Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə459/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   455   456   457   458   459   460   461   462   ...   877
İŞÇİ HAREKETİ

286

287

İŞÇİ HAREKETİ

Bank-lş yöneticisi mahkûm oldu ve sendika kapatıldı. Bu arada Türk-İş üyesi Petrol-İş Sendikası 18 Ekim 1980-9 Ocak 1981 arasında faaliyetten men edildi, Yol-İş Fe-derasyonu'nun bazı şubelerinin çalışmaları geçici sürelerle durduruldu.

12 Eylül sonrası sendika özgürlüğü ve sosyal haklar 1982 Anayasası ve 7 Mayıs 1983'te yürürlüğe giren 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu ile yeniden düzenlendi. Bu düzenlemeler ile Türkiye'nin de üyesi olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) ilkeleri çiğnenerek sendika özgürlüğü kısıtlandı, grev hakkı kullanılamaz duruma getirildi.

Tüm olumsuz koşullara rağmen İstanbul'da ve Türkiye'nin bazı bölgelerinde ö-zellikle 1984 sonrasında çeşitli işçi eylemleri yaşandı, grevler yapıldı, gösteri yürüyüşleri gerçekleştirildi (bak. grevler). 12 Eylül sonrasındaki ilk yıllar işçi hareketi açısından tümüyle varlığını koruma çabalarıyla sınırlı kaldı. Grev ve her türlü eyle-

lükteki işyerlerinde ve yüzde 36,3'ü ise 250'den çok işçi çalıştıran işyerlerinde gerçekleştirilirken, beklenebileceği gibi istanbul'da en küçük işyerlerinin payı çok daha az (10 kişiden az yüzde 1,9, 10-49 kişi yüzde 23,5), buna karşılık orta (yüzde 37,6) ve büyük işyerlerinin payı (yüzde 36,8) daha yüksektir.

Türkiye çapında işçi eylemlerinin yüzde 30,4'ü l gün içinde tamamlanır ve yüzde 14,6'sı bir gün ile bir hafta arasında sürer, buna karşılık yüzde 29,3'ü bir ayı aşan sürelerde devam ederken, İstanbul'da ortalama eylem süresi daha uzun olmuş ve bu süre dönemin sonlarına gelindikçe hızla artmıştır.

Türkiye çapında hakkında ayrıntılı bilgi bulunan işçi eylemlerinin yüzde 33'üne devletin herhangi bir tepkisi olmaz, yüzde 3,7'sine yalnızca karşı olduğunu açıklarken, istanbul'da bu oranlar yüzde 27,3 ve yüzde 5'tir. Daha açık tutumlara gelince, Türkiye çapında işçi eylemlerinde polis ve/veya asker kullanılma oranı yüzde 23,8 iken, istanbul'da yüzde 20,4'tür. Hükümet tarafından ertelenen ya da sıkıyönetim tarafından durdurulan eylemler Türkiye çapında yüzde 33,4 iken istanbul'da yüzde 44,6, mahkeme kararıyla durdurulanlar Türkiye'de yüzde 2,8 i-ken İstanbul'da binde 4'tür.

"Bütün bu zorluklara rağmen, işçi eyleminin sonuçları konusunda bilgi bulunabilen hallerde Türkiye'de eylemlerin yüzde 63,2'si başarıyla, yüzde 12,1'i kısmi başarıyla sonuçlanırken İstanbul için bu oranlar sırasıyla yüzde 58 ve yüzde 11 düzeyinde kalmıştır. İşçilerin işten atıldıkları, kovuşturmaya uğradıkları ve işyerinin patron tarafından kapatıldığı eylemlerin ora-

nı İstanbul'da daha yüksektir. Kısaca, İstanbul 1960-1980 döneminde daha büyük işyeri ölçeğine, daha yüksek oranda ağır sanayide çalışan ve DİSK'e bağlı sendikalarda örgütlenmiş işçilerine dayanarak, süresi ve yürütülüş koşulları bakımından Türkiye genelinden daha çetin geçen işçi eylemlerine sahne olmuştur.

