Haber olamayan itaatsizlikler Modern demokrasilerde sansür, hâlâ farklı şekillerde varlığını sürdürüyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasal düzenlemeler yanında, hükümetlerden ve diğer güç odaklarından gelen direkt ve endirekt baskılar basın özgürlüğünü ve halkın haber alma özgürlüğünü tehdit ediyor. Sansür, genellikle güçlünün kendisini savunmasına yönelik bir fenomen olarak algılanır. Güç ve iktidar odaklarının bazı bilgilerin halka ulaşmasını bilerek ve isteyerek engellemek için kullandıkları bir mekanizmadır sansür (Phillips & Harslof; 1997). Fairchild (1976), sansürü “kamusal alanda, kamu çıkarı veya özel çıkara ilişkin bir yayının içeriğini konrol altına alma girişimi” olarak nitelendirir. Keane da, Medya ve Demokrasi adlı kitabında (1991), sansürü modern kapitalist toplumlar arasında ve/veya içinde karşılıklı korumacı, demokratik olmayan bir süreç yaratma eğilimi olarak tanımlar. Demokrasiyi açıkça tehdit eden sansür olgusu, Keane’a göre yurttaşın devlet aktivitelerine ilişkin ihtiyaç duyduğu enformasyonun serbestçe dolaşımının baskıcı yöntemlerle engellenmesidir. Hükümetler, muhalif görüş ve bilginin serbestçe dolaşmasını engellemek için bir dizi düzenleme ve bilgi çarpıtma mekanizmasına başvurur. Bu mekanizmalar arasında yasal düzenlemeler yanında, gizli servislerin güvenlik gerekçeleriyle uyguladığı yayın öncesi veya sonrası yasaklar ve yine güvenlik gerekçeleri (veya bazen olağanüstü halleri bahane ederek) ile hükümetin halka söylediği yalanlar da vardır. Sansür bazen kesmek, biçmek, yakmak, yasaklamak şeklinde direkt hükümet baskısıyla uygulanırken (Parenti 1986; Bagdikian 1992), bazen de Chomsky’nin (1989) demokratik toplumlarda düşünce kontrolünü incelediği Gerekli Yanılsamalar kitabında anlattığı gibi, medya çalışanları tarafından içselleştirilir ve sistematik bir sansüre gerek kalmadan, gazeteciler kendi kendilerine oto-sansür uygulamaya başlarlar.
Philips ve Harslof (1997), sansüre ilişkin iki dikotomiden söz ederler: Açık savunmacı/ açık saldırgan ve gizli saldırgan/gizli savunmacı. “Açık savunmacı sansür” biçiminde, devletin âlî çıkarları için kesilen, yasaklanan, silinen, sansürlenen bir medya içeriği vardır. Bu sansürleme, yayın öncesi veya sonrasında yapılabilir. “Açık saldırgan sansür”de ise, stratejik halkla ilişkiler ve spin doktorluğu çalışmalarıyla, güç ve iktidarın gerçekliği yeniden üretme ve yaygınlaştırma çabalarına tanıklık deriz. Bu tip sansür biçiminde, bilerek ve isteyerek kamusal alanda gerçekliğin sadece belli bir biçiminin yer alması için yoğun bir denetim, yeniden üretim ve kurgu mekanizması devrededir. “Gizli savunmacı” sansürden kasıt, mevcut medya pazarında varolan ve kamunun bilgi ihtiyacını karşılayan haber kanallarının (medya kurumlarının) ele geçirilmesi ve kontrolüdür.“Gizli saldırgan” sansürle anlatılmak istenen ise, baskın sınıfların toplumda sahip oldukları kültürel hegemonya sayesinde insanların değer ve inançları üzerinde kurdukları baskıyla yarattıkları suskunluk sarmalıdır.