a (Normal a): Tek bir söylenişe sahip olmayıp kısmen açık, kısmen de kapalı arasında çeşitli şekillere sahip bir ünlüdür, -dan, -da eklerinde bu sesi görürüz.
I) Kapalı a: Dil ve dudaklar sesin teşekkülünde gevşektir. Teşekküllerinde hava için dar bir geçit bulunan "v, f, z, s, j" gibi sessiz harflerin yanında görülür: "fazla", "vazife", "sarı" vb.
H) Açık a: 1. Türkçeye girerken asli şekillerinde "a" sesinden sonra Türkçede bulunmayan "ayın" gibi sessizlerin düştüğü durumlarda görülür. Bazı, yani, talim vb. 2- Ön damağın orta damağa yakın kısmında teşekkül eder. Türkçe olmayan kelimelerde "palatal l" yanında görülür: "Kalb" vb.
III) Yan Uzun a: Kapalı bir uzunluk
ta söylenir: "Edibâne", "sâdâbâd" vb.
IV) Uzun a: Türkçede olmayıp yaban
cı kökenli kelimelerde, özellikle Arapça
ve Farsçadan geçen kelimelerde vardır:
"Âlim", "galip" vb.
V) Derin a: Özellikle istanbul ağzında
hemen hiç kullanılmayan "ğ"nin düşme
siyle dilin tamamen geriye çekilip dil arka
sının biraz kabarması sonucu telaffuz e-
dilir: "Bâlamak" (bağlamak), "sâlamak"
(sağlamak) vb.
VI) ince a: "Dikkât", "hakikât" gibi ke
limelerde görülen "a" "e" arasında teşekkül
eder.
e: Yazı dili olarak kabul edilen istanbul Türkçesinde bir tek açık "e" olduğu söylenmesine rağmen ağızda "e" sesinin farklı telaffuzları olduğunu görürüz.
I) Kapalı e: "i"ye yakın bir söyleyişe
sahiptir: "Kedi", "gece" vb.
II) Açık e: Yer yer kendi içinde de açık
ve çok açık olmak üzere ikiye ayrılabi
lecek bu "e", özellikle açık hecelerdeki
(eve, evde vb) ve bilhassa kelimenin son
sesi durumunda bulunan "n"den önceki
"e'lerdir (gelen, evden vb). Bu "e"nin te
şekkülünde çene daha açık, dil hafifçe yu
karı kalkıktır.
i: ince sırada dar bir vokaldir. Çok bariz farklarla olmasa da üç çeşit "i" vardır.
I) Dar, Kısa i: Dar ve gergin olarak
ön damakta teşekkül eder: "Bin", "insan".
II) Yan Uzun i: "Derin", "iki" gibi ör
neklerde görülen bu "F'ler arasında bile
çok belli olmasa da farklılıklar vardır. "Gi
bi" kelimesinin ilk hecesindeki "i"nin te
laffuzu esnasında dil biraz geride ve düz
olarak durur, dil oyukluğu hemen hemen
olmaz, ikinci hecesindeki "i" ise önde telaffuz edilir ve çene kemiği daha açıktır. Dilin ön kısmı hafif gerilerek biraz kalkar.
İÜ) Uzun i: l- Özellikle "ğ"nin düşmesi sonucu ortaya çıkar: "Cînemek" (çiğnemek), "îne" "iğne" vb. Bunun dışında Türkçe kelimelerde asli bir uzun "i" görülmez. 2- Yabancı kelimelerde sıkça kullanılır: "Resmî", "rakîb" vb. Bu "i'ler halk arasında normal "i"ye yaklaştırılmaktadır.
ı: Kaim sırada, bir vokaldir. Normalden kısa bir vokaldir. Genel itibariyle dar "i"nin teşekkül yerinden başlayarak dil ve dil ucunun biraz daha geriye çekilmesi ve bu arada dilin orta kısmının sert üst damağa yaklaşmasıyla oluşur: "Kıl", "açılmak" vb. "ğ" ile birlikte bulunduğunda bu sesin düşmesinden dolayı asli olmayan bir u-zunluk meydana gelir: "Sî" (sığ), "çî" (çığ) vb. "I" sesi çok kere bir hece yükünü ta-şıyamayarak yerini "i"ye bırakır: "inanmak" (inanmak). Yabancı dilden Türkçeye geçen ve sonunda Türkçe kelimelerde bir a-rada bulunmayan çift konsonantları taşıyan kelimelerde bu iki sessiz harf arasında türetilen "ı" çok daha kapalıdır: "Akl" (akıl), "vakt" (vakit) vb.
o: Kalın sırada, geniş yuvarlak bir ünlüdür. Genel olarak açıktır, "ğ" ile birlikte bulunduğu yerlerde "ğ"nin düşmesine paralel olarak "o" sesinde daha bir açıklık ve uzama meydana gelir: "olan" (oğlan), "dömak" (doğmak) vb. Bir de kapalı "o" dan bahsedilebilir. Batı dillerinden alınan ve bünyesinde ikinci heceden itibaren o bulunduran kelimeler, istanbul ağzında ikinci heceden itibaren -yor eki istisna olmak üzere- "o" sesi bulunmamasına rağmen "o"lu söylenirler: "Vapor" (vapur), "Avropa" (Avrupa) vb.
u: Kalın sırada, dar yuvarlak bir ünlüdür: "Bunu", "kul" vb. Bir de özellikle Arapça ve Farsçadan dilimize geçen kelimelerde uzun "u" (û) bulunur: "Usûl", "me-lûl" vb.
ö: Kalın sırada, geniş yuvarlak bir ünlüdür. Bu ünlü de diğer ünlülerde olduğu gibi yanında bulunan ünsüz harflere göre farklı telaffuzlar kazanır. Mesela "göz ö-nünde" kelimesinde bu zenginliği ve farklılığı yaşarız. "z"nin yanında bulunan "ö"de bir kapalılık söz konusu iken, ikincisinde bir açık telaffuz vardır. "ğ"nin düşmesiyle bu sesin de uzun şekli görülür: "öle" (öğle), "örenmek" (öğrenmek) vb.
ü: ince sırada, dar yuvarlak bir ünlüdür: "Düşüyor" vb. Bir de "i" ve "ü" arasında Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçe-si döneminde görülen ve yuvarlak söylenen "gelür", "gidüp" gibi kelimelerdeki "ü"ler, ses ahengine göre "i"leşmiş ve biraz dar olarak telaffuz edilirler.