Portre Değerler Ölçeği
Portre değerler ölçeği (PDÖ) 11 yaşından başlayarak çocuk, yaşlı ve soyut, bağlamdan bağımsız düşünmeyi vurgulayan Batı okullarında eğitilmemiş kişiler
4 Bu Rokeach’in (1973) amaç değerlerle araç değerlerin farklı işlev gördüğü görüşünü izlemiştir. Benim araştırmalarım bu ayırımın gerçek hiçbir öneminin olmadığına işaret etmektedir (Schwartz, 1992). Elli maddelik ŞDT’de bir madde atılmış, gözden geçirilmiş 57 maddelik sürümüne iki başka madde eklenmiştir (1994).
5 Schwartz (1994) değerlerin önemlerini değerlendirmeyi onları önem sırasına koymaya tercih etmenin arkasında yatan gerekçeyi açıklamaktadır.
ŞDT katılımcı ile aynı cinsiyetten 40 farklı insanın sözlü kısa portrelerini içerir (Schwartz, 2005b, Schwartz ve Ark. 2001).
örneklemlerinde on temel değeri ölçmek için geliştirilen ŞDT’ye bir alternatiftir. ŞDT’nin böyle örneklemler için uygun olduğu kanıtlanmamıştır. Eşit derecede önemli bir nokta da değerler kuramının yöntemden bağımsız olarak geçerli olup olmadığının değerlendirilmesinin alternatif bir araç gerektirmesidir6.
PDÖ katılımcı ile cinsiyet bakımından eşleştirilmiş 40 farklı kişinin kısa sözel portrelerini (betimlerini) içermektedir (Schwartz, 2005b; Schwartz ve Ark.,2001). Her portre, bir kişinin örtülü bir biçimde bir değerin önemine işaret eden, amaçlarını, dilek düzeylerini ya da arzularını betimlemektedir. Örneğin, “Yeni görüşler ortaya koyma ve yaratıcı olma onun için önemlidir. Yaptıklarını kendi özgün tarzıyla yapar” betimlemesi kendini yönetme değerlerini önemli bulan bir kişiyi anlatmaktadır. “Onun için zengin olmak önemlidir. Çok parasının olmasını ve pahalı şeyler istemektedir” betimlemesi güç değerlerine öncelik veren bir kişiyi anlatmaktadır.
Her portre için katılımcılar şu soruya yanıt verirler: “Bu kişiyi ne kadar severdiniz?”. Olası yanıtlar da şunlardır: bana çok benziyor, bana benziyor, biraz bana benziyor, azıcık bana benziyor, bana benzemiyor, bana hiç benzemiyor. Katılımcıların kendi değerlerini belirli değerler açısından örtülü olarak betimlenen kişilere kendi bildirimleri benzerliklerinden çıkarsıyoruz. Katılımcılardan kendilerini portreyle değil de portreyi kendileriyle karşılaştırmaları istenmektedir. Kişinin bir başkasını kendisiyle karşılaştırması dikkati yalnızca portrede betimlenen başkasının değişik yönleri üzerine çeker. Böylece, benzerlik yargıları da bu değer ilişki yönler üzerinde odaklanmak eğilimindedir.
Sözel portreler her bireyi onun için önemli olan şeyler açısından betimler. Dolayısıyla, araştırmanın konusu olarak değerleri açık bir biçimde ortaya koymaksızın, kişinin değerlerini yakalamaktadır. PDÖ (portre değerler ölçeği) belirli kişilik özellikleri olan birisiyle benzerlikten çok belirli amaç ve dilek düzeleri (değerleri) olan birisiyle benzerliği sormaktadır. Aynı deyim hem bir değer ve hem de bir kişilik özelliği anlamına gelebilir (örneğin, hırs, bilge, itaat). Ancak, bir amaca değer veren insanlar her zaman ona karşılık gelen kişilik özelliğini sergilemedikleri gibi, bir kişilik özelliğini sergileyenler de her zaman ona karşılık gelen amacı değerli bulmazlar. Ayrıca, bazı yaratıcı insanlar onlara yol gösteren bir değer olarak yaratıcılığa çok az önem veriyor da olabilirler.
Her değer için verilen portre sayısı değerlerin kavramsal genişliğini temsil etmek üzere üçle (uyarılma, hazcılık ve güç) altı (evrenselcilik) arasında değişir. Her değer için önem puanı, önceden bir değerin göstergeleri olarak belirlenen bu maddelere verilen ortalama değerlendirmedir. Çok boyutlu ölçekleme (SSA’çok boyutlu ölçekleme çözümlemesi; Schwartz ve Boehnke, 1992, 1994, 2005a) ve doğrulayıcı faktör çözümlemesi (analizi) (CFA ‘doğrulayıcı faktör çözümlemesi’; Schwartz ve Boehnke, 2004) kullanan çözümlemelerde bütün değerlerin kültürler arasında yaklaşık olarak eşit anlama geldiği
kanıtlanmıştır. Yerdi ülkeden 14 örneklemde on değere ilişkin alpha güvenirlik
katsayıları gelenek i çin 0.47 ile başarı için 0.80 arasında değişmektedir ve ortalaması 0.68’dir (Schwartz, 2005b).
Avrupa Toplumsal Taramasının (ATT) (European Social Survey; ESS) tasarımcıları (ESS: www.europeansocialsurvey.org) kuramı ve PDÖ’yü taramaya eklenmek üzere bir insan değerleri ölçeği geliştirmede bir temel olarak kullanmışlardır. ATT (Avrupa Tonlumsal
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
6On temel değeri ölçmek için hem Brocke ve Bilsky (2005( ve hem de Oishi, Schmmack, Diener ve Suh (1998) daha sonra ŞDT (Şchwartz Değerler Taraması) temelinde eşleştirilmiş karşılaştırmalar içeren araçlar geliştirmişlerdir..
Taraması) sürümü, büyük çoğunluğu PDÖ’den olmak on farklı değerin içeriğini daha iyi kapsamak için ek görüşleri de içermek üzere gözden geçirilmiş birkaç madde ile birlikte toplam olarak 21 madde içermektedir. Yirmi temsil edici ulusal örneklemde bu sürümdeki değerlerin Alpha güvenirlik katsayıları 0.36 (gelenek) ile 0.70 (başarı) arasında değişmektedir ve ortalaması 0.56’dır. Bu güvenirlik katsayıları her değeri yalnızca iki (evrenselcilik için üç) maddenin ölçtüğü gerçeğini yansıtmaktadır. Eşit düzeyde önemli bir nokta, bu kadar az maddeden kaynaklanan sınırlılıklar nedeniyle, maddeleri seçmede en önemle etmen iç geçerliği artırmaktan çok her değerin değişik kavramsal bileşenlerinin kapsanmasını en üst düzeyde sağlamaktı. Aşağıda görüldüğü gibi, düşük güvenirlik katsayılarına karşın, bu değerler davranış ve tutumları sistematik olarak yordamaktadır.
Tepki Eğilimlerini Düzeltme
Katılımcılar hem ŞDT ve hem de PDÖ’de tepki ölçeklerini kullanımlarında farklılıklar göstermektedirler. Bazı insanlar yol gösterici ilkeler olarak en soyut değerleri çok önemli ya portrelerin büyük çoğunluğunu kendilerine çok benzer olarak değerlendirmektedirler. Başkaları daha çok ölçeklerin ortasını kullanmakta, daha başkaları da değerlerin çoğunu önemsiz ya da portrelerin çoğunu kendilerine benzemez olarak değerlendirmektedirler. Ölçek insanların değer önceliklerini, farklı değerlerin görece önemini ölçmelidir. Böyledir çünkü davranış ve tutumları etkileyen herhangi bir değerin görece önemi değil ilişkili değerler arasındaki uzlaşmadır (tradeoff). Örneğin, iki kişi gelenek değerlerini 4. sırada değerlendirmişlerdir. Aynı mutlak puana karşın, gelenek değerleri diğer bütün değerleri daha düşük değerlendiren birisi için, diğer bütün değerleri daha yüksek değerlendiren birisi için olduğundan açık bir biçimde daha yüksek önceliğe sahiptir. Değer önceliklerini doğru olarak ölçmek için, tepki ölçekleri kullanımında bireysel farklılıklar düzeltilmelidir. Bu düzeltme için her bireyin tepkilerini kendi ortalaması üzerine merkezlendiriyoruz (ayrıntılar Schwartz, 2005a ve 2006’dadır). Bu, mutlak değer puanlarını kişi için her değerin görece önemine, örneğin, kişinin değer önceliklerine işaret eden puanlara dönüştürür.
Değer İçerik ve Yapısı için Kültürlerarası Kanıtlar
Kuram için kanıt olarak, ŞDT (Schwartz Değerler Taraması) verilerini ve PDÖ’nün ATT (Avrupa Toplumsal Taraması) sürümü verilerini kullanan değerlendirmelerin bulgularını getiriyorum. ŞDT verileri, 1988-2002 yılları arasında dünyanın insanların yaşadığı her kıtasından 68 ülkede 233 örneklemden toplanmıştır (toplam katılımcı sayıs yani N= 64271). Örneklemler oldukça farklı coğrafik, kültürel, dilsel, dinsel, yaş, toplumsal cinsiyet ve mesleksel grupları içermiştir. Örneklemler bir ulusu ya da o ulus içinde bir bölgeyi (16) temsil eden katılımcılardan, 1-12. sınıf öğretmenlerinden (74), değişik alanlardan lisans öğrencilerinden (111), ergenlerden (10) ve yetişkin uygunluk örneklemlerinden (22) oluşmuştur.
Her örneklem için, 56 ya da 57 değer maddesi arasındaki Pearson korelasyonlarının bir dizeyini (matrisini) hazırladım. Bu dizeyi Yapı Benzerliği Çözümlemesi ya da YBÇ (Similarity Structure Analysis or SSA) ile çözümledim (analiz ettim) (Borg ve Shye, 1995; Guttman, 1968). Metrik olmayan bu çok boyutlu ölçekleme tekniği maddeleri çok boyutlu bir mekanda aralarındaki mesafeler maddeler arasındaki korelasyonları yansıtacak biçimde noktalar olarak bir haritaya yerleştirir. Herhangi iki madde aralarındaki kavramsal benzerlik arttıkça görgül olarak daha ilişkili hale gelmekte ve böylece, çok boyutlu mekanda yerleri birbirine daha yakın olmaktadır. Yapı Benzerliği Çözümlemesi (YBÇ) Şekil 2’de gösterilene benzer fakat bölme çizgileri olmaksızın, maddeler arasındaki ilişlerin 2-boyutlu mekansal haritalarını sağlar. Maddelerin değerlere önceden dağıtımı haritaların bölmelenmesine rehberlik eder.
Eğer değerlerin güdüsel içeriği insanların değer önceliklerini örgütleyen en güçlü ilke ise, iki boyutlu mekanda değer maddeleri arasındaki ilişkiler bu içeriği yansıtmalıdır. Özgül olarak, mekanı 10 değerin her birini temsil eden maddeleri içeren belirgin bölümlere ayırmak mümkün olmalıdır. Eğer kuram değer ilişkilerinin yapısını doğru olarak betimliyorsa, o zaman, gözlenen bölmeler Şekil 1’deki kuramsal yapıya benzer dairesel bir örüntü oluşturmalıdır. Değerlerin güdüsel bir süreklilik oluşturması nederniyle, kesin sınırlara ilişkin kararlar keyfidir. Bitişik değerlerin sınırlarındaki maddeler anlam olarak kaçınılmaz bir biçimde biraz örtüşmektedir. Sonuç olarak, birçok örnekleme ilişkin çözümlemelerde, bitişik türden değerlerden maddeler açıkça belirgin bölmelerden çok kendi aralarında karışmış bir biçimde ortaya çıkabilirler. Bölmeleme ya da bölgelere ayırmaya ilişkin kurallar Schwartz (1992, 2005a)’da anlatılmıştır.
Şekil 2 bütün uluslardan birikmiş örneklemlerin toplamı bir örneklemden 57 değer için çok boyutlu bir ölçekleme çözümlemesi (SSA) sonuçları örneği sunmaktadır. Bu şekilde, temel değer bölmelerindeki özgül (belirli) maddelerin yerleri hem her değerin içeriğini ve hem de değerler arasındaki dairesel yapıyı tam olarak desteklemektedir. Tek tek örneklemlerden toplanan verilere uygulanan çözümlemeler (analiz ler) genellikle kavramsal olarak bitişik değerlerden maddelerin birbirleriyle karışması ve birkaç maddenin yakın bölmelere yanlış yerleşmesi gibi, hiç değilse, küçük sapmalar göstermektedir. Ancak, 233 örneklemden ayrı yarı çözümlemelerde, örneklemlerin yüzde 96’sında her değer ya belirgin bir bölge ya da bölüm ya da kavramsal olarak bitişik bir bölümle karışık bir alan oluşturmaktadır. Ruhsallık maddeleri örneklemlerin yalnızca yüzde 38’inde belirgin bir bölme oluşturmaktadır. Önerilen ruhsallık maddeleri en sık olarak, sırasıyla, gelenek, iyilikseverlik, evrenselcilik ve güvenlik değer bölmelerinde ortaya çıkıyordu.
Bu veriler çoğu kültürde insanlar 10 değer türüne belirgin olarak tepki verdiklerini ve bitişik değerler tarafından yakalanan daha geniş değer yönelimlerinin neredeyse evrensel olarak ayırt edildiğini göstermektedir. Avrupa Toplumsal Çözümlemesinde (ATÇ) kullanılan 21 maddelik PDÖ ile elde edilen bulgular da aynı sonuca işaret etmektedir. Yirmi (20) ülkeden 35,161 katılımcının tepkileri üzerine temellenmiş bir Yapısal Benzerlik Çözümlemesi (YBÇ) her biri önceden belirlenmiş değer belirteçleri içeren 10 ayrı bölmeye ayrılabilen yersel bir maddeler dizisi ortaya çıkarmaktadır. Dahası, değer bölmelerinin sırası (düzeni) kuramlaştırılmış dairesel yapıyı izlemektedir. Değerler ölçeğini dolduran 20 ülkenin her birindeki ayrı ayrı çözümlemeler (analiz) Şekil 2’ye çok benzeyen yapılarla sonuçlanmıştır. On beş (15) ülkede on değer on ayrı bölüm oluşturmaktadır. Kalan beş ülkede, sekiz değer belirgin bölmeler oluşturmakta ve kavramsal olarak bitişik iki değer birbirine karışmaktadır.
Yapı Benzerliği Çözümlemesi (YBÇ), değerleri oldukça farklı iki yöntemle ölçmüş değerler kuramını kültürler arası destekleyen, grafik kanıtlar sağlamaktadır. Doğrulayıcı fakötür çözümlemeleri (DFÇ) değerlerin içerik ve yapılarına ilişkin daha biçimsel (formal) istatistiksel testler sunmaktadır. Schwartz ve Boehnke (2004) ŞDT’yi (Schwartz Değerler Taraması) kullanarak 23 ülkede 10 örtülü değer etmeni (faktör) için düzenlemenin değişmediğini gösterdiler. Davidov, Schmidt ve Schwartz (2005) 20 Avrupa Toplumsal Çözümlemesi (ATÇ) ülkesinde düzenleme ilişkili ve metrik değişmezliğe ulaşmak için güdüsel olarak yakın değer çiftlerini yedi örtülü etmende birleştirmek zorunda kalmışlardır. Yirmi bir (21) maddelik ATÇ aracının her değeri bu kadar az sayıda maddeyle ölçmesi nedeniyle, değerleri birleştirmek için bu belki de gerekliydi.
Bu araştırmada üzerinde durulan bir başka soru da kuramın belirlediği 10 değerin yeterince kapsamlı olup olmadığına ilişkindir. Toplumlar arasında bireylerin en azından orta düzeyde önem yükledikleri geniş herhangi bir değeri dışarıda bırakmakta mıdırlar? Bazı evrensel değerlerin eksik olması olasılığını kesin olarak reddetmek güçtür. Fakat bulgular bunun pek olası olmadığını göstermektedir. Farklı birçok ülkede işbirliği yapılan araştırmacılar ŞDT’de eksik olabileceğini düşündükleri değer maddeleri eklemişlerdir. ŞDT’lere eklendiğinde, bu maddeler genel olarak anlamlarına uygun bölmelerde yer almaktadır (örneğin, ulusal kimlik güç bölmesinde, saflık uyma bölmesinde). Dolayısıyla, bu araştırmacılar yeni, gizilgüç olarak evrensel hiçbir değer belirlememişlerdir.
Herhangi bir temel değer türü eksik olsaydı, yapısal benzerlik çözümlemelerinde (YBÇ) boş bölmelerin olması gerekirdi. Çözümlemelerin eksik olması olası değerleri kimliklemek için yeterince duyarlı olup olmadığını sınamak için amaçlı olarak bazı değerleri dışarıda bıraktıktan sonra ŞDT verileri üzerinde YBÇ (yapı benzerliği çözümlemesi) çözümlemeleri yaptım. Yalnızca bitişik iki değerden bütün maddeleri attıktan sonra boş bölmeler ortaya çıktı. Dolayısıyla, tam YBÇ’lerde boş bölmelerin yokluğu hiçbir geniş değer yöneliminin dışarıda kalmadığına işaret etmektedir. Gelecekteki kuramlaştırmalar ek dar değerler önerebilir. Ancak, kuramdaki değerlerin geniş, hemen hemen evrensel değerlerin tümünü kapsaması olasıdır7.
Değer Önceliklerinin Kültürlerarası Temeli8
Bireyler 10 değere yükledikleri önem açısından oldukça büyük farklılıklar gösterirler. Ancak, toplumsal düzeyde, değerlerin hiyerarşik düzenine ilişkin fikir birliği şaşırtıcı bir biçimde yüksektir. Farklı araçlar kullanılarak temsil edici örneklemlerde on değer için önem değerlendirmeleri (sıralamaları) oldukça benzerdir. İyilikseverlik, evrenselcilik ve kendini yönetme değerleri en önemlileridir. Güç ve uyarılma değerleri ise en az önemlileridir. ŞDT ve tam PDÖ ile ölçülen gelenek değerleri de ayrıca düşük öneme sahiptir fakat ATÇ’nin (Avrupa Toplumsal Çözümlemesi) 21 maddelik PDÖ’sünde kullanılan iki madde orta düzey önem değerlendirmeleri vermektedir. Güvenlik değerleri 4’üncü, uyma değerleri 5’inci ya da 6’ıncı, hazcılık 7’inci sırada ve başarı 6’ıncı ile 8’inci sıra arasında. Bu hiyerarşi herhangi bir örneklemde öncelikleri karşılaştırmada bir temel çizgi sağlamaktadır. Böyle bir karşılaştırma,
eğer varsa, örneklemdeki değer önceliklerinden hangisinin belirgin bir biçimde yüksek ya da düşük olduğunu kimliklemek için yaşamsaldır. Bir örneklemde örneğin iyilikseverlik en yüksek önem sırasına sahip olabilir fakat başka örneklemlerle karşılaştırıldığında, bu değerin önem değerlendirmesi hâlâ görece düşük olabilir.
Değer öncelikleri üzerinde niçin kültürlerarası bir anlaşma vardır? Ve niçin bu belirli değerler hiyerarşisi? Kültürlerarası anlaşma ya da fikir birliği büyük bir olasılıkla değerlerin
toplumları sürdürmedeki uyumsal işlevlerinden ve paylaşılan insan doğasından kaynaklanmaktadır (örneğin, Campbell, 1975; Parsons, 1951; Schwartz ve Bardi, 1997). Toplumsallaştırıcılar ve toplumsal kontrol güçleri önemli grupların ya da daha geniş toplumun düzgün işlev görmesiyle çatışan değerleri caydıracaktır. İnsan doğasıyla çatışan değerlerin önemli olması olasılığı düşüktür.
Değerlerin temel toplumsal işlevi grup üyelerinin davranışını güdülemek ve kontrol etmektir (Parsons, 1951). İki mekanizma yaşamsaldır. İlk olarak, bireyler için içselleştirilmiş rehberler olarak işlev görürler; grubu sürekli toplumsal kontrol gereğinden kurtarırlar. İkinci olarak, insanlar belirli davranışları toplumsal açıdan uygun olarak tanımlamak, başkaları
_________________________________
7 Wach ve Hammer (2003) ‘verite rationalle’ ve ‘verite non rationalle’ yi ölçmek için PDÖ’ye bir Fransız örneklemde madde takımları eklediler. Önceki maddeler amacını ifade ettikleri kendini yönetme ile ortaya çıktı. Sonrakiler güçle güvenlik arasında bir bölme oluşturdu. Ancak, ortaya konulduğu gibi, o maddeler değerlerden çok inançları ölçüyordu.
8 Schwartz ve Bardi (2001) bu alt bölümün üzerinde durduğu konunun ayrıntılı bir gözden geçirmesini vermektedir.
üzerindeki istemlerini haklı göstermek ve arzulanan davranışlara yol açmak için değerlere
başvururlar. Toplumsallaştırıcılar, bilinçli olarak ya da değil, grubun yaşamda kalmasını ve refahını destekleyen değerleri aşılamaya çalışırlar. Kültürlerarası değerler hiyerarşisini açıklamak için, niçin belirli değerlerin toplumlararasında daha çok ya da daha az arzulanır görüldüklerini açıklamak zorundayız.9
İnsan doğasının istemleri ve toplumsal işlev görmenin gerekleri gözlenen kültürlerarası değerler hiyerarşisini açıklamak için özellikle ilişkilidir. (1) En önemlisi temel grupların üyeleri arasında işbirliği birliğini ve destekleyici ilişkileri desteklemek ve korumaktır. Değer aktarımının en yaşamsal odağı olumlu ilişkilere bağlanma, grupla özdeşleşme ve üyelerine bağlılık geliştirmektir. (2) İkinci olarak, bireyler verimli çalışma edimi için gerekli zaman, fiziksel ve zihinsel çaba yatırımını yapmaya, görev edimi sırasında doğan sorunları çözmeye ve yeni fikirler ve teknik çözümler geliştirmeye güdülenmek zorundadırlar. (3) Üçüncü olarak, benlik yönelimli gereksinim ve arzuların grup amaçlarını engellemeyecek ölçülerde doyurulmasını meşrulaştırma toplumsal olarak işlevseldir. Böyle doyumların tümünün reddedilmesi bireylerin kendilerini engellenmiş hissetmelerine, dolayısıyla da, enerjilerini gruptan ve grup görevlerinden geri çekmelerine yol açacaktır.
İyilikseverlik değerlerinin yüksek önemi (1’inci) başlangıçtaki ve daha sonra süre giden değer kazanımında temel ortam olan ailede olumlu, işbirliği eğilimli toplumsal ilişkilerin merkeziliğinden kaynaklanır. İyilikseverlik değerleri böyle ilişkiler için içselleştirilmiş güdüsel temeli sağlar. Erken zamanda ve tekrar tekrar pekiştirilir ve modelleri sunulur.
Ayrıca, evrenselcilik değerleri (2’inci) olumlu toplumsal ilişkilere katkıda bulunur. Öncelikle grup üyeleri okullarda, iş yerlerinde ve benzerlerinde kolayca özdeşleşmedikleri kişilerle ilişkilenmek zorunda olduklarında bu değerler işlevsel olarak önemlidir. Gruplar arası çatışma zamanlarında iç grup dayanışmasını tehdit bile edebilirler. Dolayısıyla, evrenselcilik değerleri iyilikseverlik değerlerinden daha az önemlidir.
Güvenlik (4’üncü) ve uyma (5’inci) değerleri de ayrıca uyumlu toplumsal ilişkileri desteklerler. Bunu çatışmadan ve grup normlarını çiğnemeden kaçınmaya yardımcı olarak yaparlar. Fakat bu değerler genellikle risklerden kaçınma, yasak içtepileri kontrol etme ve benliği kısıtlama yönündeki istem ve yaptırımlara karşılık olarak kazanılırlar. Bu önemlerini azaltır çünkü benlik yönelimli gereksinim ve arzuların doyurulması ile çatışır. Dahası, bu değerlerin düzeni koruma üzerindeki vurguları grup görevlerine çözümler bulmada yenilik ya da buluşlarla çatışır.
Gelenek değerlerine (genel olarak 8’inci) uygun davranma da grup dayanışmasına ve bu yolla grubun düzgün işlev görmesine ve yaşamda kalmasına katkıda bulunur. Fakat gelenek değerleri etkileşim örüntülerinin kontrolüyle yaşamsal bir biçimde ilgili olduğu davranışlarda çok az anlatım bulur. Büyük ölçüde soyut inanç ve simgelere bağlanma ile ilgilidirler.
Güç değerlerine (10’uncu) uyma başkalarına zarar verip onları sömürebilir ve toplumsal ilişkiler için engelleyici olabilir. Hâlâ, biraz önemleri vardır çünkü güç değerleri bireyleri grup çıkarları için çalışmaya güdülemeye yardım ederler. Ayrıca, bütün toplumlarda hiyerarşik toplumsal düzenlemeleri haklı gösterirler.
Kendini yönetme (3’üncü) değerleri birinciyi engellemeksizin değerlerin ikinci ve üçüncü temel işlevlerine hizmet ederler. Yaratıcılığı destekler, yeniliğe güdüler ve bunalım
9Bu, kültürlerarası değerler hiyerarşisinin değer taramalarına toplumsal olarak arzulanır bir biçimde karşılık verme yönündeki bireysel eğilimleri yansıttığı anlamına gelmez. Toplumsal onaylanabilirliğin kişilik değişkeni ile kültürlerarası hiyerarşide yüksek değerlere bireylerin yükledikleri önem arasındaki ilişki tutarlı değildir (Schwartz ve Ark., 1997).
zamanlarında grubun karşılaşabileceği zorlanmalarla başa çıkmayı özendirirler. Bu değerler üzerine temellenmiş davranış içsel olarak güdülenmiştir. Başkalarına zarar vermeksizin bireysel gereksinimleri doyurur. Dolayısıyla, olumlu toplumsal ilişkileri çok seyrek tehdit eder.
Başarı değerlerinin (7’inci) orta düzey önemi değer öneminin temelleri arasında bir uzlaşmayı yansıtabilir. Bu değerlerin olumlu yönü, bu değerlerin bireyleri grup görevlerine yatırım yapmaya güdülemeleridir. Ayrıca, grubun iyiliğine katkıda bulunduğu sürece, kendini yüceltme davranışını da meşrulaştırırlar. Olumsuz yönü ise, bu değerlerin uyumlu toplumsal ilişkileri kesintiye uğratabilecek ve grubun amaçlarına ulaşmasında engelleyici olabilecek türden toplumsal onay çabalarını desteklemesidir.
Hazcılığın (6’ıncı) ve uyarılmanın (9’uncu) önemi doğuştan getirilen zevk alma ve uyarılma gereksinimlerini meşrulaştırma gereğinden kaynaklanır. Bu değerler büyük bir olasılıkla güç değerlerinden daha önemlidir çünkü güç değerlerinden farklı olarak, onlara uygun davranma olumlu toplumsal ilişkileri tehdit etmek zorunda değildir10.
Değer İlişkilerinin Dinamik Yapısının Kökenleri
Değerler arasındaki ilişkilerin yapısının evrensel olabileceğini gösterdikten sonra, şimdi de bu yapının olası kökenlerine daha yakından bakalım. Buraya kadar, kararlarda değerlerin yapısını örgütleyen bir dinamik ilke olarak aynı zamanda ima edilen değerler arasındaki uyum ve çatışmayı kimlikledik. Yapının yakından gözden geçirilmesi başka dinamik ilkelere işaret etmektedir (Şekil 3’e bakınız)11
İkinci bir ilke değerlere ulaşmanın hizmet ettiği çıkarlardır. Şekil 3’ün üst yarısındaki değerler (güç, başarı, hazcılık, uyarılma, kendini yönetme) temel olarak kişinin kişisel çıkar ve özellikleri nasıl dışa vuracağını düzenler. Şeklin alt yarısındaki değerlerse (iyilikseverlik, evrenselcilik, gelenek, uyma, güvenlik) temelde kişinin toplumsal olarak başkalarıyla nasıl ilişki kurup etkileşeceğini düzenler ve çıkarlarını etkiler. Şekil 1, güvenlik ve evrenselciliğin sınır değerler olduğunu göstermektedir. Bu değerler öncelikler başkalarının çıkarlarıyla ilgilidir fakat amaçları ayrıca kişinin kendi çıkarlarının peşinden gitmesini de düzenler.
Değerlerin kaygı ile ilişkileri üçüncü örgütleyici ilkedir. Şekil 3’ün solundaki dğerlerin izlenmesi toplumsal ve fiziksel dünyadaki belirsizliklerden kaynaklanan kaygı ile başa çıkmaya hizmet eder. İnsanlar çatışmadan kaçınmaya (uyma) ve var olan düzeni korumaya ( gelenek) ya da etkin bir biçimde tehdidi kontrol etmeye (güç) çalışırlar. Sağdaki değerler (hazcılık, uyarılma, kendini yönetme, evrenselcilik, iyilikseverlik) kaygıdan arınık güdüleri dışa vurur ya da ifade ederler. Başarı değerleriyse her ikisini de yaparlar: Toplumsal standartları başarılı olarak karşılama kaygıyı kontrol edebilir ve kişinin yeterlik duygusunu doğrulayabilir.
Değer yapısının kaygı yönü Higgins’in (1997) önerdiği iki temel kendini düzenleme sistemi ile ilişkilidir. Bir sistem cezadan k açınmayı düzenler ve kayıpları önleme üzerine odaklandırır. Güvenlik gereksinimleri, zorunluluklar ve kayıp tehdidi bu sistemi tetikler. Şekil 3’ün solundaki değerler, en merkezde olarak güvenlik ve uyma bu tür kendini düzenlemeyi güdüler. Gerçek tehlikelere ya da gizilgüç olarak tehlikelere dikkate ve davranışa rehberlik ederler. Higgins’in ikinci sistemi ödül peşinde koşmayı düzenler ve insanları kazancı artırma amacı üzerine odaklandırır. Beslenme gereksinimleri, ülküler (idealler) ve kazanma fırsatları
10Schwartz ve Bardi (2001) bu aynı ilkeleri uymanın en önemli değer olduğu Sahra altı Afrika örneklemlerinde gözlenen kültürlerarası hiyerarşiyi açıklamak için kullanmaktadırlar.
11Değerler kuramı 10 değerin sırasını belirlemektedir. Şekil 1, 2 ve 3 aynı sırayı göstermektedir fakat her biri daireyi farklı bir biçimde yönlendirmektedir. Değerlerin çok boyutlu temsilinin döndürülmesi yapının anlamını etkilemez.
bu sistemi tetikler. Şekil 3’te sağdaki değerler, en merkezi olarak da kendini yönetme kendini düzenlemenin bu türünü güdüler. Bu değerler içsel olarak ödüllendirici toplumsal, zihinsel ve duygusal fırsatlara dikkate ve ilişkili davranışa yol göstericilik yaparlar.
On değer arasındaki ilişkilerin yapısının, ayrıca, biyogenetik bir temeli de olabilir.On değer tam olarak, Lawrence ve Nohria (2002) tarafından önerilen dört doğuştan dürtü üzerine yerleşmektedir. Varsayımsal olarak, bu dürtüler evrim süreci sırasında bir karar rehberleri takımı olarak ortaya çıkmıştır ve insan doğasının merkezinde yer alırlar. Bu dört dürtü şunlardır: (1) elde etme— maddesel ve konumsal kaynakları ve zevk verici yaşantıları arama, alma, kontrol etme ve tutma; (2) bağlanma—toplumsal ilişkiler kurma ve karşılıklı olarak özen gösterilen bağlanmalar geliştirme.; (3) öğrenme/--kişinin kendisini ve çevresini bilmesi, kavraması, inanması, takdir etmesi ve anlaması; (4) savunma—insanların tehlikede kendilerini ve değer verilen başarılarını savunmaları. Bir davranışa ilişkin karar alırken, bu öğrenme ve savunma dürtülerinin de yaptığı gibi, kazanma ve bağlanma güdüleri de, sık sık çatışır.
Her değer bir dürtüyü ya da iki dürtünün bir karışımını ifade eder görünmektedir. Değerler dürtüleri farkındalık için ulaşılabilir ve dolayısıyla bilinçli planlamada ve karar almada kullanılabilir arzulanır amaçlara dönüştürürler. Eşleşmeler izleyen biçimdedir: iyilikseverlik—bağ kurma; evrenselcilik—bağ kurma + öğrenme; kendini yönetme—öğrenme; uyarılma—öğrenme (+ zevkli deneyimler yaşama); hazcılık—(öğrenme) + zevkli deneyimler kazanma; başarı—kazanma; güç—kazanma + savunma; güvenlik—savunma; uyma ve gelenek—savunma ve bağ kurma. Değerlerin dürtüler üzerine böyle bir haritalaması değerler dairesinin çevresini dolanır (Şekil 1). Değerler arasındaki karşıklıklar Lawrence ve Nohria’nın (2002) kimlikledikleri dürtürüler arasındaki çatışmalara koşut gider. Değerlerin dürtülerle eşleşmesi doğuştan bir temelin değer yapısının evrenselliğe yakınlığını açıklamada yardımcı olabilir.
Dostları ilə paylaş: |