KONYA DA YOL DOKUSU:
Konya'da yol dokusu konusunda seyahatnamelerden bazı izlerin sürülmesi mümkündür.14. yüzyılda Konya'yı ziyaret eden İbni Battuta'nın Konya tanımında; “Sokakları, caddesi vâsi ve çarşılarının tertibi bediîdir. Her san'at ehli, bir mahallei mahsus işgal eder”(1) sözleri 14. y.y. dan itibaren Konya'da cadde ve sokak düzeninin varlığına işaret etmektedir.
Clement Huart ise “Konia” adlı esrinde yollarından şöyle bahsetmektedir; “Şahrin en eski tarafları ve şimal cihetinde, bir daha geri dönmeyecek olan mazinin temaşasiyle uyumuş olan, şarkı daha iyi hatırlatan ve bazı yerlerinde bir kaç kapı açılmış kerpiçten duvarlar arasında gayrı muntazam uzun sokaklar var.” (2)
1950'ler Konyasının caddeleri konusunda sayın Berk; “Konyada yollar geniştir. Bilhassa eskidenberi mevcut olan Karaman yolu, Araplar yolu, Sedirler yolu gibi esas yollar gayet geniştir. Bunların iki cidarını kerpiç bahçe duvarları ve bazende evlerin kapalı yüzleri teşkil eder. Alçak olan bu cidarlar zeminin tozlu toprağı rengindedir.
“Bir minareye çıkıp şehre bakacak olursak Hiçbir yolu kesin olarak takip edemeyiz. Yollar o kadar birbirine karışmıştır.Arkalarını şehrin yollarına çevirmiş evlerin mahrem addedilen iç kısımları, bu şerefeden sezilebilir.(...) girintili çıkıntılı sokaklar, çıkmaz yollar boldur. Yolların karışık labirentler teşkil etmesini bir çok âlimler, Türklerin evvela, iklim dolayısıyla, göçebe olduklarını ve çadırlarda yaşadıklarını ve yollarını da lâalettayin kurulan çadırların aralarından geçirdiklerini ve soralarıda buralara yerleşip çadırlarını binalara tahvil ettiklerini söyleyerek izah ederler.”(3)
Berk Doçentlik tezi nedeniyle yapmış olduğu alan çalışmasında Konya yolları ile ilgili olarak önemli tesbitlerde bulunmuştur.”..Konyada rastladığım bir vaziyeti burada zikretmeden geçmek istemiyorum. Yukarıda da söylendiği gibi, Konyanın belli başlı caddeleri gayet geniştir. Bu yolları sınırlayan duvarlar ve orad bulunan kapılarla delinmiştir. Bu kapılardan içeri girilince, daima bahçe, hayat veya evle karşılaşılmaz. Bazen bu kapıdan tekrar yola geçilir. Bu yol dardır ve bazen kısa, bazen epeyce uzundur; bazen düz bazen kıvrımlıdır. Bu yolun iki yanı bahçe kapılarına havi yüksek duvarlarla çevrilidir. Yol içinde yol olan bu vaziywet karşısında Konyalılardan aldığım malûmatla vardığım netice şu olmuştur: Etrafında bağ ve bahçesi, yani bütün gelir menbaı bulunan bir aile, evini bağının, tarlasının ortasına kurmuştur. Aile bağları kuvvetli olan Konya'da (ve Anadoluda) evlatlar evlenirken baba, tarlasının bir kısmını evlenen çocuğuna ayırır ve orada ev inşaa eder. Evlenmek tabiri de buradan gelse gerek (..) Bu suretle bir bütün tarla, zamanla iki ve daha fazla parçalara ayrılır. Bir nesil sonra, artık ilk aileye bağlılık azalmıştır. Kardeşler ve akrabalar birbirlerine bağlılıklarını hissetmekle beraber, yaşama tarzlarının şekli icabı, her aile kendi hayatını etraftan tecrit eder. Bu ailelerde kendi arazi parçalarını birer duvar ve ikinci bir sokakla ayırırlar.(..) Zaten, dış sokak kapısı o zaman kadar çürümüş ve yıkılmıştır. Ve bu ikinci sokakta karışık bir çıkmaz yol halini alır. Diğer tarftan da ayni gelişme ve gelişmeler vaki olunca, bazen iki çıkmaz birleşirler. Böylelikle, bu gün şahit olduğumuz yolların bir kısmı meydana gelir. Konyanın bütün yollarının bu şekilde meydana geldiklerini iddia etmemekle beraber, yukarıda anlattığım şeklin muhtelif safhalarını, bilhassa Araplar ve Sedirler taraflarında görmek mümkündür”(4)
Konyada yol dokusu hakkında ulaşabildiğimiz bilgilere baktığımızda kerpiç evler arasında toprak yolların yaygın olmasına karşın, özellikle eski mahallelerde arnavut kaldırımı uygulamalarının yaygın olduğunu, yağmur sularının isalesi amacıyla yol ortalarından su yollarının geçirildiğini gene Sn. Berk'in gözlemlerinden öğrenmekteyiz. Şöyle ki; “ Bazı eski mahallelerde, yolların belkemiği istikametinde, yağmur sularını akıtan muntazam su yolları yapılmıştır. Bunlara Karamanda da tesadüf etmek mümkündür. Mevlana Türbesi civarındaki bir mahallede ise bu oluklar Sille taşından oyulmuş muntazam profilli su yollarıdır.” (5)
“Konya sokakları gezilmek için yapılmış değillerdir. Ekseriya arnavut kaldırımı ile kaplı olan bu yollara ehemmiyet verilmemiştir. Ekseriya trotuvar yoktur. Olsa da gayet dardır. Çörtenlerden gelen sularda yolların ortasına akmaktadır.”(6)
M. Sabri Doğan, Konya'nın kaldırımları konusunda bir makale yayınlamış durumdadır. Yusuf Oğuzoğlu'nun Ankara'da 23-27 Mayıs 1988'de yapılan VI. Araştırma Sonuçları Toplantısında sunduğu "Konya'da Mevlana Müzesi'ndeki Şer'iyye Sicillerine Göre 17. Yüzyılda Konya Şehir Dokusunun Özellikleri" bildiriden alıntılar yapan Doğan;
“Bu bildiriden anladığımıza göre Konya Mevlana Müzesindeki bir sicil kaydından ( Konya şer'iyye sicilleri 19/146 ); "1683 yılında Elhac İshak Efendi tarafından şehrin en işlek iki kapısı olan Ertaş ve At-Pazarı kapıları yakınındaki Buğday Pazarından Semerciler Çarşısı'na kadar kaldırım inşa edilmiştir. “... ” Ayrıca ikinci bir şeri'yye siciline göre ise (Konya şer'iyye sicilleri 16/91); Aynı şekilde Kaldırım konusunun şehrin başka kesimlerinde de alt-yapı öğesi olarak yer aldığını görmekteyiz. "1672 yılında Mevlana zaviyesi yakınındaki Kiremidli Handan Şehir Irağına kadar kaldırım döşetilmiştir" Sonuçta; İslam Medeniyetini "Kaldırımların olmadığı bir medeniyet" olarak görmek son derece yanlış bir yaklaşımdır“sonucuna varmaktadır.(7)
Yol altyapısı konusunda da bilgi veren Sn Berk 1950 yılındaki araştırmasında “ Selçuklulardan kalma ve Osmanlı zamanında tamir edilip şebekesi genişletilmiş bulunan kanalizasyon künklerinin ise bu gün hala muntazam bir şekilde işlediklerini Belediye Fen İşleri Müdürlüğü bildirmektedir. “(8) diyerek, sit alanı içinde şebeke yenilemesi yapılmayan önemli bir bölümde Selçuklu ve Osmanlı alt yapısının günümüzde de halen kullanılmakta olabileceği uyarısını bizlere yapmaktadır.
1-ÖNDER, Mehmet, Seyahatnamelerde Konya, Yeni Kitabevi,1948
2- Clement Huart, Konia, La Ville des Derviches Toutneurs,Paris,1897
3-Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 18 Ekim 1950 tarihli Doçentlik imtahanında kabul edilen Doçentlik çalışması, İstanbul, 1951, s:31
4-Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 18 Ekim 1950 tarihli Doçentlik imtahanında kabul edilen Doçentlik çalışması, İstanbul, 1951, s:32
5-Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 18 Ekim 1950 tarihli Doçentlik imtahanında kabul edilen Doçentlik çalışması, İstanbul, 1951, s:34
6-Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 18 Ekim 1950 tarihli Doçentlik imtahanında kabul edilen Doçentlik çalışması, İstanbul, 1951, s:36
7-M. Sabri Doğan,” 17. yüzyılda Konya Kaldırımları”, Konya Makaleler, www.konya.bel.tr
8-Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 18 Ekim 1950 tarihli Doçentlik imtahanında kabul edilen Doçentlik çalışması, İstanbul, 1951, s:36
KONYA EVLERİ :
Proje alanımız olan Mengüç ve Topraklık Caddelerinde geleneksel Konya kerpiç ve kagir evlerinin son derece özgün örnekleri yer almaktadır. Konya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 15.09.1989 tarih ve 551 sayılı Kararı ile belirlenen “Karatay İlçesi Mevlana Külliyesi ve Çevresi Tarihi ve Kentsel Sit Alanı”.içerisinde ..... tarih ve sayılı kararları ile koruma altına alınmış..... adet kerpiç,... adet kagir tescilli ev bulunmaktadır. Aynı şekilde Mengüç caddesinde ise tescilli ev sayısı;..........olup, bunlardan..........adedi kargir, .......adedi ise kerpiç ev niteliğindedir.
Konya evleri konusunda günümüze uzanan en ayrıntılı çalışma 1951 yılında basımı yapılmış olan Celile BERK'in Doçentlik tezidir. Berk çalışması sırasında tipik Konya sivil mimari örneklerini oluşturabilecek evlerin ayrıntılı etüd ve röleve çalışmalarını yaparak,ev tipolojilerini çıkarmış, örtak özellikleri saptamış ve evleri bilimsel anlamda ilk kez guruplayarak, Konya'da bu gün yerinde olmayan bir çok yapıya ilşkin bilgiyi günümüze aktarmış durumdadır.
Konya içindeki evlerle etrafındaki ve bağlarındaki evler hemen hemen aynı mimari karakteri taşımaktadırlar. Bu, bilhassa, evlerin mütevazi olanlarında kendini daha açık bir biçimde gösterir. Bu da Konya için en tipik ev örneklerini ortaya koymaktadır, çünkü bu evlerde oturanlar , gelirleri nisbeten az olduğu için , yabancı etkilerden görece uzak kalmışlardır. Böylece geleneksel yaşayış şekillerini daha muhafazakar bir tarzda devam ettirirler.
Konya şehrinin evlerini , plan itibariyle ,esas olarak , iki kısma ayırmak mümkündür.
1. Hayatlı evler,
2. Sofalı evler
1. Hayatlı Evler ,
Bunlar şehrin en karekteristik tipini taşıyanlardır ki nisbeten ufak çapta binalardır, Bu evlere, sokaktan bir hayat vasıtası ile girilir . Konyada hayat tabiri, zemini taşla döşeli bir ön bahçedir.
Oldukça monoton , gölgesiz, çeşnisiz ve yazın güneşli bir yoldan sonra bahçe kapısını açıp hayata girilince , büyük bir ferahlık hissedilir, cünkü burası dışarıya nazaran loş , tamamen yüksek duvarlarla çevrilmiş , ağaçlıklı , çiçeklikli , serin bir yerdir .Yaz günleri ekseriye aileler bu hayatta , açık havada geçirler.
Genellikle , sokaktan hayata girildiği yerde, yan tarafta , hela ve mutfağı içeren bir yapı vardır. Bu evin esas kısmından ayrı bir kütledir. Ekseri evlerde ve özellikle daha eski olanlarda , ev karşıya gelir, yani bina yoldan uzaktadır ve sokaktan gözükmez. Fakat, daha sonraları hayatın yan tarafına da sokaktan görülebilecek şekilde yapılmışlardır. Hatta, bazen, sokağa bakarlar.
Bu gruptaki evlerin en belirgin özellikleri, odaların yanyana sıralanıp doğrudan doğruya tahtaboşa açılmış olmalarıdır. Bu gruptaki evleri de üçe ayırmak mümkündür.
a. Tek katlı evler
b. İki katlı evler.
c. Mabeynli evler
a. Tek katlı evlerde alt kat odaları hayatın zemini ile aynı seviyede değildir. Zeminden 1-1.5 m kadar yükseltilmiştir. Bu yolla, izbe denilen bodrum katına ufak pencereler açmak ölanağına kavuşulduğu gibi üstteki odalar da rutubetten korunmuş olurlar.
b. İki katlı evlerde ise alt kat odaları hayatın zemini ile aynı seviyededir . Bu odalar depo, anbar, ahır olarak kullanıldıkları gibi çoğunlukla oturma odaları olarak ta cok kullanılmaktadır. İkinci kata , dışarıdan ahşap bir merdiven yoluyla çıkılır.
c. Mabeynli evlerde, tek katlı, iki odalı evlerdir . Bu Odalara evin ortasında bulunan bir mabeyn vasıtası ile girilir. Bu tip evler , hayatlı evlerin soğuğa karşı daha iyi tedbir alınmış şekilleridr ki bunlar hayatlı evlerden sofalı evlere geçiş şeklini de teşkil ederler.
Hayatlı evler gurubunun en basit örneği tek odalı olan evlerdir. Konyanın eski semtlerinden biri olan Araplar mahallesinde bu ev şekline, yaygın bir biçimde rastlanmaktadır. Bahçeye, hayatın dar olan kısmından girilir. Sağ tarafta hela ve mutfak ve sol tarafta da bir oda vardır. Bu oda zeminden genellikle 1.20 m yüksekliğindedir. Odanın altı izbedir., önünde tahtaboş denilen ahşap bir balkon vardır. Odanın döşemesi toprak , sedir kısmı ahşaptır.
Tek odalı evlerin ilkel şekillerinden biri de ahır sekili evlerdir. Bu tür evler, bir ahır ve bir de odadan ibarettir. Bu evde oturanların hayvanlarla yatıp kalkmanın hiç de sıhhi olmadığını bilmelerine rağmen gelir düzeyleri, gerek ısınma avantajları gerek müklün kısıtlı arsası ve yeni yapım maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle ahırla evi ayırmağa imkan bırakmıyordu. Bu tip evlere , şehrin kuzey taraflarında, Uzunköprüdeki baglarda sıklıkla rastlanmaktaydı.
Bir odalı evlerden sonra ,iki ve üç odalı evler gelir. Bir katta üçten fazla sıralanmış odalara Konya'da pek rastlanmamaktadır. Bu tür evlerde genelde hayatın orta kısmı bahçedir. Hayata yandan girilir ve tahtaboşun altından dolaşılarak Birkaç basamakla seki denilen taşla döşeli kısma girilir. Buradan ahşap bir merdiven dogrudan dogruya üst kata çıkılır .Alt kattaki hacımlardan biri oda, diğeri izbe olarak kullanılmaktadır. Hayattaki bir kapıdan geçilerek evin arkasındaki bağa girilir.
Bir katta iki odası bulunan evlerin genel plan şekline bakıldığında;bu tür evlerde genelde hayattan tahtaboşa, oradan iç içe iki odaya geçilirki bu son oda sokağa bakmaktadır. Bu tür evlerin köşede yer alması durumunda evin üst katı müsellesi bir çıkma şeklindedir. Bu evler genelde iki katlıdır. Evin iki odası bir yüzde diğer üç odası ise diğer yüzdedir.
Hayatlı evlerin en enteresan örneklerinden birini Sn. Berk çalışmasında Esenlü Mahallesinde 252 numaralı sokakta , 16 numaralı Abdütallü Hacı Ahmet Efendinin evi olarak tanımlamaktadır.Ev “iki odadan ibaret tek katlı bir binadır. Odalardan biri, iç mimari bakımından değerlidir. Diğer oda ise , zamanla ailenin ihtiyaçlarına göre bölünmüştür. Burada , hayat tamamen taş kaplıdır .Mutfak ve hela bermutad ayrı bir kütle teşkil ederler . Hayatta bir de tandır vardır. Ahşap bir tahtaboş hayata açılmakta ve binanın bütün pencereleri de bu hayata bakmaktadır. Tahtaboş , hayattan 1.20 m kadar yüksekliktedir.” (1)
Plan iki odalı ve bu iki oda arasında mabeyn denilen bir giriş kısmını ihtiva eden bir tiptir. Bu şekle Konyada sık sık rastlanır . Bu tipin en karakteristik misalini ise simetrik plan teşkil eder. Bu ev , Konyanın en eski mahallelerinden biri olan Esnlü Mahallesinde , 17 Numarada Hacı Kadirlerin evidir. Bu ev de yüz elli senelik vardır. Burada hayat , bir taş yolla ayrılmıştır. Sağdaki parça mutfağın önünde bir servis kısmıdır. Soldaki ise ağaçlıklı ve çiçekli bir bahçedir. Burası 50 sm kadar çukurdadır. Evin önünde artık bir tahtaboş mevcut değildir. Bunun yerine , iki sütunlu ve üstü örtülü bir giriş bulunmaktadır. Bu evin de bütün pencereleri hayata açılır. Konya odalarının enteresan numunelerinden birini teşkil eden bu evin metrik ev , civarın da karekteristik misallerinden biri olup, iç dış mimarisi bakımından benzerlerine Karamanda Hisar civarındaki eski evlerde rastlanır.Bu mbeynli evler, zamanla inkişaf etmiştir. Bunların bir çok değişik şekillerine rastlamak mümkündür.Bu değişik şekillerin arasında enteresan bulduğumuz birkaç evi aşagıda anlatmaya çalışacagız.
Ilk ev Şems mahallesinde , Erkek Sanat Enstitüsü arkasında 4 numarada Bay Mustafa Uğur a ait olan evdir . Bu ev ,iki sokak kavşagındadır.hayatın bir kısmının üsütü toprakla örtülüdür. Altta bir mabeyn ,bir oda bir de izbe vardır. Üst katta ise bir mabeyn ve iki oda Tahtaboşun ucu üst katta , üçgen şeklinde mevcuttur.Tahtaboşun ucu, üst katta ,üçgen şeklinde sokağa taşar. Burası kapalıdır ve taht şeklinde bir oturma yeri vardır .Tahtaboş sokaktan görülebildiği için, kısmen kafesle örtülmüştür. Bir ucunda ise parmaklığın küpeştesi seviyesinde , bir masa vazifesini gören ufak bir ahşap çıkma yapılmıştır. Evin alt katının köşesi sokağa uyabilmek için kesilmiş vaziyette dir ki bu gibi şehircilik problemlerine Türkiyede rastlanır.Yoldan geçen arabaların , duavrı zedelenemeleri için, bu kesilen köşeye de blok taş yerleştirilmiştir.
Mabeynli ve mabeynsiz tipleri yanyana getirerek yapılmış bir ev de Alaeddin tepesi civarında , kız ögretmen okulu caddesinde 44 numaralı evdir ki bu aslında iki evden ibarettir. Evin birinde ebeveyn , diğerinde ise oğlu ve ailesi oturmaktadır. Tek katlı olan kısım mabeyn dir. Odalardan biri dışarı dogru çıkmıştır.Böylece arkasında karanlık mahal kalmıstırki burası , izbesi olmayan evlerde depo vazifesi görür. Yazın halılar ve kışlık elbiseler burada saklanır. Testiler içindeki sular , burada soğuk tutulur. Bu ev mahalin bütük karekteristiklerini taşımakla beraber , tahminime göre yüz seneden eski değildir, cünkü mabeyn kısmında bir lavabo vardır. Aynı zamanda yanındaki evde üst kata çıkan merdiven evin içindedir. Bu kısımda üstte bir oda ve altında da ahır vardır.Ahırın ayrıca sokağa bir kapısı vardır . Akşam olup gün kararmaya başlayınca inekler bu sokağı doldurular. Bunların köşe başlarında durup sapacakları sokağı tayin etmeleri ve kendi ahırlarını şaşırmadan bulmaları , eğlenceli bir vakit geçirme sahnesi yaratırlar.
Diğer örnek ilginçtir Gayri muntazam bir bahçeye sahip olan bu örnekte , bahçeye bu şeklin özellikle verildiği tahmin edilir. Genel olarak dengeli bir görünüme sahiptir. Bu ev de Esenlü Mahallesinde 13 Numarada Kara Mollaların evidir.. Burası iki ayrı evden ibarettir. Bu evlerden girişin karşısına geleni “yazlık ev” dir.Yazın bağa giremeyenler bazen bu iki ev şekline başvururlar.İki katlı olan bu yazlık ev , her katında birer odadan ibarettir. Aile yazın buraya taşınır. Diğer ev ise kışlık evdir Güneye karşı korumalı ve tek katlı olan bu evde kışın oturulur. Bu evin önünde , altı izbe olan bir “örtülü hayat” vardır . Sirkülasyon kısmı ile oturma kısmı seviye farkları ile birbirinden ayrılmıştır. Bu oturma köşesi yazın güzel olur . Burası bahçenin ağaçlı kısmına bakmaktadır. Temiz havada yaşama şekillerine güzel bir örnek dir.
Servis kısımları olarak bir çereş ve bir de mutfak vardır. Mutfağın arkasında bir de tandır bulunur.Mutfağın pencereleri yoktur Düşey çıtalar güzel bir aydınlatma ve havalandırma şekli temin edilmiştir.Mutfağın önünde bahçe zemininden 10 cm kadar yükseklikte, seki denilen bir kısım mevcuttur ki bunun üstü asmalarla örtülüdür. Yazın , bu sekiye halı ,minder serilerek gölgelikli bir oturma yeri temin edilir.
Hayatlı evler zamanla ve ihtiyaçla gelişmiş , büyümüş ,ve şehir yollarına uymak mecburiyetinden ve arsaların düzensiz olmalarından pek değişik şekiller almışlardır. Mesela Uluırmak mahallesinde bir yol dönemecinde bulunan bir ev de görülmektedir . Kapıdan bir taşlığa girilir.Sağda bir oda vardır ve soldaki merdivenle yukarı dogru çıkılınca tekrar bir oda gelir.Bugün Yalnız bir bekçi kadının oturduğu evde belki bu kısım bir zamanlar selamlıktı.Girişteki taşlıktan soldaki bir kapı ile hayata çıkılır. Burada zemin kat odaları ve ilerde hela ve mutfak vardır. Üst kattaki odalar ise birer çıkma şeklindedir. Karışık bir arsaya , yine geleneğe uygun bir plan yerleştirilmesi bakımından enteresan bulduğum bu evin cepheleri, son zamanlarda tadilata ugramıştır. Bilgisiz bir şekilde modernelşmek gayesi ile yerli havaya aykırı olan nisbetsiz,üç kanatlı,vazistaslı,büyük pencereler açılmıştır.
Mabeynli evlerin aldığı en büyük şekillerden biri Uluırmak mahallesinde Kızıl hacı Hasanların evidir. Kızıl Hacı Hasan Efendinin dört hanımı varmış , ve “ bir mabeyn iki oda” tipinin tekrar etmesi ile elde edilen bu binanın her biri “ bir mabeyn ve iki oda” tipinin tekerür etmesi ile elde edilen bu binanın her biri “ bir mabeyn ve iki oda” sı hanıma aitmiş.Bir nevi apartman şeklini almış olan bu binanın harice karşı hiç penceresi yokken, daha sonraları, ve ihtimal, bina okula çevrildiği sıralarda , sokak yüzlerine de pencereler açılmıştır. Bu yüzlerdeki pencere pencere şekillerinin iç avludakilere uymayışları ve bir aks sistemi takip etmemeleri , bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.Bina ,iki buçuk katlıdır.Planı güzel durmakla beraber cepheleri agır bir tesir bırakır.Buna, bilhassa,mabeynelerin dikey vaziyette çıkıntı teşkil etmelerine sebeb olur.Maamafih, içeriden ,bu mabeynler aydınlık ve ferah tır.Sokaktan ufak bir avluya inilir.Buraya birinci hayat denir .Konyada ilk defa olarak hayatta sokaga bakan pencere boşluklarının bulundugu tesbit edilmiştir. Bu hayat bakan hacımlar , bir ahırlaselamlık vazifesini gören bir kahve ocağıdır.Birinci avludan ikincisine geçilirken büyük bir ağac bir muazzam gölgelik temin eder. Uzun zamandan beri okul olarak kullanılan bu bina da büyğk değişmeler yapıldığı muhakkaktır. Bu evin mutfak v.s si bugün mevcut değildir. Her halde onlarda “ikinci hayatın” etrafında bir yerde idiler.
2. Sofalı evler.
Bunlar hacımları ve ebatları büyük olan evlerdir . Zenginlere ve ekseriya Çelebilere , yani Konyanın imtiyazlı sınıfına aittiler. Umumiyetle , büyük bağlar ve bahçeler içinde inşa edilmişlerdir. Böyle olmakla beraber , bunların da esas pencereleri ön bahçeye açılmışlardır. Bir kısmı da arkadaki bağa bakarlar . Bu evlere, daha ziyade Türbe civarında ki mahallelerde rastlanır Iktısadi hayatın değişmesi ,zamanla mali vaziyetin hakimiyetinin bir hallk zümresinden digerine geçişi ve nihayet ,bu asrın yaşayış ihtiyaçlarının icap ettirdiği değişikliklerin ,Konyanın en müteassıp evine dahi , az derecede olsa da nüfus etmesi ; bu binaların üzerinde bulunan arsaların bölünmelerine, küçülmelerine,büyük evlerin taksim edilerek ayrı ayrı bölükler halinde satılmalarına , bilhassa harp zamanında zengin olan yabancıların satın aldıkları bu evlerin bakımsızlıklarına ve yıkılmalarına sebeb olmustur.
Maamafih bu evlerde Konyanın tam karekteristik evleridir denemez. Şehrin kendilerine tahsis ettiği vakıflarla rahat ve zengin hayat süren Konyanın imtiyazlı tabakası ,hariçle ve bilhassa İstanbulla muhakkak temasa gelmişlerdir. Maamafih esas malzeme yine kerpic ve dam da düz ve topraktır.Bu evler plan itibariyle simetiktirler ve birinci gruptaki simetrik evlerin inkişafından ibarettirler. Söyleki , bu evler de mabeyn giriş istikametinde ve bina boyunca uzanan sofalar halini almışlardır. Bu sofanın bir tarafına üç oda yerleştirilmişlerdir.Bu merdiven , ekseriya alt ve nadiren üst katta , hımış bir duvar ve kapı ile örtülerek üst ve alt kat birbirinden ayrılmıştır. Bu tipte hacım mefhumu güzel hissedilen uzun ve ferah ve serin sofalara rastlanır. Bunlar muhtelif değişiklikler arz etmektedirler.
Karnıyarık denilen bu sistem evlerin gelişmesi ancak sofanın bir tarafındaki odalarxan birinden diğerine geçilmek seklinde olmuştur. Bu odalar evin bir çocuguna ve onun ailesine tahsis olunurdu ki böylece bir evde Birkaç aile beraber yaşayabilirdiler. Yine bu evlerin , bir coğunda üst kat yazlık, alt kat kışkıl olarak kullanılmakta idi. Bazen yazlık kısım bir odaya inhisar etmektedir Sedirler caddesindeki bir evin üst kat planında yazlık kısım bir odaya tahsis edilmiştir . Bu da güneye açılan vee hımıştan çıkması ve b yüzden bol penceresi olan odadır.
Bu grubun en karekteristik örnegi Nakipoğlu evidir. Konyanın belli başlı semtlerinden biri olan nakipoğlu bulundukları mahalleye kendi isimlerini vermişlerdir. Bugün , bu yer, Nakipoğulları Mahallesi diye anılmaktadır.verilen misal , Nakipogullarının zamanla epeyce tamir görmüş binasıdırki Nakipoğulları camiinin karşısındadır. Bugün çarşıdan camiye giderken sag kold a duvarların arkasında kalan bu evin evvelce bütün etraftaki arsaların ortasında olduğunu ve bugünkü yolların coğunun o zamanlar bağlar bahçeler olduğunu ayni sülaleden bir aile ferdinden ögrenilmiştir. Karnıyarık planların içinde en nisbetlisi olarak bulduğum bu evin iç ve dış mimarisi Konya evlerinin vasıflarını iyice taşımaktadır.Dört sütunlu bir girişten loş ve serin bir taşlıga girilir. Burası Sille taşları ile örülmüş bir giriş holü dür. Merdiven , girince,karşıya düşer ve taşlığın iki tarafında ikişer oda vardır . Bu katın yüksekliği diğer evlerde olduğu gibi basıktır . Üst katta çıkmalı bir sofa ve yine iki tarafta ikişer oda mevcuttur ki bunların arka tarafta olanları , iki tarafa çıkmalarla uzatılmıştır. Plan gayet ferahtır. Catı düz dam , ve duvarların korunması için parapetlidir. Bu binanın servis kısımları , binanın karşısına gelmektedirler . Sonradan çok tamir gördüklerinden hiçbir özellik göstermezler. Girişteki sütunlar ,üst sofadaki çıkmayı taşırlar .Bunlar dört köşe olup hafif yuvarlatılmışlardır. Bu tip sütunlara yine bu tip evlere çok rastlanır.Üst kattaki odaların çıkmaları da çıkmalar bölümünde görüleceği gibi karekteristik şekil ve konstrüksiyon sistemi taşırlar.
Karnıyarık sistemi kaidesi isofayı boyuna koyacak yerde enine koyarak az çok değiştiren bir bina da Durak Fakih mahallesinde Saffet Çelebinin evidir .Burada odaları teşkil eden iki som kütle arasında hımış duvarlı hafif bir taşlık ve sofa mevcuttur. Binanın arka kısmında bir havuz vardır . Bu havuzun etrafı yine taşla kaplıdırç Bahçenin evin içerisine kadar uzaması şekli bugün mimarların aradığı vasıflardandır.havuza gelecek suyu bostandaki suyu temin ederç Ufki olarak dönen bir cıkrığı çeviren at vasıtası ile su .yer yüzüne çıkarılarak havuza akması temin edilir.
Bu evde alt kat taşlığından 12 cm kadar yükseklikte bir ahşap seki vardırki bu havuzlu bahçeye akar .Bu katın yüksekliği 2.70 m dir ve kirişler de epeyce ağırdır. Kerpiç duvarlarda 90 cm dir.Taşlığın bir tarafındaki hacim ambar v.s. olarak kullanılmakta imiş üstteki ağırlığı taşıyabilmeleri için duvarların önüne ayrıca ahşap direkler ve bunlara oturtulan kirişler yapılmıştır. Bu ambardan bir geçit vasıtası ile mutfağa gelinirki bunun tavanı da ortada direğe oturan kirişler vasıtası ile tutulmaktadır. Burada iki ocak mevcuttur.
Binanın iki yan kütlelerindeki pencereler mahalin karekteristik nisbetlerini taşımakta iselerde sofadakiler bunlara nazaran gayet büyüktür.Sofanın havuza bakan tarafı hafif bir bölme ile sofadan ayrılmıştır.bugün bu kısmın bir tarafına bir hela konmuştur. Hem iç teşkilatı hem de dış cephesi bakımından zorlanmış hissini veren bu parça herhalde evvelce mevcut değildi.Herhalde burası üst tarafındaki plan gibi ferah idi.
Sarı Hasan Mahallesinde Beysokagında Hacı Abdurrahmanların evi ise bu ikinci grup evlerin en son aldığı şekillerine bir örnektir.Bu evde girişin üstündeki üst ve iki kenarındaki pencerelerde nisbetsiz derecede büyüktür.Lakin kapıdan içeri girilince uzun ve ferah bir sofaya rastlanır .Bu sofanın ferah tesirini unutamayacağım.Bu ev ancak doksan yüz sene evvel yapılmıştır .İç bölme duvarlarının bir kısmı hımıştır.Alttaki uzun sofa üsteki de aynen devam eder. Evin güneye bakan kısmında ise bir yaz odası vardır.Konyanın adeta standartlaşmış kapıları burada bulunmamakta beraber bu kapılarda değişiktir..Evin bir kısım pencereleri ise yine sonraki devirlere mahsus tiplerden dir.”Modernleşmek” gayesi ile yapılan yanlışlardan biri de bina yüzünün çimento sıvanmalarıdır. Kerpiçle anlaşamayan çimento kısa zamanda ağaç kabuğu gibi soyulmaktadır.
Emin Efendilerin evinde son birkaç sene zarfında epeyce tadilat yapıldığı için planı Emin Efendiden ögrenebildiğim eski şeklilde çizmeyi münasip gördüm .Bu değişmelerin en büyüğü sofanın sol tarafındaki odanın giriş kısmındaki sütunların hizasına kadar çıkarılmış olmasıdır. Bugün kullanılmayan depo da karanlık mahal olarak kalmıştır. Eski vaziyeti ile bu evin genel olarak planı gerideki esas kütle ve yanda aşagıya dogru sarkan servis kısımları ile çok zevkli durmaktadır.Evine düşkün olan Emin Efendi de boş vakitlerini ufak büyük tadilatla geçiriri Evin karşısındaki çardak da bahçeye ayrı bir sevimlilik verir.
YAPI MALZEMESİ VE YAPI TEKNİgI
İnşatta dört çeşit malzeme kullanılır.
1. Taş
2. Kerpiç (Toprak)
3. Ahşap
4. Kamış (Sazlık kındıra)
1.Taş
Yapıda kullanılan taş genellikle iki cinstir
a. Sille taşı
b. Gödene taşı
a. Sille Taşı Sille taşına Ken taşı da denir. Cünkü Sille ocaklarına Ken denir. Sille Konyanın kuzey dogusunda ve sehirden araba ile bir buçuk saat mesafede Tekkeli dağ eteklerinde sarp kayalar arasında kurulmuş bir kasabadır. Burası çok eskiden beri meskundur. Eski ahalisi daha ziyade rumlarıdr. Bugün çek eski zamanlardan kalma kayalar içinde mağaralar hala mevcuttur. Bu mağaralardan ikisi de kilisedir.
Sille taşı dasit veya trakit tüfü olup neojen devrine ait tabakalar arasında bulunmaktadır. Bu taşın bol miktarda bulunmasından ileri gelmektedir. İçerisindeki feldspat ve mika gibi elemanlar kolay ayrışima uğradıklarından bilhassa dış tesirlere ve rutubete maruz olan yerlerde kullanılmamalıdır.
Konya evlerinde bu taş ekseriye evin içindeki taşlıklarda ve hayatın döşemesinde kullanılmaktadır. Temelde pek kullanılmaz . Mamafih Sillenin evleri bu taştan yapılmışlardır.Konyada son yıllarda yeni binalarda ve mesela LiseKız Ögretmen Okulu PTT binası gibi resmi yapılarda bordür olarak kullanılmıştır. Bu taşın Ankara taşını andıran bir rengi vardır. Konya sehrinde bu taş çok para ettiğinden bir çok Silleli taş evlerini yıkmış taşları merkezde satıp para sahibi olmuşlardır.Bu bakımdan Sille bugün hava bombardımanlarından yeni cıkmiş bir şehir manzarasını arzeder.
B. Gödene Taşı
Gödene köyü sehrin 20 km güney batısındadır. Eskiden bu taş çok kullanılmıştır. Bu neojen devrinde teşekkül eden göllerde hasıl olan göl kalkeridir. İçinde silis parçaları bulunan yoğun bir kalkerdir. Kesifliğinden dolayı parçalar daima mukaar satıhlar arz eder. Mukavemeti fazla bir taş olduğundan temellerde çok kullanılır. Rengi bejimsi gridir.
Konyada bu iki taştan başka taşlarda vardır. Mesela Takkelidağ taşı bir andezittir ve Konya caddelerinde parke olarak kullanılır. Direnci daha fazladır. Bir de Kesit Taşı denilen kalkerli bir taş daha vardır ki yapıda hemen kullanılmaz
Temel Duvarları
Köy evlerinin bazılarında ahırlarda pek iptidai yapılarda temel yapmak için toprak pek derin kazılmaz. Ancak 50 cm kadar kazılarak kerpiç tuğlalar ile duvar örülür.Tabii bu şekilde yapılan binalar az dayanırlar zira kerpiç sürekli nem ile temastadır.
Buna karşın genellikle temel duvarları zemin seviyesinden vasati olarak 50 cm 40-80 cm üstüne kadar taş ile örülüdür. İzbesi olan binalarda taş duvarlar izbe tavanı hizasına kadar çıkarlar. Bahçe duvarının temelleri de yine toprak üstünden ortalama olarak 50 cm yüksekliğe kadar taştan yapılır. Bu duvarların kalınlıkları üstteki duvarların kalınlığı kadar yani 65-70 cm kadardır.
2. Kerpiç
Evlerin temel üstü duvarları kerpiçtir.Kerpiç fırında pişirilmeyip yalnız güneşte kurutulmuş çiğ tuğladır. Esas malzemesi topraktır. Ekseriya bodrum temelleri kazılırken oradan çıkan toprakla kerpiç duvarlar hazırlanır. Böylece malzeme ve toprağı başka yere taşıma masraflarından da kurtulunmuş olur. Konyada kırmızı çamur denilen toprağın en iyi kerpiç verdiği tecrübeli ustalar tarafından söylenmektedir.Toprağa katkı malzemesi olarak yalnız saman ilave edilir. Kerpiç in içindeki bu samanlar kerpiçin mukavemetini arttırarak dağılmamasını ve parçalanmamasını temin ederler Son zamanlarda yapılan kerpiçlerde ise saman tuğlaların yalnız yüzlerine serpildiğinden kerpiçler çabuk çatlamaktadır. Memleketimizde yapılarda kullanılmakta olan kerpiçlerin mukavemetinin umumiyetle 6-15 kg-cm2 arasında olduğu laboratuar tecrübeleri neticesinde tesbit edilmiştir. Bunların birim ağırlıkları 1.4-1.8 ve özgül ağırlıkları 2.4-2.86 değerleri arasında dır.
Kerpiçin yapılış tarzı üzerine burada durulması lüzümsuz bulunmuştur. Bu hususta yapılan araştırmalar bunu tafsilatlı olarak bildirmektedir. İki bıy kerpiç ten analar ekseriya 27x27x10 cm ve kuzular 14x27x10 cm kadardır fakat bu ebad lar cok değişken dir.
Konyada bir buçuk kerpiç ten ince duvar ( bilhassa dış Duvar ) yapılmamaktadır.Böylece bu duvarların kalınlığı sıva ile beaber kerpiçine göre 65-75 cm ve ekseriya 70 cm olur.
Kerpiçin en iyi taraflarından biri duvarların kalın olmasından dolayı yazın sızga kışın soğuğu içeriye geçirmemesidir. Yazın günün en sıcak saatinde dışarıdaki sıcaklıkla odada ki sıcaklık arasındaki fark ortalama olarak 10 derece kadardır.
Kerpiç ilkel bir yapı malzemesi olarak bilinmekle birlikte bu güne kadar asırlar boyu nca bir çok medeniyetlerin bu malzeme ile eserler vermiş olduklarını unutmamamız lazımdır.
Dostları ilə paylaş: |