Tbmm tutanak Hizmetleri Başkanlığı



Yüklə 414,74 Kb.
səhifə7/9
tarix04.11.2017
ölçüsü414,74 Kb.
#30485
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Teşekkür ediyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkan…

FARUK BAL (Konya) – İsterseniz Mustafa Bey’den sonra vereyim, çünkü sizinki daha derleyici toparlayıcı olur.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, tam tersine daha dağıtıcı benimki.

FARUK BAL (Konya) – O zaman buyurun efendim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Biz bir yeni öneri getirmek istiyoruz bu maddeye ve bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu Alman Anayasası’ndan esinlenen bir öneri, o da şu: Temel hak ve özgürlükler, yani bu Anayasa’daki temel hak ve özgürlükler yasama, yürütme ve yargı organları ile özel kişiler tarafından doğrudan uygulanır. Bunun iki özelliği var.

Bir: Bu Anayasa hükümlerinin temel hak ve özgürlüklerin yasama, yürütme ve yargı organları tarafından uygulanabilir hâle getirilmek isteniyor bu öneriyle.

İkincisi de: Yasama, yürütme ve yargı organları tarafından uygulanabilir hâle getirilmek isteniyor bu öneriyle. İkincisi de, yatay olarak bu temel hak ve özgürlüklerin geçerli olması isteniyor. Yani özel kişiler arasındaki ilişkiler bakımından da, yani sadece devlete karşı dermeyan edilebilen haklar değil, bunlar aynı zamanda özel kişilere karşı da dermeyan edilebilen haklar olduğunu belirtmek bakımından önemli.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Dermeyan” neydi?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İleri sürülebilen ama tam…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Beyefendi hukuk tarihçi, “dermeyan”ı bilmiyorsa bugüne kadar nasıl gelmiş diye sormak lazım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır biliyor, o bana numara yapıyor; ben onu bilmez miyim?

Efendim, bu bizim Anayasa’nın daha modern ve daha özgürlükçü bir anayasa olması bakımından önem taşıyor.

FARUK BAL (Konya) – Evet, şimdi ben anladığımı anlatayım arkadaşlar…

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Başkanım…

FARUK BAL (Konya) – Pardon, Ersoy Bey buyurun.

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Başkanım teşekkür ediyorum.

Çok ufak bir şeyi ben katkı yapmak istiyordum. Şimdi, ben şuradan Ayla Hanım’ın ve Özgür Hanım’ın dile getirdiği eleştirileri ve endişeleri şöyle düşündüm kendi içimde: Şimdi, bu hükmün muhatabı kim? Bu hükmün muhatabı bana göre temel olarak Anayasa Mahkemesi. Dolayısıyla, bu hükmün eğer alınacaksa bu sade hâliyle alınmasında ve Anayasa Mahkemesine içtihat kapısı açılmasında daha büyük fayda olacağını düşünüyorum. Öbürü yargı yetkisinin kullanımının özüne de bir müdahale olacaktır. Dolayısıyla, doğrudan doğruya uluslararası sözleşmelere kategorik öncelik tanıyan bir hükümdense yargı organına bir içtihat kapısı açmanın daha iyi olacağını düşünüyorum. Bu hakkın kullanıcısı bakımından o yüzden sizin dile getirdiğiniz bu hususları mümkünse daha ilerleyen yerlerde tartışılması daha uygun olur diye düşünmüştüm. Sadece onu söylemek istedim. Bu hâliyle kabul… Buna bir de uluslararası sözleşmeleri hele uluslararası insan hakları hukuku falan eklediğimiz zaman, yani 1907 tarihli Cenevre Sözleşmeleri de buraya girecek mi? Bir sürü tartışma var, nasıl sokacağız buraya?

FARUK BAL (Konya) – Arkadaşlar, izin verirseniz olayı şöyle çerçeveleyelim: Benim anladığım, yanlış anladıysam düzeltin, bir: Biz, İyimaya’nın ifadesiyle “beliğ” bir anayasa yapacağız, anayasa yaparken çekinmeyeceğiz, bir tepki anayasası oluşmayacak; biz burada milleti temsil eden, yüzde 95’e varan bir nüfusu temsil ediyoruz, dolayısıyla bu temsil gücümüze de inanarak “yanlış anlaşılır, iyi anlaşılsın” gibi kaygılardan uzak davranmamız lazım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – 8 kişi içeride; ona ayrıca parantez açmak lazım.

FARUK BAL (Konya) – O yüzdeyi düşelim.

Şimdi dolayısıyla, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2’nci fıkra olarak önerdiği husus zaten 1’inci maddede mündemiçtir, 1’inci maddenin içinde bu vardır ama eğer bunda bir vurgu yapılması gerekir diyorlarsa, deniliyor ise biz bu vurguyu fıkra olarak değil, 1’inci maddenin gerekçe notuna yazalım. “Burada bütün temel hak ve hürriyetler insan onurundan kaynaklanmaktadır.İnsan onurundan kaynaklanan bu maddeler Anayasa’da sayılmayanları da kapsamaktadır.” diyelim böylece bir tasarrufu sağlayalım.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – 2’nci maddenin gerekçesinde olsa daha isabetli olmaz mı?

FARUK BAL (Konya) – O zaman 2’nin gerekçesinde olsun.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Çünkü o daha uygun oluyor.

FARUK BAL (Konya) – İkincisi, Ayla Hanım’ın önerisi. Onun yeri tabii burası değil, onun yeri milletlerarası sözleşmelerle ilgili en geniş bir şekilde tartışalım, çünkü buraya koyduğumuz zaman bunu aynı boyut içerisinde değil de temel hak ve hürriyetleri farklı boyutta tartışmaya imkân sağlarız. Yani bizim Anayasa boyutumuz çerçevesi içerisinde değil de başka bir boyuta taşımış oluruz, yani ikisi arasında nitelik bakımından fark var. Oysa biz burada temel hak ve hürriyetlerin niteliğinden bahsediyoruz.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Başkanım, şöyle bir kaygımız var: Sonuç itibarıyla mevcut Anayasa’da düzenlenen ama ne yazık ki temel hak özgürlüklerin alanını genişletmek yerine bir şekilde bazen ortadan kaldırılan, bazen sınırlandırılan bir gerçeklik var ortada. O yüzden bazı vurguların güçlendirilmesinde katkı görüyoruz. AKP’nin önerisinin madde olarak düzenlenmesini gerekçede yer almasından daha olumlu buluyoruz. Niye? Çünkü gerekçeler ne yazık ki çoğu zaman okunmuyor. Diyeceksiniz ki: “Anayasa Mahkemesi bunu yapar mı?” Tabii ki gerekçesine bakacak, tabii ki ona göre değerlendirme yapacak ama çoğu zaman dikkate alınmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Aksi kararlar çıktığını da biliyoruz.

Yine bir diğeri: Bizler niye burada değerlendirilmesin? Esasında şimdi düşünüyorum, iktidar partisiyle aynı kaygıyla hareket ettik. Bazı başlıklar var ki sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi için değil, çok çok daha ileri olan sözleşmeler var Türkiye'nin altına imza attığı, onayladığı, Meclisten geçirdiği farklı sözleşmeler de var. İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bazı hükümlerini biz de kendi hukukumuza göre geri görebiliyoruz, düzenlemediği bazı başlıklar olduğunu biliyoruz, bazı insan hakları ihlallerini bizim yaşadığımız, tanık olduğumuz ya da bizim gerçeğimiz olan bazı şeylerin orada düzenlenmediğini biliyoruz. Ama diğer bazı sözleşmeler var ki burada da düzenlendi. İleri olanlar da var, geri olanlar da var; bir bütün. Hükümlerin, yani bizde düzenlenmediğini, aynı kaygıya geliyor esasında, esasında iktidar partisinin önerisi üzerine bizim bunu geliştirmemizin, dikkate alınmasını istememizin nedeni de bu. Düzenlenmeyen başlıkların mutlaka ama mutlaka anayasal güvence altında olması gerekiyor. Bu kaygıyla hareket ediyoruz. Bu da tabii ki altına imza atmış olduğumuz uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yaptığımız bir değerlendirmedir.

FARUK BAL (Konya) – Ben sizin kaygınızı anladım.

AYLA AKAT ATA (Batman) – 90’ıncı madde Anayasa’da vardır, ama uygulanmadı. Belki bir güçlendirme hükmü uygulamasını hızlandıracaktır diye değerlendiriyorum.

FARUK BAL (Konya) – Tartışmayı uzatmak için değil de bunu yazmakla sorunu çözemezsiniz.

Değerli arkadaşlar, Ayla Hanım’ın ifade ettiği husus bir anayasal düzenleme mevzuu değil, yargının uygulamadaki yanlışı olarak kabul edilen bir husustur. Bunu Anayasa’ya nasıl yazarsanız yazın yargı bunu yanlış uygulayacaksa asla değişmiyor. Bu Cemil Bey’in naklettiği bir sözdür. Siz yasayı nasıl yaparsanız yapın biz o yasanın yüzde 5’ini uygularız, yüzde 95’ini de istediğimiz gibi uygularız diyen bir yargı anlayışıyla karşı karşıyayız Türkiye’de. Sizin dediğinizden daha vahim ve burada siyasi tartışma olsun diye söylemiyorum, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı şimdi görevinde yok, tartışma olsun diye söylemiyorum. Uluslararası bütün sözleşmeler “Yerel yöneticileri görevden alamazsınız.” diyor, Anayasa’mız da öyle diyor ama görevine başlamıyor, iki ayda bir görevden alınıyor. Şimdi bunu yerine getirmek için biz Anayasa’ya ne koyacağız? Ne koyarsak koyalım değişmeyecek. Bunu yargı bölümünde tartışacağız ve sizin kaygınız olan hususu da uluslararası sözleşmelerle ilgili kısımda değerlendirelim diyorum. Çünkü burası hem yeri değil hem de Anayasa’yı şişiririz. Oldu mu?

TBMM KANUNLAR VE KARARLAR BAŞKAN YARDIMCISI İBRAHİM HALİL TAVAŞ – CHP’nin önerisi vardı.

FARUK BAL (Konya) – Okuyalım bakalım: “Temel hak ve hürriyetler, yasama, yürütme ve yargı organları ile özel kişiler tarafından doğrudan uygulanır.”

Bu Anayasa’nın uygulanmasıyla ilgili ayrı bir madde olmayacak mı?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Üstünlüğü ve bağlayıcılığı…

FARUK BAL (Konya) – Ayrı bir madde olacak değil mi?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Sadece temel haklar kısmıyla ilgili değil, Anayasa’nın genel üstünlüğüyle…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İşte genel maddeleri yazıyoruz zaten. Yani yasama organı bakımından bağlayıcıdır.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, bu Anayasa’nın uygulama maddesiyle ilgili olacak. İsterseniz uygulama maddesinde not alalım, uygulama maddesinde temel hak ve hürriyetlerle ilgili…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Uygulamadan çok tabii genel bir şey bu, yani genel yüzüyle ilgili Anayasa’nın. Onun için genel bölümde yer alması belki daha da doğru. Yani Anayasa nerede uygulanır, üçüncü kişiler arasında uygulanır mı, uygulanmaz mı? Bu önemli bir tartışmadır, yani özel ilişkilerde, özel hukuk ilişkilerinde de Anayasa… Yani siz mahkemede bir özel hukuk ilişkisinden doğan bir davada bunu dermeyan edebilecek misiniz bu temel hak ve özgürlüğü mesela?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O zaman kanunların Anayasa’ya uygunluğu meselesi…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Kanunlar ayrı bir şey.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, Anayasa Mahkemesi temel hak ve hürriyetlerle ilgili hükme de aykırıysa doğrudan uygulanmasını isteyecek buna dayanarak.

FARUK BAL (Konya) – Rıza Bey, isterseniz bunu biraz daha dikkatle değerlendirelim.

Arkadaşlar, bir dakika… Şimdi, burada “Temel hak ve özgürlükler yasama, yürütme ve yargı organları ile özel kişiler tarafından doğrudan uygulanır.” Özel kişi temel hak ve hürriyetle ilgili doğrudan neyi uygulayacak?

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bir şey söyleyebilir miyim? Şimdi, bugünkü anayasal düzenimizde Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi Anayasa’nın 11’inci maddesinde düzenlenmiş. Aslında bu çok güzel bir maddedir. Biz tabii bu listede onu göremedik ama zannediyorum ki o ilke korunacaktır.

FARUK BAL (Konya) – Elbette, elbette.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Şimdi o ilkenin korunması, aslında Türkiye’de diğer anayasal düzenlerden farklı olarak bu yatay ilişkilerde, birey-birey ilişkilerinde temel hak ve özgürlüklerin etkili olması sonucunu kendiliğinden doğurur. Devlet açısından, devlet ve diğer kamu tüzel kişileri açısından da sorunu büyük çapta çözer. Alman Anayasası’nda bu tarz düzenlemeler olmadığı için, yani Alman Anayasası Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığına ilişkin bir kural içermediği için sadece temel hak ve özgürlükler bakımından böyle bir düzenlemeyi içeriyor. Bunun anlamı ne olabilir? Şu olabilir: Temel hak ve özgürlüklerin doğrudan uygulanması konusunda, tabii bu mümkün olduğu ölçüde, bir ilke veya güçlü bir siyasi hedef gösterir yasama, yürütme ve yargıyla ve özel kişilere ama pratikte tabii ki evlenme, boşanmada Medeni Kanun hükümleri uygulanacaktır. Ancak anayasa normları doğrudan uygulanabilir olmak için takdir yetkisine açıkça yer vermemeli ve somut olmalıdır. Bu tarz normlar bugün Anayasa’da örneğin düzeltme ve cevap hakkı bakımından var, orada doğrudan uygulanabilirlik olur; ispat hakkı bakımından var, Anayasa Mahkemesi bunu da teyit etmiştir ama birçok hak ve özgürlük bakımından böyle değil. Yani zaten kanuna muhtaç, kanunla somutlaşmaya muhtaçtır o hak ve özgürlükler. Burada daha çok siyasi bir mesajı olabileceğini ben düşünüyorum ama derse ki bu heyet Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesinde bir sapma unsur olacaktır, bu o zaman gerekçeye eklenebilir.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi benim öğrenmek istediğim konuyu ya ben anlayamadım ya da dikkatimden kaçtı. Özel kişiler tarafından temel hak ve hürriyetler nasıl doğrudan uygulanacak?

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – İşçi- işvereni ilişkisi, toplu iş sözleşmesi.

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – İşe alırken mesela işin gerektirdiği nitelikler dışında hiçbir ayrım, mesela ırk, etnisite, cinsiyet ayrımı olmaması gibi bir şey. Ha, bunu fiiliyatta tespit etmek çok güç gerçekten, bir işveren işçiyi gerçekten etnik kökenine göre mi alıyor, yoksa kabiliyete göre mi alıyor?

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Çalışma ve sözleşme özgürlüğüdür. Yani burada Alman modeli ve diğer modellerde en çok tartışılan sözleşme özgürlüğü ve özellikle iş hukukunda, işte işe almada veya örneğin Amerika’da tartışılan belirli yerlerde, beyaz ırkın yoğun yaşadığı yerlerde bir satım sözleşmesini siyah ırkla yapmama gibi, eşitlik ilkesinin yatay ilişkilerde uygulamama gibi…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Siz Roman’a evinizi kiraya vermek istemiyorsunuz Çingene’dir diye. Bu Anayasa’ya aykırıdır mesela.

FARUK BAL (Konya) – Vermedi adam ne olacak peki? Vermeye zorlayacak mısınız?

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Anayasa hükmü onlar için de bağlayıcı olacak.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Türk Ceza Kanunu’nda suç zaten, ayrımcılık suçu var.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Romanlardan vermeyin, bizden örnek verin. Ahmet Bey’in, biliyorsunuz bütün basına yansıdı yani, kamyon gezdi, gezdi eşyasıyla beraber…

FARUK BAL (Konya) – O zaman sözleşme özgürlüğünün öbür tarafı ihlal edilmiyor mu? Ben Ahmet Bey için değil de bir de öbür tarafını düşünün. Yani iki irade özgür bir şekilde birleşecek bir sözleşme doğacak. Bir iradeye anayasal bir baskı altına alıyoruz, öbür irade anayasal baskı içinde değil.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Anayasa’ya aykırı sözleşme yapamazlar.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Şimdi de var bu, yeni bir şey değil bu şimdi de var Anayasa’nın 11’inci maddesi gereği.

FARUK BAL (Konya) – Hayır, zaten sözleşme yapılmıyor burada, yapılmadığı için bir sorun doğuyor, o sorun nasıl çözülecek?

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Yani sadece bu sebeple yapmıyorsa, diyelim ki o kişi o kirayı ödeyebilecek durumdaysa, kaygı duymasını gerektirecek hiçbir şey yoksa, bir tek ırkından veya etnik kökeninden, sosyal kökeninden ötürü yapmıyorsa sözleşmeyi bir sıkıntı doğar ama bugün de var yani bu.

FARUK BAL (Konya) – Peki, bunu nasıl belirleyeceğiz?

Arkadaşlar, bu bir sorun anlaşılan. Bu sorunun en güzel çözümü zaten yok saymak demektir, başlığa bakalım arkadaşlar. Nitelik ve bütünlük, uygulamayla alakalı değil, bunu biz uygulama alanına taşıyalım, hiç kimse itiraz etmesin ve orada bu işi çözelim.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Ama Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi de unutulmasın. O çok önemli bir ilke.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – O olacak, burada biz sadece temel hak ve hürriyetleri…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Anayasa’nın bağlayıcı ve üstünlüğü yok ki…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Vekilim, yalnız temel hak ve hürriyetler sadece ele alındığı için.

FARUK BAL (Konya) – Not alın, ilave edelim.

Peki, arkadaşlar, konuyu nitelik ve bütünlük kapsamı içerisinde değerlendirmemiz lazım. Rıza Bey’in ifade ettiği doğru, Anayasa’nın uygulanması diye bir eksiklik var bizim listemizde, o listeyi tamamlayalım. Biz burada bunu öneri olarak önümüzdeki üst kurula sunalım, üst kurulda o mutlaka kabul edilecektir. Kabul edildiği zaman bunun tartışma yeri de orasıdır.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Zaten Başkanım, biz burada katalogda temel hak ve hürriyetlerle ilgili olan başlıkları çıkardık; diğer hükümleri, Anayasa’nın bağlayıcılığıyla ilgili olanları çıkarmadık. Orada verilebilir fakat şöyle bir durum var burada, Hocam belki karışmış olabilir; o eski metne gelinebilse orada diyor ki: ”Temel hak ve hürriyetler yasama, yürütme, yargı tarafından ve özel kişiler tarafından doğrudan uygulanır.” Özel kişiler tarafından doğrudan uygulanması ayrı bir meseledir; yasama, yürütme, yargı tarafından doğrudan uygulanması ayrı bir şeydir. Yasama, yürütme, yargı tarafından doğrudan uygulanmasında bazı ciddi sıkıntılar ben Türkiye’de yaşayabiliriz kanaatindeyim. Hani yargısal aktivizmden falan bahsediyoruz ya, ilk derece mahkemesi, bu idari yargı olsa belki onu biraz anlarız, Anayasa hükmünü doğrudan uygulamasını da söz gelimi bazen bir hukuk mahkemesi doğrudan Anayasa hükmünü nasıl uygulayacaktır? Orada belki de ciddi sıkıntılar olabilir normal hiyerarşinin mantığı açısından, çünkü daha somut olanı uygulamanız lazım, Anayasa’ya uygunluk denetimini Anayasa Mahkemesine götürülmesi gerekir falan. Belki orada ciddi sıkıntılarımız olabilir ama prensip olarak yatay etkiye ben şahsen isabetli bakarım ama orada problem olabilir.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Burada şu kastediliyor: Yani dediğiniz şekilde olması, yani bir usul saptırmasına yol açmasın kaygıları ileri sürülüyor gerçekten, temel hak odaklı bir şekilde kanunları yorumlaması kastediliyor, yoksa var olan birtakım yargısal yolları baypas edip kendisini işte başka bir yetkili mahkemenin yerine koyması filan tabii ki kastedilmiyor.

FARUK BAL (Konya) – Evet, tamam mıyız arkadaşlar? Bu madde de anlaştık.

Not aldınız değil mi? Ayla Hanım’ınkini de not aldınız, o da milletlerarası anlaşmaların uygulanması hanesinde görüşülecek. Tamam mı?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bir de korunması ve geliştirilmesi…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı onunla ilgili, onu tartışacağız yer almadığı için; birincisi o.

İkincisi: Korunma, temel hakların korunması.

FARUK BAL (Konya) – Not düşüyoruz. 2’nci madde bitti.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Eşitliği de yapalım, keselim; eşitliğin bir kısmını yapalım.

FARUK BAL (Konya) – “Herkes eşittir.” diyelim, bırakalım; kafamız şişti.

Şimdi bu madde de geçti. Evet, az zamanda çok ve büyük işler başaran heyetimizi ikinci defa tebrik ediyorum. Geldik, üçüncü ve en az sorunlu maddeye: Eşitlik. Bunun altında…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bir önerim var Sayın Başkanım, müsaade buyurursanız.

Göz ucuyla bir ittifak yapıldı gibi geldi bana, eşitlik maddesi özellikle bu katalogdaki en fazla üzerinde durulması ve en fazla kafa yorulması gereken bir madde olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla, şu an, mesela şahsım adına cümle kurarken bile kafamda düşündüklerimi toparlayamaz bir durumdayım. Bütün arkadaşlarda da benzer hâli bakışlarında gözlüyorum. Onun için, müsaade buyurursanız burada bu işi bırakıp sonraki çalışmalarda devam edelim diye bir arzda bulunuyorum.

Takdir heyetin efendim.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bir şey söyleyebilir miyim?

FARUK BAL (Konya) – Buyurun efendim.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Ben beşte ayrılmak zorundayım, 18.45 uçağıyla İstanbul’a geri dönmek zorunda olduğum için idari görevim nedeniyle. Eşitlik konusunda benim söylemek istediğim, özellikle kadın-erkek eşitliği konusunda birkaç nokta var. Acaba onu dile getirelim mi? Onun kısa bir tartışmasını en azından ben buradayken size aktarmak isterim, çok uzun boylu olmamak üzere. Çünkü bu pozitif ayrımcılık meselesiyle korumacı önlemler meselesi Türkiye’de çok az bilinen ve iyi tartışılmayan bir alan ve akademik anlamda da ok konuda da çalıştığım için çok kısa bir değerlendirmeyi sizinle paylaşmak isterim. Yoksa yarın zaten katılamayacağım.

FARUK BAL (Konya) – Peki, o zaman sulh olalım arkadaşlar. Şimdi burada sigara içmeyen arkadaşlarımız böyle melül melül bir beş dakika istiyor, biz o beş dakikayı kısalım sizi erken göndermek için. Ben onlar adına fedakârlıkta bulunuyorum.

İki: “Herkes eşittir.” dediğimiz zaman bir sorun var mı? Maddeye girmiş oluyoruz, birinci cümleyi yazdık. Var mı, “Herkes eşittir.” dediğimiz zaman?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sıfatlar var mı; ırk, dil, din, o sıfatları sayacak mıyız?

FARUK BAL (Konya) – Altındaki tartışmalı konuları tartışmaya başladığımız zaman bütünlük bozulacaktır, o bakımdan söylüyorum. Burada “Herkes eşittir.” anlamında bir ortak noktayı bulduktan sonra, bunun tartışmalı boyutunda pozitif ayrımcılığın ilk bölümünde kadın-erkek eşitliği çerçevesi içerisinde Komisyonumuz ilk pozitif ayrımcılığı yapsın, bilim kadınlarına ve bilim siyaset kadınlarına birer konuşma hakkı versin, onları dinleyelim, ondan sonra da bu yorgunluğun üzerine daha fazla çalışmak angarya olur diye bir fikir vardır, bunun doğruluğunu da kabul edelim, toplantıyı kapatalım.

Evet, eşitlik konusunda birinci cümleyi okuyoruz…

TBMM KANUNLAR VE KARARLAR BAŞKAN YARDIMCISI İBRAHİM HALİL TAVAŞ – Sadece Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi var elimizde.

FARUK BAL (Konya) – Peki, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini okuyalım.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Ben 2’nci fıkra bakımından sadece…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bence ilk cümleyle başlamayalım.

