DİNLEME...
Ama gerçekten dinleyin. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabi düşünmeden... Can kulağıyla dinleyin.
SEVGİ...
Kucaklamalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler, aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açık göstermenizi sağlayabilir.
KAHKAHA...
Fıkra anlatın, neşeli hikâyeleri paylaşın. Bu armağanınız "Seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamina gelir.
YAZILI BIR NOT...
Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki bir şiir... Kısa, elle yazılmış bir not bazen ömür boyu hatırlanır.
İLTİFAT...
Basit, içtenlikle söylenen bir söz ("Bu renk sana ne çok yakışmış", "Harika bir iş çıkardın", "Yemek nefis olmuş" gibi) karşınızdakinin içini aydınlatır.
İYİLİK...
Her gün, rutininizi kırıp birisine hoş, nazik bir şey yapın.
YALNIZLIK...
Bazen tek istediğimiz yalnız kalmaktır. Bu anlara duyarlı olun ve ihtiyacı olana yalnız kalma armağanını verin.
NEŞELİ BİR YAPI...
Birine tatlı bir söz söylemek gibisi yoktur. Selam vermek veya teşekkür etmek o kadar zor mu?
"Hayatımız, yaptığımız tercihlerin toplamıdır."
BEDEN YAPISINA GÖRE KARAKTER TAHLİLİ
Mârifetname isimli kitaptan alınmış olan bu yazı, insanların dış görünüşüne göre karakter analizi yapılan İlmi-Simyâ (sîmâlar ilmi) ilminin kullanmış olduğu bazı kriterlerdir...
1. Boyu uzun olan saf akıllı olur.
2. Boyu kısa olanın hilesi çoktur.
3. Orta boylu olan kişi akıllı ve güzel huylu olur.
4. Saçı sert olan keskin zekâlı olur.
5. Saçı yumuşak olan ebleh ve arsız olur.
6. Saçı sarı olanın işi gücü kibir ve gazaptır.
7. Saçı kara olanda sabır vardır. Böyleleriyle yakınlık kurmaya bak.
8. Saçı kumral olan ise güzel, huyca eşsizdir.
9. Saçı seyrek olan ârif ve zarif bir kişidir.
10. Saçı çok olan kadının anlayışı kıt olur.
11. Başı küçük olan kişinin aklı da az olur. Böylelerine sakın sırrını söyleme.
12. Başı büyük olanın aklı çok olur.
13. Başının üstü yassı olan keder çekmez.
14. Başının cildi sağlam olan hayır işler; şer işlemez.
15. Başı kel olana yakın olma. Böylesinden sakın ki, kötü huylu olur.
16. Alnı dar olanın ahlakı da dar olur.
17. Alnı yumru olan kötü ve aldatıcı olur.
18. Alnı enli olanın kötü huyluluğu hastalık gibidir (ondan gitmez).
19. Alnı düzgün olan kişiyi emniyetli bil.
20. Alnı kırışıksız olan şüphesiz tembel olur.
21. Alnındaki kırışıklar uzun olan anlayışlı olur. Kırışığı az olan cömert olur.
22. Kaşları arası kıvrımlı (kırışık) olan kişi baştan sona gam yüklüdür.
23. Kulağı büyük ve enli olan cahil ve tembel olur.
24. Kulağı küçük olan hırsızdır. Kulağı orta büyüklükte olan ise dürüsttür.
25. Kaş ucu ince olanın işi gücü fitnedir.
26. Kaşı çok kıllı olan gönlü kırık ve kederli olur.
27. Kaşı açık olan dürüsttür. Kaşı çatma ise hırsız olur.
28. İnce kaş güzeldir ama bunun da uzunu kibirlilerde bulunur.
29. Kaşı kavisli olan her zaman dilber olur.
30. Gözün çukur ve eğik olması kibirlilik alâmetidir.
31. Kara gözlü olanlar itaatkâr olur. Gözün kanlı olması ise yiğitlik alametidir.
32. Gözleri gök olan zekîdir. Ela gözlü ise edebli olur.
33. Gözü küçük olan hafif bir kişiliğe, gözü büyük olan ise zarif bir kişiliğe sahiptir.
34. Gözü yumru olan hasetçi olur. Gözü orta büyüklükte olan gerçek dosttur.
35. Kıpık gözlü olan yaramaz ve çirkin olur. Bakışı gevşek olan ise süslü olur.
36. Noktalı göz ok gibidir. Böylesinin gözü başkasına çok değer (nazarı dokunur).
37. Tek gözlüye yakın olma; sık bakan ise emniyetli sayılmaz.
38. Şaşıya hiç bakma ki sana eğri (kötü düşünerek) bakar.
39. Gözü güleç olan güzel olur. Kirpiği sık olan ise eşsizdir.
40. Yüzü büyük olan hastalıklıdır. Küçük yüzlü olmak ise kibir alametidir.
41. Yüzü yumru olan ahmak; yassı olan güzel olur.
42. Yüzü arık olan borcuna sâdık değildir. Yüzü etli olan ise sakil olur.
43. Yüzü hayli uzun olan konuşurken yalan konuşur.
44. Yüzü sert olanın genellikle sözü acı olur.
45. Yüz, değirmi gerekir. Dolunaydan parlak olmalıdır.
46. Tebessüm eden bir yüze bakanlar rahatlık bulup kam alır.
47. Benzi kızıl olan edeblidir.
48. Benzi sarı olan hastalıklı; siyaha çalan ise tevekkel olur.
49. Gözleri gök veya mâvi olursa ondan uzak olmaya bak.
50. Rengi ortada olan yüz hem ak hem kızıl olur (yanak ve alın).
51. Burun biraz uzun ise sâhibinin anlayışında biraz kıtlık vardır.
52. Burnu kısa olanın içinde korkusu çok olur.
53. Burnunun ucu top olan kişi neşeli olur.
54. Burnunun ucu ağzına yakın olan adamdan kendini sakın.
55. Burun delikleri geniş olursa, kibir ve haset alametidir.
56. Burnunun iki kanadı hareketli olan kişide kahır ve inat bir aradadır.
57. Burnu geniş olan kişide şehvet hastalık halini almıştır.
58. Burnu eğri olan kişi himmette bulunmayı düşünür.
59. Ağzın küçük olması güzelliktendir ama böyle kişi korkak olur.
60. Ağzı büyük olan yiğit eğri olan ise kötüdür.
61. ----Bu madde sansürlendi.---
62. Burnundan konuşan kişinin bu özeliği kibrine dalâlet eder.
63. İnce sesli erkeğin işi gücü şehvettir.
64. Erkek sesli kadın ise çoğunlukla yalan söyler.
65. Sözü hızlı söyleyenin anlayışı yüksektir.
66. Sesi kaba olanın himmeti de vardır, merhabâya değer.
67. Sesi çatal olan kişi halka fazlasıyla kötülükte bulunur.
68. Gülüşü çok olan kişiden hayâ beklenemez.
69. Yüzü güleç ve sözü tatlı olan kişi ne aziz kişidir.
70. Yufka ve kırmızı dudaklı kişi iyi ilim tahsil eder.
71. Dudak etli olursa sahibi kızgın ve sakil olur.
72. Dişleri iri olan kişi çoğunlukla kötülük yapar.
73. Dişi orta irilikte olanın işi doğruluk ve esenliktir.
74. Kokusu güzel olanın huyu da hoş olur.
75. İnce çeneli erkekte akıl az olur.
76. Çenesi enli olan kişi sert ve kaba olur.
77. Çenesi orta halli olan akıllı ve güzel olur.
78. Sakalı uzun olan kişi hünersiz olur.
79. Sakalı sık olan sakil olur. Böyleleri sözü uzatır da uzatır.
80. Kara ve seyrek sakal zekaya delildir.
81. Hiç sakalı olmayan kösenin hilesi pek çok olur.
82. Sakalı değirmi olan kişi olgunluklarla doludur.
83. Kafası geniş olan ahmak olur.
84. Boynu çok uzun olan kişide olgunluk az olur.
85. Gerdanı ince olan ise câhil olur.
86. Boynu kalın olan kimse gece gündüz tıkınır oburlaşır.
87. Boynu kısa olanın hîlesi çoktur.
88. Boynu orta uzunlukta olan kişi hayırlı işler ile uğraşır.
89. Her yeri orta halli olan kişi şüphesiz bir dilber olur.
"Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme."
DAVRANIŞ İLKELERİ
Bugünün işini asla yarına bırakma.
Kendin yapabileceğin bir şeyde kimseyi rahatsız etme.
Sahip olmadan asla para harcama. İstemediğin bir şeyi sırf ucuz olduğu için satın alma.
Gururun bedeli; susuzluk, açlık ve soğuğun bedelinden daha ağırdır.
Genelde az yemekten dolayı pişmanlık duymayız.
Kişinin kendi iradesiyle yaptığı şeylerden bela gelmez.
Her şeyi kendi akışı içinde ele alın.
Anlaşmazlıkları önlemek için, özgür düşünün ve insanları buna teşvik edin.
Öfkelendiğinizde, konuşmadan önce 10'a kadar sayın.
Çok öfkelendiyseniz, 100'e kadar sayın.
THOMAS JEFFERSON
"Hayatın amacı, amaçlı bir hayattır."
DONANIM
En büyük insanların sahip olduğu nimetlere; iki kola, iki ele, iki göze ve bilge olmana yardım edecek bir beyne sahip olduğunun farkına var, oğlum.
İnsanlar bu donanımla başladılar ve "Yapabilirim" dediler. Onları incele; bilge ve yüce olanlar, senin kullandığın kaplardan yemek yer, benzer çatal ve bıçakları kullanır, ayakkabılarını benzer bağcıklarla bağlar, dünya onları yürekli ve akıllı görür. Yola koyulduklarında sahip oldukları her şeye sen de sahipsin. İstersen sen de başarabilir, galip gelebilirsin. Seçeceğin savaş için yeterli donanımın var; kullanacak kolların, ellerin ve beynin var. Büyük işler başarmış kişiler de yaşamlarına senden daha ileride başlamadılar. Yüzleşmen gereken engel kendinsin, yerini seçmesi gereken sensin; nereye gitmek istediğini, ne kadar öğrenim göreceğini ve hangi gerçeği bulmak istediğini kendin seçmelisin. Tanrı seni yaşam için donattı, ama sana, ne olmak istediğine karar verme olanağı tanıyor. Yüreklilik, insanın ruhundan gelmeli; insan kazanma arzusunu yüreklilikle bezemeli. Öyleyse, oğlum, büyük insanların başlangıçtaki durumlarından bir farkın olmadığını anla; Onlar da senin sahip olduğun donanımla yola çıkmışlardı.
Gücünü toparla ve "Yapabilirim" de.
EDGAR GUEST
"Şuurlu bir şekilde kararı geciktirmek, yani karar vermeye karar vermek, karasızlık demek değildir."
FİNCAN TAKIMI
Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: "Eski gazeteniz var mı bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu... Erkek çocuğu bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi... Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri, halının üzerindeydi hâlâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur, unutuveririm ne denli zengin olduğumu...
"Zihinlerimizi onlara hakim olan ve baskı yapan belirli bir konuyla meşgul etmezsek, hayal gücünün tam tanımlanmamış alanında çılgınca bir oraya bir buraya koştururlar."
FİRMA
Bir firmada yönetim, sordukları soruyu en uygun cevaplayan kişiyi işe almış. Bu soruda doğru veya yanlış cevap diye bir şey yok, sadece her ferdin nasıl cevap verdiği önemli. Karanlık yağmurlu bir gece, yağmur yağıyor, fırtına var, gök gürlüyor ve siz sabaha karşı 2 saatlerinde yalnız ve ıssız bir yolda araba kullanıyorsunuz. Araba iki kişilik. Biraz ilerde otobüs durağında 3 kişi bekliyor: Birincisi bir doktor, sizi daha önce geçirdiğiniz kalp krizinden kurtarmış. İkinci kişi, çok yaşlı ve hasta neredeyse ölmek üzere olan birisi. Üçüncüsü, hayatınızın rüyası, her zaman tanışmak için can attığınız birisi. Hava gittikçe kötüleşiyor ve arabanızda sadece bir kişiye yer var. Soru şu: Böyle bir durumda ne yapardınız? Soruyu iyice düşünün ve en iyi cevabı verin. Görüşmecilerden bazılarının cevabı şöyle olmuş: AHasta adamı en yakın hastaneye götürürdüm. B.Doktor daha önce hayatımı kurtardığına göre onu alırdım. C.Manen düşünürsem tabiî ki hasta adamı alırdım fakat kendi geleceğim ve hayatım için, her zaman tanışmak istediğim hayatımın rüyasını alırdım. Burada doğru veya yanlış cevap diye bir şey yok. Sadece her bir kişinin durumu algılayışı ve ele alışı var. Bu görüşmede cevapların %90 ı yaşlı adamı alırdım olmuş,olmuş ama sadece bir kişiyi işe almışlar. O kişinin cevabı da şöyleymiş. Arabadan inip anahtarı doktora veririm, doktor benim hayatımı kurtardığı gibi yaşlı kişiyi de hastaneye yetiştirip iyileştirebilir, böylece bende hayatımın insanıyla otobüs durağında baş başa kalıp onu tanıma fırsatı elde ederim. Bu cevapla o kişi hemen işe alınmış. İnsanoğlu tabii olarak bencildir, bütün verilen diğer cevaplarda kimse arabasını vermeyi akıl edememiş. Burada yanlış olan bir şey yok, sadece bazen düşüncelerimiz dar görüşlü olur ve genelde kendimizi düşünürüz.
"Yapacağım diye vakit geçirme, yaptım de!.."
GECE - GÜNDÜZ
Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki; "Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?" Öğrencilerden biri; "Uzaktaki sürüye bakarım," demiş, "koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir." Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam" demiş, "İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır." Bilge kişi, uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve "Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar. Bilge kişi şöyle demiş; "Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona "bacım" diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, kardeşim sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır..."
"Ya bir işe önceden başlama, Yahut da başladığın işi bitir, yarıda bırakma!.."
GÜLMEK VE KUCAKLAMAK
Bağışıklık sisteminizi güçlendirir, sağlığınızı artırır, gerginliği azaltır, uykunuzu düzenler, zindelik katar, canlandırıcıdır, hiçbir yan etkisi yoktur ve mucizevi bir ilaçtan aşağı kalmaz.
Gülmek ve kucaklaşmak tümüyle doğaldır; doğallığın tadını bulabilirsiniz bunlarda, hiçbir katkı maddesi içermez, yüzde yüz sağlıklıdır. Son derece kullanışlıdır, yedek parça gereksinimi yoktur, pil değişimi ya da düzenli sağlık kontrolü gerektirmez, az enerji harcar, yüksek enerji verir, enflasyona uğramaz, şişmanlatmaz, aylık ödemesi yoktur, hırsızlığa karşı sigortalıdır, vergiden muaftır, çevreyi kirletmez ve elbette tümüyle geri dönüşümlüdür. Öyleyse, insanlara neşeyle yaklaşın, her gün gülün ve kucaklayın. Her şeyden en iyi sonucu çıkarın, herkesi en iyi yönüyle düşünün ve kendiniz için en iyisini umut edin.
SINIRLARI ZORLAYIN
Dünyada hiçbir şey azmin yerini tutamaz.
Yetenek yeterli değildir; yetenekli ve başarısız insandan bol bir şey yoktur.
Zekâ yeterli değildir; zekânın ödüllendirilmediği, neredeyse bir atasözü olmuştur.
Eğitim tek başına yeterli olamaz; dünya eğitimli yoksullarla doludur. Azim ve kararlılığın ise her şeye gücü yeter.
BAŞKAN CALVIN COOLIDGE
"Yönümüzü değiştirmezsek hedeflediğimiz yere varabiliriz."
HAYATI GÜZELLEŞTİRME KURALLARI
1. İnsanlara beklediklerinden fazlasını verin ve bunu gönülden yapın.
2. Bütün paranızı harcamayın.
3. Özür dilerim dediğinizde karşınızdakinin gözünün içine bakın.
4. Hızla düşünüp yavaş konuşun.
5. İnsanlar cevabını vermek istemediğiniz bir soru sorulduklarında "Neden bilmek istiyorsun?" diye siz sorun.
6. Büyük başarılar için Büyük riskleri göze almalısınız.
7. Kayıpları kazanılmış derslere dönüştürün.
8. 3S kuralından şaşmayın. Sev, Sevil, Sorumlu ol.
9. Hayatı hissettiğiniz anda durmasını bilin ve hemen düzeltmek için çaba gösterin.
10. Telefona cevap verirken gülümseyin. Karşı taraf sesinizdeki mutluluğu duyacaktır.
11. Ara sıra yalnız kalın ve kendinize vakit ayırın.
12. Bazen en iyi cevap, cevap vermemektir.
13. Değişime hep açık olun ancak değerlerinizi yitirmeyin.
14. İyi ve dürüst bir hayat yaşayın. Yaşlanıp geriye baktığınızda keyfiniz kaçmasın.
"Olgun insan güzel söz söylemesini bilen insan değil, söylediğini yapan ve yapabildiğini söyleyen insandır."
JERRY
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.
Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep.. “Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu... Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse, Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı. Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry’ye gittim. Anlayamıyorum dedim.. Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun... Nasıl başarıyorsun bunu? Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry bugün iki seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü.. derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki seçimim var: Kurban olmak, ya da ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var.. Şikâyetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim. Yok, yahu diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? Evet.. Kolay dedi Jerry.. Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin... Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!.. Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar görmedim. Ama, hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım. Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Jerry’yi delik deşik etmişler... Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış. Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. Nasılsın? diye sorduğumda, Bomba gibiyim dedi Bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Jerry dedim. Yerde yatarken, iki seçimim var diye düşündüm.. Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü.. Ben yaşamayı seçtim. Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi !.. ????Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep iyileşeceksin merak etme dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana; Bana adam ölmüş diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten.. Ne yaptın? diye merakla sordum.. Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu.. Evet diye yanıt verdim.. Var.. Doktorlar ve hemşireler merakla sustular.. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var !.. Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım.. Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil.. Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni ders oldu. Hergün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim.. Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu.. Bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçiminiz var: 1. Unutup gitmek. 2. Kesip saklamak, fotokopisini çıkarıp, dostlarınıza dağıtmak.. Ben, ikincisini seçip bunu sizlerle paylaşmayı tercih ettim.
Francie Baltazar-Schartz
"Kristof Colomb´un en çok beğendiğim yanı yeni bir dünya keşfetmesi değil, bu düşünce üzerine onu aramaya gitmesidir."
KENDİNİ ADAMAK
Kişi kendini adayana kadar -geri çekilme olasılığını içeren- kararsızlık hüküm sürer. Bu her zaman verimsizliğe yol açar, girişimciliği ve yaratıcılığı olumsuz yönde etkiler. Temel bir gerçek vardır ki, bunun yadsınması, sayısız düşünceyi ve harika planları öldürür; kişi kendini bir amaca adadığında evren onunla işbirliği yapar. Başka türlü asla oluşmayacak güçler ortaya çıkarak kişiye yardım eder. Kişinin verdiği karar sonucunda, kendini destekleyen bir olaylar zinciri gerçekleşir; aklının ucundan bile geçmeyen her türlü beklenmedik olay ve yardımla karşılaşır. Düşleyeceğiniz her şey için yola koyulabilirsiniz. Yüreklilik, içinde zekâyı, gücü ve büyüyü barındırır. Hemen başlayın!
GOETHE
"Düşünce goncadır; dil tomurcuk. Eylem ise bunların arkasındaki meyve…"
MAZERET YOK ANDI
Ben bir "Mazeret Yok!" kişisiyim. Kişisel sorumlulukla yaşarım, her sözümden ve eylemimden sorumluyum. Hayatta olmanın anlamını biliyorum, yolum açık ve net.
Yaşamdaki amacınım biliyorum ve görev bilinciyle çalışıyorum. Kişisel bütünlülükle hareket ediyor, tüm kararlarıma sahip çıkıyor, her zaman elimden geleni yapıyor, olabileceğimin en iyisi olmaya çalışıyorum. Geçmişte üzüntü ve başarısızlıklara yol açmış olabilen, yapılan veya yapılmayan her şey için kendimi ve başkalarını bağışlıyorum. Çevremi bağışlıyor ve engelleri aşıyorum. Geçmişi geride bırakıyor, mükemmellik yolunda ilerliyorum. Asla değer yargılaması yapmayarak koruduğum sağlam bir özsaygım var. Herkese tümüyle koşulsuz bir anlayışla yaklaşıyor, onları oldukları gibi kabul ediyorum, çünkü Yaradan'ın gözünde hepimiz eşitiz.
Bir "Mazeret Yok!" kişisi olarak, yetenek ve becerilerime güvenim her zaman tam. İdeal bir sağlığa sahip oluyor, kendimi enerjik hissediyorum. Neşe dolu oluşum yüz ifademe yansıyor. Düşünce, söz ve eylemlerimde özdenetim sağlıyorum; işlerin sonunu getirecek sabra sahibim. Kendime ve başkalarına karşı her zaman dürüstüm; kendim için doğru hedefler belirliyorum. Korkularımı yenmemi, risk almamı ve istediğim yaşamı elde etmemi sağlayacak kadar büyük bir düşüm var. Her zaman öğreniyor ve gelişiyorum; aklımı geliştiriyor ve yeni beceriler ediniyorum. İnsanlara ilgi duyuyor ve onları, tüm potansiyellerini gerçekleştirmeye teşvik ediyorum. İnsanları anlamaya çalışıyor ve onlarla etkili iletişim kuruyorum. Ailemi ve arkadaşlarımı takdir ediyor, onların benim için ne kadar önemli olduğunun bilincine varıyorum. İnsanlara saygı duyuyor, yetenek ve becerilerini takdir ediyor, herkes için sevgi ve sevecenlik besliyorum., İnsanlara hizmet etmek ve fark yaratmak için büyük bir arzum var. Yaşamımın yedi temel yönünü dengeliyorum:
Fiziksel, Zihinsel, Ruhsal, Aile, Kariyer, Ekonomik ve Sosyal. Denetimimde olan yaşamım verdiğim kararların bir ürünü. Bende "Mazeret Yok"
Tüm mazeretlerim yok oldu.
"Mazeret Yok!" yaşamı tam bana göre.
BEN BİR "MAZERET YOK!" KİŞİSİYİM.
"Doğru yönde olsan bile, öyle oturup durursan ezilirsin."
NİÇİN ÖĞRENMEYİ ÖĞRENMELİYİZ?
Bir Amerikalı işadamı ile Japon meslektaşı orman içerisindeki bir otelde düzenlenen “Etkin Yönetim Teknikleri” seminerinin arasında ormanda dolaşıyorlardı. Duydukları vahşi bir sesle her ikisi de irkildi.
Dönüp arkalarına baktıklarında aç bir aslanın üzerlerine doğru koşmaya başladığını gördüler. Her ikisi de hızla oradan kaçmaya başladı. Kaçarken Japon aniden durdu ve yere oturarak çantasından bir şeyler çıkarmaya başladı. Bu sırada Amerikalı yaklaşık 20 metre kadar fark yapmıştı. Japon'un ne yaptığını merak eden Amerikalı geriye dönüp baktığında gözlerine inanamadı. Japon işadamı, aç aslanın hızla üzerine yaklaşmasında rağmen, çantasından spor ayakkabılarını çıkarıp giyiyordu. Amerikalı “O spor ayakkabılarını giyerek aç bir aslandan daha hızlı koşabileceğini mi sanıyorsun?” diye bağırarak kaçmaya devam etti. Spor ayakkabılarını giymeyi tamamlayan Japon ok gibi yerinden fırlayarak Amerikalıyı önce yakaladı, sonra da geçti. Amerikalı iş ayakkabılarıyla koşarken Japon spor ayakkabılarıyla koştuğu için Amerikalıya fark atmaya başlamıştı. Amerikalının geride kaldığını gerilerde kaldığını ve aslana yem olmak üzere olduğunu gören Japon Amerikalıya cevabını verdi. “Evet ben bu spor ayakkabılarımla aç bir aslandan daha hızlı koşamayabilirim ama senden daha hızlı koşarım.”
Bu öyküden bize mesajlar:
“Asla bir Japon'a güvenerek tehlikeli ormanlarda dolaşma” JJJ
Kritik anlardan yapılan kritik “yatırım gibi davranışlar” uzun vadede çok büyük etkiler oluşturur.
Olumlu yöndeki fark (avantaj) farklılığı yaratır. Önde olmak için önce bizi öne geçirecek farklara sahip olmamız gerekir.
Dostları ilə paylaş: |