Bu biraz programın yapısına ilişkin bir sorun. Buna zamansız olarak çok fazla girmek istemiyorum. Bizim programımız bir takım muhtemel eksiklikler içerebilecektir, ama biz düşünsel gelişimimize bağlı olarak zaman içerisinde düzeltiriz, demiştim. Bu çerçevede eklemiş oldum bunları. Zira sorunun bu yönü(31)de fazlasıyla önemlidir.
Lenin’in bu soruna ilişkin özlü bir vurgusu var (ki bu meseleyi program yapısı üzerine konuşurken ayrıntılı olarak açacağım). 1903 Kongresi’nde ezilen milletlere mensup olan delegelerden bazıları ulusların kendi kaderini tayin hakkı maddesine bir takım ekler yapılmasını öneriyorlar. Lenin diller üzerine çok özel maddeler eklenmesine karşı çıkıyor. Ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkı vurgusu yeterlidir, diyor. Lenin’den okuyorum:
“Ortadaki ilke sorunu şudur: Programın genel ve temel tezlerini, kendi özel koşullarına uygulamayı ve o tezleri böyle bir uygulama amacıyla geliştirmeyi partinin örgütlerine ve üyelerine mi bırakmalıyız, yoksa salt kuşku duyulur korkusuyla programı, küçük ayrıntılarla, ufak-tefek şeylerle, yinelemelerle ve kaçamakla, safsatayla mı doldurmalıyız?”
Programda ayrıntılara yer veremeyiz, diyor Lenin. Dillerin eşitliğine çok özel vurgu, özellikle çevre bölgelerde çok özel bir ihtiyaç olarak mı ortaya çıkıyor; programımızın ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanıyan maddesine dayanarak bunu çevre bölgelerde çok özel bir propaganda ve ajitasyonun konusu yapmak, bu konuda bazı özel şiarlar formüle etmek, o bölgede faaliyet gösteren örgütlerimizin görevidir; bırakalım bunu onlar yapsınlar; programımızda ortaya koyduğumuz genel esas bunu zaten kapsıyor, diyor. Sonuçta mesele dillerin tam hak eşitliğini vurgulayan bir maddeye programda gerek olup olmadığından çok (ki bence gereklidir), burada önemli olan, Lenin’in program yöntemine ve kapsamına ilişkin olarak ifade ettiği “ilkesel” yaklaşımıdır.
İşte ben, programımız, bizi bağlayan, bu partinin birlik harcı olan temel esasları verecek, en genel çerçevesini belirleyecektir; bu zengin bir düşünsel gelişmeyi sınırlamak bir yana onun önünü açacaktır derken, benzer bir yöntemsel tutumu anlatmaya çalıştım...(32)
Program sorununda muhtemel güçlükler
Tuna: Programı daha önce de ideolojik-teorik gelişmemizden süzülmüş bir metin olarak tanımladınız. Programın, bir yanda esasta değişmezliği, bir yanda da bizim bugünkü gündemimizin ürünü olacağına göre, belli sınırları ve dolayısıyla sınırlılıkları olduğunu söylüyorsunuz. Partinin kuruluşu vesilesi ile eksiklik alanlarımızı tanımlamak ve önümüzdeki dönemin temel hedeflerini belirlemek sorununu programla birlikte mi çözmemiz gerekiyor? Program metni olarak söylemiyorum, tartışmalar çerçevesinde...
Cihan: Programın yapısını tartıştığımız, bir partinin programında neler yer alır, hangi temel sorunlar formüle edilir sorusuna girdiğimiz zaman, karşımıza bir dizi soru ve sorun çıkacaktır. Nihayetinde bunlar yaşadığımız toplumun ve bugünün dünyasının sorunları. Gerçekte bizi orada zorlayan ne var, açık olmadığımız, bugünkü bilincimizle kucaklayamadığımız, yanıt veremediğimiz ne var, buna somut olarak bakacağız. Bizim nelerde eksik kalacağımızı bu çaba açığa çıkaracaktır. Bu kapsamdaki sorunlarda belki de çok bocalamadığımız, birçok temel konuda yeterli açıklıklara, sorunların formüle edilmesinde yeterli bir kolaylığa sahip olduğumuz görülecektir. Ama öyle noktalar da olabilecektir ki, bu aşamada programda bu konuda bağlayıcı bir şey söylemekten, bu meseleye bu aşamada programda yer vermekten kaçınma yoluna da gidebiliriz. Bunu gelecek kongremiz tartışsın, programı bu noktada geliştirsin, demek durumunda kalacağımız şeyler de olabilir. Zorlandığımız bir nokta olursa, benim çözüm önerim budur. Ama neyde ne kadar zorlanacağız, bu biraz program yapısı üzerine tartışmalarla açıklığa kavuşacak.
Benim her zaman söylediğim bir şey var. Bir konuda genel teorik ve ilkesel açıklık ile, onu ayrıntılı olarak ele almak ve işlemek farklı şeylerdir. Şiddet konusunda Marksizm adına(33)söyleyeceğimiz programatik düşünce bizim için ‘87 yılından beri açık. Bu ülkede devrimci şiddet meselesini doğru bir biçimde ortaya koymak gibi kapsamlı bir sorun ile şiddet meselesindeki ilkeli tutum aynı şey değil, ilkesel tutumumuz bugünden belli. Fakat bir ilkeyi koymak yetmiyor, bunu açmak ve işlemek gerekiyor. Ama bu zaten programa değil, teorik-ideolojik gelişme kapsamına, taktiği geliştirmek, zenginleştirmek ve somutlamak dediğimiz sorunların kapsamına giriyor. Lenin’in program ve taktik ayrımı üzerine güzel bir tanımı var. Bir program, sınıflar arasındaki temel ve genel ilişkileri, yani ancak tarihsel dönemler ile birlikte değişebilen kalıcı ilişkileri; taktik ise, sınıflar arasındaki öznel ve geçici ilişkileri tanımlar, der. Taktik bu çerçevede her an değişebilir. Dolayısıyla, programda şiddet meselesini ilkesel açıdan formüle etmenin bir güçlüğü yoktur. Ama bunun açımlanması nedir? Ayrı ve kapsamlı bir sorundur bu. Programdan önce açımlanmış olsaydı çok iyi olurdu. Programın o maddesinin özü çok daha iyi anlaşılır ve kavranırdı. Programdan önce açımlanmamış olması onun programatik ifadesi imkanını ortadan kaldırmıyor, ama devrimci militan için özünün ve kapsamının doğru kavranmasında belli güçlükler yaratacaktır. Gelgelelim biz bu türden konuları programın ardından da açıp işleyebiliriz. Bilincimizde bu noktada bir bulanıklık yok. Yalnızca bu türden bazı meselelerin işlenmesinde belli bir zayıflık var. Nihayetinde demokrasi sorunu üzerine bugün yazdıklarımız da bizim zamanında özlü bir biçimde ortaya koyduğumuz görüşlerden oluşuyor. Ama sorunun kapsamı ancak açılıp işlendiği zaman yeterli ölçüde kavranabiliyor.
Program meselesinde önemle vurgulanması gereken noktalardan biridir bu. Tüzüğümüzde, ancak programı kabul eden insanlar parti üyesi olabilirler, diyoruz. Bu nedenle saflarımıza üye olarak aldığımız insanlara programımızın özünü ve esasını kavratmak çok özel bir sorun haline gelmelidir. Parti üyeliği ve partinin kadrolaşma politikasının özel bir boyutu olmalıdır.(34)Dolayısıyla programın özünü kavratmak çok önemli. Bir programın özü ise ancak açılıp işlenerek kavratılabilir. Devrimci şiddet konusundaki genel ilkesel program maddesi onaylanarak da bir partinin saflarına katılınır, ama uygulamada onun kırk türlü yorumu vardır. Programın yaşanmış ideolojik gelişmenin süzülmüş sonuçlarının bir ifadesi olması, programatik sorunların açımlanmış biçiminin bir ideolojik çizgiyi ya da bir partinin teorik birikimini oluşturması, bunu anlatır. Öyle sorunlar vardır ki, temel ideolojik özü ve ilkesel anlamı konusunda bizim hiçbir karışıklık içinde olmadığımız, ama halen de yeterince açıp işleyemediğimiz sorunlardır bunlar. Biz bunlara programımızda yer veririz de, döner programdan sonra açar işleriz.