FARUK BAL (Konya) – 1’inci fıkra…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Başkan, bence somut üzerinden gitmek daha kolay olur, şeyleri buraya yazalım, onlar üzerinden bakarsın çoğunda mutabıkızdır yani hiç konuşmaya bile gerek kalmadan geçirebiliriz.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi bu 1’inci fıkrayı tamamlayalım Hocam.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Farklılıklar varsa…

FARUK BAL (Konya) – Ondan sonra tartışmalı konulara gireceğiz, hakikaten yorulduk yani.

1’inci fıkrayı okuyun arkadaşlar.

TBMM KANUNLAR VE KARARLAR BAŞKAN YARDIMCISI İBRAHİM HALİL TAVAŞ – “Herkes cinsiyet, ırk, renk, etnik köken, dil, din, mezhep, inanç, siyasi düşünce ve benzeri nedenlerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde

ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ve kanunların eşit koruması altındadır.”

FARUK BAL (Konya) – Birinci cümleye itiraz var mı, birinci paragrafa ? Farklılıkları çok uzun saymışlar gibi geldi ama.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – 10’uncu maddede bu gayet güzel. 10’uncu maddeyi aynen yazalım,10’uncu madde burada gayet güzel.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Eski Anayasa’yı referans noktası almıyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Değerli arkadaşlar, o zaman iş karıştı. Bu işi karıştırmadan halledelim deyip, herkes eşittir noktasında bir basit birinci fıkrayı oluşturalım derken iş karıştı. O zaman herkes eşitliğin birinci fıkrasıyla ilgili her parti birer fıkra yazsın. Cumhuriyet Halk Partisi yazdı, diğerleri de hemen yazsın; koyalım, ortak bir ifadede buluşalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İkinci fıkrayla ilgili görüşleri de açıklasın.

FARUK BAL (Konya) – Birinci fıkrada anlaşabilirsek…

TBMM KANUNLAR VE KARARLAR BAŞKAN YARDIMCISI İBRAHİM HALİL TAVAŞ – Sayın Başkanım, sadece birinci fıkra…

FARUK BAL (Konya) – Sadece birinci fıkrayı…

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisininkini okuyorum arkadaşlar:

“Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”

Evet, burada en güzel laf “benzeri sebeplerle” lafı, onu ben çok tuttum.

TBMM KANUNLAR VE KARARLAR BAŞKAN YARDIMCISI İBRAHİM HALİL TAVAŞ – MHP’nin metninin aynısı.

FARUK BAL (Konya) – Onlar zaten biz fark etmeden bir iş birliği yapıyor galiba.

CHP’ninki…

“Herkes cinsiyet, ırk, renk, etnik köken, dil, din, mezhep, inanç, siyasi düşünce ve benzeri nedenlerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ve kanunların eşit koruması altındadır.”

Biraz farklı bir ifade var, farklılıkları renklendirelim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Etnik köken bizde farklıdır.

FARUK BAL (Konya) – Neden var, sebebi neden hâline getirmişsiniz.

MHP’nin ki:

“Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle aynıdır.”

BDP’nin ki:

“Etnik köken, cinsel yönetim, cinsiyet kimliği…

AYLA AKAT ATA (Batman) – “Cinsel yönetim” değil, “cinsel yönelim” Sayın Başkanım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu cinsel yönelim meselesi bizde ayrımcılığa karşı korumayla ilgili maddede var.

FARUK BAL (Konya) – Ayla Hanım, dinliyor musunuz?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Cinsel yönelimi biz ayrımcılığa karşı olan maddeye koyduk. Yani mutlak eşitlik maddesinde değil de…

FARUK BAL (Konya) – Yavuz Hocam, buyurun.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, bizim önerimiz her ne kadar o metin olmakla birlikte, tabii kendi önerilerimizi de geliştirebiliyoruz. Şimdi, bu “Kanun önünde eşittir.” Bu, öteden beri yerleşen bir tabir. Fakat az önce, mesela temel haklarla ilgili doğrudan uygulama ilkesini anayasaya koyduk. Sadece kanun yerine “Hukuk önünde eşittir.” şeklinde bir öneri yapsak…


Yüklə 414,74 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin