1908-1918 Döneminde İşçi Hareketi
imparatorluğun öteki bölgelerinde olduğu gibi, istanbul'da da işçi hareketinde asıl büyük sıçrama II. Meşrutiyetle birlikte 1908-1913 döneminde yaşanmıştır. Gösteri ve grevlerle sokağa dökülen, birçok yayın organı kuran, mecliste temsil olanağına kavuşan ve hızlı bir örgütlenme e-ğilimi içine giren İstanbul işçileri bir toplumsal hareket olarak sahneye çıkışlarını II. Meşrutiyet'e borçludurlar.
1908 Ağustos-Ekim aylarında başta Ci-bali Tütün, liman, Paşabahçe Cam, tramvay, Anadolu-Bağdat Demiryolu, müret-tipler, fırın işçileri, Kadıköy-Üsküdar Su Kumpanyası işçileri, Yedikule iplik ve Ye-dikule Şimendifer işçileri, balıkhane ve müskirat işçileri, Kazlıçeşme deri, Rumeli Demiryolu, Şirket-i Hayriye vapur, tersane ve fabrika işçileri, bazı lokanta ve oteller, İstanbul Belediyesi Birinci ve Altıncı daireleri ve Feshane işçileri grevleri olmak üzere çok sayıda grev gerçekleştirilmiştir (bak. grevler).
İmparatorluğun en batıdaki şehirlerinden en doğudaki şehirlerine kadar belli-başlı tüm merkezlere yayılan bu grevlerden Istanbul'dakilerde, ücret artışı en önde gelen talep olmuştur. Bunu iş koşullarının düzeltilmesi, işçi örgütünün muhatap alınması, işçiler tarafından istenmeyen bazı yöneticilerin işten uzaklaştırılması, parasız sağlık yardımı, gece çalışanlara ek ücret ödenmesi, iş saatlerinin kısaltılması gibi talepler izlemiştir. Yalnızca İstanbul'da 15.000'in üzerinde işçinin katıldığı tahmin edilebilen bu grevlerin birçoğu günlerce, hattâ haftalarca sürmüştür. Grevlerin birçoğunda işçiler grevle birlikte ya da grevden hemen önce kendi cemiyet ya da örgütlerini kurmuşlardır. Daha da ötesi ö-zellikle demiryolu ve tütün grevlerinde çeşitli şehirlerdeki cemiyetler arasında işbirliğine gidilmiştir. I. Meşrutiyet'in erte-sindeki yıllarda İstanbul'da marangozlar, terziler ve Anadolu Demiryolları çalışanları doğrudan doğruya sendikalar içinde; fırıncılar, tramvay, İmalat-ı Harbiye Fabrikası, Reji Tütün Fabrikası, sigara kâğıdı fabrikası işçileri, matbaacılar, pamuk bü-kümcüleri ve garsonlar öteki türden işçi örgütleri içinde (birlikler, dernekler vb) yan yana gelmişlerdir. Öte yandan, işçiler hemen tüm grevlerde Ittihad ve Terakki merkezinden ya da mahalli komitelerinden yol göstericilik ve hakemlik beklemişler, buna karşı İttihad ve Terakki yönetimi, yabancı sermayedarların istedikleri ölçüde olmasa da, işçilere karşı tutum almaktan ve şiddet kullanmaktan kaçınmamıştır.
ilk işçi eylemleri dalgasının ardından, grevleri ve işçi örgütlenmelerini büyük ölçüde yasaklamak üzere, Ekim 1908'de acele çıkartılan Tatil-i Eşgal Kanun-ı Mu-vakkati'ni (Grev Geçici Yasası), 31 Mart o-laylarmm (Nisan 1909) ardından sıkıyönetim ilan edilmesiyle yaratılan ortamda uygulamaya konulan Tatil-i Eşgal Kanunu (Grev Yasası) ve Cemiyetler Kanunu izlemiştir. Özellikle Selanik'te yapılan büyük bir mitingde işçiler tarafından protesto e-dilen bu yasalarla II. Meşrutiyet'in "top-
lumsal pazarlık ve barış" dönemi son bulmuştur.
Mart 1909 sonrasında da özellikle yukarıda sözü edilen yasal düzenlemenin kapsamı dışında kalan işyerlerinde bir dizi işçi eylemi gerçekleştirilmiştir. Gümrük hamalları, rıhtım işçileri, tramvay, terzihane, Kazlıçeşme deri, Reji Tütün, İstanbul un fabrikaları, Seyr-i Sefain İdaresi işçileri grev yapmışlardır. Bu grevlerde, birikmiş ücretlerin ödenmesi, iş saatlerinin kısaltılması, yerli ve yabancı işçiler arasında eşitlik sağlanması, işe alınmada Osmanlı vatandaşlarına öncelik verilmesi, ücret artırımı, işten çıkarılan işçilerle dayanışma, haftada l gün ücretli tatil hakkı, başlıca istemlerdir. Bu dönemde ücret artırımı gibi istemlerden, daha uzun dönemli, demokratik hakların öne çıkarılması yönünde istemlere doğru bir geçiş görülmekteyse de, bu sürece öncülük eden, Selanik işçileridir. Yine de istanbul'da Grev Yasası' nın yasaklama kapsamındaki bazı işkollarında artan baskı ve tutuklamalara rağmen eylemlerin sürdürülmesi dikkat çekicidir. Bu dönemde bir bütün olarak işçi hareketinin militanlaştığım söylemek olanaklıdır. Aynı şekilde işçi örgütlenmesinin de gelişmesini sürdürdüğünü, bu arada etnik ayrımları aşarak geniş bir üyeliğe ulaşan istanbul Matbaa işçileri Sendikası'nın ve işkolu sendikası olmaya yönelen İstanbul Makinistler Cemiyeti'nin kuruluşunu hatırlatmak gerekir.
Balkan Savaşı'nın çıkması ve Haziran 1913'te Ittihad ve Terakki'nin Mahmud Şevket Paşa'ya yapılan suikastı gerekçe göstererek bir diktatörlük rejimi kurmasıyla eylem ve örgütlenmeler yeni bir kesintiye uğramıştır. Osmanlı işçi hareketi, Selanik ve öteki bazı Balkan şehirlerinin imparatorluk dışına düşmesiyle hiçbir zaman onaramayacağı bir yara almıştır.
II. Meşrutiyeti izleyen yıllarda İstanbul'da işçi hareketi, doğrudan Ittihad ve Terakki'ye bağlı işçi (daha doğru bir deyişle işçi-esnaf-zanaatkâr) girişim ve örgütleri, Dersaadet Tetebbuat-ı içtimaiye Cemiyeti (istanbul Toplumsal Araştırmalar Grubu) ve işçi Kulübü çevresinin temsil ettiği Marksist akım ve iştirakçi Hilmi^) çevresinde örgütlenen "ortayolcu" çizgi arasında temelde üçe bölünmüştür.
İttihad ve Terakki, işçilerin Meşrutiyet' in ilanı sonrasında gösterdikleri dinanizm karşısında telaşa kapılmış; bir yandan;Ekim 1908'den başlayarak bazı grevleri yasaklamayı, yayın organlarına ve işçi örgütlerine karşı baskılara girişmeyi, öte yandan Kara Kemal gibi önde gelen adamları yoluyla bu örgütleri kontrolüne alarak onları kendi iktidarının kitle örgütleri olarak kullanmayı denemiştir. İzlediği milli iktisat politikasının bir parçası olarak, etkilediği işçileri kimi yabancı sermayeli işletmelerde eyleme yöneltmiş, birçok eyleme karşı görece hoşgörülü bir tutum almış, Türk ve Müslüman çalışanların geri kalanlardan ayrı örgütlenmesini ve kendi haklarını öne çıkarmasını teşvik etmiştir.
Rum ve Müslüman olmayan işçilerin a-ğırlıkta olduğu Toplumsal Araştırmalar
Dostları ilə paylaş: |