Tbmm tutanak Hizmetleri Başkanlığı



Yüklə 358,79 Kb.
səhifə7/7
tarix08.01.2019
ölçüsü358,79 Kb.
#93292
1   2   3   4   5   6   7

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Mülkiyetin yaygınlaştırılması ne demek?

Bunu böyle yazarsanız biz katılabiliriz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tekellerin oluşturulmaması.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Biz bu cümleye katılabiliriz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – CHP teklifinden vazgeçiyorsunuz.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, geçmiyoruz, bu ek olarak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ha, hem onu hem onu…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, bu cümlesine katılıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Faruk Bey, şimdi durum şöyle bir gelişme gösterdi. CHP diyor ki: “Rekabetçi piyasa” yerine…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ali Bey açıkladı onu, ne demek istediğini.

FARUK BAL (Konya) – Rekabetçi tekelciliği engellemek için.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Yani haksız rekabeti önleyecek şekilde, haksız rekabete yol açmayacak şekilde özelleştirme yapılmalıdır.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bunu bu şekilde ifade ederseniz bu cümleye katılıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani “Cümle şöyle olabilir mi?” diyor: Haksız rekabeti ve tekelleşmeyi önleyecek şekilde.

FARUK BAL (Konya) – Yani “rekabetçi piyasa şartları” dediğimiz kavram zaten bunu kapsar. “Haksız rekabet” dediğimiz zaman olumsuz bir ifadeyle ifade etmiş oluruz. “Tekelleşme” dediğimiz zaman yine olumsuz bir şekilde ifade etmiş oluruz. Rekabetçi piyasa şartı demek, yani kimseye haksız bir şey yapmayacaksın kardeşim.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Mülkiyetin yaygınlaştırılması” açıklamıyor tekelleşmeyi önlemeyi.

FARUK BAL (Konya) – Biz onu şu şekilde değerlendiriyoruz…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani anlam ve kavram bakımından da mülkiyetin yaygınlaştırılmasının içeriğini herkes anlayamayabilir.

FARUK BAL (Konya) – Yani hisselerin… Yani hisse dağılımı şeklinde yapılıyor ya bazı özelleştirmeler, yani hissesi satılmak suretiyle yapılıyor. Burada da hisselerin bir elde toplanmasının önlenmesi…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani hem oligopolü hem tekelleşmeyi aslında ama bunu daha açık bir şekilde yazmayı kabul ederseniz…

FARUK BAL (Konya) – Bu çok üzerinde düşünülmüş bir kavram. İsterseniz yani ben teferruat anlatırım, uzun sürer. Bunun ekonomistler de üzerinde çok tartıştılar. İki ayrı kavram ortaya koyuyoruz. “Mülkiyetin yaygınlaştırılması” derken hisselerin bir elde toplanmasını engelleyecek tedbirleri almak üzere yetki veriyoruz kanun koyucuya veya uygulayıcıya.

AYLA AKAT (Batman) – Ama ikinci tanımınız daha açık mesela.

FARUK BAL (Konya) – Hangisi?

AYLA AKAT (Batman) – Aslında, tek elde toplanması daha bilinir, daha kabul edilir bir şey. Yani onu biz de tartışabiliriz ama şey boyutuyla…

FARUK BAL (Konya) – Ekonomik tabirler kullanmaya çalıştık burada.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama “tekelleşme” ekonomik tabir, oligopolleşme, tekelleşme bunlar ekonomik tabir yani ve daha anlaşılır.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi burada, biz tartışırken ekonomistlerin ifade ettiği “Piyasa ekonomisi kuralları ile yapılır.” desek yeter. Piyasa ekonomisi kurallarını bir şeyle sınırlandırmamız lazım ilave olarak. Piyasa ekonomisinde parayı veren düdüğü çalar, alır, verir. “Rekabetçi” kavramını buraya ilave etmemiz gerekir ki bunun suiistimal edilebilir şekilde uygulanmasının önüne geçelim. Rekabetçi piyasa ekonomisi zaten uluslararası ekonomi diline de girmiş bir tabirdir ve bu tabirin bulunmasında biz yarar görüyoruz. “Mülkiyetin yaygınlaştırılması” ise buradan çıkarak yani “ihaleye çıkıp satıyorum” demiyor da “hisselerini de ben açıyorum” dediği zaman da hisselerin tek elde toplanılmasını engelleyecek bir formülasyon geliştirdik. Bunun üzerinde nasıl bir iyileştirme yapılabilir bilmiyorum ama çok düşünülmüş ve bu şekilde formüle edilmiş.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani biz çok iyi anladık yani siz anlatınca anladık ve bu cümleyi de önemsiyoruz açıkçası fakat özellikle bu bir kere “rekabetçi piyasa” dışında, aslında burada bir haksız rekabet. Yani burada bunu aslında açıkça söylemek lazım. Yani haksız rekabetin ve tekelleşme ve oligopolleşmeyi yaratacak şekilde yapılmayacağı…

FARUK BAL (Konya) – Selin Hanım, haksız rekabeti anayasaya yazmaya hiç gerek yok çünkü haksız rekabet anayasadan önce kanunlar tarafından yasaklanmış, müeyyideye bağlanmış bir durum. Yani “Haksız rekabet yasaktır.” diye yazabilir miyiz anayasaya? Zaten yasak o.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Ama şu anda anayasal temeli de var yani. Ekonomik sorumlulukları bakımından devletin şu anda örneğin tekelleşmeye gönderme yapan anayasal hüküm de var ama özü itibarıyla sizin söylediğiniz bu hukuksal değerler gözetilmesi gereken hukuksal değerler. Yani özelleştirme bakımından bu noktalar…

FARUK BAL (Konya) – Yani haksız rekabeti anayasaya yazmanın hiçbir gereği yok çünkü haksız rekabet zaten genel hukuk tarafından kabul edilmiş hem ticaret hukuku tarafından hem borçlar hukuku tarafından.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sizinki pozitif rekabet olduğu için onu zaten ifade ediyor.

FARUK BAL (Konya) – Hayır, “haksız rekabet” kavramını buraya koymaya gerek yok.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bu daha somut bir kavram olarak düşünülebilir çünkü çok yerleşik bir kavram. Yani “rekabetçi piyasa şartları”na oranla hukuksal içeriği daha somut.

FARUK BAL (Konya) – Yazmadığımız zaman “Haksız rekabet serbesttir.” anlamı çıkmaz buradan, zaten yasak haksız rekabet.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Tabii, yani bir tür kötüye kullanma olduğu için yasak.

FARUK BAL (Konya) – Ama rekabetçi piyasa şartlarını oluşturmak için bir talimattır bu, anayasanın verdiği bir talimattır hem uygulayıcıya hem kanun koyucuya.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Daha üst kavram olarak değerlendiremez miyiz rekabetçi piyasa şartlarını içine haksız rekabeti de alan bir kavram olarak?

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Biri daha iktisadi bir kavram gibi gözüküyor, bir tanesi de hukuksal olarak daha fazla karşılığı bulunan bir kavram gibi gözüküyor. “Haksız rekabet” dediğimiz zaman ya bu farklı firmalar arasında birtakım ürünlerin fiyatlarına ilişkin anlaşmalar olabilir ya da birtakım “uyumlu eylemler” dediğimiz faaliyetler olabilir ya da doğrudan tekelleşme değil ama hâkim durumun bir tekel tarafından kötüye kullanılması olabilir. Bütün bunları da zaten Türkiye’de rekabet mevzuatı gayet kapsamlı bir şekilde düzenlemiş durumda ama bütün bu kavramlar, bu değişik pratiklerin hukuktaki karşılığı haksız rekabet olarak karşımıza çıkıyor, karşılaştırmalı hukukta da böyle. Tabii, bunun bir de iktisattaki boyutu var. İktisat kuralları açısından da birtakım kavramsallaştırmalar yapılıyor. Burada biraz daha iktisat boyutu öne çıkmış olan bir kavram tercih edilmiş gibi gözüktü bize. “Haksız rekabet” daha fazla hukuk alanında kullanıldığı için o öne çıkabilir diye düşündük ama öz bakımından tabii ki burada katılmamak elde değil.

FARUK BAL (Konya) – Bu tabirler hem hukuki hem iktisadi hem de bu gibi işlerde oynanabilecek oyunların önüne geçebilecek çerçeve maddesi. Bu haksız rekabet dışında da olabilir, bilemiyor çünkü insanlar…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bir kere önce kural üzerinde anlaşalım.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Serbest özelleştirme.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Kural, CHP’nin dördüncü maddesinde, BDP’nin ikinci maddesinde, AKP’nin de ikinci maddesinde yazılı olan şey. Önce kural üzerinde anlaşalım, onu yeşile boyayalım, ondan sonra bu istisnası çünkü kuralın istisnası. Önce kural üzerinde anlaşalım.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Onda anlaşma var zaten.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onu yeşile boyayalım, CHP’nin dördüncü maddesini yeşile boyayalım.

KOMİSYON UZMANI – Yeni stratejiyle ilgili olanları da üçüncü fıkra mı yoksa dördüncü fıkranın devamı olarak mı?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, üçüncü fıkra olacak o.

FARUK BAL (Konya) – Yok hayır, o “kanunla gösterilir” değil, “özelleştirilebilir.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, şimdi orada bir şey var. Yani hem özelleştirilebilir, özelleştirilmesi tabii, kanunla düzenlenecek ama. Yani özelleştirilebilir ama….

FARUK BAL (Konya) – “Özelleştirmenin usul ve esasları kanunlar düzenlenir.” diyorsunuz da zaten, bu, kanunla düzenlenecek yani, yapılacak bir iş zaten, kanunla… Bir de buraya “kanunla” demenin bir anlamı yok yani “özelleştirilebilir.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama bütün şeylerde bunu söyledik.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Fakat anayasal içtihat var bu konuda. Anayasa Mahkemesi özellikle işlemde paralellik ilkesine dayanarak daha önce Anayasa’da özelleştirme düzenlenmediği için bazı kararlar verdi ve bu da bayağı ciddi sıkıntılara yol açtı. Yani burada “kanunla” ifadesinin konulması özellikle bu alan hani ekonomik istikrarı da…

FARUK BAL (Konya) – Kalsın peki.

Yani biz sadece kelime tasarrufu için söylüyoruz. Zaten “özelleştirme” diye bir kanun var veya var olacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama bunun bir hukuki gerekçesinin olduğu da anlaşılıyor.

FARUK BAL (Konya) – Ben uydum size, ondan sonra da siz bize uyun.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ondan sonra da CHP’nin önerisi var, o stratejik açıdan bilmem ne filan, onu kırmızıyla yazıyoruz.

Ondan sonra MHP’nin önerisi var. O, MHP’nin önerisi nasıl olsa kırmızı olacak yani CHP katılsa da katılmasa da kırmızı olacak çünkü diğer iki parti katılmıyor.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani biz özü itibarıyla buna katılıyoruz ama biraz daha düşünelim, özellikle bu mülkiyetin yaygınlaştırılması ilkesini daha açık bir şekilde ifade edebilir miyiz diye ama özü itibarıyla katılıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam.

Şu, MHP’nin önerisini de yazalım olduğu gibi kırmızı olarak.

Sizin bununla ilgili mi?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet.

Özelleştirmeye ilişkin, aynen kamulaştırmada olduğu gibi, temel bir kanunun çıkarılması, usul ve esası düzenleyecek kanunun çıkarılması kesin, gerekir o fakat anayasada özelleştirme ilkelerinin yer almasını doğru bulmuyoruz, “kanunun konusudur” diyoruz. Mülkiyetin yaygınlaştırması amacı, rekabetçi piyasa koşulları ve diğer kimi ilkeler kanunda ihtiyaca göre yeniden düzenlenebilir ama özelleştirme iradesini yönetecek kamuyu anayasayla bağlayacak kriterlerle devletin ekonomik rasyonelleşmesinin önüne geçmenin bir anayasa problemi yaratacağını düşünüyoruz. Onun için bu kayıtlara katılmıyoruz.

Teşekkür ederim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederim.

Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşü.

Dördüncü fıkra olarak da CHP’nin beşinci fıkrası, MHP’nin üçüncü fıkrası, BDP’nin üçüncü fıkrası ve Adalet ve Kalkınma Partisinin de son fıkrası, hepsi aynı, onları yeşile boya.

Buyurun efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Yani bu şeye ilişkin, MHP’nin ikinci fıkrası, üzerinde tartışma yürütülen fıkraya ilişkin bir şey ifade etmek istiyorum.

Haksız rekabetin önlenmesi, tekelleşmeye karşı olmak, yapılmaması yani mülkiyetin yaygınlaştırılması ve korunması açısından biz de aslında aynı perspektifle bakıyoruz ama düzenleme açısından –yani demin Sayın İyimaya da söyledi- buraya yani şu anda mevzuatımızda gerçekten ekonomi hukukunda, iş hukukunda, yani birçok alanda özellikle haksız rekabetin önlemesi, buna ilişkin ayrıntılar, çok spesifik bir alan. Tekelleşmeyen bu konudaki özelleştirmeler çok geniş bir mevzuat tarafından düzenlenmiş vaziyette. Bu nedenle, hani buraya ayrıca biz yazmaya gerek duymadık yani anayasaya. O mevzuatın bunu karşıladığı görüşüyle böyle bir şey düşünmüştük ama tabii “karşıyız” anlamında algılanmasını istemiyoruz. Hani biz, haksız rekabet olsun, tekelleşme olsun gibi bir noktada değiliz. Sadece burada böyle bir ayrıntıyı zikretmeye ihtiyaç duymadığımızı…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, biz bunu düşünüyoruz. Bir de bu anayasal bir güvence getiriyor. Evet, doğru, kanunla buna ilişkin çok ayrıntılı düzenlemeler öngörülmüş ama yarın kanun koyucunun bunu değiştirmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Bu anayasal bir güvence getiriyor, anayasal bir ilke getiriyor. Dolayısıyla, biz katılıyoruz buna.

FARUK BAL (Konya) – Boyayın yeşile.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, ama burada bir de şey var: Sayın Başkan, bir de biz burada “özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir” derken tam da bunu kastediyoruz. Selin Hanım, tamam, birçok madde başlığında biz de o fikrimizi orada ifade ettik ama burada sadece bununla bu kadar geniş bir alanı belki daha geniş, birkaç fıkrada düzenlemek lazım yani haksız rekabet, tekelleşme nasıl önlenir? Norm koyacaksak bence sadece bu fıkra da yetmez. Yani o yüzden kanuna bırakıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teker teker sıralamak lazım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Teker teker sıralamak gerekiyor anayasada. Hani şu anda bu sıralamaya…

FARUK BAL (Konya) – İşte o teker teker sıralanacakların hepsi bu iki cümle içerisinde, iki ibare içerisinde var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bertil Hocama söz vereceğim çünkü o gitmek üzere.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Çok özür dilerim. Ben uçağa yetişmek durumundayım.

Bu konular tabii, çok çok önemli ancak ekonomik hükümler bakımından da yani piyasa regülasyonuna ilişkin birtakım garantiler, güvenceler, ilkeler daha sonra da tartışılabilir. Zaten şu anda özellikle AB’nin içinden geçtiği ve Amerika’nın içinden geçtiği krize baktığımızda, devletin piyasalara kamu yararını korumak amacıyla müdahalesinin ne kadar önemli olabileceğini ve regülasyonun ne kadar büyük değer taşıdığını çok acı bir şekilde bu söylediğim coğrafyadaki devletler tecrübe ediyorlar. Yani biraz önce dile getirilen bu serbest piyasa ekonomisi de özelleştirmeye daha fazla ağırlık veren yaklaşımlar bugün hem Amerika’da hem de Kıta Avrupa’sında önceliğini ve değerini çoktan yitirdi. O yüzden, sizin daha önceki görüşmelerde dile getirdiğiniz, “ekonomik alanda devletin hiçbir yükümlülüğü olmasın, bu alan düzenlenmesin”...

AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Olmasın” demiyoruz, “rasyonelleştirelim” diyoruz.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – …birtakım görüşler aslında bir değer taşımıyor çünkü çok büyük krizlere ondan sonra yol açabilir.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben konuşmamak için susmaya çalışıyorum Hocam, ben “rasyonelleştirelim” diyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Emrah Hocamız gitmeden…

Son fıkra, CHP’nin son fıkrası var bir de.

Emrah Hocam, bir şey söylemek ister misiniz? TEKEL işçilerinin fıkrası bu.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – En son düzenlemesi CHP’nin “Devletleştirmede ve özelleştirmede çalışanların haklarını koruyacak önlemler kanunla düzenlenir.” Bu gibi aslında mülkiyet düzeninde köklü değişikliklere yol açan ve mülkiyetin aslında devrini gerçekleştiren işlemlerde o işletmedeki işçilerin haklarının korunması çok ciddi bir sorun ve Türkiye bakımından TEKEL işçileri örneğinde bunun aslında acı bir deneyimini de Türkiye açıkçası yaşadı. O yüzden de çalışanların sosyal haklarının korunması bakımından özel bir anayasal güvenceyi CHP anayasa önerisine eklemeyi uygun buldu.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey daha ekleyebilir miyim?

Böyle bir acı deneyimi şu anda İspanya da yaşıyor, yaşamakta. Sağlık sektörü özelleştiriliyor ve devlet hastaneleriyle birlikte orada çalışanlar da özelleştiriliyor. Çok büyük, ciddi grevler var. Yani bunların haklarının aşındırılmasına yönelik düzenlemeler yolda. Dolayısıyla, böyle bir anayasal güvencenin önemli olduğunu düşünüyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani benim için şunu anlamak son derece güç: Sosyal bir devlette mülkiyet değişmesiyle sosyal güvencelerin azaltılması, işçilerin haklarının ortadan kaldırılması kabul edilemez bir şey tabii.

AYLA AKAT (Batman) – Ama TÜPRAŞ örneğinde var. TÜPRAŞ özelleştirildikten sonra da benzer bir süreç yaşanmış, işçilerin sosyal hakları gasbedilmiş ve kentli emekliler şekline dönüştürülmüş çok genç yaşta.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, bu olmaz, bunlar müktesep haklar, kazanılmış haklar çünkü yani malik değişti diye işçinin sokağa atılması ya da işçinin bütün haklarından mahrum edilmesi sosyal bir devlette kabul edilecek bir şey değildir tabii.

AYLA AKAT (Batman) – Biz, CHP’nin ortaya koymuş olduğu altıncı fıkra hükmünü esasında tartıştık çarşamba günü. Çalışanların hakları kısmında biz bu konuda esasında düşüncemizi ve düzenlememizi ortaya koymuştuk ama bu düzenlemenin bu başlık adı altında da güçlendirilmesinden yanayız. CHP’nin bu önerisini destekliyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – BDP destekliyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz de ek olarak Başkanım -yani Ayla Hanım aslında anlattı- “çalışanların haklarına” diye formüle etmiştik ama burada hani TEKEL ve benzeri örnekleri düşününce hani olabilir güçlendirme anlamında diye düşündük yoksa çalışanların haklarında ben vardım, çok ayrıntılı tartıştık yani bütün kategorileri.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun efendim.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Daha evvel yazılmış olabilir ama ona bir bakılsın da Sayın Başkanım. Sayın İyimaya diyor ki: “Bu konu sanırım evvelce bir yazılmış olabilir.” Tekrar olmasın, bir aransın önceki çalışmalar, olur ki orada yazılmış olabilir.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Maddeye bakın ya.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bakalım, peki.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Arkadaşlar, mukayeseyi bir maddeye koyun. Hans Kelsen’in ruhunu çağıracağım, onu konuşturacağım temel norm konusunda. Temel normu tamamen tüzük normu hâline getirdik.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Nerede çalışanların hakları?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Olur mu? Temel normu onun milletlerarası anlaşmalar.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Avusturya anayasal düzenine bir baksanız, temel norm böyle.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, Kelsen diyorum.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ne diyor orada?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Burada söylenen şey farklı bir şey tabii yani bu, bunu karşılamıyor.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, karşılamıyor yani çünkü fesih hakkı var, sözleşmeye son verme özgürlüğü var.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bunu anayasaya yazsak bile çok da amacımıza hizmet edemeyebilir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, anayasanın hem temel amacı hem -2’nci maddeyi daha tartışmadık, 5’inci maddeyi tartışmadık- “sosyal devlet”, “refah devleti” paradigmalarının kapsamı aynı sonuca götürüyor bizi. İleride akdin feshi hâlinde zaten şu anda sendikaların dört gözle baktıkları işçiler için ihbar tazminatı var, kıdem tazminatı var, sözleşmede öngörülen akdi tazminatlar var. Bunlara rağmen, bunların dışında, bunu, anayasa seviyesinde bir sorun olarak görmemek lazım. Hiçbir iktidar da onların haklarını yok sayarak… Biz şeyde yaptık yani banka özelleştirmelerinde vesaire, o 6’ncı madde miydi neydi, rahmetli Ecevit’in döneminde, Hüsamettin bilhassa üzerinde çalıştı. Biz bir anayasal sorun olarak görmüyoruz; varlığı gerekli, zorunlu ama anayasada yer alması gerekmez.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Adalet ve Kalkınma Partisi bunu bir anayasal sorun olarak görmemektedir.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ama doğru yani haklı bir sorun.

FARUK BAL (Konya) – Bu öneri tabii ki “kanunla düzenlenir” ifadesiyle kanuna atıf yapmaktadır. Bu açıdan baktığımızda bu şekliye yazılmasının bir faydası yok çünkü kanunun nasıl yaptığını hepimiz biliyoruz. Burada, iki değeri balans edebilecek bir bakış açısıyla yazacaksak şöyle düşünebiliriz: Özelleştirmenin amacı ve biraz önce çalışma hürriyetine atıf yaparak çalışanların insanca yaşayabileceği bir süreci tanımlarsak o zaman bir anlam kazanır.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Özelleştirmede iş güvencesi denkleştirmesi” falan gibi yazılabilir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bunu daha başka türlü yazmak belki daha doğru olur.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Tartışılan hâlinde de CHP’de o şekildeydi diye hatırlıyorum zaten. O şekilde olması daha da güvenceli ve yine bir öz güvence sağlayacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani “Çalışanların hakları saklı kalır.”

FARUK BAL (Konya) – “Çalışanların hakları” dedikten sonra “…devletleştirme ve özelleştirme amaçları dikkate alınarak çalışanların hakları -5’inci maddeye atıf yapalım- gözetilir.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Saklı kalır.” diyelim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şöyle diyelim o zaman madem diyeceksek: “Devletleştirme ve özelleştirme çalışanların haklarını yok edecek sonuçlar doğuramaz.”

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ortadan kaldıracak…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Ortadan kaldıracak sonuçlar doğuramaz.” Eğer norm koyacaksak…

FARUK BAL (Konya) – Öyle dediğin zaman da…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Zayıflatabilir.

FARUK BAL (Konya) – Dengeyi kurmamız lazım. Öyle dediğin zaman, işçi, atıyorum…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İşçiler feshedemez.

FARUK BAL (Konya) – Bu, özelleştirmenin mantığı ne? Fabrikanın mühendisi alıyor 1,5 milyar lira, işçi alıyor 3,5 milyar lira. “Ben bundan zarar ediyorum.” diyor, devlet atıyor, bu fabrikayı atıyor, özelleştiriyor. Özelleştirdiği hâlde özelleştiren kişi diyor ki: “Ben seni istemiyorum.” Şimdi, biz burada devlete yükümlülük veriyoruz. 3,5 milyar lirayı ödemeye devam mı edecek, yoksa özelleştirmenin amacına uygun bir biçimde ama 5’inci madde kapsamı içerisinde işçinin sosyal refahına uygun bir imkân mı sağlayacak, konu bu.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizim görüşümüz, özelleştirme ya da devletleştirme durumlarında çalışanların hakları saklı kalsın, aynen kalsın yani korunsun.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Böyle kalsın, daha güçlendireceksek güçlendirelim.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bu hâliyle kalmasına biz de katılıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yeşile boya.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Faruk Bey’in teknik açıklaması doğrudur fakat şu var, belki bir hatırlatma yani anayasal bir norm, kanun koyucuya bunları koruyucu şeyleri gözet demiş oluyoruz, kalsın. Hayırlı olsun.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, tamam, yeşil.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani masanın etrafındaki hareketlenmeden bu toplantının defakto sona erdirildiği gibi bir sonuç çıkıyor.

Peki, o zaman yarın sabah 10.30’da 1 no.lu Komisyon, yarın öğleden sonra yani 14.00’te 2 no.lu Komisyon toplanmak üzere toplantıyı kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16.41





Yüklə 358,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin