İSTİMLAKLER
istanbul'da büyük imar hareketlerinin getirdiği kamulaştırmalar (istimlakler), her zaman önemli tartışmalara neden olmuş, yeni kamulaştırmalar söz konusu olduğunda, bu tartışmalar bir ölçüde yinelenmiştir. Kamulaştırma eyleminin toplumsal zorunluluğuna karşın, gene toplumun başka bir kesiminin yaşantısını doğrudan etkilemesi, doğal olarak bu kesimde rahatsızlıklar yaratmıştır.
Eylemin parasal güçlüklerinin yanısı-ra, toplumda yarattığı bu rahatsızlıkların etkisi çok daha uzun süre devam etmiştir. Oysa, hele de istanbul'da, kamulaştır-masız bir kentleşme sürecinin düşünülme-
kimliği, yüzyıllar süren imar hareketleri ile tümüyle değişmiştir. Son 50 yıl içinde girişilen her büyük imar hareketinde asıl tartışılan konu, bu kimliğin yok edilmesi olmuştur.
Fetihten başlayarak, tarih boyunca kentin imarı sırasında, gerekli görülen yerlerde, padişah fermanları ve mimarbaşıların emirleriyle istimlakler yapılmıştır. Temeli 1597'de atılan Yeni Cami'nin yapımı sırasında çevrede özellikle Yahudilere ait binalar bütünüyle kamulaştırılmıştır. Benzeri örneklere Osmanlı dönemi boyunca sıkça rastlanır.
Cumhuriyet sonrasında istanbul'da kamulaştırmaları gerektirecek büyük ölçekteki imar hareketleri 1950'den itibaren gündeme gelmiştir. Bunun en önemli nedeni, istanbul nüfusunun 1920'lerde 1.100.000 olmasına karşın Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 600.000 kişiye düşmesidir. 1.100.000 kişiye kısmen de olsa yeterli olan yapı ve altyapı kapasitesi, azalan nüfusa uzun yıllar yetmiş, ancak 1950'den sonra nüfusu 1.000.000'u aşan istanbul'da, özellikle motorlu taşıt ulaşımındaki gelişmenin etkisiyle, önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. 1950' ye kadar istanbul'da yapılan önemli üç i-nıar operasyonu vardır. Birincisi, Cemil Pa-şa'nın (Topuzlu) I. Dünya Savaşı yıllarında Taksim'de açtığı Mete Caddesi'dir. Bu cadde, o tarihte mevcut ve 1970'li yıllara kadar bir aileye ait olduğu iddia edilen Taksim Mezarlığı arazisinin tümüyle yok edilmesi sonucu gerçekleştirilmiş, ancak kamulaştırmaya konu olmamıştır.
ikinci büyük operasyon, Aksaray Meydanı ile Unkapanı Köprüsü arasındaki Atatürk Bulvarı'nın(~>) açılmasıdır. Bu kamulaştırmalar sırasında ismail Ağa Camii, ibrahim Paşa Hamamı, Gürcü Mehmed Çeşmesi, Firuz Ağa Mescidi, ibrahim Ağa Mescidi, Kırk Çeşmeler, Subaşı Camii, Mimar Ayaş Camii gibi eski eserler kaldırılmıştır.
Üçüncü büyük operasyon, şehirci H. Prost'un(->) nâzım imar planı ile getirdiği Dolmabahçe Vadisi'ndeki 2 Numaralı Park alanına, Vali Lütfi Kırdar tarafından yaptırılan Spor ve Sergi Sarayı ile Açıkhava Ti-yatrosu'dur(-0. Bunlar, 1950'den evvel hafızalarda iz bırakmış imar hareketleridir.
Bugün dahi hâlâ tartışması yapılan bü-
Tarihi suriçi bölgesinde sahilyolu yapımı için sahil doldurulmuş, denize ulaşan tarihi surlar kara surları haline getirilmiş ve kara surlarının bir bölümü yıkılmıştır.
Ara Güler, 1957
lıpazarı ve Haydarpaşa liman tesisleri hep bu büyük imar hareketinin sonucudur.
Menderes istimlakleri olarak anılan bu imar hareketleri sonucunda, tarihi suriçi bölgesinde 60 m genişliğine ulaşan bulvarlar açılmış, bu yolların açılması için kara surlarının bir kısmı yıkılmış, Marmara sahilleri doldurularak denize ulaşan tarihi surlar kara surları haline getirilmiş, önlerine balıkçı barınakları yapılmış, Eminö-nü-Unkapam arasında bina aralarında kalan Haliç surları, saptaması dahi yapılmadan yok edilmiş, birçok eski eser ve eski kent dokusu kaldırılmış ve kente yepyeni bir çehre ve kimlik aşılanmıştır. Perşembe-pazarı'na geniş bir yol açılırken, Galata surları yerleşmesini yaratan eski sivil mi-
yük imar hareketlerinin ve bunlara bağlı istimlaklerin başında, 1950-1960 arasında zamanın başbakanı Adnan Menderes' in gerçekleştirdiği imar girişimleri gelir. Denizin doldurulması ile kazanılan alanda, Sirkeci'den Florya'ya kadar uzanan sahil yolu, Vatan ve Millet caddeleri, Eminö-nü-Unkapanı yolu, Atatürk Bulvarı'nın genişletilmesi, Belediye Sarayı'nın yapılması, Barbaros Bulvarı'nın açılması, Maslak' tan geçen Levent-Sarıyer asfaltı, Perşem-bepazarı'ndaki Karaköy-Azapkapı bağlantısı, gene Karaköy-Tophane arasındaki Ke-meraltı Caddesi, Tophane'den Bebek semtine kadar uzanan sahil yolunun genişletilmesi, Eyüp Meydam'nın düzenlenmesi, Üsküdar İskele Meydam'nın açılması, Sa-
Menderes dönemi istimlakleri sırasında Tophane-Bebek arasındaki sahil yolu genişletilirken yok olan tarihi eserler, Tophane-Kabataş 1. Galata suru burcu, 2. Karabaş Hamamı, 3. Karabaş Camii, 4. Kılıç Ali Paşa Camii dükkânları, 5. Müşirlik dairesi, 6. Tophane Çeşmesi, 7. Sanayi Kışlası, 8. II. Abdülhamid Çeşmesi, 9. Mecidiye Kasrı, 10. Nusretiye Camii sebili, 11. Çivici Limanı Mescidi, 12. Süheyl Bey Camii, 13. Hatuniye Mescidi, 14. Ahmed Paşa Kütüphanesi, 15. Ahmed Paşa Türbesi, 16. hazire, çeşme ve sebil, 17. Fındıklı Hamamı, 18. Yusuf Paşa Sebili. Unsal, Eski Eser Kaybı
Menderes dönemi istimlakleri sırasında Tophane-Bebek arasındaki sahil yolu genişletilirken yok olan tarihi eserler, Kabataş-Beşiktaş:
19. Çeşme, 20. Ali Paşa Çeşmesi, 21. Kabataş Limanı, 22. Esad Mehmed Efendi Çeşmesi, 23. Silahdar Yahya Efendi Çeşmesi, 24. Saadettin Efendi Çeşmesi, 25. Hazire, 26. Emin Ağa Sebili, 27. Dolmabahçe Camii'nin avlu ve muvakkithanesi, 28. Dolmabahçe Tiyatrosu, 29. Istabl-l Âmire, 30. Sinan Paşa Hamamı, 31. Sinan Paşa Çeşmesi. Unsal, Eski Eser Kaybı
istimlakler
274
275
İSTİNYE
dilmiştir. Bütün bunlar yapılırken, ne yazık ki bir tarih bilinci içinde envanterleri dahi çıkarılmamıştır. Bugün bu eserlerin varlığı, sadece Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Sanat Tarihi Enstitüsü'nün yayımladığı Türk Sanat Tarihi Araştırma ve incelemeleri adlı eserin 2. cildinde yer alan Behçet Ünsal'ın "istanbul'un imarı ve Eski Eser Kaybı" başlıklı makalesinden öğ-renilebilmektedir. Menderes dönemi imar hareketleri, aynı zamanda istanbul'un tanıdığı en büyük ve kapsamlı kamulaştırmalara yol açmıştır.
1960'lı yılların sonunda gerçekleştirilen Boğaziçi Köprüsü(->) de zamanında büyük tartışmaları getiren bir proje olmuştur. Projenin gerektirdiği büyük kamulaştırmanın sonucunda kaldırılacak istanbul Bele-
Atatürk Bulvarı ile Vatan ve Millet
Caddelerinin açılışı sırasında yok olan eski eserler:
I. Şirmert Çavuş
Camii, 2. Şirmert
Çavuş Türbesi,
3. Çavuş Çeşmesi,
4. Tevekkül
Hamamı, 5. Yusuf
Paşa Çeşmesi,
6. Haftanı Camii,
7. Murad Paşa
Camii, 8. Aksaray
Çeşmesi, 9. Aksaray
Karakolu,
10. Horhor Hamamı,
II. Oğlanlar
Tekkesi, 12. Çakır
Ağa Camii ve
Çeşmesi,
13. Ebubekir Paşa
Mektebi,
14. Camcılar Camii,
15. Valide Çeşmesi,
16. Valide Türbesi,
17. Baba Camii,
18. ismail Ağa
Camii,
19. Ankaravî
Mehmed Efendi
Medresesi,
20. ibrahim Paşa
Hamamı, 21. Gürcü
Mehmed Çeşmesi,
22. Ebu'1-Fazl
Mahmud Efendi
Medresesi,
23. Ahmed Paşa
Çeşmesi,
24. Mimar Ayaş
Camii, 25. Sebü,
26. Finiz Ağa
Mescidi, 27. Mescit
kalıntısı,
28. ibrahim Ağa Mescidi, 29. Revani Çelebi Mescidi, 30. Kırk Çeşmeler, 31. Kâtip Çelebi Mezan, 32. Hasan Paşa Çeşmesi, 33. Şücaeddin Camii, 34. Şebsafa Kadın Camii,
35. Subaşı Camii,
36. Yaver Ağa
Çeşmesi
Unsal, Eski Eser
Kaybı
diyesi Eski Eserler Bürosu'nca sadece fo-toğraflanarak saptanabilmiş 163 parça eski eserin ötesinde, asıl karşı çıkılan, köprünün Boğaziçi peyzajına çok olumsuz etki yapması ve istanbul'un kuzeye doğru genişlememesi gerektiği hususundaki nâzım imar planının başat kabulünü bozması olmuştur.
Köprüye karşı görüşleri savunan kimseler, bunun bir tuzak olduğunu ve kısa zamanda ikinci, üçüncü ve dördüncü köprüleri özendireceğini iddia etmişlerdir. Kuşkusuz bu iddianın temelinde, istanbul' un nefes alabileceği en önemli alan olan Boğaziçi'nin doğal nitelik ve niceliğinin korunması amacı yatmakta idi. Boğaziçi Köprüsü ile Haliç üzerine kurulan köprünün bağlantısını sağlayan çevre yollarının
gerçekleştirilmesi sırasında Beylerbe-yi'ndeki bir mahalle ile Defterdar'da Fes-hane arkasındaki bir mahalle, mescitleri, çeşmeleri, suterazileri ve eski evleri ile tümüyle ortadan kaldırılmış; Sütlüce semtinin yüksek bölümü yarılıp geçilmiştir. Sütlüce ile Eğrikapı dışında bulunan tarih belgesi mezarlar kaldırılmış, ancak küçük bir bölümünün başka bir alana nakli mümkün olmuştur.
1984-1989 arasında o tarihte belediye başkanı olan Dalan'ın adı ile özdeşleştirilen, ancak, aslında bu kişinin üyesi olduğu partinin siyasi görüşünün bir sonucu olarak gerçekleştirilen kapsamlı imar hareketlerinin, bir bakıma, 1960'ta durdurulan Menderes imar hareketinin bir devamı olduğunu söylemek olasıdır. Bu ikinci operasyonda da, birincisinde olduğu gibi plan otoritesinin, dolayısıyla bilimin göz ardı edilmesi, yapılanların haklılığının kuşku ile karşılanmasının en büyük nedenidir. Karşı görüşte olanların, yapılanların asıl amacının, kentleşme olgusunun yarattığı saptanamayacak kadar büyük arsa ve bina rantının paylaşılması olduğu; bu amaçla istanbul'un yağmaya açıldığı; havası, suyu, toprağı ve insanı ile kirlenen bu kentte, gelecek kuşakların fizik ve moral sağlığı ile oynandığı, kültürel ve doğal değerlerin yok edildiği hususundaki itirazlarına karşın, idari erke sahip kişiler, var olan imar planlarını dikkate almadan kararlarını uygulamışlardır. Yargının, uygulamadan sonra gelen durdurma kararlan ise, olayı geriye döndürememiştir.
Yapılan uygulamaların en çarpıcı olanı, Halic'in her iki kıyısında açılan alanlar olmuştur. Buraları daha sonra yeşil alan o-larak düzenlenmiş ve halkın kullanımına açılmıştır, itirazlar daha çok, yıkılan Ciba-li, Fener, Balat, Ayvansaray gibi mahallelerin devamı olan sokakların ve eski evlerin yok edilmesi konusunda olmuş, gerekli bilimsel araştırma ve belgelendirmenin yapılmaması eleştirilmiştir. Haliç çevresi imar hareketleri de tartışmalı kamulaştırmalara yol açmıştır.
Su ve konut ilişkisinin dünyadaki en güzel örneklerinden olan Boğaziçi yalıları önünde "kazıklı yol" olarak tanımlanan sürat yollarının yapılmasının bu niteliği geri döndürülemez şekilde bozduğu, yapılan bu sürat yollarının, Boğaziçi tepelerindeki koru ve yeşil bölgeleri taşlaştıran villalara ulaşım sağlamayı amaçladığı, bu yolların kentin kuzeyinde yer alan orman a-lanlarımn yapılanmaya açılmasını özendireceği hususundaki görüşler ise, uygulamaya karşı yapılan en önemli eleştirilerdir.
Beyoğlu, Tarlabaşı Caddesi'nin genişletilmesi sırasında, 2 olan trafik izini 8'e çıkarmak için birçok yapı adası tümüyle yıkılmış, binalar kamulaştırılmış, hakkında korunması gerekli olduğuna dair Anıtlar Yüksek Kurulu karan bulunan binalar dahi yok edilmiştir. Bu uygulama, leyhte ve aleyhte olmak üzere günlerce kamuoyunun gündeminde kalmıştır, istanbul Mimarlar Odası başta olmak üzere birçok meslek odası projeye karşı çıkmış, aslında Tarlabaşı'nda uygulanan bu operasyo-
Karaköy-Azapkapı
istimlakleri sırasında
Perşembe-
pazan'ndaki
orta blok
tamamen
yıkılmıştır. Ara Güler, 1958
nün, amaçlanan III. Boğaziçi köprüsünden Samatya'ya kadar devam edecek olan ve suriçini geniş bir bulvarla geçecek asıl projenin ilk adımı olduğu iddia edilmiştir.
Fenerbahçe'den Pendik'e kadar uzanan sahilin, milyonlarca yıl içinde oluşmuş plajları da dahil, tüm ekolojik dokunun yok edilerek doldurulması ve bu dolgu a-landan sürat yolu geçirilmesi de bu dönemin imar hareketleri içinde yer almaktadır.
Bir diğer önemli kamulaştırma ise, Üsküdar iskele Meydanı'nın genişletilmesi için yapılmış, sahilde yer alan Tekel'in iki büyük tütün deposu ile birlikte, Balaban semti tamamen yıkılmıştır. Meydanın Boğaziçi yönünde de bazı yalı arsaları ile tek katlı bir tütün deposu yıkılmış, yeri park haline getirilerek bir gezi alanı kazanılmıştır.
Kuşkusuz, 1984-1989 arasında İstanbul' da gerçekleştirilen ve istanbul'un salt günümüzde değil, kuşaklar boyu bu kentte (hattâ ülkemizde) yaşayacak insanlarım etkileyecek en önemli imar uygulaması Fatih Sultan Mehmet Köprüsü(-») olmuştur. Ancak, Türkiye'nin 1980-1990 arasında yaşadığı olağanüstü yönetim koşulları nedeni ile, bu uygulamanın yararlı veya zararlı yönleri kamuda yeterince tartışılama-mış, geçmişte yapılan tüm uyarılara karşın, istanbul'u kuzey yönünde geliştirmeye özendiren bu köprü Boğaziçi'ne kon-durulmuştur. - "Sürdürülebilen Kalkınma" sloganını
kendilerine ilke yapan ve bunu istanbul için, kentin kültürel ve doğal kimliğini korumak olarak yorumlayan karşıt görüşlü kişiler, bu dönemde yapılan tüm imar uygulamalarının, bu kentin insanları için değil, yapay olarak yaratılacak büyük arsa ve bina rantlarının belli bir kesime aktarılması amacına yönelik olduğuna dikkatleri çekmişler, örnek olarak da, Dolma-bahçe Sarayı'mn arka bahçesi de dahil, bir çok hazine arsasının 5 yıldızlı otel yapımına tahsis edilmesini ve gereksinimlerini aşan holding gökdelenlerini göstermişlerdir. Kuşkusuz, 1994'te önemli bir hukuk savaşı sonunda, yükselen kısımları yıktırılan Park Otel inşaatı, yönetimin bu rant yaratma politikasının simgesel bir örneği olarak nitelendirilmiştir.
1989 belediye seçimleri istanbul'a karşıt görüşlü yeni bir yönetim kadrosu getirmiştir. Yeni yönetim 5 yıllık hizmet süresi içinde birçok imar uygulamaları yapmıştır. Örneğin bir evvelki yönetimden devraldığı Eminönü-Karaköy meydanları ve Galata Köprüsü projesini büyük bölümü ile tamamlamıştır. Metro çalışmalarını başlatmıştır. Ancak, başlatıp tamamladığı en önemli imar uygulaması, yıllarca sözü edilen ve sürüncemede kalan, Kazlıçeşme deri sanayii alanını temizlemesidir. Bu alanın temizlenmesi için de önemli istimlakler gerçekleştirilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |