincindeyim Türklüğümün farkında olmam nedeniyle sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı, hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve yasama ve yürütmeyi ortadan kaldırmak gibi iftiralarla planlanmış bir tuzak ve saldırı nedeniyle devletimin mahkemesinde yargılanacağımı elbette düşünemezdim. Bu düşünce Allah’ı ve akıl denen nimeti yok saymak olurdu Saygıdeğer Başkanım. Allah böyle söylüyor Kuran’da, aklınızı işletin yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü aklını işletmeyen sağır ve dilsizlerdir Sayın Başkanım aklımı işletmem, düşünmem, düşündüklerimi defterlerime yazarak bilgi sahibi olmam yasadışı bir halmiş gibi telakki edilip haydutluk yapan basın aracılığıyla yaygara koparmak hakkımda yalanlar ve iftiralar düzmek adli mercilerimize yakışmamıştır. Anayasaya ve yasalara baktığımda Cumhuriyet savcılarının Türk milletine tuzak kurmak, iftira atmak ve olmayan örgüte vatandaşı yamayarak zindana attırmak veya yargılattırmak şeklinde bir görevlerinin bulunmadığını biliyorum, okuyorum. Hayatta her iş düşünmekle gerçekleşir insanlığa armağan edilen her zerre nimet düşünmekle elde edilmiştir. Hazreti Muhammed’in Hira mağarasındaki düşünme ve tefekkür süreci bir istisna değil insanlığa gösterilen bir yoldur. Benim yaptığım araştırmalara göre yurdu, milleti, ordusu ve geleceği hakkında düşünmeye Mustafa Kemal çocuk yaşlarda başlamıştır. Bu düşünceleri ile kendisine Allah’ın ikramı olarak verilen ilmin ve bilginin devletimizin her basamağında hayata geçmesi ile ikramlarını yaşardık ve yaşıyoruz. Mustafa Kemal’de o gün düşündüğü için yurdunda yaklaşan düşman tehlikesini gördüğü için ve bunları dile getirdiği için hapse atılmış sonra da Şam’a sürgüne gönderilmişti. Düşünmek ve söz söylemek insan olmanın erdemidir. İnsanı insan yapan en yüce değerdir. Allah’ın insana en yüce nimetidir ve insanda görmek istediği nimetidir. İnsanın Allah’a yakınlığının ondan (bir kelime anlaşılmadı) taşıdığının işareti ve değeridir. Allah akıl nimetinden mahrum bıraktığı kullarına hesap sormayacağını söylemektedir. Yılardır düşünmeyi öğreniyorum düşünürken ulaştığım bilgilerimi defterlerime yazıp üzerinde çalışıyorum beni yaratan Allah şahit ki yaratıldığım insan mevkiinden hayvanlığa terfi etmedim Saygıdeğer Başkanım. Eşkıya olmak demek bir insanın insanlığını unutması demektir ben Allah’a ihanet etmedim çünkü insanlıktan hayvanlığa ve alçaklığa düşmek için değil bir ömürdür kamil olan insan olmak için çalıştım ve çalışıyorum. Onun için düşünüyorum ve aklımı işletiyorum. Kuran’da Allah buyuruyor ki ey inananlar savunma tedbirlerinizi alınız gerektiğinde bölükler halinde hareket geçin veya, veya toplu halde savaşın. Düşmanın her türlüsü Türk milletine öz yurdunda saldırsın yurdumuzda bizi esir etmek istesin devletimizi yok etmek istesin ama biz önce insan olarak sonra Türk olarak hiçbir harekette bulanmayalım tek söz söylemeyelim. Sessiz kalmadığımız içinde düşmanın emriyle iftiralar eşliğinde zindana attırılıp yargılanalım. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet tüm Dünya’nın sevenin, sevmeyenin dostun düşmanın bildiği üzere devletimizin korunması ve ebediyen varlığına devam etmesi görevi ve nöbetçiliği Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmiştir. Benim bir yurttaş olarak onu korumaya gücüm yetmez. Ben sadece varlığımın teminatı olan devletimin tarihini, anlamını, ilmi derinliğini ve ruhunu yazarım ve anlatırım bu ilmin milletimize ulaşması için çalarım, çalışırım, çabalarım. Yazdıklarım kaleme aldıklarım ve söylemlerim devletimin temel nitelikleriyle ebediyete kadar yaşaması için bir ilmin bir gerçeğin dile getirilmedir. O gerçek Türk milletinin devletsiz yaşamayacağıdır. Allah Kuran’da hakkın, doğrunun, gerçeğin dile getirilmesini emrediyor ilmi gerçekleri kaleme aldığım araştırmalarımı devletimin onlarca kurumunu faydalanmaları için göndermem düşman emriyle eşkıyalık olarak kabul edilmiştir. İlmi ve tarihi gerçekler eşkıyalık delili yapılarak zindana atılmamda dayanak yapılmıştır. Şimdi bunu bu zulmü adli merciler yaptı diyerek göz göre göre yanılalım mı Sayın Başkanım? Şeytanı ve şeytanın soyu düşmanı ve düşmanının hedefinin devletimizi yıkmak olduğunu Türk milletini Anadolu’dan atmak olduğunu söylemeyelim mi? Görmeyelim mi Sayın Başkanım? İlim öğreniniz ilminizle amel ediniz ilminizle iş tutunuz diyen Allah herhalde hayvanlar alemine seslenmiyor Saygıdeğer Başkanım çünkü ben biliyorum Kuran’ın muhatabı insandır. Bende insanım, onun için ilmimle amel ediyorum bilgilerime ve ilmime göre söylemde bulunuyorum. Kuran’ı da zindanda olduğum için okumadım Sayın Başkanım. Hiç kapağını da açmadım bir ömürdür Kuran’dan ilim öğreniyorum küçük yaşlardan beri ama Türkçe olarak Arapça’sından değil Kuranca Allah’çasından değil, ama Türkçe’sinden. Sosyal ilişkilerim nedeniyle insan olmanın gereği olarak tarihe not düştüğüm bilgilerim defterden alınarak sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı gibi bir iftiraya ve şahsıma yönelik zindana atmakla gerçekleştirilen zulüm aracına dönüştürülmüştür. Adli mercilerinden Türk milletine yönelik gerçekleştirilen emperyalist düşmanlarımızın saldırı planlarını ve saldırılarını bunun için bazı kurumları düzdürdükleri iftiraları görmelerini beklerdik. Bunu yapmadıklarını görmekle üzüntümüz sonsuzdur. Benim ilmi araştırmalarıma bakan her göz o ilimde Mustafa Kemal’i görür Kemalist ideolojiyi görür, yüksek Türklük bilincini görür. Tabi ki görmek isteyenler için söylüyorum Saygıdeğer Başkanım. Adli makamlarımızda bu ilmi anlamadılarsa benim hala 18 aydır zindanda tutulmamda ısrar ediyorlarsa ister istemez acaba adli mercilerimizde düşman emrinde mi diye düşünüyorum. Bir yandan da inşallah değildir diye de kendimi teselli ediyorum ve sabırla mahkemenizde şahsım içinde tüm manzumlar içinde adaleti bekliyorum. İlim sahiplerinin eşkıya olamayacaklarını en iyi hukuk adamları bilir ve idrak eder diye düşünüyorum. Çünkü ilim ve bilgi insan onuruna yanlış yaptırmaz. Mustafa Kemal’in yolunda yürüyen bir Türk kadınıyım dedim benim onun ilminde etkilendiğim şu söylemini yürüdüğüm yolun ne olduğunu ispat için okuyorum Saygıdeğer Başkanım. Bizim yolumuzu çizen içinde yaşadığımız yurt bağrından çıktığımız Türk milleti ve birde milletler tarihinin bin bir acıklı ve sıkıntı dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlarıdır. Araştırmalarım yer aldığı defterlerimin ve bilgisayarımdaki çalışmalarımın her sayfasında Allah, Kuran, Hazreti Muhammed, Allah dostları, Mustafa Kemal Atatürk. Türkiye Cumhuriyeti devleti, temel niteliklerinin ilmi boyotu ilkeler ve inkılaplar, Türk kültür tarihi, Türk devlet geleneği, Türk ordu tarihi, Türk eğitim tarihi, devrimlerin sürekliliği ve sonsuzluğu yüksek bir ilimle yer almaktadır. Yüce mahkeme huzurunda Türk milletinin duyması ve kayıtlara geçmesi için söylüyorum Türk milletinin yüksek ve ilmi düşüncelerinden ancak milletimizin, devletimizin, ordumuzun, bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, bayrağımızın, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşmanları korkarlar. Korktukları içinde işte böyle aşağılık tuzaklar kurarlar Sayın Saygıdeğer Başkanım. Aşağılık tuzaklar kurarlar saldırırlar, savaş ilan ederler. Düşmanın ilan ettiği bu savaşın adının sessiz savaş olduğunu ben mahkemede yazar aziz kardeşim Ali Özoğlu beyin savunması sırasında duydum. O günden beri düşünüyorum ve 71 yıldır milletimize düşman saldırılarının nedenlerini daha iyi anlaşabiliyorum. Günümüz Dünya’sının azgınlaşan Firavunları ve Nemrutları insanlığı aşağılık mahluklar olarak görüyorlar diye düşünüyorum. Oysa insanlığın aşağılık olmadığını bütün güç ve kuvvetleriyle tüm maşa ve yandaşları ile saldırdıkları Mustafa Kemal karşısında yaşadıkları hüsran ile tarihe geçmişlerdir. Böyle bir hüsranla yaşıyor olmak onlar için en dehşetli utanç, utanç damgası olsa gerek ki saldırılarına kaldıkları yerden devam etmektedirler. Çünkü İslam dinine iman eden bir Türk kumandana ve Türk milletine yenilmişlerdir. Türkiye 1919’a döndü düşüncesiyle davrananlar Türk istiklal harbi geçerliliğini yitirmiştir, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hiçbir anlamı kalmamıştır hayali ile yanıp tutuşanlar sabahlara değil kapkara kabuslara uyanırlar Sayın Başkanım. Çünkü Allah’ın Mustafa Kemal’e kurdurduğu eser ve üzerinde yükseldiği ilim adamı hiç beklediği bir yerden yakalayıp duvara çarpar. Çarptığı içinde azgınlaşarak tekrar saldırırlar. Yaşadığımız esarette bu saldırının devam ettiğidir. Allah’ın eserini nasıl koruduğuna sayısız delil göstermeyi gereksiz bulmaktayım. Gönül gözüyle bakan her insan bunu görecektir. Bilindiği üzere fedakarlık insan denen varlığın insanlığını ispat eden tek değerdir Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet. Türk milleti bu fedakarlığı tüm düşmanlarının yüreklerini çatlatırcasına yakarcasına yaparak eserine hayat vermiştir vermeye devam etmektedir. Düşmanlarımız fazla sevinmesinler Türk milletinin ruhunu taşıyan Türkiye Cumhuriyeti ebediyete kadar yaşayacaktır. Türk milletinin ilim sahibi bir ferdi olarak söylemlerimde devlet dediğim için sözde silahlı terör örgütü ara yardımcısı iftirası ile yargılanıyorum. Düşman siyasi iktidar ile devleti karıştırmış anlaşılan iddianame yabancı istihbarat ajanlarının hazırladıkları bir tuzak ve saldırı aracı olunca içinde ki iftiralarda ancak böyle olur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaratılmasında fedakarlık Türk milletinin kanı ve canıdır. Bu fedakarlığın karşılığı olamaz ve yoktur. Araştırmalarım yer aldığı defterlerimde ve bilgisayarlarımda bulunan ilim işte böyle bir ilimdir ve bilgidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi yüce bir eserin milletimiz ve tüm mazlum ve masum insanlık için ifade ettiği değerin milletçe fark edilmesidir. Bundan rahatsızlık Türkiye Cumhuriyetine düşmanlığın göstergesidir. Bundan rahatsızlık Türk silahlı kuvvetlerine düşmanlığın delilidir. Bundan rahatsızlık Türk milletine açılan yok etme savaşının ispatıdır. Bundan rahatsızlık İslam dinine açılan ezeli savaşın bitmediğinin, bitmeyeceğinin göstergesidir. Bundan rahatsızlık Mustafa Kemal’e olan düşman

lıktır Saygıdeğer Başkanım. Araştırmalarımda, defterlerimde, yazılarımda devletin yeniden yapılandırılması mastır plan ön çalışması diye bir başlık, bir konu, bir söylem bulanmamaktadır. Böyle bir söylemden istihbarat tuzağı olan iddianamenin şahsıma düzülen iftiralar bölümünü bölümü nedeniyle haberdar oldum. Hakkında hiçbir bilgim olmayan bir konu şahsıma iftira edilerek sözde silahlı terör örgütü ara yardımcısı yapılmam adli merciler eliyle yaşatılan zulüm değil midir? Biliyorum ki bunun neden yapıldığını sorsam da adli merciler bana cevap vermeyecekler. Yabancı dil biliyor olmama rağmen herhangi bir çalışmama bir yabancı dille başlık yazmayı dilin Türkçe’ye ecdadıma ve soyuma ihanet sayarım. Devletin yeniden yapılandırılması mastır plan ön çalışması diye bir doküman hakkında bilgim yoktur bana ait hiçbir eşyamın, eşyamın içerisinde de bulunmamaktadır. Düşmanlarım hazırladıklarını düşündüğüm istihbarat tuzağı iddianamede sızmak ve hücre yapılanması iftiralarını savcılık sorgum sırasında ilk kez duyduğum belirttiğim kavramlar olup bu kavramlar hakkında hiçbir bilgim bulunmamaktadır. Türklük, devlet, ordu, egemenlik, Mustafa Kemal, bağımsızlık gibi değerlerimizi kabul etmeyenlerin bu değerleri düşman olanların Türk silahlı kuvvetlerine saldırmak, yok etmek üzere sızmak düşünceleri planları girişimleri olabilir. Basın aracılığıyla kamuoyuna intikal eden ilgili kurum açıklamalarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine bazı cemaatlerin sızma faaliyetleri içinde bulunduklarını hep beraber okuyoruz. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, hukuk insanın yaratılışında vardır Allah insanın yaratılışına hukuk nimetini koydu ki her insan bir de yanında hukukçu ile dolaşmasın. İstihbarat tuzağı olan iddianameye imza atan adli makam sahibi hukukçularımızın düzülen iftiraların bir hukuk metni olamayacağını anlamaları ve bu zulme fırsat vermemeleri gerekirdi diye düşünüyorum. Türk milletine yönelik bu iftiraları düzen düşmanlarımızın Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti için ne demek olduğunu bildiklerini düşünüyorum. Onun için tüm iftiralar Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin maddi ve manevi şahsiyetine saldırmaya bu değerleri yok etmeye yönelik hazırlanmıştır. Saygıdeğer Başkanım bu düşman saldırısını öncelikle savcılık makamındaki hukukçularımızın görmesini beklerdik eğer görebilselerdi Türk Silahlı Kuvvetlerine sözde silahlı terör örgütü damgası vurmazlardı bundan sakınırlardı. Kuvvet komutanlarına, ordu komutanlarına terör örgütü lideri damgası vurmak yolunda gayet göstermez düşmanın hazırladığı iftiralara imza atmazlardı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı şu Nutkunu bilselerdi böyle bir hatadan korunmuş olurlardı. Bana da Türk Silahlı Kuvvetlerinin kutsal değerlerim için namusum için anlamını bildiğim için zindana attırarak zulüm etmezlerdi diye düşünüyorum. O Nutku okumak istiyorum Saygıdeğer Başkanım; ordumuz her gün bir kat daha gelişmekte varlığımızın milli bağımsızlığımız ve ülkemizi güvenle korumayı üstlenmektedir. Düşmanlarımız bizi zorlayıcı önlemler uygulayacakları tehdidi ile bağımsızlığımızı güvenceye almayan şartlar içinde barış yaptırmaya zorlamayabilecekleri sanıyorlarsa bunda çok aldanıyorlar. Düşmanlarımız Türkiye halkının kutsal varlığını korumak için giriştiğini savaşta yorgun düştüğünü savunuyorlarsa bunda çok aldanıyorlar düşmanlarımız bizim şimdi ve sonra tutsaklığa düşmemize neden olacak şart ve kayıtları reddetmede duraksama göstereceğimizi sanıyorlarsa bunda daha da çok aldanıyorlar düşmanlarımızın bu gizli arzularından henüz kurtulamamaları hala çevrelerindeki gerçekleri görememelerinden kaynaklanıyor diyor ebedi önder. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türk kültüründe ordunun ifade ettiği değeri mahkemenizde ifade etmek Türklüğümün vicdanıma yüklediği bir görevdir. Türk milletinin her bireyi kadın, erkek ayrımı olmaksızın askerdir. Milletimiz asker ruhlu yaratılmıştır. Her Türk asker doğar söylemi sadece erkekler için değildir Türk kültürünün devlet geleneği içerisinde en önemli kültür değerimizdir. İnsanlık ordu sahibi olmayı Türklerden öğrenmiştir Türk milleti tarih boyunca devleti ile ordusunu aynı anda kurmuştur. Bu Türk devlet geleneğidir. Türk kültürüdür devlet kurma hazırlığında ordusu çoktan hazırdır çünkü devlet sahibi olma şartlarını ordusu yaratır devletinin varlığı ordunun güç ve kuvvetine bağlıdır. Bu kültürü yüzyıllar ötesinden bize intikal ettiren kumandan devlet kurucumuz Mustafa Kemal’dir. 1924’de konuştuğu yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye devletinin bağımsızlığı kutsaldır, o sonsuza kadar güvenlik ve koruma altında olmalıdır devletin bağımsızlığı ile millet ve vatan varlığının koruyucusu ve tek varlığı ise kahraman ordumuzdur diyor. Beni Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak gibi bir iftirayla zindana attıranların defterlerimde ve bilgisayarımda bulunan bu ilme dair yüksek düşüncelerimi iftiralarına mesnet yapmaya çalışmalarını ne yazık ki anlamak mümkün olmayacaktır. İlmimim ve bilgimin tüm dayanakları Kuran, Mustafa Kemal, Kemalist ideolojidir, Cumhuriyettir. Saygıdeğer Başkanım Türk Silahlı Kuvvetlerine araştırmalarımı gönderdiğim yazılarım ulaştığım ilmimim sonucudur. Çünkü Türk kültüründe millet namusu devlet namusudur. Devletin ordu güvencesinde olması millet namusunu dokunulmaz ve korunur kılar bu yüksek Türk kültürüdür. Şükürler olsun ki kültür sahibiyim kültürümü yaşıyorum. Kültürümün şahsıma yüklediği sorumluluk gereği araştırmalarımı araştırmalar yapıyorum. Çalışarak ilmim yazıyorum. Devletimin bağımsızlığının kutsal olduğunu iyi ki söylemiş Mustafa Kemal yoksa bugün benim hayal gördüğüm iddia edilirdi. Devletimizin bağımsızlığının kutsal olduğu gerçeğine arka dönülerek bu gerçeğe düşman emrinde düşman olunarak yapılan 71 yıllık siyaset devlet kutsal olmaz ihanet düşüncesi üzerine inşa edilmiştir Saygıdeğer Başkanım. 10 Kasım 38’den günümüze 71 yıldır yapılan siyaset Cumhuriyet düşmanlığı üzerine inşa edilirken milletimiz kasıtlı olarak gerçek değerlerinden ve anlamlarından uzak tutulmuştur bu değerler yıkılması yok edilmesi ve öldürülmesi gereken Cumhuriyet ve devlet değerleri olarak düşman hedef olarak siyaset yapılmıştır. Bu siyaset sonucunda milletimiz toplumda birilerinin devlet kutsal değildir mırıltısının durmadan tekrarlandığının farkında olamamıştır. Evet devletin bağımsızlığı kutsaldır hürriyet egemenlik bağımsızlık kutsaldır devlet kutsaldır ve bu kutsal varlık korunması için Türk Silahlı Kuvvetlerine emanet edinmiştir diyen bilgi ve ilim sahibi masum yurttaş apar topar eşkıya iftirasıyla şekilde görüldüğü üzere zulme muhatap olarak zindana atılmıştır. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer heyet, asrın davası denilen bu zulmün nedeni burada gizlidir diye düşünüyorum. Toplum siyaset eliyle Türk Silahlı Kuvvetlerine düşman haline getirilirken aynı zamanda devletine, devletinin temel niteliklerine de düşman hale getirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhinde millet nezdinde yaratılan kirli ve sövgüye dayalı tahribat devlet kutsal değildir şeklinde sonucunu vermiştir. Devletten baba mı olur? Devlet fabrika mı kurar? Devletin bankası mı olur? Devletin yolu, demiryolu, havayolu, limanı, garajı mı olur? Devletin yargısı, adaleti mi olur? Eğitim devlet eliyle mi yapılır? Basın yayına devlet ne karışır? Devlet iş mi bulur? Başardılar devletimizin yerine artık ABD ve AB babamız, fabrikalarımız kapatıldı, açık olanlarda yabancıların. Milletimiz bu fabrikalarda ya güvenlik görevlisi ya da temizlik işçisi. Devletin bankaları artık çok uluslu şirketlerin papazlar bile banka sahibi oldular ülkemizde. Eğitim yolgeçen hanına döndürüldüğünden 10 yaşında uyuşturucu kullanan, okula bıçakla tabancayla gelen çocuklarda bizim. 12 yaşında anne baba kardeş katili olan bu handaki çocuklarda bizim. Topraklarımızın 52 milyon metrekarelik kısmı kim oldukları bilinmeyen yabancıların artık. Devlet iş kapısı değil artık İngiliz, Amerikanlı, Çinli, Hindistanlı, Japon patronlarımız oldu. Bütün bu kirli siyaset devlet kutsal değildir, kirli düşüncesi arkasında icra edilmiştir. Bu kirli siyaseti düşman Cumhuriyete 1980 ABD darbesiyle yürürlüğe koymuştur Saygıdeğer Başkanım. 1980 Amerikan darbesi Cumhuriyeti yok etmeye yönelik düşman emriyle gerçekleştirilen Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetidir. Sandık başına giderek değiştirdiği siyasi şahsiyetlerin icraatları karşısında biri diğerini aratacak şekilde Cumhuriyet tarihinde arz-ı endam eden siyasi kuruluşların hiç birbirlerinden farklı olmadıklarını anladığım zaman sandık başında bir not kâğıdına yazarak oy pusulamın içine koyup seçim sandığına attığım oy pusulamın düşman bir yemin metni iftirasıyla istihbarat tuzağı olan iddianameye almıştır. Sayfa 1691, oy pusulamdan bir cümle Saygıdeğer Başkanım Türk milleti olarak 19 Mayıs 1919 şartlarını biz Türk halkına yaşatanlara vatanıma AB ve ABD’ye sömürge yaparak tam bağımsızlığımı elimden alanlara nokta nokta nöbet değişimi yaptırmayacağım. Saygıdeğer Başkanım, bu benim oy pusulam oy pusulasının arkasına da bu kelimeleri bu ifadeleri yazdım ve sandığa attım ve bir hatıra olarak da arşivimde saklıyorum. Ve iddianameyi yazan istihbarat ajanları buradan aldıkları alıntıları ve ifadeleri benim eşkıyalık için yaptığım yemin metni olarak şahsıma yeniden döndürerek iftira etmişlerdir. Seçim sandığına attığım oy pusulam hangi vicdanın sonucu olarak hukuk ve kanun nizamında hangi suçun delili olarak sözde silahlı terör örgütü ara yardımcıları hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini yasamayı ve yürütmeyi ortadan kaldırmak iftiralarına mesnet yapılabilmiştir. Ben anayasada ve yasalarda bu davranışımın eşkıyalık suçu olduğuna dair bir kanun maddesi bulamadım yüce mahkemenin takdirlerine arz ediyorum. Bir kez daha ifade ediyorum; Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığı kutsaldır bu ilme dayalı tüm bilimsel çalışmalarım dostlarımla yaptığım tüm görüşmelerimdeki bütün söylemlerim bu kutsiyetin yeniden milletimize hatırlatılmasıdır. Bu söylemlerimden Türk Silahlı Kuvvetlerine emir ve talimat vermek gibi bir iftira, bir başka devletin varlığını kast gibi bir uydurma çıkaranların düşman istihbarat ajanları olduğunu düşünüyorum. Devletimin kutsallığından bahsederken, bunun Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu devletimin temel nitelikleri olan ulus devlet, üniter devlet, laik devlet olduğunu yazmama söylememe rağmen bir başka devlet yaratmışlardır. Belli ki düşman devletlerin düşman devletlerin istihbarat ajanları Türkiye Cumhuriyeti Devletini kendi devletleriyle karıştırmışlar. Benim çalışmalarımda esas devlet devletimin ebediliğinin Mustafa Kemal yöneticisinin, ebediliğinin kurucusunun Mustafa Kemal yöneticisinin Mustafa Kemal olduğunun gerçeğinin ifadesidir. Benim devlet düşüncem yüce ve yüksek bir ilimdir Saygıdeğer Başkanım. Esas ve asıl demek devletimin ebediliğini ve ilahiliğini ifade etmektir. Yıllardır devlet varlığımıza dair yaptığımız araştırmalarımda bu ilahiliği ve ebediliği karşılayacak bir kavram bulamadım. Bu tanım bir işin, bir ürünün veya bir eserin esasına işaret etmek demektir. Devletimin esasını esas niteliklerin dile getirmenin yazmanın, çalışmanın, hiçbir hecesinde sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı, hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini yasama ve yürütmeyi ortadan kaldırmak ve bir başka devlet varlığına dair eşkıyalık belirtileri ne yazık ki bulunmamaktadır. Bu düşünceyi taşıyan düşmanlarımızın aradıkları bir başka devlet iftirası ve saldırısı Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine olan intikam duygularıdır. Toplumda insanımızın kulağına durmadan mırıldanan derin devlet uydurması kurtlar vadisi senaryolarındaki düşman soytarılığı ve düşman propagandası olsa gerektir diye düşünüyorum. Benim esas devlet tanımlamam millet ruhunun devletin temel niteliklerinde hayata geçirilişidir. Gayet basit bir ifade Saygıdeğer Başkanım, benim esas devlet tanımlamam millet ruhunun devletin temel niteliklerinde hayata geçiriliştir. Bu devrimdir Saygıdeğer Başkanım. Ben devletimin varlığında milletimin varoluşunu görmekteyim, çünkü Türk milleti devletini bir ölüm kalım savaşı olan Türk istiklal harbinin zaferiyle kurmuştur işte devletimin esası ve ruhu. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti görmezden gelinecek bir devlet değildir. Ona yaraşır vatandaş olmak her bireyin ilkesi ve görevidir ben böyle yetiştirildim ailem beni köle ruhlu yetiştirmedi. Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde köle olmadı Allah Türk milletinin düşmanları olan AB ve ABD gibi ecnebi devletlere köle olsun, onlardan emir alsın, onların sömürgesi olsun diye yaratmadı. Defterlerimde ve bilgisayarımda bulunan 25 yıldır yaptığım araştırmalarım Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl yıkılır diye kafa yoranların karşısında devletimin nasıl yaşayacağının ilmidir Saygıdeğer Başkanım. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir diyen düşmanlarımızın bu saldırıya yönelik amaçları karşısında Mustafa kemal devrimlerinin sürekliliği ile karşı koymaktır tüm düşüncelerim ve söylemlerim bilgi ve ilme dayalı olup her koşulda ifade etmek hak ve hürriyetine sahip bulunmaktayım. Fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında yurttaş olmanın insan olmanın insan olarak yaşamanın sosyal varlık olmanın gereğidir. 71 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Devletine yaşatılan alçaltıcı hal karşısında hissettiklerimi ifade edecek kelimeler hiçbir sözcükte ne yazık ki bulunmamaktadır. Ülkeme, milletime ve devletime yönelik düşmanlarımızın her alandan yok etmek üzere saldırıları karşısında bir yurttaş olarak söylemlerim düşüncelerim ve araştırmalarım sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı, hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak, cebir ve şiddet kullanarak yasama ve yürütmeyi Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmak iftiralarıyla zindana atılmamda zulüm aracı yapılmıştır. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, bilindiği üzere sevmek, kızmak, nefret etmek suç değildir. Hukuk tarihinde böyle zulümler ortaçağı Avrupa’sında yaşanmıştır nefret etmek, kızmak, sevmek duygularını taşımış olmak, bu duyguların dile getirmek, Türkiye Cumhuriyetinden, Türk milletinden, Türk Ordusundan, Mustafa Kemal’den nefret edenlerin bu düşünceleri onların ne kadar hakkı ise, bu değerlerimden nefretlerden nefret etmekte benim bir o kadar hakkımdır. Bu kutlu değerlerimden nefret edenler eşkıya ilan edilip zindanlara atılıp yargılanmadıklarına göre kutlu değerlerimden nefret edenlerden nefret eden şahsımın bir yurttaş olarak müebbet ceza istemiyle yargılanmam ülkemizde hukukun yargının ne kadar bağımsız olduğunu gösteriyor herhalde yaşadığımı zulüm gerçekten yargı cinayetidir. Yüce mahkemeye sormak istiyorum nefret etmek, sevmek, kızmak her değerime saldıran düşmana benim düşman olmam müebbetlik suçlara mı girmektedir? Ne zamandan beri ülkemizde bu tür yargılamalar yapılmaktadır. Varsa bununla ilgili anayasa ve Türk Ceza Kanunu maddelerinin açıklanmasını istirham ediyorum. Her hangi bir düşünceye fikre ideolojiye herhangi bir değere taraftarlık suç ve müebbet cezalık zulüm olmadığına göre bir düşünceye veya bir fikre muhalefet etmek muhalif olmak suç ve yargılama nedeni olabilir mi? siyasi iktidar vatandaşa kendisini tenkit ediyor diye zulüm edebilir mi yargıya tutuklattırabilir mi? savcılık makamlarında, savcılık makamlarına hakkımda iftiralar düzdürebilir mi? siyasi iktidar millete zulmederek varlığını sürdürebilir mi? yaşadığım zulüm bakın Sayın Başkanım sevgim ve nefretim nedeniyle esir alındım. Ve 18 aydır iftiralarla Silivri zindanında tutuluyorum ve huzurunuzda bu iftiralar nedeniyle bilmem kaç kere çarpılmış müebbet ceza istemiyle yargılanıyorum. Bu hukuk cinayetine zemin yapılan mahkemenizden adalet beklemek ne kadar doğru bilemiyorum, adalet mi yok oldu hep birlikte arıyoruz yoksa mahkemeniz adaleti uygulamaktan korkuyor mu bilemiyorum bağışlayınız böyle, böyle düşünüyorum. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, sosyal bir yaşamın insana kader ettiği ortamlarda ve zamanlarda Allah’ın planladığı zamanlarda karşılaşılan birliktelikler yıllar sonra kimsenin bilmediği ancak emperyalist devletlerin ve bu devletlerle işbirliği yapanların bildiği sözde silahlı terör örgütüne adli merciler eliyle yapıştırılmak istenmesinin hukuki bir açıklamasının şuana kadar yapılmadığını görmüş bulunmaktayız. Sızmak değil Türk Silahlı Kuvvetlerine herhangi bir kuruma herhangi bir topluluğa sızdığımın delilini bilmek ve görmek yasal hakkımdır. İstihbarat tuzağı olan iddianameyi yazanlar sızmak fiili ile ailemizin, aile dostlarımızın çocukları olan birkaç yavrumuzu kastediyorlarsa o zaman kara harp okulunda okuyan evlatları, yakınları, akrabaları, arkadaşları olan her yurttaş Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış demektir. Hukuk tahsil etmiş adli mercilerin iftira düzerek masum insanlara zulmettiklerini yaşadığımı yüce mahkemeye arz ediyorum. Hukuk, yasa ve yargı zulüm yapmak için değil toplumda kanunları çiğneyerek zulüm yapanları durdurmak için vardır diye biliyorum. Ben yanlış mı biliyorum Saygıdeğer Başkanım. bu zulmü siyasi iktidar yapıyorsa, yargı yapıyorsa, o makamların bu zulmünü durdurmak emre rağmen yine o yargının görevi değil midir? Mahkemenizden bu yargı zulmünü durdurmanızı bekliyorum ve 10 dakika ara istirham ediyorum.”


Yüklə 418,42 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin