Üçüncü bölümde ise; Kur’an-ı Kerim’den zulüm örnekleri verilmiş, zulmü ile meşhur bazı toplumların akıbetleri anlatılmıştır



Yüklə 356,49 Kb.
səhifə2/13
tarix24.10.2017
ölçüsü356,49 Kb.
#12293
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13





















KISALTMALAR


a.g.e : Adı Geçen Eser

a.s. : Aleyhi’s-selam

a.y. : Aynı Yer

b. : İbn


bk. : Bakınız

bsk. : Baskı

c.c. : Celle Celalühü

çev. : Çeviren

DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı

h. : Hicri

Hz. : Hazret-i

md. : Madde

Neşr. : Neşreden

s. : Sayfa

s.a.v. : Sallallahü Aleyhi Vesellem

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı

thk. : Tahkik Yapan

ts. : Tarihsiz

t.y. : Tarih Yok

v. : Vefatı

vb. : Ve Benzerleri

vs. : Vesair












I. BÖLÜM

1. ZULÜM KAVRAMI VE KAPSAMI

A. Zulüm Kelimesinin Lügat Ve Istılahi Anlamı


Lugavi Anlamı:

Kur’an-ı Kerim’ de müştaklarıyla birlikte -tespitimize göre- 289 yerde geçen zulüm kelimesi ظلم kök harflerinden türetilmiş olup, mastar manasına kaim bir isimdir. Arap dilinin en eski lügatları zulmün, iki kök anlamının bulunduğunu belirtmişlerdir. Bunlardan birincisi; nurun gitmesi, yok olması, yani karanlık anlamındadır. Bu manada kötülüğün çok olduğu güne “يوم مظلومgeceye ise “ليلة ظلماءtabirleri kullanılır.

Zulmün ikinci anlamı ise; bir şeyi konulması gereken şeyin dışına koymaktır. مـن أشـبه أبـاه فـما ظـلـمHer kim babasına benzerse haksızlık (zulüm) etmemiştir.” Yani bu benzeme yerli yerinde olmuştur anlamındadır. من استـرعـى الذئـبَ فـقـد ظلمKurdu çoban tutan zulmetmiştir” tabirleri hep bu manadaki kullanımlardır. Bu ikinci anlama yani “Bir şeyi kendi yerinden başka yere koymak” anlamını hemen hemen bütün klasik Arap lügatçılari aktarırlar.1

İbn Manzur (v. 711/1311) lugatında yukarıdakilerden farklı olarak zulümle ilgili şunları söyler: “Zulmün asıl anlamı الـجَـوْر eziyet etmek, sapmak ve مُـجاوَزَةُ الْـحَـدِّ haddi aşmaktır. Abdestle ilgili فمن زاد أو نقص فقد أسـاء و ظـلمhadis-i şerifinde geçen ظـلم fiili bu anlamdadır. Yani kim bunu artırır ya da eksiltirse sünneti terk etmek suretiyle haddi aşmış ve doğruluktan sapmış olur.2 Ayrıca her abdest alışta sevabı eksik olacağından kendi nefsine de haksızlık etmiş olur.

Ragıb el-İsfehâni (V.502)’ye göre zulüm kelimesi, hakka tecavüz etmek manasında kullanılmıştır. Bu tecavüz az da olsa, çok da olsa “zulüm” kelimesi ile ifade edilir. Bu sebeple büyük günahlar için de, küçük günahlar için de zulüm kelimesi kullanılır. Bundan dolayıdır ki, Allah’ın emrini yerine getirmemesi (zelle) sebebiyle Adem (a.s.) için “hatalı” manasında zalim kelimesi kullanılmıştır. Bunun yanında Şeytan’ın Allah’a isyan etmesi manasında da Şeytan’a zalim denmiştir. Halbuki zalimle ifade edilen iki davranış arasında büyük fark vardır.3

Zulüm, şirki de içine alan bir kavramdır. Çünkü İlah, Rab ve Melik olma Allah’ın hakkıdır. Bu birinci derecedeki hakkı sahibine vermeyen insan en büyük zalimdir. Şirkin Kur’an-ı Kerim’ de en büyük zulüm olarak nitelendirilmesinin sebebini Fahreddin er-Razi(v. 606/1209) tefsirinde şöyle izah etmektedir: “ Şirk en büyük zulümdür. Çünkü şirk koşan kimse ilah olma özelliği olmayan bir varlığı, ilah konumuna koymaktadır.”4

Zulüm kelimesinin manaları hakkında lügatçıların söyledikleri bunlardır. Bunları maddeler halinde sıralayacak olursak beş başlık altında toplamak mümkündür:


  1. Bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koymak

  2. Haddi aşmak

  3. Doğru yoldan sapmak

  4. İşkence ve eziyet etmek

  5. Haksızlık yapmak:



Istılahi Anlamı:

Seyyid Şerif Cürcani (v. 816/1413) “et-Ta’rifat” adlı eserinde zulmü şöyle tanımlar: “Bir şeyi konulması gereken yere değil, o yerin dışında başka bir yere koymaktır.” Zulüm ıstılahta; haktan sapıp batıla yönelmek şeklinde tanımlanır. Ayrıca, başkasının mülkü üzerinde tasarrufta bulunmak ve sınırı aşmak olarak da tanımlanmaktadır.5

Zulüm ıstılahta; “Haktan uzaklaşıp batıla yönelmekten ibarettir ki bu da Hakk’tan sapmak anlamına gelir. Ayrıca sınırı aşmak, hadde tecavüz etmek diye de tanımlanmıştır.”6

M. Hamdi Yazır (v. 1942) tefsirinde Bakara Suresinin 35. ayetini tefsir ederken zulmü şöyle tarif etmektedir: “Zulüm, haddini tecavüz edip bir hakkı kendi yerinen değil, başka yere koymaktır. Demek ki Allah Teala Adem (a.s.)’a cennette büyük bir hürriyet vermekle beraber ona yine bir sınır tayin etmiş ve ona yaklaştıkları taktirde zalimler zümresine dahil olacaklarını bildirmiştir. Bu ayetten anlıyoruz ki, Allah’ın koyduğu sınırları çiğnemek Kur’an’a göre zulümdür.”7

Zulüm; “Bir kimseyi hakkından mahrum etmek ve adaletsizce davranmaktır.”8

Zulüm kelimesi hak ve adalet sınırını aşmak, haklara tecavüz etmek, eşyayı ılayık olmadığı yere koymak, işi ehil olmayanlara vermek, nefis ve iman, ruhla beden, dünya ile ahiret arasındaki dengeyi bozmak, sınırsız hürriyet ile başkalarının hürriyetlerini çiğneyip aşmak, yaratanı tanımamak, insan olmanın hikmetini idrak etmemek, fiziksel yapıyı geliştirip ruhu ve vicdanı ihmal etmek, aklı nefsin emrine verip gerçeği araştırmamaktır.9




B. Adalet ve Zulüm İlişkisi


(عدل) kökünden türemiş olan “adalet” kavramı, zulüm kelimesinin zıddı olup “bir şeyi yerli yerine koymak, ifrat ve tefrit arasında orta yolu tutmak” manalarına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde genellikle düzen, denge, denklik, eşitlik, dürüstlük, tarafsızlık, doğru yolu izleme, gerçeğe uygun hükmetme gibi anlamlarda kullanılmıştır.

Cenab-ı Hakkın: “Şüphesiz ki Allah, adaleti ve ihsanı emreder.”10 ayetindeki adl: Denklik, eşitlik, herkesin hakkını vermek ve ölçülü davranmak manalarında kullanılmıştır.11 Yine ayette geçen adl kelimesi: Hayra karşı hayır, kötülüğe karşı ise kötülüktür. İhsan kelimesi ise: İyiliğe daha fazla iyilikle karşılık vermek, kötülüğe ise ondan daha az bir karşılık vermektir.12

Cenab-ı Hakkın isimlerinden biri de “el-adl”dir. Bunun manası: Hak ile hüküm verendir. Abdü’l-Melik, Said b. Cübeyr’e adalet kelimesini sorduğunda ona şu cevabı vermişti: Adalet dört kısımdır: Birincisi hükümde adalet: “… ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder…”13 İkincisi: Sözde adalet: “…Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun.”14 Üçüncüsü: Fidye manasına gelen adalet: “…Hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz, onlara asla yardım da yapılmaz.”15 Dördüncüsü: “…Bunca ayet ve delillerden sonra kafir olanlar (hala putları) Rableri ile denk tutuyorlar.”16 Buradaki adalet kelimesi ise: Putlara karşı yapılan denklik, ortaklık manasınadır.17

Kur’an-ı Kerim’e göre adaletin ölçüsü hakkaniyettir. Nasıl ki hidayete hak sayesinde ulaşılıyorsa adalet de Hakka uymakla sağlanır. Hak, objektif bir kavram, sabit bir kanun ilkesidir. Bir hak konusunda hüküm verilirken, hakkın kendi lehinde hükmedilmesi halinde bundan memnun olan, fakat aleyhinde hükmedilmesi durumunda bu hükmü tanımayan insanlar için “İşte bunlar zalimlerdir.” denilmiştir.18

Kur’an-ı Kerim’ de hak ve adalet öylesine vurgulanmıştır ki, bizzat Cenab-ı Hakkın ahirette hiçbir haksızlığa mahal verilmeyecek şekilde aletle hükmedeceği ve onun bu vaadinin kesin olduğu belirtilmiştir.19

Adalet teriminin Kur’an ve hadislerdeki kullanılışından hareketle bazı tarifleri yapılmıştır. Örneğin: el-İsfehani’nin ihsan mefhumu ile mukayeseyi de ihtiva eden tarifi bunların en geniş kapsamlı olanıdır: “Adalet: Borcunu vermek, alacağını istemektir. Görevini yerine getirmek ve hakkını almaktır. İhsan ise, borcundan daha fazlasını vermek, alacağından daha azına razı olmaktır.”20

Kazada, idarede ve beşeri münasebetlerde adalet, insanlığın ve İslam’ın hedefi olmakla beraber, beli uygulama ve davranışın her zaman ve her yerde adaleti temin edip etmediği hususu önemli bir problem teşkil etmektedir. İslam düşünürlerine göre burada iki kategori vardır: Birincisi akla dayalıdır ve devamlıdır. Bu kategoriye giren davranışlar daima adil ve güzeldir. Sözgelişi iyilikle karşılık vermek, zarar vermeyene zarar vermemek gibi. İkincisi: kanun ve kaideye dayanır, dolayısıyla izafidir ve zaman içinde değişebilir. Bu tür adalet, bazen mukabele etmek, tecavüzü aynı şekilde karşılamak olabilir. Ayrıca kısas, diyet, tazminat ve misilleme de bu kategoriye giren örneklerdir.21

Zulmün zıddı olan adalet kelimesinin ortadan kalkmasındaki neticeyi İmam-ı Gazali(v. 505/1111) şöyle izah etmektedir: Adalet sıfatı kaybolursa bundan fazlalık ya da eksiklik (ifrat-tefrit) şeklinde iki taraf doğmaz. Sadece zıddı ve karşıtı doğar ki o da zulümdür.22



Yüklə 356,49 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin