Temmuz: Kısa ve özlü bir program ile geniş, popüler, belli şeyleri açıklayan ve gerekçelendiren bir program, bir tür manifesto arasındaki ayrım açısından bakıldığında, normalde klasik yaklaşımı tercih etmek gerektiğini düşünüyorum. Tartışmalar üzerinden bakıldığında, özlü ve gelişmeler karşısında kolay eskimeyecek, teorik gelişmeden süzülmüş bir programın tercih edilmesi daha doğru gözüküyor.
Ama, geçmiş deneyimler, bu çerçevede ortaya çıkmış bazı tercihler üzerinden bakıldığında şunu da görüyoruz: Tarihsel konjonktürün gerektirdiği durumlarda, ya programı bir manifestoyla tamamlama yoluna gidilmiş, ya da bizzat program bir manifesto gibi ele alınmış. Komünist Manifesto böyle; iki ihtiyaç içiçe ele alınmış burada. Spartakistler’in 1918 programı, Bolşeviklerin 1919 programı, belli açılardan Komintern’in 1928 programı, bu ikili işlevi içiçe taşıyor. En azından bana böyle görünüyor.
İçinden geçtiğimiz tarihi aşama, dünya komünist hareketi ile sınıf hareketinin içinde bulunduğu koşullar açısından bakıldığında, kendine özgü bir dizi özellik arzediyor. Biz hep dünya ölçüsünde devrimci ve komünist hareketin bir döneminin kapandığını ifade ediyoruz. Bir bütün olarak dünya komünist hareketinin yeniden şekilleneceği, yer yer bunun ilk adımla(90)rının atıldığı bir geçiş sürecinden sözediyoruz. Ve biz kendimizi, geçmişi aşma gücü gösteren, belli temel gerçekleri anlayan, bunları hareket noktası olarak alan, yenilenmiş, yeni dönemin ihtiyaçlarına yanıt veren bir hareket olarak tanımlıyoruz. Bu iddiayı taşıyoruz, buna inanıyoruz. İşte tam da bu konumumuz, bizim karşımıza belli enternasyonal sorumluluklar çıkarıyor. Özellikle dünyanın daha da küçüldüğünü ve bu çerçevede enternasyonalizmin çok daha yaşamsal bir önem kazandığını belirgin bir biçimde vurguladığımız bir yerde, bu bize daha ileri düzeyde sorumluluklar yüklüyor. İletişim muazzam gelişmiş, dünya alabildiğine küçülmüş durumda. Bu imkanları kullanmak, enternasyonalist sorumluluklarımıza sahip çıkmak durumundayız.
Programın yapısına ilişkin yapılan tartışmaya dair şunu söylüyorum. Programı popüler bir propaganda metni biçiminde kaleme almayabiliriz. Fakat buna rağmen onu temel esasları üzerinde genişleten, popüler bir tarzda, bir manifesto biçiminde ele alan bir tercihte de bulunabiliriz diye düşünüyorum.
Dünya komünist hareketinin tarihine bakıldığında, komünist partilerin her dönem bunu önemsedikleri görülür. Klasik bir program anlayışına yatkın olmalarına, buna bağlı olmalarına rağmen, vurguladığım nokta bir ihtiyaç olarak karşılarına çıktığında, bunu bir biçimde gözetmişler. Bizim de içinden geçtiğimiz şu kendine özgü evrede bunu gözetmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Kaldı ki popüler bir açıklamaya, bizim siyasal çalışmamız açısından da ihtiyaç var.
İkinci olarak, programın kendi iç bölümlenmesine, stratejik hedeflerle kısmi talepler ilişkisine dair bir şeyler söyleyeceğim. Bizim stratejik hedefler olarak tanımladığımız proletarya devriminin hemen alması gereken temel önlemler ile kısmi talepler arasında hem bir bütünlük ve hem de bir ayrılık var. Şöyle ifade edeyim; proletarya devrimi burjuvazinin devlet aygıtını parçalayacak, bunun yerine kendi devrimci ikti(91)dar organlarını geçirecektir. Burjuvazinin mülksüzleştirilmesi, el konulmuş üretim ve dağıtım araçlarının, mali ve iktisadi zenginliklerin sosyalist kamu mülkü haline getirilmesi, ancak böylesine bir devrimci adım sayesinde olanaklı olabilecektir. Bunlar hiçbir biçimde burjuva kurulu düzenin sınırları içine sığacak önlemler değil.
Ama bu türden temel devrimci istemler ya da önlemler dışında, devrimin ilk adımlarında uygulanacak bir dizi önlem, aynı zamanda bugünden elde edilmek üzere uğruna mücadele edeceğimiz kısmi talepler niteliği taşımaktadır. Program yapısında bu bölmelemeyi, bu ayrımı nasıl yapacağız, nasıl yapmalıyız? Programın iç yapısında proletarya diktatörlüğünün uygulayacağı önlemler ile kısmi talepler arasındaki ilişkiyi kurmak, bunu gerekçelendirmek açısından tartışmak ihtiyacı duyuyorum.
Sinan: Programımızı inşa doğrultusunda tartışmalar yapıyoruz, bu programımızın hazırlanması sürecidir. Bunu en başta buradaki yoldaşlar olarak çok iyi değerlendirmemiz, bunun bilinciyle hareket etmemiz gerekir.
Bir partinin programı onun pratik çalışmasına sağlam bir zemin hazırlar, denilir. Bizim hem bütün bir parti olarak, hem de tek tek örgüt birimleri ve kadrolar olarak, bu konuda gerçekten bir eylem birliği, pratik bir birlik sağlamamız için de bu ön tartışma süreçleri anlamlıdır.
Program üzerine yapılacak tartışmalarla ulaşacağımız sonuçların, bizim gerçek ideolojik birliğimizi sağlayacağını düşünüyorum. Bir takım tezler üzerinde anlaşmış durumdayız. Belli süreçlerde sınanmış ve bir program düzeyine çıkmış tezlerdir bunlar. Ama sadece bunlar üzerinde anlaşmış olmanın yeterli olmayacağını düşünüyorum. Gerçekten bunu sağlam bir biçimde ve ideolojik-sınıfsal içeriğini derinlemesine kavrayarak bir üst düzeye çıkarmak gerekiyor. Biz bir parti ilan edeceğimize ve ardından daha iddialı bir pratiğe atılacağımıza göre,(92)bunun bir programla teminat altına alınması oldukça önemlidir. Buradaki tartışmaları bu açıdan önemli buluyorum. Biz bu tartışmalar içerisinden ideolojik birliğimizi tam ve her açıdan sağlamış olarak çıkmalıyız. Bu açıdan tartışmaları, her bölümde ciddi sorular üreterek ve kendi içerisinde belli bir yoğunlaşma sağlayarak götürmenin iyi olacağını düşünüyorum.
Örneğin Cihan yoldaş bir programın yapısına, neyi içereceğine ilişkin bir ön platform ortaya koydu. Bu platform üzerinde düşünmek, buna ilişkin bir takım temel materyallere yeniden dönüp bakmak, inceleme yapmak, sorular üretmek ve ardından yeni bir tartışma safhasına geçmek durumundayız. Böylece programatik düzeyde daha sağlam bir şekilde ideolojik birliğimizi sağlayabiliriz.