Temel İnsan Değerleri: Kuram, Ölçme ve Uygulamalar


Temel Değerlerde Bireysel Farklılık Kaynakları



Yüklə 221,71 Kb.
səhifə3/4
tarix25.10.2017
ölçüsü221,71 Kb.
#12777
1   2   3   4

Temel Değerlerde Bireysel Farklılık Kaynakları
Artalan Değişkenlerini Değer Önceliklerine Bağlayan Süreçler
İnsanların yaşam koşulları bazı değerleri diğerlerinden daha kolay izlemeyi ya da ifade etmeyi sağlayan fırsatlar sunar. Örneğin, zengin kişiler güç değerleri peşinden daha kolay gidebilirler ve özgür mesleklerde çalışan insanlar kendini yönetme değerlerini daha kolay ifade edebilirler. Yaşam koşulları, ayrıca, değerleri izleme ya da ifade etmeye karşı kısıtlamalar da koyabilir. Bakmakla yükümlü olunun çocuklara sahip olma anababanın uyarılma değerlerine uymalarını kısıtlar. Ve güçlü bir biçimde benmerkezci akranları olan insanlar evrenselcilik değerlerini ifade etmeyi güç bulurlar. Diğer bir deyişle, yaşam koşulları farklı değerlerin izlenmesini ve ifadesini aşağı yukarı ödüllendirici ya da maliyetli hale getirir.

Genel olarak, insanlar değerlerini yaşam koşullarına uydururlar. Kolayca uyabilecekleri değerlerin önemini artırır ve izlenmeleri engellenen değerlerin önemini de azaltırlar (Schwartz ve Bardi, 1997). Böylece, seçme özgürlüğü veren işlerdeki insanlar uyma değerleri pahasına, kendini yönetme değerlerinin önemini artırırlar (Kohn ve Schooler, 1983). Ulaşılabilir değerlerin önemini artırma ve engellenen değerlerinkini azaltma çoğu değere uygulanabilir fakat hepsine değil. Maddi refah ve güvenlikle ilgili değerlerde tersi olur. Böyle değerler engellendiğinde, önemleri artar; kolayca ulaşilabildiklerindeyse önemleri azalır. Böylece, ekonomik güçlük çeken ve toplumsal karmaşa yaşayan insanlar güç ve güvenlik değerlerine görece rahat ve güvende olanlardan daha fazla önem yüklerler (Inglehart, 1997).

İnsanların yaşları, eğitim düzeyleri, cinsiyetleri, gelirleri ve başka özellikleri onların toplumsallaşma ve öğrenme deneyimlerini, oynadıkları toplumsal rolleri, karşılaştıkları beklenti ve yaptırımları ve geliştirdikleri yetenekleri etkiler. Dolayısıyla, artalan özelliklerindeki farklılıklar, insanların maruz kaldıkları, sırasında değer önceliklerini etkileyen, yaşam koşullarındaki farklılıkları büyük ölçüde belirler. Bu alt bölümde, değer önceliklerindeki bireysel farklılıkların yaşamsal önkoşulları olarak anahtar nüfusbilimsel değişkenler tartışılmıştır.
Yaş ve Yaşamın Seyri
İnsanlar yaşlandıkça, toplumsal ağlara daha bir gömülü, alışkanlık örüntülerine daha bağlanmış hale gelmek ve uyarıcı, heyecan verici değişiklikler ve zorlanmalara daha az maruz kalmak eğilimindedirler (Glen, 1974). Bu durum, muhafazakarlık değerlerinin (gelenek, uyma, güvenlik) yaşla birlikte artması ve değişikliğe açıklık değerlerininse (kendini yönetme, uyarılma, hazcılık) yaşla birlikte azalması gerektiğine işaret etmektedir. İnsanlar bir kez üremenin olduğu ailelere girdikten ve mesleksel dünyada kararlı konumlar tuttuktan sonra, kendi uğraş ve mücadeleleriyle daha az, başkalarının iyilik ve refahıyla ise daha fazla meşgul olmak eğilimindedirler (Veroff, Reuman ve Feld, 1984). Bu, kendini aşma değerlerinin (iyilikseverlik, evrenselcilik) yaşla birlikte arttığına ve kendini yüceltme değerlerinin (güç, başarı) azaldığına işaret etmektedir12

Çizelge 1’in ilk sütunu 20 Avrupa Toplumsal Çözümlemesi (ATÇ) yaşla değerler arasındaki korelasyonları vermektedtir. Korelasyonun genel korelasyonla aynı olduğu ülke sayısı ayraç (parantez) içinde görülmektedir. Gözlenen bütün korelasyonlar beklenilen ilişkileri doğrulamakta ve olası etkileme süreçlerini desteklemektedir. Bütün ilişkiler tek yönlüdür.


Cinsiyet
Değişik cinsiyet farklılığı kuramları araştırmacıları erkeklerin güç ve başarı gibi, seçme özgürlüğü içeren—araçsal değerleri vurgularken kadınların iyilikseverlik ve evrenselcilik gibi, dışavurucu –topluluksal değerleri vurguladıklarını kestirmelerine yol açmaktadır (Schwartz ve Rubel, 2005). Çoğu kuramcı cinsiyet farklılıklarının küçük olmasını beklemektedir. Çizelge 1’in 2. sütunu ATÇ verilerinde değer ilişkilerinin hem doğasına ve hem de gücüne ilişkin beklentileri desteklemektedir. Altmış sekiz (68) ülkede ŞDT ve PDÖ araçlarıyla yapılan çözümlemeler benzer sonuçlar vermektedir. Sekiz değer için cinsiyet farkları tutarlı, istatistiksel olarak anlamlı ve küçüktür; uyma ve gelenek değerleri için farklar tutarsızdır. Hem evrimsel hem de toplumsal rol kuramları tarih öncesi ve/ya da şimdiki yaşam koşullarına uyarlanmaların gözlenen cinsiyet farklarına nasıl yol açabileceğini açıklamada yardımcı olmaktadır (Schwartz ve Rubel, 2005).
Eğitim
Eğitimsel deneyimler varsayımsal olarak kendini yönetme değerleri için gerekli olan zihinsel açıklığı, esnekliği ve bakış açısı genişliğini desteklemektedir (Kohn ve Schooler, 1983). Bu aynı deneyimler rutin olmayan görüşlere ve uyarılma değerlerinde merkezi bir yeri olan etkinliğe açıklığı artırmaktadır. Tersine, bu deneyimler yaygın norm ya da kuralların, beklentilerin ve geleneklerin sorgulanmaksızın kabulünü zorlamakta ve böylece, uyma ve gelenek değerlerine zarar vermektedir. İnsanların eğitim yoluyla kazandıkları yaşamla başa çıkmada artan yeterlikler de ayrıca, güvenlik değerlerinin önemini azaltıyor olabilir. Çizelge 1’in 3. sütunu örgün eğitim yılı sayısı ile kendini yönetme ve uyarılma değerleri arasındaki
12Daha fazla ayrıntı için Schwartz (2005)’e bakınız.

olumlu korelasyonları ve yine eğitim yılı sayısı ile uyma, gelenek ve güvenlik değerleri arasındaki olumsuz korelasyonları göstermektedir.

Ek olarak eğitimle başarı değerleri arasında olumlu bir korelasyon vardır. Okullarda dışsal standartlar karşılamayı vurgulayan, edimi (performans) sürekli değerlendirme, not verme ve karşılaştırma bunu açıklayabilir. Eğitimle değerler arasındaki ilişkiler, evrenselcilik değerleri dışında, büyük ölçüde doğrusaldır. Evrenselcilik değerleri yalnızca ortaokulun son yıllarında yükselmeye başlamaktadır. Üniversiteye gidenler arasında oldukça daha yüksektir. Bu hem üniversite eğitiminin sağladığı ufukların genişlemesini ve hem de yüksek öğretim için evrenselliğe yüksek öncelik tanıma yönünde bir eğilimi yansıtıyor olabilir.
Gelir
Zenginlik isteğe bağlı etkinliklerde bulunmak ve yaşam biçemini (stilini) özgürce seçme için fırsatlar yaratır. Güvenlik tehditlerini ve kişinin içtepilerini kısıtlama, destekleyici, geleneksel bağları koruma gereksinimlerini azaltır. Daha yüksek gelir, bu nedenle, uyarılma, kendini yönetme, hazcılık ve başarı değerlerine verilen önemi artırmalı ve güvenlik, uyma ve gelenek değerlerine verilen önemi azaltmalıdır. Çizelge 1’in 4. sütününda verilen toplam aile geliriyle (12 kategori) ile değer öncelikleri arasındaki korelasyonlar bu beklentileri desteklemektedir. Gelir, öncelikle, gelir dağılımının üst üçte birine giren gelir, daha yüksek uyarılma, kendini yönetme, başarı ve güç değerlerine katkıda bulunmaktadır.
Diğer Değişkenlerle Değerler Arasındaki İlişki Örüntüleri: Bütünleştirilmiş bir Sistem
Değerlerin önkoşulları ya da sonuçları üzerindeki araştırmaların çoğu birkaç hedef değerle belirli bir artalan değişkeni, tutum ya da davranış arasındaki görgül ilişkilere bakmıştır (örneğin, toplumsal sınıf ve itaat—Alwin, 1984; eşitlik ve yurttaşlık hakları—Rokeach, 1973). Değerler kuramı insanların değer sistemlerini tutarlı yapılar olarak ele alabilmemize olanak tanımaktadır. Bütün değerler takımını diğer değişkenlerle örgütlü, bütünleştirilmiş bir biçimde ilişkilendirmemize izin vermektedir.

Yaşamsal fikir değerlerin dairesel güdüsel yapısıdır. Bu yapının değer ilişkileri için iki sonucu vardır: (1) Yapıda birbirine bitişik değerlerle diğer değişkenler arasında benzer ilişkiler olmalıdır. (2) Değerlerle diğer değişkenler arasındaki ilişkiler, daire çevresinde en olumlu ilişkili olandan en olumsuz ilişkili olana doğru her iki yönde de tek düze bir biçimde azalmalıdır. Diğer bir deyişle, on değerlik bütün takım için ilişkilerin sırası kestirelibilir ör örüntü izlemelidir. Eğer bir artalan değişkeni, özellik, tutum ya da davranışla bir değer arasında çok olumlu, bir başka değer arasında çok olumsuz bir korelasyon varsa, diğer bütün değerlerle olan ilişkilerin örüntüsü dairesel değerler yapısından çıkar.

Çizelge 2’deki veriler bu örüntüyü göstermektedir. Çizelge 2 değerleri, dairesel değer ilişkileri yapısı çevresindeki sıralarına karşılık gelecek biçimde sıralamaktadır (Şekil 1’le karşılaştırınız). Çizelge 2’deki korelasyonlar genellikle değer ilişkilerinin iki özelliğini de sergilemektedir. Bitişik değerlerle artalan değerleri arasında büyük ölçüde benzer ilişkiler vardır ve değer ilişkileri, daire etrafında, en olumlu ilişkili olandan en olumsuz ilişkili olana doğru, her iki yönde de, genellikle tek düze bir biçimde azalmaktadır.

Değerlerin bütünleştirilmiş yapısı değer öncelikleriyle diğer değişkenler arasındaki ilişkiler üzerine kuramlaştırmayı kolaylaştırmaktadır. Kuram bir kez, bir değişkenle arasında en olumlu ve en olumsuz ilişkinin bulunması olasılı olan değerleri kimlikledikten sonra, dairesel güdüsel yapı geriye kalan değerler için özgül bir olumlu, olumsuz ve sıfır ilişkiler örüntüsüne işaret eder. Bir sonraki adım, bu işaret ya da ima edilen ilişkilerin niçin beklenip niçin beklenmeyeceğine ilişkin kuramsal açıklamalar geliştirmektir. Bütünleştirilmiş yapı beklenen örüntüden “sapmaları” ortaya koyan bir kalıp işlevi görür. Sapmalar özellikle önemlidir çünkü bizi bir değişkenle değerler arasındaki ilişkileri güçlendiren ya da zayıflatan öze koşulları araştırmaya yönlendirirler (Schwartz, 1996).13


Değerlerden Yola Çıkarak Davranışı Kestirme
İnsanların değer öncelikleri davranışlarını sistematik, kestirilebilir bir biçimlerde etkilemekte midir? İlk olarak, değerlerin davranışı etkileyebilmesinde aracı olabilecek süreci ele alacağım. Sonra, değer-davranış ilişkileri üzerine örnek çalışmalar üzerinde duracağım.
Bağlayıcı Süreçler
Değer etkinleşmesi. Değerler davranışı yalnızca etkinleştirilirlerse etkilerler (Verplanken ve Holland, 2002). Etkinleşme bir değer hakkında bilinçli düşünceyi gerektirebilir de gerektirmeyebilir de. Bir değerin ulaşılabilirliği arttıkça, örneğin anımsanması kolaylaştıkça, etkinleşmesi olasılığı artmaktadır. Daha önemli değerlerin daha ulaşılabilir olması (Bardi, 2000) nedeniyle, böyle değerler davranışla daha ilişkilidirler.

Durumların değer ilişkili yönleri değerleri etkinleştirir. Bir iş teklifi başarı değerlerini, ve bir araba kazası güvenlik değerlerini etkinleştirebilir. Bir değerin ulaşılabilirliğinde rastlantısal artışlar bile, örneğin, bir bilmecede değer ilişkili sözcüklerle karşılaşma, o değerin etkinleşme olasılığını artırır. Yüksek öncelikli bir değerse, davranışa yol açabilir. Dikkati benlik üzerine odaklama da ayrıca değer-davranış ilişkilerini artırabilir çünkü yüksek önemi olan ve benlik kavramı için merkezi değerleri etkinleştirir. Verplanken ve Holland (2002) bir çalışmada değerlerin ulaşılabilirliğini, bir başkasında da benlik odağını değişimledikleri (manipule ettikleri) deneylerde bu etkileri göstermişlerdir. Etkinleştirme deneyleri özellikle önemlidir çünkü değerleri etkinleştirmenin davranışa neden olduğunu göstermektedirler. Aşağıda tartışılan değer-davranış ilişkileri çalışmaları nedenselliği kanıtlayamaz ya da gösteremez. Akıl yürütmenin nedensel olmasına karşın, bu çalışmaların tümü ilişkiseldir (korelasyonel).



Değerler güdülenme kaynağıdır. Gereksinimleri gibi, insanların değerleri de olası davranış ya da eylemlere değer yükler (Feather, 1995). Diğer bir deyişle, öznel olarak, davranışlar değer verilen amaçlara ulaşılmasını destekleyecek ölçüde, daha çekici, daha değerli hale gelirler. Uyarılmaya değer veren insanlar zorlayıcı bir iş teklifini çekici bulurken güvenliğe değer verenler aynı teklifi çekici olmaktan uzak ve tehdit edici bulabilirler. Yüksek öncelikli değerler benlik kavramı için merkezi öneme sahiptir. Onlara ulaşma yolunda bir fırsat sezme buna hizmet edici, kendiliğinden, olumlu, duygusal bir tepki başlatmaktadır. Değerlere ulaşmada bir tehdit hissetme olumsuz bir duygusal tepki başlatmaktadır.

Değerler alternatifleri ve sonuçlarını bilinçli olarak tartmadan bile davranışların çekiciliğini etkileyebilir. Örneğin, televizyonda hangi programı izleyeceğimizi seçerken değerlerimizin etkisinin çok seyrek olarak farkına varırız. Bilinçli düşüce daha sonra, birçok sonuçlarını akla getirerek davranış ya da eylemlerin çekiciliklerini değiştirebilir (örneğin, yeni bir işe girmenin aile üzerindeki etkileri). Temel değerler, ayrıca, altında yattıkları özgül tutumlar aracılığıyla da davranışı etkilerler. Değerler onları güdülediğinde bile, insanlar davranışta bulunma yeteneğine sahip olduklarına ve davranışın istenilen sonuçları doğuracağına inanmadıkça davranışta bulunma olasılıkları düşüktür (Feather, 1993).


--------------------------------------------------------------------------------

13Örneğin, Sagiv ve Schwartz, (1995) İsrailde Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki ilişkilerin kendine özgü yönlerinin değer öncelikleri ve dış gruplarla temasa hazırlık arasındaki ilişkileri nasıl değiştirdiğini göstermektedirler.

Değerlerin durumlar içinde dikkat, algı ve yorum üzerindeki etkileri. Yüksek öncelikli değerler bir durumun değer ilişkili yönlerini arama ve onlara dikkat etmede insanlara rehberlik eden sürekli amaçlardır (Schwartz, Sagiv ve Boehnke, 2000). Bir kadın bir işin kendini yönetme için getirdiği fırsatlara, bir diğeri toplumsal yaşamı üzerine koyduğu kısıtlamalara dikkat edebilir. Her biri durumu kendi önemli değerleri ışığında tanımlar. Her yorum farklı bir eylem çizgisinin arzulanabilir olduğuna işaret eder. Değer öncelikleri,ayrıca, insanların her değer konusuna verdikleri ağırlığı da etkiler. Her iki kadın da aynı değer ilişkili fırsat ve kısıtlamaları tanımış bile olsa, değer önceliklerine bağlı olarak onlara verdikleri ağırlık farklı olacaktır.

Değerlerin davranışın planlanması üzerindeki etkisi. Daha önemli amaçlar inceden inceye planlama için daha güçlü bir güdülenmeye yol açarlar (Gollwitzer, 1996). Bir değere verilen öncelik arttıkça, insanların o değerin davranışta anlatım bulmasına yol açabilecek eylem planları yapmaları olasılığı da artmaktadır. Planlama insanları istenilen davranışın olumsuz yönlerinden çok olumlu yönlerine odaklanmalarını sağlar. Değer verilen amaca ulaşma yeteneklerine olan inançlarını güçlendirir ve engeller, dikkat dağılmaları karşısında ısrarlılığı artırır. Planlamayı destekleyerek, bir değerin önemi değerle tutalı davranışları artırır.
Örnek Çalışmalar
Değer-davranış ilişkilerinin ilk örneği olarak, günlük davranışa ilişkin üç çalışmayı düşünün. Bardi ve Schwartz (2003) öncelikle on temel değerden birini ifade eden 6-10 davranışlık on takım ürettiler. Katılımcılar ŞDT’yi tamamladılar. Daha sonra, onu gösterme fırsatlarına görece, geçen yıl her davranışı ne kadar sık gösterdiklerini belirtiler. İkinci ve üçüncü çalışmalarda, yakın ortaklar ya da akranlar da katılımcıların davranışlarını değerlendiler. Davranış göstergeleri her değeri ifade eden davranış maddelerinin ortalama sıklık değerlendirmeleri idi.

Çizelge 2’nin 2. ve 3. sütunları her değerle ilişkili davranışları arasındaki korelasyonları göstermektedir. Kendi bildirimi davranışla bütün korelasyonlar anlamlıdır ve çoğunluğu oldukça büyüktür. Bildirilen diğer davranışlarla, güvenlik dışında bütün korelasyonlar anlamlıdır. Kendi bildirimleri belki değer-davranış ilişkilerini abartmakta, başka bildirim ya da değerlendirmeler de belki yeterince dikkate almamaktadır.

Bazı değerlerle onlara ilişkin davranışlar arasında, başkalarıyla ilişkili davranışları arasında olduğunda daha güçlü korelasyonlar vardır. Niçin? Bu çalışmada, normatif grup baskısı güvenlik, uyma, iyilikseverlik ve başarı davranışları için en büyüktü. Normatif baskıya boyu eğerek, bir davranış kişinin kendi değerlerine karşı olduğunda bile, değer-davranış ilişkilerini zayıflatıyordu. İkinci olarak, grup için çok küçük bir önemi olan değerleri ifade eden davranışlar için dış baskı daha zayıftır ve bu durum kişinin kendi değerlerinin daha etkili olmasına izin vermektedir. Gelenek ve uyarılma değerleri bu gruplarda özellikle düşük ortalama önem derecesine sahipti. Böylece, bu değerler için öncelikler daha güçlü değer-davranış korelasyonları göstermiştir.

İşbirliği davranışı üzerine bir laboratuar çalışması (Schwartz, 1996) davranışsal seçime yol göstermede rakip değerler arasındaki yaşamsal pazarlık (uzlaşma) (trade-off) görüşünü açıklamaktadır. Genellikle, bir davranışın sonuçları dairedeki karşıt değerler pahasına bir değer takımının ifadesini ulaşımını desteklemektedir. Bir davranışı başarılı olarak kestirmek için, davranışa zarar verecek değerler kadar onu destekleyecek değerlerin önemi de dikkate alınmalıdır. Bir davranışın olasılığı bir kişinim ilişkili, rakip davranışlara verdiği önceliğe bağlıdır.

ŞDT’yi tamamlayan katılımcılar bir oyun oynamak üzere bir başka öğrenci ile eşleştirildiler. Kendileri ve gruplarının kimliği açıklanmayan bir üyesi arasında para dağıtımı için üç seçenekten birini seçeceklerdi. Her biri kendisine ayırdığı mikta artı ortağının ona verdiği miktarda para alacaktı. İşbirliği seçeneği kişinin kendisine 1 Euro, diğerine 0.8 Euro vermesini gerektiriyordu. Diğer seçenekle karşılaştırıldığında, bu kişinin kazanabileceğinden azıcık (0.2 Euro) özveride bulunması ve en fazlasını diğerine vermesi anlamına geliyordu. Diğer iki seçeneğin ikisi de işbirliği yönünde idi ve iki tarafın da mutlak (bireyselci) ya da görece (yarışmacı) kazancını en üst düzeye çıkarıyordu.

On değerin amaçları için, dairede karşı karşıya olan, işbirliği davranışıyla işbirliği yapmayan davranış sonuçları iyilikseverlik ve güç değerlerinin en ilişkili olduğuna işaret ediyordu. İşbirliği bu düzenlemede toplumsal adalete temel bir bağlanmadan çok geleneksel bir incelik sorunudur. Dolayısıyla, iyilikseverlik değerleri en güçlü bir biçimde işbirliğiyle ilişkili olmalıdır. Güç değerleri en güçlü olarak işbirliği içermeyen davranışla ilişkili olmalıdır. Bu değer türü içindeki değerler yarışmacı avantajı ve başkalarının kayıpları pahasına bile olsa, kişinin kendi kazancını en üst düzeye çıkarmasını vurgulamaktadır. Çizelge 2’inn 3. sütunundaki korelasyonlar denenceyi (hipotez) doğrulamaktadır. İyilikseverlikle işbirliği davranışı arasında en yüksek olumlu, güçle işbirliği arasında ise en yüksek olumsuz korelasyon görülmektedir. Dahası, beklendiği gibi, değer ilişkilerinin güdüsel yapısı temelinde, korelasyonların sırası değerler dairesi çevresinde iyilikseverlikten güce doğru olan sırayı izlemektedir.

Verileri bir başka biçimde çözümleme değerler arasındaki birbiri yetine geçmelerin açık bir biçimde davranışa rehberlik ettiğini göstermektedir. Örneklemi iyilikseverlik güç değerleri üzerinde ortancadan (medyan) ikiye ayırma bu alt örneklemleri çaprazlama dört grupla sonuçlanmaktadır. İyilikseverliğe yüksek, güce düşük değer veren grupta, katılımcıların yüzde 87’si işbirliği yapmıştır. Bu başka herhangi bir gruptakinin (%34--%45) iki katıdır. Dolayısıyla, yüksek düzeyde işbirliği davranışı hem işbirliğini destekleyen değerler (iyilikseverlik) için yüksek önceliği ve hem de işbirliğine karşı değerler (güç) için düşük önceliği gerektirmektedir.

Oy verme. Birleşik bütünler olarak, değer sistemlerinin davranışla nasıl ilişkilendiğiyle ilgili bir sonraki örnek bizi laboratuar dışına götürmektedir. İtalya’da 2001 seçimlerinde iki ana koalisyon vardı, merkez sağ ve merkez sol. Her iki koalisyon da liberal demokrasi şampiyonluğu yapıyordu. Fakat ayrıca siyaset farklılıkları da vardı. Yurttaşların bu farklılıkların farkında olmaları ölçüsünde, onlar tarafından ulaşımları en fazla etkilenen değerler oy verme örüntülerini en fazla etkilemelidir.

Merkez sağ girişimciliği ve Pazar ekonomisini, güç değerlerini, aile ve ulusal değerleri vurguluyordu. Böyle bir siyasetin niyetlenilen sonuçları güç, güvenlik ve başarı değerleriyle uyuşmaktadır. Fakat böyle sonuçlar, değerler dairesinde karşıt değerlere yani evrenselcilik ve belki de iyilikseverliğe zarar verebilirler. Sonraki değerler, kişinin kendi iyiliği pahasına başkalarının iyiliğini artırmayı gerektirir. Ve evrenselcilik değerleri zayıf olan, yani pazar güdülü siyasetlerden en fazla zarar görmesi olasılığı bulunanlar için kaygı içerir. Tersine, merkez sol toplumsal refahı, toplumsal adaleti, eşitliği ve geleneksel toplumsal düzeni kesintiye uğratabilecek gruplara bile hoşgörüyü savunuyordu. Böyle bir siyasetin niyetlenilen sonuçları evrenselcilik ve iyilikseverlik değerleriyle uyuşmaktadır. Ancak, aynı sonuçlar bireysel güç, başarı ve toplumsal düzeni korumayı vurgulayan güvenlik değerleriyle çatışmaktadır.

Böylece, bu seçimlerde siyasal seçim sağda güç, güvenlik ve başarı değerleriyle solda evrenselcilik ve iyilikseverlik değerleri arasında bir pazarlıktan (trade-off) oluşuyordu. Bu temelde, şu kestirimde bulundum: merkez sola karşı merkez sağı destekleme ile en olumlu korelasyon güç ve güvenlik değerlerine verilen öncelik arasında, en olumsuz korelasyon ise evrenselcilik değerlerine verilen öncelik arasındadır. Merkez sağı destekleme ile ayrıca başarı değerlerine verilen öncelik arasındaki korelasyon olumlu, iyilikseverlik değerlerine verilen arasındaki ise olumsuz olmalıdır. Bütün değerler dairesi için bütünleştirilmiş bir denence olarak ortaya konulduğunda: Korelasyonlar güç ve güvenlik değerleri için en olumludan, evrenselcilik değerleri için en olumsuza doğru daire çevresinde her iki yönde azalmalıdır. (Şekil 1’le karşılaştırınız).

Roma bölgesinden yetişkinler PDÖ’yü tamamladılar ve 2001 yılında oy verdikleri koalisyonu belirttiler. Oyu merkez sağ için (0), merkez sağ için (1) olarak kodladık. Cinsiyet, yaş, gelir ve eğitim değişkenlerini kontrol ederek 10 değerle oy verme arasındaki nokta çift serili korelasyonları hesapladır. Çizelge 2’inin 4. sütunu değer öncelikleriyle merkez sağa oy verme arasındaki korelasyonları göstermektedir.


Denencede kestirildiği gibi, evrenselcilikle ilgili korelasyon en olumsuzu, iyilikseverlikle ilgili olanı da en olumsuzu idi. Güvenlik, güç ve başarı değerleriyle olumlu korelasyanlar da ayrıca anlamlıydı. Şekil 4 korelasyanların örüntüsünü sergilemekte ve değerlerin güdüsel sürekliliğini yansıtan beklenen sinüs eğrisini göstermektedir. Bu korelasyonların gücünü göz önünde tutmak için, bireylerin gelir, meslek, eğitim, cinsiyet, medeni durum ve yaşla oy verme arasındaki korelasyonların tümünün 0.08’den küçük olduğuna dikkat ediniz. Dahası, değerler oy vermede 5 Büyük kişilik özelliğininkinden hemen hemen üç kat daha fazla değişkenliği açıklamaktadır (Cappara ve Ark., 2005).

On temel değerin davranış üzerindeki etkilerinin son bir açıklaması için, siyasal etkinlikçiliğe bakıyoruz. Veriler Avrupa Tarama Çözümlemesinin (ATÇ) 2003 ulusal temsil edici örneklemindeki 1244 Fransız yurttaşından toplanmıştır. Değer öncelikleri yirmi 21 maddelik PDÖ ile ölçülmüştür. Siyasal etkinlikçilik katılımcıların geçen yıl yaptıklarını belirttikleri dokuz etkinlik içinden siyasal olarak ilişkili, yasal etkinlik sayısı olarak ölçülmüştür (örneğin, bir siyasetçi ile temasa geçme, bir halk gösterisine katılma, bir ürünü boykot etme). Evrenselcilik değerleri toplumsal adaleti ve çevrenin korunmasını (etkinlikçiliğin sık gözlenen amaçlarından) desteklediğinden, etkinlikçilikle aralarında en güçlü korelasyonların olması beklenir. Siyasal etkinlikçilğin riskli ve değişikliğe yönelik olması nedeniyle, güvenlik ve uyma değerleriyle arasında en olumsuz korelasyonların bulunması gerekir. Hem etkinlikçilik altında yatan güdüler hakkında akıl yürütme ve hem de bütünleştirilmiş güdüsel değerler dairesinin düzeni iyilikseverlik ve kendini yönetme değerleriyle etkinlikçilik arasında daha zayıf olumlu korelasyonlara ve yine etkinlikle güç ve gelenek değerleri arasında daha zayıf olumsuz korelasyonlara işaret etmiştir.

Çizelge 2’nin 5. sütunu değer öncelikleriyle siyasal etkinlikçilik arasındaki hem sıfır sıralı korelasyonları (iki değişken arasında diğer değişkenleri sabit tutmaksızın bulunan), hem de beş soysa demografik değişken kontrol edilerek bulunan korelasyonları vermektedir. Bu korelasyonlar beklentileri tam olarak doğrulamaktadır. Şekil 4, beklenen sinüs eğrisini ortaya koyan korelasyonlar örüntüsünü göstermektedir. Bu sinüs eğrisi biri dışında değerlerin güdüsel sürekliliğini yansıtmaktadır. Uyarılma değerleri ile siyasal etkinlikçilik arasında beklenilenden daha yüksek bir olumlu korelasyon vardır. Eğriden bu sapma siyasal etkinlikçiliğin evrenselcilik ve güvenlik değerlerini ifade edenler gibi yalnızca ideolojik kaygılar tarafından güdülenmediği gerçeğine işaret etmektedir. Ayrıca, yalın heyacan arama da bir rol oynamaktadır.14

Bu alt bölümü bitirmek için, bugün Avrupa’da önemli bir kaygı konusu olan bir tutum, (göçmen girişine karşı çıkma) üzerinde temel değerlerin etkilerini düşünün. Avrupa Tarama Çözümlemesindeki (ATÇ) üç madde ‘başka’ göçmen kabul etmeye karşı olma derecesini ölçmektedir. Başka göçmen, burada farklı ırksal/etnik gruplardan, daha yoksul Avrupa ülkelerinden ve daha yoksul Avrupa dışı ülkelerden insanlar anlamına gelmektedir. Ben burada, 1125 Fransada doğmuş ve oturmakta olan katılımcı örneklemi üzerine odaklanıyorum.15
14Schwartz (2006) 22 ATÇ ülkesinin tümünde siyasal etkinlikçilikte bireysel ve ülke farklılıklarının çözümlemelerini vermektedir.

15.Schwartz (2006) 15 Batı Avrupa ülkesinde göçmen kabulüne karşı olmada bireysel ve ülke farklılıklarının çözümlemesini vermektedir.

Şimdiki Fransız atmosferinde ‘Başka’ göçmenlere karşı olma, düzeni koruma kaygısını yansıtmak eğilimindedir. Düzeni koruma burada kişisel ve toplumsal güvenliği koruma, laik ve Hıristiyan Fransız geleneklerini koruma ve yaygın norm ya da kuralları sürdürme anlamında kullanılmaktadır. Kendileri için güvenlik, gelenek ve uyma değerlerinin özellikle önemli olduğu kişiler göçmen girişine daha güçlü bir biçimde karşı çıkmalıdırlar. Tersine, değişikliğe açıklığa değer verenlerse daha az tehdit edilmiş hissetmelidirler ve toplumlarının zenginleşmesini olumlu karşılayabilirler. Böylece, kendileri için kendini yönetme, uyarılma ve hazcılık değerlerinin özellikle önemli olduğu kişiler göçmen girişine daha az karşı çıkmalıdırlar. Dahası, kabul, takdir etme ve farklı olanların bile refahını düşünme amaçları olan evrenselcilik değerlerine öncelik verenler göçmen girişine daha az itiraz etmelidirler.

Gözlenen korelasyonlar örüntüsü bu denenceleri (hipotez) tam olarak desteklemektedir. Karşı olma yani muhalefetle güvenlik değerleri arasında en yüksek olumlu (0.39), evrenselcilik değerleri arasındaysa en yüksek olumsuz (-0.28) korelasyon bulunmaktadır. Kestirilen diğer korelasyonlar da ayrıca anlamlıdır (tümü büyüktür /0.15/, p<.001). Fransa’da ‘başka’ göçmen kabulüne karşı olmanın önkoşullarının dana tam bir resmini vermek için, değer öncelikleri ve aşağıdaki artalan değişkenleri üzerinde regresyon çözümlemesi uyguladım. Çözümleye giren art alan değişkenleri şunlardı: yaş, cinsiyet, tamamlanan eğitim yılı, medeni durum, evde çocuk sahibi olmuş olma, 3 ya da daha fazla işsiz kalmış olma, aile gelirinin yeterliğine ilişkin özne değerlendirme, dindarlık düzeyi. Şekil 5 regresyon çözümlemesi sonuçlarını göstermektedir.

Evrenselcilik değerleri karşı olmayı en güçlü (olumsuz) bir biçimde kestiriyordu, onları güvenlik değerleri (olumlu) izliyordu. Dolayısıyla, başkalarının refahını artırmaya yüksek bir öncelik verme (evrenselcilik değerleri) ile kişisel, ulusal ve kişilerarası tehditten kaçınma (güvenlik değerleri) arasındaki uzlaşma ‘başka’ göçmenler kabul etmeye hazırlık üzerinde en büyük etkiye sahipti. Yaşlı insanlar, evli olanlar ve kadınlar göçmen kabulüne, belki de, algılanan toplumsal karmaşa tarafından daha fazla tehdit edilmiş hissettikleri için, daha fazla karşı çıkmaktadırlar. Daha fazla eğitim ve dindarlığın karşı çıkmayı kestirme düzeyi daha düşükken dindarlığınki daha yüksektir. Dindarlık regresyon çözümlemesinde olduğu için, gelenek değerleriyle ilgili bulgu dinsel olmayan gelenekleri ve işleri yapma biçimini korumak temelinde karşı çıkmaya işaret etmektedir.


Yüklə 221,71 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin