Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə781/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   777   778   779   780   781   782   783   784   ...   877
KAYIKLAR

19. yy'ın ortalarında vapurların işlemeye başlamasına kadar geçen zamanda, şehrin en yaygın taşıma aracı kayıktı. Roma ve Bizans'tan hiç değilse forumlarda ve onları birbirine bağlayan caddelerde geometrik bir yerleşim düzeni devralan Osmanlı payitahtı, kısa sürede bu planı, kendi sos-

yal yapısı ve toplum alışkanlıklarına göre değiştirerek, meydanları ve yolları ahşap evler ve bahçelerle doldurmuş, kendisinden önceki başkentin Roma örneklerine uygun hızlı arabalarına, geçecek cadde bırakmamıştı. Kara yerleşimindeki bu dokuya karşılık, ulaşım için kullanılan en geniş imkânı, deniz oluşturmuş, Halic'in ve Boğaziçi'nin sulan, yapımı ve bakımı para istemeyen geniş bulvarlar olarak, en yaygın şekilde yararlanmaya açılmıştı. Bunun i-çin, Osmanlı payitahtı genel bir adlandırma ile kayığı kullanmış ve bulup geliştirdiği çeşitli tiplerini, toplumun her tabakasına sunmuştu.

Kara ulaşımında at ve araba ancak belirli sosyal basamaklarda bulunanlara mahsus araçlar iken ve halk çoğunluğuna ancak yaya gitmek seçeneği bırakılmışken, denizde kayık, biraz da fiziksel bir zorunluluk olarak, herkesin binebildiği taşıt olmuştur. Ancak toplumun katmanlarına göre, kayığın da birkaç türü üretilmiştir.

En başta, hükümdarın kendisi ve hanedan üyeleri için yapılan en süslü ve gösterişli kayık türleri gelir. Bunların hepsini birleştiren ortak özellik, öbür kayık türlerine göre uzunlukları (30-32 m), genişlikleri (2,5 m) dikkati çeken yükseklikleri (2,5 m), kürek sayısının çokluğu (herhalde 10'dan yukarı ve genellikle 16 çifte) ve bordalarının altın yaldız ve kabartma işlemeler başta olmak üzere, çok süslenmiş bir görünüşe sahip olmalarıdır. Hünkârın bindiği en uzun ve en büyük teknenin, ayrıca baş tarafına oturtulmuş yarı kapalı bir köşkü mutlaka bulunurdu. Barok ve rokoko etkilerinin girdiği 18. yy'ın sonlarına kadar bu köşklerin sütunları gümüşle kaplanmış ve kasnakları Osmanlı'nın geleneksel süsleme malzemesi olan sedef, bağa, fildişi ve abanozdan yapılıp firuze taşları ile işlenmiştir. Avrupa modalarının başladığı son dönemde ise, bu "odaların" dört yana bakan cephelerine açıklık ve ferahlık getirilirken, ahşap kısımlarının altın varakla kaplanması ve içlerine, rengi

çoğu kez kırmızı olan atlas perdeler ve kanepeler konulması tercih edilmiştir. Bu modayı başlatan II. Mahmud'un (hd 1808-1839) ve oğlu Abdülmecid'in (hd 1839-1861) saltanat kayıklarında, oturdukları bu odanın tepesini yine altın bir güneş amblemi ve kayığın burun kısmını som gümüşten bir kuş figürü süslerdi.

Saltanat kayıklarının saraydan ayrılışları her seferinde top atılarak duyurulduğu ve Kız Kulesi gibi yol üstü yerlerden yine topla karşılandığı gibi, kortejin kaç kayıktan oluşacağı, onların kürekçi sayısı, binecek kimselerin yeri ve rütbesi ve gidiş düzeni, sıkı kurallarla belli edilmişti.

Köşklü saltanat kayığına en son, birkaç kez Abdülaziz (hd 1861-1876) binmiş, tekniğe ve donanmaya meraklı olan bu hünkâr, daha çok yeni vapurları tercih etmiş, yeğeni II. Abdülhamid (hd 1876-1909) ünlü evhamı ile Yıldız Sarayı'na kapanıp denizden genellikle uzak durmuş, V. Meh-med (Reşad) (hd 1909-1918) ve son halife Abdülmecid ise, devrin değişen ekonomik ve sosyal atmosferi içinde ve devletin iflasa varan zayıflığı karşısında, ancak köşk-süz saray kayıklarını ara sıra kullanmışlardır. Saray kayıkları, son devirde, Dolmabahçe Sarayı'nın Kabataş yönünde yer a-lan büyük kayıkhanesinde ve Topkapı Sarayı'nın bir kıyı köşkü olan Sepetçiler Kas-rı'nın altında muhafaza edilirlerdi. Kullanımdan kalktıkları 1880'ler sonrasında, hepsi durduğu yerde çürüyerek yok olmuşlardır. Elde kalabilen birkaç örnek, Deniz Müzesi'nde(->) sergilenmektedir.

Saray dışındaki varlıklı kesimin kullandığı kayık türüne, "piyade" adı verilmiştir. Hünkârın katılmadığı bir kısım saray gezileri de piyadeler ile yapıldığı gibi, yabancı elçilerin deniz taşıtları da kendi ülkelerinin bayrağını taşımakla beraber, tip olarak yine birer piyade idiler. Bu kayığın belirgin özelliği, bordasında fazla süslemeler taşımadan, çok hafif malzemeden tutulmuş ince ve uzun bir yapıya ve şaşırtıcı bir hıza sahip olmalarıydı. Farklılıkları, sahiplerinin mali ve sosyal durumuna göre, kürek saydamdaydı. Yalıların genellikle kendi kayıkhanelerinde bir veya birkaç piyadesi durduğu gibi, iskelelerde kiralık piyadeler de beklerdi. Bu kayık tipini, günümüzün özel ya da taksi otomobillerine benzetebiliriz.

Piyadeye sahip olacak ya da onu kiralayacak imkânı olamayan halkın toplu taşıma aracı "pazar kayığı" idi. Bunların farla, gövdelerinin ağır ve geniş olması ve arkada güçlü dümenlerinin bulunmasıdır. Bu yapıları ile işlevleri, çağımızın otobüslerine ve tek metro vagonuna eş tutulabilir. Boğaz halkı, vapurlar devreye girinceye kadar, bu araçlarla şehre inmiş ve akşam onlarla dönmüşler, hattâ ilk vapurlar pahalı olduğu için, daha bir süre yine bu teknelerle gidip gelmişlerdir. 19. yy'ın ikinci yarısında gelen yabancıların yaptıkları resimler, pazar kayıklarında yolcularla beraber eşyalarının, denklerinin ve semt manavlarının sebze meyvelerinin de topluca ve tam bir samimiyet içinde taşındığını gösteriyor.




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   777   778   779   780   781   782   783   784   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin