2- İbn Mesud
Annesinin adı olan “Ümmü Abd” nedeniyle “İbn Ümmi Abd” da denilen576 Abdullah b. Mesud, Allah Rasülü’nün (s.a.a), hicretinin 32. yılında altmış küsur yaşında Medine’de vefat etmiş ve Baki mezarlığına defnedilmiş ashabından biridir.577
Onun hakkında şöyle denmiştir: Allah Rasülü’nden (s.a.a) sonra Mekke’de Kur’an’ı açığa vuran, Kureyş’in kulağına ulaşmasını sağlayan ve bu yüzden de Allah yolunda eziyet gören ilk kişidir.578 Sahabe arasında kıraat ilmiyle ünlüdür.579 Ömer, hükümeti sırasında onu Kufe’ye, Kufelilere Kur’an, şeriat ve ahkâmı öğretmek üzere göndermişti. Bunun üzerine onların arasında ilmi yaydı ve çok sayıda kişiye fıkıh öğretti.580 Taberi, Mesruk’tan şöyle rivayet etmiştir: “Abdullah [b. Mesud] bize [Kur’an‘dan] sure kıraat ederdi. Sonra onun hakkında hadis söyler ve gün boyunca onu tefsir ederdi.”581 Suyuti, İrşad’da Halili’den, Süddi’nin kendi tefsirini bazı senedlerle İbn Mesud ve İbn Abbas’a dayandırdığını nakletmiş ve sonra şöyle demiştir: “Hâkim, Müstedrek’inde o tefsirden bazı konuları Mürre tarikiyle İbn Mesud’dan zikretmiş ve tashih etmiştir.”582
Şii ve Sünni tefsir kitaplarında ayetlerin manası zikredilirken İbn Mesud’dan çok sayıda rivayet ve görüş nakledilmiştir.583 Bu yüzden sahabe müfessirler arasında sayılmıştır.584
Alkame’den şöyle nakledilmiştir:
Bir gün İbn Mesud dedi ki: “Allah’ın kitabını benden daha iyi bilen birine rastladığımda onun bulunduğu yere seyahat ederdim.” Adamın biri ona dedi ki: “Ali’yle (a.s) görüştün mü?” Dedi ki: “Evet, onunla görüştüm, ondan [Kur’an ilmini] aldım ve Kur’an’ın kıraatını öğrendim. O, Allah Rasülü’nden (s.a.a) sonra insanların en hayırlısı ve onların en âlimi idi. Onu, sular seller gibi akarken gördüm.”585
Onun Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) Şiisi ve takipçisi olduğuna ilişkin âlimlerin rivayet ve görüşleri muhteliftir. Saduk’un (r.h) Hisal’deki rivayetine göre o, Ebubekir’in hilafet postuna oturmasını reddeden on iki kişiden biriydi. Kureyş’e şöyle demişti: “Sizler biliyorsunuz ve hayırlılarınız da biliyor ki Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’i Peygamber’e sizden daha yakındır. Eğer siz bu işi (hilafet) Allah Rasülü (s.a.a) ile akrabalığınız nedeniyle iddia ediyor ve ‘bizim geçmişimiz var’ (yani sizden önce İslam’a inandık) diyorsanız Peygamberinizin Ehl-i Beyt’i Allah Rasülü’ne (s.a.a) sizden daha yakındır ve onların (İslam’daki) geçmişi sizden daha fazladır. Peygamberinizden sonra Ali b. Ebi Talib (a.s) bu işin (hilafet) sahibidir. Öyleyse Allah’ın onun için kararlaştırdığı şeyi ona iade edin ve buna sırt çevirmeyin. Yoksa ziyana uğrarsınız.”586 Yine onun aracılığıyla Allah Rasülü’nden (s.a.a) birtakım rivayetler nakledilmiştir. Buna göre Peygamber’den (s.a.a) sonra İsrailoğullarının liderleri sayısınca on iki halife gelecektir.587 Ebu’s-Salah, Takrib’de onu Masum İmamların (a.s) velayetine inanan kimseler arasında zikreder.588
Hz. Ali’den (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: “Yeryüzü yedi kişi hatırına yaratıldı. Onların hatırına (insanlar) rızıklandırılır, üzerlerine yağmur yağar ve yardım görürler: Ebuzer, Selman, Mikdad, Ammar, Huzeyfe ve Abdullah b. Mesud. Bense onların imamıyım. Onlar, Hz. Fatıma’nın (s) cenaze namazında hazır bulunanlardır.”589
İbn Mesud’un Osman karşısında tavrını göstermesi, Osman’ın emriyle mescidden çıkarılması ve bu arbede sırasında dişinin kırılması, Ebuzer’in cenaze namazını kıldığı için dövülmesi gibi olaylar kitaplarda zikredilmiştir.590 Şia’nın meşhur rical âlimi Mamekani onu İmamiye’nin övülmüş, hatta sika (güvenilir) şahsiyeti olarak tanıtmış,591 masumiyete inanması ve Müminlerin Emiri’nden başkasının imametini kabul etmemesine dayanarak bazı konularda istidlalde bulunmuştur.592
Seyyid Murtaza’nın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “İbn Mesud’un pâk olduğu, fazilet ve imanı, Allah Rasülü’nün (s.a.a) onu medhü sena ettiği ve övgüye değer bir halde bu dünyadan göçtüğüne dair ümmet arasında ihtilaf yoktur.”593 Fakat bazı rivayetler onun tam manasıyla Müminlerin Emiri’ne tabi olmadığını ve kimi meselelerde bağımsız görüşe sahip olduğunu anlatmaktadır.594 Keşşi (r.h) şöyle buyurmuştur: “İbn Mesud ve Huzeyfe’nin durumu hakkında Fazl b. Şazan’a sordular. Dedi ki: Huzeyfe, İbn Mesud gibi değildi. Çünkü Huzeyfe sağlam bir sütundu. İbn Mesud’un ise kafası karışıktı. O toplulukla hemhal oluyordu, onlara uyarak yoldan çıkmış ve onlara meyletmişti.”595
Ayetullah Hoi, Keşşi’nin sözünü, onun Şii olduğuna delalet eden rivayetleri ve bu rivayetlerin zayıf olduğu hükmünü naklettikten ve Müminlerin Emiri’ine tam manasıyla tabi olmadığını zikrettikten sonra şöyle buyurmuştur: “Aktardıklarımızdan, Abdullah b. Mesud’un Ali’nin (a.s) velayetini kabul ettiğinin ve hakkaniyetine inandığının sabit olmadığı anlaşılmaktadır. Fakat buna rağmen güvenilirliğinde mesele yoktur. Çünkü Kamilu’z-Ziyarat’ın senedlerinde yeralmıştır.”596
Şu halde denebilir ki, Ehl-i Sünnet’in nezdinde onun azamet ve güvenilirliğinde ittifak vardır. Şia’da onun hakkındaki rivayet ve sözlerde farklılıklar varsa da rivayet ve sözlerin genelinden çıkan sonuç, halifelerin hükümetini hak görmediği ve Ali’yi (a.s) hilafetin sahibi kabul ettiği, ilmi açıdan Hazret’in talebesi olduğu ve onun ilminden yararlandığıdır. Fakat Selman ve benzerleri gibi Hazret’in karşısında kendi reylerini asla beyan etmeyen türden halis Şii olmamıştır. Onun hakkında çokça övgü nakledilmiş olması ve hiç kimseden onun güvenilir olmadığına dair bir beyan işitilmemesi nedeniyle onun sika biri olduğuna güvenilmesinde şaşılacak bir şey yoktur ve sahih tarikle Allah Rasülü’nden (s.a.a) veya Müminlerin Emiri’nden (a.s) onun aracılığıyla nakledilmiş rivayetlere itimat edilebilir. Kur’an ayetlerinin manasına dair Şii ve Sünni tefsir kitaplarında ondan aktarılmış rivayet ve görüşler gözönünde bulundurulduğunda onun müfessir olduğunda da tereddüt kalmamaktadır. Fakat onun, Kur’an’ın bütün manalarına vakıf müfessirlerden olmadığına dikkat etmek gerekir. Bunun delili de “müfessir sahabelerin ortak noktaları”nda zikredilenlerin dışında, Mansur b. Hazım’ın muteber rivayetidir. Bu rivayette imamete itikadı olmayanlarla yaptığı münazarayı İmam Sadık’a (a.s) aktarırken şöyle demiştir:
Onlara [imamete itikadı olmayanlara] dedim ki: “Kur’an’ın kayyımı [Kur’an’ı aslına uygun biçimde tefsir ederek ayakta tutan] kimdir?” Dediler ki: “İbn Mesud kesin olarak [Kur’an’ın manasını] bilir...” Dedim ki: “Hepsini bilir mi?” Dediler ki: “Hayır. Ali’den başka Kur’an’ın tamamını bildiği söylenen hiçkimseyi görmedik.”597
Dostları ilə paylaş: |