The miracle of allah



Yüklə 0,9 Mb.
səhifə5/14
tarix30.07.2018
ölçüsü0,9 Mb.
#64213
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14
ŞEKİL - 30

mirac_2_sekil_30a

ASİMETRİK BOZUNMA

Karadelik bazen de kendine yakın geçen bir dev yıldızı tam yakalayamaz, materyalini çalmakla yetinir. Eğer yıldızı biraz daha iyi yakalarsa, onu kendi çevresinde yörüngeye oturtur ve yıldızın dönme hızını artırır. Bir karadeliğin türlü çapları = Aktarı içinde; ergosfer, litosfer, iç olay ufku, dış olay ufku, Schwarzschild yarı çapı, halka-disk çapı gibi 7 gök katmanı olan Aktarıssemavat'ı vardır. Litosfer (Kaya-küre) çapı da uzaktan etkili olan bir dış atmosfer gibidir. Bu kritik bölge karadeliğin kütlesiyle orantılıdır. Örneğin yüzmilyon güneş kütlesi ağırlığında çok yoğun bir karadeliğin kendi yarıçapı litosfer çapından daha büyüktür. Yakın geçen bir yıldız bu litosferin sınırını aşarsa, yuvarlaklığını kaybederek yufka (Kurs) biçimini alır. Bu sırada iyice yassılaşarak sıkışan yıldızın hem biçimsel hem kimyasal doğası değişir. Yaklaşmanın kozmik sürtüşmeleri onun iyice ısınmasına yol açtığından, bu yufkalaşmış yıldız aşırı sıcak ve yoğun bir yapıya ulaşır. Saniyenin onda-birinde yapısındaki elementler patlayarak yeni tepkimelere ve izotop üretimine başlar. Bu işlem boyunca inanılmaz büyük bir enerji açığa çıkar ve karadeliğin çevresindeki tüm gaz-toz materyalini milyonlarca km. uzağa üfler. Yıldız, karadelikten kurtulsa bile, tüm gazını yitirecek biçimde çekildiğinden, hayatının kalanını yufka biçiminde sürer. Bu yıldızın ileride çökme sırası geldiğinde, (Kütlesi karadelik oluşturmaya elverişliyse) gelecekte iplik veya gök yarığı biçiminde bir karadelik olarak GÖZÜKECEKTİR (Çıplak tekillik).

ŞEKİL - 31

mirac_2_sekil_31a

EVİRE ÇEVİRE YOK ETMEK

Yukarıdaki büyük resimde bir dev yıldızı çekim kuyusuna düşürmüş karadeliğin işlevi gösterilmektedir. Dev yıldız sonsuz küçük bir noktaya doğru girdaplar, sarmallar çizerek çözülmeye başlamış; yıldızın yapısını oluşturan hidrojen ve helyum gazları, kendilerini çeken görünmeyen odağa doğru, gittikçe daralan bir halat gibi, bir daha dönmemek üzere yol alıyorlar. Okuyucu ortadaki yuvarlağı karadelik sanarak resimde görmeye çalışmalıdır. Aslında karadelik bu sayfanın arkasında yani bir başka evrendedir. Fotoğraf ve şekilde, bir karadelik, görünen yıldızı yutmakladır. Bu durum, yıldızın "Vakitsiz Ölümü"dür. Çünkü yıldızın ölüm sırası henüz gelmeden (Henüz kollapsar olmadan), gençliğinin baharında karşısına çıkan bir karadelik kazasına uğrayarak ölüm komasına girmiştir. Bir yıldız saniyede 500 km. üzerinde bir hızla karadeliğe yakalanırsa, çok sert bir kırılmaya uğrar. Bundan daha düşük bir hızla yakalandığında ise, karadeliğin yakalama diskine bakan yanında bombe vererek yumru oluşturur. Yıldız yumru denen uzantıyı oluşturduğunda, buradan itibaren karadeliğe doğru yıldız kan kaybına uğrar. Çünkü karadelik çekim gel-git kuvvetleri, yıldızın iç tutunum kuvvetlerini yener. O zaman da, önce yıldızın dış atmosfer katmanlarındaki hafif katmanlardan itibaren "Kaçak" başlar. Kaçak bu katmanlar, eğriler çizerek, görünmeyen karanokta çekimine doğru uzantı oluştururlar. Bu giderek darlaşan sarmalların en uçtaki kayboldukları yerde "Bir karadelik var" demektir. Atmosferden sonra sıra yıldızın kabuğuna, dış katmanlarına gelir: Bir meyvenin kabuğunun soyulması gibi, dış katmanlar yıldızdan ayrılıp burgular çizerek kara odağa yol alırlar. Sırayla yıldızın bütün iç katmanları da helezonlar çizerek kalın bir emiliş ile çözülürler. Çözülmenin tam sonunda o hayalet noktaya emilen güneşler, hiç bir iz bırakmadan gözden silinir. Koca yıldız yok olduğunda, karadelik, suskun fakat daha güçlenmiş olarak yeni kurbanlarını bekler.

ŞEKİL - 32

mirac_2_sekil_32a

RÖNTGEN ASTRONOMİSİ

Sözünü ettiğimiz karadeliğe tutulma olaylarını röntgen astronomisi yakalamıştır. Dünyadan 6000 ışık yılı ötedeki (Cygnus) "Kuğu X-1" kodlu gök cisminin analizlerinin sonucunda; biri görünmeyen bir "Karanlık ortak", diğeri Güneşten 20 kat büyük bir "Dev mavi yıldız"ının (MDE 22.868), binary=ikili etkileşimi keşfedilmiştir. Görünen yani optik süper mavi yıldıza eşlik eden "Kara ortağın" 3.5 Güneş kütleli bir karadelik olması gerekir. Çökmeden önce ise (Asal dizideyken) on Güneş kütlesi büyüklüğünde olması gerekmekte olan bu dev karadelik, dev mavi yıldızı hortumuyla emmektedir. Tutulma diski şiddetle "X=ışını" yaymaktadır. Satelitlerimiz, Cygnus X-1'in röntgen ışınlarının saniye ile saniyenin onda-biri arasındaki periyot değişimleri olduğunu ortaya koymuştur. Dev mavi yıldızın hızının da 5,5 günlük sinüs dalgaları biçimindeki periyodu tespit edilmiştir. Bu tespite bir "Beyaz cüce" uyamaz. (Ak cüce sisteminin yayınması saniyede 30.000 km'yi bulmasına rağmen, asla X ışıması yapmaz.) Öyleyse bu gök cismi doğrudan bir karadeliktir.

İkinci bir gözlem de yine ikili (Binary) olan sigma-Aurigoe sistemidir. Bunlar da eş merkezli dönüşü olan optik (Aydınlık) ve karanlık bir çift cisimdir: Görünen üye, 25 Güneş kütleli dev bir yıldız olmasına rağmen, karanlık ortağına doğru emilirken, yayma diskinden bize, başta X ışınları olmak üzere kızıl ötesi (IR) ışınları ve ultraradyo dalgaları radyasyonu göndermektedir. Analizler, karanlık ortağın 20 Güneş kütleli bir karadelik olduğunu ve beyaz ortağının yamyamlığını yaptığını göstermiştir. Ayrıca aynı gözlemler V861 Scorpii Circinus X1 GX 339-4 karadeliğe yakalandığı ispatlanan diğer yıldızlardandır. Fotoğrafta yoğun çekirdek aslında karadeliğin aktif şiddet olaylarının merkezidir. Cygnus-X-1 yıldızı şiddetle karadelik etkisine girmiş ve X ışımasıyla imdat istemektedir.

KESİM : 52

KARADELİK GRAVİTATİON ASTRONOMİSİ

KARA ORTAKLAR

Karadeliklerin X astronomisinden sonra "İkinci dolaylı gözlemlerinden biri" de "Çekim=Gravitation" astronomisidir. Görünmeyen "Siyah boşluk" kendisini ışık olarak göstermez, fakat elektromagnetik olmayan radyasyon (Çekim dalgaları, nötrino akımları, aksiyon, gölge madde vb.) ile hissettirir.

Gravitasyon astronomisi, çok şiddetli göksel olaylardan ancak alınabilmektedir. Çok zayıf olan çekim dalgaları normalde kaydedilemez. Fakat iki karadeliğin birleşmesinde ya da bir yıldızın süpernova patlamasından salınan çekimci dalgaların gel-git ışıması biçiminde alınabilmektedir. Bu tespiti ilk kez 1969'dan itibaren Weber detektörleri, yılda bin uyarılma halinde yakalamaktadır. (*)

(*) Weber saniyede 1660 Hertz değerindeki müthiş bir süpernova patlamasını kaydetmiştir. Bu öylesine bir şiddet olayının simgesidir ki, bilinen elektromagnetik radyasyon enerjilerinden bambaşka ve milyonlarca kat daha enerjetik, daha sık impulslu, 180 km. dalga boyunda bir çekimci dalganın enerji boşalımıdır. Bu tespit, Güneşten 20 kez büyük dev bir mavi yıldızın bir karadeliğe çökmüş olması anlamına gelir. Söz konusu karadelik 100 km'den de küçüktür.

Galaksilerdeki yıldızlar, Güneşimiz gibi tek başına (Tekil) değil; ikili, üçlü, beşli... gibi gruplaşmış sistemler olup, çoğul biçimde kümeleşirler. Tüm yıldızlarda, tek başına olan Güneş gibi bir yıldız daha yoktur. İkili (Bineer) alanlar ise evren yıldızlarının onda-birini oluşturur. Bineer (İkili) gruplaşmalarda, üyeler "Birbiri çevresinde" dolanırlar yani eş merkezlidirler. Fakat bu iki üyeler farklı büyüklükte yıldızlardır. Üyelerin büyük olanı erken çökerek asal diziden çıkar. (Beyaz cüce, pulsar ya da karadelik olur.) Diğer çökmemiş asal yıldız, bu çekimden "Aynen eskisi gibi" etkilenmesini sürdürür. Fakat önceden çöken, eğer bir beyaz cüce, pulsar gibi görünen yıldız değil de, "Nötron yıldız ve Karadelik gibi" karanlık bir yıldız olduğunda (Onu göremeyen, fakat asal yıldızı gören) bir gözlemci, görünen yıldızın anormal hareketlere zorlandığını anlayarak şaşırır.

Bu "Ortaklar" birbirlerine çekim dalgaları uyguladığından, enerji yutmak zorunda kalırlar. Böylece "Sistemin toplam enerjisi" azalır. Enerji azaldıkça, ortak cisimler birbirine yaklaşır. Böyle "Peryod kısalmaları" sayısız gözlemle ayırt edilmiştir.

Söz konusu çekim dalgaları, görünen bir yıldızın "Karanlık ortağına doğru hızlanması" sırasında oluşmaktadır. Çekim, doğası gereği cisimleri birleştirmek istemektedir. İşte karadeliklerin dolaylı kanıtlarından biri de "Görünmeyen" ortağın bizi saptırması tanıtıdır.

Eğer bir cismi hiç bir iz bırakmadan ortadan kaldırsaydık, onun "Uzay eğriliği" de ortadan kalkardı. Onun çevresinde dönen gezegenleri ve uyduları dümdüz bir yolda başlarını alıp giderlerdi. Sözgelimi Güneşimizi bir anda "Hiç" ederek çekip götürseydik, Dünyamız 4 dakika daha yörüngesinde kalır, sonra diğer gezegenlerle birlikte düz bir çizgi üzerinde ileri savrulup, uzayda yörüngesiz dümdüz yol alırdı.

Oysa karadelikler (Ay örneğimizdeki gibi) BİRDEN YOK OLMAZLAR! Onlar kendi olay ufuklarının ardında, görünmeyen bir çekim merkezi olarak var olmalarını sürdürdüklerinden, (Keppler yasası uyarınca) çekme etkilerini sürdürürler. Söz konusu Keppler yasası bize, "Güneş düzleminin elips odaklarından birinde, bir karadelik bulunduğunda, onun çekimine uyarak, sistemin gezegenlerinin dönmeye ve ikili sistemlerin birbiriyle etkileşmelerini sürdürdüklerini" söyler. Keppler'in bu modern yorumuna uygun bir kanıt bulunmuştur: 1967 yılı uydularımız Scorpion (Akrep) takımyıldızında böyle bir bineer (ikili) sistemin varlığını kanıtlamıştır. Sistemin görünen yıldızı, görünmeyen karanlık ortağınca hırpalanmakta, düzensiz bir yörüngede ite-kaka dönmeye zorlanmaktadır.

Yine, çekimci dalgaların şiddetlendiği, ikisi de karanlık olan bir çift yıldız daha bulunmuştur.

Ayrıca 1913-16 pulsarına bir karadeliğin eşlik ettiği, her ikisinin de ortak bir çekim merkezinde dönmelerinden anlaşılmıştır. Bu "Karadelik" öylesine güçlüdür ki, ortağı olan pulsar, her sekiz saatte-bir onun çevresinde "milyon km. hızla" dolanmaktadır. Bu durum çekimci dalgaları yakalayabilmek için ideal ortam, doğal bir laboratuar ortaya koymuştur.

Şiddetli çekim, bu yıldız çiftlerinin periyotlarını (Dolanım süreçlerini) giderek kısaltmaktadır. Öyle ki, er-geç, bu iki arkadaş birleşeceklerdir.

Bir "Beyaz cüce" kozmik bir hortum gibi önüne çıkan bir yıldızı siler süpürür.

Bir nötron yıldız (Ya da pulsar) ise bir beyaz cüceyi kolayca emip, yok ederek kendine katar.

Bir karadelik ise, bir pulsarı bir lokmada yutar.

Görülüyor ki göksel olaylarda "Küçük balık büyük balığı yutmaktadır".

Kara üyelerin (Yıldız artıklarının) optik üyeleri (Işıyan yıldızları) itip-kakma örneği, evrende çok yaygın olup, kara üyelerin şimdi tahmin ettiğimizin on ila yüz katı daha çok olması beklenmektedir: Karadelik uzmanı Kipp Thorne'a göre en ihtiyatlı bir ölçümle, yalnız Samanyolu kollarında bir milyon karadelik bulunmaktadır. O halde evren, tasavvurumuzdan çok fazla karadelik ile tıkbas doludur.

KESİM : 53

BİNEER İNTİHARLAR

GÜNEŞİN İKİZİ

Güneşimiz niçin bir istisna olarak tek yıldızdır? Gökbilimciler için, Güneşin de bir ortağı daha bulunması gerekir. Fakat, bize ışıyan bir başka yakın Güneş daha yoktur.

Öte yandan son üç gezegenimizde (Uranüs, Neptün, Plüton) yörünge düzensizliği vardır. Bunun nedeni, önceden sekiz milyar km. ötedeki bir "Onuncu gezegenin varlığına" yorumlanmıştı. Ancak bu süper dev bir gezegen olmalıdır ki, böyle bir gezegen bulunamamıştır.

Dolayısıyla, geriye bir başka alternatif kalıyor:

Son üç gezegeni etkileyen bu "Güçlü çekim", Güneşten 80 milyar km. ötedeki "Bir karadelik zanlısı"dır. Eğer bu "Zanlı" on güneş kütlesine eşdeğer bir karadelik ise, bizden 160 milyar km. ötede bulunmalıdır. İşte bu, varsayım olmaktan çıkmış, korktuğumuz başımıza gelmiştir: Gerçekten de Güneşimiz, galaksideki normal yörüngesine direnerek, şelaleden yukarı tırmanırcasına, "Aslan burcu yönünde" "Özel bir yönlenme" ile çekilmektedir. Bu çekimin sorumlusu, cüce bir yoldaş yani Güneşin ikincisi olan çökmüş bir yıldız olmalıdır.

Samanyolu galaksisi uzayda saatte iki milyon km. bir hızla yol almaktadır. Uçak ve uydularla sağlanan presizyon ölçümleri sonucu kozmik arka fon ışımasının (Artık-ışıma) şiddetinin Aslan burcuna doğru, yavaş da olsa arttığı saptanmıştır. Aynı mantıkla tam karşıda (arkada) kalan Kova burcundan ise Güneşimiz uzaklaşmaktadır. Tam tersine, Dünya zıt yöne yani Aslan burcuna doğru saniyede 400 km. hızla özel olarak hareket etmektedir.

Güneş sistemi ise galaksi merkezine doğru hareket eder. Oysa bunda bir aykırılık vardır. Aykırılığı telafi etmek için bizi çeken bir başka karanlık yani ışımayan bir yıldız artığı olmalıdır. Eğer bu bir beyaz cüce olsaydı görünürdü. Pulsarlar da görülür!

Eğer bu bir kara cüce ya da nötron yıldız olsaydı uzun süreçler gerektirirdi. Bu çok zayıf ihtimal göz ardı edilirse tek bir açıklama kalıyor geriye... Bu kara arkadaş mutlaka bir karadelik olmalıdır. Güneşin bir arkadaşı olmasa bile bu kara çekim merkezi uzayın başka bir bölümünden gelen gezgin görünmez bir karadeliktir.

İster güneşimizin ortağı, ister yabancı bir gezgin olsun, bu karadelik Güneş sistemini kendisiyle birlikte sürükleyip götüren bir "Karanlık arkadaş"tır.

ŞEKİL - 33

mirac_2_sekil_33a

GÜNEŞ'İN GİZLİ YOLDAŞININ ROTASI

Güneş sistemi, bağlı olduğu Güneş ile birlikte saniyede 400 km. hızla "Karanlık yoldaş"a sürüklenmektedir. Gözlemler, onun bir "KARADELİK" olduğunu ve Güneşten 5 Kat büyük olduğu için erken çöken bir "İKİZİ" ya da sisteme giren rasgele gezgin bir karadelik olduğunu göstermektedir. Oklar, Güneşin kural dışı olarak galaksi merkezine çekildiği yönü gösteriyor. Bu çekilmenin nedeni belki kara arkadaş, belki de galaksi merkezindeki dev karadelik'tir. Fakat âyetlerde (Yasin suresi gibi) "GÜNEŞİN BELLİ BİR GÜNE KADAR TAKDİR EDİLEN YÖRÜNGESİNDE YÜZECEĞİ" daha sonra bu yörüngenin saptıralacağı bitirilmiştir. Bu mesaj ışığında karaortağa inanmak caiz düşmektedir.

KESİM : 54

KOZMİK KARABASAN

KARADELİK PUSUDA

Bir "Karadelik" ya da "Mini mini bir kara nokta" her zaman, her yerde, birden karşımıza çıkabilir; birden burnumuzun dibinde ya da yanıbaşımızda bitebilir!

Ama o bizim evrenimizin malı değil; başlı başına, kendi başına "Bambaşka bir evren"dir. Onun varlığı kendi hacmına değil, kendi dışına sığışmış; yani soyut sayılarla anlatılan "TEKİLLİK=Singularity" denen imkansızlığın ötesindeki bir bölgeye aittir. O bölgeyi çekimsel çöküntü bulur ve "varlık" imkansızlığın ötesine geçmeyi başarır. O zaman da, bugüne kadar özenle biriktirdiğimiz ve oluşturduğumuz "Fizik yasaları" ile kozmik ilkeler ve "Doğal" dediğimiz her prensip, kısaca bilim gelenekselliğimiz iflas eder!

Karaboşluklar hiç bir "Kozmik sansür" tanımazlar. Karşılarına çıkan bir yıldız ne kadar büyük olursa olsun, sürekli kabuğu soyulan bir elma gibi kat be kat çözünüp karadelik içinde yok olur, evrenimizin dışına çıkar! İşte bu olgu, bilimi "Hayal ve hayalet" ile uğraştırmaya zorlar!

Karaboşlukları yalnızca teorik akıl yürütmelerle (İdealize edilmiş analizlerle sentezleyen) aklımızla çözümlemeye çalışırken, bilimsel yetersizlik ortaya çıkmış, klasik bilimin revizyonu gerekmiştir.

Aklımız evrenden de geniş olduğu için, zekamız çevremizle anlaşmaya yetkin ve yatkındır. İnsanın ısrarlı sabrı bu uzatmalı zinciri çağlar boyu kendi payına düşen çabalarla sürdürür. Hiç bir araştırman ölmeden sınırlandırılmayı kabul edemez!

Maddeci astronomun kâbusu, kaosu ve karabasanı haline gelen karadelikler, gerçekte şimdiden bir alarm konusudur. Fakat "Görünmez düşman" henüz kapımızı çalmadığı için, erken bir alarm vermek istenmemektedir.

Oysa riskin boyutları çok büyüktür: İnsanoğlu bilime "Çok az yetenek" gösterdiğinden, böyle tehlikeleri umursamaz gözükerek günlük geçim telaşası içinde, daha "Gerçekçi saydığı şeylerle" uğraşır:

İnsanoğlu bilinmeyen ve açıklanamayandan ürker ve korkar. Korktuğunu ya reddederek yakasını sıyırır ya da tersine tutsakça ona tapınmaya başlar. İnsanlığın şimdiki genel görüntüsü ise, sanki "Üstüne ölü toprağı serpilmişçesine pervasız" bir tutum izlemesidir. Oysa düşman çok ciddidir, düşman görünmemektedir, düşman pusu kurarak şimdiye kadar milyarlarca yıldız (Necm), gezegen (Kevkeb) ve hatta galaksileri bitmez tükenmez bir iştahta oburca yemiş bitirmiştir. Dev evren, milyarlarca yamyam karadelik tarafından kemirilmekte tüketilmektedir.

Evrenin % 90'ı şimdiden ölüdür. Bizler ise bu ölümün son kalıntıları ve uzantıları olan son dirileriz... Son demlerimizi yaşıyoruz, artık bir geleceğimiz yok! Geleceğimiz tek kelimeyle bellidir: KARADELİK KIYAMETİ!..

ONBİRİNCİ BÖLÜM

KARABOŞLUK İÇİNDE

"GÖK AÇILMIŞ KAPI KAPI OLMUŞ, DAĞLAR YÜRÜ TÜLMÜŞ BİR SERAB HALİNE GELMİŞTİR..." (Nebe 19-20)

KESİM : 55

DONMUŞ YILDIZ

ÖLESİYE GİDİŞ

Karadelik olmaya elverişli kütlesi olan bir yıldız, zamanı gelince, kendi çekimine yenilerek, kendisini "Olay ufku" ardına büzer. Hemen ardından Schwarzschild çapının da içine çekilir ve böylece "Işık hızıyla, başka bir evrene" yol alır.

Üç güneş kütleli bir kollapsarın çökmesi, saniyenin 67 milyonda-biri zamanda olup biter: Yani yıldız, aniden yok olur!

Güneşimizden "On kat" kütlesi olan bir yıldız, saniyenin 4 milyonda-biri zamanda gözlerimizden silinir.

Milyon güneş kütleli süper dev yıldız toplulukları "Saniyenin dörtte birinde" kararıp, kaybolur.

Yüz milyar yıldız içeren galaksimiz ise, on günde merkezî noktaya çöker.

Üç güneş kütleli bir karadeliğin içine düşecek olursak, yakalama diskinden merkezine, saniyenin "20 milyonda-biri" zamanda varırız.

Milyon güneş ağırlığındaki bir karaboşluğun merkezine ise on saniyede ulaşırız.

Milyar güneşe eşdeğer bir karadeliğin merkezine üç saatte düşeriz.

Galaksimize eşit (Yüz milyar güneş kütlesi) bir karadelik merkezine de iki hafta boyunca düşerek erişiriz.

O halde biz, karadelikleri, küçük değil de büyük (Astronomik) boyutlu bir yıldızın çökmesi sırasında, uzun-uzadıya gözlemleyebiliriz: Çünkü saniyenin 67 milyonda-biri kadar bir an çok kısa bir zaman olup, karadeliğin merkezine düşmemiz akıl almaz kadar kısa zaman dilimlerinde gerçekleşir.

Karadeliğe, olay ufkundan yakalanan biri, onun ölüm merkezine kısa ya da uzun fakat "Sonlu bir zamanda" düşer. Bu "Sonlu düşme süresi" vurguladığım gibi karadeliğin kütle büyüklüğüyle orantılıdır. Normalde her şey "Göz açıp kapayamadan" olup biter. Dolayısıyla oraya yakalanan ne olup bittiğini anlayamaz...

Şimdi "Çok yavaş bir çekimle" idealize deney eşliğinde, bir karadeliğe düşmenin mekanizmasını anlamaya çalışalım: Bu andan itibaren, anlatacaklarımın daha anlaşılır olması için, bir "İkizimiz" olduğunu varsayalım.

İkizimiz, bir karadeliğin olay ufkunun bize değdiği yerde oluşan yakalama diskine kadar, bizimle her türlü haberleşmeyi sürdürür.

Eğer bu ikizimiz çöken bir yıldız üzerinde ise, yıldız kritik yarıçapı altına çökene kadar ikizimiz, yıldız üzerinde yürüyebilir, hatta bir kaya parçası "Numuneyi" alıp, roketiyle hemen kaçabilir.

Çöken bir yıldızı dışardan izleyen bir gözlemci, yıldızın aniden çöktüğünü, fakat bu "Çökme hızının" giderek yavaşladığını görerek şaşıracaktır. Oysa evrende "İVME" giderek hızlanmaktadır. Karadelikte ise negatif bir ivme vardır sanki...

Yıldız gerçekten çok küçüldüğü halde, çok süratli olan çökme hızı olay ufkuna erişince yavaşlar. Tam olay ufkunda da öyle yavaşlar ki artık "DURMUŞ" olur. Artık kaskatı hareketsiz "Donmuş" gibi kalır. Çünkü yıldızın çökmesi (Schwarzschild çapına ulaşması) dışarıdan bakan birisi için, sonsuza kadar sürmüş gibidir. Bunun nedeni, zamanın donması, kolumuzdaki saatin durmasıdır. Çünkü, "İkizler arasına relativistik özel zaman farkı" girmiştir. Olay ufku dışında kalan ikizine "Göre" olay ufkunun içindeki ikizin zamanı sonsuz genleşmiş, uzamış, geç yaşlanmakta ve gene kalmaktadır.

Oysa içerideki ikizimiz için bu çöken yıldız donmamış; tam tersine hızlı çekilmiş bir film gibi hareketlidir.

Şimdi, "İkizlerden birini" karadeliğe doğru gönderelim. Diğeri, onu dışarıda güvenceli bir bölgeden izlesin: Çekime tutsak olan ikiz, olay ufkuna doğru son hızla baş aşağı düşmeye başlar. Onun daha da hızlanması gerekirken, tam tersine yavaşlayıp, sonunda durma noktasına geldiğini, bu arada kolundaki saatin "İyice yavaşlayıp" sonunda durduğunu ve zamanın durduğu bu anda, onun "Temelli donup kaldığını" fark edecektir.

Tutsak olan ikizimizin, hiç bir zaman olay ufkuna erişemediğini, ebediyen oraya varamamak üzere donmuş, hareketsiz, kıpırtısız, sonsuza kadar bir askıda, sanki örümcek ağına yakalanmış böcekler gibi sonsuza dek asılı kaldığını görecektir.

Relativite ile ilgili kesimlerimizde bu ikizler çelişkisine sürekli yer vermiştik. İkizler arasına giren fark "Zaman farkı"dır. Zamanın sonsuz durmasının nedeni, karadeliğin "Tutsağını" ışık hızıyla çekmesidir. İşte bu ışık hızıyla eşleşme sonucu zaman da hapis olur. "Zaman", çalışamaz, saat durur. Dolayısıyla hareket de durmuş olur. Böylece biz, karadeliğe yakalanan birini orada "Sonsuza dek heykelleşmiş" gibi görürüz:

• "BİZ DİLESEYDİK ONLARI(n zamanını) DONDURUVERİRDİK DE, NE (zamanda) İLERİ NE DE (zamanda) GERİ GİDEBİLİRLERDİ. (Bununla birlikte) KİMİN ÖMRÜNÜ UZATIYORSAK, YARATILIŞTA ONU TERSİNE ÇEVİRİYORUZ. HÂLÂ AKILLANMAYACAKLAR MI?.." (Yasin-67/68)

Benzeri bir durum da Kehf suresi 13. ayette yer alır:

• "BİR DE ONLARI (Ashabı kehf, yedi uyurları) UYANIK SANIRDIN (Kaskatı öylece dondurulmuşlar sanırdın) HÂLBUKİ ONLAR UYKUDADIRLAR VE BİZ ONLARI SAĞA SOLA ÇEVİRİRİZ. KÖPEKLERİ DE, MAĞARANIN GİRİŞİNDE, İKİ KOLUNU UZATIP (Sfenks) YATMAKTAYDI. EĞER DURUMLARINI GÖRSEYDİN, MUHAKKAK, YÜZ GERİ DÖNER, KAÇARDIN VE ONLARDAN DEHŞET İÇİNDE KALIRDIN."

Ashabı Kehf'in durumları "Yaşayan fakat 309 yıl boyunca hiç kıpırdamayan heykeller" gibidir. Çünkü insan ya ölüdür ya diridir. İkisinin arası olamaz. Ölüden beklenen "Ölü" gibi davranması; diriden beklenen de canlılığı, hareketliliğidir. Doğal olan bu ayrımdır. Fakat ölü ile diri arasında "Canlı heykel olmak" herhalde göreni "Dehşet" içinde bırakır!

Karadelik olay ufkundakine benzeyen bu donmaya, ayet "GÖRSEYDİN SANIRDIN" diyerek dışarıdaki bir gözlemciye "Görecelik" tanımaktadır. Bu hitap apaçık RELATİVİTE TEOREMİNİN HABERCİSİDİR. Özellikle "309" yıl geçmiş fakat "Ashabı Kehf" için sadece bir günden az bir zaman geçmiştir.

Karadelik tekilliğini kuşatan olay ufkunu örümcek ağına boşuna benzetmedik. Sonsuza kadar tutsak olmuş cisimlerin tekillikte hareketsiz kalması "Ankebut" suresi 41. ayette şifrelendirilmiştir:

• "ALLAH'TAN BAŞKASINA TAPINANLARIN DURUMU, KENDİNE YUVA EDİNEN (dişi) ÖRÜMCEK GİBİDİR. OYSA YUVALARIN EN GEVŞEĞİ ÖRÜMCEK YUVASIDIR. BUNU BİLSELERDİ PUTLARA TAPINMAZLARDI."

Ayet, Allah'a asi olanların "Kara ölümlerinde" nasıl bir "Zaman eziyeti" çekeceklerini anlatmaktadır. Çünkü insan, ana rahmi olan, gün ışığını gören bir akdelikten doğar ve kollapsarlardaki gibi bir karadeliğe defnedilir, bir kara kabir de ölür. İnsanın gençliği asal yıldız; yaşlılığı kırmızı dev; son nefesi süpenova ve cesedi karadelik gibidir.

Ölen insan kendi olay ufkuna kapanmış olup, dünyaya hiç bir sinyal verememektedir. Fakat dışarıdan sinyaller (Fatiha, evlâtların durumları, mezarın başucuna gelenlerin ayak sesleri gibi mesajlar) alabilmektedir.

KESİM : 56

DÖNÜŞSÜZ TEKİLLİK

KARA EVRENE GİRİŞ

Sunduğumuz ayet, dikkat edilirse, "Sonsuza kadar donmayı" dışarıdaki gözlemciye göre anlatmıştır: Oysa "İçeride tutsak olan ikizimiz" için zaman durmamıştır. "Sağa-sola çevrilmeleri" demek "Çekimsel gel-gitlerle" aşağı yukarı uzatılacağımız bir zaman genleşmesini haber vermektedir.

Bunun anlamı, karadelik olay ufkuna saniyenin milyonda-birinde varmış olan ikizimizin (Orada donmuş olarak ebediyen beklemekte olduğunu sanmamıza rağmen) çoktan, bir daha geri dönmemek üzere evrenimizin dışına yol almasıdır. Bu olayı, "Çökmekte" olan bir yıldız üzerinde yeniden sınayalım: Çöken bir dev güneşin üzerindeki bir gözlemci, yıldızın Schwrarzschild çapına göçmesinde hiç bir anormallik sezmez iken, bu güneşe bağlı bir dünyadaki diğer "İkiz gözlemci", güneşin saniyenin milyonda-biri zamanda birden söndüğünü görür. Fakat (Artık karadelik olmuş, eski güneş) çevresindeki cisimleri çekimle etkilediğinden, gezegenler onun çevresinde dönmeyi sürdürürler.


Yüklə 0,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin