Salim Bir Akıl Nazarında Şanı Yüce Olan Allah'ın Sıfatları:
Şu kâinat ve içindekilere dikkatle baktığın zaman son derece mükemmel bîr idareye, garip yaratf-lışli mahluklara; ince ve zarif bir sanata; azamet ve genişliği ile beraber büyük bir hakimiyete; her şey arasında tam bir uygunluk ve dengeye; orjinal bir yapıya daima yenilenme olduğuna ve yeni keşif ve buluşlara şahid otursun.
Şu berrak ve.saf gök yüzünü yıldızlariyle; yörüngeleri ile; güneşleriyle aylariyle ve mükemmel idaresiyle, en küçük bir arıza yapmaksızın ve zerre kadar bir çatlama olmadan daima aynı şekilde hareket ettiğini görürsün. Yine sen yer yüzünü; her çeşit otları ve onların faydalariyle; madenleri; hazineleri ile elementleri ve türlü maddeleriyle insanlığın hizmetine sunulduğuna şahit olursun. Diğer yandan hayvanlar âlemine bir göz attığın zaman insanı şaşırtan şevki tabiiler, garip hidayetler ve ilhamlar görürsün. Bütün bunların yanında bir de insanın terkibine ve onun ihtiva ettiği sayısız cihazlarına bakarsan mükemmeliyetini idrak eder, kâinatın bir numunesi olduğunu anlarsın. Bütün bu saydıklarımız; kendi ile kaim olmakta ve vazifesini edâ etmektedir. Buhar âlemine ve onda olan acaip ve garip şeylere de bir atf-ı nazar ettiğin zaman feza çağında neler yaptığını görürsün ve varlık kuvvetini; onda olan idareyi ve eşsiz mükemmelliği; elektrik enerjisinin yaptıklarını, mıknatıs ve çekim kanunlarını, iridyum madeninin helak edici gücünü tanırsın. Bütün bu görüşlerden sonra da âlemin sahibine ve onun sıfatlarına, meydana getirenle gelen şey arasındaki rabıta ve ilgiye intikal edersin. Yapıcısına karşı derin bir sevgi ve saygı beslemeye başlarsın. Bütün bu olaylar; birbirine nasıl sağlam ve emniyetle bağlıdırlar. Hepsinin birleşmesi ile tek bir varlık ortaya çıkar. Tek bir vücutta vücut organlarından her birinin diğerine hizmet ettiği gibi uzay âleminde de herbir olay diğer olayların meydana gelmesinde amil olur. Herşeyi böyle görüp idrak ettikten sonra sana bir delil veya burhan; vahi veya Kur'an gelmeden de basit nazari bir akılla şu merhaleye çıkabildin. Hakikaten şu kâinatın bir sahibi, İçinde cereyan eden olayların bir yaratıcısı, yapıcısı, icadedicisi ve idare edicisi vardır. Şüphesiz -şu yaratıcı, zayıf bir insan aklının tasavvur ettiğinin çok üstünde bir azamet sahibi, insanın, kudret kelimesinin manalarından anladığı şeyin çok yücelerinde, herşeyi yapmaya kadir. Hayat kelimesinin ifade ettiği mananın en kemaliyle yaşamakta ve diridir. .Şu kainat içindeki yaratıkların hiç birine muhtaç değildir. Zira o, varlık âlemi yokken de vardı. Yine O; hudutsuz olan ilmiyle herşeyi kuşatmış ve herşeyi bilendir. Şu kâinatın bütün güzellikleri ona açıktır. Çünkü onun ilk koyucusu odur. ,0nun varlığı sınırsızdır. Bir öncesi, bir başlangıcı yoktur. Mevcudat âlemi yaratılmadan önce yine vardı. Bundan sonra da varlık âlemini yarattığı gibi adem denen yoklukla hükmedecek ve onun varlığını sona erdirecektir. İşte bütün bunları düşünürken nefsini; şu varlık aleminin yaratıcısına ve idarecisine karşı kuvvetli bir iman ve akide ile dolup taşdığını göreceksin. İşte o; zayıf ve basit beşer aklının tasavvur ettiğinin çok üstünde bütün kemâl sıfatlariyle muttaasıftır. Her türlü noksan sıfatlardan a-rınmıştır; münezzehdir. Bu inancı sen, vicdanın için vicdanının vahyi, nefsin için, nefsinin bir şuuru olarak bulacaksın. Nitekim rabbimiz.
«O halde habibim sen yüzünü bir muvahhid (Allah'ı birleyen) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmıştır.38 Allah'ın yaratışına hiçbirşey bedel olmaz. Bu dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler» buyurmuştur.
Allah'ın sıfatları İle ilgili şu girişten sonra seni; varlık âlemi hakkında bazı garip ve acaip olayları düşünmeye sevkederiz. Göreceksin ki onlar, kainat ve içindeki varlık âleminin büyüklüğüne dikatli ve tetbirli idaresine nisbetle çok basit ve azdır. Fakat sana takdim edilecek miktar ile nefsinin şuurlandığını ve kendine kafi geldiğini anlayacaksın.
Birinci mülâhaza: Şu burnumuza çektiğimiz hava; belirli unsurların (elementlerin) birleşmesinden meydana gelmiştir. Onda başlıca iki eleman vardır. Birisi insanın teneffüs etmesine uygun olanıdır ki; bu, kimyagerlerin deyimi ile oksijen (O) adını taşır. Diğeri ise zararlı bir unsurdur. O da karbon (C) adım alır. Şu aciz kalan varlık aleminin birliği arasındaki irtibatın dikkat ve İnceliğine bakınız. Şu insan için zararlı olan elementi (karbonu) bitkiler âlemi teneffüs etmektedir. Halbuki o, onlar için faydalıdır; onların gıda maddesidir. İnsan içinde bulunduğu heran oksijen alır; karbon dioksit (CO2) verir. Halbuki bitkiler bunun aksini yapmaktadır. .Onlar da karbon alırlar; oksijen verirler. İnsanla bitki arasındaki karşılıklı yardımlaşmadaki İrtibata bakın. Hemde öyle mühim bir husustaki o, herıkisi içinde hayat için en başta gelen unsurdur. Bu da solunumdur. Bana söyle; bundan sonra kocaman varlık aleminde şunu; çok yüce, herşeye kadir; ilmî herşeyi kuşatmış, idaresi gayet zarif ve ince olan yüce bir Allah'tan başkası yapabilir mi?
İkinci mülâhaza: Gıda maddelerini yersin. Onlar, çeşitli unsurlardan terekküp eder. Ya nebati (bitkisel) yahutta hayvanidir. (Hayvansal), Bilginler onları proteinli, nişastalı, yağlı maddelere taksim ederler. Sen görürsün ki, tükrük, bazı nişastalı maddeleri hazmettirir. Şekerli maddeleri ve tatma organının haber verdiği bazı maddeleri eritir.
Midenin salgıları da et ve benzeri gibi proteinli maddeleri hazmettirir. Kara ciğerin ifraz ettiği safra da yağların hazmini sağlar, bu sayede parçacıklara ayrılır. Bundan sonra sıra pankreasa getir. O, da dört unsur (salgı) ifraz eder ve bunların üçünden her biri hazmın tamamlanmasında görev yapar. Görev sahaları üç ayrı değer taşıyan gıda! maddelerdir ki onlar da proteinler, nişastalar ve yağlı besin maddeleridir. Dördüncü salgısı ise sütü peynire çevirir. Hayvan ve bitki unsurları İle beşer cinsinin unsurları arasındaki şu şaşılacak irtibata bak ve düşün. Evet işte insanın, kendisi ile beslendiği gıda maddelerinin haii...
Üçüncü mülâhaza, nebatlardaki çiçekleri görürsün. Yine onların çeşitli güzelliklerle renklenmiş cazip yapraklarını temaşa edersin. Bir bitki alimine, bunun hikmetinden sorduğun zaman sana şöyle cevap verir. «O, arılar için bal alma vasıtası ve çiçeklerin halis ve saf kokusunu emerek onların döllenmesini sağlayan bir aracıdır» der.
Sen, uzun hurma ağaçlarına baktığın zaman mevsimi gelince, köklerinden bütün dallara su yürüdüğünü ve tomurcaklandığım görürsün. Buradan da rüzgâr vasıtası ile veya çeşitli yollarla erkek çiçeklerin dişi çiçeklere ulaştığına şahit olursun. Böylece çiftleşme ve döllenme hasıl olur. Yine dikkatle şu çi-çekierde hasıl olan yaprakların orjinalliğine ve güzelliğine bak. Bitkilerin hayvanlara ve İnsanlara hizmet edebilmesi için aralarındaki birleşmeye dikkat nazarını çevir. Netice ve meyva için zaruri döllenme işlemini gör. Bütün bunlar, kör bir tesadüfün eseri olabilir mi?39
Variık âleminde vuku bulan bütün bu olaylar sana yüce bir hikmetin, yüksek bir iradenin, çok kuvvetli bir tahakkümün vücudunu haber verir. Şu varlık âleminde bir takım gizli sırlar son derece dikkat ve mükemmel bir ilim ve hesapla seyretmektedir. İşte şu hikmetin rabbi, şu azametin sahibi, bütün şu gizii sırların vazıı evet İşte o, şanı yüce olan Allah'dır.
Kur'an-ı Kerim bu hususta dolup taşmış, insanın dikkat nazarlarını şu çok parlak olan hükümlerin ve çok yüce olan sırların içinde yüzdürmektedir. Hemen hemen onun surelerinin hiç biri Allah'ın nimet ve ihsanının zikrinden, onun kudret ve hikmetinin görünüşlerinden boş değildir, inşaları tekrar tekrar bu hususta ibret nazarlarını yenilemeğe ve devamlı tefekküre teşvik eder.
Rabbimiz şöyle buyurur: «Sizi bir topraktan yaratmış olması onun âyetlerindendir. Sonra siz her tarafa yayılıp bir beşer oklunuz. Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da onun âyetlerindendîr. Şüphe yok ki, bunda düşünecek bir kavim için elbette ibretler vardır. Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da onun (Azamet ve kudretine delâlet eden) alâ-metlerindendir. Hakikat bunda bilenler için elbette ibretler vardır.
Gece gündüz uyumanız ve onun fazlı kereminden nasip aramanız da yine onun (Kudret) alâmetlerindendir. Şüphesiz ki bunda da (Hakikatiara) kulak verecek bir zümre için elbette ibretler vardır.
Yine onun (Kudretinin) alâmetlerindendir ki, o, size hem korku, hem tema (vermek) için şimşeği gösteriyor. Yukarıdan bir su indiriyor da onunla yere ölü'münden sonra can veriyor. Hakikat bunda da aklını kullanacak kavim için elbette ibretler vardır!» 40
Allah'ü tealâ buyurdu :
Allah odur ki, rüzgârları gönderir de onlar bir bulut kaldırırlar, derken (Allah) bunu gökten nasıl dilerse öylece serer. Onu parça parça da eder. Nihayet görürsün ki, aralarından yağmur çıkıp durmaktadır. Artık onu, kullarından kimi dilerse onlara nasip eder de onlar da hemen sevinirler. Halbuki onlar, bundan evvel üzerlerine (Allah'ın yağmur) indireceğinden katiyyen ümitlerini kesmişlerdi.
Şimdi bak.Allah'ın rahmet eserlerine, arzı Ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, ölüleri de her halde tekrar dirilticidir. O, herşeye hak-kıyle kadirdir! 41
Bunlardan başka Kur'an-ı Kerimin Ra'd, Kasas, Enbiya, Nemi ve Kaf sureleri iîe diğer surelerde pek çok âyetler vardır ki, bizi ibret almaya davet eder. 42
Dostları ilə paylaş: |