İstanbul'da işçi hareketinin 1960-1980 dönemindeki gelişmesinde 1967'de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu' nün (DlSKX-0 kuruluşu öncesinde, daha sonra DİSK'İ oluşturan sendikaların önemli bir payı olduğunu; DİSK'in bu hareket içindeki rolünün, 1971-1973 dönemi bir yana bırakılırsa, her zaman temsil ettiği ü-yelerin toplam içindeki payını aştığını kolayca saptamak mümkündür. 1968-1970 döneminde özellikle metal ve kimya işkollarındaki orta ve büyük çaplı işyerlerinde gelişen direniş yöntemleri sendika seçme özgürlüğünü bir ölçüde güvenceye almıştır. Buralarda sağlanan birikim ve İstanbul'da başlıca sanayi bölgelerinin işçilerinin ortak eyleme girişme deneyimi ile 15-16 Haziran 1970'te Türk-İş üyelerinin de katılımı sağlanarak sendika seçme özgürlüğünün bütünüyle ortadan kaldırılması engellenebilmiştir. Aynı gelişme çizgisi 1970'lerin ikinci yarısında Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kuruluşunun engellenmesinde ve 55 yıllık bir aradan sonra 1976'dan itibaren l Mayısların yeniden kutlanmasında da etkili olmuştur. Ne var ki 1978 sonrasında, bir yandan ekonomik krizin ağırlaşmasının sendikalara olumsuz yansımaları, öte yandan sıkıyönetimden gelen baskılar nedeniyle söz konusu başarı çizgisi sürdürülememiştir. Bunda, sendikal harekette Türk-İş ile DİSK arasında,

sendikal birlik bir yana. dayanışmanın bile başarılamamasının ve doğrudan doğruya DİSK içindeki çatışmaların önemli payı olduğu kuşkusuzdur.

1960'ların ortalarından başlayarak ve 1970'ler boyunca İstanbul'da işçi hareketinde tabanı oluşturan ve dinamizmi sağlayan kesimler içinde sosyal demokrat ile Marksist güçler arasında ve bu son grubun kendi içinde keskin bir rekabet, hattâ dönem dönem karşıtlık ve dışlayıcılık yaşanmıştır. 1965 seçimlerinden başlayarak "ortanın solunda" bir politik çizgiyi savunan CHP, sendikalarla ve bir bütün olarak işçi hareketi ile geleneği olan sosyal demokrat partilerin kendi ülkelerinde kurduklarına benzer bir sıkı ilişki içine girememiştir. Daha solda da, (1960ların ortalarında Türkiye İşçi Partisi tarafından sağlanan ve ancak birkaç yıl devam edebilen dinamizm ve öncülük ile Türkiye Komünist Parti-si'nin 1976-1978 döneminde DlSK'te kurduğu bağlar bir yana bırakılırsa), bu boşluğu istikrarlı bir biçimde dolduran bir politik ağırlık olmamıştır.

İstanbul'da 1961-1980 dönemi işçi hareketi, her şeyden önce. köylerden şehirlere, en büyük oranda da İstanbul'a yönelen büyük bir göç dalgasının etkilerini taşımıştır. Hem şehirde iş deneyimi, hem de bir modern toplumsal örgüt içinde var olma ve mücadele etme deneyimi çok sınırlı olan büyük kitle, daha demokratik, daha istikrarlı ve gelişkin örgüt yapılarının kurulmasını talep etmemiştir. Batı Avrupa'ya göçün 1970'lerden önce gerçekleşen ilk dalgası deneyimli işçilerden azım-sanmayacak bir bölümünü birlikte sürüklemiş, 1970'lerde sendika yönetimlerinde gerçekleştirilen tasfiyeler geriye kalan-

Tersane işçileri

yürüyüşü,

1989.


Cumhuriyet Gazetesi Arşivi

ların önemli bir bölümünü dışlamıştır. Ancak, tüm bu yetmezlikler, darboğazlar ve neredeyse dönemin üçte birini kaplayan sıkıyönetimlerin özellikle yoğunlaştırdığı baskılar, bir bütün olarak bakıldığında, işçi hareketinin 1961-1980 döneminde tüm tarihinin en parlak dönemini yaşadığı gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.

ORHAN SİLİER


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   455   456   457   458   459   460   461   462   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin