1.1. ORHUN UYGUR KAĞANLIĞI
745'te Orhun bölgesinde kurulan Uygur Kağanlığına 840'ta Kırgızlarca son verilmiştir. 745-840 arasındaki Uygur kağanları şunlardır:
-
Kutlug Bilge Köl Kagan : 745-747
-
Bayan Çor Kagan ; 747-759
-
Bögü Kagan : 759-779
-
Tun Baga Kagan : 779-789
-
Külüg Bilge Kagan : 789-790
-
Kutlug Bilge Kagan : 790-795
-
Alp Ulug Bilge Kagan : 795-805
-
Alp Külüg Bilge Kagan : 805-808
-
Alp Bilge Kagan : 808-821
-
Alp Küçlüg Bilge Kagan : 821-824
-
Kazar Bilge Kagan : 824-832
-
Alp Külüg Bilge Kagan : 832-839
-
Kazar Kagan : 839-840
(Çandarhoğlu 2002:11-31).
Burada yer alan isimlerin hemen hemen tamamı gerçek ad olmayıp unvandır. Uygurlann kendi kaynaklarında yer alan ve bir kısmı daha da uzun olan bu isimler bu bakımdan birbirlerine çok benzemektedir.
Yaglakar boyundan olan Kutlug Bilge Köl Kağan döneminde dört yana elçiler gönderilerek Uygur Kağanlığının kurulduğu bildirildi. Ülkenin sınır-
224 Ahmet B. ERCİLASUN
ları doğuda Su-wei'den batıda Altay Dağlarına dek genişledi; Gobi kontrol altına alındı. Orhun kıyılarında Ordu Balık (Kara Balgasun) şehri kuruldu.
Bayan Çor Kağan önce iç işleriyle uğraştı. Muhalifleri tarafından kağan yapılan Tay Bilge Tutuk'u bertaraf etti. Ona yardım eden Kitan ve Tatarları ağır yenilgilere uğrattı. 750'de Yukarı Yenisey'deki Çikler ve Kırgızlara sefer etti; bölgeyi kendine bağladı. 752'de Kartuklar ve Türgişler üzerine yürüdü; onları mağlûp ederek ülke sınırlarını Seyhun'a dek genişletti.
751'deki Talas savaşında Çinliler, Müslüman arap ordularına yenilmiş ve Tarım havzasından çekilmek zorunda kalmışlardı. Bu yenilgi ve ardından 755'te ortaya çıkan An Lu-şan isyanı Çin'i iyice sarstı. Uygurlar Çin'e yardım ettiler. Başkent Çaŋan'ı ve Loyaŋ'ı isyancılardan geri aldılar. İmparator, kağana ağır armağanlar gönderdi; öz kızını da gelin olarak yolladı. Yılda 20 000 top ipekli kumaşı vergi olarak ödemeyi kabul etti. Bayan Çor, Orhun ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde, Soğdak ve Çinlilere Bay Balık şehrini yaptırttı.
Bögü Kağan döneminde Çin'de yine isyan vardır. İmparator yine Uygurlardan yardım ister. 762'de Bögü, başkent Çaŋan'ı ve Loyaŋ'ı asilerden geri alır. Uygur askerleri Loyaŋ'ı üç gün yağma eder. Bögü Kağan dört Mani rahibiyle Ordu Balık'a döner. Mani rahipleriyle yaptığı iki günlük müzakereden sonra Maniheizm'i 762 sonlarında resmen kabul eder.
Bu olay Türk kültür tarihi açısından son derece önemlidir. Ordu Balık ve Bay Balık gibi şehirlerle evlerde oturmaya, yerleşik hayata alışmaya başlayan Uygurlar, şimdi de hayvan eti yemeyi, kımız içmeyi yasaklayan, savaşçılık ruhuna aykırı bir dine girmiş oluyorlardı. Maniheizm "ışık dini" idi ve bu dine girenler sıcak kan içme âdetini bırakıp yemek pişirmeyi öğreniyorlar; şehirlileşiyorlar; "mukatele (öldürüşme) şehrinden çıkarak bir fazilet diyan"na giriyorlardı.
Maniheizm 3. yüzyılda İran'da doğmuş; Mazdeizm, Hristiyanlık ve Budizm karışımı bir din idi; Soğdak tüccarlar vasıtasıyla Türkistan'a ve Çin'e kadar uzanmıştı. Mensuplarına zındık denmekteydi. 762'de Bögü Kağan'ın kabul ettiği Mani dini sebebiyle Soğdak tüccarların da Uygur yönetimi nezdinde itibarı artmıştı. Maniheizm başlangıçta halk kitlesine yayılmamıştı; fakat sonradan halk tabakalarına kadar girdiği görülmektedir. "821 civarında Uygurları ziyaret eden Tamîm bin Bahr, onların başkenti 'büyük bir şehirdir; tarımda zengindir; hep ekili bahçelerle ve birbirine yakın uzanan köylerle çevrilidir... Halkı içinde Zındıklar çoğunluktadır.' demektedir." Ancak Maniheizm, Uygurlar dışında herhangi bir Türk boyu tarafından kabul edilmiş değildir. Bögü Kağan Maniheizm'i iyice benimsemiş ve Çin'de bile Mani mabetleri açılmasını sağlamıştı.
TÜRK DİLİ TARİHİ 225
765'te Uygurlar Çin'e yine yardım ettiler. İsyan eden 100 000'den fazla Tibetliyi mahvederek hem Çin'i kurtardılar, hem de zengin ganimetler elde ettiler.
Çin, âdeta Uygurların himaye ve kontrolüne girmişti. Uygurlara verilen hediye ve vergilerden dolayı hazine boşalmıştı. Çin kaynağı Tang-şu, "Tang hazineleri bomboş iken ve saray memurları maaşlarını alamazken" Uygurlara 100 000 parça ipek verildiğini kaydeder.
Uygurlar Çin pazarına da alışmışlardı. 758'den itibaren her yıl alış veriş yapmak üzere atlarıyla Çin'e geliyorlar; bir ata karşılık 40 top ipekli alıyorlardı. Çinliler için bu zoraki bir alış verişti; fakat başka çareleri yoktu. Uygurlar kızdıkları zaman atlarına binip şehrin kapısına hücum ediyorlar; imparatorun gönderdiği elçiler vasıtasıyla zorla ikna ediliyorlardı. Tabiî bütün bunlar aynı zamanda Uygurların şehir hayatına alışması anlamına geliyordu. 773 yılı Temmuzunda Uygurlar, Çin başkenti Çaŋan'dan, hediye ve eşyalarla yüklü 1000'den fazla araba ile Orhun vadisine dönmüşlerdi. Uygur tüccarların bir kısmı da Çaŋan'da kalıyordu. 778'de imparator "başkentte kalan Uygurlar ve diğer barbarlar kendi elbiselerini giysinler. Çinli elbisesi giymelerine lüzum yok" diye ferman çıkartınca 100 Uygur tüccarı kendi elbiselerini giymişti. Demek ki Uygurlar Çin elbiseleri de giymeye alışıyorlardı. Çinli kızlarla evlenip Çinlileşenleri de çoktu.
779 yılında çıkan bir anlaşmazlık dolayısıyla Bögü Kağan, amcası oğlu ve veziri Tun Baga Tarkan'ca vldürüldü. Alp Kutlug Bilge Kagan unvanıyla tahta oturan Tun Baga Tarkan muhtemelen Maniheizm'e karşı idi. Bögü Kağan'ın adamları olan Maniheist Soğdak tüccarları da öldürtmüştü. Kır-gızları yeniden itaat altına alarak devletin gücünü korudu. Ancak Şatolarla birleşen Tibetlilerin Beş Balık'ı almalarına engel olamadı.
795'te Uygur hanedan boyu değişti. Kağanlık, Yaglakarlardan Edizlere geçti. Alp Ulug Bilge unvanıyla tahta oturan ve 10 yıl Uygurları idare eden bu kağanın dönemi, Uygurların en parlak dönemidir. Alp Ulug Bilge, Karluk isyanını bastırmış ve Kırgızlar üzerinde büyük bir zafer kazanmıştı. "Yayının vızlamasıyla" birlikte Kırgız kağanı "ölü olarak yere seril"mişti. 400 000 kişilik Kırgız ordusu perişan edilmiş; vadiler terk edilmiş at ve öküzlerle dolmuş; Kırgızların bıraktığı silâhlar dağ gibi yığılmıştı. Kırgız devleti yok olmuş; Kırgız yurdunda adam kalmamıştı. Yukarı Yenisey'de Kırgızlarca işletilen ve uzak ülkelere ihraç edilen demir madeni Uygurların eline geçmiş; bu sayede ülke zenginleşmişti. Kağan, Kuça, Karaşar, Turfan bölgelerini de Tibetlilerden kurtarmış ve ipek yolunu eline geçirmişti.
Uygur Kağanlığı'nın gücü 820'lere kadar devam etti. 821 civarında Uygur ülkesine gelen Tamîm bin Bahr'ın anlattığına göre Uygurlarda 17 baş-
226 Ahmet B. ERCİLASUN
buğ vardı. Kağanın 12 000, her başbuğun da ayrı ayrı 13 000 kişilik ordusu bulunuyordu. Üstelik bu kuvvetler içinde kadın askerler de vardı. Demek ki 820'lerde Uygurların ordu mevcudu 230 000'i geçiyordu. Kağanla birlikte 18 başbuğ, Dokuz Oğuzların 9 boyu ile Uygurların 9 uruğuna komuta eden boy beyleri olmalıdır. 821'den sonra devlet zayıflamaya başladı. Çin ile ticarî ve diplomatik iyişkiler devam ediyordu. Ancak bir yandan da Çin ertrikalarıyla Uygur önderlerinin arası açılıyordu. Kazar Bilge Kağan 832'de yeğeni veya vezirlerinden biri tarafından öldürüldü. Onun yerine tahta oturan Alp Külüg Bilge Kagan da 839'da, Şatolarla birlik olan kendi vezirlerinden birinin hücumuna uğradı ve intihar etti.
839 kışında yut oldu; hayvan sürüleri kırıldı. Ülkede açlık ve kıtlık başladı. Kağanın ölümüne sebep olan vezir Kürebir, Kazar Tigin'i kağanlığa getirmişti. Ancak bu sırada merkezde olmayan komutanlardan Külüg Baga bu işe çok kızdı ve 840'ta 100 000 kişilik Kırgız atlısıyla Uygur başkentine saldırdı. Başkent harap olru; Uygurlar katliamdan geçirildi. Ölümden kurtulanlar dört bir yana dağıldılar (Orkun 1938: 40-44; Caferoğlu 1958: 146-147; Ş. Tekin 1976: 12-17; Kafesoğlu 1996: 123-126; Çandarlıoğlu 2002: 11-31; Taşağıl-Uygur 2002: 713-720).
Uygur Kağanlığı'nm sonu olan bu hadise Göç Destanı'na temel olan hadisedir. Kutlu dağ parçalanmış, kut gitmiş, hayvanlar kırılmış, kıtlıktan insanlar aç kalmış, kurtlar kuşlar "göç, göç..." diye bağırmış ve Uygurlar dört bir yana göç etmiştir.
Uygur göçü hanedan üyelerince yönetildi. Asıl grup 840'ta Üge Tigin'i kağan seçti ve 13 boy hâlinde güneye göçtü. 15 boyluk diğer grup ise güneybatıya yöneldi.
Dostları ilə paylaş: |