Tbmm tutanak Hizmetleri Başkanlığı



Yüklə 414,74 Kb.
səhifə4/9
tarix04.11.2017
ölçüsü414,74 Kb.
#30485
1   2   3   4   5   6   7   8   9

İki, bu kişiye özgü, bireye özgü bir tanım olacaktır. Burada bir tereddüt var mı?

Yani kolektif kullanıma, kolektif hakka kapalı, kişinin birey olarak özgürlük alanını genişleten ve bunu onur esasına dayandıracaktır. Burada bir tereddüt var mı?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Şöyle Sayın Başkanım, yani, evet kişisel bir hak olarak görüyoruz, ama kolektif kullanımı da sınırlandıracak bir beyanın yer almasına ihtiyaç duyulmaması gerektiğini düşünüyoruz.

Evet, kişisel bir hak olarak geçmelidir ama, kolektif olarak da kullanılamaz gibi sınırlandıran bir hüküm bence gerekçede de, metinde de olmaması gerekir.

BAŞKAN – Yani onu nasıl formüle edecekse etsin arkadaşlar.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Çünkü kabul edersiniz ki burada hocalar var, benim alanım değil sonuç itibarıyla, ama kolektif haklarla bireysel hakların temel hak ve özgürlükler noktasında birbirinin içine geçen…

BAŞKAN – Ayla Hanım, birey odaklı dediğimize göre, birey odaklı demek kişiye özgü demektir, buna sanıyorum itiraz edecek bir durum yok.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Yok, buna bir itirazımız yok, ama sonuç itibarıyla temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, bireysel haklarla kolektif hakların birbirinin içine geçtiği birden fazla durum vardır, bunu en çok hocalarımız bilir. O yüzden sınırlandıran bir hükümle, kolektif olarak, hani, hiç koymayalım, öyle bir düzenleme yapmayalım, ama evet, kişisel olarak kullanılan bir haktır diyebiliriz, bu yeterlidir.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Buradan hareketle oraya gidilebilir mi?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Kullanılamaz hükmü, herhangi bir şekilde gerekçede de olmaması lazım yani.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Böyle bir şey olacağını kimse söylemiyor zaten, sadece kişisel hak olduğu noktasına bir vurgu yapılıyor.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Yani insan merkezli olduğu için biz de bunu öyle görüyoruz, evet, kişi merkezlidir.

BAŞKAN – Ama bu tartışma, kolektif olarak kullanılacaktır anlamını da doğurmaması lazım.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Ne kolektif olarak kullanılması ne kullanılmaması.

BAŞKAN – Şimdi, birbirimizi doğru algılama açısından Ayla Hanım, yani hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız, netice itibarıyla geçmişte de var, şimdi de var, gelecekte de olabilir, bir ayaklanma hâli olduğunda, Oktay Beyin biraz sert ifadelerle ifade ettiği, bu benim onurumla yaptığım bir iştir derse, bu da bu nedenle anayasal himaye görecekse, bu hepimizin arzu etmediği bir durumdur, buna kapalı olması lazım bunun, çünkü birey hakkı olması lazım bunun. O takdirde, ben cevap olsun diye söylemiyorum, ama kargaşa ortamını ifade etmek için söylüyorum, herkes aynı hakkı kullanmaya kalkarsa, herkesi birbiriyle kavgalı bir toplum yapmış oluruz. Birbirleriyle çelişen, çatışan bir Türkiye'ye bu kapıdan girmiş oluruz ki bu yanlış olur. Endişe budur. Bu endişe burada izale edilirse, gayet düzgün, bireyin özgürlük alanlarını genişleten bir anayasa yapmamıza da hepimiz vesile olmuş oluruz.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Evet, bir görelim biz de hem madde yazımına geçeriz, bir açığa çıkan sonucu görelim, daha sonra en azından gerekçesine katılacak, dediniz ya, “Gerekçesinde bu kaygıları giderecek bir zemin yaratılır.” diye ifade etti Sayın Türmen, diğer arkadaşlar da kabul ettiler, biz de böyle değerlendiriyoruz.

BAŞKAN – Belki, orada, tabii, uluslararası metinlerden de yararlanabilir hocalarımız, benim aklıma geleni ifade ediyorum. Zaten bu kavramı, biz, sayın hocamızın ifade ettiği gibi pek çok uluslararası bildirgeye, beyana vesaireye gözü kapalı imza atıyoruz, sağ olsun büyükelçilerimiz, Rıza Bey alınmasın. Onların hepsi de bizim anayasadan üstün kuralımız hâline geldi.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Anayasadan üstün değil Sayın Bakan, yasalardan üstün, anayasadan değil, o farklı bir tartışma…

BAŞKAN – Hocam, biraz böyle işte egzajere ederek kullanıyoruz.

Dolayısıyla, pek çok metinle zaten biz bunu kavramışız. O zaman, biz bunu anayasamıza yerleştirirken içini doldurarak, içini bilerek ve ne anlama geldiğini hissederek yapmamız gerekiyor. Bu çerçeve içerisinde arkadaşlarımız şeylerini hazırlasınlar.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Hocam.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, burada temel hak ve hürriyetlerden söz ediyoruz, bunun öznesi tabii ki bireydir. Yani bütün bu söyleyeceğimiz,
Yani bütün bu söyleyeceğimiz, ister insan onuru olsun ister alttaki bütün bu haklar kataloğu olsun bireye tanınmış haklardır. Bu haklardan bazıları ne bileyim, toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı ya da sendika kurma hakkı; bunlar başkalarıyla birlikte kullanılır ama yine bireysel bir haktır. Her bireyin toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma hakkı vardır ve başkaları da vardır o hakkı kullanan; onun için birlikte kullanılır ama bireysel haktır bu ya da sendika kurma hakkı da böyledir. Bireysel hak olarak benim sendika kurma hakkım vardır ama bunu tabii ki, diğer kişilerle birlikte yaparım ama bu, buna kolektif hak niteliği kazandırmaz; yani bunu söylemek istedim.

İzniniz olursa şu şeyi okuyayım, belki bu hem Ayla Hanımın hem diğerlerinin kaygılarına cevap verir. Şöyle dedik biz: “Herkes bir kere insan onuruna sahiptir.” Bu, bir ilke; ondan sonra, bu neye yol açar, neyin kaynağıdır? “İnsan onuru insan haklarının, anayasal, siyasi düzenin ve toplumsal barışın temelidir.”

BAŞKAN – Metin olarak değil mi, gerekçe olarak değil?

RIZA TÜRMEN (Devamla) – Hayır, metin bu.

Ondan sonra dedik ki: “Herkes insan onuruna dayanan dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez hak ve özgürlüklerine sahiptir.” Çünkü insan haklarının çıktığı yer bu.

Bu kadar yani…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Nitelikle kavramı birleştirmişsiniz siz.

RIZA TÜRMEN (Devamla) – Evet, yani buradan da gördüğünüz gibi tamamen bireysel düzeyde ve bütün insan haklarının buradan kaynaklandığını gösteren biçimde bir tasarı hazırladık biz.

BAŞKAN – Evet, tartışmaya açalım.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben de bir şey söyleyeyim ve hem de fazla uzatmamış olalım.

Maddeye geçelim bence ve bu şey konusunda aşağı yukarı mutabakat sağlandı aynı zamanda gerekçe konusunda da. Fakat burada sizin kaygılarınız çerçevesinde bir şey: Tabii, aslında memleket anayasayla idare edilmiyor, kanunlarla idare ediliyor.

Sonuç itibarıyla, bir suç olan veya herhangi bir eylem mevzubahisse, bu Ceza Kanunu’na tabi olarak takip edilecektir, Ceza Kanunu’na göre.

Şimdi, bunun Anayasa’ya aykırılığı meselesi işte Anayasa Mahkemesinin bakacağı bir konu. Yani Anayasa’daki bu düzenleme her ne kadar kişilerin temel hak ve hürriyetlerini düzenliyor olsak da aslında Anayasa’daki düzenlemelerin muhatabı yasama organı ve Anayasa Mahkemesi. Tabii ki, diğer yargı organları da genel olarak ama onlar daha çok alt hukuk normlarıyla bağlı.

O bakımdan, buradaki konu, yani o dediğiniz sorunlarla ilgili hukuki düzenlemeler acaba bu maddeye aykırı olur mu konusu olarak tartışılabilir; yoksa yani buradaki bu 1’inci maddeden hareketle benim böyle bir hakkım var diye kimsenin bir eylem yapabilmesi mümkün değil, çünkü Ceza Kanunu’nu karşısında bulacak. O açıdan bence o anlamda da kaygılara biraz yer yok gibi geliyor.

BAŞKAN – Anladım; teşekkür ediyoruz Hocam.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bir ekleme yapabilir miyim?

BAŞKAN – Tabii Hocam, buyurun.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şimdi, Rıza Bey biraz önce, gerçi temel hak ve hürriyetlerin niteliğiyle birlikte bir tanımlama getirdiler. Ben sadece buradaki temel hak kataloğuna yaklaşım şekli olması yönüyle bir teklifte bulunmak istiyorum. O hukuki niteliklerini biz başka bir maddede yazdık ve arzu ederseniz onu da ifade edebilirim.

“Devlet organları kişi onur ve haysiyetine, insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına saygı duymak, bu değerleri korumak, geliştirmek ve önündeki tüm engelleri kaldırmakla yükümlüdür.” tarzı bir madde.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bizde de var da en sona koyduk onu.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani bunu, işte, en temel…

BAŞKAN – Tamam, meram aynı; o zaman kelimeler karıştırıp ortadan bir tane…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani şeyi de “Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığı adı altında da “Herkes, insan olmaktan kaynaklanan kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasında herkes başkalarının hak ve hürriyetlerine saygı göstermekle yükümlüdür.” tarzı bir öneri var.

Arz ederim efendim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Biz, devletle başlamayalım dedik efendim, insanla başlayalım.

BAŞKAN – Tamam devletle başlayalım, milletle başlayalım ama bir tarafından tutalım.

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Sayın Başkan, galiba bir de şöyle bir endişe dile geliyor: Kolektif kullanımın aslında ne olduğunu açmak lazım ve ben şöyle bir formüle etsem, bilmiyorum bu kaygı sahipleri de buna katılır mı? Biz insan onuru kavramının kolektif bir direnme hakkına dönüşmemesi gerektiğini galiba düşünüyoruz. Burada aslında “Bu hak bireysel mi, kolektif mi?” derken tartışma o.

BAŞKAN – Evet.

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Alman Anayasası’nda bile “İnsan onuru kavramından demek ki, böyle bir kolektif, gayrimeşru iktidara karşı –Artık, o da bir algı tabii- insanların meşruiyetini kaybettiğini düşündüğü iktidara karşı direnme hakkı çıkmıyor.” denilmiş ki, Alman Anayasası’nın 20’nci maddesine aynı zamanda “Bir direnme hakkı Almanların hepsinin hakkıdır.” diye konulmuş. Demek ki, aslında, uluslararası alanda “insan onuru” dediğimiz şey bir temel hak ve özgürlükler, birey hakkı ama bunun kolektif kullanımı için bunun ortaya çıktığı Almanya da bile “Hayır, o ayrı hükümdür.” denilmiş. Dolayısıyla bizim böyle bir endişeyi şu anlamda taşımamıza gerek yok; bu kavram onu içermiyor, yani burada şey koymamız lazım.

BAŞKAN – Kolektif bir kullanıma izin vermiyor diyorsunuz.

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Öyle olsaydı Alman Anayasası’nda bile konulmazdı; hâlbuki 2’nci madde Alman Anayasası’nda “ayrıca” demiş, yani “Bütün Almanların bir direnme hakkı vardır.” diye; öyle düşünmek lazım.

BAŞKAN – Ayla Hanım, buyurun.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Evet, ben yapılan açıklamalar için teşekkür ederek başlayayım.

Biz de şöyle düşünüyoruz: Gerçekten anayasayı biraz daha insan merkezli olarak değerlendirdiğimiz için insanla başlama, ama daha sonra, korunması ve geliştirilmesi boyutuyla devlete sorumluluk yükleme esası üzerinden değerlendirmiştik.

BAŞKAN – Pardon, Ayla Hanım, son cümleyi anlayamadım, çok özür dilerim.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Anayasaya insanla başlama; çünkü insan merkezli bir anayasa yapacağız diyoruz. Belki, daha sonrasında, koruması ve geliştirilmesi boyutuyla devlete sorumluluk yükleyen bir diğer hükümle ya da ikisini birleştirerek…

BAŞKAN – Öneri olarak diyorsunuz, değil mi?

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Evet, öneri olarak böyle değerlendirebiliriz.

BAŞKAN – O zaman…

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Şöyle, ben okuyayım: “İnsan onuruna dokunulamaz. İnsan onuruna saygı devlet ve toplum yaşamının temel ilkesidir. Herkes insan onurundan kaynaklanan, kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez hak ve özgürlüklere sahiptir. İnsan hak ve özgürlükleri onurlu bir insani yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak bir bütün oluşturur.” Daha sonrasında, korunması ve geliştirilmesiyle ilgili olarak “İnsan hak ve özgürlüklerinin korunması, gerçekleştirilmesi ve geliştirilmesi bireyin, toplumun ve devletin temel görevidir.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bunların hepsini alt alta yazabilir miyiz slayta?

BAŞKAN – Şimdi, şöyle yapalım arkadaşlar; yani önemli olan verimli çalışmak.

Hocam, sizin var mı bir öneriniz?

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Var.

BAŞKAN – Onu da dinleyelim ve ondan sonra…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ben okuyayım isterseniz. “İnsan onuru ve haysiyeti dokunulmazdır. Devlet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla insan onur ve haysiyetini korumak ve ona saygı göstermekle yükümlüdür.” diyoruz.

Niteliği, bütünlüğü, kaynağı konusunu 2’nci maddeye bıraktık biz.

BAŞKAN – Tamam. O zaman, şimdi arkadaşlar, bunun üzerinde biz milletvekilleri olarak ne desek sonuca etkili değil. Bunu teknik elemanlara bırakalım ve her partiden birer tane arkadaşımızı bir odaya kapatalım ve “Anlaşın gelin, anlaşamazsanız gelmeyin.” diyelim ve öğle yemeğine biz gidelim, onlar aç kalsınlar!

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Çok iyi bir fikir!

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ama insan onuruna aykırı…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Çok adil bir çözüm oldu Başkanım, gerçekten!

BAŞKAN – Şimdi bir öneri daha var, o öneriyi de alalım; buyurun.

PROF. DR, ALİ AKYILDIZ – Şimdi, önerimin gerekçesini de söylüyorum. Bu madde çok kısa olmalıdır madem semboliktir. Yanında hiçbir şey ihtiva etmemelidir, devam eden kısımda onlar düzenlenmelidir.

“Hiç kimsenin saygınlık ve haysiyeti ihlal edilemez.” Benim önerim budur efendim.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben de Ali Bey’e destek veriyorum. Bu madde sadece insan onur ve haysiyetini düzenlemeli. Diğer hususlar maddeye girmezse daha iyi olur hem altını çizmek, vurgulamak bakımından maddeye buradaki tartışmalar çerçevesinde atfettiğimiz anlam bence bunu gerektiriyor.

Diğer hususlar 2’nci maddede tabii ki, ayrıca…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bir de yanılmıyorsam, dünkü toplantıda da en son bu temel ilkelerin üç başlığı; birincisi insan onuru, ikincisi temel hak ve hürriyetlerin kaynağı, niteliği ve bütünlüğü, üçüncüsü de eşitlikti.

Dolayısıyla 1’inci maddede insan onuruna bu belki devletin yükümlülüğüne değinilebilir, diğerlerine bütünlük, vesaire, diğer maddelerde geçersek daha iyi olur. Arada kısa olmuş olur.

BAŞKAN – Tamam, bu da ışık tutar bilim adamlarımıza…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – AK PARTİ’nin önerisi de var mı orada?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hangisi?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Kişi onur ve haysiyeti dokunulmazdır.” dedik. Ondan sonra, devlet…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani nasıl yapacağız efendim? Acaba bunların fotokopisini çıkarıp, bizlere de dağıtılsa daha mı kolay olur?

BAŞKAN – Şimdi, isterseniz arada o fotokopiler falan çıkarılır, çok kolay iş. Biz burada geniş bir heyetle ne kadar konuşursak konuşalım ulaşabileceğimiz neticede tartışmayı genişletme dışında bir fayda sağlayamayız.

Konunun uzmanları var ve konunun uzmanları hepimiz güvendiğimiz, inandığımız arkadaşlarımız. Bunlar içeri girsinler ve bir yerden başlasınlar. Anlaşamazlarsa gelsinler, biz buradan araştırmaya çalışalım; oldu mu?

İbrahim Bey, ya biz çıkalım burayı danışmanlara bırakalım ya da müsait bir oda varsa danışmanları oraya alalım.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Danışmanlar mı, teknik heyet mi? Yani hocalar mı?

BAŞKAN – Hocalar, hocalar.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Müsaade buyurursanız, biz de karnımızı doyuralım ve ondan sonra, yani aç karnına biliyorsunuz kafa çalışmaz.

BAŞKAN – Hocam, demir tavında dövülür; şu işi halledin. Şimdi, gider bir iş gelir, vazgeçtim dersin.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Peki, o zaman siz buyurun.

BAŞKAN – Size biz yemeğin en güzelini ayıralım.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Peki, teşekkür ederiz efendim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hep beraber yemek yiyelim, ondan sonra…

BAŞKAN – Olur tabii.

Saat 14.00’de kadar ara veriyorum.

Kapama Saati: 12.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.38

----- 0 -----

FARUK BAL (Konya) – Biz “insan onuru” veya “kişi onuru” diyelim. “Kişi onuru” biraz tırmalıyor. “İnsan onuru ve insan haysiyeti dokunulmazdır. İnsan onuru ve haysiyeti insan haklarının, anayasal düzenin ve toplumsal barışın temelidir.

Devlet insan onur ve haysiyeti ile insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına saygı duymak, bu değerleri korumak ve bunların önündeki tüm engelleri kaldırmakla yükümlüdür.”

Gerekçe:


Devlet kavramı geniş anlamıyla kamu yetkisi ve gücünü kullanan bütün organları ve kurumları ifade etmektedir.

İnsan onuru ve haysiyeti insanın sadece insan oluşunun kazandırdığı değerin tanınması, korunması ve geliştirilmesini ifade etmektedir.”

şeklinde bir taslak sunmuşlar. Bununla ilgili olmak üzere…

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Gerekçede “salt insan oluşu” “sadece insan” değil.

FARUK BAL (Konya) – “Salt” bir hukuki tabir değil, buna “mutlak” diyelim o zaman.

YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – “Mutlak insan” yok Sayın Başkanım.

FARUK BAL (Konya) – Bir dakika, orayı halledebiliriz.

AYLA AKAT ATA (Batman) – İnsanın insan oluşunun kazandırdığı…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – İnsanın yanına başka bir şey eklemediğimizi belirtiyoruz aslında.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – İnsanın insan olmaktan kaynaklanan…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Sadece insan olmaktan kaynaklanan.

FARUK BAL (Konya) – Onun yerine, farklı düşünen arkadaşlarımız varsa kelime bulmaya çalışsınlar.

Şöyle bir taslak ile bilim heyeti hazırladı, danışmanlar heyeti hazırladı. Madde şu Hocam: “Kişi/İnsan onuru ve haysiyeti dokunulmazdır. Kişi/İnsan onuru ve haysiyeti insan haklarının ve anayasal düzenin temelidir.

Devlet kişi/insan onuru ve haysiyeti ile insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına saygı duymak, bu değerleri korumak ve bunların önündeki tüm engelleri kaldırmakla yükümlüdür.”

Gerekçe daha kısa: “İnsan onuru ve haysiyeti insanın sırf insan olmaktan kaynaklanan değerinin tanınması, korunması ve geliştirilmesini ifade etmektedir.

Devlet kavramı geniş anlamıyla kamu yetkisi ve gücünü kullanan bütün organları veya kurumları ifade etmektedir.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İki defa “ifade etmektedir.” Birisine “belirtmektedir” filan mı diyelim?

FARUK BAL (Konya) – Tabii, o düzeltilir.

Sayın Hocam, ben olgunlaşmasına katkı olsun diye söz almıştım zatıaliniz geldiğinde arkadaşlardan. İkinci fıkranın fıkra olarak yazılması…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Gerekçenin mi, maddenin mi?

FARUK BAL (Konya) – Maddenin ikinci fıkrasının fıkra olarak yazılmasının usul ekonomisine, anayasa yazım tekniğine çok uygun olmadığını düşünüyorum, onu gerekçeye atalım diye… Orada ne anlatmak istiyorsak, insan haysiyeti, dokunulmazlık… Burada dokunmayacak kimdir? Hem devlettir veya hem de kişilerdir.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Maddi ve manevi varlığını geliştirme.” diyoruz ya, o olmalı.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bu çok önemli.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – O olmazsa bir anlamı olmaz, sınırsız olur o zaman. O olmalı.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Orada pozitif yükümlülüğünü açıkça görüyoruz, sadece dokunmama değil, aynı zamanda koruma, saygı duyma yükümlülüğü var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O önemli bir şey.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani devletin amaç ve görevlerini de burada zikretmiş oluyoruz bu anlamda.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Benim gördüğüm bu güzel bir 1’inci madde, Anayasa’nın 1’inci maddesi. Yalnız “kişi” yerine “insan” koymak lazım.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, o zaman, arkadaşlar, üzerinde söz almak isteyen arkadaş varsa alsın, yoksa ben teyiden soracağım altına da “Beyanı okundu, imzası alındı.” gibi bir şerhi de düşmek için, yani burada uzlaşıyor muyuz uzlaşmıyor muyuz, bunu tespit etmek için.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben o zaman bir söz alayım.

Arkadaşlara teşekkür ediyorum, ellerine sağlık. Bence güzel bir metin olmuş. Böylece burada hem ilk o metinler verildiği zamanlar başlıklar, sizde bir farklılık vardı, o da bu metnin içerisine girmiş. Dolayısıyla, buradaki bütün görüşleri toplayan, bütün hassasiyetleri içeren metin olmuş. Yani, ikinci fıkra kalsın bence de, tabii o önemli, çünkü bu birinci fıkrada belki ikinci cümle devlete yükümlülük getiren bir şekilde ifade edilebilirdi, o zaman belki tartışılabilirdi ama bu hâliyle bence ikinci fıkranın burada bulunması lazım.

Gerekçesiyle beraber de güzel olmuş fakat bu kişi/insan meselesini burada mı halledeceğiz başka bir yerde mi?

FARUK BAL (Konya) – “Kişi” diyenler kim, onu bilmiyorum ama dile yerleşmiş olan “insan”dır.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – “İnsan” diyelim o zaman, “kişi”yi toptan çıkaralım, kabul.

Yani, bir enstantane olsun, o da düşünülebilir diye oraya yazdık.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, ben de benzer şeyler söylemek istiyorum. Bir kere, çok teşekkür ederim gerçekten bu maddeyi hazırlayanlara, gayet güzel olmuş. Bu madde efendim, bence çok önemli, yaşamsal bir önem taşıyor; Anayasa’nın nasıl bir anayasa olduğunu bu maddeyi okuyunca anlıyorsunuz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yeni Anayasa olduğunu anlıyorsunuz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yeni Anayasa olduğunu anlıyorsunuz maddeyi okuyunca. Yani, anayasal düzenin temeli neye dayanıyor, devletin varlığı nedir, bütün bunlar bu maddede ortaya çıkıyor. O bakımdan, gerçekten, gerekçesiyle birlikte çok güzel bir madde.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani övünebiliriz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, yazarları övünebilir bununla.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Evet, biz de arkadaşlara teşekkür ediyoruz.

Hemen hemen her dört siyasi partinin de özde anlaştığı… Belki belli paragraflar zaten ikinci başlık altında düzenlemek üzere ertelenmiş, onun dışında arkadaşlarımız kısa, öz, hepimizin de muradını açığa çıkaran bir metin açığa çıkarmışlar, biz de teşekkür ediyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Metinde anlaştık arkadaşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz aslında hepimizin uzlaştığı, uzlaştığına göre çok kıymetli bir metne ulaştık ama alttaki gerekçe onu bence tam tanımlamıyor. Yani altta “devlet” kavramını tarif ettik kaldık.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bu gerekçe notu, not aldık biz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Gerekçeyi bu notlara göre geliştireceğiz.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bunları yazdıktan sonra, diğer haklardaki o sınırlama nedenleri vesaire ifade edildikten sonra buraya döner, gerekçeyi bu kapsamda yeniden ele alırız diye düşünüyoruz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “Gerekçe notu” yazarsak daha net olur.

FARUK BAL (Konya) – O zaman altına düşeriz. Buna bakanlar, herkes “Gerekçe bu kadarmış.” derler.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Gerekçe notu” diyor zaten.

FARUK BAL (Konya) – Onun altına parantez aç: “Aşağıdaki not, temel hak ve hürriyetlerle ilgili gerekçeler yazılacağı sırada dikkate alınması için düşülmüştür.”

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Başkanım, bir şey söyleyebilir miyim ben bu konuda.

Bundan sonra madde metni yazılacağı için, arkadaşlarla konuşurken, bazı hususların gerekçede mutlaka belirtilmesi gerektiği kanaatine vardık ama bu şimdi aklımızda, ileride biz bunu unutabiliriz. Onun için, bunları not düşüyoruz, bundan sonraki süreçte de hep bu yöntemi takip edersek daha iyi olur.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani, her maddenin altına gerekçede yer almasını düşündüğümüz konularda not düşelim, o hatırlama babından faydalı olur diye düşünüldü.

FARUK BAL (Konya) – Peki, tamam mıyız arkadaşlar, hayırlı olsun diyebilir miyiz?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayırlı olsun.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Anayasa’nın ilk maddesi böylece yazılmış bulunmaktadır, hayırlı olsun diyorum.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Herhâlde “İnsan onuru” olacak madde başlığı. Biz yazmadık ama…

FARUK BAL (Konya) – Şimdi o “onur” mu? Bir de onu aslında şurada…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Onur ve haysiyet” diye iki kelime kullanılıyor.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Başlık olarak “İnsan onur ve haysiyeti” diyelim.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Bertil Hocam siz daha vâkıfsınız gibi izlenim aldım. Şimdi, yabancı metinlerin hepsinde bu kavram ifade edilirken “dignitè” ifade ediliyor. Şimdi bu “onur” kelimesi Fransızcada, İngilizcede ve diğer lisanlarda olmasına rağmen onlar “onur” demiyor. Biz şimdi Fransız’dan daha fazla Fransız olarak Fransızca bir kelimeyi “dignité” karşılığında kullanıyoruz ya da İngiliz’den daha İngiliz olarak “honor” kelimesini burada kullanıyoruz. Biz bir anayasa yapacaksak, bence bunun karşılığı neyse dil bilimcilere soralım, bulsunlar, onu kullanalım.

PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – En son tahlilde onu yapabilirsiniz, belki “haysiyet” diye önerecekler.


Yüklə 414,74 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin